Balyoz davası sanıklarının hedefindeki isim olan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, mahalle baskısına isyan etti. Balyoz planından haberdar olmadığını açıklayan Yalman, davada tanık olmak için defalarca girişimde bulunduğunu, sanık avukatlarından Celal Ülgen´in buna şahit olduğunu belirtti. Yalman, ifade vermediği için davanın olumsuz sonuçlandığı ve sanıkların ağır hapis cezası almasına neden olduğu iddialarının haksızlık olduğunu belirtti. Yalman, davaya konu olan plan seminerinin emre aykırı şekilde gerçekleştirildiğini ve amacını da aştığını ifade etti.
04.11.2013 10:48 Yakın tarihin en fırtınalı döneminde Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevinde bulunan emekli orgeneral Aytaç Yalman, Yargıtay tarafından kesin hükme bağlanan Balyoz Darbe Planı davasıyla ilgili ilk kez konuştu... Sanık askerler ve aileleri tarafından dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile birlikte mahkemede tanıklık yapmamakla ve gerçekleri anlatmamakla suçlanan Yalman, Hasdal´daki askerlerin hakkındaki suçlayıcı açıklamalarını yanıtlarken, eşine bile beddua ve hakaret edilmesine, cami avlusunda edep dışı saldırılara maruz kalmasına, kara propagandalara, dışlanmaya çalışılmasına ve itibarsızlaştırma kampanyalarına rağmen haksız yere suçlanan silah arkadaşlarını incitmemek için acılarla yaşamayı tercih edip sustuğunu vurguladı.
Gerçekleri kaleme aldığı kitapta anlatacağını vurgulayan Yalman, o dönem yaşananlarla ilgili olarak, örtülü biçimde dönemin 1. Ordu Komutanı ve Balyoz davası hükümlüsü Çetin Doğan´ı suçladı, eski Genelkurmay Başkanı Özkök´ü eleştirdi. Yalman, Özkök´ü örtülü biçimde eleştirirken, ?Seminerdeki ses kayıtlarını Genelkurmay Başkanından öğrendiğimi, ses kayıtlarını görmediğimi ve bu konuda hiç kimseden araştırma yapmam istenmediğini özellikle belirtmek isterim. Esasen söz konusu ses kayıtları elime geçseydi karargâhım ile paylaşır, gerekli inceleme için hazırlıkları yapardım? dedi.
´Vatanseverim´ kompleksi
Yalman, isim vermeden, emrine itaatsizlik ettiğini vurguladığı Doğan için de ?Üç günlük seminerin bir gününde emrime aykırı olarak, EMASYA Planı´nın görüşüldüğünü, seminere gönderdiğim müşahit generalden öğrendim. Bu seminer emre aykırı olarak yapılan, muaşeret kurallarına uymayan, amacını ve haddini aşan bir kahramanlık gösterisinden başka bir şey değildir. Silahlı Kuvvetler içinde zaman, zaman yaşanan bir sorun olan ´Ben daha çok vatanseverim, Cumhuriyetin değerlerini özellikle laikliği ve Atatürk´ün mirasını en iyi ben koruyabilirim´ kompleksi, bu plan seminerinde, askeri muaşeret kurallarını da hiçe sayarak uygulanmıştır. Bu nedenle icra edilen bu seminerin haddini ve maksadını aşan bir gayretkeşlik olduğunu ifade etmek istiyorum? dedi.
Balyoz adlı bir plan olup olmadığını, planla seminer arasında ilişki bulunup bulunmadığını bilmediğini kaydeden Yalman, ?İfadelerim üç günlük seminerin bir gününde icra edilen seminer faaliyetleri ile ilgilidir. Bunun dışındaki bilgileri, ben de basından 2010 yılında öğrendim ve takip ettim. Mart 2003 yılında yapılan bu emre itaatsizliği sorgulamak ve ilgilileri ikaz etmek için Ordu bölgesine gittim ve gereken ikazları yaptım. İfade vermek için çok gayret sarf ettim. Ancak uygun görülmedi. Konuyu o günkü bilgilerim ışığında, İç Hizmet Kanunu kapsamı içinde değerlendirdim. Bahse konu eylem, verilen bir emrin yapılmaması olmayıp emrin hudutlarının genişletilmesi suretiyle gerçekleştirilmiş bir olaydır. Bir disiplin suçu olduğu kanaatinde olduğunu ifade etmeliyim. Eğer üç günde emre aykırı bir eylem yapılsaydı ´Emre itaatsizlikte ısrar´ suçu işlenirdi ki bu husus askeri yargı kapsamında değerlendirilirdi. Bilgilere 2003 yılında sahip olsaydım konuyu askeri yargıya intikal ettirirdim. En halisane temennim, suçsuz insanların özgürlüğüne kavuşmasıdır? dedi.
´Hakaretlere maruz kaldım´
Tarihi dava ve suçlanmasıyla ilgili Milliyet´e açıklamalarda bulunan Yalman, şunları vurguladı: ?Hasdal Cezaevi´ndeki Silahlı Kuvvetler mensubu askerlerin yaptıkları talihsiz açıklamaya cevap teşkil edecek şekilde kamuoyuna bir duyuru hazırladım. Ancak bu duyuruyu açıklamadan önce, üç yıldır davanın muhatabı askerlerin saygısızlıklarını cezaevi psikolojisi olarak kabul ettiğim için tahammül ettim. Sustukça kamuoyunda haksız olduğumuz algısı yaratıldı. Artık yeter demek istiyorum. Çünkü bu süre içinde, ahlaki ve mesleki normlara uymayan söz ve davranışlara muhatap oldum. Hatta camii avlusunda, bir cenaze namazında kadirbilmez, vefasız birinin edep dışı saldırılarına maruz kaldım. Şahsım üzerinde yaratılan menfi propaganda ile bir taraftan kamuoyu desteği sağlanırken diğer yandan tutuklu arkadaşlarımın üzerinde de ortak bir direnç duygusu yaratılmaya çalışıldı. Medya ve internet yoluyla yalan haber, iftira, hakaret ve saldırılara maruz kaldım. Hiçbir dayanağı olmayan iddialarla ´çamur at izi kalsın´ mantığıyla yapılan bu karamalarla üzerimde sosyal bir baskı kurulmaya çalışıldı.
´Eşim hakarete uğradı´
Mahkemede sanık ifadelerinde saygı hudutlarını aşan söz ve ifadelerle iftiralara maruz kaldım. Kuşkusuz; asılsız ve mesnetsiz iddialara ilişkin yasal hakkım saklıdır. Müteaddit defalar tanıklık talebinde bulunulmasına rağmen, mahkeme bu talepleri sürekli reddetti. (Bazı milletvekillerinin vicdan ve namusuma yönelik ifadelerini de burada tekrarlamak istemiyorum.) Namus, vicdan ve şerefimi sorgulayan yüzlerce mektup ve telgraf aldım. Saygı sınırlarını aşan telefon konuşmalarına muhatap oldum. Eşim dahi, hakaret, saygısızlık ve beddualara maruz kaldı. Mahkemede seminer ses kayıtları ile ilgili olarak Ergin Saygun ve Özden Örnek´in verdiği ifadelerinin gerçeği yansıtmadığını ve iftira olduğunu bir gazetede açıkladım. Ancak bu kez de bir televizyon kanalında şahsımın gizli tanık olabileceğim konusu ile ilgili olarak yapılan yalan beyanlara yazılı olarak cevap verdim. Son bir kez yine bir TV kanalında bir gazetecinin aynı yalanı tekrarlaması üzerine canlı yayına bağlanarak gereken cevabı verdim. Aynı yayında açık oturuma katılan avukat Celal Ülgen´de tanıklık yapma isteğimi teyit eden beyanlarda bulundu. Tüm yaşananlara rağmen arkadaşlarımın ruh halini düşünerek susmayı tercih ettim.
´Mahcup olacaksınız´
2 Kasım 2013 günü Ulusal TV´de Hasdal Cezaevi´nde Silahlı Kuvvetler mensuplarının yaptığı açıklamaya verdiğim cevap kamuoyuna önemle duyurulur. Benim tarih önünde en az sizler kadar onurlu yerimi alacağımdan hiç şüpheniz olmasın. Çünkü bu davaya muhatap olanlar arasında bir kişi masum ise O da bendenizdir. Bunu açıklıkla ve ısrarla ifade ediyorum. Bunu ileride öğrenecek ve söylediklerinizden mahcup olacaksınız. Yapılan saldırılar haddini aşan ve kişilik haklarımı zedeleyecek bir noktaya gelmeseydi, her şeye rağmen bu açıklamayı yapmayacaktım. Yazmakta olduğum kitabımdan seminer ile sınırları olan bilgilerim ışığında, bütün gerçekler öğrenilecektir. Çünkü bu husus benim için bir görev halini almıştır. Hukuk mağduru olmanızı, benim ifade vermem ile nasıl izah edebiliyorsunuz? Defalarca ifade vermek için müracaatta bulundum. Avukat Sayın Celal Ülgen en yakın şahittir. Gerçekleri çok iyi bildiğimi ifade ediyorsunuz. Bildiklerimi sizlerle paylaşıyorum.
´SUSMAMIN SEBEBİ...´
Ancak seminer ile ilgili yaşanan olayın cereyan şeklini bilahare yazmakta olduğum kitaptan detaylı bir şekilde öğreneceksiniz. Bu aşamada arkadaşlarımın rencide olmaması için açıklamıyorum. Esasen susmamın sebebi budur. Benim farklı yorumlara sebep olacak bir ifadem olmamıştır. Bu hususu da yaptığım açıklamada bulacaksınız. ?Konuşanların halini görüyorsunuz? ifademden basında çıkan menfi yorumları kastettiğimi özellikle belirtmek isterim. Bu kadar hassasiyet ve tahammül gösterdiğim halde bu yapılan saldırılar karşısında benim size birkaç soru sorma hakkım olduğunu kabul edeceğinizi düşünüyorum.
´Sorulacak çok soru var´
-Emrime aykırı bu seminer ne için yapıldı?
-Emrime aykırı olarak bu semineri yapan ve bu seminerin yapılışında her türlü bilgi ve belgeyi benden gizleyenler niçin itham edilmiyor?
-Seminerin emrime aykırı olarak yapıldığını bilenler yasalar gereği olarak niçin bana haber vermediler?
-Tatbikatın mahiyeti hakkında bilgisi olmayanlar tatbikat başladıktan sonra bana niçin haber vermediler?
-Bana saldıracağınıza düzmece ve sahte olduğu iddia edilen CD´lerin kimler tarafından nasıl oluştuğunu araştırmanız daha uygun olmaz mıydı?
-Ordu karargâhından çıkarılan CD´lerin kimler tarafından ve nasıl çıkarıldığının araştırılması gerekmez miydi?
Bütün bu olaylar vuku bulurken niçin benim haberim olmadığının cevabı ise ´Karargâh Çalışma Usulleri´ kitabında mevcuttur. Sorulacak daha çok soru var. Ancak kamuoyu önünde yeteri kadar yıpranan Silahlı Kuvvetlerimizin iç meselelerini gündeme taşımak istemiyorum.
´Keşke belgem olsaydı´
Bütün bu gerçeklerden sonra özellikle Balyoz davasının başlaması ile toplumda yaratılan bilgi kirliliğinin sonucu olarak, yaşananların yeniden analiz edilmesi ihtiyacı doğduğunu düşünüyorum. Kara propaganda sonucu, kamuoyunun şahsıma karşı yürütülen menfi tavır ve davranışlarına şahit oldum. Çünkü onlar, yaratılan menfi havanın etkisinde kalarak benim Silah arkadaşlarımı korumadığımı düşünmektedirler. Şimdi yazdığım bu gerçekler karşısında ne düşüneceklerini bilemiyorum. Ancak zihniyet değişikliklerinin ne kadar zor olduğunu yazdığım kitabın bir bölümünde anlattım. O bakımdan zihin dünyasında bir değişiklik olup olmayacağını bilemiyorum. Keşke, mahkemeye arkadaşlarımın suçsuzluğunu ispatlayacak daha fazla bilgi ve belgeye sahip olsaydım da açıklama imkânım olsaydı.
´KIRILDIM AMA KIRMADIM´
Balyoz davası sanıkları, aileleri ve yakınlarının yarattığı olumsuz hava şahsımı bilerek veya bilmeyerek suçlu mesabesine indirip kendilerine inanan veya inandırılan insanlardan dışlamaya çalışmışlardır. Ben davanın yalnız seminer ile ilgili mahdut bir bilgiye sahip olduğum gerçeğini anlatamadım. Kırıldım ama hiç kimseyi kırmamaya çalıştım. Bir gün bu olaylar bütün detayları ile topluma intikal edeceğine inanıyordum.
´İtibarsızlaştırıldık´
Ceza alan ve bir günah olduğuna inandığım arkadaşlarımın mutsuzluğu, hayat ve hayalleri üzerine, benim mutlu ve huzurlu olmam mümkün mü? Bütün bunları yaparken Türkiye´nin içinde bulunduğu siyasi ve sosyal ortamın yarattığı olumsuzlukları da arkalarına alıp hüküm giyenleri kahramanlaştırılırken, benim gibi dava ile hiç alakaları olmayan hatta bu konuda mutazarrır olan, buna rağmen arkadaşlarının yanında durmaya çalışan insanları itibarsızlaştırmaya hatta dışlamaya çalışmaktadırlar.
´Karalamaya ihtiyaç yok´
Bütün bunlara rağmen kendimi müdafaa mecburiyetinde hissettiğim zaman açıklama yaptım. Gördüm ki, yazılmamak kaydıyla söylediklerimi yazan saygısız zavallı gazetecilerin yazdığı olayları ve söylediklerimi incelemeyen ve anlama zahmetini göstermeyen beni kamu vicdanında mahkûm etmeye çalışanlar karşısında onurlu ve dimdik durarak Silahlı Kuvvetler´e ve milletine hizmet etmiş bir insanın onurunu yaşadığımı samimiyetimle ifade etmek istiyorum. İnsanların kendini toplum indinde aklaması için başkalarının karalanmasına ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Siyasi ve hukuki mücadele günahsız silah arkadaşlarına saldırarak yapılmaz.
Bu mücadelenin daha uygun bir zeminde yürütülmesi için olayların hukuki zeminde çözümlemenin yanı sıra gerekirse siyasi bir tavır geliştirerek açık ve net olmanın daha dürüst bir davranış olduğunu üzülerek belirtmek isterim. Toplum üzerinde benim ifadem ile meselenin aydınlanacağı algısı yaratmak amacı taşıyan çeşitli girişimler, şahsıma karşı yapılan büyük haksızlıktır. Bu girişim ile şahsımın vereceği ifadenin kararın oluşumunda belirleyici olacağı duygusu yaratılmıştır. Belki de böyle bir algı yaratılmak istenmiştir. Sağduyu sahibi insanların vicdanlarına seslenmek istiyorum.
´Sorumlusu ben değilim´
Üç yıl devam eden, 5 bin sahifelik iddianame ve yüzlerce insanın ifadesi ile vücut bulan karar sonunda, 327 kişinin 5276 yıllık ceza talebinin, şahsımın ifadesi ile değişebileceği şüphesi yaratmak insaf ile bağdaşmaz. 327 silah arkadaşımın mahkûmiyetinin sorumlusunun şahsım olduğu ima edilmek isteniyorsa, benim bunu kabul etmem mümkün değildir.
Yıllarca hakkımda sistematik bir şekilde yapılan dedikodu ve menfi propaganda ile toplumun, hakkımda yanlış kanaat sahibi olması sağlanmıştır. Ancak, suçsuz olduğuna inandığım arkadaşlarıma haksızlık yapmak istemediğim için susuyorum. Bu nedenle bu saçmalıkları şiddetle reddediyor haddini aşanları kınıyorum. Benim hoşgörü sınırlarımı daha fazla zorlanmamasını özellikle rica ediyorum.
´Yıllarca sustum´
Söz konusu davaların mahiyetlerini yeterince bilmeyen veya bildiğini sananların da jargonlar ve gazete manşetleri üzerinden anlamaya çalıştığı bu davaların, topluma gerçek boyutları ile anlatılması bir zaruret halini almıştır. Ancak ben taşıdığım sorumluluk ve sahip olduğum terbiye gereği susmayı acılarımla birlikte yaşamayı tercih ettim. Çeşitli yollarla şahsıma yapılan küstahça saldırılara rağmen davanın muhatabı arkadaşlarımı incitmemeye özen gösterdim. Bunun için yıllarca sustum.
Size bir Hint atasözünü hatırlatmak isterim. ?Konuşmaya karar verdiğinizde söyleyeceklerinizin susmaktan daha iyi olduğundan emin olun.? Çünkü söz insanın şerefidir. İçinde bulunulan şartlara göre eğilip bükülemez. Çünkü söz insanı insan yapan bir değerdir. Çünkü söz insan ilişkilerinde düşünmeden sonra gelen ikinci öğedir. Söz nefes gibidir, ruh gibidir anlamsız yere konuşulmamalıdır. Bilgi, insanı kuşkudan, iyilik, acı çekmekten, kararlılık, korkudan kurtarır. Umarım ne demek istediğim anlaşılmıştır.
´Kayıtları görmedim´
Hatırlayacağınız üzere, çeşitli vesilelerle yaptığım açıklamalarla dava ile ilgili bilgi ve belgeye sahip olmadığımı, darbe konusunda istihbarat almadığımı, bu davada bilgimin (emrime aykırı olarak yapılan) seminer ile sınırlı olduğunu, seminerdeki ses kayıtlarını Genelkurmay Başkanından öğrendiğimi (Bu konuda Sayın Emekli Orgeneral Özkök´ün yaptığı açıklama üzerine mütalaa da bulunmak istemiyorum.) Ses kayıtlarını görmediğimi ve bu konuda hiç kimseden araştırma yapmam istenmediğini özellikle belirtmek isterim. (Bu konuda detaylı bir şekilde bilahare açıklanacaktır.) Esasen söz konusu ses kayıtları elime geçseydi karargâhım ile paylaşır, gerekli inceleme için hazırlıkları yapardım.
´İtaatsizliği sorguladım´
Üç günlük seminerin bir gününde emrime aykırı olarak, EMASYA Planı´nın görüşüldüğünü, seminere gönderdiğim müşahit generalden öğrendim. Bunun üzerine Mart 2003 yılında yapılan bu emre itaatsizliği sorgulamak ve ilgilileri ikaz etmek için Ordu bölgesine gittim ve gereken ikazları yaptım. Bu konu da detaylı bir şekilde bilahare açıklanacaktır. Konunun detaylarını, 2010 yılında dava açılınca gazete ve televizyondan öğrendim. Ben geçen üç yıl içinde ifade vermek için çok gayret sarf ettim. Ancak uygun görülmedi. Bunun nedenini bazıları benim ifademin alınması halinde davanın çökeceği şeklinde ifade ettiler.
´İki yaptırım öngörüldü´
Şimdi size seminer ile sınırlı olan bilgime uygun olarak, kanaat ve düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Konu ile ilgili kanaat ve görüşlerimin mahkeme heyetinin kararına ne ölçüde tesir icra etmiş olabileceğini takdirlerinize bırakıyorum. Benim konu ile ilgili bilgim Mart 2003´teki bilgilerim ile sınırlı idi. Yani emrime aykırı bir uygulama yapılmıştı. Sınırlı bilgiler içinde emre itaatsizlik olarak gördüğüm bu faaliyetin gereğini yaptığımı ifade etmiştim.
Konuyu o günkü bilgilerim ışığında, İç Hizmet Kanunu kapsamı içinde değerlendirdim. Bilindiği gibi Emir kavramı, İç Hizmete ait kanunun 8. Maddesinde tanımlanmıştır. ?Emir hizmete ait bir talep ve yasağın sözle yazı ve sair suretle ifade edilmesidir.? Diğer bir ifade ile emir ile askerlik hizmetine ilişkin hususların yapılması veya yapılmaması istenir. Emre itaatsizlik eylemi işleyen asker kişiler yönünden, askeri yargı sisteminde iki yaptırım öngörülmüştür.
´Bir disiplin suçu´
Bunlardan ?Hizmete ilişkin emrin hiç yapılmaması veya emir tekrar edildiği halde yerine getirilmemesi Askeri Ceza Kanunu´nun 87. maddesinde düzenlenmiştir. Bu emre itaatsizlikte ısrar etme suçunu oluşturmaktadır. Bahse konu eylem, verilen bir emrin yapılmaması olmayıp emrin hudutlarının genişletilmesi suretiyle gerçekleştirilmiş bir olaydır.
Bunun karşılığı ise, 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri ile düzenlenmiş olan ?Kast veya ihmal ile hizmete ait emri tam yapmamak, değiştirmek veya sınırlarını aşmak suretiyle itaatsizliktir? tarzında suç oluşturmaktadır. Bahse konu faaliyetin yukarıda izaha çalıştığım tarzda bir disiplin suçu olduğu kanaatinde olduğunu ifade etmeliyim.
´YERİNE GETİRDİM´
Çünkü üç günlük seminerin iki gününde emre uygun davranılmış bir gününde sınırlar aşılmıştır. Bu nedenle işlenen suçun bir disiplin suçu olduğunu değerlendiriyorum. Eğer üç günde emre aykırı bir eylem yapılsaydı ?Emre itaatsizlikte ısrar? suçu işlenirdi ki bu husus Askeri Yargı kapsamında değerlendirirdi. Komutan olarak işlenen disiplin suçunun gereğini yerine getirdiğimi özellikle belirtmek istiyorum.
´Haddini aşan gösteri´
Seminerin icrası ile ilgili görüşlerime gelince, yazılı ve görsel basından izlediğim kadarı ile bu seminer emre aykırı olarak yapılan, muaşeret kurallarına uymayan, amacını ve haddini aşan bir kahramanlık gösterisinden başka bir şey değildir. Silahlı Kuvvetler içinde zaman, zaman yaşanan bir sorun olan ?Ben daha çok vatanseverim, Cumhuriyetin değerlerini özellikle laikliği ve Atatürk´ün mirasını en iyi ben koruyabilirim kompleksi, bu plan seminerinde, askeri muaşeret kurallarını da hiçe sayarak uygulanmıştır. Bu nedenle icra edilen bu seminerin haddini ve maksadını aşan bir gayretkeşlik olduğunu ifade etmek istiyorum.
´Basından öğrendim´
Daha önce de ifade ettiğim gibi, söz konusu ifadelerim üç günlük seminerin bir gününde icra edilen seminer faaliyetleri ile ilgilidir. Bunun dışındaki bilgileri, ben de basından 2010´da öğrendim ve takip ettim. Daha açık bir ifade ile Balyoz olarak isimlendirilen plan ile seminer arasında bir ilişki olup olmadığını bilmiyorum.
´Balyoz´u bilmiyorum´
Esasen Balyoz isimli plan olup olmadığını da bilmiyorum. 2010´da bilgi sahibi olduğum ses bantlarından sonra davanın yargıya intikal eden seminer dışındaki bilgileri de basından öğrendim. Bu konu 3 yıldır devam eden ve sonuçlanan dava konusu olduğu için sınırlı bilgilerimle bir kanaat ifade etmem mümkün değildir.
´Temennim özgürlük´
Ancak söz konusu bilgilere 2003´te sahip olsaydım konuyu askeri yargıya intikal ettirirdim. Ancak 2009´da yapılan yasal değişiklikler ile söz konusu dava sivil yargı kapsamına girmiş ve sonuçlanmıştır. Israrla ifade vermemi isteyenlerin bu açıklamadan ne ölçüde tatmin olduklarını bilmiyorum. Ancak inanıyorum ki, bu olaylar, konu ile ilgili herkesin katkıları ile bir gün bütün detayı ile kamuoyuna yansıyacaktır. Bu vesile ile vicdanen suçsuz olduklarına inandığım arkadaşlarımın acılarını en samimi duygularımla paylaştığımı ifade etmek isterim. En halisane temennim, suçsuz insanların özgürlüğüne kavuşmasıdır.?
2004´te emekli oldu
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, 1976-1980 yılları arasında Silahlı Kuvvetler Akademisi´nde Öğretim Üyesi, 1980-1982 yılları arasında Ege Ordusu ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanı olarak görev yaptı. Yalman, 1982-1983 yılları arasında 50. Piyade Alay Komutanlığı görevini yürüttü. Kara Harp Akademisi (1983-1985), Kara Harp Okulu (1985-1986) Öretim Başkanlığı görevlerinde bulundu. 1986 yılında tuğgeneral rütbesine terfi ederek Kara Harp Okulu Komutan Yardımcılığı´na, 1987´de 39. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı´na atandı. Yalman 1990´da tümgeneral rütbesine yükseldi. Kara Kuvvetleri Personel Daire Başkanlığı (1990-1993) ve Piyade Okul Komutanlığı (1993-1994) görevlerinin ardından korgeneral rütbesine yükselerek Kara Kuvvetleri Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı görevine atandı. 1995-1998 yılları arasında Adana´da bulunan 6. Kolordu Komutanlığı görevini yürüten Yalman, 1998´de orgeneralliğe terfi ederek 2. Ordu Komutanlığı´na atandı. 20 Ekim 1998´den itibaren Adana Mutabakatı gereği Türkiye-Suriye güvenlik ilişkilerini yürüttü. 24 Ağustos 2000´de Jandarma Genel Komutanlığı görevine atanan Yalman, 24 Ağustos 2002´de Kara Kuvvetleri Komutanlığı´na getirildi. Yalman görevinden 2004 yılında emekli oldu.
2004´te Özkök ve Yalman, Toplumsal Olaylara Müdahale ve Rehine Kurtarma Tatbikatı İl Jandarma Komutanlığı´nda bir araya gelmişti.
Hilmi Özkök ne demişti: Tanıklık yapsam da esas değişmeyecekti
Balyoz davası sürecinde tanık olarak çağrılmaması, tanık olmak için başvurmaması, sanıkların davetiyle değil ancak mahkeme davetiyle tanık olabileceğini söylemesi nedeniyle zaman zaman sanık silah arkadaşlarının, avukatlarının ve ailelerinin eleştirilerine hedef olan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila´ya yaptığı son açıklamada ?Tanıklık yapsam da esas değişmeyecekti. Gitseydim bile dinlemezlerdi. Bunu Yargıtay söylüyor? açıklamasını yapmıştı.
´Yalman´a emir verdim´
Özkök, 11 Ekim´de yayımlanan açıklamasında ?Görevdeyken ve sonrasında hiç kimseyi şikâyet etmedim. Görevdeyken bu konularda kimsenin burnu kanamadı, dava açılmadı ve tutuklama olmadı. Hepsinin pırıl pırıl olduğunu düşündüğümü basın yoluyla kamuoyuna açıkladım? ifadelerini kullanmıştı. Özkök, zaman zaman yaptığı açıklamaları da anımsatarak ?Balyoz planı diye bir şey bilmediğimi, elimde bir belge bulunmadığını söyledim? dedi. Özkök, açıklamasının devamında şunları kaydetti:
?Ergenekon davası sırasında ifade verirken, bir avukat (babası her iki davada da sanık olan bir bayan avukat) Balyoz davasıyla ilgili bir soru sordu. Mahkeme Başkanı bakılan davayla ilişkili olmamakla beraber istersem cevap verebileceğimi söyleyince Balyoz davasına ilişkin olarak özetle şu ifadeyi verdim: Balyoz diye bir darbe planı duymadığımı, ancak emrimle rutin olarak yapılan plan seminerinde Ordu Komutanı´nın (Çetin Doğan) konuşması olduğunu iddia edilen bir ses kaydının, bilmediğim kişilerce bana ulaştırıldığını, bunu incelemesi için Ordu Komutanı´nın ilk amiri olan ve seminerin icrasını sağlayan Sayın Kara Kuvvetleri Komutanı´na (Aytaç Yalman) emir verdiğimi, anladığım kadarıyla seminerde en tehlikeli senaryo bölümünün maksadını aştığını, gerçek yer ve kişi adlarının kullanılmasının yanlış olduğunu ifade ettim. Bu ifadem resmi olarak Ergenekon davasına bakan mahkeme tarafından Balyoz davasına bakan mahkemeye gönderilmiştir.?
´Gri bölgede kaldınız´
Bu açıklamaların yankıları sürerken Hasdal Askeri Cezaevi´de kalan ve Balyoz davasında cezaları onanan subayların Kurban Bayramı´nın son günlerinde Özkök´e mektup yazdığı ortaya çıktı. Hükümlü subaylar, Özkök´ün net bir tutum takınmadığını savunarak şu sözlerle sitemde bulundu:
?Köklü tarihi olan bir ordunun Başkomutanı görevini icra etmenize rağmen, ne yazık ki siyah ve beyazı ifade etmek yerine daima gri bölgede kalma gayreti içinde oldunuz. Bu tutumunuz, masum insanların suçlu ilan edilmesine önemli bir katkı sağladı. ´Ben kasaptaki ete soğan doğramam´, ´Var diyemem, yok da diyemem´, ´Mahkeme çağırırsa giderim´, ´Gençler için çok üzülüyorum´ söylemlerinizin gölgesi altında devam eden süreç Yargıtay´ın hukuksuzluğu onaylaması ile sonuçlandı. Size, defalarca yazılı ve sözlü çağrı yapmamıza rağmen, tanık olarak ifade vermek üzere mahkemeye gelmediniz. Doğrunun ve haklının yanında olmaktan kaçındınız. Bu sadece silah arkadaşlığının bir gereği olmayıp, dürüst bir vatandaşın yapması gereken bir görevdi.?
Yalman´a da sert mektup
Hasdal´da kalan komutanların Balyoz Davası´nda tanıklık yapmayan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Aytaç Yalman´a hitaben de sert bir mektup kaleme aldı. Yalman´ın tavrının ceza almalarında payı olduğunu savunan komutanlar önceki gün kamuoyuna yansıyan mektuplarında ?Gerçekleri çok iyi bilmenize rağmen çıkıp anlatmadınız. Farklı yorumlara neden olabilecek söylemlerle gerçeklerin ortaya çıkmasına değil, suçlu ilan edilmemize önemli bir katkı sağladınız? dedi. Yalman´ın ?Konuşanların halini görüyoruz? sözünü hatırlatan komutanlar, Yargıtay kararının bu tavrın gölgesinde verildiğini öne sürdü. Komutanlar, mektubu Yalman´a, ?Masumların haksız yere cezalandırılmasında payı olanlar tarih sayfalarında layık oldukları yeri alacaklar? diye tamamladı.
Neden dinlenmediler?
Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nin Balyoz davasına ilişkin gerekçeli kararında Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve eski Kara Kuvvetleri Komutan Aytaç Yalman´nın neden dinlenmediği ?Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman´ın tanık olarak dinlenmemesi, taleplerin reddine ilişkin gerekçe ve mevcut deliller nazara alındığında sonuca etkili değildir? ifadeleriyle açıklanmıştı. (Milliyet)
ÇETİN DOĞAN´DAN YALMAN´A CEVAP
Diğer taraftan 28 Şubat davasının bugün görülen 29. duruşmasında Yalman´ın bugünkü açıklamaları da gündem oldu. Çapraz sorgu sırasında bir müşteki avukatının, emekli Orgeneral Aytaç Yalman´ın bugün bir gazeteye (Milliyet) verdiği röportajdan alıntılar yaparak, Balyoz davası ile 28 Şubat Davası´nı ilişkilendirmesi üzerine söz alan emekli Orgeneral Çetin Doğan, Yalman´ın üç günlük seminerin bir gününde emrime aykırı olarak, EMASYA Planı´nın görüşüldüğünü, seminere gönderdiğim müşahit generalden öğrendim ifadelerini eleştirdi. Aytaç Yalman senaryo göndermiş seminere, bu senaryoyu oynamayın diye mesaj çekmedi. ´5-7 Mart tarihlerinde ise ´Kuvvet 2010´ göndereceğim bunu oynayın´ dedi. diyen Doğan şöyle devam etti: 31 Ocak tarihine kadar gelmedi, o dönemin Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından olasılığı en yüksek senaryo gönderilmiştir. ´Benim haberim yok´ diyorsa, Kara Kuvvetleri Komutanlığı koltuğuna niçin oturdu, anlamış değilim. TSK´da emir komuta zincirine isyan etme hakkı yoktur, başı bozukluk söz konusu değildir, orası Yeniçeri Ocağı değildir.
ÖZKÖK´TEN YALMAN´A CEVAP
05.11.2013 11:57 Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman´ın Balyoz Darbe Planı´nına dayanak olarak gösterilen Emniyet Asayiş Yardımlaşma (EMASYA) planına ilişkin, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök´ü işaret ederek ?Seminerdeki ses kayıtlarını Genelkurmay Başkanı´ndan öğrendiğimi, ses kayıtlarını görmediğimi ve bu konuda hiç kimseden araştırma yapmamın istenmediğini özellikle belirtmek isterim? demesinin ardından Özkök´ten Yalman´a yanıt geldi.
Özkök, ?Farklı görüşümüz olabilir. Hemen ´Ben gördüm´ diye koskoca ordu komutanına emir verip de şöyle yapın, böyle yapın denmez. Devletin bir idare tarzı vardır. Emir verebilmek için belgenin meşru ve sahih olduğuna emin olmanız lazım. Her gelen CD ile duyum ile olmaz? dedi.
Cumhuriyet gazetesinden Utku Çakırözer´in bugünkü köşesinden aktardığına göre Özkök, Yanlış hedefe ateş etmemek lazım. Kimse bu işleri yapanlar, onlara sorulmalı. Bana da neler söyleniyor. İstediğiniz kadar düzeltin, anlamak istemeyen anlamak istemiyor? diye konuştu.
Utku Çakırözer´in bugün yayımlanan ?Org. Özkök: Yanlış Hedefe Ateş Etmemek Lazım? başlıklı yazısı şöyle:
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman´ın dün basında çıkan açıklamalarında üstü kapalı olarak eleştirdiği isimlerin başında eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök geliyordu. Yalman, Özkök´ü hedef alan sözlerinde ?Seminerdeki ses kayıtlarını Genelkurmay Başkanı´ndan öğrendiğimi, ses kayıtlarını görmediğimi ve bu konuda hiç kimseden araştırma yapmamın istenmediğini özellikle belirtmek isterim. Esasen söz konusu ses kayıtları elime geçseydi karargâhım ile paylaşır, gerekli inceleme için hazırlıkları yapardım? demişti. Yalman, Özkök´ün kendisine bu konuda bir emir de vermediğini vurguladı. Yalman´ın bu açıklamaları konusunda emekli Orgeneral Özkök, dün yaptığımız görüşmede Yalman´ın sözleri için genel olarak şu değerlendirmeleri yaptı:
´Doğru düzgün ifadeler´
?Aytaç Paşa iyi kalem tutar. Güzel bir metin hazırlamış. Orada vurgu yaptığı Hint atasözünü çok önemsedim. ´Konuşmaya karar verdiğinizde söyleyeceklerinizin susmaktan daha iyi olduğundan emin olun´ diye bir söz. Tabir yerindeyse ´cuk oturmuş´ bu çerçeveye. Aytaç Paşa ´Hep sustum içime attım´ diyor. Niye susmak durumunda kaldığını, şimdi niye konuştuğunu izah ediyor. Çok doğru düzgün ifadeler kullanmış.?
´Kayıtları değil duyumu aktardım´
?(Yalman´ın ´ses kayıtlarını görmedim´ sözleri üzerine) Bana bilmediğim kişilerce bir CD gönderildi. Ses kaydı var. Bunun meşru olması için mahkeme kararıyla dinleme yapılabilir. Ama gayri meşru ise onunla ilgli işlem yapamazsınız. Hukuken böyle bir şey olmaz. Duyduğunuzda ise paylaşırsınız. ´Duydum, aklında bulunsun´ dersiniz.?
´Söylediklerine itibar etmek lazım´
?Nitekim o da görüşmemiz üzerine gitmiş bakmış. Kendisi öyle söylüyor. Görmedim diyorsa görmemiştir. Ama yasal işlem yaptım diyor. Gittim ikaz ettim diyor. O bakımdan söylediklerine itibar etmek lazım.?
´Sağlam delil olsa mahkemeye veririz´
?Sağlam bir şey varsa mahkemeye verirsiniz. Deniz Kuvvetleri Komutanı´nı nasıl mahkemeye verdik. Dolayısıyla takdir hakkınız yoktur.?
´Koskoca komutana emir verilmez´
?(Yalman´ın ´Özkök bana emir vermedi´ sözleri için). Farklı görüşümüz olabilir. Hemen ´Ben gördüm´ diye koskoca ordu komutanına emir verip de şöyle yapın, böyle yapın denmez. Devletin bir idare tarzı vardır. Emir verebilmek için belgenin meşru ve sahih olduğuna emin olmanız lazım. Her gelen CD ile duyum ile olmaz.?
´İkimize de haksızlık yapılıyor´
?Toplum adeta hipnotize edildi. Kimse doğru nedir, eğri nedir demiyor, sadece Özkök ve Yalman diyor. Bana da Aytaç Paşa´ya da haksızlık yapılıyor. Sanki biz kabahatliymişiz gibi sürekli ikimiz hedefteyiz. Konuşsan ´niye konuştun´ oluyor. Sussan ´niye sustun´... Bu işler böyle maalesef. Katlanmak zorundasınız.?
´Yanlış hedefe ateş etmemek lazım´
?Yanlış hedefe ateş etmemek lazım. Kimse bu işleri yapanlar, onlara sorulmalı. Bana da neler söyleniyor. İstediğiniz kadar düzeltin, anlamak istemeyen anlamak istemiyor.?
´Tepki değil destek görüyorum´
?(Yalman´ı rahatsız eden tepkiler konusunda) Kendisi İstanbul´da. Orası oldukça kalabalık bir kent. Biz burada böyle şeylerle karşılaşmıyoruz. Bilakis olumlu tepkiler alıyorum. Herkes herkesi beğenmek zorunda değil tabii. Ama benim şahsıma bir sıkıntı olmadı. İki gün ifade verdim. Orada da bir tanesi hariç hiç saygısızlık olmadı.?
´İnsanın burasına geliyor´
?(Yalman´ın ´Kitap yazıyorum´ sözleri üzerine) İleride ben de yazar mıyım bilemiyorum. Gerçekten bazen insanın burasına geliyor. Ama devlet makamlarında olan insanların elini kolunu bağlayan şeyler var. Yargılama hariç tabii. Çünkü orada gidip yemin ederek konuşuyorsunuz. Nitekim ben de gidip iki gün soruları yanıtladım.?
DOĞAN´DAN YALMAN´A: ORASI YENİÇERİ OCAĞI MI?
05.11.2013 20:15 Çetin Doğan, Aytaç Yalman ile arasındaki geçen tartışmayı sürdürmek niyetinde olmadığını söyledi. 28 Şubat sanığı ve Balyoz davasından ceza alan Birinci Ordu eski komutanı Çetin Doğan, Kara Kuvvetleri eski komutanı Aytaç Yalman´ın önceki gün bir gazetede yer alan ifadeleri ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Tartışmayı sürdürmek niyetinde hiç olmadığını belirten Doğan, ?Eğer böyle bir niyetim olsaydı, Ağustos 2003´te emekli olduktan sonra Yalman´ın, 2003 Ağustos-2004 Ağustos döneminde sürdürdüğü Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevi esnasındaki gayretlerini ve çok yakından tanıdığım saygın bir gazeteciye söylediklerini gündeme getirirdim. Bu aşamada bunlara yine de değinme ihtiyacı duymamakla beraber, gerçeklerin çarpıtılmasına ve doğru olmayan beyanlara sessiz kalamazdım.? dedi.
Balyoz iddianamesinde ´darbenin dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman tarafından önlendiği´ yazıldığını belirten Doğan, ?İddianamenin yayımlandığı 2010 Temmuz basında bu bilgiler muhtelif gazetelerde yer almıştır. Yalman´ın bu bilgiden haberdar olmaması olanaksızdır. Bu iddia karşısında uzunca süre susması, bir kahraman olarak zuhur etme hevesinden mi, yoksa dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı esnasında yakalandığı bir hastalıktan dolayı mı sesi soluğu kesilmiştir? En doğru cevabı amirinin vereceği kuşkusuzdur. Görülüyor ki değneğin her iki ucu pek gönül acısı değildir.? ifadelerini kullandı.
Plan seminerlerinde EMASYA planı emrine rağmen görüşüldüğü iddiasının mesnetsiz olduğunu öne süren Doğan şu ifadeleri kullandı: ?5-7 Mart tarihlerinde icra edilen plan seminerinde Türk-Yunan ilişkilerinde olası bir gerginlik durumunda kullanılmak üzere hazırlanan EGEMEN Hareket Planı görüşülmüştür. Ordu komutanlıklarından da icra edilen plan semineri, plan tatbiki harp oyunlarının tarihleri konusu kapsamında ve tatbikata iştirak edecek birlikler genelkurmay Başkanlığı tarafından yayımlanan ´Tatbikatlar Programı´ (TATPROG) kitabında yer alır. Normal şartlarda ordu komutanlıklarında icra edilen bu tür tatbikatlara Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları katılır. EGEMEN Harekat Planı semineri de inceleme emri Genelkurmay Başkanlığı´nca verilmiştir. Plan seminerine ilişkin hazırlıklar icra tarihinden 3 ay önce beklenmiş ve bu kapsamda hazırlanma olasılığı En Yüksek Tehlikeli senaryo 12 Aralık Kara Kuvvetleri Komutanlığı´ndan gönderilmiştir.? (Cihan)
YALMAN´DAN DOĞAN´A: HADDİNİ BİL
06.11.2013 10:17 Biri tutuklu eski iki komutan arasındaki tartışmada, son konuşan Aytaç Yalman oldu. Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ile Balyoz davasının bir numaralı sanığı dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan arasındaki Yeniçeri tartışması büyüyor. Orası Yeniçeri ocağı mı? 1. Ordu´da yapılan seminerden haberin yoksa o koltukta neden oturuyorsun? diyen Çetin Doğan´a, Yalman´dan sert yanıt geldi. NTV´nin haberine göre Yalman, darbe iddialarına konu olan 1. Ordu´daki seminerin bilgisi dışında gerçekleştirildiği iddiasını yineleyerek, Doğan´a Haddini bil dedi.
YALMAN: DOĞAN´I ORGENERAL YAPTIĞIM İÇİN PİŞMANIM
09.11.2013 09:34 Orgeneral Çetin Doğan´ı emrine aykırı biçimde semineri yapmakla suçlayan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Doğan´ı kendisinin orgeneral yaptığını ancak pişmanlık duyduğunu söyledi... Yalman, Başbuğ´un şahsi görüşüyle seminerde planın oynanmasına izin vererek hata yaptığını belirtti ve ?Bilgiler zamanında intikal ettirilse, Kara Kuvvetleri´ndeki tüm seminerleri iptal ederdim? dedi...
Orgeneral Aytaç Yalman´ın, Balyoz plan seminerinin bir gününde emrine aykırı biçimde EMASYA´nın oynandığı, dönemin Kurmay Başkanı, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un bu konularda kendisini bilgilendirmediği ve emirleri dışında komutanlığından giden emre bir madde eklendiği ifadeleri önceki gün Milliyet´te yer almıştı. Yalman, Milliyet´e seminer ve sonrasına ilişkin de çarpıcı açıklamalar yaptı. Yalman, kendisine yönelik suçlamalardan sonra yaptığı açıklamalar için, ?Açıklamalardan çok rencide oldum. Merhametten maraz doğar bu yaşadıklarıma çok uyuyor. Önce üzmemek için açıklamadım. sonra üzülerek açıkladım? dedi.
´Başbuğ onay vermiş´
Seminere gönderdiği müşahidin seminerde EMASYA´nın oynandığını söylediğini, seminer raporlarını incelemenin smd karargâhın görevi olduğunu belirten Yalman, ?Raporları takip etmek karargâhımın kuşkusuz Kurmay Başkanımın (Başbuğ´u kastediyor) görevidir. Ben, EMASYA oynanmasın diyorum. Kurmay Başkanı Olasılığı En Yüksek Tehlikeli Senaryoyu, (OEYTS) yani bir irticai kalkışmayı esas alıp Yunanistan´ın emrivakilerine karşı bir planın oynanmasına şahsi görüşüyle onay veriyor. Bilgimin dışında OEYTS´yi merkeze alan bir seminer yapılıyor. Bırakın EMASYA´yı, sıkıyönetim faaliyetleri irdeleniyor. OEYTS´nin Milli Stratejik Konsept içinde bulunduğundan seminerin emre uygun olduğunu söylemek uygun değildir. Kurmay Başkanı´nın şahsi görüşüdür. Hudutları zorlanarak vazifeden görevler çıkarılmıştır? dedi. Seminerin kayda alındığını ve karargâhtan sızdırıldığını Özkök´ten öğrendiğini kaydeden Yalman, konuşmaların içeriğinin kendisine söylenmediğini, Özkök´ün dinleyip dinlemediğini bilmediğini, Özkök´ten ?Git bir bak? dışında açık emir almadığını vurguladı. Ergin Saygun´un, bantların Başbakan tarafından kendisine verildiğini söylediğini, kendisini üzmemek için tekzip etmediğini kaydeden Yalman, Saygun´la 2010´da Süreyya Operası´nda karşılaştığını, ne yaptığını sorduğunu, ancak, ?Kara Kuvvetleri Komutanının darbeyi nasıl engellediğini yazıyorum? yanıtını aldığını ifade etti.
´İkaz edilmesi doğaldı´
Seminerden sonra disiplini yeniden tesis için müdahale ettiğini kaydeden Yalman, önce telefonla ardından da İstanbul´a giderek Doğan´a tatbikatın amaçlarının genişletilerek icra edilmesinin uygun olmadığını, kaydedilmesinin emre aykırı olduğunu söylediğini, ?Yaptığını beğendin mi?? diye sorduğunu belirterek, ?Kendisi ikaz edilmediğini beyan ediyor. Böylesine bir disiplinsizlik yapan Ordu Komutanı´nın kara Kuvvetleri Komutanı tarafından ikaz edilmesinden daha doğal ne olabilir? Yani kendisinin ikaz edilmeyecek bir general olduğunu mu anlatmak istiyor. Asıl hezeyan budur. Bunun dışında neler yaptığım hususun da açıklama yapmamın uygun olmayacağını düşünüyorum? dedi. 2012´de bu uygulamada Başbuğ´un aşırı insiyatif kullanmasının rolü olduğunu öğrendiğini de belirten Yalman, seminerden sonra İzmit´te kolordu komutanlarını topladığını, hastanede yattığı için Doğan´la ilgili yorum yapmadığını, ancak komutanların niye toplandıklarını anladıklarını ifade etti. Yalman, diğer ordular bölgelerinde de benzer toplantılar yaptığını, garnizon garnizon dolaştığını ifade etti.
´Kötü niyetleri yoktu´
Mayıs 2003´te Harp Akademileri´nde Özkök ile Çetin Doğan´ın bir görüşme yaptığını belirten Yalman, Kurmay Başkanı Başbuğ´un yetkileri konusunda değerlendirme hatasında bulunduğunu ifade etti. Ordu Komutanı Doğan´ın da emre rağmen durumdan vazife çıkararak semineri icra ettiğini belirten Yalman, ?Kurmay Başkanım yetkisini aşmış, bunun sonucu olarak Ordu Komutanı da inisiyatif kullanması ve emrin yorumlanması sonucu söz konusu seminer icra edilmiştir. Ancak ifade etmek isterim ki; ne Kurmay Başkanımın ne de Ordu Komutanımın askeri kural hatası dışında başka kötü bir niyet taşıdığını söyleyemem? diye konuştu. Başbuğ´un ifadesinde, 17 Ocak 2003´te 1. Ordu´ya yaptığı ziyarette tatbikatın da konuşulduğunu anlattığını kaydeden Yalman, ?Ben, bu ifadeyi tatbikatın zımnen benim bilgim dahilinde yapılıyormuş hissi vermek amacına yönelik bir kötü niyet ifadesi olarak görüyorum. Gitmiş olabilirim. Acaba yanımda kimler vardı? Emrime aykırı bu plan semineri arz edilmiş olsa idi derhal müdahale eder semineri iptal ederdim? dedi.
Darbe konuşması değil
Maksadı aşan, askeri kurallarla izah edilemeyecek konuşmaların darbe konuşmaları olacağına ihtimal vermediğini, yüzlerce kişinin katıldığı seminerde varsayılan bir darbenin görüşülmesinin makul bir izahı olmadığını, ´Bu görüşüm seminer ile ilgilidir´ şerhini düşerek vurgulayan Yalman, ?Bilgiler zamanında intikal ettirilse, Kara Kuvvetleri´ndeki tüm seminerleri iptal ederdim.
´Ortak düşman bendim´
Ağustos 2004 yılına kadar 1. Ordu veya başka bir yerdeki kozmik bürodan bilgisi dahilinde mevkute çıkmadığını, bu nedenle bu olayın ne zaman ve kimler tarafından yapıldığının ortaya çıkarılmasının kendisi için de önemli olduğunu vurgulayan Yalman, ?Gerçek olup olmadığı belli olamayan bu planları kim, ne zaman ve nerede hazırlamıştır. Arkadaşlarımı bu çalışmanın içine kim dahil etmiştir. Biraz öncede ifade ettiğim gibi benim üzerimden yürütülen spekülasyonla ortak bir düşman yaratılmaya ve bunun sonucu olarak birlik beraberliğin pekiştirilmesine çalışıldı. Ortak düşman da bendim. Oysaki, haksızlığa uğradığını düşünenler söz konusu planı yazanı, isimlerini bu plana dahil edenleri, ayrıca isimlerinin yanına (+) ve (-) işareti koyanları tespite yönelmiş olsalardı kendileri açısından daha yararlı olacaktı? dedi.
´Zarafete olumlu yanıt vermediler´
Doğan ve dolaylı yoldan Başbuğ´un zarafetine olumlu yanıt vermediğini, özellikle Doğan´ın, ?tehditvari konuşmaları ve meseleyi şahsileştiren çirkin üslubu karşısında üzülerek bir açıklama daha yapmak mecburiyetinde kaldığını? kaydeden Yalman, şunları söyledi:
´Emir dinlemeyen komutan´
?Yaşananlar çok istisnai bir durumdur. Çünkü hiçbir asker, üstüne emekli de olsa kamuoyu önünde böyle hitap etmemiştir. Balyoz davası başlayınca anılan şahıs, beni muhatap kabul etmeyip Genelkurmay Başkanı´na tahammülü zor ifadelerle saldırmıştı. Davanın sonuna doğru da, özellikle yaptığım son açıklamadan sonra şahsımı hedef alan çirkin ve mesnetsiz açıklamalarına muhatap oldum. Söz konusu General, Korgeneral rütbesinde de emrimde çalışmış kendine has emir-komuta anlayışı ile oldukça zor bir dönem geçirmeme sebep olmuştu. Yalnız benim değil kendisi ile çalışan ve onun amiri durumunda olan komutanlar, kendisinin emir dinlemeyen, tavrını bilirler. Söz konusu generale tavsiyem kendisi ile barışık olmasıdır. Yüzleşme ile insan kendi erdemli taraflarını ve zaaflarını görmeye başlar. Üst komutanlık görevlerine seçilecek insanlar meslek hayatlarının ilk yıllarından itibaren seçilip meslek hayatı boyunca izlenmelidir. Sıralardan ve masalardan daha önemli değerlerin olduğu bilinmelidir. Çünkü koltuklar, koltuğa oturan insanlar ile değer kazanıyor. Psikopatik eğilimler olarak kabul edebileceğimiz kendine hayran olma (Narsistik), İkna Yeteneği, Yüzeysel bir karizma, Acımasızlık, (Duygusal Sığlık) Pişmanlık duymama, (Vicdan yoksunluğu) Empati kuramama, insanları yönlendirme arzusu olan kişilerin yüksek komuta kademelerine yapılacak seçimlerde mutlaka dikkate alınması kanaatimce çok önemlidir. Bütün bunlara rağmen Ordu Komutanı´nın zeki bir asker olması, geçmiş yıllardaki büyük karargâh deneyiminden istifade edebileceğimi düşünerek Orgeneral olmasına müsaade ettim. (Orgeneral olmasını sağladım.) Eğer yanılıyorsam dönemin Genelkurmay Başkanları, Kara Kuvvetleri Komutanları ve kendisine komuta eden Ordu Komutanlarının fikirlerine müracaat edebilirler. İnanıyorum ki onlar da benim duyduğum pişmanlığı duyuyorlardır.
´Ben kendimi savundum´
Bugün yaşadığımız bu durum hırsını aklının önüne koyan, gem vurulamayan yükselme hırsı, hem kendini, hem de mahiyetinde çalışanları çok zor, telafisi imkânsız bir duruma sürüklemiştir. Nefsini kontrol edemeyen aşırı hırslı bir generalin Jandarma Genel Komutanlığım sırasında bu komutanlığa gelmek için aşırı bir gayretin içine girdiğini bilahare öğrendim. Söz konusu general bu amacına ulaşamayınca görevde hırsını devam ettirdi. Mahiyetine de farklı telkinlerde bulunarak Silahlı Kuvvetlerimizin geleneksel disiplin anlayışını sarstı, sonunu hep beraber izledik. Kamuoyunu özellikle Silahlı Kuvvetleri gereksiz yere meşgul ettik. Ancak ben bunu başlatmadım, açıklamalara karşı kendimi savundum. Özellikle 2002-2004 K.K.K.lığım yıllarında amirimin bilgisi dışında ne bir konuşma ne bir eylem yapmadım. Tevil için bağırmak, çağırmak uygun değildir. Ben ne kadar anlatırsam anlatayım, anlamak istemeyenlere ulaşmam mümkün değildir. Bunun için sosyal zeka, öz duygu, öz güven ve empati kültürünün gelişmiş olması lazımdır. Ben bu açıklamaları bu vasıflara sahip olanlar için yapıyorum. Anlamak istemeyenler kendi dünyaları içinde kalabilirler.? (Milliyet)
(04 Kasım 2013, 10:48), son güncel.: (09 Kasım 2013, 09:34)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Çetin Doğan, arkadaşlarını yaktı
Darbe planları Gölcük´ten çıktı
Hilmi Özkök´ün Ergenekon davasındaki ifadeleri
Yalman: Örnek, terbiye dışı
Tolon: Yalman hepimizi sattı
Yalman darbeyi itiraf etti
28 Şubat´a Balyoz etkisi
Balyoz 28 Şubat´ı etkileyecek
Flaş!!! Yargıtay Balyoz´u onadı
Yargıtay´dan Balyoz gibi gerekçe
Yargıtay Başsavcılığı: Balyoz onansın
Flaş!!! Balyoz davası bitti
Tutuklu askerlerden bildiri
Bir Balyoz da AYM´den
Balyoz temyiz duruşmaları manşetlerimiz
Balyoz Planı ve davasıyla ilgili manşetlerimiz
Balyoz ve diğer davalardaki delil tartışmaları
Özden´den şok itiraf: Notlar benim
Darbe Günlükleri ve Komutanlarla ilgili manşetlerimiz
Deniz Kuv. Komutanı Özden Örnek´in darbe günlükleri (tam metin)
Örnek´in yalanladığı ´Darbe Günlükleri´ni Gölcük doğruladı
Donanma´da zemine gizlenmiş 10 çuval belge manşetlerimiz
Flaş!!! Donanma´da arama: 10 çuval belge
Ergenekon, Balyoz ve benzer davaları engelleme girişimleri
Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı iddianamelerde arama yap