Suriye'ye giden yardım tırlarını engelleyen, Türkiye sınırlarına tecavüz eden Suriye savaş uçağının düşürülmesine tepki gösteren, Suriye konulu üst düzey devlet yetkililerinin gizli görüşmesini sızdıran Gülen cemaati medyası son ihanetini Suriye'de gerçekleşen 'Şah Fırat' operasyonunda gösterdi. Bu tavırların tesadüf olmadığı, Türk olarak görünen bu örgütün aslında bir yabancı ülkeye bağlı görev yaptığı, bunu gösteren çok sayıda somut bulguların söz konusu olduğu belirtiliyor. Belki de hepsini birarada daha anlamlı kılan ise geçtiğimiz yıl ortaya çıkan bir ses kaydı..
27.02.2015 22:34 Suriye'ye giden yardım tırlarını engelleyen, Türkiye sınırlarına tecavüz eden Suriye savaş uçağının düşürülmesine tepki gösteren, Suriye konulu üst düzey devlet yetkililerinin gizli görüşmesini sızdıran Gülen cemaati medyası son ihanetini Suriye'de gerçekleşen 'Şah Fırat' operasyonunda gösterdi.
Her milli meselede bir ihanetle karşımıza çıkan Pensilvanya suç örgütü, Türk ordusunun Süleyman Şah operasyonuna da alçakça saldırdı. Operasyonu ilk saatlerinden itibaren sosyal medya üzerinden deşifre ederek sınır ötesindeki askerimizin can güvenliğini tehlikeye sokan örgütün gazeteleri, manşetleriyle İsrail medyasını hatırlattı.
BAZI ÜLKELERE AJANLIK MI YAPIYORLAR
Her yönüyle Fethullah Gülen'in kontrolünde olduğu iddia edilen Zaman, Bugün, Millet ve Taraf gazeteleri ile kısmen cemaat kontrolüne girdiği ileri sürülen Cumhuriyet ve Sözcü gazeteleri yine ihanette sınır tanımadı. Bütün dünyanın "askeri ve diplomatik zafer" olarak yorumladığı Süleyman Şah türbesi operasyonuna alçakça saldıran Pensilvanya medyası, Paralel örgütün nasıl bir ihanet içinde olduğunu bir kez daha gösterdi. Türk askerinin bölgeden çekilmesinin ardından çatışmaların hızlandığını görmezden gelen Paralel örgüt, aylardır sürdürdüğü "Türkiye'yi savaşa sokma politikasını" Süleyman Şah türbesi gibi milli bir mesele üzerinden bir kez daha alçakça bir tahrikle gündeme getirdi.
TETİKÇİ HABER SİTELERİ BOŞ DURMADI
Haber kaynakları deşifre olmasına rağmen ihanetine devam eden Fuatavni'yi kullanmaya devam eden Paralel örgütün tetikçi haber siteleri rezil bir üslupla Türkiye'nin Şah Fırat operasyonunu itibarsızlaştırmaya çalıştı. Attıkları başlıklarla Türkiye ordusunu küçük duruma düşürmeye çalışan, beceriksiz ve korkak olarak göstermeye çalışan tetikçi haber siteleri, aşırı kilo alarak 150 kiloya ulaşıp 2010 yılında çürük raporu alan Zekeriya Öz'ün savaş çığırtkanlığı yapan sözde "kahramanlık" tweetlerini ise manşetten verdi.
PARALEL KULAKLAR KOPARILDI, ŞAH FIRAT SABOTE EDİLEMEDİ
Bir yandan çözüm sürecini sabote ederken diğer yandan KCK ve HDP ile kaos senaryoları üreten Paralel örgüt, en önemli milli davalarda bile Türkiye'yi arkadan vurmaktan çekinmedi. Geçmişteki birçok uluslararası önemli hamlelerimizi önceden basına sızdırarak Türkiye'ye ihanet eden örgüt, TİB'den, dışişlerinden ve Emniyet istihbarattan paralel kulakların koparılması nedeniyle Şah Fırat operasyonunu sabote edemedi.
ASKERİN GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE DÜŞÜRDÜLER
Türk askeri sınırın 200 km içerisinde iken operasyonu sosyal medyada deşifre ederek Mehmetçiğin can güvenliğini tehlikeye sokan Paralel örgüt, gece saatlerinden itibaren operasyonu itibarsızlaştırmak için elinden geleni yaptı. Büyük bir gizlilik içinde yürütülen operasyonun gecenin ilk saatlerinden itibaren Paralel örgüt tarafından deşifre edilmesi "ihanet" olarak yorumlandı.
TÜRBENİN DAHA ÖNCE İKİ KEZ TAŞINDIĞINI GİZLEDİLER
Daha önce 1939 ve 1973 yıllarında iki kez taşınan Süleyman Şah türbesinin 800 yıl sonra taşındığı yalanını söylemekten çekinmeyen Pensilvanya medyası, bayrak ve kutsal emanetler üzerinden ihanetini sürdürdü. Pensilvanya medyasının sosyal medyadaki tetikçilerinin bu ihaneti Gülen cemaatinin halk kesimlerinde bile tepki ile karşılandı.
OPERASYON YOKSA ÖRGÜTE Mİ YAPILDI?
Paralel örgütün dillerinden ve klavyelerinden taşan ihanetine çarpıcı bir tepki, paralel yapı tartışmalarının başlamasıyla birlikte cemaatin bir örgüt olduğunu farkedip içlerinden ayrılan gazeteci yazar Ahmet Taşgetiren yaptı. Taşgetiren'in 'Operasyon onlara karşı mı yapıldı yoksa?' başlıklı yazısı şu şekilde idi:
"Fethullah Gülen bir açıklama yapsa ne derdi acaba? Mesela Mavi Marmara olayında sergilediği tavrı mı ortaya koyardı? Ya da Keneş onun adına da mı yazıp çiziyor?
Zaman gazetesi Şah Fırat’ın “yorum”unu ona yaptırmış. O da oturmuş, Cumhurbaşkanına Başbakan’a ağzına geleni söylemiş.
“Türk Silahlı Kuvvetleri, elbette ki en samimisinden tebriği hak ediyor”muş! Operasyon “Planlama, stratejik zamanlama ve en az kayıpla icra bakımından tam bir askeri başarı hikayesi” imiş. Yağlar kalemden taşıyor.
“Erdoğan, Davutoğlu ve çevresindekiler”in payına ise “muhteris siyaset çetesi” tanımlaması düşmüş.
Camia böyle bakıyor Şah Fırat Operasyonuna. CHP ve MHP ile aynı çizgide. Orada da bir “Bozgun söylemi” almış başını gidiyor.
Aklı başında herkes ise, operasyonun gerekliliğini ve uygulanış şeklinin doğruluğunu ifade ediyor: Siyasi irade de doğru karar verdi, Asker de doğru icrada bulundu. Zaten gerek karar safhasında gerek uygulanış seyrinde siyasi irade ile Asker arasında bir farklılık söz konusu değil. Ne siyasi irade Asker’i gölgeliyor ne Asker siyasi iradenin süreç içindeki rolüne bir şey diyor.
Ama Camia, muhalefetten bile farklı olarak, Hükümeti vurmak için “Asker’e oynama” politikasına yönelmekten kaçınmıyor.
Asker Keneş’i ya da Camia’nın Bugün versiyonunda, “Askeri açıdan oldukça başarılı bir operasyon gerçekleştirildi” diye yazan Erhan Başyurt’u okuyacak ve “Helal olsun Gülen örgütü Hükümeti vurmuş ama Asker’i takdir etmiş, biz de onları sevelim” diyecek. Bu da müthiş bir operasyon değil mi?
İlk cümleyi tekrar edeyim: Fethullah Gülen bir açıklama yapsa ne derdi acaba? Bu “Keneş dili”ne mi itibar ederdi?
Camia’nın sorunu, Camia olarak ayrı bir politika oluşturup, bunu Devlet’e empoze etme, başarılamadığı takdirde de içerden muhalefet etme noktasında toplanıyor.
Şu anda devlet içinde empoze yolları tıkandı, üstelik devlet Camia’nın “Paralel yapı” oluşturma girişimlerine karşı etkin mücadeleye başladı, onun için müthiş bir öfke var ve Hükümete vurma potansiyelini buldukları her defasında, “Türkiye için iyi olan - olmayan ayrımı” yapmaksızın çamurlu bir dil ile, ya da en çamurlu dil ile çığırtkanlığa soyunuyorlar.
Dış politikayı onlar yapmalıydı! Öyle bağımsız politika falan iddiasında bulunulmamalıydı. Stratejik derinlik sizin neyinize idi! Kıvrılıp kalmalıydınız size çizilen sınırlar içinde.
Camia, küresel bir iddianın peşindeydi oysa. Asya’da da çalışmaları vardı, Amerika’da, Avrupa’da, Afrika’da da.... Birileri onlara “Rusya’da ne işiniz var!” diye sormuştu bile. “Siz Amerikan casusu musunuz?” “Amerikan casusu” değil idiyseniz ne idiniz?
Sahi ne işiniz vardı Orta Asya Türki Cumhuriyetlerde? Afrika’da okul açmak “Hak rızası” için ise, Hak rızası neyin nesi idi? Stratejik derinlik değilse, Hak rızası derinliğinden mi söz etmek gerekiyordu?
Ahmet Davutoğlu hayalci idi. Osmanlı hayalleri peşinde koşmuştu. Peki siz neyin peşinde koşmuştunuz Afrikalarda? “Zamanın Başbakanı” ya da eski zamanların Cumhurbaşkanları sizin bütün coğrafyalardaki faaliyetlerinize kol - kanat gererken hangi hayalin peşinde koşmaktaydılar?
Ana muhalefetin, yavru muhalefetin tepkileri tam bir hikaye. Dostlar muhalefette görsün tavırları.
Ama Camia’nın tavrı tam bir cinayet. Tam bir kendini inkar. Tam bir zihin alaborası. Tepe kadrosunun yüreklerindeki kin her türlü makuliyetin dışında tepkilere yol açıyor. İşi “Keneş üslubu”nda noktaladılar.
Şu anda Gülen yok Keneş var. Bakıyorum herkes Keneş’leşiyor. Bir Allah’ın kulu çıkıp da “Yahu biz Keneş miyiz?” diye sormuyor.
Ben, Camia tabanının mesela bu konuda, tepeden gelen tepkilerle bütünleşeceğine asla ihtimal vermiyorum. Tepe çıldırdı, Mavi Marmara’dan bu yana tam bir çılgın dil tedavül ediyor.
Çılgın.... İsrail yanlısı, Amerikan yanlısı, AB yanlısı, ama asla Türkiye yanlısı değil.
Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu, Hükümet Ak Parti hükümeti olduğu müddetçe de, bu zehirli duruştan kurtulmaları zor görünüyor.
Batsın bu dünya!
Üstünde Erdoğan, Davutoğlu dolaşıyor, orayı Ak Parti yönetiyorsa. Halka müthiş öfke duyuyorlar, halk Erdoğan’a, Davutoğlu’na destek veriyor diye... Bir Camia’nın batış seyrini izliyoruz her olayda. Şah - Fırat Operasyonu Camia’ya karşı mı yapıldı yoksa? En çok onlar rahatsız oldu da..." (Ahmet Taşgetiren / Star)
İŞTE İHANETİN BELGELERİ
Türkiye'nin Suriye konulu "Şah Fırat" operasyonuna sert tepki veren Gülen cemaati medyasının "vatana ihanet" anlamına gelen bu tavrı aslında tek değil. Çok sayıdaki örneklerin sadece sonuncusunu teşkil etti.
Hatırlanacağı gibi Suriye'deki Türkmenlere yardım malzemesi götüren MİT tırları, örgütün yargı ve jandarmadaki uzantıları aracılığıyla engellenmişti. O konuda başlatılan soruşturma davaya dönüştü. Çok sayıda sanık açılan davada yargılanıyor. Sanıklar vatana ihanet ve casuslukla suçlanıyor. Son olarak bir subay daha dün tutuklandı.
Paralel örgüt, Türkiye sınırlarına tecavüz eden bir Suriye savaş uçağının Türk uçakları tarafından düşürülmesine de tepki göstermişti.
Bir başka ihanet, Suriye'deki Süleyman Şah türbesinde görev yapan Türk askerlerinin güvenliğinin nasıl sağlanacağına dair üst düzey gizli görüşmeyi medyaya sızdırmıştı. Paralel medyadan diğer medyaya yayılan bu ses kaydının sızdırılmasının ardında, örgütün halen hakkında yakalama kararı bulunan üyesi Emre Uslu'nun olduğu konuşulmuştu.
22 Temmuz 2014 tarihinde paralel yapıyla bağlantılı olarak üst düzey polis müdürlerine yönelik gerçekleşen ve çok sayıda polisin tutuklandığı operasyonların 2. dalgası, 8 Şubat 2015 tarihinde gerçekleşmiş, yine bir çok örgüt mensubu şüpheli tutuklanmıştı. Bu soruşturmanın en büyük sürprizlerinden ikisi, örgüt liderinin Fethullah Gülen olduğunun dile getirilmesi ile şüphelilerin vatana ihanetle suçlanması oldu. Gülen hakkında yakalama kararının da çıkartıldığı savcılık soruşturmasında Fetullah Gülen ve çetesi, isimleri de açıkça belirtilerek ilk kez açıkça 'vatana ihanet' ile suçlandı.
Savcılığın bu tespitini haklı çıkarırcasına örgüt son olarak Suriye konusunda bir kez daha devreye girdi. Her milli meselede düşman tavır takınan Pensilvanyalı İhanet Çetesi, Türk ordusunun Süleyman Şah operasyonuna da alçakça saldırdı. Operasyonu ilk saatlerinden itibaren sosyal medya üzerinden deşifre ederek sınır ötesindeki askerimizin can güvenliğini tehlikeye sokan örgütün gazeteleri, operasyon sürecindeki manşetleriyle vatana ihanet ettiklerini bir kez daha kanıtladılar.
Örgüt lideri Fetullah Gülen ile Suriye ses kaydının sızdırılmasında rol aldığı ileri sürülen gazeteci Emre Uslu'nun ABD'de oldukları biliniyor. Benzer şekilde paralel tartışmalarda ya da operasyonlarda adı geçen bir çok üst düzey cemaat yetkilisinin de ABD'ye gittikleri sık sık dile getirilmekte.
ŞOK SES KAYDI: TÜRKİYE FEDA EDİLEBİLİR, GÜÇLÜ OLAN ABD'NİN YANINDA YER ALINMALI!
2013 sonunda başlayan paralel yapı tartışmaları sürecinde ilginç bir ses kaydı medyaya düşmüştü. Paralel yapının yüksek yargı üyesi hakim ve savcılara yönelik talimatlarını içerdiği öne sürülen ve Ankara'daki hakim ve savcılara dinletildiği ileri sürülen kayıtta; "150 devlet içinde hizmet hareketimiz ve müesseselerimiz var. MOSSAD, CIA ve diğerleri Uzun'u götürmek istiyor. Bize de onun akılsız davranışları yüzünden '159 ülkedeki okullarınızı kapatırız ya da RTE'yi götürürsünüz' diyorlar. Hizmetimizin selameti için 1 kişi veya ülke gitse ne olur. Bu hizmetin bekası için gerekirse Türkiye feda edilir. Türkiye'deki mücadelede ABD'nin yanında yer alırsak güçlü çıkarız. Ok yaydan çıktı bir kere. Bu safhadan sonra geri dönüş 'yok olmamız' anlamına gelir. Onun için tüm imkanlar kullanılarak taarruz tek yoldur. Önümüze kim çıkarsa ezip geçeceğiz. Seçimlerde yüzde 65 ile bile gelseler, dosyalarla götürmek zorundayız. 44 yılda ördüğümüz hırkayı 'buyrun siz giyin' diyecek değiliz. Büyük bir fayda için küçük kötülük yapılabilir" deniliyordu.
Gülen ve cemaatinin geçmişten bugüne tüm faaliyetlerine bakıldığında ses kaydındaki iddiayla örtüştüğünün, ABD ve doğal olarak yakın müttefiği İsrail ile cemaat yakınlığının görülebileceği dile getiriliyor.
Ancak başka somut bulgular da ortaya çıktı. Gülen'in, hakkında dava açılmadan hemen önce 1999'da Türkiye'den ayrılarak gittiği ABD'den oturum almasında sorun çıkması üzerine devreye ABD istihbarat örgütü yetkililerinin girdiği, oturum talebini reddetme hazırlığında olan ABD mahkemesinin bu girişimin ardından 'Gülen'in ABD için yararlı bir kişi' olduğu kanaatine vardığı ve Gülen'e süresiz oturum hakkı verdiği bir FBI ajanının medyaya sızdırdığı mahkeme belgeleriyle ortaya çıkmıştı.
Yine cemaat mensuplarının ABD'deki senatör ve bürokratlara yoğun bağış yaptıkları da aynı FBI görevlisi tarafından isim isim belgeleriyle ortaya çıkarılmıştı.
Ülkesindeki cemaat okullarında ABD istihbarat örgütü mensuplarının öğretmen olarak çalıştırıldığını tespit ettiğini ileri süren Özbekistan, düzenlediği operasyonlarda bazı kişileri tutuklarken okulların da kapatılması kararını almıştı. Ardından Rusya'da yüksek mahkeme ve son örnek olarak da Azerbaycan'da devlet yetkilileri benzer gerekçelerle harekete geçmiş, Gülen cemaatine ait okulların kapatılması ya da devletleştirilmesi kararını almışlardı.
Gülen yapılanmasının vatana ihanetinin kanıtları sadece yukarıda sayılanlarla da sınırlı değil. Yabancı ülkelere servis edildiği ileri sürülen TİB dinlemeleri ve benzer dinlemeler var.. Başkaları da var.. Diğer delillerden bir kısmına aşağıda belirtilen linklerden ulaşılabilir. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Şok ses kaydı!.. Paralelciler: ABD'yi Türkiye'ye tercih ederiz!
Paralel yapı-İsrail bağlantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-ABD bağlantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları manşetlerimiz
Paralel yapı-Vatana ihanet manşetlerimiz
Paralel yapı-Masonik yapılanmalarla benzerliği manşetlerimiz
Paralel yapı-Medya uzantıları manşetlerimiz
(27 Şubat 2015, 22:34)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: