28 Şubat Davası'na 70. duruşma ile devam edildi. Müştekilerin ifadeleri alınmaya devam edildi. Müştekilerden Müslüm Çalı, '28 Şubat, benim kanaatim Aczmendilere yönelik oluşturuldu. Aczmendilerin değil devleti, kendilerini devirmeye güçleri yok. 28 Şubat'ın tertipçileri kimlerse cezalandırılmasını talep ediyorum' dedi. Müştekilerden Ahmet Necip Boynueğri ise 28 Şubat darbesinin arka planına dikkat çekti. Savunma Sanayi Müsteşarlığında uzman olarak çalıştığını, 28 Şubat sürecinde tayininin çıkartıldığını, mahkeme kararlarıyla geri döndüğünü belirtti. Boynueğri, '28 Şubat'ı sadece BÇG ile sınırlamamak gerek. Arkasına iyi bakılmalı, araştırılmalı. 28 Şubat dış odaklı, askeri sanayimizi çökertmeye yönelik bir eylemdir. Askeri anlaşmalar incelenmelidir. Bu konuda sunduğum belgeler var. 2006'da Genelkurmay Başkanlığına verdiğim belgede bunları belirttim.' diye konuştu. Boynueğri, bu belgeyi Genelkurmay'a verdiği suç duyurusu ekinde sunduğunu da belirtti. Boynueğri'nin sözleri akıllara, 28 Şubat sürecinde özellikle İsrail'e verilen örneğin tank modernizasyonu gibi çok büyük bedelli savunma ihalelerini getirdi.
05.11.2014 22:16 28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan yargılandığı davanın 70. duruşması dün görüldü.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya sanık, sanık avukatları ve müşteki avukatlarının yoklamasının alınması ile başlandı. Duruşmaya Çevik Bir başta olmak üzere çok sayıda sanık katıldı.
Duruşmada müştekilerin beyanlarının alınmasına devam edildi. Sanık avukatlarından Müşteba Aydın, müşteki ifadelerinin uzun süreceğini, müştekilerin hangi sanıklardan şikâyetçi olduğunu söylemesi gerektiğini ve sadece müşteki olarak o dönemin hükümet üyelerinin ifadesinin alınmasını istedi.
'28 Şubat milletin orduya ve yargıya güvenini sarstı'
28 Şubat Davası'nda "müşteki" sıfatıyla beyanda bulunan eski Jandarma Kurmay Yüzbaşı Kemal Şahin, "28 Şubat milletin tamamına yakınının üzerinde tahribat yapmıştır. Milletin, ordusuna, yargısına güvenini sarsmıştır. Bu darbenin tahribatını Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanları isteseler 50 yılda yapamazlardı" dedi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada "müşteki" olarak ifadesi alınan Şahin, 1998'de jandarma kurmay yüzbaşıyken disiplinsizlik ve ahlaki durumunun gerekçe gösterilerek ordudan ilişiğinin kesildiğini, bu süreye kadar da Jandarma Genel Komutanlığının çeşitli birimlerinde görev yaptığını söyledi.
'Eşim başını açmak zorunda kaldı'
Eşinin, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni ve başörtülü olduğunu, Harp Akademisini kazanıncaya kadar doğrudan müdahaleye maruz kalmadığını belirten Şahin, Harp Akademisine kayıt yaptırabilmek için ve üstlerinden gelen baskılar sonucu eşinin başını açmak zorunda kaldığını anlattı.
Şahin, Harp Akademisinden mezun olduktan sonra Şırnak'a, ardından da çocuklarının sağlık sorunları nedeniyle Ankara'ya atandığını ve eşinin tekrar başını kapattığını söyledi.
"Eşimin başını inancı gereği kapattığını, tarikat, cemaat gibi bağlantım olmadığını defalarca üstlerime anlattım" ifadesini kullanan Şahin, şunları kaydetti:
"Batı Çalışma Grubu'nu (BÇG) biliyordum ama ne görev yaptıklarını bilmiyordum. Bana, BÇG toplantısına katılma talimatı verildi. Toplantıya katıldım, ama iddianameden tutanakların imha edildiği öğrendim. TSK'da genel bir ilke olarak çalışma grupları kurulur. Yasalara uygundur. Ancak bu toplantıda yasal olmayan görevler verilmiştir. Bir kısmı darbe cuntasının üyesi olabilir. Son yapılan olağanüstü YAŞ toplantısı sonrasında ilişiğim kesildiğini öğrendim.
28 Şubat, milletin tamamına yakınının üzerinde tahribat yapmıştır. Milletin, ordusuna, yargısına güvenini sarsmıştır. Bu darbenin tahribatını Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanları isteseler 50 yılda yapamazlardı."
Şahin, müşteki avukatlarından Reşat Petek'in "BÇG toplantısına katıldığınızı söylediniz. Astların o toplantıya 'katılmıyorum' deme gibi bir durumu var mı?" sorusuna "Öyle bir demokratik ortak yok" şeklinde yanıt verdi.
'10 yıllık eğitim hayatıma mal oldu'
Müştekilerden Emel Cengiz de ifadesinde, 28 Şubat sürecinin 10 yıllık eğitim hayatına mal olduğunu ve Uludağ Üniversitesi Elektronik Mühendisliği bölümünü bırakmak zorunda kaldığını söyledi.
Dindar kişilerin gazetelerde çıkan haberlerle eleştirildiği, Fadime Şahin ile Müslüm Gündüz üzerinden hedef alındığını öne süren Cengiz, "Dindar kişiler görevden alınmaya başlandı, darbe yapmak için zemin oluşturuldu, birçok kişi de ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Tornadan çıkmış gibi tek tip insan yetiştirilmek için çalışmalar yapıldı" dedi.
Üniversite sınavını kazınıp Bursa'ya gittiğinde sınıftaki tek başörtülü öğrencinin kendisi olduğunu belirten Cengiz, şunları anlattı:
"İlk derste hoca kılık kıyafet yönetmeliğini hatırlattı, ders sonunda da ismimi sorup işaretledi. Dindar bir ailenin kızı değilim, başörtüsünü sonradan isteğimle örttüm. Okumaktan vazgeçtim, okulumu bıraktım ve Ankara'ya döndüm. Devamsızlıktan kaldım. 28 Şubat'ın askerin gerçekleştirmiş olduğu bir darbe olduğunu düşünmüyorum. Bunun yanında yargı, medya ve iş dünyası var. Bunlardan şikayetçiyim, hak ettikleri cezayı almalarını istiyorum. İktidarı ele geçirmenin en kolay yolu olan darbelerin bir daha gerçekleşmemesi için sorumluların cezalandırılmasını talep ediyorum."
Sanıklardan Vural Avar'ın "Başörtülü olduğunuz için mi, tesettürlü olduğunuz için mi eğitim özgürlüğünüz engellendi?" sorusuna Cengiz, "İkisi de aynı, başörtülüydüm" dedi.
Cengiz, müşteki avukatlarından Emrullah Beytar'ın da "Üniversitede ikna odaları kurulup kurulmadığı" yönündeki soruya "İkna odası duyumları aldım. Biliyorum, ben yaşamadım" dedi.
28 ŞUBAT DIŞ ODAKLI
Müştekilerden Ahmet Necip Boynueğri ise ifadesinde, Savunma Sanayi Müsteşarlığında uzman olarak çalıştığını, 28 Şubat sürecinde tayininin çıkartıldığı, mahkeme kararlarıyla geri döndüğünü belirtti.
Boynueğri, "28 Şubat'ı sadece BÇG ile sınırlamamak gerek. Arkasına iyi bakılmalı, araştırılmalı. 28 Şubat dış odaklı, askeri sanayimizi çökertmeye yönelik bir eylemdir. Askeri anlaşmalar incelenmelidir. Bu konuda sunduğum belgeler var" dedi.
Boynueğri, müşteki avukatlarından Yasin Şanlı'nın "Türk savunma sanayisinin çökertilmek istendiğini savundunuz, bunlar nelerdir?" sorusuna "2006'da Genelkurmay Başkanlığına verdiğim belgede bunları belirttim. Tarih ve sırasıyla oradan alınabilir. Çok fazla sayıda" şeklinde yanıt verdi.
İSRAİL'E VERİLEN İHALELER
Boynueğri'nin sözleri akıllara, 28 Şubat sürecinde özellikle İsrail'e verilen örneğin tank modernizasyonu gibi çok büyük bedelli savunma ihalelerini getirdi. 28 Şubat sürecinin liderleri komutanların İsrail'le yakın ilişkiler kurdukları ve çok sayıda ikili anlaşma yapıldığı biliniyor.
ACZMENDİLER
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın öğleden sonraki bölümüne "müşteki" sıfatıyla ifadesi alınan Müslüm Çalı, 28 Şubat sürecinde "Aczmendi" olduğu iddiasıyla tutuklandığını, cezaevinde kaldığını ve bundan dolayı mağdur olduğunu ileri sürdü.
Ticaretle uğraştığını ve işlerinin bozulduğunu savunan Çalı, şöyle konuştu:
"28 Şubat benim kanaatim Aczmendilere yönelik oluşturuldu. Aczmendilerin değil devleti, kendilerini devirmeye güçleri yok. 28 Şubat'ın tertipçileri kimlerse cezalandırılmasını talep ediyorum. Sincan'da tankların yürütülmesi de manidardır. Neden şehir içinde tanklar sevk edilmiştir? Tank sevkiyatı için neden tren tercih edilmemiştir? Kışlaya kadar demiryolu vardır. Dönemin Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız'a ve hükümete gözdağı mı verilmiştir?"
Müşteki Mefhar Tayyar da ifadesinde, 28 Şubat döneminde işadamı olduğunu, bisküvi fabrikası, televizyon kanalı ve radyo istasyonuna sahip olduğunu, irticai faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle hakkında bazı davalar açıldığını, bunların tamamından daha sonra beraat ettiğini söyledi.
Tayyar, "Bisküvi satarak ihracat yaptığımız dolar mı irtica yapıyordu? Benimle ilgili 'irtica yapılıyor' diye işyerlerime baskınlar yapıldı. Yargılandım, beraat ettim ama işlerim bozuldu. İşlerimin başında bulunamadım, iflas ettim. Bazı hastanelerde psikolojik tedavi gördüm. Şimdi Ankara Büyükşehir Belediyesinden yardım alan biri duruma düştüm. Benimle uğraşılmasının tek nedeni dindar olmam. Bazı değerleri, televizyon ve radyo aracılığıyla milletimize sunmam oldu. Bunun neresi suç? Sorumluların cezalandırılmasını talep ediyorum?" ifadesini kullandı.
İfade verirken ağlaması ve rahatsızlanması üzerine Tayyar'ın ifadesi yarım tamamlanamadı.
Eski Binbaşı Şahin Akdoğan ise ifadesinde, eşinin başörtülü olduğu için hakkında birkaç kez "dini duygulara sahip" diye raporlar hazırlandığını iddia etti.
Akdoğan, "Eşim başörtülü matematik öğrenmeliydi. Ev almak için Ankara'ya gelmiştim, hava sıcaktı. Eşime ince bir pardösü aldım ama uzundu, terzi de akşam olduğu için kapatmış. Ordu evine geldim, bu şekilde giremeyeceğim söylendi. Israr ettim. Bunun üzerine soruşturma geçirdim. Tayin edildim. Tendürek Dağı'nda operasyondaydım, döndükten sonra rahatsızlandım. Tedavi süreci sürerken ilişiğimin kesildiğini öğrendim" diye konuştu.
Herhangi bir cemaat ya da dini gruba bağlı olmadığını söyleyen Akdoğan, sanıklardan davacı olduğunu ve sorumluların cezalandırılmasını istedi.
Duruşma, 6 Kasım Perşembe gününe ertelendi.
(05 Kasım 2014, 22:16)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar