Gülen örgütü tarafından düzenlenen kumpaslar bir bir ortaya çıkıyor. Daha önce örgütün polis ve yargıda hakim olması nedeniyle konuşmaya cesaret edemeyenler ya da konuştukları halde sesleri duyulmayanlar kendilerine yönelik kumpasları ifşa ediyor. Gülen'i eleştirince, El Kaide ve IŞİD lideri suçlamasıyla üç kez operasyona maruz kalan, aralıklarla 4 yıl hapis yatan Halis Bayancuk, 'Terör örgütü liderliği ile suçladılar. Ama iddialardan çok Gülen'i sevip sevmediğim soruldu. Tek suç delili bulamadılar. Hakkımı helal etmiyorum' dedi. Benzer içeriğiyle ilginç bir haber de yine basında yer aldı. Buna göre; ABD, El Kaide ile bağlantılı iddiasıyla tutuklayıp Guantanamo Üssü'nde 27 ay işkence yaptığı İbrahim Şen'i Kaide ile bağlantısını bulamayınca, özür dileyip Türkiye'ye iade etti. Şen, CIA aleyhine dava açtı ve kazanmak üzereyken, paralel yapı devreye girdi ve Şen'i El Kaide'den mahkum etti. Böylece CIA kurtulmuş oldu.
26.12.2014 20:20 Gülen örgütü tarafından düzenlenen kumpaslar bir bir ortaya çıkıyor. Daha önce örgütün polis ve yargıda hakim olması nedeniyle konuşmaya cesaret edemeyenler ya da konuştukları halde sesleri duyulmayanlar kendilerine yönelik kumpasları ifşa ediyor. Bu isimlerden biri de Halis Bayancuk oldu. Bayancuk başına gelenlere dair çok ilginç detaylar verdi.
Türkiye, Bayancuk ismini ‘El Kaide Türkiye lideri’ iddia ve ifadesiyle duydu.. Önce 2008’de, sonra 2011’de ardından da 2014’te olmak üzere üç kez hapse konuldu. Suçlama ağırdı; ilk ikisinde ‘El Kaide Türkiye liderliği’.. Son operasyonda ise ‘IŞİD Türkiye liderliği..’ İlkinde 13 ay, ikincisinde 2 yıl, üçüncü operasyonda ise 10 ay olmak üzere 4 yıl hapiste kaldı. Hakkındaki davalar sürüyor.. Bir kısmı Yargıtay’da.. Halis Bayancuk oldukça genç, yargılandığı günlerde bir savcının, ‘Bu yaşta nasıl El Kaide lideri oldun’ sorusunu unutabilmiş değil.. Kendisi ise suçlamaları reddediyor, ‘Ne biz El Kaide’yi, ne El Kaide bizi kabul eder’ diyor.. Kendisini ‘İslam Davetçisi’ olarak tanımlıyor ve cezaevinden çıktıktan sonra ilk kez bir gazeteye demeç veriyor. Halis Bayancuk yaşadığı üç operasyonda da 17 Aralık sonrası deşifre olan Paralel yapının kumpas kurduğunu ifade ediyor. Bayancuk, herşeyin Gülen’i eleştiren konuşmasından sonra başladığına vurgu yapıyor ve polis sorgularında en çok Gülen’i duyduğunu anlatıyor.
Mısır'daki eğitimden sonra 2006’nın sonunda Türkiye’ye dönen Halis Bayancuk, 2007’de Fethullah Gülen’i eleştirdikten sonra uğradığı 3 kumpasın hikayesini şöyle anlatıyor: “İlk operasyon 2008’de yapıldı, 13 ay cezaevinde kaldık sonra çıktık. Dosyada tek bir delil yoktu. Tape’ler üzerinden suçladılar. Mesela bana, ‘İnsanlar telefonda sana niye hoca diyor, bu örgüt lideri olduğunu göstermez mi?’ diyor. En ufak bir şey bulamamalarına rağmen, 600 kg. patlayıcı yakalandı, silah bulundu falan dediler. O zaman da emin olun yine eşimin ders notları ve kitap almışlardı. Hatta, savcının ‘Sanıkların suç işleme potansiyeli vardır’ gibi ifadesi de vardı. Türkiye’de sadece biz değil, Gülen cemaatine muhalif ya da farklı olan gruplara operasyon yapılıyor ve onlara El Kaideci deniyor. Fakat bütün dosyaları inceleyebilirsiniz. Ceza verilen insanlara yönelik El Kaide ile ilgili tek bir delil yok. Bu çok ağır bir iddia.. Şunu çok tekrar edeceğim, bir ülkenin Başbakanına, cumhurbaşkanına bile çelme takmaya cesaret eden bir savcının, normal insanlara yapamayacağı bir şey yoktur.”
El Kaide Türkiye lideri (!)
“Evim basıldığında siz buradaydınız ve şahittiniz, kitaptan, kalemden, defterden başka ne gördünüz burada. Ama biliyorsun haber olarak ne dendi; patlayıcı, bomba, dokuman falan.. Bir önceki operasyonda kapı komşum şahittir yine, 500 kilo patlayıcı çıktığını söylediler, adam da biraz yerel mahalli bir adam, ağzı da bozuk, ‘Yahu ne 500 kilo patlayıcısı 500 kilo kitap çıktı evden’ diye tepkide bulundu. Bu insanlar nasıl bu kadar pervasızca insanlara iftira edebiliyorlar, siz o olayda şahitsiniz, burayı görmeseydiniz o haberlere inanacaktınız. Peki bu şekilde acaba kaç gruba, kaç kişiye zulmedildi.. Ki bu adamlar beni El Kaide Türkiye Sorumlusu olarak yansıtıyorlar basına, bir de diğer insanları düşünün. Girişi çok ciddi yapıyorlar sonrasında geri adım atamıyorlar, ‘bari bir ceza verelim’ diyorlar, ‘verelim’ dedikleri de en az 5 sene.. Tam 5 sene 8 ay ceza aldım. Birinci mahkumiyette bir yıl yattım çıktım, Yargıtay'a gitti, Yargıtay dosya eksikliğinden iade etti..”
El Kaideci olmadığınızı biliyoruz
“Polis sorgusunda, biri bana şunu söylemişti; ‘Biz senin El Kaideci olmadığını biliyoruz, hatta El Kaidecilerin seni sevmediğini de biliyoruz.’ Ben de Allah’tan korkmuyor musunuz demiştim. O da ‘yapacak bir şey yok’ demişti. 2011’in Nisan ayında ikinci operasyon oldu. El Kaide lideri ve silahlı terör örgütü kurmak suçundan yargılandım. Birinci operasyonda polisler, bana ‘10 -15 yıl hapistesin. En az 5 yıl hapistesin senden kurtuluyoruz’ demişlerdi. Hatta ‘İstersen sana kolaylık sağlayalım Afganistan’a git’ demişlerdi. Wikileaks belgelerinde yer alıyor: ABD’lilere bir brifingde, polis diyor ki; ‘Bunlar El Kaideci değil, ama biz yaptığımız operasyonları bu isim adı altında yapıyoruz.”
Seyyid Kutub’un kitabı da suç
“İkinci operasyonda el konulan kitaplar arasında, Seyyid Kutub’un ‘Yoldaki İşaretler’i vardı, Abdullah Azzam’ın kitaplarını, benim yazdığım kitapları suç saydılar. Bandrollü çıkardığım kitaplarımı, yasal dergimizi suç unsuru gördüler. Gözaltına alınan bir arkadaşımız emniyete götürülürken, polis arabada Gülen’in dersini anlatıyor.. Arkadaşımız, ‘Sizi de dinliyor olabilirler’ dediğinde polis, ‘Korkma, dinleyen de bizden’ diyor. Emniyette genelde, Gülen’le ilgili sorular sorulurdu. Bir keresinde polis, ‘Sen Hocaefendi’nin Buhari’yi ezbere bildiğini biliyor musun, onu dinledin mi, görüşleri için ne diyorsun?’ gibi sorular sormuştu.. Anladığım kadarıyla, bunlara bir ihale verilmiş bu da Ilımlı İslam.. 2011 operasyonunda 2 yıl cezaevinde kaldıktan sonra mahkeme başkanı değişti ve serbest kaldık. Hakim bana ‘Bu defa gizliliğe riayet etmişsiniz’ dedi. Ben de kendisine, ‘Hakim bey, ‘Eve gelirken çay al’ı ‘TNT al’ diye, ‘baba’ ifadesine farklı anlam yüklerseniz ne yapabiliriz. Ben de artık telefon kullanmayı bıraktım’ dedim.”
Yatak odası ile tehdit ediyorlar
“Polis bana, evleri dinlerken, evler tek odadan ibaret değil demişti. Mahrem hayatla ilgili bir çok arkadaşıma tehditte bulunmuşlar. İnsanları mahrem konuşmalarıyla bile tehdit ediyorlar.”
24 YAŞINDA LİDER
1984 doğumluyum, aslen Bingöllüyüz. Diyarbakır’da doğdum. İmam hatip lisesini Diyarbakır’da tahsil ettik. Katsayı problemi vardı. Mısır’da 4 yıldan fazla kaldım. 2008 ve 2011’deki operasyonlarda ‘El Kaide lideri’ iddiasıyla, 2014’teki operasyonda ise IŞİD ve El Kaide lideri suçlamalarıyla yargılandım. Tek bir delil bulunabilmiş değil.
ELEŞTİRİNCE DÜĞMEYE BASTILAR
Gülen’in şahsından çok zihniyetine itirazımız vardı. 2007’de ‘Dinler arası diyalog’la, ilgili bir ders yapmıştım. Dinlerarası Diyalogun insanın itikadını bozacağını, bunun bir Vatikan projesi olduğunu söylemiştim. İkincisi; İslam dünyası kan ve işgal altında iken ‘Onun İsrailli çocuklara ağladım’ sözlerini eleştirmiştim. Üçüncüsü; din istismarcılığı yaptığını, İslam ümmetinin yanında neden görmediğimizi sormuştum. Çok geçmedi ilk operasyon yapıldı. Bunlar tabi kendileri gibi düşünmeyenleri potansiyel suçlu görüyorlar. Mesela Tahşiyecilerin lideri denilen Mehmed Doğan Hoca, o da Nurcu, ama onlar gibi düşünmediği için kumpasa uğradı. Mesela Van’da savcı; ‘Senin Fethullah Gülen’le alıp veremediğin nedir?’ diye sormuştu.. Hanefi Avcı’nın bir sözü var ya; “Emniyette hukuksuzluk yapılırsa savcılıkta çözersiniz, orada yanlış olursa mahkemede, olmadı, Yargıtay’da.. Ancak baştan sona paralel ise, hakkınızı arayamıyorsunuz.”
EN SON İHALE BANA KALDI
Benden önce yazar Mustafa Kaplan’ı El Kaide lideri yapmışlardı. Tam bir komedi, Türkiye’de kaç El Kaide lideri var ve niye birbirlerini tanımazlar.. Bildiğim 6-7 kişi lider suçlamasıyla hapse girdi. En son ihale bana kaldı. Yaklaşık 4 yıl hapiste kaldım.. Somut bir delil ortaya konulmadı.. Yargılandığım iddialara ilişkin tek bir delil ortaya konulsun bu cezaları hak ettim diyeceğim. Allah’ın kaderine razıyım ama zulme razı değilim. Hakkımı helal etmiyorum. Cezaevlerinde 24 saat bu yapıya yönelik sürekli beddua yükseliyor. Onlara fikri, itikadi olarak muhalif olduğum için cezaevinde yattım. Ama hukukta bunun tanımı olmadığı için bize örgüt yaftası vurdular. Dergimiz var, yayınevimiz var, haber sitemiz var. inandığımızı insanlara bu yolla anlatıyoruz. Yazarak, anlatarak davetimizi yapıyoruz.
TÜM DOSYALAR RAFTAN İNMELİ
2003 yılından itibaren açılmış tüm dosyaların yeniden görülmesi lazım.. Bir kurul kurulup yeniden ele alınırsa bir çok dosya bozulacaktır. Bütün dosyalar raftan indirilirse çok şeyin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Araştırmalar Fırat’ın doğusuna geçerse, faili meçhullere yönelik paralel parmak bulunacak, pis işlere bulaştıkları da görülecektir. 2003 öncesi 90’lı yılların çirkinliklerinde de bunların parmağı var. Asıl orada eğitim alıp örgütlendiler.
CIA'YI PARALEL KURTARDI
Benzer içeriğiyle ilginç bir haber daha bugün içerisinde medyada yayınlandı. Star gazetesinden Kemal Gümüş'ün "CIA'yı paralel kurtardı!" başlıklı haberinde şu bilgiler veriliyor: "ABD, El Kaide ile bağlantılı iddiasıyla tutuklayıp Guantanamo Üssü’nde 27 ay işkence yaptı. El Kaide ile bağlantısını bulamayınca, özür dileyip Türkiye’ye iade etti. İbrahim Şen CIA aleyhine dava açtı ve kazanmak üzereyken, paralel yapı devreye girdi ve Şen’i El Kaide’den mahkum etti. Böylece CIA kurtulmuş oldu."
İŞTE DETAYLAR
Fıkıh eğitimi için 2001 yılında gittiği Afganistan’da ABD saldırılarından sonra Pakistan’a sığınan İbrahim Şen’in yaşadıkları film senaryosunu aratmayacak cinsten.. İbrahim Şen El Kaide üyesi olduğu iddiasıyla Pakistan istihbaratı tarafından, ABD’nin istihbarat teşkilatı CIA ajanlarına teslim edildi. Önce Afganistan’daki CIA karargahında sorgulandı ardından, 2 yıl 3 ay işkence göreceği Guantanamo üssüne nakledildi.
ABD ÖZÜR DİLEYİP TESLİM ETTİ
CIA, İbrahim Şen’in El Kaide ilişkili olduğunu gösteren en ufak bir kanıta ulaşmadı. Bu durum Wikileaks.org’da yayınlanan diplomatik yazışmalarda da yer aldı. ABD’nin diplomatik yazışmalarında Guantanamo’da tutulan Türkiye vatandaşı İbrahim Şen için “Taliban ve El Kaide ile hiçbir bağlantısı yok. İstihbari açıdan hiçbir değeri yok derhal serbest bırakılsın” deniliyordu.
Suçsuz yere alıkonulan İbrahim Şen’den özür dileyen CIA yetkilileri, Şen’i Adana İncirlik Üssüne getirerek Türkiye’ye teslim etti. Ülkesine ve ailesine kavuşan İbrahim Şen; ilk iş yıllarca kendisini haksız yere Guantanamo üssünde tutup her türlü işkenceye maruz bırakan ABD’den şikayetçi oldu. ABD Anayasal İnsan Hakları Merkezi (CCR) de olaya el attı.
CCR Türkiye’ye hukukçulardan oluşan heyet göndererek Şen’in vücudunda taşıdığı Guantanamo’dan kalma işkence izlerini rapor etti. ABD’yi işkenceden mahkum ettirecek dava süreci böylece başlamış oldu. Dava sonuçlanmak üzereyken, CIA İbrahim Şen’e 5 milyon dolar karşılığında davayı geri çekmesini teklif etti. Bunun için aracılar heyetler Türkiye’ye gidip gelmeye başladı. Ancak İbrahim Şen “benim derdim para değil, ABD işkencesinin mahkum edilmesini istiyorum” diyerek bu teklifi reddetti.
PARALEL ÖRGÜT DEVREYE GİRDİ
İşte burada devreye giren paralel yapı Amerika’nın imdadına yetişti. ABD’nin tüm imkanlarını seferber ederek masum olduğunu ispatladığı ve kazanmak üzere olduğu davayı geri çekmesi için 5 milyon dolar teklif ettiği İbrahim Şen paralel yapı tarafından El Kaide sorumlusu denilerek mahkum ettirildi. CIA ise bu son dakika gelişmesini lehine çevirerek “İbrahim Şen’i biz boşuna almamışız.
Kendi ülkesi El Kaide üyesi olduğunu tescilledi” diyerek davanın seyrini değiştirdi. İbrahim Şen’in yargılandığı Türkiye’de ki sözde El Kaide davasında ise inanılmaz olaylar yaşandı. Sahte deliller, hukuksuz dinlemeler ve akıl almaz senaryolarla klasik paralel komplolarla İbrahim Şen ilk önce El Kaide üyesi ardından El Kaide Ortadoğu sorumlusu yapıldı. 2001’de gittiği Afganistan’da, Gülen okullarının Taliban tarafından basıldığını söyleyen İbrahim Şen, “O baskınlarda Taliban’ın dahi bilmediği cephaneliklerin krokisi, havaalanı ve stratejik yerlere ait krokiler ve belgeler bulunmuştu. Bu yüzden okulları kapattılar ve öğretmenlerin 24 sat içinde ülkeyi terk etmesini istediler” dedi.
GÜLENCİ CIA ÇEVİRMENİ
Gülen okullarında askeri kroki ve belgelerin yakalanmasından sonra Afganistan’daki tüm Türklerin ciddi sıkıntılara maruz kaldığını ifade eden Şen “Siz de bunlar gibi casusluk için mi buradasınız diyenler’ oldu. Gülen okullarında öğretmenlik yapanlardan bir tanesini daha sonra CIA’nin karargahında beni sorgulayan ajanlara tercümanlık ederken gördüm. Bu adam Gülen okullarında öğretmendi” dedi.
ÇÖREK OTUNDAN EL KAİDE ÜYESİ
ABD’den anlaşma teklifi aldığı sıralarda İnsan Hukukunu Koruma Derneği’nde (İHADER) çalışmaya başladığını söyleyen İbrahim Şen sözlerini şöyle sürdürdü: “2008’in ocak ayında bir operasyon yapıldı. Operasyonda beni El Kaide Van sorumlusu olarak gözaltına aldılar. Van’daki tüm STK’ yönetici ve temsilcilerini gözaltına almışlardı. Yaşadığım tüm olaylar göz önünde ve gayri hukuki hiçbir eylemde bulunmuş değildim. Ancak CIA’nın teklifini reddettikten birkaç ay sonra takibe alınan telefonlarımdaki konuşmalardan suç üretmişler. Telefonda “çörek otu” demişim, kardeşimden “muz getir” demişim türünden konuşmalar şifreli konuşmalar olarak lanse edildi.
AYLARCA TAKİP VE TACİZ
Ramazan’daki iftar davetlerini ve programlarını bile teker teker takip etmiş ve bunları örgütsel hiyerarşi diye dosyaya koymuşlar. Bu gerekçelerle 15 ay cezaevine attılar. 15 ay hapse konulunca ABD’de ki davanın da seyri değişti. Kesin kazanacağım bir davayken El Kaide yaftasıyla içeri atılmam üzerine CIA ‘Türkiye İbrahim Şen’in El Kaide üyesi olduğunu tescilledi. Biz onu suçsuz yere almamışız’ dedi. Dava aleyhime döndü. ABD’ye karşı kazanmak üzere olduğum dava buradaki sözde El Kaide operasyonuyla sabote edildi. Takipler tacizler aylarca sürdü. Avukatlar bile ilişkiyi kesti. 6 yıl üç ay ceza verdiler. Şuan dosya Yargıtay 9. Dairede bekliyor.”
‘HÜKÜMET ALEYHİNE KONUŞ’ BASKISI
17- 25 Aralık darbe soruşturmalarından sonra, Ocak 2014’te paralel yapının aralarında İHH’nın da bulunduğu sözde El Kaide operasyonunda ikinci kez gözaltına alınan İbrahim Şen şöyle konuştu: “Bu operasyonun hedefi hükümet ve MİT’ti. Bizi de burada harcamak istediler. STK’lar üzerinden kurgulanmış bir operasyondu.
Ben Küresel İnsani Yardım İnsani Yardım Vakfının genel başkanıyım. Tüzüğümüz doğrultusunda Suriye’de yardım kampanyası başlattık. Benim üzerimden Osman Nuri Gülaçar’ı almak istediler. Bu sefer beni El Kaide’nin Ortadoğu’daki ikinci adamı olarak lanse ettiler. Gözaltındayken anladık ki bu 17-25 Aralık’ın devamı bir operasyondu ve hedef hükümetti. Gözaltında Cumhurbaşkanına, eşine ve kızlarına küfrediyorlardı. ‘Az kaldı onları da sizleri de bitireceğiz’ diyorlardı. Gözaltında hepimize yeter ki hükümetin Suriye’deki grupları desteklediğini söyleyin derhal bırakalım diyorlardı. Kendi ülkem ısrarla beni bir yere yamamaya çalıştı.”
(26 Aralık 2014, 20:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: