Paralel yapının polis ayağına yönelik dünkü operasyonlar Türkiye'nin ana gündemi oldu. Paralel medyanın yayın organları gözaltılara sert tepki gösterirken, operasyonların 17 Aralık hırsızlığını örtmek için yapıldığını iddia etti. Bu kesimin medyası gözaltına alınanlara yöneltilen suçlamalardan ise adeta hiç bahsetmiyor. Bazı emniyet müdürlerinin ismi dönem dönem medyada açıkça kumpas ile yer almıştı. Hal böyle iken adları kumpasa karışmış bu polis şeflerine şimdi hükümetin kumpas kurduğunu ya da elinde ciddi deliller olmadan algı amacıyla gözaltına aldığı ileri sürülüyor. Operasyonlar hukuksuz, delilsiz ve geçersiz ilan edilmek isteniyor. Zanlılara hangi delillere göre suçlama yapıldığı önümüzdeki bir kaç gün içinde daha net belli olacak. Haklarındaki deliller olduğu ortaya çıkabilecek. Bu beklenmeden hemen saldırıya geçilip operasyonlar lekelenmeye çalışılıyor.
23.07.2014 14:05 Paralel yapının polis ayağına yönelik dünkü operasyonlar Türkiye'nin ana gündemi oldu. Operasyonlar, aralarında 17 Aralık operasyonlarını da gerçekleştiren emniyet mensuplarına ait adreslerde gece yarısından sonra yapılan aramalarla başladı. Terörle Mücadele ve Organize Suçlar Şubeleri tarafından düzenlenen operasyonlarda, şu ana kadar 100 kişinin gözaltına alındığı kaydedildi.
Operasyonlar medyada en yoğun işlenen konu oldu. Paralel medyanın yayın organları gözaltılara sert tepki gösterirken, operasyonların 17 Aralık hırsızlığını örtmek için yapıldığını iddia etti. Bu kesimin medyası gözaltına alınanlara yöneltilen suçlamalardan ise adeta hiç bahsetmiyor. Örneğin 2280 kişinin 3 yıldır dinlendiği ortaya çıkmıştı. Bir çoğu tanınmış manken ve sanatçılara kadar uzanan isimlerin Selam Tevhid örgütüne üyelik gerekçesiyle dinlendiğinin ortaya çıkması şok etkisi yapmıştı. Ancak paralel medyanın haberlerinde olayın bu yanına hiç dokunulmadığı gözleniyor. Bu geniş kapsamlı dinleme olayı ile ilgili açıklama yapan dönemin iki savcısı, Başbakan Erdoğan'ın dinlenmediğini iddia ettiler. Başsavcı ise Başbakanın da dinlendiğini açıkladı. Yani o iki savcı 2280 kişilik listeden 1 kişiye itiraz ettiler. Demek ki diğer 2279 kişinin dinlediğini kabul etmiş oldular. Mankenlerin ya da benzer konumdaki diğer isimlerin bir terör örgütüyle nasıl bir bağlantısı olabileceğine hiç değinmediler. Bunun gibi söylenebilecek o kadar çok şey varken paralel medyanın olayın bu bölümünü görmezden geldiği görülüyor.
Olayla ilgili çok ilginç bir nokta da paralel medyanın dün gözaltına alınan isimlere sahip çıkması idi. Bu nasıl olabilir?.. Hatırlanacağı gibi 17 Aralık soruşturmasının hemen ardından emniyette geniş çaplı görev değişiklikleri yaşanmıştı. Olay üzerine Fetullah Gülen de şok bir bedduada bulunmuştu. Bedduasında emniyetteki bu görev değişikliklerine çok sert tepki göstermiş, o polisleri görevden alan kişiler için "evlerine ateşler düşsün" demişti. Bununla da yetinmeyen Gülen, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e bir mektup yazarak görevden almaları eleştirmiş, devreye girerek bir şeyler yapmasını istemişti.
İşte bu, yani Gülen ve medyasının o polislere bu kadar içten sahiplenmesinin, iddia konusu olan emniyet ve yargıdaki Gülen paralel yapılanmasının varlığına dair en büyük delillerden birini teşkil ettiği değerlendiriliyor. ve bu tespit, savcılıklara yapılan suç duyurularında delil olarak da belirtildi. Bedduası ve mektubu, yakın zamanda açılabilecek davalarda Gülen'in karşısına çıkacak.
Türkiye'nin ağzı Ergenekon ve Balyoz davaları sürecinde delil tartışmalarıyla kumpas iddialarıyla yandı. Bu nedenle artık bu yola kimsenin tevessül etmesi mümkün görülmüyor. Bizatihi 'kumpas düzenlemek' dahi tanınan bir suç haline geldi. Ki dünkü gözaltıların önemli bir gerekçesi de bu oldu. İlginçtir, gözaltına alınan dönemin emniyet yetkililerine Ergenekon sanık ve çevrelerince yöneltilen suçlamalardan biri de kendilerine kumpas düzenledikleri idi. Hatta bazı emniyet müdürlerinin ismi dönem dönem medyada açıkça yer almıştı. Hal böyle iken adları kumpasa karışmış bu polis şeflerine şimdi hükümetin kumpas kurduğunu ya da elinde ciddi deliller olmadan algı amacıyla gözaltına aldığını ileri sürmek yanlış görünüyor. Hatta şunu diyenler de var: "Kimse evlerinden delil vs. çıkmasını beklemiyor. Delil üretme ustalarının delil yok etmedeki ustalığını da tahmin edebilirsiniz."
Evet hal böyle iken dünkü operasyonları hukuksuz, delilsiz, geçersiz ilan etmek asıl hukuksuz, delilsiz, ve geçersiz bize göre. Soruşturmada zanlılara hangi delillere göre suçlama yapıldığı önümüzdeki bir kaç gün içinde belli olacak. Emniyet sorguları tamamlanıp savcılığa, ardında da belki mahkemeye sevkedildiklerinde haklarındaki delillerin neler olduğu ortaya çıkabilecek. Bu beklenmeden hemen saldırıya geçmek ve ilk anda operasyonları lekelemeye çalışmak asıl algı operasyonu gibi görünüyor.
Bu satırların yazarı olarak cemaat düşmanı birisi olmadığımızı belirtmek istiyoruz. 7 Şubat MİT gözaltıları krizi üzerine bir TV programında durumu değerlendirirken olayın cemaatle bağlantısı olup olmadığına dair soruya cevap verirken hep ihtiyatlı ve çekingen ifadeler kullanmıştık. İnanmak istemiyoruz ama tüm bulgular bunu gösteriyor demiştik.
Bir Zaman gazetesi yetkilisi ile görüşüp bir dava iddianamesini temin edebilmek için yaptığımız girişim, araya etkili insanları sokmamıza rağmen başarısız oldu. Daha doğrusu hiç bir cevap gelmedi. Defalarca yoklamamıza rağmen olmadı.
İlerleyen süreçte "Özel Harp Dairesi ve Bülent Arınç Suikasti" konusunda yazdığımız bir kitabın NT grubunda satılmama kararı alındığını öğrendik, gerçekten üzüldük. Oysa kitabın cemaati rahatsız edecek bir içeriği de yoktu. Kaldı ki, NT grubunun geçtiğimiz yılın sonunda cemaat düşmanı gördüğü yazarların kitaplarına yönelik uyguladığı ambargo henüz gerçekleşmemişti.
Geriye baktığımızda, o dönem anlam veremediğimiz garipliklerin şahsımıza yönelik bir ambargo olduğu anlaşılıyor. Yine de cemaat düşmanı değiliz ve olmayacağız. Kim ne derse desin. Bizim derdimiz halkın iradesine karşı örtülü operasyon yapanlarla. Cemaat içinde çok samimi müslümanların var olduğunu ve onların da başta Gülen olmak üzere cemaat yöneticilerinin yaptıklarına anlam veremediğini biliyoruz.
Liderliğini Fetullah Gülen'in yaptığı paralel yapının varlığını gösteren çok fazla delil var. İddiadan söz etmiyoruz. Mevcut somut delillerden bahsediyoruz. Bunlar kamuoyuna yansıyan deliller. Suç duyurularına konu oldular. Herhalde hakkında en fazla suç duyurusu yapılan kişi Gülen ve paralel yapı olmuştur. Bu suç duyuruları birleştirilerek Ankara ve İstanbul'da iki ana soruşturma başlatıldı. Dünkü gözaltıların kaynağı olan iki soruşturma dosyası ise farklı. Ancak açılacak ana dava ile birleştirilecek iki dosya gibi görünüyor. Bunların haricinde Adana MİT tırları davası, Adana yasadışı dinleme davaları, TİB casusluğu ve diğer bir çok açılmış soruşturmanın dosyaları da muhtemelen bu ana davayla birleşecek. Tüm bu dosyalardaki delilleri delil kabul etmemek, yapılan operasyonları hukuksuz, delilsiz ve temelsiz kabul etmek faydasız bir çaba. Aksine bazı hukukçuların da dediği gibi paralel yapının medya ayağına yönelik bir soruşturmada hukuki bir delil teşkil edebilecek.
Niçin sahurda operasyon yapılıyor, oruçlu oruçlu müdürler niçin gözaltına alınıyor diyerek tepki gösterenler, nasıl oluyor da bir gün önce operasyonların olacağını twitter'dan haber veren paralel polis şefini görmüyor? Bilgi sızdırıldığı için operasyonların erkene alındığı ve bilgi sızdıranın da gözaltına alındığı açıklanmasına rağmen "sesli çığlık" atmaktan geri durmuyorlar. Devekuşu gibi başını kuma gömüp kimsenin kendisini görmediğini zanneden bir Paralel Devekuşu Yapılanması (PDY) ve medyası ile karşı karşıyayız. Operasyonlarda ele geçirilen deliller ile öncesi ve sonrasında elde edilenler gibi operasyonlarda yaşanan gelişmeler de soruşturmaya delil olarak girecek gibi görünüyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(23 Temmuz 2014, 14:05)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: