28 Şubat 1997 askeri darbesine ilişkin 103 sanığın, 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan yargılandığı davaya 67. duruşma ile devam edildi. Sanıklardan bazılarına sesli-görüntülü sistemle uzaktan bağlanılarak ifadeleri alındı. Davanın 2 nolu sanığı emekli orgeneral Çevik Bir, bir soru üzerine 'balans ayarı' ifadesini kullanmadığını savundu.
28.10.2014 22:01 28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanığın, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan yargılandığı davaya 67. duruşma ile devam edildi. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde, adli tatil nedeniyle verilen aranın ardından yapılan duruşmaya tutuksuz sanıklar, avukatlar ve müştekiler katıldı.
ERDOĞANLARIN AVUKATI DA DAVADA
Müşteki avukatları arasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan'ın avukatı, müştekiler arasında ise eski Bakan Hasan Ekinci ve eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu ile 1998'de AİHM'e başörtüsü yasağı nedeniyle başvuran Leyla Şahin de hazır bulundu.
Sanıklardan Doğan Temel ve Sedat Arıtürk'ün sesli ve görüntülü sistemle ifadesinin alınacağının belirtilmesi üzerine müşteki Çetin Vural'ın avukatı Ömer Kavili, isnat edilen suçun ağırlığı nedeniyle sesli ve görüntülü sistemle ifade alınmasından vazgeçilmesini, doğrudan doğruyalık ilkesi uyarınca sanıkların salonda savunmasının alınmasını talep etti.
Cumhuriyet Savcısı Levent Savaş, talebin reddine karar verilmesini istedi.
İSTANBUL'DAN SAVUNMA
Mahkeme, Kavili'nin taleplerinin reddine karar verdikten sonra Temel ve Arıtürk'ün İstanbul'dan Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla savunmalarına geçildi.
Sanık Temel ifadesinde şunları kaydetti: "Benim için en ağır suçlama, darbe ile suçlanmaktır. Daha 15 yaşındayken 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin getirdiği acı ve ıstırabı gördüm. Rahmetli babam binbaşılıktan yarbaylığa terfi beklerken, ordudan ihraç edildi. Askeri darbelerin bu ülkeye ve bizlere nelere mal olduğunu en iyi bilenlerdenim."
Temel'e soru yönelten bazı müştekilerin avukatı Reşat Petek, "Davanın iki numaralı sanığı Çevik Bir, tank yürütmenin 'demokrasiye balans ayarı' olduğunu söylüyor. Tank yürütmenin darbe olduğunu düşünüyor musunuz?" diye sordu. Temel, "Sorunuzu Çevik Bir'e sorun. Fikir yürütmem mümkün değil" dedi.
BALANS AYARI DEMEMİŞ!
Bunun üzerine söz alan Çevik Bir ise "balans ayarı" ifadesini kullanmadığını belirterek, "BM Genel Sekreterini ziyaretten döndükten sonra bütün gazeteciler etrafımızı sardı. Kendilerine, BM Genel Sekreteri ile konuşmamı anlattım. Kofi Annan, 'Türk Silahlı Kuvvetleri demokrasiyi koruyacak şekilde işlemlerde bulunuyor' ifadesini kullandı. Hürriyet gazetesinden Ferai (Tınç) hanım bunu ben söylemişim gibi yazdı. Yasemin Çongar ise 'Çevik Paşa öyle bir ifade kullanmadı' yazdı. Ama hala 'balans ayarı ifadesi kullanıldı' deniyor. Bunu düzeltmek istiyorum" şeklinde konuştu.
Kaç askeri personelin ihracında imzasının bulunduğunun sorulması üzerine Temel, personel ihraçlarında, Personel Daire Başkanının katkısının bulunmadığını, evrakların kurallara uygun olup olmadığına bakıldığını anlattı.
SİNCAN'DA TANKLARI GAZETELERDEN ÖĞRENMİŞ
Bazı müştekilerin avukatı Emrullah Beytar'ın, "Sincan'da yürütülen tanklarla ilgili bilginiz var mı?" sorusuna Temel, "Gazetelerden gördüm" yanıtını verdi.
Tekrar söz alan Temel'in avukatı Aytekin Erol, "Genelkurmay Personel Daire Başkanlığı, ne personeli terfi ettirir, ne attırır, ne sattırır. Sadece personel faaliyetleri denilen faaliyetleri düzenleyici usulleri düzenler. Başka bir işlemi yok. YAŞ konusunda da bu böyledir. Personel Daire Başkanlığının yaptığı iş, 'belgen eksik git getir'dir" diye konuştu.
------------------------------------------------------------------------------
MÜŞTEKİ BEYANLARI
01.11.2014 10:43 Sanık savunmalarının ardından duruşmaya müşteki beyanları ile devam edildi. İlk beyanda Bayburt Valisi Hasan Odabaş bulundu. Davaya katılma ve kovuşturmanın genişletilmesi talebi olduğunu belirten Odabaş, "İstanbul Vali yardımcılığı görevini yürütürken yasadışı fişlemeye tabi tutuldum. 23.7. 1997’de Kırşehir vali yardımcılığı görevine atandım. Bu usulsüz atamamla ile Danıştay’a dava açtım. Dava öncesi ve dava sonrası yaşadıklarım bir yapılanmanın olduğunu ve ortak bir çalışma içinde oldukları kanaatine vardım." ifadelerini kullandı.
"BÇG’NIN BAKANLIKLARDA DA UZANTILARI VARDI"
O dönemde Batı Çalışma Grubu’nun bakanlıklarda yapılanma içerisinde bulunduğunu iddia eden Odabaş, "Batı Çalışma Grubu’nun plan ve projelerini uygulamıştır. 375 meslektaşımız fişlenmiş ve meslek dışı bırakılmıştır. Bu yapının İçişleri Bakanlığı’ndaki uzantıları ve diğer bakanlılarda uzantıları vardı." ifadelerini kullandı. Odabaş, Çetin Doğan’ın avukatının sorusu üzerine Danıştay’a yaptığı başvurunun reddedildiği bilgisini verdi. Odabaş, bir sanık avukatının "İçişleri Bakanlığı’nda BÇG yapılanmasını olduğunu ileri sürdünüz. Bakanlıktaki BÇG temsilcileri kimlerdir?” sorusuna, “Ben savcı değilim. Savcı isterse araştırma yapıp bulabilir." cevabını verdi.
"KAHROLSUN ZALİMLER"
Müşteki Ayten Doğuş’un ifadeleri sırasında ise avukatlar arasında tartışma yaşandı. Doğuş, başından geçenleri anlattığı sırada gözyaşlarına hakim olamadı. Bunun üzerine Reşat Petek ayağa kalkarak 3 kere "kahrolsun zalimler" diye başladı. Sanık avukatları Petek’in bu sözlerine tepki gösterdi. Bu sırada müşteki avukatlarından Figen Şaştım da ayağa kalkarak yine “kahrolsun zalimler” diye bağırdı. Sanık avukatları, müşteki avukatı Yunus Akyol’un kendilerine "Allahsızların, kitapsızların avukatlığını yapıyorsunuz." sözlerini kullandığını iddia etti.
Yaşanan tartışma sonrası mahkeme başkanı avukatlara duygularına hakim olmaları konusunda uyarıda bulundu. Mahkeme başkanı ayrıca yine aynı durumun yaşanması halinde gereğinin yapılacağını bildirdi. Ara kararında ses kayıt çözümleri geldiğinde eğer bir suç unsuru varsa suç duyurusunda bulunulacağını belirten mahkeme duruşmayı yarına erteledi. Mahkemeye yarın müşteki beyanlarının alınması ile devem edilecek.
Mahkeme salonu çıkışında ise müşteki Ayten Doğuş, Çevik Bir’e "Bizi dinlediniz mi?" diye sordu. Çevik Bir’de Doğuş’a "Siz benim kardeşimsiniz." ifadesini kullandı.
------------------------------------------------------------------------------
DEMİREL 28 ŞUBAT DAVASINDA TANIKLIK YAPMAYACAK
Öte yandan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 28 Şubat davası kapsamında tanıklık yapmayacağını avukatı aracılığıyla mahkemeye bildirdiği öğrenildi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, 28 Şubat davası kapsamında tanık olarak bilgisine başvurmak üzere davetiye gönderilmişti. Ankara Adliyesi 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 67. duruşmasının öğleden sonraki oturumunda Mahkeme Başkanı Fevzi Şıngar, Demirel'in avukatı aracılığıyla tanıklık yapmayacağını mahkemeye bildirdiğini kaydetti. 28 Şubat davasına ilişkin olarak Demirel'e gönderilen davetiyede, "Mahkememiz ara kararı ve bu yasal düzenleme karşısında tanık olarak; tanıklık yapıp yapmayacağınız, tanıklık yapmayı istemeniz halinde beyanınızı yazılı mı yoksa mahkeme heyeti tarafından konutunuzda mı alınması isteğiniz hususunu makul bir süre içinde mahkememize bildirmeniz rica olunur" ifadeleri kullanılmıştı.
------------------------------------------------------------------------------
69. DURUŞMADA YAŞANANLAR
28 Şubat davasının 28 Ekim 2014 günü görülen 68. duruşmasında müşteki ifadelerinin alınmasına devam edildi. 29 Ekim Çarşamba günü Cumhuriyet Bayramı resmi tatili dolayısıyla duruşma yapılmazken 30 Ekim 2014 tarihinde davanın 69. duruşması görüldü. Duruşmada müştekilerin ifadelerinin alınmasına devam edildi. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma, sanık yoklamasının yapılması ile başladı. Duruşmaya Çetin Doğan, Çevik Bir başta olmak üzere çok sayıda sanık katıldı. Duruşmada daha sonra müştekilerin beyanlarının alınmasına geçildi.
YAVUZ: DAVANIN EN BÜYÜK MAĞDURU ÇİLLER
Bu davanın en büyük mağdurunun DYP Genel Başkanı Tansu Çiller olduğunu söyleyen Mehmet Ali Yavuz, davada sahte mağdurlar türediğini ileri sürdü. Sanık avukatının, "Sahte mağdurlar kimdir" sorusuna Yavuz, "Sayın cumhurbaşkanının kızı o zamanlar 12 yaşındaydı. Sümeyye Erdoğan, burada gördüm şaşırdım. Hayretle karşıladım. O günlerde çocuk yaşında olan nasıl mağdur olur?" şeklinde cevap verdi. Yavuz, ayrıca, Batı Çalışma Grubu'nun hükümetin yıkılmasında katkıları olduğunu dile getirdi.
28 Şubat Davası'nda müşteki olarak ifade veren dönemin DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Yavuz, "Başbakanlık Tansu Çiller'den alınmış, Mesut Yılmaz'a verilmiştir. Azınlık çoğunluğa, çoğunluk azınlığa dönüştürülmüştür. Genel başkanımızın önü kesilerek mağdur edilmiştir. Bu sivil bir darbedir. Demokrasi ağır bir darbe almıştır" diye konuştu. Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davada ifade veren Yavuz yaşananların "DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'i bitirme hareketi" olduğunu söyledi.
TÜYSÜZOĞLU: BATI ÇALIŞMA GRUBU'NA İMKAN SAĞLAYAN DEMİREL'E DAVA AÇILSIN
Yine müşteki sıfatı ile ifade veren dönemin Askeri Yargıtay Tetkik Hâkimi Hasan Tüysüzoğlu, "Batı Çalışma Grubu'na bu imkânı tanıyan Süleyman Demirel'in kendisidir. Ona dava açılmasını talep ediyorum." şeklinde konuştu.
Öğleden önceki duruşmada ayrıca müşteki sıfatı ile Profesör Mustafa Kahramanyol beyanda bulundu. Öğle arasının ardından devam eden duruşmada müştekilerinin beyanlarının alınmasına devam edildi.
ZAMANTIOĞLU'DAN ÇARPICI İDDİALAR: BÇG'NİN TÜM MENSUPLARINDAN ŞİKAYETÇİYİM
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın öğleden sonraki kısmında "müşteki" olarak ifadesi alınan Çetin Zamantıoğlu, üsteğmen rütbesiyle Yozgat Jandarma Bölük Komutanlığında görev yaparken 'irticai faaliyetler' gerekçesiyle 1998'de YAŞ kararıyla ordudan ihraç edildiğini ve suçtan zarar gördüğünü belirterek BÇG'nin tüm mensuplarından şikayetçi olduğunu söyledi. TSK'da kurumsal güç ve imkanlarının önemli ölçüde BÇG'nin eline geçtiğini savunan Zamantıoğlu, oluşumun yargıyı baskı altına aldığını ileri sürdü. 28 Şubat sürecinde ilk akla gelen mağdurların ordudan ihraç edilenler olduğunu kaydeden Zamantıoğlu, YAŞ mağdurlarının, "yasadışı kurulan BÇG'nin emrine girmediği" için ihraç edildiğini söyledi.
"YAŞ vasıtasıyla tüm personele ihraç yoluyla gözdağı verildi" değerlendirmesinde bulunan Zamantıoğlu, şunları kaydetti:
"Personel, öncelikle 'şüpheli' sıfatıyla korkutulmuş ve istifa ya da emekliliğe zorlanmıştır. TSK emeklilik ve istifa istatistiğine bakıldığında 28 Şubat sürecinde sayının arttığı görülecektir. "TSK'da kalması mümkün değildir" şerhiyle geri dönüşleri engellenmiştir. 28 Şubat sürecinde mağdur edilen tüm personelin tüm inanç ve değerleri değersizleştirilmeye çalışılmıştır."
Yozgat Yerköy İlçe Jandarma Komutanı iken görev bölgesindeki insanlar hakkında kendisinden rapor istendiğini ileri süren Zamantıoğlu, şöyle devam etti:
"Bölgemde yaşayan insanların giyim ve kuşamlarını, çarşaf giyenleri, kurs ve dershaneleri ve yapılan irticai faaliyetleri raporlamam istendi. Ben de görev bölgemde insanların gelenek ve göreneklerine göre giyindiğini, irticai çalışmaların yapılmadığını belirten bir rapor yazdım. Daha sonra bir muhabereci 'irtica' şüphesiyle Tokat'a tayin yapıldığını söyledi. Bu yasadışı talebi yerine getirmediğim için işimden atıldım."
'Devleti baba bildik' diyen Zamantıoğlu, "Verilecek karar, kırılan insanlık onuruna merhem olacağını umuyorum. Kıldığımız namazın, tuttuğumuz orucun adına irtica dediler. Sırf kıldığımız namazdan dolayı bizi işsiz bırakan zihniyet bugün yargılanıyor. Özlük hakkımızı kaybettiğimizde anamız babamız bize suçlu muamelesi yaptı, iş başvurularımız yüzümüze kapandı" değerlendirmesinde bulundu.
GELECEK DURUŞMA 4 KASIM'DA
Mahkeme daha sonra duruşmaya son verdi. Gelecek 70. duruşmanın 4 Kasım salı saat 09.30'da yapılması kararlaştırıldı. 4 Kasım salı ve 6 Kasım perşembe günü duruşmalara devam edileceğini belirten mahkeme başkanı taleplerin 6 Kasım perşembe günü yapılacak olan duruşmada değerlendirileceğini söyledi.
(28 Ekim 2014, 22:01), son güncel.: (01 Kasım 2014, 10:43)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar