Milli İradeyi Savunanlar Platformu, 'Paralel Devlet' konulu bir suç duyurusu yaptı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verilen suç duyurusu sonrası Çağlayan Adliyesi'nin önünde bir de basın açıklaması yapıldı.
23.01.2014 11:20 Milli İradeyi Savunanlar Platformu (MİSAP), 'Paralel Devlet' konulu bir suç duyurusu yaptı. TMK ile yetkili İstanbul Cumhuriyet Başssavcılığı'na yapılan suç duyurusunda; birkaç aydır yaşanmakta olan paralel devlet iddiaları ile bu yapılanmanın başında Fethullah Gülen’in bulunduğu ve yapılanmayı bizzat idare ettiği şüphesi çok sayıda somut bulgu ile ortaya konuldu ve soruşturma başlatılması talep edildi.
Suç duyurusunun savcılığa teslimi sonrası "Milli İradeyi Savunanlar Platformu" (MİSAP) adına 'Kontrgerilla.com' site yöneticisi gazeteci-yazar Abdullah Harun tarafından bir de basın açıklaması yapıldı.
İŞTE O SUÇ DUYURUSU:
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
(TMK 10. Maddeye göre özel yetkili)
ŞÜPHELİLER: Fethullah Gülen (TC no.43627119878), Taraf gazetesi sorumluları, muhabir Mehmet Baransu, gazeteci Emre Uslu, soruşturma ve inceleme sonucunda tespit edilecek diğer kişiler.
MÜŞTEKİ: Abdullah HARUN
SUÇLAR: Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek ve edenlere yardım etmek, yasama yürütme ve yargının faaliyetlerini engellemek (TCK 309-311-312), hukuka ve kanunlara alenen uymamak ve uymamayı teşvik etmek, halkı kin nefret ve düşmanlığa sevk etmek (TCK 125-216), çıkar amaçlı organize suç örgütü kurmak yönetmek ve üye olmak, kaosa sebep olmak, insanları korkutmak, ekonomik ve toplumsal krizlere sebebiyet vermek, insanlığa karşı işlenen suçlardan (TCK 77) olan topluma karşı baskı, travma işkence yapmak (TCK 327-328-329-336), görevi kötüye kullanmak, çıkar amaçlı olmak organize suç örgütü kurmak, yönetmek ve üye olmak
İZAH: Birkaç aydır yaşanmakta olan paralel devlet iddiaları ile bu yapılanmanın başında Fethullah Gülen’in bulunduğu ve yapılanmayı bizzat idare ettiği şüphesi, yurt içi ve dışı kaynaklı çok sayıda somut bulgu ile güçlenmiş bulunmaktadır. Sayısı giderek artmakta olan bu bulguların son örneğini 14 Ocak 2014 tarihinde medyada yayınlanan Fethullah Gülen’e ait telefon görüşmeleri teşkil etmektedir.
Telefon görüşmelerinin dökümü 14 Ocak 2014 tarihinde Takvim gazetesinde yayınlanmıştır ve “http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/01/13/gulenin-skandal-ses-kaydi-ortaya-cikti” adresinden de halen ulaşılabilecek durumdadır. Bu haberdeki ses kayıtlarının kendisine ait olmadığına dair Gülen’den herhangi bir yalanlama gelmemiştir. Ayrıca ses kayıtlarının iddia edilen kişiye ait olup olmadığı, tıpkı ıslak imza ve parmak izi teşhisinde olduğu gibi laboratuvarlarda tespit edilebilmekte ve mahkemelerde delil olarak kullanılabilmektedir. Bahsi geçen haberde, Gülen’in bir şahısla yaptığı telefon görüşmeleri aktarılmaktadır. Diğer şahsın ismi haberde geçmemekteyse de, başka medya organlarında TUSKON Genel Sekreteri Mustafa Günay olduğu ileri sürülmektedir.
Haberde yer alan görüşmelerde; Gülen’in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyasetten ekonomiye her alanda yapılacak eylemlerle ilgili talimatlarını ilettiği görülmektedir. ABD'nin Pensilvanya eyaletinde bir malikanede yaşadığı bilinen Gülen’in, Türkiye'den telefonla kendisini arayan kişiye çeşitli talimatlar verdiği görülmektedir. Paralel devlet iddialarını doğrularcasına Gülen'in birçok ünlü iş adamı, bürokrat ve siyasetçiyle yakın temasta olduğu ve ülke içerisindeki paralel yapılanmayı bizzat kendisinin takip ettiği görülmektedir. Gülen, Koç'a yönelik TÜPRAŞ mali denetimini ve cemaate bağlı BANK ASYA'ya yönelik olası devlet müdahalesini engellemek için BDDK ve diğer devlet kurumlarındaki cemaat çalışanlarını devreye sokabileceklerini belirtmektedir. Gülen'in ifadelerinden, “Büyük Patron” dediği kişinin bu görüşmelerden haberdar olmasından korktuğu da anlaşılmaktadır.
Emekli İzmir Vaizi Fethullah Gülen, ABD'nin Pensilvanya eyaletinde bir malikanede yaşamaktadır. Geçtiğimiz günlerde ABD merkezli The Middle East Media Research Institute (MEMRI) tarafından hazırlanan bir rapor basında yer almıştı. (Kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5775)
İngilizce orjinali: http://www.meforum.org/2045/fethullah-gulens-grand-ambition adresinden, Türkçe çevirisi ise yine aynı sitedeki http://www.meforum.org/2071/fethullah-gulenin-buyuk-ihtirasi adresinden de okunabilen Washington'daki Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü'nün (Middle East Media Research Institute) (MEMRI) Türkiye uzmanı Rachel Sharon-Krespin tarafından kaleme alınan “Fethullah Gülen'in Büyük İhtirası” başlıklı geniş çaplı raporda, Gülen hareketinin Türkiye'de polis gücü, ordu ve yargı kurumlarına sızdığı analizi yer alıyor. Raporda, bir ABD mahkemesinin, “Gülen, ABD’nin menfaatine olağanüstü kabiliyetlere sahip bir yabancı” hükmüne de yer veriliyor. Rapora göre, "oturum izni reddedilecekken araya giren Amerikan CIA istihbaratından iki yetkilinin mektubu sonrası ABD mahkemesinin "Gülen'in ABD menfaatine çalışan bir kişi olduğu" hükmüne vardığı ve "Gülen'e oturum izni verdiği" ileri sürülüyordu. (ABD Mahkeme Kararı: "Fethullah Gülen v. Michael Chertoff, Secretary, U.S. Dept. of Homeland Security, et al," Case 2:07-cv-02148-SD, U.S. District Court for the Eastern District of Pennsylvania)
Bu raporun verildiği haberde, bağlantılı bir başka gelişme daha yer alıyordu. Buna göre, Rusya Yüksek Mahkemesi, Fethullah Gülen grubunun Rusya'daki bütün faaliyetlerini 2011'de yasakladı, bu kapsamda Gülen okullarının kapatılmasına karar verdi. Rusya'nın önde gelen kuruluşlarından Yakın Doğu Enstitüsü de Gülen örgütünün CIA'nın dünya çapında kullandığı paravanı olduğunu iddia etti.
TELEFON DİPLOMASİSİ İLE UZAKTAN YÖNETİM
İnternette yayınlanan telefon görüşmelerinden, Gülen'in bir dini cemaat liderinden farklı kişiliğe sahip olduğu, adeta bir devlet başkanı gibi aktif temaslarda bulunduğu, birçok ünlü iş adamı, bürokrat ve siyasetçiyle yakın ilişkilerde olduğu ve ABD'den telefon diplomasisi ile Türkiye içerisindeki paralel yapılanmayı bizzat kendisinin takip ettiği görülüyor.
Gülen, telefonla verdiği talimatlarda Mustafa Koç'a yönelik TÜPRAŞ mali denetimini ve cemaate bağlı BANK ASYA'ya yönelik olası devlet müdahalesini engellemek için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ile diğer devlet kurumlarındaki cemaat çalışanlarını devreye sokabileceklerini belirtmektedir.
HAKİM VE SAVCILAR PARALEL YAPILANMAYI DOĞRULADI
Yine geçtiğimiz günlerde iki basın organında yayınlanan haberlere göre, isimlerini vermek istemeyen savcı ve hakimler o gazetelere açıklamalar yapmış, paralel devlet iddialarını doğrulamışlardır.
Akşam gazetesinde 8 Ocak 2014 tarihinde “Paralel devlet ister hakim-savcı uygular” başlığı ile yayınlanan haberde; (http://www.aksam.com.tr/guncel/paralel-devlet-ister-hakimsavci-uygular-c2/haber-274767) Ergenekon, Balyoz gibi asrın davalarında önemli kararlara imza atan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir hakimin şok iddialarına yer veriliyordu. Haberde, mesai arkadaşlarının paralel yapıya nasıl hizmet ettiğini anlatan hakimin halen önemli bir mahkemenin başkanlığını yaptığı ileri sürülüyordu.
Star gazetesinde 27 Aralık 2013 tarihinde “Savcıların isyanı” başlıklı haberde; (http://haber.stargazete.com/politika/savcilar-isyanda/haber-821555) isimlerinin yazılmasını istemeyen bazı hakim ve savcıların iddialarına yer veriliyordu. Buna göre, devlet içinde paralel yapı oluşturan örgüt, kendilerinden olmayan hakim ve savcılara baskı yapıyor, çeşitli politik operasyonlar için vize alıyor ve istedikleri tutuklama kararlarını çıkarttırıyor. Haberde, devlet içinde paralel otorite oluşturarak yeni bir yapılanmaya giden ve hükümeti devirme amacını taşıyan örgütün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde hakim ve savcıları çalışamaz duruma getirdiği iddia ediliyordu. Adliyede görev yapan savcı ve hakimleri isyan ettiren paralel baskının, ‘seçim ayarlı operasyon’ sonrası doruğa ulaştığı, başta soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları olmak üzere, paralel yapıya yakın olarak bilinen hakim-savcıların kendilerinden olmayan meslektaşlarına “Bizden olun, yoksa sürülürsünüz” baskısı uygulayarak mahkemelerden istedikleri kararları çıkarttıkları öne sürülüyordu.
Bu iki haber, kaynaklarının halen görevde olan yargı çalışanları olduğu iddiası nedeniyle çok önemlidir. Haberi yapan sorumlulardan hareketle o kişilere ulaşılıp tanık olarak ifadelerine başvurulma yoluna gidilebilir.
Bu haberlerin dışında, bizzat eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin tarafından da önemli bir iddia dile getirilmiş bulunmaktadır. Buna göre; 30 Aralık 2013 tarihinde açıklamaları basında yayınlanan Şahin, Yargıtay'da görevli bir kişinin Fethullah Gülen'e, adını vermediği bir işadamıyla ilgili kararı gönderdiğini anlatmaktadır. Şahin, Gülen'in bunun üzerine "Adalet neyi gerektiriyorsa ona göre karar verin" diye cevap verdiğini ifade ederek, şöyle konuşmaktadır:
“Cemaat; Fethullah Hoca cemaati dediğimiz bizlerin kardeşleri. Ancak acaba yargı içinde bu cemaate sempati duyanlar, bir takım yargıçlar bu projede görev üstlenmiş olabilirler mi? Buna ihtimal verebilir misiniz? Burada ilk defa açıklıyorum. Bu haberi aldığımda uzun süre düşündüm, inanmak istemedim, araştırdım, soruşturdum ve doğru olabileceği kanaatine vardım. Önemli bir holdingin başında bulunan bir kişi hakkında bir ceza davası var ve mahkum olmuş. Dosya Yargıtay'a gelmiş. Yargıtay'da 'Cemaatin imamı' diye nitelendirilen kişi, “ismi bende saklı” kendisini tanıyorum. Bu önemli kişinin dosyası ile ilgili ne karar verilmesi gerektiği hususunu dosyanın kısa bir özeti ile birlikte Pensilvanya'ya göndermiştir. Bir savcı, bir hakim böyle bir şey yapabilir mi? diye sordum kendime kafam hafızam kabul etmedi. Ama araştırdığımda maalesef bunun doğru olduğu kanaatine vardım. Kamuda görevli bir takım işgüzarlar var. Hoca efendi, 'Adalet neyi gerektiriyorsa ona göre karar verin' demiş. Allah razı olsun. Ama oraya sempati duyan bir takım kamu görevlileri maalesef belki yaranmak, belki başka nedenlerle bu tür yanlışlıklar yapabiliyor. Bu işin de öyle bir iş olduğunu düşünüyorum.”
Şahin’in bu şok açıklamaları üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2 Ocak 2014 tarihinde bir soruşturma başlatılmış bulunmaktadır. (http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5768) Bu soruşturma kapsamında Mehmet Ali Şahin’den bildiklerini kendilerine iletmesi istenmiş, Şahin de Yargıtay’da olduğunu öne sürdüğü “Cemaat imamı”nın ismini, gizli damgalı bir zarfla 20 Ocak 2014 tarihinde Yargıtay Başkanlığı’na ilettiğini açıklamıştır. (http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25613132.asp)
GÜLEN’DEN SEKS KASETİ AÇIKLAMASI
Bir başka somut bulgu da; Fethullah Gülen’in, geçtiğimiz haftalarda internette yayınlanan bir sohbetinde “yüksek bir zatı gece bir alüfte (fahişe) ile buluşmaya giderken aradığını ve olası bir komplodan kurtardığını” söylemesidir.
Bilindiği gibi Türkiye’de son yıllarda ve yine son aylarda, çeşitli siyasi kişiliklere yönelik olarak internet yoluyla seks kasetleri yayınlanmaktadır. CHP eski lideri Deniz Baykal ile MHP’li bazı milletvekillerine yönelik kasetlerin yayınlanması birkaç yıl önce hem Türkiye’nin gündemini hem de ilgili kişilerin itibarını sarsmıştır. Benzer bir durum son haftalarda yine yaşanmaktadır. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ile Sabah gazetesi yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’ya yönelik seks kasetleri geçtiğimiz haftalarda yayınlanmıştır. Bu kasetlerin montaj olduğu da çok geçmeden anlaşılmıştır. İlgili kişiler bu konuda açıklama yapmışlardır. Başkasına ait olduğu halde montaj yapılmak suretiyle, belirtilen kişilere ait olduğu iddiasıyla yayınlanan görüntüler, hem gündemi hem de bahsi geçen kişilerin itibarını sarsmıştır. Bu kasetlerin yayınlanmasındaki amacın, Türkiye siyasetini illegal yollarla dizayn etmek olduğuna kuşku duyulmamaktadır. Halen CHP eski lideri Deniz Baykal’ı hedef alan kaset soruşturması bilindiği kadarıyla devam etmekte ve Türkiye kamuoyunu sık sık meşgul etmektedir.
Fethullah Gülen, konuşmasında, böyle 10 olay daha sayabileceğini belirtmektedir. Gülen’in tüm bu sözlerinden, kendisinde kaset komplocularına götürecek çok somut bilgiler olduğu anlaşılmaktadır. Bu suç duyurusundaki diğer bulgularla bir arada düşünüldüğünde Gülen’in bizzat o kaset komplolarını düzenleyen yapılanmayla örgütsel bir bağlantısı olabileceği şüphesi ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla kaset konusundaki Gülen’in açıklamalarına dayanan bulgular da bu suç duyurusu kapsamına delil olarak alınmalıdır.
ESKİ EMNİYETÇİLERİN AÇIKLAMALARI
Paralel devlet yapılanmasının varlığı ve başında Fethullah Gülen’in yönetici olarak bulunduğu şüphesine dair iki somut bulgu daha aktarılabilir.
İlki, eski Edirne Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın basına yansıyan bilgileridir. “Haliç’te yaşayan Simonlar” kitabıyla bu konudaki bilgilerinin bir kısmını kamuoyuna aktarmış bulunmaktadır.
Bir diğeri ise, yine bir başka eski emniyet mensubuna ait bilgilerdir. Paralel devlet yapılanmasını 1999'da ilk kez resmi kayıtlara geçiren dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral, “15 Mart'ta raporu İstihbarat Daire Başkanlığı ile Teftiş Kurulu'na gönderdik. Panik oluştu. 18 Mart'ta Gülen ABD'ye gitti” demektedir.
Cevdet Saral’ın 15 Ocak 2014 tarihinde bir gazetede önemli olabilecek açıklamaları yayınlanmıştır. (http://yenisafak.com.tr/roportaj-haber/rapor-yazdim-abdye-gitti-16.01.2014-607809) Buna göre; Saral, 1999 yılında Fethullah Gülen Hareketi'nin devlet içindeki yapılanmasını ve amaçlarını içeren bir rapor hazırladı. İmza attığı raporun ardından Saral'ın hayatı, soruşturma ve davalarla altüst oldu. 'Gülen Cemaati'nin devlet içindeki paralel yapılanmasını ilk kez deşifre eden ve devlet kayıtlarına geçiren Saral, 90'lı yıllarda cemaatin MİT, Emniyet ve TSK'ya sızmak istediğini ortaya koymuştu.
Röportaj şeklindeki haberde, Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü Yardımcılığı ve Ankara Emniyet Müdürlüğü görevlerinde bulunan Cevdet Saral'la hazırlamış olduğu raporun, cemaatin devlet içindeki yapılanmasının ve 17 Aralık operasyonun perde arkasının konuşulduğu belirtilmektedir. Saral’ın, paralel devlet olarak tartışılmakta olan son haftalardaki tehlikenin 'paralel devletten de öte' olduğuna dikkat çektiği vurgulanmaktadır.
P2 LOCASI İLE BENZERLİK
Yukarıda açıklanan eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in iddiaları ile özellikle Fethullah Gülen’in basına yansıyan telefon görüşmeleri, paralel devlet yapılanmasının varlığını ve tepesinde de Fethullah Gülen’in bulunduğu şüphesini güçlendirmektedir. Fethullah Gülen’e ait olan ve isimlerin dahi zikredildiği telefon görüşmelerinden cemaatin tüm devlet kurumlarında hemen her düzeyde örgütlendiği ve devletin değil cemaatin menfaatleri için bu kişilerin devreye sokulduğu anlaşılmaktadır. Organize şekilde işleyen bu gizli yapılanmanın, kamuoyunun ve onun yasal temsilcisi olan devletin menfaatlerine aykırı hareket ettiği açıkça anlaşılmaktadır. Telefon görüşmesinden, bu yapılanmanın kendisi aleyhine haber çıkmaması için basın yöneticilerine baskı uyguladığı da anlaşılmaktadır.
Paralel Devlet yapılanması da denilen bu yapılanmanın, İtalyan 'P2 Mason Locası' ile büyük bir benzerlik taşıdığı gözlenmektedir. Eski bir yapılanma olan İtalyan P2 Mason Locası, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’lilerin emrine girdi. Loca, Amerikan merkezi istihbarat teşkilatı CIA ile birlikte çalışmaya başladı. Yeni lider Licio Gelli 1969 yılında Locanın yönetimine geldiğinde P2’yi alışılmışın dışında bir yola başvurarak örgütledi. Loca'nın yeni üyelerini iş dünyasının ileri gelenlerinden, bürokratlardan, gazetecilerden, hakimlerden ve istihbaratçılardan seçti. Loca lideri Licio Gelli, perde gerisinden adeta bir devlet başkanı gibi İtalya'yı yönetiyordu. Ülkedeki nüfuzu sayesinde siyasetten yargıya ekonomiden diğer tüm alanlara kadar yöneticiler Gelli ile temas halindeydi. CIA ile yakın ilişkide olan P2 bir süre sonra İtalya’yla yetinmedi; Arjantin, Brezilya ve Uruguay’da da örgütlenmeye başladı. Hikayesi uzun olan Loca'nın bir paralel devlet yapılanması olduğu ve İtalya'yı perde gerisinden yönettiği, 1990 yılı sonunda patlak veren ve tüm Nato ülkelerini sarsan Gladio skandalı ile ortaya çıktı.
HERŞEYİ YÖNETEN KİŞİ GÜLEN
Telefon görüşmelerinden çıkan bir sonuç da, bazılarının ileri sürdüğü gibi Gülen'in olan bitenden haberdar olmadığı ve birilerinin cemaat adına hareket ederek Gülen'i zor durumda bıraktığı iddiasının geçersiz olmasıdır.
ATAMALARA BEDDUA VE MEKTUP TEPKİSİ
Gülen'in geçtiğimiz haftalarda ortaya çıkan beddua videosu ile Cumhurbaşkanı Gül'e gönderdiği mektubu da şüpheleri güçlendiren diğer somut bulgulardır. Beddua videosunda Gülen, yolsuzluk soruşturmalarının hükümetin müdahalesi ile durdurulmasına ve emniyetteki atamalara çok sert tepki göstermekte, tüm kamuoyunu şok eden el kol hareketleri yaparak içten bedduada bulunmaktadır. Gülen’in Cumhurbaşkanı Gül'e gönderdiği ortaya çıkan mektupta emniyetteki atamaları eleştirmesi de özellikle dikkati çekmektedir. Bir cemaat lideri acaba niçin emniyet atamalarını eleştiren bir mektubu cumhurbaşkanına göndermiştir?.. Niçin atamalarla ilgili beddua etmektedir?..
Diğer sayılan bulguların yanında Gülen'in ortaya çıkan bu bir kaç telefon görüşmesi dahi "paralel yapılanma" iddialarının doğru olduğunu göstermeye yeterlidir. Somut isimlerin de verildiği bu görüşmelerin ayrıntılarında cemaatin BDDK ya da diğer devlet kurumlarında nasıl örgütlendiği ve bu yapılanmanın devletin menfaatlerine değil cemaatin menfaatleri uğruna nasıl harekete geçirildiği çarpıcı şekilde gözlenmektedir. Bunlar, paralel devletin perde gerisinde neler yapabileceğine dair çarpıcı örnekleri teşkil etmektedir.
Bu somut bulgular kamuoyunun aklına korkunç bir şüpheyi de sokmaktadır: Acaba şu ana kadar Türkiye'de devlet icraatlarından hangisi gerçekte devlete aittir?.. Hangileri yasal devletin hangileri paralel devletin eylemleridir?.. Paralel devletin hangi icraatları olmuştur?.. Ekonomi alanında, siyaset alanında, yargı alanında ve diğer tüm alanlarda hangi örtülü paralel eylemler gerçekleşmiştir?.. Paralel devlet hangi davalara, hangi ekonomik kararlara ve benzerlerine müdahale etmiştir?.. Paralel devlet icraatları olmasaydı acaba Türkiye nasıl bir ülke olurdu?.. Türkiye'de son durum ne olurdu, geçmişte neler yaşanmış olurdu?..
Çok basit gibi görünen bu bir kaç soru aslında şu korkunç şüpheyi göstermektedir: Biz aslında hangi devlette yaşıyoruz. Görünen Türkiye Cumhuriyeti mi, yoksa Paralel Türkiye Cumhuriyeti mi?..
Bu korkunç şüphenin somut bulgularla ortaya çıkmış olması, bu suç duyurusunun ivedilikle işleme alınıp soruşturma başlatılmasını gerekli kılmaktadır.
HASSAS OPERASYONLAR
Arkasında bir cemaatin yer aldığı paralel yapılanma iddiaları, daha eski tarihlerde de Türkiye’de gündeme gelmiştir. En yakın tarihten bir örnek olarak 7 Şubat 2012 tarihindeki MİT gözaltıları krizi verilebilir. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, "Ben siyasi hayatıma da mal olsa terörü bitireceğim, yeter ki şehit gelmesin analar ağlamasın" diye çırpındığı bilinirken, bu yapılanmanın, 7 Şubat 2012'de harekete geçtiği ve "MİT yetkilileri KCK'ya sızarak bombalama eylemleri yapıyor, terörü kışkırtıyor" diye bir suçlama ile, bu suça dair kurgulanmış delillerle dolaylı olarak Başbakan Erdoğan'a “terörü azdıran Başbakan” lekesini sürmeye çalıştığı iddia edilmektedir. Bu başarıldığında Erdoğan en hassas bir yerinden vurulmuş olacaktır.
Aynı iddialar kapsamında, 17 Aralık 2013 ve devamı operasyonlarda ise Erdoğan ve hükümetinin bir başka hassas yerinden, yolsuzluk üzerinden vurulmaya çalışıldığı ileri sürülmektedir. Operasyonlar kamuoyunda istedikleri algıyı oluşturursa bir kaç ay sonra yapılacak seçimlerde hükümete en azından büyük oranda bir oy kaybı yaşatacaklarını hesaplamaktadırlar. Operasyonların devamı için bu bile hayati önem arz etmektedir. Bunların üstüne kıvamına getirip bir de Başbakan Erdoğan gözaltına alınabilirse bu yapılanmanın hedefine daha da yaklaşacağı ileri sürülmektedir. Buna göre, bu amaca ulaşmak için zaten dış ve iç odaklar da hazırdır. İmparatorluğun çöküşünü heyecanla bekleyen yabancı ülkeler ve büyükelçileri vardır.. O bekleyenlerin, Gülen'in Pensilvanya'da oturum alabilmesi ve kalmaya devam etmesi için bir bedel alıyor olabileceklerini ileri sürülmekte, bunun bedelsiz gerçekleşmesinin mümkün olmadığı savunulmaktadır. Bu görüşü savunanlar buna dayanak olarak bu suç duyurusunda kaynaklarıyla da belirtilmiş olan MEMRI raporuna ve o raporda iki istihbarat yetkilisinin mektubu sonrası ABD mahkemesinin “Gülen’in ABD menfaatlerine çalıştığı” hükmüne vardığı iddiasını göstermektedirler.
“P2 Mason Locası” ile “Gülen” paralel devlet yapılanmalarının benzerliği.. Her iki yapılanmanın uluslararası genişleme çabası.. Her iki yapılanmanın ABD ile bağlantısı.. Bu şüpheler nedeniyle cemaatin Rusya'da yasaklanmış olması..
Bunlar, Gülen liderliğindeki paralel devletin varlığı şüphesini güçlendiren diğer bulgulardır.
Sonuç olarak, bir paralel yapılanmanın var olduğu ve tepesinde de yönetici olarak Fethullah Gülen’in bulunduğu şüphesi her geçen gün daha da çoğalan somut delillerle güçlenmektedir. Bu konuda acilen bir soruşturma başlatılmalıdır. Varsa ilgili kişiler tespit edilip en ağır cezalara çarptırılmalıdır. Bu yapılanmanın tüm hükümetler ve faaliyette bulunduğu ülkeler için ortak bir tehdit olduğu görülmeli, siyasi kazanımlar sağlama fırsatçılığı bir yana bırakılarak bu tehlikeye karşı ortak bir tavır gösterilmelidir.
Bu örgütsel yapılanmayla bağlantısı olduğuna dair güçlü somut bulgular bulunan diğer iki kişi olarak da gazeteciler Mehmet Baransu ile Emre Uslu sayılabilir. Zira bu kişiler hakkında çeşitli savcılıklara geçtiğimiz haftalarda somut deliller gösterilerek çeşitli suç duyuruları yapılmıştır. (Evrak Kayıt nolar: 2013/822 ve 2013/11954) Buna dair internet linkleri, deliller kısmında da belirtilmiştir. Bu şahıslar, gazetecilik faaliyetinin ötesine geçtikleri ve bahsi geçen yapılanmayla bağlantılı olduklarını düşündüren bu güçlü somut bulgular nedeniyle suç duyurumuzda şüpheliler arasında gösterilmiştir. Yine bahsi geçen o suç duyurularında ayrıca paralel yapılanmayla ilgili çok sayıda somut başka bulgular da gösterilmektedir. Dolayısıyla o bulguların da bu suç duyurusunun delilleri arasına konulmasında gereklilik bulunmaktadır.
DELİLLER: Tüm yasal deliller, tanıklar, Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı 1999/420 hazırlık numaralı soruşturma dosyasındaki deliller, Adapazarı Cumhuriyet Başsavcılığı Evrak Kayıt no: 2013/11954 suç duyurusu, Geyve Cumhuriyet Başsavcılığı Evrak Kayıt no: 2013/822 suç duyurusu, bilahare tarafımızca dosyaya sunulacak diğer deliller ile aşağıda verilen haberler ve kitaplar:
“Gülen'in skandal ses kaydı ortaya çıktı”, http://www.takvim.com.tr/Guncel/2014/01/13/gulenin-skandal-ses-kaydi-ortaya-cikti
“Paralel devlet ister hakim-savcı uygular”, http://www.aksam.com.tr/guncel/paralel-devlet-ister-hakimsavci-uygular-c2/haber-274767
“Savcıların isyanı”, http://haber.stargazete.com/politika/savcilar-isyanda/haber-821555
“Rapor yazdım ABD'ye gitti”, http://yenisafak.com.tr/roportaj-haber/rapor-yazdim-abdye-gitti-16.01.2014-607809
“Hanefi Avcı, Haliç'te Yaşayan Simonlar”, Angora Yayıncılık, Yayın Yılı: 2010, 608 sayfa, ISBN:9752870758 (http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=566606)
“Fethullah Gülen'den ''kaset'' Yorumu”, http://www.youtube.com/watch?v=dEP9I0OsVvI
“ABD Yargısı: Gülen, menfaatimize”,http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5775
“Diğer ülkelere paralel uyarı”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5798
“Koç suç duyurusunda şok iddia”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5797
“İşte paralel suç delilleri”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5796
“Paralel Yapı = P2 Locası”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5794
“‘İmam’ zarfta”, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/25613132.asp
“Yargıtay´a Pensilvanya onayı”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5764
“Yargıtay İmamı´na soruşturma”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5768
“İşte ´Adli Cunta´nın delili”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5742
“Operasyonlara suç duyurusu”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5745
“Adli Cunta için suç duyurusu”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5741
“Taraf´a suç duyurusu”, http://www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5720
NETİCE-İ TALEP: Yargı, Emniyet ve diğer devlet kurumlarında birbiriyle bağlantılı olan illegal bir örgütsel yapılanmanın devletin makamlarını ve imkanlarını illegal şekilde kullanarak meşru yollarla seçilmiş hükümeti yıpratmak ve devirmek için yasadışı faaliyette bulunduğu ve bu yapılanmanın en tepesinde yönetici olarak Fethullah Gülen’in bulunduğu şüphesi söz konusudur.
Taraf gazetesi sorumluları ile Mehmet Baransu ve Emre Uslu’nun da aynı örgütsel yapılanmada görev aldıkları şüphesi de bulunmaktadır.
Bu yapılanmanın; yalan ve çarpıtma haberler yaparak yayın yoluyla kamuoyunu yanıltmaya çalışmak, dini duyguları istismar ederek, cemaat, dershane ve yolsuzluk operasyonları tartışmalarını manivela olarak kullanarak, 17 Aralık’ta başlayıp devam eden yolsuzluk operasyonlarını usulsüz şekilde ve kurgulanmış olabilecek delillerle başlatıp yürütmek, hükümeti devirmeye çalışmak, toplumda iç çatışma ve kaos oluşturmaya çalışmak, seçilmiş meşru hükümete karşı devletin makamlarını ve imkanlarını illegal şekilde kullanarak ve açıklanması yasak olan gizli belgeleri çarpık bilgilerin eklenmesiyle yayınlayarak yıpratmaya çalışmak, Türkiye’de kaos çıkarmak, halkı kin nefret ve düşmanlığa sevketmek, anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs etmek ve edenlere yardım etmek, yasama yürütme ve yargının faaliyetlerini engellemek, hükümete ve onun nezdinde onu seçen kamuoyu kesimlerine tehdit ve şantaj yöneltmek, hukuka ve kanunlara alenen uymamak ve uymamayı teşvik etmek, çıkar amaçlı organize suç örgütü kurmak yönetmek ve üye olmak, kaosa sebep olmak, insanları korkutmak, ekonomik ve toplumsal krizlere sebebiyet vermek, insanlığa karşı işlenen suçlardan (TCK 77) olan topluma karşı baskı, travma işkence yapmak (TCK 327-328-329-336), görevi kötüye kullanmak suçlarını işlediği kanaatindeyiz.
7 Şubat 2012 tarihinde meydana gelen 5 MİT yetkilisinin gözaltına alınması girişiminin de bu suç duyurusuna konu olan aynı yapılanmanın daha önceki bir faaliyeti olduğu şüphesi söz konusudur. Bu itibarla o olayın da suç duyurusu kapsamına alınması isabetli olacaktır.
Kanaatimizce yasadışı iş çevirenler yalana, tehdit ve şantaja, yasaya saygılı olanlar ise yasalara müracaat ederler. Bu nedenle biz bu suç duyurusunu yapmış, kamuoyunun temsilcisi olan savcılık makamına müracaat ederek bizim adımıza somut bulgularla ortaya konulmuş olan bu şüphe ve suçları soruşturmasını beklemekteyiz.
Bahsi geçen şüphelerin aydınlatılmasını, yapılanmanın ve o yapılanmada yer alan şüphelilerin tespit edilmesini, bu kişilerin belirtilen suçlar ve tespit edilebilecek diğer suçlardan ve bu suçlara uygun yasa maddelerinden soruşturulmasını, yargılanmasını ve cezalandırılmasını arz ve talep ederiz.
Tarih: 23 Ocak 2014
İsim: Abdullah HARUN
MİLLİ İRADEYİ SAVUNANLAR PLATFORMU (MİSAP)
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(23 Ocak 2014, 11:20), son güncel.: (24 Ocak 2014, 12:16)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: