Anayasa Mahkemesinin Sulh Ceza hakimliklerinin kaldırılması için yapılan başvuruya karşı Ocak ayında verdiği ret kararının gerekçesi belli oldu. Resmi gazetede yayınlanan ve bir çok açıdan görüş belirtilen gerekçede Sulh Ceza hakimliklerinin anayasaya aykırılığı iddiaları reddedildi. Gerekçede, Anayasa'nın 142. maddesi uyarınca mahkemelerin kuruluşu, yapısı, görev ve yetkileri ile işleyiş ve yargılama usullerinin belirlenmesinin kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında olduğu vurgulandı. Karar 17 üyeli mahkemede çoğunluk oyuyla alınmış, dönemin mahkeme başkanı Haşim Kılıç dahil 5 üye bu karara karşı çıkmıştı.
23.05.2015 13:26 Anayasa Mahkemesinin Sulh Ceza hakimliklerinin kaldırılması için yapılan başvuruya karşı Ocak ayında verdiği ret kararının gerekçesi belli oldu. Kararın Resmi Gazete'de yayımlanan gerekçesinde, itiraz konusu kuralın, adli soruşturmalarda hakim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla her il merkezi ile bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca sulh ceza hakimliklerinin kurulmasını düzenlediği anlatıldı.
Düzenlemeye, tüm Türkiye'de yürütülen soruşturmaların akıbetinin sınırlı sayıdaki hakimlikler vasıtasıyla siyasi iktidarın inisiyatifine bırakıldığı ve bu durumun, hukuk devleti ilkesi, hak arama hürriyeti, kişi güvenliği ve özgürlüğü ile yargı bağımsızlığı ve doğal hakim ilkelerini ihlal ettiği iddiasıyla itiraz edildiği belirtilen gerekçede, Anayasa'nın 142. maddesi uyarınca mahkemelerin kuruluşu, yapısı, görev ve yetkileri ile işleyiş ve yargılama usullerinin belirlenmesinin kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında olduğu vurgulandı.
Sulh ceza hakimliklerinin, soruşturma aşamasında hakimce verilmesi gereken kararların, bu konularda uzmanlaşmış hakimlerce verilmesi amacıyla kurulduğuna işaret edilen gerekçede, uygulamada davaların asıl, soruşturma aşamasında verilmesi gereken kararların ise tali iş olarak görüldüğü, soruşturma aşamasındaki işlere yeterince eğilememe nedeniyle önemli hak ihlallerinin ortaya çıktığı kaydedildi.
Gerekçede ayrıca, isnat edilen suç ve şüpheli hakkında görüş açıklayan hakimlerin daha sonra davanın esasına katılmasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da eleştirildiğine dikkat çekildi.
İtiraz konusu kuralla özgürlük hakimliği uygulamasına benzer şekilde daha önce sulh ceza mahkemelerince yerine getirilen "soruşturma sırasında hakimler tarafından verilmesi gereken kararları alma" görevinin sulh ceza hakimliklerine verildiği hatırlatılan gerekçede, soruşturma safhasında hakim tarafından verilmesi gereken kararların, bu konularda uzmanlaşmış hakimlerce verilmesini sağlamak amacıyla sadece bu işlere bakmakla görevli sulh ceza hakimliklerinin kurulmasında, kamu yararının sağlanması amacının gözetildiği, bu yönüyle sulh ceza hakimliklerinin kurulmasının hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmediği belirtildi.
Gerekçede, itiraz konusu kuralın, belirli bir suçun işlenmesinden sonra buna ilişkin davayı görecek yargı yerini belirlemeyi amaçlamadığı ve yürürlüğe girmesini müteakip kapsamına giren tüm uyuşmazlıklara uygulandığı ifade edilerek, kuralda kanuni hakim güvencesine aykırı bir yön bulunmadığı da bildirildi.
Sulh ceza hakimlerinin diğer tüm hakimler gibi HSYK atandıklarına işaret edilen gerekçede, şöyle denildi:
"Bu hakimliklerin bağımsızlık yönünden diğer hakimlerden farklı bir konuma yerleştirildikleri ve bağımsızlık güvencelerinin zayıflatıldığı kanaatini oluşturacak herhangi bir neden bulunmamaktadır.
Sulh ceza hakimliklerinin tabi olduğu Anayasa ve kanun hükümlerinde yer alan ve bağımsızlığı öngören düzenlemeler ile burada görev alacak hakimlerin bağımsızlık ve tarafsızlığını temin eden güvenceler karşısında, bunların nesnel açıdan tarafsızlığının bulunmadığı ileri sürülemez. Hakimin tamamen kişisel tutumuyla ilişkilendirilen öznel tarafsızlık iddiası ancak somut, nesnel ve inandırıcı delillere dayandırılarak, görülen davalarda ileri sürülebilir."
Bu arada, sulh ceza hakimliği kararlarına yapılan itirazların inceleneceği mercileri düzenleyen kanun hükmünün iptal istemi de reddedildi.
Kararın gerekçesinde Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında korunan kanun yoluna başvurma hakkının etkili şekilde sağlanabilmesi için kanun yolu merciinin, incelenen kararı gerektiğinde değiştirme yetkisine de sahip olması gerekliliğinin altı çizildi.
Sulh ceza hakimliklerinin, itiraz edilen kararı denetleyerek işin esası hakkında karar verme yetkilerinin bulunduğu belirtilen gerekçede, öngörülen kanun yolunun etkili olduğu sonucuna ulaşıldığı kaydedildi.
Sulh ceza hakimliklerince verilen kararlara karşı yapılan itirazların yüksek görevli bir diğer mahkemece incelenmesini gerektiren anayasal bir norm bulunmadığına işaret edilen gerekçede, bir mahkemece verilen karara karşı yapılan itirazların aynı yerde bulunan bir sonraki mahkemece karara bağlanmasının, gerek ceza gerekse medeni yargılama hukukunda yerleşik bir uygulama olduğu, müstakilen bu işle görevlendirilmeleri nedeniyle koruma tedbirleri konusunda ihtisas kazanacağı değerlendirilen sulh ceza hakimlerinin kararlarına itirazın da aynı konuda ihtisas kazanmış diğer bir sulh ceza hakimliğince yapılması yönteminin kamu yararı taşıdığı belirtildi.
MAHKEME RET KARARINI OCAK AYINDA VERMİŞTİ
Anayasa Mahkemesi, sulh ceza hâkimliğinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılması yönündeki itiraz başvurularını Ocak ayında reddetmişti. Anayasa Mahkemesi (AYM), sulh ceza hâkimliklerinin kaldırılması taleplerini birleştirerek, karara bağlamıştı. Yüksek mahkeme, sulh ceza hâkimliklerinin kaldırılması talebini Anayasa'ya aykırı olmadığı gerekçesiyle oyçokluğuyla reddetmişti.
2014 yılının Haziran ayında sulh ceza mahkemeleri kaldırılarak, yerine sulh ceza hâkimlikleri kurulmuştu. Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimi ise söz konusu hâkimliklerin kurulmasının ve bu hâkimliklere verilen yetkilerin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne itiraz başvurusunda bulundu. Başvurunun ilk incelemesini yapan AYM, başvurunun şekil şartlarına uygun yapıldığını belirterek, esasa geçmişti.
Sulh ceza hâkimliğinin yetkileri
Daha önce tüm mahkemelerden alınabilen arama, el koyma, engelleme ve tutuklama talepleri sulh ceza hâkimliklerinin kurulmasıyla tüm yetkiler bu mahkemeye verildi. Soruşturmalarda takipsizlik kararlarına yapılan itirazlara da ağır ceza mahkemeleri yerine sulh ceza hâkimliği karar veriyor. Terör örgütlerine ve organize suç örgütlerine yönelik tüm işlemler de sulh ceza hâkimliği tarafından yapılıyor. Tüm bu yetkilerin sulh ceza hâkimlerini özel yetkili hale getirdiği eleştirilerine neden olmuştu.
KARARA MUHALİF ÜYELER
Karara, AYM’nin eski Başkanı Haşim Kılıç, Başkan Vekili Alparslan Altan, üyeler Serdar Özgüldür, Osman Alifeyyaz Paksüt ve Erdal Tercan muhalefet etti. Kararın gerekçesinde, sulh ceza hâkimlerinin diğer tüm hâkimler gibi HSYK tarafından atandığını, Anayasa’da öngörülen hâkimlik teminatına sahip bulundukları belirtildi. Karara muhalefet eden üyeler ise sulh ceza hakimlerinin farklı ve bağımsız üst dereceli mahkeme olmadığını, birbirine iç içe geçmiş aynı derecede yargı mercileri oldukları belirtildi. Muhalefet şerhinde, “Yeni düzenleme ile getirilen ve kapalı devre olarak işleyen sistem; her şeyden önce ‘iç körlük’ riskini artırmaktadır. Çünkü getirilen sistemde tutuklama kararını veren ile bu kararı denetleyen hâkimler adeta iç içe geçmiş durumdadır.” ifadelerine yer verildi.
AİHM ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de değinilerek, etkili başvuru yolunun, ‘teorik ve hayali değil, fiilen ve gerçekten mevcut bulunan, yani sonuç doğurabilir nitelikte bir başvuru yolu’ olması gerektiği vurgulandı. Muhalefet şerhinde, bu gerekçelere yer verildikten sonra, “Böylece getirilen itiraz sistemi ile tutuklama gibi kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına en ağır müdahaleyi içeren bir koruma tedbirinin farklı bir bakış açısıyla daha güvenceli üst bir merciin denetiminden geçirilmesi olanağı ortadan kaldırılmıştır.” denildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarına göre, bir yargı kararına getirilen itiraz yolunun teorik ve hayali olmaması gerektiği gerekçeleriyle açıklanarak, Sulh Cezaların Anayasa’nın 2, 19 ve 36. maddelerine aykırı olduğu belirtildi ve iptal edilmesi gerektiği vurgulandı.
(23 Mayıs 2015, 13:26)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: