Devlet büyüklerinin kullandığı telefonların usulsüz dinlendiği iddialarına yönelik, TİB ve TÜBİTAK görevlisi 28 kişi hakkında açılan davanın görülmesine başlandı. Duruşma sonunda sanıklardan 3'ünün tahliyesine karar verildi. Tahliye edilmeyen bir sanık ise baygınlık geçirdi.
19.07.2015 14:49 Devlet büyüklerinin kullandığı kriptoluların da aralarında bulunduğu telefonların usulsüz dinlendiği iddialarına yönelik, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) ve TÜBİTAK görevlisi 28 kişi hakkındaki davanın görülmesine başlandı.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatları, şikayetçi ve mağdur avukatları katıldı.
-Duruşmadan detaylar-
Devlet büyüklerinin kullandığı kriptoluların da aralarında bulunduğu telefonların usulsüz dinlendiği iddialarına yönelik davanın sanıklarından eski Telekomünikasyon İletişim Başkanvekili Osman Nihat Şen, "görevi döneminde yasa dışı bir işlem yapılmadığını, hukuka aykırı hiçbir talimat vermediğini" söyledi.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden önceki bölümünde, tutuklu 4 sanık savunmasını yaptı.
Şen, çok uzun zamandır mahkeme huzuruna çıkmayı beklediğini söyledi.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında (TİB) Mart 2007'de göreve başladığını, kurumun hemen her kademesinde çalıştığını anlatan Şen, "Ocak 2014'ten beri yaşamadığı şey kalmadığını", "istifa etmesinin istendiğini, aksi takdirde çok kötü olacağının söylendiğini" ileri sürdü.
Ardından kendisine yönelik "mobbing ve linç kampanyası" başladığını kaydeden Şen, "Şu anki başkanla birçok toplantımız oldu. Bunlar çok hoş toplantılar değildi" dedi ve baskı ile hakarete maruz kaldığını savundu.
İddianamede yalnızca bir yerde isminin geçtiğini, orada da suç bulunmadığını iddia eden Şen, "Benim dönemimde yasa dışı bir işlem yapılmadı. Hukuka aykırı hiçbir talimatım yok. Savcılığın fezlekeye koyduğu metin, Başbakanlık bilirkişilerinin yazdığı metin. Onlar da TİB'in metnini referans almış" ifadesini kullandı.
Aleyhine somut deliller bulunmadığını aktaran Şen, yasa dışı dinleme kayıtlarının silinmesi yönünde talimat verip vermediği yönlü soruya, "Öyle bir şey yapmadım" karşılığını verdi.
Kriptolu telefonları dinlemediklerini, bu telefonların dinlenmesi yönünde talimatının olmadığını anlatan Şen, "örgüt yöneticiliği" suçlamasını reddetti.
Şen, "Eğer ben yöneticiysem, benim her işlemimi onaylayan, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer nerede o zaman? Hiçbir yöneticiliğim yok. Sadece kurum hiyerarşisinde personelin yöneticisiyim" dedi.
Davada, kriptolu telefonların dinlendiğinin ileri sürüldüğüne dikkati çeken Şen, ancak sanıklar arasında kriptoloji uzmanı bulunmadığını kaydetti.
TİB'de kriptolu telefonların dinlenmediğini, dinlense bile kriptonun çözülemeyeceğini savunan Şen, "Niçin burada olduğumu bilmiyorum. Türkiye'nin son yıllarda yaşadığı durumlara bir daha düşülmesin" dedi.
Şen, tutukluluk koşullarında savunmasını hazırlayamadığını, ayrıca mağdur olduğunu anlatarak tahliyesini talep etti.
-Sanık Ayhan Yeni'nin savunması-
Sanıklardan Ayhan Yeni de 2002'de Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünden mezun olduğunu, Ağustos 2010'da TÜBİTAK'ta göreve başladığını, burada Şubat 2015'e dek sabit telefon projesinde çalıştığını anlattı. TÜBİTAK'taki görevi boyunca cep telefonu projesinde görev almadığını bildiren Yeni, "soruşturmaya nasıl dahil olduğunu anlayamadığını" söyledi.
Yeni, şöyle devam etti:
"İddianamede hakkımda, uygulama geliştirme laboratuvarının sistem yöneticisi olduğum yazıyor. Bu yüzden IMEI numaralarına ulaşabildiğim iddia edilmiş. Kesinlikle gerçek dışı. Böyle bir görev tanımım asla olmadı. Maalesef, böylesine yanlış bir bilgiyle soruşturmaya dahil edildim. 2 aydan uzundur cezaevindeyim. Eğer bu soruşturmaya dahil edilmeseydim, muhtemelen buraya şahit olarak gelecektim. Çünkü Mart 2014'ten itibaren bilirkişi çalışmalarına teknik destek vermem talep edildi. Dolayısıyla bazı şeylere şahitlik ettim."
"Fetullahçı Terör Örgütü üyesi olmadığını" söyleyen Yeni, TÜBİTAK'tayken "milli gizlilik seviyesinde şahıs" güvenlik belgesine sahip olduğunu belirtti. Bu belgeye sahip kişiler hakkında ayrıntılı istihbarat çalışması yapıldığını anlatan Yeni, 5 yılda bir yenilen belgeyi, tutuklanmadan kısa süre önce tekrar aldığını ifade etti.
-Kriptolu telefonlara ilişkin bilgiler-
Sanık Özgür Ören ise 2009-2010'da Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) talep ettiği bir kriptolu telefon projesinde görev aldığını bildirdi.
Projenin tamamlanarak, TSK'ya teslim edildiğini, bir şikayet de gelmediğini anlatan Ören, ancak iddianamede, görev almadığı bir proje nedeniyle suçlandığını kaydetti.
"Terör örgütü üyeliği" suçlamasını "saçma" olarak nitelendiren Ören, kripto çözümünü kimin bileceğine yönelik soru üzerine, "Kripto yazılımın içinde anahtar ve şifre yok. Yazılımı yazan da tasarlayan da bilmez. İki telefon birbiriyle konuşurken, aradaki veriler değiştiriliyor. Aradaki görüşmeyi biri kaydetse bile çözmek en iyi ihtimalle milyarlarca yıl sürer. Zaten sabit bir anahtar yok" yanıtını verdi.
Kriptolu telefonla güvenli iletişim için konuşan iki tarafın da kriptolu telefon kullanması gerektiğini aktaran Ören, bu telefonlarda internet bağlantısı bulunmadığını söyledi.
Soru üzerine, TSK için yaptıkları telefonu NATO üyesi kimi ülkelerin de dahil olduğu protokole göre hazırladıklarını anlatan Ören, kriptolu iki telefon arasında geçen görüşmenin şifresinin çözülerek, gerçek sese dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğine yönelik soru üzerine, "Bunu istedikleri kadar kaydetseler bile gene çözemezler. O kripto, o iki telefon arasında, sadece o an için geçerlidir" dedi.
Mahkeme Başkanı Musa Yeşil'in, "Ben anladığım şekilde söyleyeyim. Aynı kriptoya sahip, paralel bir telefon bağlantısı varsayalım. Benim kriptolu telefonum çaldığında o da devreye girip, çözüm yapabilir mi?" sorusuna Ören, "Yapamaz" karşılığını verdi.
Sanık İmran Ergüler de 2005'te TÜBİTAK'ta çalışmaya başladığını ve 10 yıl kadar değişik projelerde görev aldığını anlattı. Ancak "donanım geliştirme" kısmında çalıştığı için ekran parlaklığı, batarya ömrü, batarya doldurulması gibi konularda faaliyet gösterdiğini, kriptolamada görev almadığını ifade eden Ergüler, haklarındaki suçlamaların Şubat 2014'te başladığını, gözaltına alındığı 20 Ocak 2015'te halen TÜBİTAK'ta görev yaptığını kaydetti.
Suçlu birisinin bu süre içinde kaçmaya çalışacağını ifade eden Ergüler, tahliye talebinde bulundu.
Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada tutuklu sanıkların sonrasında, tutuksuz sanıklardan yalnızca Gökhan Vıcıl savunmasını yaptı. Sanıkların hiçbirinin kriptocu olmadığını, herkesin elektronik bölümünde çalıştığını belirten Vıcıl, "Devletin en üst düzey kurumlarında 13 yıl görev yaptım. Terör örgütü üyeliği suçlamasını tamamen reddediyorum. Temmuz 2014'te Milli Savunma Bakanlığı, güvenlik sertifikamı 5 yıl daha uzattı. Sonra da Ocak 2015'te bu soruşturmada buldum kendimi. Benden ne istiyorlar, anlayamadım. Bazı şeyleri zorlamaya gerek yok. Bir insana 'Terör örgütü üyesi' diyorsanız, klerans (bir işi yapma yetkisi) vermezsiniz" diye konuştu.
Sanıklardan sonra savunma yapan avukatları, müvekkillerinin tahliyelerini talep etti. Sanık avukatlarından Nihad Karslı, soruşturmanın basın üzerinden yürütüldüğünü öne sürdü.
Avukat Halis Açıkgöz ise "Devlette zaman zaman güç kavgası olur. Tayyip ile Fetullah kapışırken bu insanlar yargılanır" ifadesini kullandı.
Bu söz üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, "Burası mahkeme salonu ve Cumhurbaşkanından bahsedilirken, gözetilmesi gereken nezaket kuralları vardır. 'Tayyip' diyerek, saygısız bir beyanda bulunmuştur" dedi.
Cumhuriyet Savcısı Alper Türközmen, tutuklu sanıklardan Ferhat Saraç dışındakilerin tutukluluklarının devamına, Saraç'ın ise adli kontrolle tahliyesine karar verilmesini istedi.
Mahkeme heyeti, yaklaşık 1 saat süreyle baş başa müzakerede bulunduktan sonra Başkan Musa Yeşil, tutuklu sanıklardan Ferhat Saraç, Bülent Kocagürbüz ve Ahmet Yeni'nin tahliyelerine, diğer 9'unun tutukluluğunun devamına karar verdiklerini açıkladı.
DAVA 8 EKİM'E ERTELENDİ
Sanıkların görevlerinin, tam olarak ne görev yaptıklarının kurumlarından sorulmasına karar veren heyet, duruşmayı 8 Ekim 2015'e erteledi.
Bu arada, ara kararların açıklanmasıyla birlikte tutukluluğunun devamına karar verilen sanıklardan Özgür Ören baygınlık geçirdi.
-Erdoğan ve diğer müştekiler-
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da şikayetçiler arasında bulunuyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının hazırladığı iddianamede Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin "şikayetçi" olarak yer aldı.
İddianamede ayrıca eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ve Ali Babacan, eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, eski bakanlar Erdoğan Bayraktar, Binali Yıldırım, Recep Akdağ, Zafer Çağlayan, Efkan Ala, Hayati Yazıcı, Beşir Atalay, Nihat Ergün, Ömer Dinçer, Egemen Bağış, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakanlık Danışmanı Sefer Turan, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü "mağdur" olarak yer alıyor.
"Sanıklar" ise şu isimlerden oluşuyor:
Eski TİB Başkanvekili Osman Nihat Şen, eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz, eski TİB Bilgi Sistemleri Daire Başkanı İlhan Elieyioğlu ile Adil Biçer, Barış Yaslan, Bülent Kocagürbüz, Ferhat Saraç, Gökhan Vıcıl, İmran Ergüler, Özgür Ören, Orhan Üçtepe, Ayhan Yeni, Cüneyt Koç, Hamza Demirezen, İbrahim Kılıç, Ali Osman Tekin, Ahmet Boyalı, Erkay Uzun, İsmail Bakar, Ahmet Asım Yağız, İbrahim Barbaros Özcan, Mehmet Akgedik, Seyit Ahmet Öztaban, Yunus Şahin, Hidayet Gencer, Nur Muhammed Arınç, Halil Çiçek ve Harun Dinç.
-"Silahlı terör örgütü üyeliği" suçlaması-
İddianamede sanıklara, "silahlı terör örgütüne üye olmak, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etmek, bilişim sistemindeki verileri bozmak, yok etmek veya erişilmez kılmak" suçlamaları yöneltiliyor.
Soruşturma Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmüş, ardından fezlekeyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmişti.
Paralel yapı-TÜBİTAK'taki uzantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-TİB'deki uzantıları manşetlerimiz
(19 Temmuz 2015, 14:49)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: