Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, tutuklanmasına neden olan ses kasetleriyle ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Avcı, kasetlerin bugün emniyetteki paralel yapıya mensup olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan bazı polislerce Eskişehir’deki kişiye verildiğini tespit ettiklerini de ileri sürdü. Konuyla ilgili ek bilgiler de Sabah yazarı Mahmut Övür'den geldi.
02.10.2014 19:26 Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, tutuklanmasına neden olan kasetlerle ilgili delillerin karatıldığını belirterek, “Aramada elde edilen kasetler üzerinde usule ve hukuka uygun olmayan bir teknik inceleme yapılmış, üzerinde bana ait ne parmak ne de vücut izi bulunmuştur” dedi. Avcı, kasetlerin bugün emniyetteki paralel yapıya mensup olduğu iddiasıyla tutuklu bulunan bazı polislerce Eskişehir’deki kişiye verildiğini tespit ettiklerini söyledi.
Eski Emniyet Müdürü Avcı dün tutuklanmasına neden olaylar ve sonrasında ortaya çıkan yeni gelişmelere ilişkin Taksim Hill Otel’de basın toplantısı düzenledi. Tutuklanmasına neden olan kasetlerin ortaya çıkarılış şekline ilişkin polis görüntülerini gazetecilere izleten Hanefi Avcı, “Bu kasetler benim olsa idi yanında arşivler, kayıtlar, kişilerin KOM ve terör kayıtları ile HTS raporlarının da bulunması gerekirdi. Odada 2 tane çelik kasa olmasına karşın kasetlerin bulunduğu çanta dolabın üzerinde çıkıyor. Çantaya baktığınız zaman temiz olduğunu ve sadece çekerken sürtünmeden oluşan tozu görüyoruz. Peki, günlerce orada olan bir çanta nasıl oluyor da temiz olarak kalabiliyor” diye sordu.
Çantanın içindeki kasetlerin çıplak elle kontrol edildiğini ve üzerindeki şeffaf naylonların yırtılarak atıldığını anlatan Avcı, “Eğer o naylonlar yırtılmamış olsa ve evraklar imha edilmemiş olsaydı üzerindeki parmak izleri tespit edilebilirdi. Buldukları iddia edilen kaset ve dosyada ne bir parmak izim ne de vücut izim ortaya çıktı” dedi.
Avcı, söz konusu kasetlerin görev yaptığı dönemi ve illeri kapsamadığını anlatan Avcı, “2003-2005 yılları KOM Daire Başkanı olduğum dönemde Enerji, BOTAŞ, Neşter, Mafya vs birçok operasyonu yönettim orada kamuoyunu ilgilendiren siyasetçi, bürokrat vs dinlemeleri dosyada olmasına rağmen onlara ait hiçbir ses kaydı burada yoktur. 2005-2009 yılarında Kapıkule operasyon vs. tahkikatlarının yapıldığı tarihlerde Edirne Emniyet Müdürlüğü yaptım. Bu konuşmalardan hiçbiri o dönemlere ait değildir. Eğer bana ait olsa o dönem yapılan olaylarla ilgili ses kaydı olurdu” diye konuştu. Terörle Mücadele’deki polislerin delil toplama konusunda uzman olmadığını anlatan Hanefi Avcı yaşanan çelişkileri özetle şöyle sıraladı:
Aramada bulunan 24 adet kaset orijinal çanta ile birlikte alınıp getirilmesi gerekirken çanta yerinde bırakılmış kasetler ayrı bir zarfa konularak paketlenmiştir. Çanta bilahare özel kalem görevlilerince savcılığa teslim edilmiştir. Bu kasetlerin önemli olduğu diğer materyallerin önemsiz olduğu nasıl belirlenmiş de yalnız bu kasetler için özel zarfa konup paraf edilmiş, diğer eşyalara bu işlem yapılmamıştır?
1986 yılından beri bilgisayarım var ve basit düzeyde programcılık yapacak düzeyde bilgisayar teknolojisini bilirim. 14- 15 yıl 24 kasetle il il gezdiğimin kabulü normal hayat tecrübesine ve orta zekâlı insan davranışına göre mümkün değildir. Eğer benim olsa idi ya bir CD ya da USB bellekte taşımam gerekirdi.
Eskişehir de ayrılırken resmi kullandığım bilgisayarların disklerini bile değiştirdim. 28 gün boyunca giren çıkan hiç kimsenin bu çanta neyin nesi diye bakmamış olması makul değildir.
4 adet kasetin içeriğinin boş veya duyulamayacak kadar kısık ses olduğu Cumhuriyet Savcılığı tarafından belirtildiğine göre 14-15 yıldır 4 boş kaseti taşıdığım düşünülemez.
Arama esnasında bir kısım görevlilerin sürekli kameralardan kaçtığı ve bir şekilde yüzünü gizlemeye çalıştığı tesadüf olamaz.
‘Mağduriyetler giderilsin’
Sahte deliller ve dinleme yapanların ortaya çıkarılmasını ve yargı önüne çıkarılmasını istediğini anlatan Hanefi Avcı, “Bu kişiler yargı önüne çıkarılmalı ve mağduriyeti olanların mağduriyetleri giderilmeli. Davanın savcısı Kadir Altınışık hakkında HSYK’ye şikâyette bulunduk ama ses çıkmadı. Önümüzdeki HSYK seçimleri çok önemli” dedi..
İHBARCI POLİS ÇIKARSA..
Öte yandan konuyla ilgili ek bilgiler de Sabah yazarı Mahmut Övür'den geldi. Avcı'nın basın toplantısından bir gün sonra köşe yazısı kaleme alan Övür, kaset kumpası iddiasında geçen bazı isimleri gündeme getirdi. 2011 yılında Eskişehir'de polise uyuşturucu ihbarı yapan Ali Tekin isimli kişinin gerçekte İstihbarat Şube'de çalışan Başkomiser Erkan Soydan çıkması herkesi şoke etti. Önceki gün basın toplantısı düzenleyen Hanefi Avcı, makam odasındaki aramaya katılan ve yüzünü gizlemeye çalışan kişinin Soydan olduğunu açıklamıştı. Övür'ün yazısı şu şekilde:
"Eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, önceki gün bir basın toplantısı yaparak "paralel yapı"nın emniyet ve yargı ayağına ilişkin önemli bilgiler verdi. Daha önce söyledikleriyle bu bilgiler bir araya getirildiğinde Türkiye'ye nasıl bir "kumpas" kurulduğu daha net anlaşılıyor.
Paralel operasyonun en önemli ayağını telefon dinlemeleri ve sahte ihbar mektupları oluşturuyor. Hanefi Avcı, polis teşkilatında bu konuları en iyi bilen müdürlerden biri olduğu için söyledikleri önemli ve anlamlı.
Avcı'nın tutuklanmasına kadar uzanan operasyonun "paralel" polisler tarafından nasıl planlandığı bir soruşturmayla bakın nasıl açığa çıktı. Soruşturma Cihan Tuğlu adıyla Eskişehir Valiliği'ne gönderilen bir ihbar mektubuyla başladı. Mektupta, Hanefi Avcı'ya yapılan operasyonda yer alan kamu görevlilerinin usulsüzlükler yaptığı iddia ediliyor ve makam odasında yapılan aramaların mahkeme kararına dayanmadığı ileri sürülüyordu.
Yani işin içinde kumpas vardı ve ihbarlar asılsızdı. Bu iddia üzerine Eskişehir'de 2010- 2012 arasındaki tüm ihbarlar incelemeye alındı. Ve ilginç bir ipucuna ulaşıldı. O ipucu 6 Ocak 2011'de Ali Tekin ismiyle 155'e yapılan ihbardı.
Ali Tekin isimli ihbarcı, saat 22.11'de polisi arıyor ve verdiği adrese Şırnak'tan 80 kilogram eroin geldiğini ve 2 saat içinde İstanbul'a sevkiyatının yapılacağını söylüyordu. İlginç bir ihbardı ama ihbarı alan polis memuru şüphelenince işin rengi değişecekti.
155 hattındaki polis şüphelenince, ihbarın yapıldığı ankesörün yerini tespit ediyor ve yakındaki ekiplerden o ihbarcıyı gözaltına almalarını istiyordu. Böylece ihbarcı Tekin, henüz ankesörlü telefonla konuşması sürerken yakalanıyordu. Asıl sürpriz de ondan sonra başlıyordu. Çünkü ihbarcı Tekin değil, İstihbarat Şube'de çalışan Başkomiser Erkan Soydan'dı.
Soydan'ın ne yaptığına gelince... İnanılmaz bir rahatlıkla "istihbari bir çalışma için şüpheli şahısları takip ettiği"ni söylüyor ve kendisini yakalayan ekibi "kimliğini deşifre etmekle" suçluyordu.
İlişkisinden o kadar emindi ki ortaya çıkan gerçek üst makamlara aktarılmasına karşın hiçbir işlem yapılmayacak ve ne yazık ki, yalan ihbarı neden yaptığı, neyi hedeflediğinin üstü örtülerek araştırılmayacaktı.
İşte bu Başkomiser Erkan Soydan'ı, daha sonra Hanefi Avcı operasyonunda görüyoruz. Avcı, son basın toplantısında bu durumu görüntülerle anlattı ve sürekli yüzünü kapatan kişinin Başkomiser Erkan Soydan olduğunu söyledi.
Peki, mahkeme kararı olmadan Soydan'ın o odada ne işi vardı? Avcı, başından beri ısrarla, Devrimci Karargâh Davası'na sokularak 15 yıl ceza almasına yol açan dinleme kayıtlarının sonradan o odaya konulduğunu iddia etti. Bu da Soydan'ın o odada neden bulunduğunu açıklamak için yeterli.
Bu iddiayı Emniyet Müdürü Engin Korkmaz ve Vali Yardımcısı Rıza Dalan da hazırladıkları soruşturma raporunda kabul ediyor ama şunu da söylemeden edemiyorlar: "Şüphelilerin bulunmasını sağlayacak deliller yok edildi."
Gördüğünüz gibi "paralel yapı" kumpası kurarken önlemini de almış. Boşuna "paralel devlet" denmiyor."
(02 Ekim 2014, 19:26)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: