28 Şubat davasında 38. duruşma başladı. Duruşmaya, tutuksuz sanıkların savunmalarıyla devam ediliyor.
26.11.2013 12:02 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 5'i tutuklu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 38. duruşması başladı.
Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, bu duruşmaya da katılmadı.
Üye Hakim Süleyman Köksaldı, sanıkların yoklamasını aldı.
SANIK HAKKI KILINÇ'IN SAVUNMASI
Duruşmada daha sonra, dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Başkanı emekli Korgeneral Hakkı Kılınç'ın savunmasının alınmasına geçildi.
Hakkı Kılınç, 28 Şubat’ın darbe olmadığını söyledi. Kılınç, “BÇG’nin darbeye teşebbüs ettiği söyleniyor. Ortada ne muhtıra var ne plan. Ben muhtırasız darbe görmedim. Darbe için plan yapılır. Plana göre herkes üstüne düşeni yapar. 28 Şubat’ta ne muhtıra var ne plan. Böyle darbe olmaz.” dedi.
İddianamedeki suçlamaları kabul etmeyen Kılınç, “Erbakan hayatta olsaydı böyle bir dava açılmazdı. Benim şansızlığım Necmettin Erbakan’ın hayatta olmayışıdır.” ifadelerini kullandı.
Hakkı Kılınç, savunmasında, 28 Şubat sürecinde, "irticanın tehdit olarak görülmesi" üzerine, hükümetin yayımladığı genelge doğrultusunda, birçok kurumda birimler, çalışma grupları kurulduğunu kaydetti.
Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) da bu kapsamda kurulduğunu belirten Kılınç, o dönemde Jandarma Genel Komutanlığında harekat başkanı olduğunu, verilen emir üzerine bazı toplantılara katıldığını söyledi.
Toplantılarda doküman çalışmaları yapmadığını savunan Kılınç, savcılığın yürüttüğü soruşturma kapsamında kendisine gösterilen belgelerde de isminin yer almadığını kaydetti.
"Hangi cebir ve şiddetle hükümeti devirmişim yada devirmeye teşebbüs etmişim, hangi görevini engellemişim anlamıyorum" diyen Kılınç, iddia edilen suçla ilgisinin bulunmadığını savundu.
Müştekilerin önemli bir bölümünün 28 Şubat döneminden önce "haksızlığa uğradığını" söylediğini ifade eden Kılınç, BÇG'nin 10 Nisan 1997'de kurulduğunu, BÇG'nin, mağduriyetlerle bir ilgisinin bulunmadığını iddia etti.
28 Şubat'ta ne muhtıra ne de bir darbe planının olduğunu ifade eden Kılınç, "Biz askerler bir operasyon ya da faaliyet yapacağımız zaman önce bir plan hazırlar, kim ne yapacak bunu belirleriz. Sonra faaliyet başlasın deriz ve herkes görevini yapar. 28 Şubat'ta böyle bir plan yok, çünkü 28 Şubat'ın amacı darbe yapmak değildir" dedi.
"Başbakanlık görevini Tansu Çiller'e ben mi vermedim?" diyen Kılınç, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Bütün bunların BÇG ile ne ilgisi var? Sayın Demirel, Başbakanlık görevini Tansu Çiller'e verseydi, darbeden bahsedilecek miydi? Hayır.
BÇG'nin hükümet devirmek gibi bir amacı yoktu, kesinlikle olmamıştır. Hiçbir yasa dışı faaliyetim olmadığı, 42 yıllık meslek hayatım terör ve suçlularla geçtiği halde, 30 yıl süreyle bu güzelim ülkemize kan kusturan, milyarlarca lira zarara sokan, çoluk çocuk demeden katleden bir örgütün başıyla, aynı suç ve cezayla yargılanmam beni kahrediyor. Bunu başta beni tanıyanlar olmak üzere yüce Türk milletinin takdirine bırakıyorum."
Kılınç'ın savunmasını tamamlarken duygulandığı görüldü.
-Çapraz sorgu-
Savunmasını tamamlamasının ardından, Kılınç'ın sorgusuna geçildi. Üye Hakim Hakan Oruç'un, "BÇG toplantılarına Jandarmanın temsilcisi olarak katılıyordunuz. Jandarmaya ne bilgiler geliyordu, neler sunuyordunuz?" sorusuna Kılınç, "Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığının genelgesi doğrultusunda birliklerden bilgiler gelmiştir" dedi.
Oruç'un, "Somut olarak ne bilgiler geliyordu?" sorusunu Kılınç, "Tam hatırlamıyorum ama izinsiz Kuran kursları açıldıysa ya da devrim kanunlara aykırı faaliyet yapıldıysa bunlar geliyordu" cevabını verdi.
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in, "İddianamedeki belgelerde Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) içinin temizlenmesi ibareleri geçiyor. TSK'dan atılmalarda, bu belgelerle bir ilişki kuruyor musunuz?" sorusuna Kılınç, "TSK'da kurallara uymayanlar gönderilebilir. O dönemin tehdidi irticaydı" yanıtını verdi.
-"JİTEM sorusuna mahkeme başkanından tepki"-
Müşteki avukatlarından Hüsnü Tuna'nın, "Kriz masasında isminiz geçiyor, bu masa hangi amaçla kuruldu?" sorusuna Kılınç, "Kriz masası toplantısı istihbarat başkanlarının katılabileceği bir toplantı. Kriz yönetimiyle ilgili değil. Başbakanlık genelgesi çerçevesinde oluşturulmuş bir masa bu. Bu bir karargah çalışma birimi" cevabını verdi.
Tuna'nın, "BÇG'nin eylem planında siyasi partilerin takibine ilişkin bir madde var. Başbakanlıktan gelen genelgede siyasi partilerin takip edilmesi görevi var mıydı?" sorusu üzerine, Kılınç, "Biz burada doküman çalışması yapmadık. Bilgi toplama dışında faaliyetimiz olmadı" dedi.
Avukat Tuna'nın, "O dönemde İran ve Cezayir'deki olayların yaşanmasını hazırlayan bir şeyler var mıydı? 1990'lı yıllarda Türkiye'de JİTEM ve itirafçılar işbirliğiyle birçok cinayetler işlendi. Bunlar, o tarihte dindarlar üzerine yüklendi. Cinayetlerin kim tarafından nasıl işlendiğine yönelik halka anlatım oldu mu?" sorusu üzerine, Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, "yargılama konusu üzerine soru soracaksanız sorun, aksi halde sormayın" uyarısında bulundu.
Tuna'nın, "soru sorma haklarının kısıtlandığını" ileri sürmesi üzerine, sanık avukatları ve yakınları tepki gösterdi.
-"Kriz yönetimi faaliyetinde bulunmadım"-
Sanık emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın, "Genelkurmay'da katıldığınızı söylediğiniz toplantının mekanı neredeydi?" sorusuna Kılınç, "Harekat Başkanlığının yakınındaki odaydı, hatırlamıyorum" dedi. Doğan da, "Hatırlamayabilirsiniz, Cevdet Sunay Salonu'ydu" karşılığını verdi.
Doğan'ın, "Genelkurmay Başkanlığında yapılan toplantılar çeşitli konularda koordinasyon amaçlıydı. Bunu iyi bir düşünsün. Katıldığı toplantının ismini gerçekten kriz masası toplantısı olarak mı hatırlıyor? Yoksa iddianamede kriz masası ismi geçtiği için mi öyle diyor?" sorusuna Kılınç, "Ben kriz yönetimi faaliyetinde bulunmadım. Başbakanlığın genelgesi doğrultusunda elde edilen bilgilerin görüşülmesi oldu" cevabını verdi.
Mahkeme başkanı Çetin Doğan’ı sanıklara soru sormadığı, yorum yaptığı konusunda uyardı.
Savcı Kemal Çetin’in “Katıldığınız BÇG toplantılarında prosedür nasıl işliyordu? Hükümetin istifasına kadar BÇG toplantıları sık yapılmış. İstifadan sonra toplantılar kesilmiş. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Kılınç, “Başbakanlık genelgesi ve içişleri Bakanlığı genelgesine göre bilgi geldi mi? Geldiyse sunum yapıyoruz. Kimin sunum yapacağı belli değil. Toplantılar niye kesildi, onu ben bilmem, Genelkurmay Başkanlığı bilir.” şeklinde cevap verdi.
-"Mahkemenin kararı çok önemli"-
Kılınç'ın avukatı Ahmet Baha Çelikten de müvekkilinin hükümet devirmek suçundan, ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmasının vicdanları yaraladığını savundu.
Müvekkilinin, hükümet devirmek gibi bir eylem ve kastının olmadığını kaydeden Balta, "Türkiye'de son 6 yıldır düzmece belgelere, yalancı tanıklara, hukuksuz uygulamalara dayanan pek çok dava ile TSK'nın ve değerli komutanlarının yıpratıldığı kamuoyu tarafından kabul gören görüşlerdendir. Bu anlamda mahkemenin vereceği karar çok önemli" dedi.
SANIK MUSTAFA BIYIK'IN SAVUNMASI
Duruşmada tutuksuz sanıklardan emekli Korgeneral Mustafa Bıyık da savunma yaptı. Mustafa Bıyık'ın adı, kendisine suikast düzenlenmek istendiği iddiasında da geçmişti. İddiaya göre, Balyoz darbe planına karşı olan Tuğgeneral Mustafa Bıyık´a 2000 yılında Tunceli´de suikast düzenlenmek istenmiş ve konuyla ilgili Malatya´da soruşturma yürütülmüştü. Bu iddia, Ergenekon davasıyla birleştirilen İstanbul'daki Şile cephanelik kazıları davasında da gündeme gelmişti. (Bkz. www.kontrgerilla.com/mansetsec.asp?m_no=3973 3413)
Bıyık, yaptığı kısa savunmada, 28 Şubat döneminde kriz masasında görevli olduğunun iddia edildiğini, emniyette kendisine gösterilen belgelerde isminin dahi yanlış olduğunu öne sürdü.
28 Şubat döneminde Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı'nda görevli olduğunu belirten Bıyık, şunları savundu: "Ben askerim, emir verilmiş olsaydı, Batı Çalışma Grubu (BÇG) toplantılarına katılmış olurdum. Ancak mensubu olduğum komutanlıkça bana böyle bir görev verilmediği gibi böyle bir çalışmadan da haberdar değildim. Meslek hayatım boyunca kanunsuz bir icraat ya da eylemin içinde olmadım. Bu davada sanık olan 103 kişiden birkaçını sınıf arkadaşım olmaları nedeniyle tanıyorum, bunların dışında bir araya gelmediğim insanlarla nasıl böyle bir suçu işlediğimi öğrenmek istiyorum. İddia makamının buna cevap vermesini talep ediyorum."
Savunmasını tamamlayan Bıyık, beraatını talep etti.
-"Domuzbağı" sorusu tartışma çıkardı-
Daha sonra Bıyık'ın, sorgusuna geçildi. Müşteki avukatlarından İsmail Aydos'un, "Siz Jandarma İstihbarat Başkanı olarak BÇG'nin kurulduğundan nasıl bilginiz olmaz? Bu makul mudur, inandırıcı mıdır?" sorusuna Bıyık, "Ben tarafıma gösterilerek bilgi verilmediğini söyledim. Görev ilişkisi ve evrak anlamında ben bunu bilmiyorum" karşılığını verdi.
Müşteki avukatlarından Emrullah Beytar'ın, "Genelkurmay Başkanlığı'nda verilen brifingler var. BÇG'ye bilgi toplama noktasında bir faaliyetiniz oldu mu?" sorusunu, Bıyık, yanıtsız bıraktı.
Avukat Beytar, "Bir tarafta kamuoyu nezdinde irticacı yaftasıyla siyasi iktidara yönelik psikolojik harekat yapılıyor. Diğer taraftan da insanları domuz bağıyla öldüren bir harekete karşı sessiz kalınıyor. Bu bir çelişki değil midir?" sorusunu yöneltti.
Bıyık'ın avukatı Hulusi Coşkun, soruya tepki göstererek, "Sorularda yorum yapılıyor. Yargılama konusuyla ilgili değil, lütfen müdahale edin" dedi.
Beytar'ın sorusunu tekrarlaması üzerine, Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, soruyu kabul etmediğini söyledi.
Duruşmada söz alan emekli Orgeneral Teoman Koman'ın avukatı Celal Çelik de "Müşteki avukatlarının var olmayan hususları var gibi göstererek insanların onurlarıyla oynamaya hakları yoktur. Bu şekildeki yaklaşımları önlemenizi talep ediyorum" dedi.
Duruşmaya ara verildi.
Bıyık'ın avukatı Hulusi Coşkun, müvekkilinin BÇG toplantılarına katılmadığını ve atılı suçun oluşmadığını savundu ve TSK'nın hukuk dışına çıkmasının kabul edilemeyeceğini belirtti.
Çoşkun, "16 yıldan beri mağdur olarak bulunurken, şimdi bunu niye gündeme getiriyorsunuz? 'Efendim, o dönemde yargı şuydu buydu.' O dönemde yargılasaydınız. 'Keser döndü sap döndü' olmaz. Keser dönse de, sap dönse de adalet hiç dönmemelidir. Hele hukukçular, hakimler hiç dönmemelidir" diye konuştu.
SANIK İBRAHİM SELMAN YAZICI'NIN SAVUNMASI
28 Şubat döneminde MGK Genel Sekreterliği Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığında görev yapan emekli Albay İbrahim Selman Yazıcı da savunmasında MGK Genel Sekreterliğince verilen görevi yerine getirdiğini, dinleyici ve gözlemci olarak BÇG kapsamında oluşturulan Kriz Masası Toplantıları'na katıldığını söyledi.
Yazıcı, şöyle konuştu: "Bu toplantılarda hiçbir icracı karar alındığına tanık olmadım ve bana da bu yönde bir görev verilmedi. Görev verilmemesini amirime bildirince de emekliliğim yakındı. Bir daha toplantıya gönderilmedim. Benim toplantıya katılmam sembolikten öteye gitmez. Şemaya bakılınca MGK Genel Sekreterliğinden hiçbir katılımcının yer almadığı görülecektir. Teşkilat yapısında da MGK Genel Sekreterliğinden kimse bulunmaz. Görev yaptığım MGK Genel Sekreterliği sivil ve askerlerden oluşan ve Başbakan'a bağlı bir kurumdur. Atılı suçlar oluşmamıştır. Beraatime karar verilmesini arz ederim."
Daha sonra Yazıcı'nın çapraz sorgusuna geçildi. Yazıcı, Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in "Kriz Masası Toplantıları'na katıldığınızı söylediniz. Bu toplantılara kimler başkanlık ediyordu, hatırlıyor musunuz?" sorusuna, "Birkaç kez katıldım, ama toplantı olmadan dağıldı. Başkanı görmedim" şeklinde yanıt verdi.
Yazıcı, müşteki avukatlarının sorusu üzerine, Toplumla İlişkiler Başkanlığının kuruluş amacını bilmediğini, bu toplantılara yalnızca gözlemci olarak katıldığını ifade etti.
Sanık Çetin Doğan da Yazıcı'ya "BÇG, MGK Genel Sekreterliğinden personel talep etti mi?" diye sordu. Yazıcı, "Okuduğum belgelerden MGK Genel Sekreterliğinden personel istenmediğini anlıyorum." dedi.
Yazıcı'nın avukatı Ümit Gökuç da iddianamenin hukuka aykırı olarak hazırlandığını, suç tarihin iddianamede olmadığını ileri sürerek, şöyle konuştu: "Adeta bir torba iddianame hazırlanmıştır. Müvekkilim toplantıya aldığı emir yönünden sadece gözlemci olarak katılmıştır. Emir, askerliğin temeli disiplindir. Müvekkilimin giriş kartı yoktur. Telefon defterinde ismi geçmemektir. Şemada ismi görülmemiştir. Sadece görevlendirmeyle bir iki defa toplantıya katılmıştır. Evde yapılan aramalarda da bilgisayarın imajı alınmış, fakat bir şey çıkmamıştır. Bilgisayarın içinde yasalara aykırı suç unsuru olabilecek hiçbir şey çıkmamıştır. Müvekkilimin beraatini talep ediyorum."
SANIK ABDURRAHMAN YAVUZ GÜRCÜOĞLU'NUN SAVUNMASI
Duruşmada savunma yapan sanıklardan dönemin Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) Seferberlik Bölge Başkanı emekli albay Abdurrahman Yavuz Gürcüoğlu da BÇG'nin kriz masası toplantılarına birkaç kez katıldığını söyledi.
Gürcüoğlu, "Toplantıya emirle, ÖKK'yı gözlemci olarak katıldım. Bana herhangi bir görev ve emir verilmedi, herhangi bir evrak alıp vermedim. Benden sonra da bir başka kişiye görev vermediler. Daha sonra emekli işlemlerime başladım. Genelkurmay Başkanlığına da hiç gitmedim. Daha sonra da emekli oldum. Engin Alan komutanım tarafından görevlendirildim. Emri yardımcı komutan tarafından verilmişti. Şifahi emirle katıldım."
Gürcüoğlu, müşteki ifadelerinde isminin geçmediğine dikkati çekti ve beraatini istedi.
Üye Hakim Hakan Oruç, çapraz sorgu sırasında, "Kriz masasının çalışmalarına girişinizde adınıza giriş kartı çıkartılmış mıydı?" diye sordu. Gürcüoğlu, bunu, "Toplantılara girişimde kimliğimi verdim ve bana bir ziyaretçi kartı verdiler. O şekilde girdim. Rutin bir uygulama" şeklinde yanıtladı.
Müşteki avukatlarından Hüsnü Tuna'nın da BÇG faaliyetleri içinde ÖKK'ya verilmiş bir görev olup olmadığına ilişkin sorusu üzerine Gürcüoğlu, "Hiçbir emri görmedim, hiçbir emri imzalamadım. Bilgi sahibi değilim. Ben sadece, ÖKK ile ilgili bir soru olursa, bilgi vermek için gözlemciydim" dedi.
Avukat Namık Kemal Burhan'ın, "BÇG bölümüne her isteyen ziyaretçi girebilir mi, yoksa sizin için özel bir kart mı hazırlandı?" sorusuna Gürcüoğlu, "Bu kart ziyaretçi kartıdır. Diğer bölümlere elinizi kolunuzu sallayarak giremezsiniz. Kimliğinizi verir, yaka kartı alırsınız. Bir mihmandarla götürüldüm. Özel kart verilmedi" şeklinde cevap verdi.
Savcı Kemal Çetin de "BÇG'nin çalıştığı alan krokilerle belirlenmiş. Buraya her girmek isteyen girebiliyor muydu? Bu kartı nereye giriş kartı olarak verdiler?" diye sordu. Gürcüoğlu, BÇG'nin çalışmalarını bilmediğini söyledi.
Bir başka soru üzerine ise Gürcüoğlu, kartın adına verilmediğini ifade ederek, "Adım, soyadım ve rütbem olmayan bir kart verildi" dedi.
SANIK SERDAR ÇELEBİ'NİN SAVUNMASI
Duruşmada tutuksuz sanık emekli Kıdemli Albay Serdar Çelebi de savunmasını yaptı. Soruştarma kapsamında arandığını yurtdışında, denizde görevliyken öğrendiğini belirten Çelebi, hemen Türkiye'ye dönerek, kolluk kuvvetlerine teslim olduğunu kaydetti.
Denizaltında, insanların "burun burun" görev yaptığı için, yalan söyleyemediğini, dedikodu yapamadığını ifade eden Çelebi, bu steril ortamın kişiliğine de yansıdığını söyledi.
Karada ilk defa 1996'da görev aldığını belirten Çelebi, "Karada geçen zamanım, benim sanık sıfatıyla aşağılanmama yol açtı" dedi.
Denizaltı görevinin ardından, 1 Nisan 1996'da Başbakan Askeri Başdanışmanlığı görevine getirildiğini anlatan Çelebi, şunları kaydetti: "Benim 54. Hükümete karşı suç işlemiş olmam, zaman ve zemin açısından mümkün değil. 28 Şubat 1997 tarihinde, MGK'nın 406. sayılı kararı aldığından hükümetin istafasına kadar geçen sürede, hep atanmış olduğum yerde çalıştım. Hükümet istifa edince bizim bir görevimiz kalmadı. Başbakanlıkta işimiz kalmayınca, komutanımızın emri doğrultusunda Genelkurmay karargahında yapılan iç güvenlik değerlendirme toplantısına katıldım. Ancak bu toplantılar 54. Hükümetin istifasından sonra gerçekleşti. Hükümet ortada olmadığına göre, yaptıklarımın bi suç oluşturmayacağı ortadadır."
-'Deliller sahte'-
Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) listelerinde isminin bulunmadığını savunan Çelebi, kendilerini sanık yapan delillerin, sahte ve tahrifat yapılmış belgelerden oluştuğunu iddia etti. İddianamede bulunan, kriz kurulu isim listesinin aleyhinde delil olarak gösterildiğini ifade eden Çelebi, bu kurulda görev almadığını, listenin sahte olduğunu savundu. Rütbesi albay olsa da Genelkurmay karargahında çalışması nedeniyle en alt düzeyde görev aldığını belirten Çelebi, emrinde kimsenin bulunmadığını söyledi.
Meslek hayatı boyunca hep insancıl idare yönetimini benimsediğini ifade eden Çelebi, şunları kaydetti: "Ben devletine, milletine, vatandaşına zarar verecek biri değilim. Benim için 'bu suçu işlemedim' sözü bile ziyadesiyle onur kırıcı geliyor. TSK mensubu olarak, silahlı kuvvetlerin, devlet yönetiminde rol üstlenmesi ve bu yönde cebir ve şiddet kullanması yönündeki bir dünüşünceyi hiçbir zaman benimsemedim. Yurt dışındayken şüpheli olarak arandığımı öğrenir öğrenmez içinde bulunduğum şartları zorlayarak, bulunduğum gemiden helikopterle karaya çıkıp, geldim. Kaçma şüphesiyle 14 ay tutuklu kaldım. Hem Türk milleti hem de beni tanıyanlar nezlinde itibarım zarar gördü."
Çelebi, beraatına karar verilmesini ve itibarının iade edilmesini istedi.
DURUŞMA TAMAMLANDI
Sanık savunmalarının alınması ile 38. duruşma tamamlandı. Duruşmada dönemin Jandarma Genel Komutanlığı Harekât Başkanı emekli Korgeneral Hakkı Kılınç, dönemin Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanı Mustafa Bıyık, İbrahim Selman Yazıcı, Abdurrahman Yavuz Gürcüoğlu ve emekli Kıdemli Albay Serdar Çelebi’nin savunmaları alındı.
-Mahkemenin ara kararı-
Emekli korgeneral Hakkı Kılınç ile emekli albay İbrahim Selman Yazıcı ve Abdurrahman Yavuz Gürcüoğlu'nun duruşmalardan vareste tutulmalarına karar veren mahkeme, duruşmayı yarın saat 10.00'a erteledi.
(26 Kasım 2013, 12:02), son güncel.: (27 Kasım 2013, 13:12)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına tekzip talebi
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap