İçişleri Bakanlığı´nın 1995´teki İstanbul Gazi Mahallesi olaylarıyla ilgili hazırladığı dosyada provokatif eylemin perde arkası gözler önüne seriliyor. ´Olaylar olduğunda ilk ben gittim. Kahvehane taranmış, Halil amca ölmüş. Sigarası ağzında 4 saat sandalyede bekledi. Savcıyı ben alıp getirdim. Sanki bu olaylar olsun diye bekletildi.´ Bu sözler, CHP´nin eski vekillerinden ve TBMM Gazi Olaylarını Araştırma Komisyonu üyesi Mehmet Sevigen´e ait.
08.10.2013 16:25 İçişleri Bakanlığı´nın 1995´teki Gazi olaylarıyla ilgili hazırladığı dosyada provokatif eylemin perde arkası Aksiyon dergisinden İdris Gürsoy imzasıyla aktarılıyor. Yasa dışı örgütlerin, toplumsal gerginlik ve kutuplaşmaları her zaman değerlendirmeye hazır oldukları uyarısında bulunuluyor.
´Olaylar olduğunda ilk ben gittim. Kahvehane taranmış, Halil amca ölmüş. Sigarası ağzında 4 saat sandalyede bekledi. Savcıyı ben alıp getirdim. Sanki bu olaylar olsun diye bekletildi.´
Bu sözler, CHP´nin eski vekillerinden Mehmet Sevigen´e ait. 1995´te 18 kişinin öldüğü eylemlerden sonra ilk defa devlet içindeki bazı yapılara dikkat çeken TBMM Gazi Olaylarını Araştırma Komisyonu üyesi Sevigen, ?Halkın tepkileri yasa dışı örgütlerce kullanıldı. Örgüt başta yoktu. Sonradan ortaya çıktı.? diyor. Ona göre Gezi, Gazi´nin aynısı. İkisinde de ilk önce örgütler yoktu.
Ergenekon davaları kapsamında İçişleri Bakanlığı´nın bazıları ´gizli´ çok sayıda resmî bilgi ve rapora yer verdiği Gazi ve Ümraniye Olayları Dosyası´nda, yasa dışı örgütlerin, Gazi´den sonra Alevilerin yoğun yaşadığı mahallelerde gücünü artırma kararı aldığı belirtiliyor. Dosyada, İstanbul Emniyet Müdürlüğü raporu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nın soruşturması, MİT´in ´gizli´ değerlendirme raporu ve Meclis Araştırma Komisyonu tutanakları yer alıyor. 2009 tarihli Emniyet raporunda, toplumsal olayların aniden ve kendiliğinden ortaya çıkmadığına dikkat çekiliyor. ?Şartları olgunlaştırılan olay, herhangi bir sebeple ve aniden patlar.? uyarısında bulunuluyor. Toplumsal gerginlikleri örgütlerin her zaman değerlendirmeye hazır oldukları belirtiliyor.
Peki, 18 yıl evvel Gazi´de neler olmuştu? Alevi vatandaşlarımız sokağa nasıl dökülmüştü? Güvenlik ve istihbarat zaafları nelerdi? 12 Mart 1995´te saat 20.45 sıralarında İstanbul Gaziosmanpaşa´ya bağlı Gazi Mahallesi´ndeki bazı kahveler bir araçtan otomatik silahla tarandı. Doğu Kahvehanesi´nde Halil Kaya isimli vatandaş öldü, beşi ağır 25 kişi yaralandı. Faillerin peşinden gitmeyen polise büyük tepki vardı. Bir anda 5 bine yakın vatandaş Gazi Mahallesi´nde toplanarak polis karakoluna yürüdü. Çatışmalar sabaha kadar sürdü. 13 Mart´ta İstanbul´un dört bir yanından gelen yaklaşık 15 bin kişi yine polis karakolunun önündeydi. Bölgeye askerî birlikler sevk edildi. Gece boyunca aralıklarla ve cenaze töreni sırasında halkın üzerine ateş açıldı. 11 kişi hayatını kaybetti. İstanbul Valiliği´nin sokağa çıkma yasağı ilan etmesiyle mahalleye giriş-çıkışlar kontrol altına alınabildi.
MLKP´ye nasıl sızıldı?
15 Mart´ta olaylar Ümraniye´ye sıçradı. Beş vatandaş daha hayatını kaybetti. 16 Mart´ta olayların yatışması üzerine sokağa çıkma yasağı kaldırıldı. 146 işyeri ile 6 evin tahrip edildiği, yağmalandığı, çok sayıda aracın ateşe verildiği olaylarda toplam 17 kişi öldü, altısı silahla olmak üzere 37´si polis, 7´si asker 206 kişi yaralandı. Ülke Alevi-Sünni çatışmasının eşiğinden döndü. Ankara başta olmak üzere bazı şehirlerde gerginlikler yaşandı. Provokatörlerin gasp ettiği araçta yapılan aramada Kalaşnikof marka silaha ait 16 adet dolu fişek, mermi kovanları, şarjörler ve MKE yapımı kovan ele geçirildi. Soruşturmayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı yürüttü. 20 polis hakkında dava açıldı. Mahkeme daha sonra ilginç bir şekilde Trabzon´a alındı. Adalet Bakanı, Seyfi Oktay´dı. Kahvehaneleri tarayan, halkın üzerine ateş edip kalabalığı yönlendiren asıl faillere ulaşılamadı. Dava kapandı.
İçişleri Bakanlığı´nın Gazi ve Ümraniye Olayları Dosyası´nda yer alan Emniyet raporunda, olayların çok önceden planlandığı belirtiliyor: ?Kahvehaneler tarandıktan hemen sonra Gazi Mahallesi´nde binlerce kişinin bir anda toplanması, önceden hazırlandığı anlaşılan bildirilerin dağıtılarak halkın kışkırtılması, işyerlerinin talan edilip yağmalanması, halkın arasına giren kimliği belirsiz bazı kişilerin polise karşı silah kullanması, kahveleri tarayarak olayları başlatanlarla halkı kışkırtanların aynı yerden yönlendirildiğini gösteriyor.?
Olaylardan sonra bazı örgütler takibe alınıyor. Teknik takiplere ve örgüt mensuplarının itiraflarına göre, MLKP Gazi olaylarını başarı hanesine yazıyor ama iki örgüt yöneticisi Ergenekon´un MLKP´yi kullandığı gerekçesiyle istifa ediyor. Bazı el bombalarının Ergenekon silahları ile aynı seriden çıktığının anlaşılması, kahveyi ilk tarayan kişinin Ergenekoncu olduğunun belirlenmesi gibi olayların üzeri kapatılıp Alevilerin yoğun yaşadığı bölgelerde örgütlenme ve eylemleri artırma kararı alınıyor. 1995´ten sonra da halkla güvenlik güçlerini karşı karşıya getirecek eylem planları yapılıyor ancak başarıya ulaşılamıyor.
Emniyet´in raporunda ?MLKP, Gazi ayaklanmasından dersler çıkarmış, Alevilerin yoğun yaşadığı ve MLKP´nin örgütlendiği Ümraniye ve Gülsuyu semtlerine silah ve mühimmat yığınağı yapmıştır. Burada amaç Alevilere karşı yapılacak herhangi bir saldırıyı Türkiye genelinde daha büyük bir ayaklanmaya çevirmekti. Gazi olaylarının hemen akabinde her iki bölgede de Gazi olayları protestoları düzenlendi, fakat militanlar dışında bölgeden katılım olmadı, düşünülen büyüklükte bir ayaklanma gerçekleşmedi.? deniyor.
Dosyada, Terörle Mücadele Şubesi´nde görevli dört uzman polisin imzası ile toplumsal olayların birdenbire ve kendiliğinden ortaya çıkmadığına vurgu yapılıyor. Kutuplaşmaların yasa dışı örgütlerin işine yaradığı belirtiliyor. Gazi´nin önceden kitle psikolojisine sokulduğu anlatılıyor: ?Gazi olayları öncesinde de böyle bir hazırlanmanın aşamalı olarak uygulandığı anlaşılmaktadır. Üniversitelerdeki gerginliğin tırmandırıldığı, karşıt gruplar arasındaki çatışmanın körüklendiği görülmektedir. Provokatif eylemler, dar bir bölgede az sayıdaki provokatörle gerçekleştirilebilir ancak sonrasında değişik yöntemlerle vatandaşlar, medya organları ve sivil toplum kuruluşları istismar edilerek yaygınlaştırılırlar. Provokasyonu tezgâhlayan ekibin bir kanadı, zıt akımlar içinde toplumsal olayın olgunlaşması için gereken çalışmaları yürütürken; diğer kanadı toplumsal olay zeminine çekilecek ve kitle hareketinin omurgasını oluşturacak insanlar (Aleviler) üzerinde çalışmaktadır. Provokasyonu hazırlayanlar için öncelikli hedef provokatif eylemlerde malzeme olarak kullanılacak insanların kitle psikolojisine sokulmasıdır. ?
Hiçbir istihbarat gelmedi
İçişleri Bakanlığı´nın bir CD olarak hazırladığı Gazi ve Ümraniye Olayları Dosyası´ndaki Emniyet ve MİT´in raporlarından bazı çarpıcı ayrıntılar özetle şöyle:
Gazi olaylarından sonra yok olma aşamasına gelen sol terör örgütleri yeniden hareketlenmiş, aynı zamanda yeni terör grupları meydana gelmiştir.
Gazi olayları ve onun tetiklemesiyle meydana gelen Ümraniye olayları ülke istikrarının bozulması amacıyla Ergenekon terör örgütünce gerçekleştirilmiştir. MLKP terör örgütü taşeron olarak kullanılmıştır.
Gazi olaylarına giden süreçte kamuoyunun hazırlanması için gençlik arasında boy gösteren ve ülke geneline yayılan şiddet eylemlerinin başlatılmasında Veli Küçük´le bağlantılı olduğu tesbit edilen A. Arslan aktif rol oynamıştır.
Gazi olaylarının başlamasına sebebiyet veren kahvelerin taranması eyleminde yine Veli Küçük´le bağlantılı Osman Gürbüz´ün ilk kurşunu atan kişi olduğu tesbit edilmiştir.? (25.2. 2009, Emniyet Raporu)
Olay mahalline yeterli kuvvet kaydırılamadı, sağlıklı bir inceleme yapılamadı, maddi deliller toplanamadı. Olay sonrasında polis ekibine olayı gerçekleştiren aracın gittiği yön tarif edilmesine rağmen polis aracı şahısların peşine düşmedi.
İlk taramada hayatını kaybeden Halil Kaya´nın cesedi kahvenin önünde bulunan sandalyede 4 saat boyunca bekletildi, cesedi gören vatandaşlar tahrik edildi. Cumhuriyet Savcısı gece 01.00 sıralarında otopsiye gelebildi. 18 polis memurunun görev yaptığı Gazi Polis Karakolu´nda olaylar sırasında 5 memur görevdeydi.
Alevi kanaat önderlerinin devreye girmesi ile tansiyonun düşmeye başladığı sıralarda, saat 01.00´de geliş istikameti tespit edilemeyen bir yerden Kalaşnikof tüfekle polis ve vatandaşların üzerine ateş açıldı.
13 Mart´ta ölen kişilerin cenaze töreni esnasında sakin olan kalabalığın üzerine polis panzerleri ile gidildi. Polis helikopteri kalabalık üzerinde dolaştı. İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ, o sırada olay mahallinden ayrılmış olduğunu beyan etti.
İstanbul Valisi ve İl Jandarma Komutanı Ankara´daydı. Çevik Kuvvet derbi maça yönlendirilmişti. Kahvehaneler kalabalıktı. Eylemi gerçekleştirenler çok ince ve detaylı bir saha çalışması yapmışlar, polisin mahalledeki çalışmalarını, konumunu, durumunu, imkân ve kabiliyetlerini iyi tahlil etmişler, buna göre eylem ve faaliyete geçmişlerdir.
Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Uğur Mumcu´nun suikastla hayatlarını kaybetmesinden sonra ülke genelinde güvenlik kaygısı artmıştır. Yine 2 Temmuz 93´teki Sivas Madımak olayı Alevi vatandaşlarımız üzerinde olumsuz etki meydana getirmiştir. Bütün bu olayların Alevi-Sünni veya laik-antilaik çatışması oluşturmadığı bir dönemde Gazi ve Ümraniye olaylarının meydana gelmesi dikkat çekicidir.
Olaylar, terör örgütleri tarafından üstlenilmemiştir. Söz konusu örgüt mensupları yakalanmasına rağmen olayda kullanılan silah ya da silahların başka hiçbir eylemde kullanılmaması, üzerinde durulması gereken bir ayrıntıdır. Olaylar öncesi ve sonrasında hiçbir istihbarat kuruluşundan bir bilgi gelmemiş veya elde edilememiştir. (MİT Raporu)
--------------------------------------------------------------------------------
Örgüt mensuplarının itirafları
Emniyet raporunda, teknik takiple elde edilen bilgiler ortaya konuyor, örgüt elemanlarının ağzından yapılanmalar deşifre ediliyor. Meclis Araştırma Komisyonu´na ifade veren şahitler de ilginç ayrıntılar anlatıyor.
Tamer Enver kod adlı Erdinç Tağaç (MLKP üyesi, 01.04.1995´te verdiği ifade): ?1990´dan itibaren TKİH (Türkiye Komünist İşçi Hareketi) adlı örgüt içerisinde bulundum. 1994 itibariyle TKİH ve TKP-ML Hareketi adlı örgütler kendilerini feshederek MLKP´yi kurdular. Gazi sorumlusu Hasan Polat´ın talimatları doğrultusunda faaliyet gösterdim. Gazi olayları meydana gelmeden önce benden, dar bir ilişki kurarak illegal alanda örgütlenme çalışması yapmam istendi. Yapılan toplantıların birinde Hasan Polat, mahalledeki kültür merkezine (cemevi) ülkücüler tarafından silahlı saldırıda bulunulacağını, bu bilginin kimseyle paylaşılmaması gerektiğini ve ülkücülere karşı örgütlenme çağrısı içerikli bildiriler hazırladıklarını söyledi. Yapılan başka bir toplantıda, önceden hazırlanmış (ülkücülere karşı örgütlenme çağrısı) bildirileri dağıtmak için 12 Mart Pazar akşamı kararlaştırıldı.?
Gurbet kod adlı bir gizli tanığın 20.02.2009´da verdiği ifade: ?12 Mart 1995 tarihinde Gazi Mahallesi´nde meydana gelen olaylarla ilgili örgüt içerisinde yaptığımız değerlendirmede, saldırıların kontrgerilla eylemi olduğu sonucuna varmıştık. Kahvenin taranacağının MLKP Gazi örgütlenmesi tarafından bilinmesine rağmen, örgütün Gazi dışındaki hiçbir üst düzey yöneticisinin bu durumdan haberdar edilmemiş olması karanlık noktalardan biridir. Gazi Mahallesi örgütlenmesinden sorumlu Hasan Ocak olaylar hakkında örgütün üst düzey sorumlularını bilgilendirmemiştir. Hasan Ocak yetkisinde olmadığı halde Gazi olaylarının meydana geldiği gün örgütün merkez komitesi adına bildiri de dağıtmıştır. MLKP merkez komitesinin saldırı yapılacağı hakkında bilgisi olsa yapacağı şey bellidir. 1- Saldırganları canlı veya ölü olarak suçüstü yakalayıp çok daha önceden bir Şemdinli vakası oluşturmak. 2-Veya sessiz kalarak ayaklanma başlatmak. Buradan da anlamaktayız ki bu bilgi Gazi Mahallesi elemanlarıyla sınırlı kalmıştır. Hasan Polat´ın üstü olan Hasan Ocak, Ergenekon terör örgütü tarafından bilerek veya bilmeyerek kullanılmıştır. Kahvehaneyi tarayanların istediği zaten böyle bir ayaklanmanın meydana gelmesidir. Eylem saatiyle eş zamanda dağıtılan MLKP´nın bildirileri, kitleleri yönlendirmiştir. Hasan Ocak daha sonra kendisini kullananlar tarafından kaçırılarak kaybedilmiş ve susturulmuştur. Örgüt bu bilgiyi tabanıyla paylaşmak yerine, Hasan Ocak´a sahip çıkıp kaybedilmesi üzerinden kitlesini yeniden motive etmiştir. Gazi olayları örgütün bir başarısı olarak kamuoyuna lanse edilmiştir. Ancak Gazi olayları akabinde MLKP merkez komitesinden Ahmet Metin Koyuncu ile başka bir merkez komite üyesi bütün görevlerini bıraktıklarını açıklayarak istifa ettiler. İstifa eden bu iki merkez komite üyesi MLKP´nin bilerek veya bilmeyerek Ergenekon ile bağlantılı olduğunu tesbit ettiklerinden ayrılmışlardır. Ergenekon ile MLKP´nin yaptıkları arasında hiçbir fark yoktur.?
Gizli tanık Dilovası´nın 17.05.2008 tarihli ifadesi: ?Gazi olayları sol terör örgütlerinin yeniden hareketlenmesi için yapılan bir provokasyondu. Gazi bilinçli bir tercihti, örgütlerin genel manasıyla taban buldukları gecekondu mahallesiydi. DHKP-C örgütü açısından bir var olma çabası vardı. Bu diğer örgütler için de geçerli olan bir durumdu. Alevi vatandaşların yer bulduğu sol terör örgütlerinin yeniden hareketlenmeleri için yapılmış bir provokasyondu.?
--------------------------------------------------------------------------------
Amaç darbe ortamı oluşturmaktı
TBMM Gazi Olaylarını Araştırma Komisyonu´nun hazırladığı rapordan bir bölüm: ?Muhtarların ve bölge halkının ifadelerine göre, olayları tırmandıran en önemli etken, kahvehaneleri tarayanların polis müdahalesiyle karşılaşmamış olmasıdır. Ne parlamentonun ne de başka bir kurumun üzerine gidemediği devlet içinde yuvalanmış bir karanlık gücün, yani kontrgerillanın ortaya çıkarılması ihtiyacı kendisini acil bir sorun olarak dayatmaktadır. Demokratikleşmenin temel problemlerinden biri de budur. Gazi Mahallesi´nin hedef seçilmesinin arkasında Türkiye´yi bir darbe ortamına sürüklemek, Gümrük Birliği sürecine katılmayı önlemek, yüzünü Ortadoğu´ya çevirmesini sağlamak vardır.?
--------------------------------------------------------------------------------
Mehmet Sevigen (Meclis Gazi Olaylarını Araştırma Komisyonu Üyesi-eski): Mahkemenin yeri değiştirildi, gerçek failler cezalandırılmadı
-Gazi´ye ilk giden vekil sizdiniz. Neler yaşanmıştı orada?
Kahveler taranmış, bir kişi ölmüş, cenaze saatlerce kaldırılmıyor. İnsanlar gelsin, o cenazeyi orada görsün ve tahrik olsun diye beklediler. Kim bekletti onu? Ben geldim, kendim çıkardım cenazeyi battaniye ile. Sandalyede oturuyordu, ağzından sigara düşmemişti yere. Savcı gelmemiş. Fatih Savcısı´nı aldım, kafasını pardösümün altına sokarak getirdim, ödü kopuyordu, sanki yiyeceklerdi. Kahve taranmış, dört saat, beş saat kimse gelmiyor. Böyle şey olur mu? Polis gidip yakalamaz mı? Savcı gelmez mi? Gezi´de de aynı hatalar yapıldı. Polis sert müdahale etmese olaylar bu kadar büyümezdi.
-Nasıl?
Gazi ile Gezi´nin farkı yok. Gazi´de de, Gezi´de de ilk gelenler sade vatandaş ama ondan sonra örgütler ortaya çıkıyor. Devlet tedbirleri alsa, kitle psikolojisini dikkate alarak müdahale etse hiçbir olay olmazdı. Sanki birisi özellikle müdahale ettirmedi. Sonradan örgütler ortaya çıktı. Demirel, ?12 Eylül´ün gelmesi için terörü önlemediler.? diyor ya! Onun gibi beklediler. 17 kişinin ölümü, yönetimin sorumluluğunda ve derin güçlerin işidir.
-Siz olayları yatıştıramadınız mı?
Kalabalık sakinleşmişti. Ben cemevinin önünde oturuyordum. İkinci tahrik cemevine ateş edilerek başladı. Cemevinde oturduğum iki çocuk vardı, ikisini de vurdular. Ben de öldürülebilirdim. Ya ´Milletvekilini de vurun, iş daha da büyüsün´ veya ´Milletvekili kalkıp gitti, sahipsiz kalanları vurun´ dediler.
-Neden Gazi´de çıkıyor olaylar?
Gazi Mahallesi, Alevi ve Sünnilerin birlikte dostluk içinde yaşadığı ender yerlerden biridir. O dönemin İçişleri Bakanı, ´Gazi Mahallesi terörist´ dedi. Ben de ´Onlar teröristse ben de teröristim!´ dedim. Devletin bakış açısını değiştirmesi lazım. Ben Alevi değilim. Aleviler terörden yana değildir. Eğer tahrik olmasa, emniyet güçleri zamanında tedbirleri alsa, polis şiddet kullanmasa örgütlerin yapabileceği bir şey yok. Gerçek failler de cezalandırılmadı. Davayı Gaziosmanpaşa´dan aldılar, Trabzon´a götürdüler. Memurlar yargılanmadılar bile. Valilik izin vermedi. Hayri Kozakçoğlu vali, Necdet Menzir emniyet müdürüydü. O yasa yine var. Üstünüz izin vermediği zaman mahkemeye bile çıkamıyorsunuz. İki polis ceza aldı, diğerleri beraat etti orada.
-Kim aldı Trabzon´a davayı?
Seyfi Oktay. Trabzon´a Alevi bir bakan eli ile alınıyor dava. Biz otobüs bulamıyorduk mağdur aileleri götürmek için. Otobüsün önünü kesiyorlardı, kayalar atıyorlardı. ´Bu işin peşini bırak!´ diye eve telefon ediyorlardı. Tehdit ediyorlardı. Türkiye´yi bölüp parçalamaya çalışanlar Gazi, Sivas, Maraş olaylarını çıkardılar. Kürt-Türk dediler, Alevi-Sünni dediler, sağ-sol dediler, laik-antilaik dediler, tutmadı. Ne kadar yumuşak karnımız varsa zenginliğimizden medet bulup çatışma çıkarmaya çalışıyorlar.? (İdris Gürsoy / Aksiyon)
(08 Ekim 2013, 16:25)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Gazi Mahallesi olaylarıyla ilgili bazı manşetlerimiz
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap