Zaman Gazetesi'nin eski sahibi, Gülen'in sağ kolu Nurettin Veren örgütten ayrıldıktan sonra sessizliğini bozdu. Bir dönem FETÖ lideri Fethullah Gülen'in karakutusu olan gazeteci Nurettin Veren paralel yapının hain planlarını anlattı: Hizmet kadrolarını ABD'nin ajan borsası haline getirdi. Lüksü ve ABD'de yaşamayı çok sever.
05.07.2015 14:15 Fethullah Gülen'in karakutusu, sağkolu gazeteci Nurettin Veren, paralel yapının doğuşunu ve devleti nasıl ele geçirmeye çalıştığını ölüm tehditlerine rağmen AKŞAM'a anlattı. Nurettin Veren paralel örgüt lideri Gülen'in Amerika'nın güdümünde olduğunu şu sözlerle anlattı: "Bizi farkında olmadan ABD sempatizanı haline getirdi. 'ABD taraftarlığı yapmakta fayda vardır' deyip cemaate aşılardı. 'Ankara'nın şerrinden ABD'nin şefaatine sığınırız' derdi." İşte Veren'in tespitleriyle bir başka Gülen:
SİYASİLERLE TANIŞTIRDIM
"Hizmet hareketi başlangıçta millet devlet işbirliğiyle, vatan bayrak din iman düşüncesiyle, milyonlarca vatan evladının kendi özverisiyle ortaya koyduğu milli bir birikimdi. Emekli insanların maaşlarıyla verdiği pek çok katkılar vardı. Bunun dışında bizzat benim cemaatle tanıştırdığım siyasiler vardı. Örneğin Turgut Özal, Süleyman Demirel, Tansu Çiller, Bülent Ecevit gibi isimleri ben cemaatle tanıştırdım. Cemaatin büyüyüp gelişmesinde onların da çok büyük katkıları oldu. Bütün bu kazanımların ve birikimlerin bir şahsa izafe edilerek onun adıyla özdeşleşip bir 'Gülen İmparatorluğu' haline dönmesi, dünya siyasetine ticaretine alet edilmesi ve yabancı servislere ciro edilerek ajan borsası haline döndürülmesi beni bu kutsal milli davanın korunup, kollanması için vazifeye atılmaya mecbur etti.
TÜRKİYE DÜŞMANI
9 yıllık suskunluğumun ardından ülkemizin geldiği noktayı görüyorum. AK Parti'nin 3 iktidar döneminde Türkiye'ye kazandırdığı ekonomik istikrar gözardı edilemez. Yine ilk defa milli iradenin yeni halkın oylarıyla bir cumhurbaşkanının seçilmesi demokrasimiz adına önemli gelişmedir. Ülkemizin İtalya ve Fransa'yı sollayıp bir güce ulaşacağı aşamada cemaat eliyle ateş çemberi içerisine alınarak tökezlettirilmek isteniyor. Bu bir nankörlüktür."
İHTİŞAMLI YAŞAMAYI SEVER
"Gülen'e 1980'li yıllarda İlhan İşbilen tarafından Opel Senatör marka 3 ton ağırlığında zırhlı bir araç aldırdı. Yamanlar Kolejindeyken aldırdığı masaj koltuğu ise bir otomobil fiyatına eşdeğerdi. İzmir'deki benim arkadaşım Hüseyin Başaran'ın oğlu Esat Bin Zürare Başaran'ın yaptığı açıklama ise yaşananları tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Masaj için ayda 150 bin dolar. Bunun gibi pek çok farklı konular var. On binlerce kişinin 'Umre'ye gideceğine Gülen'i ziyarete gidin' denildiğini duyuyoruz ve görüyoruz. Türkiye'de İstanbul'dan Ankara'ya gidemeyecek fakir insanların Fethullah Gülen'in masraflarını üstlenerek ABD'ye davet edildiğini ve taşındığını da biliyoruz. On binlerce insanın ABD'ye gidip orada iki üç ay kalmasının ne kadar bir bütçe çıkaracağı hesaplanırsa ortaya çıkan rakam dudak uçuklatır. Sayın Cumhurbaşkanımıza 289 tane dava açtı. Bununla da kalmayarak Türkiye'deki bütün gazetecilere binlerce dava açarak ne derece büyük bir hukuk ve parasal güce sahip olduğunu herkesin görmesi lazımdır."
PLANLARI TERS TEPTİ
"İkinci merhalede amacı iftiralarla 4 bakanın köşeye sıkıştırıp onları Erdoğan'ın aleyhinde itirafçılar haline getirmek ve onu istifaya zorlamaktı. Gülen bu planı devlet kurumlarına sızan ekibiyle uyguladı. Devletin kurumlarına gizlice elemanlarını yerleştirdi. İlahi adalet ki planı ters tepti."
KADROYU ALDATIP KAÇTI
Hiç kimsenin ABD'ye gideceğinden haberi yoktu. 6 yıl hastalık bahanesini kullanarak bizleri aldattı. Böylece ilk çekirdek kadroyu yeni jenerasyondan habersiz irtibatsız hale getirdi. Bu onun en büyük taktiğidir. Bu haliyle muhalefet ile sorgulanma yani sorgulayıcı kadrodan kurtulmuş oldu."
"ANKARA'NIN ŞERRİNDEN AMERİKA'NIN ŞEFAATİNE SIĞINIRIZ"
ABD'yi kendisi için atlama tahtası olarak gören Gülen'in sıkça söylediği söz 'Ankara'nın şerrinden ABD'nin şefaatine sığınırız'dı.
"Gülen eskiden beri komünizmle mücadele derneklerinin kurucusudur, destekleyicisidir. Bizi farkında olmadan ABD sempatizanı haline getirdi. Daha sonraları vermiş olduğu vaaz, konferans ve sohbetlerinde Rusya ve Çin komünizmine ve dehşetine karşı ABD'nin olması 'Ehven-i şerdir' yani kötünün iyisidir derdi. 'ABD taraftarlığı yapmakta fayda vardır' deyip cemaate aşılardı. Cemaate, 'Ankara'nın şerrinden ABD'nin şefaatine sığınırız" derdi. Zamanla bu sempatinin ABD'ye karargâh kurup hizmet kadrolarını ve masum insanları ABD'nin atlama tahtası ve ajan borsası haline getirdiğini açıkça gördük. Gülen bu işbirliğinden ve İsrail sempatizanlığında hiçbir mahsur görmedi. "Kobranın başı Vatikan" dediği vaazlar halkın elinde mevcuttur. Bir 'u' dönüşü ile değişikliğe gittiği Vatikan- İsrail ve Ermeni cemaat önderleriyle can ciğer dostluklar ve işbirlikleri sergiledi. İşte Gülen'in anlaşılmaz esrarengiz stratejilerinden birisi de budur."
"KÜRTLERİ SEVMEZ"
"Gülen, Kürtleri hiç sevmez. Kardeşlikten bahseder ama onu yakından tanıyanlar bunu bilir. Fakat daha önceki stratejilerinde olduğu bu cenahı da kullanmak istemektedir. Erdoğan ve AK Parti düşmanlığı uğruna herkesle işbirliği yapmaktan bile çekinmez, çekinmedi. Bu da yeterli olmayınca milletvekili seçimlerinde din ve İslam'a karşı büyük hakaretlerde bulunan HDP ve PKK'nın yanında bile yer aldı. Bu amacını açıkça deklare etti. Ve hükümete, AK Parti'ye çok çirkin yakıştırmalarda bulundu."
"ALTIN VURUŞU YAPAMADI"
"17-25 Aralık hadisesinde, ondan önce MİT TIR'ları olayında cemaatin amacı AK Parti hükümeti başta olmak üzere Recep Tayyip Erdoğan'ın devre dışı bırakmaktı. Açıkçası Gülen altın vuruş yapmak istedi. Planın bir diğer ayağında ise MİT, jandarma ve polisi karşı karşıya getirmek vardı. MİT TIR'ları olayında olduğu gibi. Gülen, böylece Türkiye'yi NATO'ya şikâyet edecek suçlu pozisyona düşürmek istiyordu. Olay tamamen NATO üyesi olan Türkiye'nin uluslararası bir suç işlediğini deşifre edip yayımlamak kendi başbakanı ve hükümetini uluslararası yargıya taşıyacak bir suçlu gibi göstermek isteme projesiydi. Gülen bunu çok yıllar önceden beri sürekli uygulayarak tatbik ederek bir yol olarak benimsedi."
"1995'TE AFOROZ ETTİ"
'Fethullah Gülen'in karakutusu Nurettin Veren, 1995'te Gülen'in bizzat kaleme aldığı 'Aforoz Mektubu'yla cemaatten uzaklaştırıldı. 1995'ten 2001 yılına kadar Pensilvanya'ya giderek Gülen ile iki kez yüz yüze görüştü. 2003'e kadar iç bünyede mücadelesini sürdürdü.
"AİLESİNDEN KOPARDILAR"
2001 yılında Amerika'daki Fethullah Gülen'in kendisini öldürme ve öldürtme planına karşı Türkiye'ye döndükten sonra pasif bir şekilde 2 yıl bekledi. Fethullah Gülen'in bu muhalefete tahammül edemeyip Nurettin Veren'i tamamen itibarsız ve etkisiz konuma düşürmek için ailesini ve çocuklarını elinden alıp çaresiz bir hale sokma projesi uyguladı. Gülen'in talimatıyla 33 yıllık eşi, 6 çocuğuyla birlikte evi terk ederek bir celsede boşandı.
Nurettin Veren, Fethullah Gülen'in talebe yurtları, okullar, üniversiteye hazırlık kursları, Zaman gazetesi, Samanyolu televizyonu, Şifa Hastaneleri, Gazeteci ve Yazarlar Vakfı'nın kuruluşuna kadar masum görüntüsü verdiğini söyledi. Veren, Ankara Samanyolu Koleji'nin üst katındaki misafirhanede arkadaşlarına hitap eden Gülen'in, "Biz bu siyasilerden çok yararlanabiliriz. Hatta bunları yönlendirebiliriz. Ben bunların çok tehlikeli ve bizden daha üstün akıllı olduklarını zannediyordum. Hâlbuki bunlar çok saf, bize muhtaç ve zayıf insanlarmış" diyerek strateji değiştirdiğini ifade etti. İşte Veren'in açıklamaları:
"DEVLET ENDİŞELİYDİ"
"Askeri çevreler bizi milli güvelik kurullarında irtica ve terör ile zikretmeye başlamıştı. Devletin endişesi büyüktü. Çünkü olayın önünde görülmeyen bir Fethullah Gülen vardı. 'Cebrail parti kursa bile biz partisini görmeyiz ve desteklemeyiz' diyen ve şeytandan kaçar gibi siyasetten kaçarız prensibini etrafındakilere ders veren Gülen nasıl oldu da dünyanın kurtlar sofrasındaki ajan borsasının ortasına oturdu. Buna nasıl karar verdi? Daha sonra 'Ölülerinizi bile kaldırın oy verdirin' diyecek kadar açık siyaset yapmaya başladı. Bununla da kalmayarak askeriyeyi, mülkiyeyi, adliyeyi, emniyetin kan damarlarına girip ele geçirin talimatını açıkça en yakınlarına emretti."
İLK TEMAS 1990'DA
"Siyasetle temasımız Turgut Özal ile oldu. 1990'da İzmir ve İstanbul'da 3 - 5 okulumuz olduğu dönemde Avustralya'daki bilim dünya olimpiyatlarında dünya birincilikleri çıkmıştı. Bunu Turgut Özal'a anlatmamız gerektiğini söyledim. Bunun üzerine Gülen de bana "Onlara ulaşmaya bizim gücümüz yetmez" dedi. Özal'a ulaşmayı başardık. 1992 yılında ilk kez cemaatin devletle olan ilişkisi bu vesileyle başladı."
ÇİLLER'DEN SONRA DEĞİŞTİ
Çiller'in samimi sevgisi ve saygısına karşılık Gülen, ikili oynayarak Çiller'e de hile yaptı. Tansu Çiller'i de görüşmeye ikna etmek için "Sayın Başbakanım Fatih Sultan Mehmet'in yanında nasıl Akşemsettin ile Molla Gürani'ler varsa sizin de manevi duayenlerinizin olması ve onlara dayanarak devletimize milli manevi çizgide doğru hizmetler yapabilirsiniz" dedim. O da bu fikri samimi bulup kabul etti. Bir güç zehirlenmesi yaşamaya başladı. Müthiş bir eksen kayması ve fikir değişikliğine sebep oldu. Bu bir başlangıçtı. (Akşam)
(05 Temmuz 2015, 14:15)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: