Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofisine 'böcek' olarak adlandırılan dinleme cihazı konulmasıyla ilgili 13 kişi hakkında açılan davaya devam edildi. Mahkeme, dosyanın cumhuriyet savcısına gönderilmesine, savcının varsa soruşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerini, yoksa esas hakkındaki görüşünü bildirmesine karar verdi. Duruşmada Erdoğan'ın, sanıklardan ikisi hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği açıklandı.
25.05.2015 20:31 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde çalışma ofisine "böcek" olarak adlandırılan dinleme cihazı konulmasıyla ilgili 13 kişi hakkında açılan dava dosyasının, varsa soruşturmanın genişletilmesine yönelik taleplerini, yoksa esas hakkındaki görüşünü bildirmesi için cumhuriyet savcısına gönderilmesi kararlaştırıldı.
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar Sedat Zavar ve İlker Usta, başka suçtan tutuklu sanık Hasan Palaz, tutuksuz sanıklardan 6'sı ile müştekiler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ve Başbakanlığın avukatları katıldı.
Duruşmada, sanıklar Ali Özdoğan ve Enes Çiğci hakkındaki yakalama müzekkereleri ile sanık Serhat Demir hakkındaki gıyabi tutuklama kararının infaz edilemediği bildirildi.
Sanık Mehmet Yüksel'in avukatının beyan ve taleplerini içeren dilekçe verdiği belirtilen duruşmada, sanık Seyit Saydam'ın avukatının da müvekkilinin suçsuz olduğu yönlü dilekçeyi mahkemeye sunduğu kaydedildi.
Son celsenin ara kararı uyarınca "kayamehmet69@yahoo.com" ve "kayamehmet59@hotmail.com" elektronik posta hesaplarına ilişkin TİB ve Microsoft'tan gelen yanıtların tutanağa geçirildiği duruşmada, LOKE-II ve LOKE-III marka dinleme cihazlarının hangi ihtiyaç üzerine alındığı, kimlerce sipariş edildiği, sanıklar Çiğci ve Zavar'ın sipariş veren ve alınmasında yardımcı olan kişilerden olup olmadıkları hususunda, Emniyet Genel Müdürlüğüne gönderilen müzekkerenin yanıtlandığı, ekinde fatura, alım yazışmaları, sipariş emri ve Cobham/Spectronic firmasının yazısının gönderildiği ifade edildi.
Bir bankanın verdiği yanıtta, cihaz alımı için olduğu belirtilen işlemin banka müşterilerinden Gürsel Turan'ın hesabından gerçekleştirildiği, Turan'ın 8 Ocak 2009'da hesabına 3 bin 600 dolar yatırdığı ve aynı gün internet bankacılığı ile ATH Savunma Güvenlik Çözümleri AŞ hesabına para transferi gerçekleştirildiği kaydedilen duruşmada, transfer sırasında Sedat Zavar isminin havale açıklaması olarak geçtiği, alıcı veya gönderici olarak yer almadığının bildirildiği tutanağa yazıldı.
Gürsel Turan hakkında yazılan müzekkereyi cevaplayan Emniyet Genel Müdürlüğünün ise bu kişinin halen İstihbarat Dairesi Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde polis memuru olduğunu, hesabına dolar yatırdığı tarihte aynı müdürlüğün İdari Büro Amirliğinde görev yaptığı, 21 Temmuz 2000 ile 28 Temmuz 2010 arasında Sedat Zavar ile Teknik Şube Müdürlüğünde çalıştığını aktardığı belirtildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatlarından Muammer Cemaloğlu'nun, dilekçe üzerine İstihbarat Dairesi Başkanlığından aldığı cevabı dosyaya sunduğu kaydedildi.
Buna göre, 18-21 Ekim 2011'de Fransa'da düzenlenen Milipol Paris fuarına Emniyet personelinin katılımına ilişkin bakan "olur"unda sanık İlker Usta'nın isminin yer almadığı, fuara katıldığı iddia edilen Usta için resmi görevlendirme bulunmadığı, fuar tarihlerinde izin veya sağlık raporu aldığına yönelik bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı ifade edildi.
Cevapta, Usta'nın yurtdışına çıkış giriş kayıtlarına yer verilirken, görevli olmamasına rağmen Usta'nın "kendi imkanlarıyla belirtilen fuara katıldığının bildirildiği" aktarıldı.
-"(One minute) ile başlayan süreç"-
Dosyaya giren evrakın tutanağa geçirilmesinin ardından müşteki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya söz alarak, davanın açılmasına sebep olayın, müvekkilinin Davos'ta "one minute" demesiyle başladığını, uluslararası örgütlerin, müvekkilinin yakınındaki kamu görevlilerine, dinleme faaliyetini başlattıklarını bildirdi.
MİT'in çalışmasına göre, akademiden arkadaş olan sanıklar Sedat Zavar ve Serhat Demir'in Eylül 2011'e kadar konuşmalarının bulunmadığına ancak dinleme cihazı konulması sonrasında yoğun biçimde görüştüklerine işaret eden Özkaya, 18 Ekim 2010'daki HSYK, sonrasındaki Yargıtay ve Danıştay seçimleriyle örgütün buralarda yoğun biçimde yer aldığını anlattı. Ardından özel yetkili mahkemeler ve İstihbarat Daire Başkanlığı yetkililerinin herkesi dinlemeye başladığını ifade eden Özkaya, bu tarihten sonra Erdoğan'a karşı, Çözüm Süreci'nin sabote edilmeye ve MİT'in "kumpasa" getirilmeye çalışıldığını kaydetti.
Sanıklardan İlker Usta'nın, amirlerinden izin almadan veya görevlendirilmeden Paris'e giderek, orada müdürlerin toplantısına katıldığını, Ali Özdoğan'ın ise bir buçuk yılda 11 kez yurtdışına gideceğini beyan ettiğini, izin adresini Stuttgart'ta gösterdiğini, buna karşın bunların 9'unda ABD'ye gittiğini söyleyen Özkaya, "Bu örgüt, müvekkilime bir darbe operasyonu yapmayı ve uzaklaştırmayı kafaya koymuş" dedi.
Sedat Zavar'ın, Serhat Demir'i çağırdığını ve yapılanma çerçevesinde cihazları koyduklarını anlatan Özkaya, cihazların bulunmasından sonra "Madem MİT bu böcekleri bulanları tespit etti, biz de MİT'e operasyon yapalım" diye "7 Şubat operasyonunun" gerçekleştirildiğini ifade etti.
Dinleme cihazlarının bulunmasının ardından MİT'in bazı kamu görevlilerinin ismini bildirdiğini ancak örgütün, soruşturmayı saptırmak için "Mehmet Yüksel'in eşini, Başbakanlıktaki sıhhi tesisatçıyı, çaycıyı" dinlemeye aldığını, TÜBİTAK'tan hayali raporların dosyaya konulduğunu belirtti.
-"Saydam ve Gölbaşı'ndan şikayetçi değiliz"-
Özkaya, sanıklardan Seyit Saydam ve Hurşit Gölbaşı'nın "bu hiyerarşi içinde olmadığı ve yalnızca görevlerini yaptıklarını" düşündüklerini bildirerek, "Sayın Cumhurbaşkanının da onayını aldım. Sayın Cumhurbaşkanı, 'Geçmişte Ergenekon ile Balyoz davalarında haklı haksız herkes aynı torbada yargılandı. Bu hataya düşmeyelim' dedi. Saydam ve Gölbaşı'ndan şikayetçi değiliz. Takdiri mahkemeye bırakıyoruz. Yine, Mehmet Yüksel'in de bu örgüt yapılanması içinde olmadığı ama olayları engelleyemediğinden görevini ihmal ettiğini düşünüyoruz" diye konuştu.
Başbakanlığın avukatı Aşkın da Gölbaşı ve Saydam yönünden şikayetlerinden vazgeçtiklerini, Yüksel'in de örgütle ilgisi olmadığını düşündüklerini kaydetti.
Sanıklardan Zeki Bulut'un avukatı Hakan Yıldız, müvekkilinin illegal örgüt kapsamı içinde gösterilmesinin doğru olmadığını iddia ederek, "Müvekkilim, Sayın Başbakanın koruma müdürüdür ve can güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Başka görevi söz konusu değil. Çok yoğun programı olan Başbakanın bu programlarına eşlik eden müvekkilimin, alt birimleri denetlemesi mümkün değildir. Müvekkilim, bin 550 günlük görevinin yaklaşık bin gününü şehir veya ülke dışında geçirmiştir. Hakkında yakalama veya tutuklama kararı bulunan 4 kişi de müvekkilime bağlı değil" ifadesini kullandı.
Sanıklardan Ali Özdoğan, Sedat Zavar, İlker Usta, Serhat Demir ve Enes Çiğci'nin avukatlarından Hasan Hüseyin Taşpınar, "Müvekkillerim, istenen işleri yerine getirmişlerdir. Atılı suçu işlediklerine dair somut delil yoktur. Müvekkillerimin telefonda görüşmeleri, yurtdışına çıkmaları, delil olarak kabul edilemez" dedi.
Aynı sanıkların avukatlarından Mehmet Sürer de dosyadaki raporları hazırlayan bütün bilirkişilerin mahkemede dinlenilmesini istedi.
Sanıklardan Mehmet Yüksel'in avukatı Beran Çelik de müvekkilinin eşinin, çaycısının dinlenerek, operasyonun yönünün değiştirilmeye çalışıldığının bizzat müşteki avukatınca dile getirildiğini belirtirken, sanık Hasan Palaz'ın avukatı Gökhan Güni, dosyadaki bilirkişi raporunun gerçekleri yansıtmadığını öne sürdü.
Diğer sanık avukatlarının da müvekkillerine yönelik suçlamaları reddettikleri duruşmada konuşan sanık Palaz, müşteki avukatlarının hukuki değil, siyasi değerlendirmelerde bulunduklarını savundu ve "Bir şeyin ispatını istiyorsanız belgesini koyarsınız. Buradakilerin hiçbirini tanımıyorum" dedi.
Zavar ise dolar aktarılan hesabın Gürsel Turan'ın şahsi hesabı olduğunu ifade ederek, "Malzemenin tarafımdan alınması mümkün değil. Satın alma birimiyle alakam yok. Gürsel ile görev birlikteliğim yok. Gürsel hakkında, hesaplarıyla ilgili birçok soruşturmanın devam ettiği bilinmektedir" diye konuştu.
Casusluk suçlamasını reddeden Zavar, "Casusluk nere, ben nere? Ben Suudi Arabistan'a istihbarat eğitimine gittim. Casus olsam orada ne işim var?" dedi.
Cumhuriyet Savcısı Şaban Yavuz, bilirkişilerin huzurda dinlenmesi yönündeki taleplerin reddini istedi. Sorgusu yapılan sanıklar yönünden dosyanın sürüncemede kalmaması açısından, ayırma kararı verilmesinin değerlendirilmesini talep eden Yavuz, varsa soruşturmanın genişletilmesi talebi, yoksa esas hakkındaki görüşlerini bildirmek için dosyanın tarafına gönderilmesi talebinde bulundu.
Tekrar söz alan Palaz, şöyle konuştu: "Biz niye tutukluyuz? Çünkü TÜBİTAK raporu birilerini rahatsız etti. O rapora imza atan Hamza Turhan, Gökhan Vıcıl ve ben tutukluyum. MİT bize yazı gönderdi, teknik destek olarak rapor sunduk. Bu cihazların nerede, nasıl bulunduğu konusunda bilgimiz yok. Hamza Turhan'ı duruşmada gördüm. Ben, tanımadığım kişilerle örgüt kuruyorum. Bir şey koyun da örgüt olduğuna inanalım. Çok gelişmiş telepatik yetilerim var, bu arkadaşlarla da telepatiyle haberleşiyorum. Arkanızda 'Adalet mülkün temelidir' deniliyor, buna gülmemek elde değil."
Üye Hakim, Palaz'ı, bu şekilde konuşmaması konusunda uyardı.
ARA KARARLAR
Mahkeme heyeti, MİT görevlisi Orhan Şengül'ün, bilirkişilerin ve sanık Mehmet Yüksel'in avukatının dilekçesinde belirttiği kişilerin duruşmada dinlenmesi taleplerini reddetti.
İhbarcı "Mehmet Kaya"nın araştırılması yönlü ara karardan, "kişinin hayali olabileceği, bulunmasının uzun zaman alabileceği, yargılamayı uzatabileceği" gerekçeleriyle vazgeçen heyet, müşteki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, sanıklardan Gölbaşı ve Saydam hakkında şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle bu sanıklar yönünden müdahilliğine ilişkin ara kararı hükümsüz bıraktı.
Sanıklar Özdoğan ve Çiğci hakkındaki yakalama müzekkereleri ile Demir hakkındaki gıyabi tutuklama kararının infazının beklenmesini kararlaştıran heyet, sanıkların eylemlerinin sübutu halinde, TCK'nın "Devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme" suçunu düzenleyen 327. maddesinin uygulanması ihtimaline binaen, ek savunmalarının alınmasına karar verdi.
Dosyanın, varsa soruşturmanın genişletilmesi, yoksa esasa yönelik görüşünü bildirmesi için savcılığa gönderilmesini, Zavar ve Usta'nın tutukluğunun devamını kararlaştıran heyet, duruşmayı 1 Haziran 2015 saat 15.00'e erteledi.
İDDİANAME
İddianamede, dinleme cihazlarının, 2011'de Başbakanlığın onayı ile MİT ekibinin Erdoğan'ın Keçiören'deki ikametgahı, AK Parti Genel Merkezi, Başbakanlık Merkez Bina ve Başbakanlık Resmi Konut'taki çalışma ofislerinde, gizli dinleme ve gözetleme sistemlerine karşı teknik arama çalışmaları sırasında, çoklu prizler içine yerleştirilmiş olarak bulunduğu kaydediliyor.
Sanıklardan Ali Özdoğan, Sedat Zavar, Serhat Demir, Ahmet Türer, Enes Çiğci ve İlker Usta'ya, "Başbakan'ı siyasi casusluk amacıyla dinlemek, kamu görevlisinin özel hayatın gizliliğini ihlal, kişiler arasındaki konuşmaları kaydetmek" suçları yöneltiliyor ve yirmi birer yıldan 36 yıl altışar aya kadar mahkumiyetleri isteniyor.
Sanıklar Harun Yavuz, İbrahim Sarı, Hurşit Gölbaşı, Seyit Saydam, Mehmet Yüksel, Zeki Bulut ve Hasan Palaz'ın ise aynı suçların işlenmesine yardım ettikleri belirtiliyor.
Sanıklardan, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürü Ali Özdoğan, dönemin Başbakanlık Koruma Dairesi Başkanlığı Güvenlik Sistemleri Büro Amiri Emniyet Amiri Serhat Demir ve dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı Teknik Şube Müdürlüğünde görevli Komiser Yardımcısı Enes Çiğci halen firari bulunuyor.
(25 Mayıs 2015, 20:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: