Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı, paralel örgütle ilgili olarak, bugüne kadarki en kapsamlı iddianameyi hazırladı. 432 sayfalık iddianamede örgütle ilgili çarpıcı tespitler yer aldı. Fetullahçı Terör Örgütü-Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) 17-25 Aralık darbe girişimleri ile ülkede kaos ortamı yaratmayı, bu kaostan kurtuluşun da ilahi nizam olduğu düşüncesi oluşturup, Fetullah Gülen önderliğinde ilahi nizam aşamasına geçmeye hazırlandıkları belirtildi. İddianamede, eski emniyet yetkilileri ile gazeteci Mehmet Baransu'nun da aralarında bulunduğu 11 kişi hakkında hükümeti devirmeye teşebbüs suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet talebinde bulundu. Yine iddianamede 66 sanık hakkında çeşitli suçlamalarla 50'şer yıl hapis cezası istendi.
09.08.2015 14:44 Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı, Fetullah Gülen örgütü ve Paralel Yapı'yla ilgili bugüne kadarki en kapsamlı iddianameyi hazırladı.
Sabah'ın haberine göre; Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 432 sayfalık iddianamede örgütle ilgili çarpıcı tespitler yer aldı. Fetullahçı Terör Örgütü-Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) ilahi nizam hazırlığı yaptığı, 17-25 Aralık darbe girişmeleri ile ülkede kaos ortamı yaratmayı, bu kaostan kurtuluşun da ilahi nizam olduğu düşüncesi oluşturup, Fetullah Gülen önderliğinde ilahi nizam aşamasına geçmeye hazırlandıkları belirtildi.
Örgütün monokratik yapılanması olduğu, imamlık sistemiyle hareket ettiğine de yer verilirken, 'silahlı faaliyet gösteren terör örgütleri kapsamına alınması' gerektiği belirtildi. Fetullah Gülen tarafından kaleme alındığı değerlendirilen örgütün 'yemin' metni de iddianamede yer aldı.
BARANSU VE 10 KİŞİYE MÜEBBET...
Mersin Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Cumhuriyet Savcısı Talip Akgedik tarafından hazırlanan ve Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 432 sayfalık iddianamede, FETÖ-PDY'nin diğer terör örgütlerinden farklı olarak silahlı mücadele yerine, yetiştirdikleri elemanlarla devlet kadrolarını ele geçirerek, paralel bir yapılanma oluşturup, devletin anayasal düzenini değiştirme amacı güttüğü belirtildi.
FETÖ üyesi olduğu öne sürülen 66 sanık hakkında 13.07.2015'de kamu davası açıldı. Soruşturma aşamasında 5 emniyet müdürü ve amirinin tutuklandığı davanın ilk duruşması 2 Eylül 2015'te görülecek. Dosyanın 45 müştekisi arasında ünlü işadamları, hâkimler, savcılar, siyasetçiler ve emniyet müdürleri yer alıyor.
Savcı, eski emniyet müdürü ve emniyet amirleri Ahmet Şanverdi, Ali İhsan Kaya, Erdal Arı, Erdem Kanmaz ve İbrahim Suat Dağlı ile gazeteci Mehmet Baransu'nun da aralarında bulunduğu 11 kişi hakkında "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet talebinde bulundu. 66 sanık hakkında "Silahlı terör örgütüne üye olma, cumhurbaşkanına hakaret, kamu görevlisinin resmi belgelerde sahteciliği, görevi kötüye kullanma, terör örgütü propagandası yapmak, iftira, suç uydurma, özel hayatın gizliliğini ihlal, açıklanması yasaklı gizli bilgileri temin etme, kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak" gibi suçlardan 50'şer yıl hapis cezası istendi.
Çarpıcı tespitlerin yer aldığı iddianamede örgütün ilahi nizam hazırlığında olduğu da belirtildi. 17-25 Aralık darbe girişimleri ile kaos ortamı yaratıp, 'kurtuluş ilahi nizam'da algısı oluşturmak isteyen FETÖ-PDY'nin monokratik yapılanması olduğu, imamlık sistemiyle hareket ettiği de vurgulandı. Örgütün 'silahlı faaliyet gösteren terör örgütleri kapsamına alınması' gerektiği de belirtildi.
'GDO'LU OPERASYON...
Örgütün, amaçlarına ulaşmak için izlediği yöntemlerin de ayrıntılı olarak yer aldığı iddianamede, Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı üst düzey yöneticileri de dahil kamu çalışanlarının yasa dışı izlendiği, bazı bilgilerin şu anda tutuklu olan gazeteci Mehmet Baransu'ya servis edildiği belirtildi.
İddianamede, FETÖ üyelerinin, servis ettikleri belgeler için Baransu'ya "GDO dosyası da devreye sokularak sansasyonel bir operasyon yapılabilir. Sağlık yönünden vurgu yapılarak insanların kanser olması, kısırlaştırılması, neslin ömrünün kısalması, yerli üreticilere sahip çıkılmaması, tarım topraklarının yok edilmesi gibi konularda müthiş bir PR yapılabilir..." şeklinde yönlendirmede bulundukları belirtildi. Fetullah Gülen tarafından kaleme alındığı değerlendirilen ve örgüte katılan özellikle asker, polis ve yargı mensuplarının ettiği yemine de iddianamede yer verildi.
ASIL HEDEF: DEVLETİN KILCAL DAMARLARINA SIZMAK
Mersin Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu Cumhuriyet Savcısı Talip Akgedik tarafından hazırlanan ve Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 432 sayfalık iddianamede, "İlahi nizam, örgütün ülke yönetimini ele geçirmesi öncelikle devletin stratejik noktalarına hâkim olma ile amaçlanmaktadır. Bu durumu açıklaması bakımından örgüt lideri Fetullah Gülen'in 'mevcudiyeti hissettirmeden can damarlarına girme' şeklindeki ifadeleri önem arz etmektedir" denildi.
Örgütün stratejik hedefinin, 1970'li yıllarından itibaren ışık evleri ve öğrenci yurtlarında yetiştirilen ve devlet kurumlarında kritik yerlerde yönetici konumuna gelen örgüt üyeleri eliyle devlete paralel biçimde oluşturulan bu yapının devletin kılcal damarlarına sızarak anayasal düzeni değiştirip, ilahi nizama ulaşmak olduğu ifade edildi.
İŞTE O YEMİN...
"Kardeşlerime karşı sadakat içinde bulunacağıma,
Halkın ve talebe arkadaşların izzet ve onurlarını izzetim ve onurum kadar yükseltmeye çalışacağıma,
Kusurlarımın hatırlatılması karşısında memnuniyet ihza eder, dahilden ve hariçten gelen bilumum taarruz ve tenkitleri nefsime yapılmış gibi red edeceğime, bilumum karar listesindeki esaslara riayette bulunacağıma,
Hizmet adına uhdeme aldığım vazifeleri veya kararla bana tahmil edilen mükellefiyetleri itirazsız yerine getirmeye çalışacağıma,
Münferit hareket edip bu kararlara muhalif davrandığım an ihtiyarımla bu kadrodan kendimi iskat edip herhangi bir talebe gibi, dershanede gibi vazifeme devam edeceğime VALLAH-BİLLAH kasemleriyle yemin ediyor ve bu yeminin La Yenkatı olmasına CENAB-I HAKKI istişhadda bulunuyorum."
DİĞER ÖRGÜTLERDEN ÇOK DAHA SIKI HİYERARŞİ
İddianamede; Gülen liderliğindeki örgütün, diğer örgütlerden çok daha sıkı bir hiyerarşik yapılanması olduğu ve imamlık sistemiyle faaliyetlerin yürütüldüğüne yer verildi. Örgütün kolluk kuvvetleri ve yargı içindeki mensuplarının, sahte ihbar mektupları ve delillerle yaptığı soruşturmalar nedeniyle kamu kurumlarına duyulan güvenin yok edildiği belirtilirken, örgütün 'silahlı faaliyet gösteren terör örgütleri kapsamına alınması' gerektiği ifade edildi.
EMİR KOMUTA ZİNCİRİ...
İddianamede, FETÖ/PDY'nin Fetullah Gülen'e doğrudan bağlı, "Tayin Heyeti, İstişare Kurulu, Mollalar Grubu ve Meclis" olarak adlandırılan birimler tarafından sevk ve idare edildiğine yer verildi. Meclis'te alınan kararların, meclis üyesi olan örgüt mensuplarınca silsile yolu ile en alt birimlere kadar iletildiği, bu talimatların da hiyerarşi içinde "Dünya imamı, coğrafi bölge imamı, ülke imamı, bölge imamı, il imamı, ilçe imamı, semt imamı, mahalle imamı, ev imamı, ser rehberler, belletmenler, öğrenci ve örgütlü yapı mensupları" tarafından gizliliğe özen gösterilerek koşulsuzca yerine getirildiği belirtildi. Ayrıca örgütün mali kaynaklarının ne şekilde kullanılacağına "Mütevelli Heyeti'nin" karar verdiği de ifade edildi. Her dershane ve evin bir bölgeye bağlı olduğu, evlere kimlerin katılacağı bölge imamı tarafından belirlendiği, her evin bölge imamı tarafından tayin edilmiş 'abi/abla' denilen imamı olduğu belirtildi. Ayrıca iddianamede, polis okulu, polis akademisi ve polis kolejinde mutlaka sorumlu imamın olduğu ve bu imamın altında da her sınıfın sorumlu imamı olduğuna yer verildi. İddianameye göre; "Örgütün olmazsa olmaz kurallarından biri hiyerarşik yapı içerisinde harekettir. Katı bir hiyerarşik yapı mevcuttur, örgütte kendi üstü olana mutlak itaat şarttır, üst kesinlikle eleştirilemez, 'İtaat et, rahat et, sen düşünme biz senin yerine düşünürüz, Hocaefendi'den iyi mi biliyorsun?' kuralı geçerlidir. Tayin işine hicret gözü ile bakılır." Örgütün, kolluk kuvvetleri ve yargıda yer alan mensupları tarafından kurgulanmış soruşturmaların, sahte ihbar mektupları, yasadışı dinlemeler, gerçeğe aykırı deliller üzerine inşa edildiği; verilen mahkûmiyetlerle toplum nezdinde başta yargı olmak üzere kamu kurumlarına duyulan güvenin yok edildiği de belirtildi.
SİLAHLI ÖRGÜT SAYILMALI
İddianamede, "kolluk kuvvetleri içinde bulunan mensuplarının zaten silahlı birimler olması, örgütün silahlı faaliyet gösteren terör örgütleri kapsamına alınması gerektiğini ortaya koymaktadır" denildi. Ayrıca örgütün, Silahlı Terörle Mücadele Kanunu'nda belirtilen ve bir yapılanmanın terör örgütü olarak nitelendirilmesi için gerekli şartlardan olan "cebir ve şiddet" unsurunu taşıdığına da vurgu yapıldı. Sahte delil ve ihbarlara dayanan operasyonlarla Türkiye'nin terör örgütlerine yardım eden bir ülke şeklinde göstermeye çalışıldığı ve uluslararası arenada ülkeyi zayıf düşürmeye çalıştıkları da iddianamede ifade edildi. Örgüt üyelerinin, Mersin Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü tarafından hazırlanan istihbari bilgileri illegal yolla toplayarak, soruşturma dosyası oluşturdukları, dosya kapsamına aldıkları kuruluşların yöneticilerini, bakanlar, vali, yargı ve emniyet mensupları ile ilişkilendirip, terör örgütü kurucusunu bilgilendirdikleri de iddianamede yer aldı.
SORUŞTURMANIN GEÇMİŞİ
Soruşturma kapsamında ilk operasyonun 1 Haziran 2015 tarihinde düzenlendiği belirlendi. Mersin merkezli 19 ilde 53 emniyet mensubunun gözaltına alındığı operasyonlar Mersin Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü ile Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü çalışanlarına yönelik oldu.
PARALEL ÖRGÜTÜN İLK DARBE GİRİŞİMİ 17 ARALIK DEĞİL 30 NİSAN GDO DOSYASI
Operasyonun Paralel Yapı mensubu emniyet ve savcılarının 2013'te yürüttüğü "GDO Operasyonu" adlı bir soruşturma nedeniyle yapıldığı ortaya çıktı.
KOD ADI 'GDO OPERASYONU'
17 Aralık sürecinden önceye denk gelen operasyonla hükümete yönelik ilk "darbe girişimi" denemesi gerçekleştirildi. Soruşturmayla işadamları ve siyasilerin tutuklanması ve medya aracılığıyla algı operasyonu planlandı. Bu planlar ise AK Parti'den Mersin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan işadamı Mahmut Arslan'ın şikâyeti üzerine açılan dava ile ortaya çıktı.
İLK KUMPAS DENEMESİ
Paralel Yapı'nın GDO Operasyonu Nisan 2013'te başlatıldı. Soruşturma ilk kez 17 Aralık sürecinden dört buçuk ay kadar önce 30 Temmuz 2013'te Taraf'ta haber oldu. Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu imzalı haberde 'Başbakanı üç bakan yanılttı' başlığıyla yayımlandı. Haberde 'Savcılık Tarafından GDO'lu pirinç skandalıyla ilgili soruşturulan AKP'li iş adamı Mahmut Arslan'ı kurtarmak için üç bakan devreye girmiş', 'Üç bakanın aracılığıyla Başbakan'ın uçağına binen Arslan', 'Aydın Doğan kuru gıda işine girmek istiyor. Rakiplerini bertaraf etmek için GDO'yu kullanıyor' diyerek Erdoğan'ı ikna etti' ifadeleri yer alıyordu.
BARANSU MAHKUM OLDU
Ancak, AK Parti'den Mersin Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan işadamı Mahmut Arslan'ın, avukatı Murat Altındere aracılığıyla haberleri yargıya taşıması büyük kumpasın ortaya çıkmasına neden oldu. Arslan, Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı'na 2014/16262 numaralı suç duyurusuyla Mehmet Baransu hakkında şikâyetçi oldu. Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan davada Baransu suçlu bulundu.
BİLGİ NOTLARI KUMPASI BELGELEDİ
Dava temyiz aşamasındayken Baransu, temyiz dilekçesinde haberin kaynağına dayanak oluşturması için mahkemeye gizli istihbari belgeler sundu. Belgelerin içinde, 2013'te Arslan'ı da hedef alan 'GDO Operasyonu'na dair gizli bilgi notları da yer alıyordu. O gizli bilgiler üzerine Arslan, 2014/16262 nolu soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulununca kirli kumpas da deşifre oldu.
53 POLİS GÖZALTINDA
Mersin merkezli operasyon kapsamında 1 Haziran 2015'te gerçekleştirilen operasyonlarda 19 ilde 53 emniyet görevlisi gözaltına alındı. Şüphelilerin, "Terör örgütü kurmak, yönetmek, kurulan örgüte üye olmak, hükümetin işleyişini kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs, kişiler arasında aleni olmayan konuşmaları kaydetme" suçlarından gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında emniyet müdürlerinin yanı sıra, komiser, şube müdürü ve polis memurları da bulunuyordu. Operasyonlar Mersin, Ankara, İstanbul, Çorum, Antalya, Adana, Denizli, Eskişehir, Diyarbakır, Hatay, Kahramanmaraş, Kayseri, Muğla, Samsun, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Van ve Kilis olmak üzere 19 ilde gerçekleşti.
'KASIM AYINA YETİŞTİRİLEBİLİR'
Soruşturmada ele geçirilen ve 'GDO Operasyonu' planlarının yer aldığı belgelerde 17-25 Aralık sürecinde olduğu gibi hükümet üyelerini ve hükümete yakın işadamlarını cezaevine atmak için yapılmış planın detayları yer alıyordu. Belgelerden birinde "Operasyon Kasım ayına (2013) yetiştirilebilir. Tutuklama sayısı az çıkabilir. Operasyonla (...) tarım politikamızın dışa bağımlılığını vurgulayabiliriz" cümleleri yer alıyordu.
'PENSİLVANYA'YA DA GÖNDERİLDİ'
Gizli bir belgede operasyonun PR (medya) boyutunun da önceden kurgulandığı ortaya çıktı. Belgede suçlamalarla ilgili "Müthiş bir PR yapılabilir" ifadesi yer alıyordu. Paralel Yapı'nın hazırladığı bilgi notlarının Pensilvanya'ya da gönderildiği anlaşıldı. 'GDO Operasyonu'nda söz konusu raporların sahte olduğu ortaya çıkmış ve hazırlayan Mustafa Kolukırık'ın, İTÜ tarafından bilirkişi olarak görevlendirilmeksizin Gülen örgütü talimatıyla rapor hazırladığı anlaşılmıştı.
Paralel yapı-01 Haziran (2015) 'Gülen'in GDO kumpası' soruşturması manşetlerimiz
(09 Ağustos 2015, 14:44)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: