Paralel Yapı'nın, KCK operasyonunda Esenler ve Zeytinburnu'nda uyguladığı gömülü mühimmat tezgahının aynısını Ergenekon soruşturmaları sürecinde de kurduğu ileri sürülüyor. Evinde ve yakınındaki arazide çok sayıda patlayıcı ve cephane bulunan Ergenekon sanığı Yarbay Mustafa Dönmez'in savcılığa verdiği dosya, Zir Vadisi'nde paralel bir tezgâh kurulduğuna dair şüpheleri güçlendirdi. KCK ve Zir Vadisi patlayıcılarının bulunmasında büyük benzerlikler gözleniyor. Bu benzerlik, Ergenekon soruşturmasında yıllarca tartışma konusu olan kumpas tartışmalarının haklı olabileceğini düşündürüyor.
06.12.2014 14:12 Sabah gazetesi Türkiye'yi sarsan "paralel bomba kumpası" haberinin devamında; geçmişte Ergenekon soruşturması sürecinde de çok benzer olayların yaşandığını hatırlattı. Habere göre; Paralel Yapı'nın ikinci bomba kumpası da yeni ortaya çıkan ve savcılık dosyasına giren görüntülerle çöktü. Yarbay Mustafa Dönmez, Ergenekon davasında "mahkemeye güvenmiyorum" diye vermediği Zir Vadisi mühimmat görüntülerinin ham halini Genelkurmay'ın başvurusu üzerine başlatılan Paralel Yapı'ya yönelik kumpas soruşturmasını yürüten savcılığa sundu. Daha önce Paralel Yapı'nın mahkemeye kesintili olarak verdiği o görüntülerin orijinal hali kurulan kumpası gözler önüne serdi. Paralel polislerin, sözde delilleri aynen daha önceki Sapanca ve Gölbaşı'ndaki aramalarda olduğu gibi elleriyle koymuş gibi bulduğu görüldü.
İşte Zir Vadisi'ndeki o görüntülerde kafaları kurcalayan ilginç detaylar:
İş makinesi ve savcının geldiği saatler tutanakta ve kamera görüntülerinde farklı. Arama 8 dakikada bitmiş.
Mühimmatların bulunduğu çukurun yerini Gökhan isimli paralel polis gösteriyor. 3 gün önce Gölbaşı'ndaki mühimmatı da çıkaran Serdar isimli paralel komiser, tereddüt etmeden orayı kazdırtıyor.
Polis kameramanı mühimmat çıkacağını önceden biliyor gibi "tamam, devam" gibi sözler söylüyor.
Polis ile alana yaklaştırmak istemediği jandarma arasında gerginlik çıkıyor. Jandarma başçavuş direniyor, polis "tehlike var" diyerek jandarmayı engelliyor.
'Tehlike var' diyen polislerde özel kıyafet yok. Komiser Serdar çukur başında sigara yakıyor.
Kazılarda yer alan kepçe operatörü İbrahim Sekmez'in ise çıkan mühimmattan hiç haberi yok.
Operatör, olay yerinde mühimmat görmemiş, kazı tutanağını evinde okumadan imzalamış. Kendilerine kumpas kurulduğunu savunan Yarbay Dönmez, Zir Vadisi arama görüntülerini aHaber'de yayımlanan Deşifre programında açıkladı. Dönmez, Sapanca'daki bağ evinde ve Zir Vadisi'ndeki kazılarda bulunduğu iddia edilen G-3 mermileri ve göz yaşartıcı bombaların orduya değil, emniyete ait olduğunu savundu.
Dönmez'in kumpas savcılarınca araştırılmasını istediği bazı noktalar şöyle:
DELİLLERİ DEĞİŞTİRDİLER
Mühimmatların üzeri toprakla tamamen örtülmemiş, üzerinde biraz ot ile gazete parçaları var.
Zir Vadisi'nde bulunan göz yaşartıcı ve gösteri bombaları, içleri boş olarak bulundu, ancak emniyet müdürlüğünde deliller değiştirildi.
Gözyaşartıcı ve gösteri bombalarına, polis kriminal 3 ay sonra sağlam ve çalışır raporu verdi. Oysa olay yeri kayıtlarının bilirkişi raporunda, gösteri bombalarının (6 adet) içlerinin boşaltılmış olduğu belirtiliyor.
RAPORLARA HEP AYNI İMZA
Boş mühimmata dolu raporu veren polis kriminal, sis mühimmatına da patlayıcı raporu verdi.
Sapanca, Gölbaşı ve Zir Vadisi'nde bulunan mühimmatlara verilen raporlar, 31 Mart 2009 tarihinde hazırlanmış, aynı kişi tarafından imzalanmış.
EVDEKİ KROKİ
7 Ocak 2009'daki Ergenekon operasyonlarında, Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı'nda görevli Yarbay Mustafa Dönmez'in Sapanca'daki evinde 22 el bombası, silahlar ve mermiler bulunduğu öne sürülmüştü. Dönmez'in evindeki ajandada ele geçen krokiden yola çıkılarak Ankara Zir Vadisi'nde yapılan kazılarda 30 el bombası ve askeri mühimmat bulunduğu açıklanmıştı. Krokinin dönemin Başbakanı Erdoğan'ın evine ait olduğu, Dönmez'in başbakana suikast hazırlığı yaptığı iddia edilmişti. Askeri mahkemece ordudan atılan Dönmez, Ergenekon davasında 49 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Dönmez diğer sanıklarla birlikte tutukluluğu 5 yılı aştığı için serbest bırakılmıştı.
BALYOZ SANIĞINDAN SUÇ DUYURUSU: BU İFTİRA 18 YIL HAPİSTEN AĞIR!
Öte yandan kumpas konusuyla bağlantılı bir başka yeni gelişme daha yaşandı. Paralel Yapı'dan şikayetçi olan koramiral Abdullah Can Erenoğlu, iki kardeşine sahte çürük raporu aldırıp askerlikten kurtardığı iddiasını fotoğraflarla çürüttü. Erenoğlu, "Bu iftira beni çok incitti. 18 yıl hapis cezasından daha ağır geldi" dedi. Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararı ile cezaevinden çıkan Erenoğlu, 2011'de tutuklandığında Güney Deniz Saha Komutanı'ydı. 2015'te Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na atanması bekleniyordu. Ancak paralel kumpasın hedefi oldu. Balyoz davasında 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 3 yıl hapis yattı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne delil olarak sunulan fotoğraflara göre; Erenoğlu kardeşlerden birinin bir parmağı yok, diğerinin ise bir bacağı diğerinden kısa. Erenoğlu, dönemin özel yetkili savcıları Fikret Seçen, Ali Haydar, Hüseyin Ayar, Savaş Kırbaş, Hüseyin Kaplan, hakimler Ömer Diken, Ali Efendi Peksak ve Murat Üründü ile emniyet görevlilerinden şikayetçi oldu.
BİR BAŞKA BALYOZ SANIĞINDAN ÇARPICI SÖZLER
Balyoz Davası’nda Anayasa Mahkemesi’nin kararı alması ve İstanbul merkezli ’Gizli Bilgi ve Belge Bulunma Davası’ndan aldığı 5 yıl 7 aylık hapis cezasını tamamlamasının ardından cezaevinden çıkan emekli Deniz Kurmay Albay Koray Eryaşa, ilk iş olarak babası Saim Eryaşa ile annesi Ferdane Eryaşa’yı ziyaret etti.
Burada yaptığı açıklamada, askeri yargının içerisindeki cemaatçi hukukçuların artık deşifre oldukları için adeta 'kamikaze’ gibi saldırıya geçtiklerini söyleyen Eryaşa, Hilmi Özkök’ün Balyoz davası için ifade vermesiyle ilgili olarak ise "Bizler, hep ona karşı ’Komutanım’ deyip ayağa kalkardık. Ama duruşma salonunda hiç kimse ayağa kalkmadı. Biz dik durup hep onun yüzüne baktık ama, onun kafası hep yerdeydi ve bizim yüzümüze bakamadı" dedi.
Balyoz davası kapsamında 16 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Deniz Kurmay Albay Koray Eryaşa hakkında, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ’hak ihlali’ kararının ardından tahliye kararı verildi. Aynı davadan toplam 229 asker serbest bırakıldı ama Kurmay Albay Eryaşa, askeri casusluk davası olarak da bilinen ’Gizli Bilgi ve Belge Bulunma Davası’ndan aldığı 5 yıl 7 aylık hapis cezasından dolayı cezaevinden çıkamadı. Eryaşa, dün diğer cezasını da tamamlayıp tahliye oldu.
Eşi Neşe Eryaşa ve Balyoz Davası’ndan daha önce tahliye olan silah arkadaşlarının cezaevi kapısında karşıladığı Koray Eryaşa, serbest kaldıktan sonra ilk iş olarak ise emekli Hava Albay olan babası Saim Eryaşa ile annesi Ferdane Eryaşa’yı evinde ziyaret etti. Onların elini öpüp, sohbet ederek özlem gideren Koray Eryaşa, annesinin çok özlediği böreklerinden de yedi. Eryaşa, yine ablası Funda Arpacı’yla da hasret giderdi.
ASKERDEKİ CEMAATÇİLER KAMİKAZE OLDU
Yargılandığı davaların hiçbir hukuki zemini olmadığını, ama arkadaşlarıyla birlikte hukuk cinayetlerine kurban gittiklerini söyleyen Eryaşa, TSK içerisindeki cemaatçi yapılanmayla ilgili de önemli açıklamalarda bulundu. Cemaat yapılanmasının TSK içerisinde güçlü olduğunu ama emir komuta zincirinin bunu pek ortaya çıkarmadığını dile getiren Koray Eryaşa, şunları söyledi:
"Askerdeki emir komutan zinciri önemli. Çünkü, askerdeki esas duruş sistemi, kimsenin çıkıntılık yapmasına izin vermez. Birisini bir adım önce ya da arkada olursa kendisini deşifre eder ve tırpanlanır. Cemaat yapılanmasındakilerde, o esas duruş sırasında, şu ana kadar kendilerini gizlediler. Ama askeri yargı sistemindeki uzantıları, artık gizlenemez hale geldi. Çünkü, bizler için sivil mahkemelere hazırlayıp gönderdikleri kararlar ya da raporlar, onları ortaya çıkardı. Deşifre olduktan sonra ise, artık bir kamikaze gibi saldırıya geçtiler. Ceza alınması için, ellerinden geleni yaptılar. Ben daha önce TSK içerisindeki cemaatçi yapılanmaya dikkat çekmiştim."
ASKERİ HAKİM ALBAY ÜÇOK: CEMAAT TSK'DA ÇOK GÜÇLÜ
Paralel yapının kumpaslarına dair bir başka açıklama da Balyoz ve benzer bir çok davada sanık olarak yargılanan emekli askeri Hakim Zeki Üçok'tan geldi: "Haşim Bey ‘Yargıtay’da Cemaat hâkim’ dedi. Ben de bu süreci yaşayan eski bir savcı olarak ve Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdari Mahkemesi’nin tamamen Cemaat’in kontrolü halinde olduğuna dair birçok yayına göre diyorum ki: Cemaat’in şu an en güçlü olduğu kurum TSK’dır."
Emekli Askeri Hâkim Ahmet Zeki Üçok, 12 saatlik duruşmanın ardından Askeri Yargıtay’ca onanan 2 yıl 6 aylık cezası sonrası açıklamalarda bulundu. Beraat ettiği ‘Resmi evrakta sahtecilik’ davasında, "geçmişte Kayseri’de yürüttüğü 'cemaat' soruşturmaları nedeniyle kendisine kumpas kurulduğunu, Askeri Yargıtay üyelerine şantaj yapılarak beraat kararının bozulduğu, sonuç olarak da 2 yıl 6 ay ceza aldığını" öne sürdü.
Hürriyet'ten Banu Şen'in haberine göre Üçok, Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Haşim Kılıç’ın ‘Paralel Yargı’ açıklamalarına da başka bir boyut getirerek, “Haşim Bey ‘Yargıtay’da Cemaat hâkim’ dedi. Ben de bu süreci yaşayan eski bir savcı olarak ve Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdari Mahkemesi’nin tamamen Cemaat’in kontrolü halinde olduğuna dair birçok yayına göre diyorum ki: Cemaat’in şu an en güçlü olduğu kurum TSK’dır” dedi. Üçok’un açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Cemaati 2009’da tespit ettik
“Türkiye Cumhuriyeti’nde ‘Paralel Yapı’yla ilgili tüm kurum ve kuruluşlarda hükümetin operasyonları oldu. Her yerde paralel yapıyla ilgili mücadele başlatıldı. Bir tek TSK’da başlatılmadı. TSK bunun olmadığını söyledi, inkar etti. Ancak şunu gördük ki, TSK’nın içerisinde Cemaat en güçlü pozisyonda. TSK’da bunlara hiçbir şekilde müdahale edilmiyor. 1994’ten bu yana bir şekilde sızmak istediler. Askeri Lise Sınavları’nda soruları verdiler, yurtdışı görevlendirmelerinde personele İngilizce soruları verdiler, dershanelere memur olarak çocuklarını soktular. Biz de Kayseri’de Işık Evleri Soruşturması başlatmıştık. TSK’nın gizlilik dereceli emirlerini çaldıklarını, bu emirlerle Ergenekon gibi sözde terör örgütü irtibatlandırmak için sahte emirler ürettiklerin tespit ettik. Bugün herkesin gördüğü Cemaat’i 2009’da tespit ettik. O günden sonra da her türlü suçlamada bulundular.
‘Başbuğ’un talimatıyla gittik’
25 Eylül 2009’da Beşiktaş Adliyesi’ne İlker Başbuğ’un talimatıyla gittik ve tutuklandık. O günden sonra da dünyanın en büyük suçlusu haline getirildim. 2008’de yanlış gönderilen bir evrağı kasten göndermişiz gibi ‘evrakta sahtecilik’ soruşturması başlatılmıştı, ben ve yardımcım hakkında. Sonra beraat ettik. Ancak cezaevindeyken bana bir gün bir mektup geldi. Fethullah Gülen Cemaati mensuplarının üyelere şantaj yaptıklarını isim isim yazan bir mektuptu. Bir süre sonra karar oy çokluğu ile bozuldu. Bizi yargılayan heyet değişti, yerine 2 üye getirdiler. 5 kişilik heyette 3’e 2 biz mahkûm olduk. Bu yargılama süresinde bu mektupla ilgili suç duyurusunda bulundum. Örgüt üyesi olduklarını belirttim. Askeri Yargıtay Başkanı, 13 üye adına iftira ve hakaretten benimle ilgili suç duyurusunda bulundu.
‘Reddi hâkim istedim’
Cumhurbaşkanı’na yönelik Böcek Soruşturması’nda ise mahkeme kararıyla yapılan arama sonrası bir korumanın üzerinden bizim davamızla ilgili not çıktı. Bu belgede de ‘Hizmetin hâkimleri hukuka aykırı şekilde beraat kararını bozmuşlar, şimdi de hukuka aykırı şekilde mahkûmiyet için uğraşıyorlar. Bu şekilde devam ederseniz hizmet hâkimleri açığa çıkacak” diye yazıyor. Bu belgeyi de aldım. Ayrıca Avukat Fidel Okan’la birlikte ifade veren Askeri Yargıtay Üyesi benimle ilgili, üyelere şantaj yapılarak beraat kararının bozdurulduğunu, üyelerin isimlerini tek tek açıklayarak belirtmiştir. Ben tüm bunları toplayıp 9 üye hakkında reddi hakim talebinde bulundum. Fakat önceki gün (27 Kasım) toplandılar. 12 saat sürdü ve tüm itirazlar reddedilip 2 yıl 6 ay cezamız onandı.
‘En güçlü oldukları kurum TSK’
TSK içerisinde hizmet, cemaat, Fethullah Gülen Cemaati… Ne derseniz deyin bir yapı var. Bunlar at koşturuyor. Ne vicdan ne hukuk anlayışı var. Biz tüm bunları zamanında Genelkurmay’a ulaştırdık. Fidel Okan’ın, TSK Generali’nin Fethullah Gülen’e bağlılığını sunduğu CD var. Daha nasıl deliller olacak anlamış değilim. Cemaat’in şu an en güçlü olduğu kurum TSK’dır. Bunların hepsini mektupla bildirdim ama kaale almadılar. Genelkurmay’a akıl veriyor diye eleştirildim. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Bizi kandırmışlar’ diyor. Genelkurmay Başkanı da ‘Bizi kandırmışlar’ diyecek ama çok geç olacak.
Tek çözümü var: Kapatma
Anayasa Mahkemesi’ne bu cezayla ilgili başvuracağız ama o kadar çok müracaat var ki… Sonuçlanana kadar bizim cezamızın infazı dolar. Haşim Bey önceki açıklamasında, ‘Yargıtay’a Cemaat hâkim’ dedi. Ben de bu süreci yaşayan eski bir savcı olarak ve Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdari Mahkemesi’nin tamamen Cemaat’in kontrolü halinde olduğuna dair birçok yayına göre diyorum ki: Cemaat’in şu an en güçlü olduğu kurum TSK’dır.
Bu yapıdan kurtulmanın bir çözümü var. Bunların kapatılarak sivil Yargıtay ve Danıştay’a yeni daireler açılması. Bu iki sivil mahkeme askeri kararları inceler. Yoksa başka türlü bunun kırılması mümkün değil.”
Yarbay Mustafa Dönmez'le ilgili haberlerimiz
(06 Aralık 2014, 14:12)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: