28 Şubat davasında mahkeme heyetine yönelik tepkiler giderek artıyor. Sanık haklarının sonuna kadar kullandırıldığı, müştekilere ise sürekli problem çıkarıldığı iddialarını güçlendiren üç somut gelişme daha yaşandı. Müşteki avukatların reddi hakim talebinde kullandıkları 'donanımsız' kelimesine mahkeme heyeti tepki gösterdi. Bunun üzerine, hakaret kastı olmadığını ve özrünü beyan etmesine karşın avukat hakkında suç duyurusu yapıldı. Duruşmada sanığa sorulan bir soruya mahkeme başkanı yorum sorusu diye izin vermedi. Bunun üzerine müşteki avukatı ile başkan arasında tartışma yaşandı. En ilginç gelişme ise, bir talepte bulunan müdahil avukata başkanın verdiği cevap oldu. Halen 28 Şubat davasına bakmakta olan Ankara 13. Ağır Ceza mahkemesinin 28 Şubat döneminde görev yapan heyetinin sanıklar tarafından o dönem yargı brifingine çağrıldıkları ve katıldıkları hatırlatılarak davada tanık olarak dinlenmesi talep edildi. Ancak Başkan Köksal, bu talebi, 'Siz merak ediyorsanız siz dinleyin!' diyerek reddetti. Bu arada Adalet Platformu, davayla ilgili çok kritik bir açıklama yaptı. Davanın temyize gitmesi durumunda 28 Şubat sürecinde yargı brifingi almış ve askerleri ayakta alkışlamış üyelerin temyiz görüşmelerine katılamayacağını belirtti.
20.11.2013 11:16 28 Şubat darbe sürecine ilişkin 5'i tutuklu 103 sanığın 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye, düşürmeye iştirak' suçundan müebbet hapis cezası talebiyle Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına devam ediliyor. Yargılama sürecinin başından beri yaşanan bir tartışma hemen her duruşmada tekrarlanıyor. Mahkeme heyeti adil bir yargılama yapmadığı izlenimi veren şekilde tek taraflı tasarruflarda bulunuyor. Buna dair son 3 örnek, son 2 duruşmada yaşandı.
ÖZÜR DİLEDİĞİ HALDE AVUKATA SUÇ DUYURUSU
Davanın önceki gün görülen 33. duruşmasında müşteki avukatları reddi hakim talebinde bulundu. Duruşmanın başında söz alan müşteki Avukatı Cüneyt Toraman, 7 müvekkili adına hazırladığı dilekçeyi okumak istediğini belirtti.
Toraman'ın, "Yargılamanın başladığı günden itibaren mahkemenin tutumu adil yargılama ilkeleri ile bağdaşmamakta. Mahkemeniz yargılama için gereken donanıma sahip değil, dosya hakkında bilgiye sahip değil. Dosyaya vakıf değil." demesi üzerine Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, uyarıda bulunarak, reddi hakim talebinde bulunulacaksa dilekçenin yazılı olarak verilmesini istedi.
Toraman ise ilk defa söz aldığını ve sözünün kesildiğini, "donanımı yok" ifadesi ile hakaret kastının olmadığını, yanlış anlamalardan dolayı özür dilediğini belirterek, dilekçeyi okumak istediğini belirtti. Mahkeme Başkanı ise kaydı kapattığını belirterek, "Duruşma idare etmek benim görevim. Söz vermiyorum" dedi. Müşteki avukatları ise davanın başından bu yana sanıklar tarafından muhatap alınmamalarının bile hakimin ret gerekçesi olduğunu savundu. Mahkeme Başkanı, Toraman'a "Yazılı olarak, reddi hakim talebini sunabilirsiniz" dedi.
Müdahil avukatın dilekçeyi okumak için ısrar etmesi üzerine söz alan Mahkeme Üyesi Hakan Oruç ise "Mahkemenin hakları var, ben size bu konuda donanımsızsınız dediğim zaman hakaret teşkil eder sözünüzün başına bu şekilde başlarsanız olmaz. Bu hakaret olur" dedi. Bu sırada müdahil avukatlar, haklarını kullandıklarını belirterek, mahkemenin tarafını açıkça belirlediğini iddia etmesi üzerine salonda tepkiler yükseldi.
Müdahil avukatların sözlerine sanıklar da tepki gösterince avukatlar bu kez psikolojik olarak baskı altında olduklarını iddia ettiler. Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, yasalarda hakimin reddi talebinde bulunabileceklerin belirlendiğini ifade ederek, "katılmasına karar verilmeyen müşteki ya da katılma talebinde bulanan vekillerinin hakimin reddi isteminde bulunamayacaklarından müştekiler vekili Hüsnü Tuna ve Cüneyt Toraman'ın reddi hakim taleplerinin reddine' karar verildiğini açıkladı.
Kimsenin savunma hakkını kısıtlamayacaklarını söyleyen Başkan Köksal, "Yargılamanın uzamamasına özen gösteriyoruz, tekrar edilmiş konuları tekrarlamayalım. Bu konuda gereken özeni gösterirseniz daha hızlı ilerler" uyarısında da bulundu.
Duruşma sonunda ara karar alan mahkeme heyeti, müşteki avukatları Hüsnü Tuna ve Cüneyt Toraman tarafından imzalanan reddi hakim talebine yönelik dilekçedeki bazı ifadelerin kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığı konusunda savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.
'HAKLARI TEK TARAFLI KULLANDIRIYORSUNUZ!'
Dün görülen 34. duruşmada ise bir başka müşteki avukatının mahkeme başkanına yönelik tepkisi oldu. Sanıklardan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Hayri Bülent Alpkaya, savunma ve çapraz sorgusunda çok önemli bir itirafta bulundu. Alpkaya, dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in, Başbakan Mesut Yılmaz hakkında, 'Şimdiye kadar seçilmiş hiçbir genel başkan onbaşı olma şerefsizliğini göstermedi' demesi üzerine Çiller hakkında başlatılan kampanyanın inisiyatifiyle yapılmadığını, ancak Deniz Kuvvetleri Komutanlığının emri gereğince yapıldığını belirtti. Böylece TSK'nın 28 Şubat döneminde siyasete müdahil olduğuna bir başka örnek, en üst seviyedeki bir komutan tarafından dile getirilmiş oldu.
Alpkaya'nın devam eden çapraz sorgusunda müşteki avukatlarından Emrullah Beytar, MEBS'te, Genelkurmay'ın hafızasının elektronik ortamda oluşturulması noktasında bir çalışma olup olmadığını sordu. Alpkaya, soru üzerine, “Sizin aklınıza öyle şeyler geliyor ki sanki biz sabahtan akşama kadar başka şeylerle uğraşıyoruz” ifadesini kullandı. Beytar'ın, devamında, “Karanlık bir dönem var” demesi üzerine ise Alpkaya, “Onu da siz söylüyorsunuz” dedi.
Bunun üzerine söz alan müşteki avukatlarından Yunus Akyol, “O dönemde bazı subay ve astsubaylara eşinizin başörtüsünü açın, namaz kılmayın diye emirler verildi. Bu insanlar bu kanunsuz emirleri yerine getirmediler. Alt rütbedeki subaylar bu tür emirleri yerine getirmezken, sizin rütbenizde birinin bu emirleri kritize etmesi çok mu zordu” diye sordu. Alpkaya, kendisinin bu soruyla ilgisi olmadığını söyledi ve yanıtlamayacağını ifade etti. Bazı sanık avukatları da bulundukları yerden, sorunun yorum olduğunu dile getirdi. Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, avukat Akyol'u yorum sorusu sorulmaması konusunda uyardı.
Akyol, bunun üzerine Başkan Köksal'a, “Sayın Başkan, şöyle bir durum var: Bu yargılama burada bitmeyecek. Yargıtay aşamasında da beyanlarımız olacak. Şu anda almamız gereken cevaplarla ilgili söyleyeceğimiz şeyler olacak. Gördüğüm kadarıyla sanık haklarını olması gerektiği gibi kullandırıyorsunuz. Benzer hakları müşteki hakları konusunda da göstermenizi dileriz” dedi.
Tayyar Köksal ise eleştirilere, “Biz, soruların yoruma girilmeden sorulması konusunda uyarı yapıyoruz. Değerlendirmenizi yeri geldiğinde yaparsınız. Lütfen sorunuzu sorun. Burada savunma alıyoruz, değerlendirme değil” karşılığını verdi.
Alpkaya ise, “Herkes kendi yönünden değerlendirmesini soru şekline getirip konuşmak istiyor. Ben Güney Deniz Saha komutanıyken emrimde 18 bin personel vardı. Bunların 500'e yakını onbaşıydı. Bu onbaşıların infial içinde olduğunu biliyorum. Onlar şahsen DYP Genel Merkezi'ne mi gitsin? Bu yapılan, oradaki onbaşılara yol göstermektir. Eğer şikayetleri varsa gitsinler, ne yaparlarsa yapsınlar” ifadelerini kullandı.
'ŞAHİDİ SİZ DİNLEYİN!'
Duruşmada yaşanan bir başka tartışma ise daha da ilginçti. Aynı zamanda Yeni Akit gazetesinin de avukatı olan gazeteci Ali İhsan Karahasanoğlu, dünkü duruşmada yaşanan o tartışmayı şu şekilde aktarıyor:
“Yargı brifingleri ile ilgili olarak, sanıkların sorgusu yapılırken müdahillik talebinde bulunan avukatlardan Muhammet Emin Özkan, “Yargı mensuplarının o brifinge nasıl çağırıldığını öğrenmek için bu mahkemede görev yapanları da dinleyin. Çünkü onlar da katılmıştı” şeklinde bir talepte bulundu. Av. Özkan’ın “bu mahkeme”den kastı, 28 Şubat davasını yürüten Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin o tarihlerdeki heyeti idi.. Yani o günün, Ankara’daki DGM’si idi..
Madem 28 Şubat brifingine o mahkemenin eski üyeleri de katılmışlar.. Madem bire bir brifingdeki konuşmaları dinlemişler.. Belki ayağa kalkıp alkışlamışlar.. Şimdi onların da olaylarla ilgili olarak tanıklık etmelerinden daha tabii ne olabilir?
Mahkemenin vicdani kanaatinin oluşması için, bu zorunludur da.. Böyle fırsat, her mahkemenin eline geçmez.. Ortada bir darbe iddiası var.. Darbe iddiasının delilleri arasında, yargı üyelerine verilen brifingler de var.. Ve yargılamayı yapan mahkemenin eski üyeleri, bu delille bire bir temas halinde.. Mahkeme eski üyelerini çağıracak, soracak: “Sizler bizim oturduğumuz bu koltukta dün oturuyordunuz.. Önümüzde çok ciddi bir suçlama var. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemi ile yargılanan insanlar var.. O tarihte ne oldu, anlatır mısınız? Diğer delilleri de inceliyoruz. Ama bir hukukçu gözlüğü ile.. Bir hakim gözlüğü ile.. Neler yaşadınız, anlatır mısınız”
Bu sorunun sorulması, bir zorunluluk.. Hem zorunluluk.. Hem fırsat.. Dandikten şahitlerle.. Olayları anlatırken, hukuki kavramlardan habersiz kişilerin anlatımları ile karar vereceğinize.. Yıllarca ağır ceza başkanlığı, ağır ceza üyeliği yapmış hakimlerin şahitliğine başvuracaksınız.. Mümkün değil, böylesi bir fırsat kaçırılmaz..
Ama ne diyor, dünkü duruşmaya çıkan heyetin başkanı? “Bu mahkeme mi?”
Sanık avukatları olsa idi, hemen işi gırgıra dökerlerdi: “Yok İngiltere’deki mahkeme!” Av. M. Emin Özkan Bey, saygıda kusur etmeden izah ediyor talebini: “Bu salonda görev yapan, o zamanki, Orhan Karadeniz başkanlığındaki mahkeme!”
İşte o noktada, kilit çözülüyor.. Mahkeme Başkanı, “Siz merak ediyorsanız siz dinleyin!” diyor. İşte bu noktada..
28 Şubat davası bence yerel mahkeme ayağını tamamlamıştır.. Bir mahkeme başkanı ki.. Davanın özü ile ilgili.. En temel suç delillerinden birisinin şahidi konumundaki kişileri.. Özellikle de bu kişiler hakimlik görevi üstelenen kişiler olduğu halde.. Dinlemek istemiyor ise.. Dinlemek istememeyi bir kenara bırakın.. “Siz merak ediyorsanız siz dinleyin!” şeklinde bir cevapla geçiştirmeye kalkıyorsa.. Heyet halinde vereceği bir kararı, başkan sıfatı ile, oldu bitti ile reddedici ifadeler kullanıyor ise.. Bu dava bitmiştir..
Önceki günkü (33.) duruşmada da, mahkeme heyetinin, müşteki avukatları Av. Hüsnü Tuna ve Av. Cüneyt Toraman ile “Reddi hakim talebi sözlü ifade edilir-edilemez” tartışmasına girmesi, bu yönde sinyaller veriyordu ama.. “Belki yargılamanın hızlı yürümesi için yazılı talep isteğinde bulunulmuştur” diye düşünerek, tartışmayı görmezden gelmiştim..
Ama dünkü duruşma.. Artık her şeyi ayan beyan ortaya koyuyor.. Delilleri toplamak istemeyen bir başkanımız var, karşımızda.. Tanık bildiren avukata, “Sen dinle o tanığı” diyen bir mahkeme başkanı.. “Tanığı ben dinleyeceksem, o zaman yargılamayı da bırak, ben yapayım” denilmesi lazım ama. Denilmiyor işte..”
Karahasanoğlu'nun da dediği gibi; “Bu heyet karar vermese de, Yargıtay aşamasından sonra.. Tarihe not düşmek için de olsa.. O hakimler mutlaka dinlenmeli!”
BRİFİNG ALAN YARGITAY ÜYELERİ DAVANIN TEMYİZİNDE GÖREV ALAMAZ!
Bu arada Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu davayla ilgili çok kritik bir açıklama yaptı. Web sitemize yapılan açıklamada; 28 Şubat davasının temyize gitmesi durumunda Yargıtay'da görüşüleceği hatırlatılarak bir noktaya dikkat çekildi. Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, yaptığı açıklamada; 28 Şubat 1997 darbe sürecinde Genelkurmay'da askerlerce verilen ve yargıyı yönlendirme amacı taşıyan yargı brifinglerine katılan, brifing sonrası ise askerleri hararetle ayakta alkışlayan yargıçların temyize bakacak Yargıtay üyeleri arasında bulunabileceğini, ihsası rey anlamına gelecek bu durumun ise kesinlikle kabul edilemeyeceğini belirtti.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(20 Kasım 2013, 11:16)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
Darbe kaydına suç duyurusu
28 Şubat´a Balyoz etkisi
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap