17 Aralık yargı darbesinin savcısı Celal Kara'dan itiraf gibi bir açıklama geldi. Cumhuriyet'ten Can Dündar'a konuşan Celal Kara 1 numaralı hedeflerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu itiraf etti. Bugüne kadar ısrarla bu açıklamayı yapmaktan çekinen Paralel yargı mensupları, artık suç işlemekten çekinmediklerini de gözler önüne sermiş oldu.. Savcı Kara, açıklamalarında soruşturmayı usulsüz yürüttüğüne dair somut iddialara ve bu nedenle de geçtiğimiz günlerde HSYK tarafından görevinden uzaklaştırılmasına ise hiç değinmedi.
25.01.2015 20:52 17 Aralık yargı darbesinin savcısı Celal Kara'dan itiraf gibi bir açıklama geldi. Cumhuriyet'ten Can Dündar'a konuşan Celal Kara 1 numaralı hedeflerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu itiraf etti. Bugüne kadar ısrarla bu açıklamayı yapmaktan çekinen Paralel yargı mensupları, artık suç işlemekten çekinmediklerini de gözler önüne sermiş oldu.
SAVCI KARA: 17 ARALIK'TAKİ 1 NUMARA ERDOĞAN'DI
17 Aralık'ta yolsuzluk kılıfı altında seçilmiş hükümeti devirmek amacıyla darbe girişiminde bulunan cemaat savcılarından Celal Kara tehdit yöneltmeye devam etti. 17 Aralık yargı darbesinin savcısı Celal Kara'dan itiraf gibi bir açıklama geldi. Cumhuriyet'ten Can Dündar'a konuşan Celal Kara 1 numaralı hedeflerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu itiraf etti. Böylece bugüne kadar ısrarla bu açıklamayı yapmaktan çekinen Paralel yargı mensupları, artık suç işlemekten çekinmediklerini de gözler önüne sermiş oldu.
Açıklamalarına dikkatle bakıldığında Savcı Kara'nın, soruşturmayı usulsüz yürüttüğüne dair somut iddialara ve bu nedenle de geçtiğimiz günlerde HSYK tarafından görevinden uzaklaştırılmasına ise hiç değinmediği görülüyor.
Savcı Celal Kara’nın Can Dündar’ın sorularına verdiği yanıtlardan öne çıkan noktalar şöyle:
ERDOĞAN İDDİANAMEDE OLACAKTI
“Dönen işlerin Başbakan'dan habersiz ve izinsiz dönmesine imkân ve ihtimal yok. Telefon konuşmalarına, aralarındaki diyaloglara bakınca kesinlikle diyorsunuz ki, perde arkasından bu işlere yol ve izin veren Başbakan'dır. Zaten vardı tapelerde... Var yani, bunu inkâr mı edeyim? Sarraf, Happani'ye, Egemen Bağış'tan bahsederken 'O, beni 1 numaraya ulaştıracak' diyor. 1 numara kim olabilir? İsmini geçirmemek için, ‘1 numara’ ve ‘Beyefendi’ diye bahsediliyor kendisinden… Ben, ‘1 Numara’nın ve ‘Beyefendi’nin kim olduğunu iddianamede işleyecektim. Yani iddianamede ismi olacaktı.”
NEDEN SORUŞTURMAYI ERDOĞAN’A KADAR UZATMADI?
“Erdoğan’la ilgili denilebilirdi ki: ‘Beyefendi’nin o olduğunu nereden biliyorsun?’ Dosyanın teknik detayını bilen ben ve kolluk amirleri, bahsi geçenin Erdoğan olduğunu bildiğimiz halde, doğrudan ismi geçmediği için ve ‘1 Numara’ lafı, diğerlerine göre biraz muğlak kaldığı için onu bilgi notuna katmadık. Düşünün ki; durumları çok net olan bakanlar hakkında dahi akla ziyan yorumlarla savunma gerekçeleri üretiliyor, durumu ancak tüm delillerin ve ifadelerin değerlendirmesi sonucunda ortaya çıkabilecek olan Başbakan’ı dosyaya katsaydık neler söylenirdi?”
'ONLAR YÜCE DİVAN’A GİTSE BİLAL DE PEŞLERİNDEN GİDERDİ'
“Yüce Divan oylamasını izlediğimde 'Yüzde 99 gitmeyecekler Yüce Divan'a' diyordum. Onlar gitse Bilal de peşlerinden giderdi...”
‘ZAFER ÇAĞLAYAN’IN HAYATI BİTMİŞTİ’
“Bakanlar Yüce Divan’a gitseydi, Zafer Çağlayan’ın hayatı bitmiş olurdu muhtemelen… Çünkü hakkında rüşvet isnadı vardı, altın kaçakçılığı iddiası vardı, örgüt liderliği suçlaması vardı, resmi belgede sahtecilik suçu vardı. Bir rüşvetin cezası 4-12 yılsa, düşünün ki Çağlayan hakkında 28 ayrı rüşvet suçlaması vardı.”
EN ÇOK CEZA SARRAF’A
"Dava açılsa isteyeceğim ceza kişiye göre değişecekti. Çok sayıda rüşvet, resmi evrakta sahtecilik suçlaması vardı. Azamiden hesaplarsanız 500 yıl, asgariden hesaplarsanız 50 yıl çıkar. En ağır cezayı Sarraf alacaktı. Lider sıfatıyla o örgütün faaliyetleri kapsamındaki tüm suçlardan sorumlu.”
‘ENİNDE SONUNDA YARGILANACAKLAR’
Savcı Kara, “Sizce kapandı mı 17 Aralık dosyası” sorusuna ise şöyle yanıt veriyor: “Kapanmadı, kapanamaz. Kapanmasının tek yolu, zanlıların yargı önüne çıkmasıdır. Sonunda nereye kadar gidecekse… Konjonktür ne olur, onu bilemem. Ama eninde sonunda bu yargılama olacaktır.” (Can Dündar/Cumhuriyet)
Can Dündar-Celal Kara söyleşisinin tamamı
HUKUKÇULAR DERNEĞİ: SAVCI DARBEYİ İTİRAF ETTİ
Kara'nın bu açıklamalarını Hukukçular Derneği Başkanı Cavit Tatlı yorumladı. 17-25 Aralık darbe girişimini 'yolsuzluk operasyonu' kılıfıyla sunan paralel örgütün asıl amacının Erdoğan olduğu bir kez daha netleşti. Hukukçular Derneği Başkanı Cavit Tatlı, Cumhuriyet Gazetesi'nin bugün sürmanşetten verdiği 17 Aralık soruşturmasının savcısı Celal Kara'nın röportajına ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
"Bu çok açık bir darbe girişimidir" diyen Tatlı yaptığı açıklamada 'Bu açıklamalar çok güzel oldu. Amaçlarının dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmek olduğu bir kez daha kendi ağızlarından netleşti. Savcı Kara dinleyemeyeceği kişileri kendi görüşünde olan hakimleri denk getirerek dinleme kararları alıp dinlediklerini, kendi yaptıkları usülsüzlükleri kendi ağızları ile itiraf etmiş oldular' dedi.
İşte Hukukçular Derneği Başkanı Cavit Tatlı'nın yaptığı o açıklamalar;
DARBEYİ KENDİLERİ İTİRAF ETTİ
Bu yaptıkları mülakat veya her neyse görüşmede Celal Kara tam da bizim iddia ettiğimiz hükümeti devirmeyi nasıl yaptıklarını anlatıyor. Amaçlarını net olarak ifade etmiş. Satır aralarında kendilerini haklı çıkarmaya çalışırken Bakanlar ile ilgili bakanlar özel soruşturmaya tabii diyor ama bir numara dediklerinden de biz Başbakan olduğunu anladık. Başbakanla ilgili savcının soruşturma yetkisi yoktur bunu kendisi de belirtiyor. Bakanlarla ilgili özel usuller vardır diyor. Bunlar bunu aşıp suçlu olduklarını kabul edip altını doldurmaya çalışmışlar. Bunu da burada kendileri ifade ediyorlar.
BAŞSAVCIYI DEĞİL ZEKERİYA ÖZ'Ü BİLGİLENDİRMİŞLER
Burada şu ifade çok ilginç 'Zekeriya Öz haberdardı Çolakkadı'ya neden haber vereyim' Bu normal bir iş ilişkisi disiplini değil. Savcının sözleri normal bir prosedürü yansıtmıyor. Soruşturmanın her yerinde usulsüzlük çıkıyor. Burada Savcı Çolakkadı'nın bakanla görüştüğünü ama Savcı Öz'ün güvenilir olduğunu ifade ediyor. Kimin güvenilir olduğunu kimin güvenilir olmadığını da kendileri belirlemiş. Sayın Savcı Öz'ün ne kadar güvenilir olduğunu zaten gördük. Burada hukukilik değil keyfilik ön plana çıkıyor. Ben haberi okuduğumda bunu gördüm. Tatil meselesinde ne kadar güvenilir olduğu ortaya çıktı. Yalan söyleyen bir kişi kendisi ama Celal Kara, Savcı Öz'e güvenip hareket ediyor. Bunlar hukuki bir soruşturma değil keyfi amaçlarına dönük bir soruşturma gerçekleştirmişler. Yapamayacakları dinlemeyecekleri kişileri dinlemişler. Kendi gazete köşelerindeki Nazlı (Ilıcak) hanımla oturup konuşmuş ve değerlendirmişler. Güzel oldu kendi yaptıkları usulsüzleri kendi ağızları ile böylece itiraf etmiş oldular. (Sabah)
------------------------------------------------------------------------------
17 ARALIK MAĞDUR AVUKATI HSYK'YI GÖREVE ÇAĞIRDI
01.02.2015 11:41 17 Aralık darbesinin savcılarından Celal Kara’nın Cumhuriyet Gazetesi’nden Can Dündar’a verdiği darbeyi itiraf eden röportaja tepkiler dinmiyor. Kendisinin Fethullahçı olmadığını ama Fethullahçılara yargıda ve poliste göz yumulması gerektiğini savunan Savcı Celal Kara’ya bir tepki de 17 Aralık darbesinin avukatlarından Müşir Deliduman’dan geldi. Celal Kara hakkında ilk suç duyurusunda bulunan isim olan Avukat Müşir Deliduman, darbenin savcısı hakkında bağımsız yargıyı göreve davet etti. Sabah.com.tr'ye konuşan avukat müşir Deliduman'ın darbenin savcısı Celal Kara hakkında yaptığı açıklamalardan bazı başlıklar;
CELAL KARA HUKUKSUZ UYGULAMALARI NEDENİYLE AÇIĞA ALINDI
"17/25 Aralık İhanet ve intikam operasyonları devlet hiyerarşisi dışında paralel örgütün devletin içine sızmış unsurları tarafından yapıldı. Bu operasyonlar MİT krizi ve dersane kapatma çalışmalarına karşı intikam idi. Dönemin savcısı Celal Kara hakkında hukuka uygun davranmadığı noktasında kuvvetli duyum ve söylemler oldu. Bunun akabinde hakkında HSYK inceleme başlattı. Ancak 12 Ekim de yeni seçilen HSYK bu incelemeler neticesinde açığa aldı."
GÖREVİNİ KÖTÜYE KULLANDI
"Ben sabah 7 de kalkmıştım. Oysa operasyon ve gözaltılar sabah 6 itibarı ile başladı. Acaba uykuda derin rüya görürken mi gözaltı kararları hukuksuz bir şekilde kendileri tarafında imzalanmıştı. Şüpheli ifadesi savcılıkta alınmadan veya yeterli zaman tanınmadan bir takım baskı olacak sözler söyleyerek alınmada hukuka aykırılık, adil yargılama hakkı görevi ihlal ve kötüye kullanma var."
CELAL KARA DARBE TEŞEBBÜSÜ İÇİNDE OLDU
"Devletin savcısı görevi gereğini yapar. Sıralı ve disiplin amirleri eğer ondan bir dosya almışlarsa buna uyarlar. Dönemin savcısı Celal Kara bunu yapmamıştır. Şimdi gazetelere verdiği beyanda yanlışlık ve çelişkiler ile doludur. Daha doğrusu kendisini ele vermektedir. Adeta söz konusu paralel örgütün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket etmiş olup son ikrarları ile birlikte darbe teşebbüsü içerisinde olmuştur."
HALEN DEVLETTEN AYLIK ALAN BİR MEMUR BU AÇIKLAMALARI YAPAMAZ!
"Ayrıca gazeteye verdiği demeçlerde kendisi yetkili olmadığı halde bir takım kişilerin masumiyet karinesini ihlal ediyor. Bunlar için algı oluşturuyor. Ayrıca yanlış yada doğru olduğunu kamuoyunun bilmediği bilgiler vererek lekeleme yapmaktadır. Halen devletten aylık alan bir devlet memuru ve dönemin savcısı olan birisi hakkında ek inceleme ve soruşturmaların yapılması hukukun gereğidir."
CELAL KARA'NIN PARALEL ÖRGÜTLE İLİŞKİSİ KUVVETLE MUHTEMELDİR
"Özellikle Sayın Cumhurbaşkanının kendi oğlu ile konuştuğu iddia olunan telefon konuşmasına atıf yapıyor. Bu kesinlikle yalandır. CMK 1352/2 ve 45 maddeleri gereği baba ve oğul arasında telefon konuşması dinlenmez ve kayıt altına alınırsa derhal yok edilmesi gerekir. Bunu yapmayan savcılarda suç işlerler. Kalkıp bugün gazetelere sipariş üzeri röportaj yapması ve geçmişteki yani 17 aralık dönemi soruşturmasında yaptığı hukuksuzlukları dikkate alındığından söz konusu örgüt ile ilişkisi kuvvetle muhtemeldir."
CUMHURBAŞKANI'NA HAKARET EDİYOR İFTİRA ATIYOR
"Celal Kara bu yaptıkları ile paralel örgütün yanında olduğu görüntüsü veriyor. Soruşturmalar hakkında açıklamalar yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanına dil uzatarak hakkında iftiralar uydurarak hakaret ediyor. Herkes bilmektedir. Sayın Cumhurbaşkanına düşmanlık besleyen gerek medya organlarında gerekse kendi aralarında iftira ve hakaret eden bir paralel yapı var. Şimdi aynı fiilleri Celal Kara işlemektedir. Celal Kara halen devlette aylık alan bir memur olması nedeni ile hakkında soruşturma yapılması gerekir. Ayrıca Bunları bir takım belgelere dayandırıyor. Bu belgelerin kendi yanında olduğu şüphesi de var."
BİLGİSAYARINA EL KONULMALI, UYAP ERİŞİMİ ENGELLENMELİ
"Ayrıca bu beyanatları ile suç işliyor. Bu suçlar görev suçu değildir. Genel bir soruşturmaya tabii tutularak Celal Kara'nın ev, iş yeri, araç ve bilgisayarında delil araması yapılmalı ve tespiti halinde el koyma kararı verilmeli ve UYAP erişimi de tedbiren engellenmesi gerektiği inancındayız." (Sabah)
------------------------------------------------------------------------------
SAVCI KUMPASININ DETAYLARI
17 Aralık 2014 yargı darbesi girişiminin başında bulunan ‘paralel savcı’ Celal Kara, eş zamanlı verdiği röportajlarında itiraf gibi açıklamalarda bulundu. Geçtiğimiz günlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından açığa alınan Celal Kara, kumpas soruşturmasında, gerçek hedefin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi.
Star'dan Helin Şahin'in haberine göre; 17 Aralık yargı darbesi girişimin başında olan eski özel yetkili savcı Celal Kara, geçtiğimiz günlerde HSYK tarafından açığa alınmıştı. Görevini kötüye kullandığı ve soruşturmalarda usulsüzlüklere imza attığı öne sürülen Kara, önce Sözcü’ye, sonra da Gülen örgütüne yakınlığı ile bilinen Bugün gazetesinden Nazlı Ilıcak’a ve Cumhuriyet Gazetesi’nden Can Dündar’a itiraf gibi açıklamalarda bulundu.
-Bilal Erdoğan’la ilgisi yoktu-
O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Hedef bendim. Oğlum üzerinden bana ulaşacaklardı” açıklamasını yorumlayan Celal Kara, “Bence” diyerek yaptığı açıklamalarıyla dikkat çekti. Kara, “Bizim dosyamızda Bilal Erdoğan ile ilgili bariz bir şey yoktu. Ama Başbakan ile ilgili bir şeyler çıkardı. Bence işin içindeydi Erdoğan” diyerek, asıl hedefin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu, polis fezlekelerine nasıl müdahale ettiklerini ve Bilal Erdoğan hakkında her hangi bir delil olmadığını itiraf etti.
-1 Numara Erdoğan’dı-
Savcı Celal Kara, iki kişi arasında geçen konuşmayı kendine göre yorumlayarak “Rıza Sarraf, Abdullah Happani ile görüşmesinde Egemen Bağış’tan bahsederken ‘o beni 1 numaraya ulaştıracak’ diyor. Bağış’ın üzerindeki 1 numara kim olabilir? Başbakan’dır. Başbakanın Sarraf ile doğrudan telefon irtibatı yoktu” iddiasında bulundu. Kumpas iddianamesinde Erdoğan’a yer verdiğini anlatan Celal Kara, bazı şüpheliler arasında yapılan konuşmalara dayanarak ismi geçmediği halde Erdoğan’ın ihtimaller üzerinden hedefe konulduğunu itiraf etti.
-Yüce Divan oyunu-
Celal Kara’nın açıklamalarında dikkat çeken noktalardan biri de 4 eski Bakanın Yüce Divan’a sevk edilmesinin önünü açmak ve ardından da Bilal Erdoğan’ın yargılanmasını gerçekleştirmek yönündeki itirafı oldu. Dolayısıyla Celal Kara’nın açıklamaları ve sürece bakıldığında 4 eski Bakan’ın Yüce Divan’a sevk aşamasına gelmesinin paralel yapının oyunu olduğu gözler önüne seriliyor. Bilal Erdoğan üzerinden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a uzanacak kumpas planlarının Yüce Divan üzerinden çok önceden hesaplandığı görülüyor. Açıklamalarında somut bir delilden bahsedemeyen Savcı Celal Karar, ‘Bence’ diyerek başladığı cümlelerinde, yasadığı ve montaj olduğu tapeler üzerinden suçlamalar yapmaya çalıştı.
-Bir an önce gelsinler istedim-
17 Aralık sürecinde yaşanan hukuksuzları savunan Celal Kara, 17 Aralık 2013’te görevden alınan Mali Şube Müdür Yakup Saygılı’nın yerine gelen Hakan Sıralı’nın fezlekeyi imzalamadan göndermesiyle ilgili ilginç bir savunma getirdi. Kara, asıl amacının şüphelilerin hemen getirilerek ifadelerini almak olduğunu öne sürdü. Hatırlanacağı üzere o dönem ifade veren birçok şüpheli Celal Kara’nın kendilerine “2 dakikan var ne diyeceksen de” şeklinde baskı yaparak alel acele tutuklamaya sevk ettiklerini söylemişlerdi.
AYNI DİL AYNI ÜSLUP
17 Aralık darbe girişimi Savcısı Celal Kara, önce Sözcü’ye, ardından, Gülen hareketinin yayın organlarından Bugün ile Cumhuriyet gazetesine konuştu. Savcı Celal Kara, darbe operasyonunda gerçek hedeflerinin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu açıkça itiraf etti.
DOSYALARI UYAP’A YÜKLEMEDİM
Celal Kara’nın açıklamalarında hukuksuzluklar da dikkat çekti. Operasyon sonrası, soruşturmanın UYAP’a girilmemesi konusundaki tartışmaların hatırlatılması üzerine Celal Kara ilginç savunmada bulundu. Celal Kara, dosyanın UYAP sistemine kayıtlı olmadığı yönündeki iddiaları doğrular nitelikte yaptığı açıklamasında ise şunlara yer veriyor: “UYAP’a rutin olarak başlangıçtaki suç girilir. ‘Örgüt lideri’ diye bir kişiden başlarsınız. Ara kayıt olmaz. Ara aşamada şüpheliler ve suçlar UYAP’a kaydedilmez. Yani şüphelilerin UYAP’a kaydı yok.” Celal Kara, bu sözleriyle UYAP sistemine dosyayı kaydetmediğini de itiraf etmiş oldu.
AMİRLERİNE BİLGİ VERMEDİ
En çok tartışılan konulardan biri olan dosyanın başsavcıdan gizlendiği iddiasını da kabul eden Celal Kara, “Dosya açığa çıkabilir kaygısıyla onlara haber verilmedi. Polisler de Hüseyin Çapkın’a son gün dosyayı sundular” dedi. 4 eski Bakan için dinleme kararı olmadığını belirten Celal Kara, “Neden suçüstü yapılmadığı” iddialarına ise delil toplamayı bahane gösterdi. Dönemin Savcısı Celal Kara, çoğu kanaat ve tahminlerinden oluştuğu anlaşılan suçlamalarında, ‘Bence’ diye yaptığı açıklamalarında ikinci iddianameyi yazması durumunda Erdoğan’ı suçlayacağını da inkar etmedi.
CELAL KARA KİMDİR?
2007 yılında Ergenekon sürecinin başlamasıyla özel yetkili savcı olarak Beşiktaş adliyesinde görev yaptı. Birçok davanın duruşmasında görev aldı. Başta Askeri Casusluk soruşturması olmak üzere, DHKP-C ve Özdemir Sabancı suikasti soruşturmasını yürüttü. Sabancı suikasti soruşturmasında yol almayan ve dosyayı tozlu raflarda bırakan Celal Kara, özel yetkili savcılık sisteminin değişmesiyle birlikte düz savcı olarak İstanbul’daki görevine Kaçakçılık Büro Savcılığı bünyesinde devam etti. 17 Aralık soruşturmasının başında olan eski İstanbul Başsavcıvekillerinden olan Zekeriya Öz ile beraber bu soruşturmayı yürüttü. Celal Kara, 17 Aralık yargı darbesi girişimin ardından hakkında inceleme başlatıldı ve bu görevinden alındı. İstanbul 45. Asliye Ceza Mahkemesi’nde duruşma savcısı olarak görev yaparken HSYK tarafından açığa alındı. Silah ticareti yaptığı ortaya çıkmış ve suikast silahı olarak bilinen Glock, Sig Sauer, Beratta ve Smith Wesson’un da aralarında yer aldığı çok sayıda silahı olduğu tespit edilmişti. (Star)
------------------------------------------------------------------------------
O SAVCI'NIN MARİFETLERİ
Savcı Celal Kara, darbe girişimi sırasında gözaltına alınanlara savunma hakkı vermemesi ile biliniyor. HSYK Teftiş Kurulu'nca hazırlanan raporda, 3419 sayfalık fezlekenin Kara tarafından incelenmediğine vurgu yapıldı. Salih Kaan Çağlayan'ın ifadesinin 4 dakika, Barış Güler'in 7 dakika ve Mustafa Demir'in ise 14 dakika sürdüğü, böylece savunma haklarının engellendiği belirtildi. İstanbul'dan Afyonkarahisar'a atanan Kara, bu ve benzer tutumları nedeniyle ihraç talebiyle sevk edildiği HSYK 2. Dairesi tarafından açığa alınmıştı.
Açığa alınan Savcı Celal Kara'nın 'darbe itirafı' gibi açıklamalarına hukukçulardan da eleştiri geldi. İşte hukukçuların yorumları:
-Bu açıklama bir iftira suçudur-
Ceza hukukçusu Doç. Dr. Yılmaz Yazıcıoğlu: "Bir savcının görevi kötüye kullanmasına Savcı Celal Kara'nın açıklamasından daha iyi bir örnek olamayacağını düşünüyorum. Bu açıklama alenen bir iftira suçudur. Delillerin olaylar ve kişilerle ilişkilendirilmesi esnasında elde kuvvetli ve makul şüpheler olması gerekli. Bir savcı bu bağlantıyı kurmadan kendi aklından '1 numara' oluşturamaz. Diğer yandan madem böyle bir garip iddianame yazacaktın 'ne diye bunu basına açıklıyorsun' derler savcıya."
-Kumpasta rolü olmadığı yalan-
Röportajda Celal Kara'nın tanıtıldığı bölümdeki "Balyoz davasında mahkemenin tensiple yakalama kararına bir üst mahkemede yapılan itirazın geçerli olmadığına dair kararı verdi" ifadelerin yanlışlığına dikkat çeken Av. Hüseyin Ersöz şunları söyledi: "Celal Kara'nın geçmiş kumpas davalarında hiçbir rolünün olmadığını söylemek gerçeklerle örtüşmez. Balyoz davasında tutukluluğun devamı yönünde verdiği mütalaalar, 102 sanığın tutuklanması yönünde görüş bildirmesi yaşanan hukuksuzların bir parçası olduğunun en açık göstergesidir."
-Hukukta yeri, izahı yok-
Emekli Askeri Yargıtay Onursal Üyesi Ali Fahir Kayacan: "Savcı Celal Kara iddianamede 1 numaralı sanığın dönemin Başbakanı olduğunu iddia ediyorsa hangi suçla suçlayacaktı bunu da söylemesi gerekirdi. Bir savcı nasıl hemen böyle bir sonuca varabilir bunun hukukta yeri ve izahı yoktur. Elbette kişinin niyeti farklıysa bu açıklamada olduğu gibi olmaz denileni olur yapmaya da çalışır."
-Darbe girişimi ortaya çıkıyor-
Emekli Başsavcı Reşat Petek: "17 Aralık soruşturması ilk patlak verdiğinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, amaçlarının hükümeti devirmeye yönelik olduğunu açıkladı. Celal Kara'nın açıklamaları da Erdoğan'ın ifşa ettiği durumu doğrular niteliktedir. 'Doğrudan ismi olmasaydı, tapelerde bilgi olmasaydı da iddianamede ismi geçecekti' diyor. Bu korkunç bir ifşaat. CMK'da, 'yeterli deliller varsa iddianamede isminden bahsedilir' denir. Savcının izlenimi, kanaati ya da yorumla bunu söylemesi ve 'iddianamede yer verecektim' demesi, 17 Aralık'ın bir yolsuzluk soruşturması olmayıp sivil şahıslar üzerinden bakanlara, oradan da Erdoğan'a ulaşılarak hükümeti devirme operasyonunun bir parçası olduğunu gösteriyor. Olayın soruşturmadan öte hükümeti devirmeye yönelik bir girişim olduğunu ispatlıyor. (Sabah)
------------------------------------------------------------------------------
HANİ DARBECİ DEĞİLDİNİZ PARALELLER?
Paralel örgüt ile ilgili hiçbir yazı yazmayan Can Dündar, paralelin hukuk ayağı Celal Kara ile bir röportaj yaptı. Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç de Dündar'a cevaplaması zor sorular sordu. İşte Kekeç'in bugünkü yazısı;
"Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 17 ve 25 Aralık girişimlerinden sonra, Dolmabahçe ofisinde bir basın toplantısı düzenledi. Çok sayıda meslektaşımız oradaydı. Şu sıra paralel cenahın ana gazetesinde ahkâm kesen zat da oradaydı. Hani, "Anavatan Amerika" diye güya espri yaparken yakalanan, suçüstü olmanın telaşıyla "Elbette anavatan Amerika'dır, şu gerekçelerle, vs..." diyerek üste çıkmaya çalışan zat... (Toplantı öncesinde, giriş salonunda kendisiyle müşerref olmuş, eski hukukumuza dayanarak, cemaat savcılarının girişimiyle ilgili eleştirel bazı sözler sarf etmiştim. Hak vermişti... Hatta ötesine geçmişti... Birlikte program yaptığı "arkadaşı"yla ilgili eleştirilerime de, aynı şekilde, hak vermiş ve ötesine geçmişti. Neler konuştuğumuzu ve eleştirilerime hangi ifadelerle hak verdiğini burada anlatacak değilim. Kendisi ne söylediğini çok biliyor. Bir gün anlatma gereği duyarsa, anlatır.)
Erdoğan, ilk günden itibaren, "Hedef benim" diyordu. MİT mensuplarına yönelik girişimde de, "Hedef benim" demişti ama kendi partisini bile ikna edememişti. Gezi kalkışmasında, ha keza... Önceki gün, Cumhuriyet gazetesinde, 17 Aralık girişiminin savcısı Celal Kara'yla yapılmış bir röportaj yayınlandı. Erdoğan'ı teyit eden bir röportaj...
Sonra toplantıya geçildi. Erdoğan, 17 ve 25 Aralık girişimlerinin esasında ne olduğunu anlattı ve özel bir bilgi paylaştı. Hepimizi şaşırtan bir bilgi... Savcılar, bir örgüt şeması çizmişler. Bir suç örgütü... Örgütün üyeleri arasında Bakanlar, işadamları, Başbakan Erdoğan'ın çocukları ve bazı bürokratlar bulunuyor.
ERDOĞAN İLK GÜNDEN İTİBAREN SÖYLÜYORDU
ŞİMDİ SIKI DURUN:
Örgüt lideri olarak da, Başbakan Erdoğan'ın ismi zikrediliyor. Erdoğan'ın verdiği bu bilgi, bazılarımıza "abartılı" gelmişti. "Yok canım, daha neler. Halkın oylarıyla seçilmiş Başbakan'ı örgüt lideri ilan etmek savcıların haddi mi?" diyenler bile çıkmıştı. Oysa Erdoğan, ilk günden itibaren, "Hedef benim" diyordu. MİT mensuplarına yönelik girişimde de, "Hedef benim" demişti ama kendi partisini bile ikna edememişti. Gezi kalkışmasında, ha keza...
Önceki gün, Cumhuriyet gazetesinde, 17 Aralık girişiminin savcısı Celal Kara'yla yapılmış bir röportaj yayınlandı. Erdoğan'ı teyit eden bir röportaj... Şöyle diyordu Celal Kara: "Dönen işlerin Başbakan'dan habersiz ve izinsiz dönmesine imkân ve ihtimal yok. Telefon konuşmalarına, aralarındaki diyaloglara bakınca kesinlikle diyorsunuz ki, perde arkasından bu işlere yol ve izin veren Başbakan'dır. Zaten vardı tapelerde... Var yani, bunu inkâr mı edeyim? Sarraf, Happani'ye, Egemen Bağış'tan bahsederken 'O, beni 1 numaraya ulaştıracak' diyor. 1 numara kim olabilir? Başbakan'dır."
Erdoğan'ın sıklıkla gündeme getirdiği ve "Yok canım, daha neler!" tepkisiyle karşılanan "bilgi"yi, yani asıl hedefin Başbakan Erdoğan olduğu bilgisini, savcı Celal Kara doğruluyor. Yani, 17 ve 25 Aralık girişimlerinin, hükümete yönelik bir "darbe" olduğunu itiraf ediyor. (Aynı Celal Kara'nın, gözaltına aldırdığı kişilere, "Emri Erdoğan'dan aldığınızı söyleyin, buradan elinizi kolunuzu sallayarak çıkıp gidin" dediği müşteki beyanlarıyla sabittir.)
BİR AN ÖNCE DARBE SORUŞTURMASI BAŞLATILMALI
Devletin tarafsız savcıları, bu "itiraf"ın gereğini yerine getireceklerdir. Mutlaka bir darbe soruşturması başlatacaklardır. Bir an önce başlatmalıdırlar.
Biz gelelim, röportajı gerçekleştiren gazeteci Can Dündar'a... Can Dündar, savcı Celal Kara'yı takdim ederken şunları yazıyor: "Fuhuş ve Askeri Casusluk Davasının duruşma savcısı olarak sanıklar hakkında beraat ve cezalandırmama talep etti. Balyoz Davası'nda ise mahkemenin tensiple yakalama kararına bir üst mahkemede yapılan itirazın usul yönünden geçerli olmadığına dair kararı verdi..."
Her iki bilgi de yanlış. Celal Kara, tam tersine, Balyoz Soruşturması ve İstanbul Askeri Casusluk Davası'nda verdiği mütalaalarla, sanıkları yaktı... "Kumpas"ın baş aktörlerinden biriydi.
Soru şu: Paralel yapıyı koruma ve kollama görevi Can Dündar'a mı verildi? Bugüne kadar "Cemaat" hakkında olumsuz tek cümle sarf etmeyen Can Dündar'ın Cumhuriyet gazetesindeki misyonu bu mu? (Ahmet Kekeç / Star)
------------------------------------------------------------------------------
Darbenin hedefinde Erdoğan var demiştik
Savcı Celal Kara'nın açıklamalarına AK Parti milletvekili ve gazeteci Mehmet Metiner tepki gösterdi. "Darbenin hedefinde Erdoğan var demiştik" diye soran Metiner'in Star gazetesindeki yazısı şu şekilde:
17/25 Aralık bir darbe teşebbüsüdür. Doğrudan hedef kişi R. Tayyip Erdoğan’dır. Bunu dedik mi? Dedik. “Bu bir yolsuzluk susturuculu darbe kalkışmasıdır” dediğimizde muhalefet bloğu, “Siz de her şeye darbe diyorsunuz!” diyerek karşı saldırıya geçti mi? Geçti. Daha açık bir ifadeyle, düne kadar eleştirip hesap soracağını söylediği paralel yapının safına geçti. Paralelci farelerin kendilerine sundukları o tapeler üzerinden paralel muhalefet bloğu tepinip durdu. Paralelci Savcı Celal Kara’nın açıklamalarından asıl gerçeği görürler mi? Sanmıyorum. Çünkü gerçeğin öyle olmadığını bilerek Erdoğan liderliğini bitirmek için o alçakça iddiaların arkasında durdular.
-‘Erdoğansız Türkiye’ ve ‘Erdoğansız AK Parti’-
Çok farklı kesimler bu süreçte amaç birliği ettiler. 7 Şubat, Gezi ve 17/25 Aralık süreçleri boyunca amaçlanan şey belliydi: Erdoğan’ı ilkin itibar suikastıyla sarsmak... Akabinde Erdoğan liderliğini sonlandırmak... Paralel muhalefet bloğu Erdoğan üzerinden “AK Partisiz bir Türkiye”ye ulaşmak istediler. Ama sureti haktan görünen birileri de “Erdoğansız bir AK Parti” olsun istediler. “İçimizdeki hainler” söyleminin karşılıksız olmadığını “tuzluklar”dan biliyoruz. Erdoğan liderliği bertaraf edilirse AK Parti’nin ele geçirilme süreci mümkün hale gelecekti. Davutoğlu’yla beraber bu tuzak da bozuldu.
-Evdeki hesap tutmadı-
7 Şubat’ta MİT Müsteşarı üzerinden Erdoğan’a ulaşmak istediler. Tuzağın başrol oyuncuları, paralel hainlerdi. Erdoğan’ın o üstün basireti sayesinde bu oyun bozuldu. Gezi süreci, Mısır’da Mursi’yi deviren o “üst aklın” Türk versiyonuydu. Gezi sürecinin içinde paralel yapı da vardı, ama başroldekiler ayrıydı. Erdoğan’ın cesareti sayesinde bu tuzak bozuldu. 17/25 Aralık operasyonu, emniyet-yargı üzerinden Erdoğan’ı bitirme ve seçilmiş hükümeti alaşağı etme operasyonuydu. Bu kalkışmanın öncüleri de Pensilvanya’nın tetikçileriydi. Erdoğan’ın basireti ve yiğitliği sayesinde bu darbenin de önü kesildi. Mısır’da Mursi’ye kurulan tuzak, Türkiye’de Erdoğan’a ve AK Parti’ye kuruldu. Ama hamdolsun Erdoğan liderliği sayesinde bu tuzaklar paramparça edildi. Karanlık dehlizlerde kurulan oyun planları boşa çıkartıldı.
-Darbe itirafı-
Paralel savcının sözleri, bir darbe itirafıdır. “1 Numara Erdoğan’dı” diyor. Erdoğan “Oğlum Bilal üzerinden bana ulaşmak istiyorlar!” dememiş miydi? O tarihte bu söze burun kıvıranlar Savcı Kara’nın itirafından sonra bilmem ki ne derler... Soy ismi gibi kara olan Savcı alenen bunu itiraf ediyor işte. Sarraf üzerinden yürütülen soruşturmanın hiçbir yerinde bariz bir biçimde Bilal Erdoğan’ın adının geçmediğini belirten Kara”1 Numara”yla kastedilen kişinin Tayyip Erdoğan olduğu sonucuna kendisi varıp soruşturmayı o yönde derinleştirme kararı alıyor. Paralelci savcıların hukuk anlayışları bu işte... Ergenekon davasından edindikleri tecrübeyi bu davaya taşımak istediler. Yargının omuzları üzerinden dönemin Başbakanı Erdoğan’a alçakça kurşun sıkanların siyasi destekçilerinin dün o yapının mağdurları olması Stockholm sendromuyla sadece izah edilemez. Çünkü ortada bilinçli bir kirli ittifak söz konusu... Belki de hepsi aynı “üst aklın” farklı ünitelerini oluşturuyorlardır. Paralelci Savcı, “Perde arkasında bu işlere yol ve izin veren Başbakan’dır” diyor. Somut ve objektif delil mi? Yok... Delil imal etmek onların işi...
-‘Biz istersek Erdoğan’ı...’-
O süreçte adliye koridorlarında mafya babaları gibi dolaşan bazı paralelci savcıların saygısız ve küstah bir dille Erdoğan’ın ellerine kelepçe vurabileceklerini söylediklerini unutmayalım. Paralel yapının kendini Başbakanın üstünde nasıl gördüğüne ilişkin bir örnek de Kayseri’de yaşandı. O süreçte sorgulama yapan paralelci polis şeflerinden biri aynen şöyle diyor: “Biz istersek Başbakan Erdoğan’ı Guantanoma’ya göndeririz...” “Dönemin Başbakanı” diye başlayan fezlekeleri önceden hazırlama cüretinde bulunabilmelerinin sebebi de bu işte...
-Yüce Divan değil siyasi kapan-
Yüce Divan’la amaçlanan şeyin, Bilal Erdoğan üzerinden davamızın lideri Erdoğan’a ulaşmak olduğunu söylediğimizde başka türlü tavır koyup paralel yapıyı sevindirenlere Kara’nın açıklamasından sonra özür dilemek düşer. Tabii sahiden samimi iseler... “Bakanlar Yüce Divan’a gitselerdi Bilal peşlerinden giderdi” diyor Savcı Kara. Şimdi anladınız mı “siyasi kapan”ın ne olduğunu?
-HSYK’ya ve yargıya çağrı-
Kara’nın sözleri bir darbe itirafıdır. HSYK gereğini yapmalı. Bağımsız yargı da Kara gibi darbeci yargı mensuplarından hesap sormalıdır. (Mehmet Metiner / Star)
------------------------------------------------------------------------------
CELAL KARA'YA ÇANAK OLMAYAN KRİTİK SORULAR
Savcı Celal Kara'nın açıklamalarına bir tepki de İnternethaber yazarı Süleyman Özışık'tan geldi. Kara'ya kritik sorular yönelten Özışık'ın yazısı şu şekilde:
17 Aralık operasyonunun savcısı Celal Kara, elinden alınan iddianameyle ilgili Can Dündar ve Nazlı Ilıcak'a konuşmuş. Daha doğrusu Can Dündar'a başka, Nazlı Ilıcak ablasına bambaşka konuşmuş. Can Dündar'a yaptığı açıklamada kumpasın itirafını yapmış neredeyse. Bakın ne diyor:
"Dönen işlerin Başbakan'dan habersiz ve izinsiz dönmesine imkân ve ihtimal yok. Telefon konuşmalarına, aralarındaki diyaloglara bakınca kesinlikle diyorsunuz ki, perde arkasından bu işlere yol ve izin veren Başbakan'dır. Zaten vardı tapelerde... Var yani, bunu inkâr mı edeyim? Sarraf, Happani'ye, Egemen Bağış'tan bahsederken 'O, beni 1 numaraya ulaştıracak' diyor. 1 numara kim olabilir? Başbakan'dır."
Can Dündar, "Soruşturmayı neden Başbakan'a kadar uzatmadınız" diye sorunca bu kez bakın nasıl 180 derece dönüyor:
"Erdoğan' la ilgili denilebilirdi ki 'Beyefendi'nin o olduğunu nereden biliyorsun?' Dosyanın teknik detayını bilen ben ve kolluk amirleri, bahsi geçenin Erdoğan olduğunu bildiğimiz halde, doğrudan ismi geçmediği için ve '1 Numara' lafı, diğerlerine göre biraz muğlak kaldığı için onu bilgi notuna katmadık. Düşünün ki; durumları çok net olan bakanlar hakkında dahi akla ziyan yorumlarla savunma gerekçeleri üretiliyor, durumu ancak tüm delillerin ve ifadelerin değerlendirmesi sonucunda ortaya çıkabilecek olan Başbakan'ı dosyaya katsaydık neler söylenirdi?"
Çalıntı sorularla savcı hakim olanların zekası nasıl da belli oluyor! Çalışmadığı yerden soru gelince eli ayağı bir anda karışıveriyor.
Rıza Zarrab "1 Numara" der demez o "1 Numara"nın bizzat Erdoğan olduğunu hemen anlamış. Ama "Baş rüşvetçi Erdoğan"ın ismini kasten dosyaya koymayarak onun suç işlemesini görmezden gelmiş!
Erdoğan'ın evinde 1 milyar dolar olduğunu iddia eden abileri de aynı kafadaydı! "O paraları sıfırlayın" diyenin Erdoğan olduğunu iddia etmiş, paraların kamyonlarla taşındığını söylemişlerdi.
Ama ne hikmetse MİT tırlarına anında operasyon yapmayı akıl eden sivri zeka, paraların taşındığı kamyonlara operasyon yapıp, "Aha Bilal Erdoğan'ın evinden çıkarılan paralar" demeyi akıl edememişti!
Celal Kara'nın bombaları bununla da sınırlı değil... "Yüce Divan oylamasını izlediğimde yüzde 99 gitmeyeceklerini anladım" diyor ve ekliyor: "Onlar gitse Bilal de peşlerinden giderdi!"
Bunu söylerken Bilal Erdoğan'ın neden gideceğini söylemiyor, hangi suçlara bulaştığını, kimlerle işbirliği yaptığını da anlatamıyor.
Suçu paraları sıfırlamak mı? Babasının dokunulmazlığı var ama Bilal Erdoğan'ın yok! Bakan çocuklarının evini basıp kendisine lahmacun ısmarlatan polisleri Bilal Erdoğan'ın evini basmış suçüstü yapmayı düşünememiş!
NAZLI ILICAK'TAN ÇANAK SORULAR
Gelgelelim beyefendinin Nazlı Ilıcak ablasının çanak sorularına verdiği cevaplara... Ilıcak, "Madem suçun işlendiği tespit edildi. Neden suçüstü yapılmadı? Paralara, delillere el koyup, rüşvet engellenmedi?" diye soruyor.
Kara'nın cevabı şöyle:
“Ben bir örgütlü suçu takip ediyorum. Bütün boyutlarıyla ortaya çıkmasına gayret ediyorum. Cinayet gibi, telâfisi mümkün olmayan bir zarar doğmadıkça, müdahale edilmez. Tek bir kişiye bağlı suç değil ki! Öyle olsaydı, ‘Neden rüşveti engellemediniz?’ derdiniz. Ama örgütlü suçlarda, her türlü yasa dışı ilişkinin tespit edilmesi için delil toplamaya devam etmelisiniz.”
Hem devletin başı dahil olmak üzere herkesin rüşvete bulaştığını iddia ediyor, hem de ben bu soruşturmayı yarıda kesemezdim diyor.
Bu sözleri okuyunca aklıma bizim yörenin meşhur hikayesi geldi. Adam otelin önünde dikilmiş camlara bakıyor. Arkadaşı onun bu halini görünce yaklaşıp, "Yahu hayırdır Latif, niye bekliyorsun, nereye bakıyorsun?" diye sormuş. Bizimki, "Benim hanım adamın biriyle bu otele girdi ama dur bakalım sonu nereye varacak" demiş.
Celal karanın meselesi de o mesele...
2011 yılının ortalarında başlayıp, 2013 yılının Ekim ayına kadar şüphelileri yasadışı yollardan dinlemiş ama adam hala suçun bütün boyutları ortaya çıksın diye bekliyor! O meşhur Türk filmindeki replikte olduğu gibi...
Aşçı bahçıvana, bahçıvan şoföre, şoför uşağa, sonra hepsi uşağa dadanmış ama bizim savcı olayı anlamamış!
E sen bu kafa ile tüm memleketi rüşvetçi yapardın be savcı abim!
Her iki gazeteci de sana asıl soruyu sormayı unutmuş savcı bey. İzin verirsen o soruyu da ben sorayım.
Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı STV'de katıldığı bir programda, "25 Aralık günü ben evdeydim. O sırada operasyonu yapacak olan savcı beni aradı. 'Bu gece operasyon yapılacak, çabuk çık gel' diye talimat verdi. Bunun üzerine hazırlanıp operasyonu yapmaya gittim" şeklinde bir açıklama yaptı.
Yakup Saygılı 25 Aralık'tan önce Mali Şube Müdürlüğü'nden alınmasına ve evinde olmasına rağmen neden arandı? Koca emniyet teşkilatında polis kıtlığı mı vardı ki görevden uzaklaştırılan birini çağırıp operasyonu ona yaptırmaya çalıştınız? (Süleyman Özışık / İnternethaber)
(25 Ocak 2015, 20:52), son güncel.: (01 Şubat 2015, 11:41)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: