28 Şubat davasında 37. duruşma başladı. Duruşmaya, tutuksuz sanıkların savunmalarıyla devam edilecek. Duruşma sonunda alınan ara kararla, müşteki avukatlarınca bulunulan 'reddi hakim' talebinin reddine yönelik itirazın değerlendirilmek üzere Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi kararlaştırıldı.
25.11.2013 12:26 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 5'i tutuklu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 37. duruşması başladı.
Duruşmaya tutuklu ve tutuksuz sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katılıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, bu duruşmaya da katılmadı.
Duruşma, üye Hakim Süleyman Köksaldı'nın, sanıkların yoklamasını almasıyla başladı.
Bazı sanık avukatları, müvekkillerinin duruşmalardan vareste tutulmaları için dilekçe verdi.
Duruşmaya, tutuksuz sanıkların savunma yapmalarıyla devam edilecek.
SANIK FEVZİ TÜRKERİ'NİN SAVUNMASI
Sanıkların yoklamasının tamamlanmasının ardından başlayan duruşmada, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Fevzi Türkeri'nin Avukatı Aykanat Kaçmaz savunmasını tamamladı. Dönemin gazetelerinde yer alan "Gerekirse silah kullanılırız" sözünün silah kullanılmadığı halde davayı özel bir hale getirmek amacıyla müşteki avukatları tarafından gündeme getirildiğini belirten Kaçmaz, "Bu söz aslında silah kullanmakla eş değerdir denilecek ve olay şiddet kapsamına sokulacak. O dönem şeriatın nasıl getirileceğinin söylendiği, Cumhuriyetin İslam önünde engel oluşturduğunun slogan haline getirildiği bir dönemdir" dedi. Müvekkiline verildiği belirtilen takdir belgesinde Türkeri'nin adının yanlış yazıldığını, bu durumunda belgenin sahte olduğunu kanıtladığını söyleyen Kaçmaz, "İddia makamı irticayla mücadeleyi hükümet ile mücadele olarak algılamıştır. İrticanın birinci öncelik olarak belirlenmesinde müvekkilim belirleyici olmamıştır. Şu an bile Genelkurmay Başkanlığında iç güvenlikle ilgili bu tür toplantıların devam ettiğine adınız gibi emin olabilirsiniz" değerlendirmesinde bulundu.
Genelkurmay Başkanlığı'nın vakıfları inceleyecek, teşkilat yapısı ve personeli bulunmadığını ifade eden Kaçmaz, bu durumun Genelkurmay Başkanlığından sorulmasını istedi. Suç tarihinin bitişini bilmeden savunma yapmak durumunda kaldıklarını anlatan Kaçmaz, hedef gösterme iddialarına da atıfta bulunarak, Danıştay'a düzenlenen saldırıyı anımsattı. Kaçmaz, "Bu davada bir çok müşteki bulunmakta. Şikayet ettikleri konu ise 28 Şubat süreciye kurulan BÇG ile ilgili değil, bir şekilde çalıştıkları işyerlerinden veya üniversitelerden uzaklaştırılmalarıdır. Müştekiler sanıkları ismen tanımaktadırlar, müvekkilim o dönemde YAŞ üyesi de değildir" dedi. 28 Şubat döneminde TSK'da görevli subayların tarikat şeyhlerinden emir aldığına yönelik haberler yapıldığını anımsatan Kaçmaz, "TSK'daki bir personelin amiri dışında birinden emir alması kabul edilebilecek bir şey değildir. TSK'nın subayların giyim ve yaşam tarzına yönelik uygulamalarda yanlış uygulamalar olmuştur. Bu tür uygulamalar her zamanda olmuştur. Bu dava hükümetin ıskat edilmesi davasıdır, eylem hükümete karşıdır. Bu kişilerin haklarını arayacağı yer bu dava değildir, bazı müştekiler sanıklardan isim isim şikayetçi bile olmamıştır. Doğrudan zarar görmeyen müştekilerin bu davaya katılması doğru değildir" ifadelerini kullandı.
-Sanık avukatı, 28 Şubat brifingine katılan yargıçalrın dinlenmesini istedi-
Kaçmaz, TSK'da brifinglere katılan hakim ve savcılardan hukuksuz kararlara imza atanlar hakkında işlem yapılmasını isteyerek, brifinge katılan HSYK, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay Üyeleri'nin duruşmada dinlenmesini talep etti. Aynı talebi önceki duruşmalarda müşteki avukatları da yapmış, ancak mahkeme başkanı talebe karşı skandal bir cevap vererek, 'merak ediyorsanız siz dinleyin' diyerek karşılık vermişti.
SANIK AHMET ÇÖREKÇİ'NİN SAVUNMASI
Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki davanın öğleden sonraki oturumunda eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Ahmet Çörekçi'nin avukatı Ali Aydın Akpınar müvekkili adına savunma yaptı.
Akpınar, sözlerine başlarken bir müşteki avukatının "İrtica bahane, soygun şahane" dediğini hatırlattı. Bunun sanıkları zan altında bırakacak bir ifade olduğunu ve kastı aştığını savunan Akpınar, "Burada, kendisine bırakılan paraları zimmetine geçirdiği gerekçesiyle birçok kişinin ismini zikredersek, bu siyasi savunma olur. Ama biz hukuki savunma yapmaya özen göstereceğiz" dedi.
"Neticeyi elde edebilecek sayıda tankların yürümediği, uçakların uçmadığı, askerin çıkmadığı ortamda darbe teşebbüsünden bahsedilemeyeceğini" ileri süren Akpınar, "darbeye teşebbüs için askerin kışladan çıkması, en azından kışladan çıkmaya teşebbüs etmesi gerektiğini" savundu.
Müvekkili hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini ifade eden Akpınar, "Neticeyi elde edebilecek şekilde silahların kullanılmadığı, neticeyi elde edecek şekilde tankların kullanılmadığı, askerin kışladan çıkmadığı bir ortamda darbeye teşebbüsten söz edilemez" dedi. Sanıkların yapılan haberlerle peşinen suçlu ilan edildiğini anlatan Akpınar, darbeye teşebbüs için askerin kışladan çıkması, en azından çıkmaya teşebbüs etmesi gerektiğini kaydetti. 27 Nisan bildirisine atıfta bulunan Akpınar, bildiri öncesinde gelişen olayları anlattı. İddianameye konu eylemlerin cebir ve şiddet içermediğine dikkat çeken Akpınar, müvekkilinin MGK'ya katılmasının suçu işlediğine delil olarak kabul edildiğini savundu. MGK'da hiçbir kişinin veya belirli bir zümrenin hedef alınmadığını ifade eden Akpınar, duruşmanın sabahki oturumunda gündeme gelen "irtica bahane soygun şahane" sözünü anımsatarak, bu ifade ile maksadın aşıldığını, davanın zimmet davası olmadığını ifade etti.
Duruşmada Çörekçi'nin çapraz sorgusu da yapıldı. Mahkeme üyelerinden Hakim Süleyman Köksaldı'nın, "Hava Kuvvetleri Komutanı olarak, farklı hükümetlerle MGK toplantılarına katıldınız. Bu hükümetlerle, 54. Hükümet arasında yapılan toplantılar arasında fark var mıydı? Hava nasıldı? Laf çakmalar var mıydı?" sorusuna Çörekçi, "Kanunda yazıldığı şekilde, MGK toplantıları yapılmıştır, hiçbir farklılık yoktur. Merhum Erbakan'a da aynı saygı gösterilmiştir" yanıtını verdi.
Üye Hakim Hakan Oruç'un, "28 Şubat MGK toplantısında, "demokrasi dinle nasıl bağdaşacak?" gibi ifadeleriniz var. Sanki o dönemde, Türkiye'de dini bir yönetim varmış gibi yapılan bir konuşma olarak düşünüyorum. Bu konuşma bir baskı olarak mı yapıldı?" sorusu üzerine Çörekçi, "Ben tüm insanlara, değerleri, düşünceleri ne olursa olsun eşit gözle bakarım. Din, inançlı olanlar için her tarafta geçerlidir, ancak devletin hükümleri anayasada belliyse buna da karşı gelinmesi düşünülemez. Ben, MGK toplantılarına girmeden önce çalışmalar yapıp girerdim, bu da öyle bir değerlendirmem olabilir" dedi.
Oruç'un, "406 nolu MGK kararının taslağı önceden Genelkurmay Başkanlığı'nca hazırlanmış mıydı?" sorusuna Çörekçi, "Hayır" cevabını verdi.
-"Personelimizi takip ederiz"
Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin'in, "Dini hassasiyeti yüksek personelin eş ve çocuklarının giyimine dikkat edilmesi, sicil notunun düşük tutulması gibi emirler var. Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, Çörekçi, şöyle konuştu:
"Savcılık kendisine uygun yönleri iddianameye almış, olmayanları almamıştır. Bu emir istihbarata karşı koymak içindir ve Genelkurmay her yıl yayınlamaktadır. Bunlar, personeli korumak için gereklidir. İdeoloji, din gibi çeşitli oluşumlar Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sakıncılar getirir. Biz tek tip görünürüz. Dolayısıyla biz, personelimizi takip ederiz. İstihbarata karşı koyma tedbirleriyle ilgili direktif yayınlanmıştır. Bu her sene yazılır. Personeli korumak silahlı kuvvetlerin başındakilerin, karargahın görevidir."
Savcı Çetin'in, "Emirdeki, 'çağdaş olmayan kıyafet' ibaresiyle ne anlatılmaya çalışılıyor?" sorusuna Çörekçi, "Siz kendi arzunuza uygun olanları iddianameye almışsınız. Bu emir 13 sayfa, iddianamede sadece 3 sayfası var. Biz personelimizi korumaya mecburuz" karşılığını verdi.
Çörekçi, "MGK toplantıları öncesinde, gündem toplantısı yapılıp yapılmadığının" sorulması üzerine, "Bizi ilgilendiren konularda evet yaparız" cevabını verdi.
-"Sizi kınıyorum"
Müşteki Avukatı Yılmaz Bölükbaşı'nın, "Silivri'de devam eden davalarda Fatih Caminin bombalanması gibi konular gündem oldu. 8 Ekim 1996 tarihinde Yüzbaşı Nail Erdoğan'ın kullandığı F-16 uçağı, Yunan uçaklarınca düşürüldü. Bende bir çağrışım yaptı ama bunu söylemek istemiyorum. Bunlar, darbe ortamının hazırlaması, olgunlaştırılması, bunun için mevcut hükümetin ülke içinde ve dışında yalnız olduğunun hissettirilmesi noktasında birtakım eylemler miydi? Böyle olacağına inanmıyorum, ama bunu birkez de sizden duymak istiyorum" sorusuna, Çörekçi, yanıt vermedi.
Bölükbaşı'nın, "dönemin komutanlarının, emekli olmasının ardından bazı şirketlerin yönetim kurullarında görev almasına" ilişkin sorusu üzerine Çörekçi, "Ben emekli olduktan sonra hiçbir firmada çalışmadım. Çalışma hakkımızı niye yasaklıyorsunuz? Biz size ne yaptık? Ben çalışmadım, arkadaşlarımın yüzde 99'u da çalışmadı. Yüzde biri için böyle bir suçlama neden yapıyorsunuz? Sizi kınıyorum" dedi.
-"Bana telkinde bulunulmadı"
Müşteki Avukatı Hüsnü Tuna'nın, "Rahmetli Erbakan'ın 28 Şubat toplantısında boncuk boncuk terlediği gazetelere yansıdı. Sayın Erbakan'ın terlemesine neden olan ortam çok mu sıcaktı, Erbakan'ın bir hastalığı mı vardı, yoksa Erbakan'a yapılan baskılar mıydı terlemesine neden olan?" sorusuna Çörekçi, "MGK'nın başında, basın mensuplarınca fotoğraf çekilmesi için birkaç dakika ayrılır. Toplantının başlangıcından sonuna kadar fotoğraf alınmaz. Boncuk boncuk terleme fotoğrafları başkaları tarafından yapılmış olabilir. Orada Sayın Başbakan boncuk boncuk terletilmedi. Hastalık olup olmadığını da bilmiyorum" cevabını verdi.
Tutuklu sanılardan emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın, Batı Çalışma Grubu'nun (BÇG) kararlarının uygulanması konusunda, kendisine bir telkinde bulunulup bulunulmadığını sorduğu Çörekçi, "Böyle bir telkinde bulunulmadı" karşılığını verdi.
Çörekçi, kendisine, BÇG'nin faaliyetlerine yönelik belgelerin veya bilgilerin gelip gelmediğini hatırlamadığını ifade etti.
SANIK İZZETTİN GÜRDAL'IN SAVUNMASI
Duruşmada daha sonra sanık dönemin Genelkurmay İstihkam Daire Başkanı İzzettin Gürdal savunmasını yaptı. Gürdal, o dönemde Genelkurmay Başkanlığı istihkam Daire Başkanı olduğunu belirterek, görev yaptığı dairenin alanını teknik olduğunu kaydetti. İddianamede 3 toplantıya katılarak suça iştirak etmekle suçlandığını ifade eden Gürdal, 13 yaşından itibaren ordu içinde yer aldığını anlattı. İddianamede toplantıya katılanlar listesinin bulunmadığını, bu durumun savcının da toplantılardan şüphesi bulunduğunun göstergesi olduğunu savunan Gürdal, kendisine BÇG kapsamında görev verilmediğini anlattı. Toplantıya katılanlar arasında isminin geçmesini söz konusu dönemde Genelkurmay Başkanlığı'nda çalışmasına sağlayan Gürdal, BÇG'de irticayla mücadele konusunda kendisine görev verilmediğini, BÇG'nin toplantılarına katılmadığını, hiçbir müştekinin de kendisi hakkında şikayetçi olmadığını anlattı. Güral, suç işlemediğini belirterek beraatını talep etti.
İddianamede BÇG faaliyetleri kapsamında 4 Nisan, 7 Nisan ve 2 Temmuz 1997'deki toplantılara katılarak, suça iştirak ettiğinin savunulduğunu kaydeden Gürdal, bu toplantıların hiçbirine katılmadığını ifade etti. "Görev yaptığım makamın ve şahsımın BÇG faaliyetleriyle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır" ifadesini kullanan Gürdal, BÇG ile ilgili hiçbir belgede isminin geçmediğini, iddianamede müşteki ve mağdurların kendisiyle ilgili hiçbir beyanının bulunmadığına işaret etti. Gürdal, "Bu gerçekler ve değerlendirmeler ışığında, BÇG ile ilgili hiçbir toplantıya katılmamış, irticayla mücadelede görev verilmemiş, teknik alanda daire başkanlığı yapmış bir kişi olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren devirmeye iştirak suçunu nasıl işlemiş olabilirim?" diye sordu.
İzzettin Gürdal'ın Avukatı Ahmet Alparslan ise MGK'nın kararlarını tavsiye niteliğinde bulunduğunu, BÇG'nin de yasalar çerçevesinde kurulduğunu anlattı. İddianamenin yanlı hazırlandığını savunan Alparslan, 28 Şubat sürecine giden olaylardan örnekler verdi. Müvekkilinin yurtdışında olmasına rağmen iddianamede toplantıya katılmış gibi yansıtıldığını anlatan Alparslan, müvekkilinin suç olarak görülen toplantılara katıldığına ilişkin kesin bir delil bulunmadığını savundu.
Gürdal, sanık avukatlarından Müşteba Aydın'ın sorusu üzerine, sanıklardan Metin Keşap'a BÇG'de görev vermediğini bildirerek, "Çünkü daireme ve şahsıma irticayla mücadelede herhangi bir görev verilmemişti" dedi.
Gürdal'a başka soru yöneltilmedi.
REDDİ HAKİM ÜST MAHKEMEDE GÖRÜŞÜLECEK
Mahkeme heyeti, sanıklardan Çetin Dizdar, Fevzi Türkeri, Tevfik Özkılıç, Hüsnü Dağ, Şevket Turan, İzzettin Gürdal ve Ahmet Çörekçi'nin duruşmalardan vareste tutulmalarına karar verdi.
Heyet, bazı müşteki avukatlarınca geçen hafta bulunulan "reddi hakim" talebinin reddine itirazda bulunulduğunu belirterek, itirazın TMK'nın 10. maddesiyle görevli Bursa 6. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesini kararlaştırarak, duruşmayı yarın saat 10.00'a erteledi. -
(25 Kasım 2013, 12:26)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap