Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun'un yazdığı kitapta 2007'de Ankara'da bulunan bomba yüklü minibüsü Paralelci polislerin otoparka getirdiğini ve yine kendilerinin bulduğunu açıklaması üzerine dosya yeniden açıldı.
17.01.2015 01:04 Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun, paralel yapının emniyet içerisindeki yapılanması ve cemaatçi polislerin kumpaslarını ‘İn’ adlı kitabında yazarak aydınlattı. Bunlardan biri olarak; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde, cemaatçi polisler, Van’dan bir minibüs ayarladı. İçerisinde 580 kilogram patlayıcı yüklenmiş olan minibüsün, PKK tarafından ayarlandığı ve Ankara’da Kurtuluş semtindeki çok katlı otoparka park edildi. Bu esnada bir ihbar yapıldı ve güya PKK, 11 Eylül olaylarının yıl dönümü olan 11 Eylül 2007’de suikast planladı.
SÖZDE OPERASYONLA BULUNDU
İhbar sonucu o bomba yüklü minibüsü polis köpekleri otoparkta buldu, bomba uzmanları müdahale etti. Sözde operasyona katılan tüm polisler de para ödülü aldı.
Komployu düzenleyen polislere “Ey cemaat imamı polis müdürleri!” diye seslenen Sabri Uzun, şu soruları sordu:
“O minibüsü bir yardımcı istihbarat elemanına siz kiralatmadınız mı? O minibüsü, kendi ajanınıza verip Ankara’ya siz getirtmediniz mi? O minibüsü çok katlı otoparka siz park ettirmediniz mi? Üzerinde parmak izi bulunmasın diye istihbarat dairesinin garajında yıkattığınız minibüsü bir polis memuruna eldivenle siz kullandırmadınız mı? Siz bugüne kadar parmak izi bulunmaması için polis tarafından yıkatılan örgüt arabası gördünüz mü? Bu olayda kullandığınız yardımcı istihbarat elemanına 30 bin dolar ödediniz mi?”
OLAY, 4 ÖĞRENCİYE YÜKLENDİ
Olaydan iki gün sonra minibüste bulunan bir cep telefonundan hareketle hat sahibi Alparslan Özkan, yakalandı. Özkan telefonun kendisine ait olmadığını ve hattı üniversite öğrencisi olan İdris Nakçi’nin kullandığını söyledi. İki gün sonra da Nakçi, PKK’nın Eskişehir gençlik örgütlenmesinin sorumlusu olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Sözde suikast 4 üniversite öğrencisinin üstüne kaldı.
GÜVEN SAĞLAMAK İÇİN
2005 yılında da paralel yapının Erdoğan’a yönelik bir sabotaj süsü verdiğini ifade eden Uzun, Erdoğan’ın uçağına sabotaj olacak iddiası yayan paralel yapının, güven sağlamak için böyle davrandığını yazdı.
27 AYRI SİMKART
11 Eylül 2007'de Ankara'dan gelen bir haberle sarsıldı. Sıhhıye'deki katlı otoparkta patlayıcı yüklü bir minibüs bulundu. İstanbul Küçükçekmece'den çalınıp Van'da bomba ve düzenekler yerleştirildikten sonra Ankara'ya getirilen minibüsün hedefinin Başbakanlık olduğu, polisin ABD'deki 11 Eylül saldırısının 6'ncı yıldönümünde büyük bir eylemi önlediği açıklandı. TNT, amonyum nitrat, benzin, piknik tüpü, elektrikli infilak kapsülleri, infilak fitilleri, poşet ve bidonlar içinde kimyasal toz ve sıvı maddeler yüklü minibüsü havaya uçuracak düzeneği harekete geçirecek 3 cep telefonu bulundu. Telefonlarda 27 ayrı sim kart kullanıldığı tespit edildi.
ÜÇ KİŞİNİN ÜZERİNE YIKILDI
Bu sim kartlardan birinin sahibi olan Alpaslan Özkan, telefonunun kendisine ait olmadığını, hattı Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öğrencisi İdris Nakçi'nin kullandığını söyledi. Polis bu kez Nakçi'yi ve Özkan'ın tiyatro ve gitar kursundan arkadaşı Mustafa Bayar ve ODTÜ öğrencisi Ali Sayan'ı gözaltına aldı. Sayan'ın PKK'nın Ankara'daki gençlik sorumlularından olduğu, Nakçi'nin de Eskişehir sorumlusu olduğu ve üniversite öğrencilerini dağa gönderme faaliyeti yürüttüğü açıklandı. Davaya bakan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nakçi'yi 20 yıl 11 ay 20 gün, Ali Sayan'ı 8 yıl 9 ay, Alpaslan Özkan'ı 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırdı. Bayar ise beraat etti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi cezaları onadı ve dosya kapandı. Paralel medya, eylemi PKK üstlenmeyince Ergenekon'a yıkmaya çalışmıştı.
'MİNİBÜSÜ PARALEL KOYDU'
Sanık avukatları ise kararın Yargıtay'dan bozulacağını sanıyordu. Çünkü Ankara'nın üçte birini yok edebilecek çapta patlayıcı bu üç kişinin işi olmazdı. Deliller de açık olarak bunu gösteriyordu. Geçen hafta Eski Emniyet İstihbarat Dairesi Sabri Uzun'un "İn" isimli kitabı şüpheleri doğruladı. Kitapta, "O minibüsü Kurtuluş Otoparkı'na cemaat park etti, yine cemaat buldu" ifadesine yer verildi. Uzun, bombalı kumpasın Paralel Yapı tarafından tezgahlandığını öne sürdü. Bunun üzerine Nakçi'nin avukatı Faruk Duran, davayla ilgili hem yeniden yargılama talebinde bulunacaklarını hem de Paralel kumpasın soruşturulması için savcılığa suç duyurusu yapacaklarını açıkladı. Duran, adil yargılama haklarının ihlal edildiği için Anayasa Mahkemesi'ne de ayrıca başvuracaklarını dile getirdi. Soruşturmayı yürüten Ankara Emniyeti ile dönemin özel yetkili Ankara Cumhuriyet Savcılığı, davaya bakan özel yetkili Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi ve bu mahkemenin kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ndeki Paralel yapılanmanın araştırılmasını istedi.
İŞTE BOMBA KUMPASININ İZLERİ
SABAH'ın ulaştığı bomba yüklü minibüs dosyasında kumpası gösteren birçok nokta var. Daha önce dikkate alınmayan ve yeniden yargılamaya da dayanak oluşturması beklenen ayrıntılar şöyle:
Olay günü İdris Nakçi ile Eskişehir'de ev taşıdıklarını söyleyen 6 tanık var. Kaldığı Kredi Yurtlar Kurumu'na ait yurttan kendi imzasıyla depozitosunu iade aldığını gösteren makbuz mevcut. Telefon sinyalleri de Eskişehir'de olduğunu doğruluyor. Avukatların olay günü telefonun sinyal verdiği cadde ve sokaklardaki MOBESE kayıtlarının mahkemeye getirilmesi talebi kabul edilmedi.
Minibüste bombaya bağlı üç ayrı telefonda daha önce 27 ayrı hat kullanıldığı belirlendi. Nakçi'nin suçlandığı telefonu daha önce sim kart takarak kullanan ondan fazla kişi tespit edildi. Ancak hiçbiri gözaltına alınmadı. Sadece Nakçi alındı.
Nakçi'nin ayakkabıları gözaltındayken bir ara polisler tarafından götürüldü. Daha sonra iade edildi. Hemen ardından önüne yapışkanlı bir kâğıda ayakkabısıyla basması istenerek patlayıcı madde testi yapıldı. Buna rağmen polis kriminal raporunda, ayakkabısının tabanından 0,0012 gr (eser miktarda) patlayıcı izine rastlandığı belirtildi. Bu miktarla da ayakkabıdaki madde ile araçta ele geçen TNT'nin aynı olup olmadığı konusunda tespit yapılamayacağı ortaya çıktı.
İşin daha ilginci, bu patlayıcı incelemesi diğer sanıklara uygulanmadı.
Nakçi'nin diğer eşyalarında da aynı inceleme yapıldı ve hiçbirinde patlayıcı izine rastlanmadı.
Bomba yüklü araçta bulunan parmak izlerinin Nakçi'ye ait olmadığı tespit edildi.
Yine araçta bulunan izmarit gibi nesnelerden elde edilen DNA örnekleri de Nakçi ile örtüşmedi.
Otopark görevlisi mahkemedeki tanık ifadesinde, araçtaki kişinin Nakçi olduğunu net söyleyemeyeceğini belirtti. Aracı otoparka bırakan kişinin 35 yaşlarında, geniş omuzlu, ağır abi görünümlü biri olduğunu söyledi. Nakçi ise minyon tipli ve o tarihte 23 yaşında.
DİĞER DETAYLAR
Ankara'da 2007 yılında bulunan bomba yüklü minibüsle ilgili eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun'un kitabında gündeme getirdiği iddiaların ardından dosyanın yeniden açılması gündeme geldi. Uzun'un 550 kg TNT'nin bulunduğu minibüsün polis haber elemanı tarafından bulunduğu Kurtuluş Çok Katlı Otoparkı'na getirildiğini iddia etmesinin ardından minibüsteki bombayla ilgili 20 yıl hüküm giyen İdris Nakçi'nin avukatları yeniden yargılama talebinde bulunmaya hazırlanıyor. Nakçi'nin avukatlığını yaparken tartışmalı ifadelerle 8 ay tutuklu kalan ve 7.5 yıl hapse mahkum olan avukat Filiz Kalaycı ise çarpıcı iddialarda bulundu. Kalaycı, tahliye olduktan sonra kendisini arayan bir kişinin minibüsün "devlete ait olduğunu" söylediğini, ancak yeni komplolardan çekindiği için bu kişiyle görüşmediğini söyledi.
20 yıl ceza verildi
Ankara'da 11 Eylül 2007'de Kurtuluş'taki otoparkta bomba yüklü bir minibüs bulundu. Minibüsün PKK'ya ait olduğu ve dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast planlandığı iddia edildi. Yapılan soruşturmadan sonra üniversite öğrencisi Nakçi, bomba yüklü minibüsü otoparka getirdiği iddiasıyla 20 yıl hapse mahkûm oldu ve cezası Yargıtay'ca da onandı. Bu dava sürerken Nakçi'nin avukatı Filiz Kalaycı avukat arkadaşlarıyla birlikte gözaltına alındı. Diğer avukatlar tutuksuz yargılanırken Kalaycı, 8 ay hapis yattı. Kalaycı mahkemenin 7.5 yıl hapis cezası vermesinin ardından mahkemenin yurt dışına çıkış yasağını kaldırması üzerine yurt dışına çıktı.
'Polis zorladı' iddiası
Avukat Kalaycı, Milliyet'e yaptığı açıklamada otopark görevlisinin duruşmadan önce Nakçi'nin ailesine "Polis beni zorladı bu kişiyi teşhis etmem için. Ben dindar biriyim, o günden bugüne vicdan azabı çekiyorum" dediğini ileri sürdü.
Kalaycı, tahliye edildikten birkaç gün sonra, 2010 yılı Şubat ayında büroya gelen bir telefonda adının Cengiz olduğunu söyleyen bir kişinin "Tahliye olmama çok sevindiğini" söyledikten sonra "Sizin baktığınız bir dosya ile ilgiliyim, çok katlı otopark dosyası. Ben dört gözle sizin tahliyenizi bekliyordum. Bu dosyadaki araç devlete aitti, getiren kişi de devletin adamıydı. Eğer benimle yüz yüze görüşürseniz size anlatacaklarım var" dediğini anlattı. Kalaycı, o süreçte kendisini telefonla arayan kişinin de bir komplo peşinde olduğunu düşündüğü için görüşmediğini, konuşmaya bürodaki bir arkadaşı ve Av. Murat Vargün'ün şahit olduğunu söyledi.
'Git ve dönme' dediler
Kalaycı şöyle devam etti:
"Ben ve 3 avukat arkadaşımın büroları 12 Mayıs 2009'da basıldı. Bütün dosyalarımız didik didik arandı, yasadışı ya da örgütle ilişkili hiç bir şey bulunmadı. 8 ay cezaevinde kaldım, 7.5 yıl ceza aldım. Mahkeme yurtdışı çıkış yasağına yaptığımız itirazlardan sadece benimkini kabul etti. Avusturya'daki anne ve babamın sağlık nedenleriyle Türkiye'ye gelemeyeceklerine dair rapor sunduğu gerekçesiyle Türkiye'de örneği olmayan bir biçimde yurtdışı yasağını 'Sadece Avusturya'ya ve bir ay süreyle gidip dönmesi koşuluyla' kaldırdı. Bunun anlamı 'git ve geri dönme' demektir. Gerçekler er ya da geç ortaya çıkar ve komplocular elbet bir gün halkın önünde hesap verir, bütün umudum bu."
Soruşturma çelişki dolu
Minibüs dosyasındaki şu çelişkiler ise dosyanın yeniden açılması ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor:
* Ankara Sulh Ceza Mahkemesi 11 Eylül 2007'den yaklaşık 2 hafta önce Ankara ili için genel arama kararı almasına rağmen minibüsün otoparka sokulduğu güne kadar yaklaşık 2 hafta hiçbir arama işlemi yapılmadı.
* Arama sırasında bomba düzeneğinde bulunan cep telefonlarından birine eskiden takıldığı iddia edilen Sim kartlardan birinin Alparslan Özkan'a ait olduğu tespit edildi ve Özkan gözaltına alındı. Oysa dosyada bu telefonlara takılan birçok Sim kartının tespit edildiği ve bunlardan bir kısmının Güneydoğu'da oturan koruculara ait olduğu anlaşıldı.
* Minibüs'ün otoparka bırakıldığı gün İdris Nakçi'nin Eskişehir'de ev taşıdığını söyleyen 6 tanık ifadesi ve Eskişehir'de kaldığı Kredi Yurtlar Kurumu'na ait yurttan kendi imzasıyla depozitosunu iade aldığını gösteren makbuz var. Ayrıca Nakçi'nin kullandığı telefonlara ait sinyaller de Eskişehir'de olduğunu gösteriyordu.
Tanık sanığı teşhis etmedi
* Minibüs'te bulunan 6 parmak, 10 avuç izinin hiçbiri Nakçi'ye ait çıkmadı; izmarit vb nesnelerden elde edilen DNA örnekleri de Nakçi ile örtüşmedi.
* Aracın park edildiği otopark görevlisi mahkemede Nakçi'nin araçtaki kişi olduğunu net söyleyemeyeceğini" belirtti.
* Nakçi'nin ceza almasına yol açan en önemli delil olarak ayakkabısında patlayıcı izine rastlanmasıydı. Nakçi, ifadesinde ayakkabılarının gözaltındayken bir ara çıkartılıp götürüldüğünü ve sonra iade edildiğini, ardından önüne yapışkanlı bir kâğıt getirilip ayakkabısıyla basmasının istendiğini anlattı. Polis kriminal raporunda ayakkabısının tabanından 0,0012 gr (eser miktarda) patlayıcı izine rastlandığı belirtildi. Nakçi'nin diğer giysilerinde de ise hiç bir patlayıcı izine rastlanmadı.
(17 Ocak 2015, 01:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: