Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ´1986 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin, özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığına ait Türkiye sathında gömülü silah ve mühimmatı vardı. 1986´da o dönemde alınan karar çerçevesinde, o silah ve mühimmatın tümünün toplatılarak depolara alınması emri verildi. Bu işlem 1998 yılında tamamlandı. Bu, şu demektir: Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye sathında hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur´ dedi. Uzun konuşmasında imalı cümleler kullanan Başbuğ silahların polisin olma ihtimali olduğunu ima etti, medyanın bulunan silahları dakikalarca göstermesini eleştirerek halkı korkutma amacıyla bunun kasıtlı olarak yapıldığını iddia etti. Dalan´ın sorumluluğu kendi üzerinden TSK´ya atmasını da eleştiren Başbuğ araziye her TC vatandaşının girebileceğini belirtti. TSK´nın bulunan silah ve bağlantılı konularla ilgili derhal soruşturma açtığını iddia eden Bağbuğ kamuoyunun bu konuda tatmin olmamasına ise değinmedi. TSK´nın gömülü silahı olmadığını söyleyen Başbuğ Poyrazköy ve benzeri yerlerde bulunan silahların seri nolarının TSK´ya ait olup olmadığını bilmediğini konuyu araştırdıklarını belirtti. Ergenekon soruşturmasına da değinen Bağbuğ sanıkların yargı karar verinceye kadar masum olduğunu soruşturma hakkında hukuka saygısından konuşmak istemediğini belirtirken diğer taraftan da birinci ve ikinci Ergenekon iddianamesinde gizli tanık ve itirafçılara yer verilmesini eleştirmesi dikkat çekti. GATA konusuna da giren Başbuğ sevklerin usülüne uygun olduğunu savunarak GATA ile ilgili iddiaları iftira diye nitelendirerek ağır hakaretle cevap verdi.
Genelkurmay Başkanı Başbuğ: ´Gömülü silahlar bizim değil´
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, ´1986 yılına kadar Türk Silahlı Kuvvetlerinin, özellikle Özel Kuvvetler Komutanlığına ait Türkiye sathında gömülü silah ve mühimmatı vardı. 1986´da o dönemde alınan karar çerçevesinde, o silah ve mühimmatın tümünün toplatılarak depolara alınması emri verildi. Bu işlem 1998 yılında tamamlandı. Bu, şu demektir: Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye sathında hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur´ dedi. Uzun konuşmasında imalı cümleler kullanan Başbuğ silahların polisin olma ihtimali olduğunu ima etti, medyanın bulunan silahları dakikalarca göstermesini eleştirerek halkı korkutma amacıyla bunun kasıtlı olarak yapıldığını iddia etti. Dalan´ın sorumluluğu kendi üzerinden TSK´ya atmasını da eleştiren Başbuğ araziye her TC vatandaşının girebileceğini belirtti. TSK´nın bulunan silah ve bağlantılı konularla ilgili derhal soruşturma açtığını iddia eden Bağbuğ kamuoyunun bu konuda tatmin olmamasına ise değinmedi. TSK´nın gömülü silahı olmadığını söyleyen Başbuğ Poyrazköy ve benzeri yerlerde bulunan silahların seri nolarının TSK´ya ait olup olmadığını bilmediğini konuyu araştırdıklarını belirtti. Ergenekon soruşturmasına da değinen Bağbuğ sanıkların yargı karar verinceye kadar masum olduğunu soruşturma hakkında hukuka saygısından konuşmak istemediğini belirtirken diğer taraftan da birinci ve ikinci Ergenekon iddianamesinde gizli tanık ve itirafçılara yer verilmesini eleştirmesi dikkat çekti. GATA konusuna da giren Başbuğ sevklerin usülüne uygun olduğunu savunarak GATA ile ilgili iddiaları iftira diye nitelendirerek ağır hakaretle cevap verdi.
İşte Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un konuşması;
SİLAHLAR TSK´NIN DEĞİLDİR!
Bu toplantıyı yapacağımızı sizlere daha önceden bildirmiştik. Bugün bu toplantının süresini 90 dakika olarak planladım. Ve bu toplantıda ağırlıklı olarak sizlerin sorularını alarak yürütmeyi düşünüyorum. Başlangıç olarak girişte çok büyük bir açıklama yapmayı düşünmüyorum. İstanbul Başsavcılığı talimatıyla yapılan soruşturmada bulunan silah ve mühimmatla ilgili medyamızın ve kamuoyumuzun, haklı olarak bilgilendirilmesi gerekmektedir. Öncelikle silah ve mühimmat arasındaki farkı ortaya koymak gerekiyor. Ne fark var diyebilirsiniz. Ama olayların ortaya konulabilmesi için gerekiyor. Silahı hepimiz biliyoruz. Bunu açıklama ihtiyacım şudur: Her silahın üzerinde o silaha ait seri numarası, (stok numarası) var. İkinci önemli nokta şudur: Silah sarf malzemesi değildir. Yani envantere bir kere girdikten sonra uzun süre kullanılan birşeydir.
Şimdi bu soruşturma kapsamında bulunan silahlar nelerdir? Ki bunun içine silahlar, tüfekler,havanlar vesaire giriyor- 45 adet. Soruşturma kapsamında bulunan veya yakalanan silahların hiçbiri TSK´ya ait değildir. Bu bizim için çok önemli. Bulunan 45 silahın hiçbiri TSK envanterine ait değil. Özellikle açıklıyorum ve doğru anlaşılmasını istiyorum. Bazıları, subayların üzerine kayıtlı şahsi silahlar. Kaynağı nedir? Bu yargıya intikal etmiştir elbet çıkar bir yerden. Ama bizim konumuz, TSK envanterinde olup olmaması. Kendi malımız olması demek, TSK´dan çalınması anlamına gelir ki, silah ordunun namusudur. Özelikle silah ve Silahlı kuvvetler kavramları arasında bağlantı kurulmaya çalışılıyor. Bu mümkün değil.
İkinci konu mühimmat. Örneğin LAW mühimmattır. El bombaları, ese bombaları ve diğerleri mühimmattır. Mühimmat ne demektir. Mühimmat bir kere kullanılır. Kullanılır, biter. Mühimmat sarf malzemesidir. Konuyu doğru değerlendirmek için bu önemlidir. Her mühimmatın üzerinde sadece kafile numarası vardır. Silahlardaki gibi ayrı numara yok. TSK diyorki MKE´ye bana 6000 LAW üret, hepsi aynı kafilede oluyor ve hepsinde aynı numara yazıyor. Bu sebeple takibi zor. Peki mesala LAW mühimmatını görelim. Bunları söyleyen Başbuğ, ardından kullanılmış LAW mühimmatını basın mensuplarına tanıttı. Üzerindeki kafile numarasını ve mühimmatın şeklini gösteren Başbuğ, LAW´ın 200 m mesafede 30 cm zırhı delebileceğini söyledi. Boş LAW ne yapılır? diyen Başbuğ sözlerine şöyle devam etti: Poyrazköy´de yapılan kazıların bir tanesinde 5 boş LAW paketlenmiş olarak kazıda bulundu. Bu boş LAW´ın kullanım olanağı yoktur. Acaba bunu yapanlar, gömenler, 5 boş LAW´I niye gömdüler? Ben bunu anlamıyorum. Kesinlikle meraktan soruyorum. Niçin boş LAW´lar gömülür? Nasıl oldu bu iş? Bu vesileyle bu bilgileri de sizlerle paylaşmak isterim.
Poyrazköy arazisi
Yeri gelmişken Poyrazköy´deki araziyle ilgili bilgi de vermek isterim. Bu arazi MSB´ye ait bir arazi değildir. Nedir peki? Bir vakfa ait arazi. Arazinin statüsü 2. derecede kara askeri yasak statüsü bulunan bölge. Nedir bu bölgelerin özellkleri? Sorabilirsiniz. Askeri yasak bölgelere sadece yabancılar giremez. Kimler girer? TC vatandaşı olan herkes girebilir. Hatta TC vatandaşları gerekli izinleri alırsa, bina da yapar. Oturur da.
´MÜHİMMATLAR SADECE TSK´YA ÜRETİLMİYOR´
Bunun dışında TSK´nın envanterine giren silah ve mühimmatlar sadece TSK için üretilmiyor. Mühimmat, hem TSK´nın envanterine girer. Hem de emniyete, polise, jandarmaya da verilir. Ben burada bu silahlar şuraya buraya aittir demek istemiyorum. Örneğin 2008´de üretilen 600 savunma el bombasının 300´ü TSK´ya, 300´ü Emniyet´e verilmiş. Kamuoyunda yanlış bilinen, yanlış değerlendirilen diğer bir konu var. Buna da açıklık getirelim.
Bulunan mühimmatlar, TSK´nın özel kuvvetlerine ait gömülü mühimmat olabilir. Cevap veriyorum. 1986 yılına kadar TSK´nın gömülü mühimmatı vardı. 1986´da alınan bir kararla, o gömülü mühimmatın tümünün toplanarak depolara alınma kararı alındı. 1998 yılında bu işlem sona erdi. Bu ne demektir? Bu şu demektir: TSK´nın Türkiye´nin hiçbir yerinde gömülü mühimmatı yoktur. Tabi bu mühimmatı kontrol etmek güçtür takdir edersiniz. Bundan en çok zarar gören biziz. Biz bir yıldır, bu konuda mesafeler aldık. Bazı faaliyetlere başladık.
1- Elbombaları ve LAW, önemli mühimmattır. onun için her elbombası ve LAW´a özel stok numarası veriyoruz. Bu numara bilinmeyecek. Bu stok numarası verme işlemi başladı. Ve numaralar bulunsa da silme işlemi olmayacak. Tabi envanterde olana bunu yapmak zor. Ama elimizden geleni yapıyoruz. Tabi dolu mühimmatın içini açıp bunu yazmak zor. Biraz zaman alacaktır. Ama buna başladık. İfade etmek isterim
2- Mühimmat ve silah bulunduğu zaman, Ankara´da Kuvvet Komutanlığından nokta denetleyicisi gönderiyoruz. Hemen gidip, şu birliklerdeki şu kafile numaralı mühimmatı check edeceksiniz. Ayrıca her olaydan sonra rapor alınıyor artık. Bu sistem 2 yıldır çalışıyor. Alınan resmi kayıtlarımıza göre mühimmat eksiğimiz gözükmüyor.
Peki bu mühimmat nereden geldi? Irak bu konuda çok kötü. Parasını verir doçkayı çantanıza koyar getirirsiniz. LAW´ın tedariği zor değil, İç Güvenlik Harekatında kontrol zorluklarımız var. Operasyona çıkan birliğin mühimmatını tam kontrol etmemiz zor. Operasyondaki birliği kovanını toplatabilir misiniz? Bu çok zor. Ama bu zorlukları bahane etmiyoruz.
3- Her bulunan mühimmat ve silah konu olduğunda, gecikmeksizin, TSK´da ismi anılanlarla ilgili olarak, her iddia üzerine biz derhal askeri yargı sistemini çalıştırıyoruz. Yani askeri savcılar yargıya başvuruyor. Bugüne dek askeri soruşturmaya tabi olmayan bir iddia yoktur. Tabii bunlar iddiadır. Suçlu olup olmadığı bilinmiyor. Soruşturma açılır. Poyrazköy´de iddia edilen kişilerle ilgili Kuzey Deniz Saha Komutanlığı soruşturma açmıştır. Hemen o gün olur bu. Bu uygulamalarda bugüne kadar en ufak bir gecikmemiz yoktur.
BU NE AMAÇLA YAPILIYOR SORUSUNUN MUHATABI YARGIDIR
Efendim soruluyor, bu mühimmat işini kim ne amaçla yapmıştır? Bu sorunun muhatabı yargıdır. Yargı sorguluyor, kendisine gelen konuları, mümkün olan en kısa sürede bu olayların kimler tarafından ne amaçla yapıldığını ortaya çıkaracaktır. Onun için herkesten sabırlı olmayı istirham ediyorum. Sizlerle silah ve mühimmatlar konusunda paylaşabileceğim bilgiler bu kadardır. Gerekenin yapılacağından kuşkumuz yoktur. Mühimmatın kontrolü konusunda da biz iki yıldır çalışıyoruz. Bazı sonuçlar aldık. Benim bu konuyla ilgili sizlere aktarabileceğim noktalar bunlar.
TOPLANTI GAZETECİLERLE SORU CEVAP KISMINA GEÇTİ.
UĞUR DÜNDAR: Poyrazköy´deki mühimmatın benzeri daha önce Emniyete de verilmiş olabilir mi? Başbuğ: Poyrazköy´deki mühimmatla ilgili olarak kesin bilgim yok. Size bu bilgiyi iletirim. Ama dolu bulunan bir LAW, Saha Komutanlığı´nın envanterinde yok. MKE için üretilen LAW´lar sadece Türkiye´ye değil yabancı ülkelere de satılıyor. Ben burada kimseyi işaret etmiyorum İstihbarata dönüştürmeye çalışmıyorum. Ama yarın mühimmatların içine seri numarası verdiğimiz zaman sahibi 5 dakika sonra açıklanabilecek.
MUSTAFA KARAALİOĞLU: Ergenekon soruşturmasında ortaya çıkan ikinci iddianamede birtakım eski komutanlarla ilgili iddialar var. Sayın Hilmi Özkök ifade verdi bu kapsamda. Siz bu davaya nasıl bakıyorsunuz? Bir kere isim zikrediyorsunuz. Bu yanlış. Bu konuda bir mahkeme kararı var. Var mı yok mu? Hukuk devleti miyiz? O zaman saygılı olalım. Benim bildiğim kadarıyla ilgili mahkemenin kararıyla özel isimle bu dava anılamaz. Saygı göstermemiz lazım. TSK olarak demokratik rejime bağlı ve saygılıyız. Demokrasinin en vazgeçilmez unsuru yargı bağımsızlığı ve hukuk düzenidir. Dolayısıyla hukuk düzenine zarar verecek tutumlardan kaçınmamız lazım. Biz TSK olarak buna azami şekilde dikkat ediyoruz. Herkes de bu süreçte buna dikkat etmelidir. TSK olarak biz her zaman hukuka sonuna kadar güvenilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu konuyla ilgili devam etmekte olan yargı süreciyle ilgili yorum yapmamı beklemeyin. Ancak madem sordunuz bazı konularla ilgili düşüncelerimi paylaşmak isterim. Bu düşünceler tamamen silahlı kuvvetleri ilgilendiren konular.
1- Mahkemeler kesin karar verinceye kadar herkes suçsuzdur, bu beynelmilel bir hukuk kuralıdır- (masumiyet karinesi diyoruz) Bu terimi de ilk kez biz gündeme getirdik. Peki bu soruşturmada bu temel prensibe uyuluyor mu? Cevap vermeyeceğim. Ama devam eden yargı sürecinde kişileri suçlamaya devam ediyoruz. Yarın bu kişiler beraat etse moral ve etik açıdan verilen zararı kim kapatacak? Medya bu konuda sağlıklı hareket etse bu sorun olmaz. Medya olarak siz de kendinizden sorumlusunuz?
2- Soruşturmanın gizliliği. Bu ilke Türkiye´de gerçekten var mı yok mu? En önemli noktalardan biri, bu soruşturmaların yapılırken kurumların saygınlık ve güvenilirliğine zarar verilmemesi lazım. Mecbur kaldım. Bu örneği vermek istemiyordum ama vereceğim. Poyrazköy´de bulunan mühimmat ve silah ne kadar gösterildi? 50 dakika. Gösterilen bant 6-7 dakika. 10 sefer haberi geçiyorsunuz. Tabii burada bulunduğu için SAT bağlantısı kuruyorsunuz. Bir özel şahıs ismi geçiyorsunuz. Ama bunun 50 dakika defalarca verilme sebebi nedir? Bunu sormakta benim hakkımdır. Kurumlara bu zarar vermiyor mu? 50 dakika bu kazıların gösterilmesi, acaba gerçekten habercilik midir? Yoksa kamuoyuna korku-karamsarlık vermek midir? Kamu hizmeti yapıyorsunuz. Ama verilen haberle kamuoyunda karamsarlık yaratıyor musunuz? Bir itirafçı çıkıyor bir gazetede. Bu itirafçının konuşmaları 5 gün yayınlanıyor. Bu habercilik midir? Burada kurumsal bir ilişki kurulmak isteniyor. Ama tekrar söylüyorum. Haber mutlaka olacak. ama bu haberin şekli ve kamuoyuna etkisi çok önemlidir.
Ses kayıtları yasal mı gerçek mi?
Diğer bir konu: Türkiye her sabah uyandığımızda bir ses bandıyla karşılaşacak hale geldi. Peki o ses bantları yasal bir yolla mı elde ediliyor, ikincisi o ses bantları gerçek mi?
Gizli tanıkların güvenilirliği
Başka bir konu: 1. iddianame, 2. iddianame. Ben bir örnek vereyim. Burada sadece TSK´yı ilgilendiren konular beni ilgilendiriyor. 2. iddianamede Bingöl´de meydana gelen bir gizli tanığın ifadesi var. Kim bu tanık, ne kadar güvenilir? Bu tanığın orada suçlanan kişilerle organik ilişkisi yok. Sadece gizli tanık delil de yok.
Kıbrıs´a kadar yayılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Onu da Kıbrıs´taki yetkililer değerlendirsin.
Sayın Özkök´ün de ifadesi alındı İzmir´de bunun daha önceden bilgisi var mıydı sizde? İkinci iddianameyi incelediyseniz. Bu konu tefrik edilmiş yani söz konusu konu için Savcı bunu iddianamenin içine almadım ayırdım diyor. İstanbul Savcılığı bu soruşturma sürecini sürdürecek anlamına geliyor. Hepimize burada düşen görev soruşturma sürecinin sonunu beklemek. Sayın Hilmi Özkök, bu konuda kendisi de ifade etti. Hukuki boyutta bilgi talep ettiler. Bizim hukuk danışmanlarımız da eşlik etti.
Şener Eruygur´un eşi Mukaddes Eruygur´un GATA´daki usulsüzlükleri içeren konuşmasını doğruladığını unutmuş(!) Başbuğ. Yok demekle yok olmuyor işte... Başbuğ ayrıca Adalet Bakanının da GATA sevklerinin mevzuata uygun olduğunu belirttiğini iddia ediyor ama doğru değil. Sevklerin usülsüz olduğu açıklandı ve sevki yapan doktorlar da cezalandırıldı.
´GATA İLE İLGİLİ İFTİRALAR AHLAKSIZLIKTIR´
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbuğ, GATA konusundaki rahatsızlıklarını ise şöyle dile getirdi: Çok rahatsız olduğumuz bir konu siz sormadınız ben açıklayacağım. GATA ile ilgili yazılan, çizilen, konuşulanlar. Tutuklu statüsünde olan emekli ya da muvazzaf askerlerin askeri hastanelere sevki, mevcut mevzuat çerçevesinde ve Adalet Bakanlığı´nın gözetiminde yapılmaktadır. Bu süreçle ilgili olarak bizim askeri makamlar olarak hiçbir ilgimiz hiçbir dahlimiz yoktur. Adalet Bakanı da bu konuyla ilgili birkaç açıklama da yaptı. Mevcut sevklerin mevzuata uygun olarak yapıldığını iddia etti. Sanki bu sevkleri biz yapıyoruz. TSK´nın ilgisi olduğu yalan ve çirkin bir iftiradır. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi´ne yapılan sevkler ve bu kişilere uygulanan tedaviler İstanbul Tabip Odası tarafından tetkik edildi. Raporda yazıldı bu konuda bir sorun yoktur denildi. Siz kalkıp buna rağmen bu kişiler hasta değil, GATA´ya usulsüz olarak sevkedildiler, GATA´da yapılan tedaviler asılsız. Deniliyor ki bazı tutuklu durumunda olan kişilerin tahliyeleri asker tarafından yapıldı denildi. Yapılan her şey hukuk, kanun neyse ona göre yapılmıştır. Bu konuyu bu kadar çirkin şekilde, yalan ve iftiralara dayalı olarak gündeme getirmek ahlaksızlıktır.
Mehmet Ali Birand: Genelkurmay Özden Örnek konusunda hiçbir şey yapmadı, bir inceleme yapıldı mı? Emekli komutanların yaptıkları iddialar var, konuşmalar var. Suçlu bulundukları takdirde bu faaliyetler TSK´yı ne kadar rahatsız ediyor? Her yerden silah fışkırıyor. Başbuğ: Siz medyanın en duayen ismisiniz. Fışkırma demek doğru mu? Birand: Peki sözümü geri aldım. Başbuğ: Bahçelievler´de 3 tane G-3 mermisi bulunuyor. Hemen son dakika diye TV´lerde geçiyor. Ya yapmayın.Birand: Başka ülkelerde bulunmuyor. Başbuğ: Ne biliyorsun...
Altaylı: Birilerinin TSK´yı darbe yapmaya yönlendirdiği. Ben biri darbe yapacaksa ordunun içinde olması gerektiğini düşünüyorum. Gen. Askeri Savcılığı´nda darbe yapma girişimi olduğuna dair bir soruşturma yaptırdınız mı? Bu konuda ordu içinde ayrı bir soruşturma var mı? İsmail Küçükkaya: Bir taraftan TSK´nın olayla ilgisi bağlamında kurulan iddialar için kendi içinizde soruşturma yürüttüğünüzü söylediniz. Endişelerinizi oralarda taşıdınız mı? Mesela Gül´le görüşüyor musunuz? Başbuğ: Beni 13. Ceza Mahkemesi yerine de koymayın. Dava devam ediyor
Erdoğan Aktaş: Terör örgütünün Ergenekon terör örgütünü kurdurduğuna dair bir iddia var. Başbuğ: Yine Ergenekon dediniz. Aktaş: Orada Ergenekon Terör Örgütü olarak değerlendirmeyin deniyor. Başbuğ: Davalara özel isim verilmez. Aktaş: Başsavcılığın yürüttüğü suçlarla cezaevine konan yapının PKK tarafından kurdurulduğuna dair iddialar var.
Darbe iddialarını araştırma ihtiyacı duymuyoruz
SORU: Biz haberleri yaparken insan olarak da etkileniyoruz. Kendi kişisel görüşlerimiz de oluşuyor. Ciddi bir endişe de ortaya çıkıyor. Bu silahlarla da darbe mi yapılır canım diyenler var. Bu silahlarla Türkiye´de ciddi bir kaos yaratılır diyenler de var. Bu silahlar Türkiye´yi kaos ortamına sürükleyecek kadar ciddi mi? Başbuğ: Burada bu kelimelerin tartışılması bile bizi rahatsız ediyor. TSK olarak demokrasiye bağlıyız. TSK´nın bünyesinde mevcut rejime aykırı faaliyette bulunan kimse bulunamaz ve barınamaz. Biz hukuk devletine bağlı ve saygılıyız. TSK bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz. Buna müsaade etmeyiz. Böyle bir durum söz konusu değil. Bu konulara ilişkin olarak TSK bünyesinde böyle bir araştırma ihtiyacı da yoktur.
(29 Nisan 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: