Oral Çalışlar: Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde yer alan bazı bilgi ve belgelerin Kıbrıs´la ilgili olması, Kıbrıs´ta hareketlenmeye sebep oldu. KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, Ergenekon iddianamesi kapsamındaki belgeler içinde yer alan ve Kıbrıs´taki seçimlere yapılan müdahaleyle ilgili veriler içeren bilgi ve belgelerin incelenmesi amacıyla KKTC Başsavcılığı´na başvuruda bulundu. Soyer, bu bilgi ve belgelerin internetteki İddianame içinde yer almadığını, kendisinin talebi üzerine resmi makamlarca gönderildiğini dile getirdi. Kıbrıs´ın yakın tarihini bilenler, bu başvurunun ve ortaya çıkan bilgi ve belgelerin yeni bir duruma işaret ettiğini anlamışlardır. Kıbrıs´ın yakın tarihi yasadışı faaliyetlerle, hukuk dışı müdahalelerle doludur. Kıbrıs adeta ´yasadışı eylem ve örgütlenmelerin adası´ gibidir. 1996 yılında öldürülen gazeteci Kutlu Adalı´nın katili hala bulunamadı. Nüfusu birkaç yüz bin olan ve 40 bin Türk askerinin denetim altında tuttuğu bir adada, adanın tanınmış bir gazetecisi öldürülüyor ve katil bulunmuyor. ´Garip´ bir durum. Zaten, Kıbrıs´ın yakın tarihine baktığınızda aydınlanmamış, üzeri küllenmiş birçok başka cinayetle daha karşı karşıya gelirsiniz. Soyer´in başvurusu, bu adanın acılarla ve karanlıklarla dolu tarihinin kapağının kaldırılması olarak da kabul edilebilir.
Kıbrıs´ta Ergenekon ya da kontrgerilla
Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde yer alan bazı bilgi ve belgelerin Kıbrıs´la ilgili olması, Kıbrıs´ta hareketlenmeye sebep oldu. KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer, Ergenekon iddianamesi kapsamındaki belgeler içinde yer alan ve Kıbrıs´taki seçimlere yapılan müdahaleyle ilgili veriler içeren bilgi ve belgelerin incelenmesi amacıyla KKTC Başsavcılığı´na başvuruda bulundu. Soyer, bu bilgi ve belgelerin internetteki İddianame içinde yer almadığını, kendisinin talebi üzerine resmi makamlarca gönderildiğini dile getirdi. Kıbrıs´ın yakın tarihini bilenler, bu başvurunun ve ortaya çıkan bilgi ve belgelerin yeni bir duruma işaret ettiğini anlamışlardır. Kıbrıs´ın yakın tarihi yasadışı faaliyetlerle, hukuk dışı müdahalelerle doludur. Kıbrıs adeta ´yasadışı eylem ve örgütlenmelerin adası´ gibidir. 1996 yılında öldürülen gazeteci Kutlu Adalı´nın katili hala bulunamadı. Nüfusu birkaç yüz bin olan ve 40 bin Türk askerinin denetim altında tuttuğu bir adada, adanın tanınmış bir gazetecisi öldürülüyor ve katil bulunmuyor. ´Garip´ bir durum. Zaten, Kıbrıs´ın yakın tarihine baktığınızda aydınlanmamış, üzeri küllenmiş birçok başka cinayetle daha karşı karşıya gelirsiniz. Soyer´in başvurusu, bu adanın acılarla ve karanlıklarla dolu tarihinin kapağının kaldırılması olarak da kabul edilebilir.
Özel Harp Dairesi (ÖHD) ülkemizin yakın tarihinin üzerinde en çok tartışılan örgütü. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, böyle bir örgütün varlığından tesadüfen haberdar olmuştu... Dönemin Genelkurmay Başkanı Semih Sancar Özel Harp Dairesi için Ecevit´ten para isteyince ortalık karışmıştı. Anlaşıldığı kadarıyla, o tarihe kadar ordu içindeki bu örgütlenmeyi ABD finanse etmişti. ABD parayı kesince sorun olmuş ve örgüt ortaya çıkmıştı. İşte sözü edilen Özel Harp Dairesi, Kıbrıs´ta Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) adı verilen örgütü yönlendirmiş, silahlandırmış, Kıbrıs Türk kesimini yönlendirmişti. Kıbrıs´taki birçok bilinmeyen karanlık olayın arkasında da TMT´nin ve tabii ki Özel Harp Dairesi´nin rolü olduğu bilinir.
Kıbrıs´ta uzun yıllar iktidarı Türkiye belirledi. ´Türkiye belirledi´ cümlesi bile durumu yeterince tanımlamıyor, Kıbrıs´taki iktidarın belirlenmesi konusunda doğrudan askerlerin belirleyici oldukları biliniyor. Zaten bunu açıkça ifade etmekten çekinmiyorlar. İlk kez, Mehmet Ali Talat´ın Başkanı olduğu Cumhuriyetçi Türk Partisi´nin (CTP) iktidar adayı olmasıyla durum karıştı. Çünkü CTP, Denktaş´a ve askerlere rağmen Kıbrıs´ta çözümden yanaydı ve açıktan bunu savunuyordu. Anlaşılıyor ki, Ergenekoncular CTP´yi iktidar yapmamak amacıyla harekete geçmişlerdi. Ergenekon belgelerine göre; birtakım karanlık kişiler, milyonlarca dolarlık maddi güçten de yararlanarak, adadaki seçimi yönlendirmek amacıyla çalışmalar yapmışlardı. Bu arada ilginç bir gelişme daha olmuş, Türkiye´deki söz sahipleri Denktaş´ı da yaşlandığı gerekçesiyle tasfiye etmek ve yerine Derviş Eroğlu´nun geçirmek istemişlerdi. Ancak o gelişmeleri hatırlayanlar bilir ki, Derviş Eroğlu, Denktaş´ın karşısına çıkmaması yolunda Türkiye´den sert bir uyarı almış ve geri çekilmişti. Denktaş şimdi ´ben de mağdurum´ diyor. O kadar da değil. Unutmayalım ki, Kıbrıs´ta çözüm olmasın ve Annan Planı kabul edilmesin diye Denktaş, Türkiye´yi karış karış dolaşmış, askerleri bu meseleye müdahale etmeleri konusunda teşvik etmişti.
Özden Örnek´in günlüklerinde geçen darbe girişimlerinin en önemli gerekçelerinden birisi, Kıbrıs´ta çözümün önünü kesmekti. Bu yolla Türkiye´nin Avrupa Birliği üyeliğinin de önü kesilmiş olacaktı. O yıllarda Denktaş´ın danışmanı Prof. Mümtaz Soysal bu amaçlarını açıkça ifade etmekten çekinmiyordu. New York´ta Annan Planı´nın imzalanması konusunda direnen Denktaş ve ekibi son dakikaya kadar Türkiye´den bir asker bildirisi beklemişlerdi. O bildiriyi yayınlaması beklenen generallerin bir kısmı bugün Ergenekon davasında yargılanıyor, bir kısmının hakkında da dava açılması gündemde. Kıbrıs´taki Ergenekon sorunu derin bir sorundur. Bir kontr-gerilla sorunudur. Kıbrıs, Türkiye´deki birçok yasadışı faaliyetin örgütlendiği bir yerdir. Başbakan Soyer´in başvurusu, bir küflü tarihin kapağının açılması olarak görülebilir. Bu küflü tarihe ilişkin söylenecek çok şey var. Ergenekon davasında bu çok yeni bir aşama. Bütün gelişmeleri etkileyecek kadar önemli.
´Ergenekon´un Kıbrıs uzantısı´ konulu manşetlerimiz
(11 Nisan 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: