361 sanıklı Balyoz davasının Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki temyiz görüşmelerine Bayram tatili sonrasında 13. duruşma ile devam ediliyor. Saat 9.00´da başlayan duruşmada sanık avukatları savunmalarını yapmaya devam ediyor. 361 sanıktan 262´sinin ve 117 avukattan 63´ünün savunmaları önceki duruşmalarda tamamlanmıştı.
12.08.2013 10:48 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 13. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Bayram tatili dolayısıyla 11 günlük aradan sonra başlayan duruşmaya bazı sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 63´ünün savunması tamamlanmıştı. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 5 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
2 SANIĞIN AVUKATI İRFAN SÜTLÜOĞLU´NUN SAVUNMASI
Duruşmada savunma yapmak için kürsüye ilk olarak, sanıklar Erhan Şensoy ve Murat Özenalp´in avukatı İrfan Sütlüoğlu geldi ve savunmasına başladı. Yerel mahkeme kararını ağır dille eleştiren Sütlüoğlu, ?Bu yaklaşımla ancak kararı önceden vermiş ve ´ağzınızla kuş tutsanız beni ikna edemezsiniz´ anlayışını akla getiriyorsunuz? şeklinde konuştu.
Bu davada tamamen medyanın söylemlerinin kullanıldığını öne süren Sütlüoğlu, bunun yargı adına talihsizlik olduğunu ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: ?Yerel mahkeme başından itibaren sanık ve avukatlarını hasım olarak görmüştür. Askerlere pek de sıcak bakmayan bir arkadaşımı duruşmayı izlemeye getirdim. Çıkışta görüşünü sordum. ´Ya bu mahkemede hukuk yok ki´ dedi. Önündeki monitörden internet haberlerini okuyan hakimler, uyuyan savcılar vardı. Delillerimizin dikkate alınmamasının sebebi davanın iç yüzünü, oynanan oyunun daha beter biçimde ortaya çıkmasını önlemekti. Mahkeme heyeti sık sık TSK´yı yargılamıyoruz deme ihtiyacını duydu. Yargılamıyorsanız oradan lehte gelen yazıları neden dikkate almıyorsunuz. Bu dava TSK´nın bertaraf edilmesini öngören tertip davalarıdır. Balyoz, Ergenekon ve diğer davaların kimler tarafından neden kurgulandığını ve yargılananların kimler tarafından seçildiğine dikkat edilmesi gerekir. Bu dava vahim bir tertibin ürünüdür, siyasi bir davadır. Türkiye Cumhuriyeti´ni yıkıp onun yerine bölünmüş ülke yaratmak isteyenlerin hedefi mutlaka ve mutlaka TSK olmalıydı. Türkiye Cumhuriyeti´ni bertaraf etmek olacağı açıktır. Başarılı subaylar seçilmiştir. Emekli olanlara da ´Ey Türk subayı! Vatanseverlik yapma. Emekli olsan da kurtulamazsın´ denmek istenmiştir. Ayrıca geçmişteki kahraman mücadelelerin hesabı sorulmaktadır. Bu ahlaksızlıktır, hukuksuzluktur.?
-Mahkeme Başkanından avukata üslup uyarısı-
Avukat Sütlüoğlu´nun son cümlesinde ?ahlaksız kelimesini kullanmasına üzerine Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul tepki gösterdi. Sütlüoğlu´nun sözünü kesen Ertuğrul, ?Bir dakika, siz bir hukukçu olarak seçtiğiniz kelimelere dikkat etmek zorundasınız. Hukuki kelimeler seçmeye dikkat edin, hukuki kelimeler seçmek zorundasınız? dedi.
Savunmasına devam eden Avukat İrfan Sütlüoğlu, bir gazeteci tarafından getirilen verilerle kimsenin suçlanamayacağını, verilerin hukuka uygun olarak elde edilmediğini savundu. Söz konusu verilerin kimseye atfedilemeyeceğini, kimsenin suçlanamayacağını belirten Sütlüoğlu, yerel mahkemede hukuka uygun olarak yargılama yapılmadığını öne sürdü. Askeri gizlilik prosedürlerinin suç kabul edilmesinin anlaşılır olmadığını ifade eden Sütlüoğlu, Seminerin darbe provası olduğu ve katılanların darbe saikiyle hareket ettikleri kabul edilse bile seminere katılmayanlar nasıl suçlanabilir? Darbeci kabul edilenler seminere katılmadan görev ve sorumluluklarını nasıl kavrayacaktı, deniz subaylarının hiçbirinin seminere katılmaması ilginç değil midir dedi.
Sütlüoğlu, ?Bizce bu dava TSK´nın tümden bertaraf edilmesini öngören tertip davasıdır. Bu davaların kimler tarafından, neden kurgulandığı ve neden bu sanıkların seçildiği sorgulanmalıdır. Kamuoyunu yanıltıcı yayınlarla bunları kimlerin yapabileceği son derece anlaşılır şekilde görülmektedir? değerlendirmesinde bulundu.
Avukat Sütlüoğlu, emekli subayların da davaya dahil edilmeleriyle Ey Türk subayı, vatansever işler yapma, aksi halde emekli olsan dahi kendini kurtaramazsın mesajı verildiğini ve kahramanca mücadelelerinin hesabının sorulduğunu savundu.
Savunmanın son bölümünde sözde darbe planında Ege´de gerginlik çıkarma iddialarına örnek veren Sütlüoğlu, İsrail tarafından Mavi Marmara gemisine yapılan saldırı ve Suriye´de jetimizin düşürülmesini anlatıp şunları söyledi: ?Barış zamanında ortada fol yok yumurta yokken gerginlik çıkartacak hareketlerin yapılması ne kadar mantıklıdır? Diyelim ki cuntacı bir gemi komutanı fırsatını buldu ve gerginlik için Yunan gemilerini taciz etmeye başladı. Gerginliğin hemen tırmanacağı ne mağlum. Çünkü gerginliği tırmandırmak için taciz faaliyetlerinin uzun süre tekrarlayarak devam etmesi, birden fazla gemi ile yapılması hatta karşı taraftan tacize karşılık verilmesi lazım. Ancak daha ilk seferinde zaten hükümet de, Genelkurmay Başkanlığı da, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı da gerekli girişimleri yapacak ve taciz faaliyetleri bulunan gemi komutanı ne yaptığını soracak. Hakkında soruşturma açtıracak ve hemen görevden alacaktır. Örneğin; İsrail sivil bir gemimize ateş açtı. 9 vatandaşımız öldü. Suriye uçağımızı düşürdü ne oldu? Ege´de Türk ve Yunan uçakları it dalaşları yüzünden düşüyor, ne oluyor? Hükümetin ve Genelkurmay başkanlığının izni olmadan bir ülkeyle ortamı gerginleştirmek mümkün değildir. Burada hareketli askerliği bilen ve bunun akademik eğitimini yapmış, kurmay subayların böyle olmayacak duaya amin tarzında planlar yapması akla ve mantığa aykırıdır.?
Sütlüoğlu, ?Siyasi amaçlarla tertip edilen bu davanın bozulması elzem ve kaçınılmazdır? dedi.
ÖĞLE ARASI
Avukat Sütlüoğlu´nun yaklaşık 3 saat süren savunmasını tamamlamasının ardından Mahkeme Başkanı Ertuğrul, aralarında Bilgin Balanlı, Ali Türkşen ve Tayfun Duman gibi 9 sanığın avukatlığını yapan İbrahim Şahinkaya´yı kürsüye çağırdı. Şahinkaya, sunumu bilgisayarla yapacağını ve öğle arasına 10 dakika olduğunu hatırlattı. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı ?O zaman saat 1´de devam edelim? diyerek duruşmaya 11.46´da öğle arası verdi.
7 SANIĞIN AVUKATI İBRAHİM ŞAHİNKAYA´NIN SAVUNMASI
13.10´da tekrar başlayan duruşmada kürsüye Bilgin Balanlı, İbrahim Koray Özyurt, Tayfun Duman, Dora Sungunay, Muharrem Nuri Alacalı, Şafak Yürekli ve Ali Türkşen gibi 7 sanığın avukatı olan İbrahim Şahinkaya geldi ve savunmasına başladı. Avukat İbrahim Şahinkaya, savunmasını slayttan görüntülerle yaptı. Müvekkili Nuri Alacalı´nın liste düzenlemekle suçlandığını ve belgenin düzenlendiği tarihte ABD´de görevli olduğuna dair belge sunduklarını anlatan Şahinkaya, ?Savcı bize ben ´emniyetten teyit ettim´ dedi ve soruşturmayı yürüten 3 savcı tarafından serbest bıraktı. Biz kovuşturmaya yer olmadığına dair karar beklerken hakkımızda yakalama kararı çıkartıldı? dedi.
Müvekkili Şafak Yürekli´nin 3 Ocak 2003 tarihinde Marmaris´te bir toplantı düzenleyerek SUGA Harekat Planı çerçevesinde hareket etmekle suçlandığını ifade eden Avukat Şahinkaya, ?Müvekkilim 30 Aralık 2002 - 3 Ocak 2003 tarihleri arasında ABD, İsrail ve Türkiye tarafından düzenlenen ortak bir tatbikatta. İsrail´in Haifa Limanı´nda. İsrail´in açık denizinde tatbikatta. Gemi rotasını, jurnalini sunduk? dedi. İsrail´in açık denizinde olduğuna ilişkin ABD ve İsrailli askerlerinde bulunduğu fotoğrafları heyete gösteren Şahinkaya, sözlerine şöyle devam etti: ?Gemiden fotoğraflar var adam kanlı canlı olarak orada. Yanında da Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu var. Mahkeme varsayıma dayalı hüküm kuruyor. Varsayım ile hüküm kurulabilir mi, benim o zaman cübbeyi bırakıp gitmem lazım. Müvekkilimin o belgeyi hazırladığına ilişkin bir kayıt var mı, açık denizden gemiyle mi yollamış belgeyi, F16´nın kanadına mı takmış, nasıl göndermiş belgeyi İsrail´in açık denizinden, tatbikatın ortasından? Bu kadar varsayıma dayalı hükümle adım atamayız. Ne yaptı, nasıl yaptı bu adam bunu?
Yerel Mahkeme kararında, ´teknolojinin geldiği nokta´ öne sürülerek ´savunmasına itibar edilmemiştir´ deniliyor. Bu belgeyi müvekkilimin hazırladığına ilişkin bir tane delil yok. Bir tane delil olsun mesleği bırakacağım. Gerekçeli kararda ´başka delillerle desteklenmiştir´ deniliyor ancak başka deliller ortada yok. Mahkemenin de sıkıntısı var burada, bir tanık, bir tane telefon kaydı, bir tane saç teli var mı, başka deliller vardı diyorsun ama maalesef yok.?
Sanık Ali Türkşen´in suç tarihi olan 5 Kasım 2008 tarihinde dalış yaptığını, bu durumun da TRT´nin ?Savaşta ve Barışta? programı tarafından kayıt altına alındığını anlatan Şahinkaya, ?Müvekkilim bu durumu ´yukarıda Allah var ayaklarına dolanıyor´ diye açıklıyor? değerlendirmesinde bulundu. Müvekkilinin asker olduğunu ve her adımının kayıt altına alınarak yaşadığını anlatan Şahinkaya, ?Belgeyi oluşturduğu iddia edilen saatte suyun altında dalışta. Bilgisayarı suyun altına mı indirdi belgeyi oluşturdu anlamakta güçlük çekiyoruz? dedi. Soruşturmanın açıldığı tarihlerdeki köşe yazarlarının yorumlarını slayttan yansıtarak heyete okuyan Şahinkaya, ?Köşe yazısında ´imzalı belge´ deniyor. Yok efendim hiçbir belgede imza yok. Bu tür köşe yazıları ile tutuklamanın taşları düzenlendi. İmza olmayan belgeye imza var denilerek milyonlara mesajlar verildi. Gerekçeli kararda savunmalarına itibar edilmeme nedenin bulunmadığını anlatan Şahinkaya, ?Kararda savunmaya itibar edilmemesine ilişkin bir ifade olmaması mümkün değil. Bizim ceza hukukumuzda sanığın kimliği önemlidir. Avukatı ile bile görüşmeme noktasına gelmiş adam kim bir bakalım sayın heyet. Bu sanık Kardak Kayalıkları krizinde Türk sancağını kayalıklara diken komutandır? ifadelerini kullandı.
Sanık Tayfun Duman´ın savcılık tarafından yurtdışı yasağı ile serbest bırakıldığını, 3 ay sonra yeni bir delil yokken hakkında yakalama kararı çıkarıldığını anlatan Avukat Şahinkaya, müvekkilinin suç tarihi olan 8 Ocak 2003´te denetlemeye girdiğini belirtti. Şahinkaya, ?Müvekkilim 11.17´de belge düzenlemiş deniyor. 11.40 da denetleme var gemide. 30 dakika sonra denetleme heyeti gelecek ama kendisi darbe belgesi dolduruyor. Genelkurmay söz konusu belgenin kaydında yer alan isimde bir kullanıcının bulunmadığını belirtiyor ancak dikkate alınmıyor. Annesi beyin kanaması geçiren bir gemi komutanı düşünün, askeri denetlemesi var, annesi ölümle pençeleşiyor ama o kimseye çaktırmadan darbe belgesi düzenliyor. Buna akıl mantık isyan ediyor? değerlendirmesinde bulundu.
Sanık İbrahim Koray Özyurt´un duruşma salonunda otururken hakkında yakalama kararı çıkarıldığını anlatan Avukat Şahinkaya, tutuklama duruşmasında kendilerine savunma için söz verilmediğini, tutuklama kararının da müvekkilinin yüzüne okunmadığını ve duruşma için Merkez Komutanlığı´ndan 5 kez ring aracı ile mahkemeye gidip geldiklerini ifade etti. Slayttan müvekkilinin tutuklama duruşmasına getirilirken yapılmış bir haberi izleten Şahinkaya, sözlerine şöyle devam etti: ?Biz heyet salona gelmediği için 5 kez ring aracı ile kurbanlık gibi mahkemeden merkez komutanlığına gidip gelirken haberde tutuklanacaklarını anlayınca salondan kaçtılar deniliyor. Adil yargılama bunun neresinde? Müvekkilim, aile büyüğüm duymasın üzülmesin ona bir şey olmasın diye kırk takla atıyor ancak kamuoyuna kaçtılar diye yansıtılıyor. Ben vicdan sahibiyim Allah beni bu duruma düşürmesin. Müvekkilimin ismi amiral listesinde geçiyor, hangi kanuna aykırıdır bu durum hangi yasayı ihlal etti anlayamadık.?
Şahinkaya, sanık Dora Sungunay suç tarihinde akademide öğrenci olduğunu anımsattı. Adil Yargılanma Hakkının İhlalinin mutlak bozma nedeni olacağının doktrinde ittifakla benimsenen ve Yargıtay kararlarında da işaret edilen önemli bir husus olduğunun altını çizen Şahinkaya, yargılamanın cezaevinde yapılmasını eleştirdi. Şahinkaya, ?Tüm itirazlara rağmen kamuoyunun dikkatinden ve tanıklığından kaçırmak düşüncesiyle olsa gerek, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul´da yer bulunamayıp, kentin 90 km uzaklığında Silivri´de yapıldı. Ve ne acıdır ki bir cezaevinin içinde yargılama yapıldı. Adil yargılanmayı hukuku hiç konuşamadık ki bu davada. Bu sanıklar insan, düşman değil bunlar cezaevinde yargılanıyor. Cezaevinde yargılama mı olur, ne çıkar oradan gerisini siz düşünün? dedi.
Yargılama sırasında gördükleri muameleyi anlatan Şahinkaya, ?Yine mahkemede yalnızca savunma hakkı kapsamında sarf edilen kimi sözler nedeniyle sanıkların ve meslektaşlarımızın birçoğu hakkında yapılan suç duyurularını gördük. Dosya Yargıtay´a gönderildikten aylar sonra duruşmada gerçekleştirilen savunmalar nedeniyle yapılan suç duyurularını da gördük, hem de karar verilip dosyadan el çekilmiş olunmasına rağmen, Ömer Hayyam´ın bir rubaisinden dörtlük okuyan meslektaşımız hakkında suç duyurusu yapıldığını gördük... (Bulut geçti, Gözyaşları kaldı çimende, Gül rengi şarap içilmez mi böyle günde, Seher yeri eser yırtar eteğini gülün, Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün, Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye, Kimse bilmez kimse bilmez...) Duruşmaya bir adam tutsak getirsek bu adam Ömer Hayyam desek o da tutuklanırdı. İşte bu şartlar altında sürdürülen yargılama tebliğnamede adil yargılanma hakkı ihlal edilmemiştir olarak değerlendirildi? ifadesini kullandı.
Yargılama devam ederken Donanma Komutanlığında başka bir suç şüphesiyle yapılan aramada bir kısım yeni delilerin bulunduğunun belirtildiğini anımsatan Şahinkaya, Donanma verileri ile ilgili tespit tutanağı hazırlayan kolluk görevlilerinin tutanağa ?netice ve kanaat? kısmı eklediklerini ifade ederek, ?Bu kısma şu ifadeleri kullanmışlardır; ?...Netice itibariyle Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan aramada elde edilen belgeler arasındaki Oraj Hava Harekât Planı ile ilgili olan belgelerin tamamının, söz konusu plan ile bütünlük arz ettiği, Oraj Planı ile ilgili Balyoz Darbe Planı Soruşturması kapsamında elde edilen bilgi ve belgeleri teyit edip doğruluklarını destekler nitelikte olduğu değerlendirilmiştir...´ Bu ifadelerin tamamı hukuki değerlendirmelerdir. Anayasa´sında bu devlet bir hukuk devletidir yazan hiçbir ülkede kolluk yapamaz. Yaparsa, o hukuk devleti yalnızca kâğıt üzerinde kalır? dedi.
Yerel Mahkemenin, kolluğun yönlendirici, ideolojik anlayışına izin verdiğini savunan Şahinkaya, talep ettikleri tanıkların dinlenmemesini eleştirdi. İddianamede askeri darbenin gerçekleşmesini önleyen kişiler olarak belirtilen Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman´ın soruşturma ve kovuşturma aşamasında da dinlenmediğini anımsatan Şahinkaya, ?Bu kişilerin ´kamu tanığı´ sıfatıyla mahkemede dinlenilmemiş olması anlaşılır değildir. Mahkeme bu noktada sergilenen ´gerçeğin öğrenilmesi, gerçeğin ortaya çıkarılması talebi´ karşısında ısrarlı bir direnç göstermiştir. Bu tanıkların dinlenilmesi talebinin reddedilmesi yargılamayı kuşkusuz ki hakkaniyetsiz duruma getirmiştir? değerlendirmesinde bulundu.
Wikileaks Belgeleri üzerinden ?Başbakan´ın İsviçre bankalarında hesapları olduğu? iddialarına yönelik yapılan soruşturmada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın ?Yayımlanan belgelerin, diplomatik olduğu kabul edilse bile, objektif bilgi ve belgelerle doğrulanmadıkça, ceza hukukunda ispat açısından delil değeri yok denecek kadar azdır. Delillerle doğrulanmayan, sübjektif değer yargıları veya dedikodu malzemesi niteliğinde olabilecek belgelere delil değeri verilemez? gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiğini belirten Şahinkaya, Bilgin Balanlı´nın savcılık tarafından alınan ifadesinin ardından önce serbest bırakıldığını daha sonra ise hakkında yakalama kararı çıkarıldığını anlatarak sözlerine şöyle devam etti: ?Aslında çok kısa bir süre içinde bir serbest bırakılıp, bir tutuklanan bu kişiler bakımından hiçbir şey değişmemiş gibi görünse de onlar asıl amacın hasıl olabilmesi için farkında olmadan çok şeyi değiştirmişlerdir. Evet. Bir satranç oyununa dönen bu 1 aylık soruşturma süreci sonunda Türk Silahlı Kuvvetleri vezirini kaptırmış ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir orgeneral tutuklanmıştır. ´Türkiye bağırsaklarını temizliyor´, ´darbecilerden hesap sorulmalı´ çığlıkları altında başlayan henüz daha soruşturmanın başlarında yaşanan hukuk ve hak ihlalleri, bu sürecin maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için başlatılan ve adil bir şekilde yürütülen bir soruşturma olmadığını açıklıkla göstermekte, bundan sonra yaşanacakların da farklı olmayacağının sinyallerini vermekteydi.?
Bu davanın demokratikleşme adımı olarak mı tarihe geçeceğinin yoksa yürütmenin bir kolu haline getirilmeye çalışılan yargıyı kirleten ve hiç hak etmediği bir konuma sokan davalardan biri olarak mı anılacağının ilerleyen dönemlerde görüleceğini ifade eden Avukat Şahinkaya, ?Yaşanılan tüm bu haksızlıklar, tarihin tanıklığında yaşanmış ve tüm aktörler de tarihteki yerlerini şimdiden almışlardır. Bugünün bağımlı medyasında ´darbeciler´ olarak anılan müvekkillerimizin ve tüm sanıkların yarın `güç` el değiştirdiğinde nasıl anılacaklarını da yine hep birlikte göreceğiz. Unutulmamalıdır ki; bu topraklarda, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları hakkında bile vatan hainliği suçlamasıyla idam kararları verilmiş ve haklarında tutuklama kararı çıkartılmıştı. Bu sebeplerle; siz de bu temyiz incelemesinde bir karar vermekle aynı zamanda tarihteki yerlerinizi nasıl alacağınıza da karar vermiş olacaksınız. Bu gerçeklere itibar edilmemesine rağmen en büyük cesareti gösterenler ve her türlü övgünün üstünde olanlar yalnızca bir kaçını aktarabildiğim bu haksızlıklara rağmen sağduyularını elden bırakmayan ve bu güzel vatana duydukları aşkta en küçük bir azalma dahi olmayan müvekkillerimiz ve tüm sanıklardır. Yerel Mahkeme kararının bozulmasını, müvekkillerimizin özgürlüklerinin kendilerine derhal iade edilmesini talep ediyorum? değerlendirmesinde bulundu.
SANIK ÖZGÜR ECEVİT TAŞÇI´NIN AVUKATI ÖZDEŞ ŞEHİRLİOĞLU ÇELİK´İN SAVUNMASI
Avukat Şahinkaya´nın 1 saatten fazla süren savunmasını tamamlamasının ardından kürsüye sanık Özgür Ecevit Taşçı´nın avukatı Özdeş Şehirlioğlu Çelik geldi ve savunmasına başladı. Avukat Şehirlioğlu Çelik, iddianamede müvekkilinin isminin geçtiği öne sürülen belgelerden birinde isminin olmadığını, ismi geçen belgelerde ise kim tarafından, nerede, ne için görevlendirildiğini ortaya koyan delil bulunmadığını öne sürdü. Ceza hukukunda hükmün şüpheye yer bırakmayacak delillerle kurulabileceğini ifade eden Çelik, maddi gerçeğe ulaşmak için gerekli araştırmaların yapılmadığını, bunun yapılması halinde müvekkilinin suçsuzluğunun ortaya çıkacağını savundu. Özdeş, müvekkili hakkındaki mahkumiyet hükmünün bozularak, müvekkilinin beraatine karar verilmesini istedi.
5 SANIĞIN AVUKATI SALİM ŞEN´İN SAVUNMASI
Avukat Şehirlioğlu Çelik´in yarım saat kadar süren savunmasının ardından kürsüye Metin Yavuz Yalçın, Behzat Balta, Tuncay Çakan, Tevfik Özkılıç ve Erhan Kubat gibi 5 sanığın avukatı olan Salim Şen geldi ve savunmasına başladı. Şen, yargının içinde bulunduğu durumun, vatandaşlar nezdinde yargıya duyulan güvenin ne denli aşağılara indiğinin her gün sıklıkla karşılaşılan bir olgu haline geldiğini savundu. Şen, Toplumun ciddi kesimi yargının belirli bir siyasal düşüncenin emrinde olduğunu, o düşünceyi gerçekleştirmek için araç haline geldiğini düşünüyor. Bunu da en temel insan hak ve özgürlüklerini ortadan kaldırmaya yönelik tehdit olarak görüyor dedi.
Mahkeme heyetine, Bulunduğunuz yer kutsal ama bu olayda taşıyacağınız hukuki ve vicdani sorumluluğunuz çok ağır diye hitap eden Şen, Dünyanın neresinde olursa olsun bir mahkemeyi mahkeme kılan o mahkemelerin kanunlara göre kurulmuş olması değildir, Türk milleti adına yargılama yapıyor olmanız, bunların hiçbirisi yeter şart değildir. Bir tek şart vardır. Hukuk felsefesinin gereği, fiilen yargıladığınız, şu anda içeride bulunan 200 küsür tutuklu sanığın ve yargılama potansiyeline sahip olduğunuz bütün vatandaşların, adil yargılanacağına olan inancıdır değerlendirmesinde bulundu.
-Mahkeme Başkanından müdahale: Bu sizin kendi düşünceniz-
Şen´in, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ciddi çoğunluğunun, mahkemelerin adil yargılama yapmadığına inandığını söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Ekrem Ertuğrul, Sayın Şen bunların kendi düşünceleriniz olduğunu söylerseniz iyi olur. Toplum adına karar veremezsiniz diyerek müdahale etti. Şen, kendi düşüncelerini ifade ettiğini belirterek, yerel mahkemede adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddialarını dile getirdi. Şen, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği mahkemeden çıkan hiçbir sonucun, hiç kimseyi tatmin etmeyeceğini söyledi.
Yargılama boyunca şikayetlerini İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nde binlerce dilekçeyle anlattıklarını ancak sonuç alamadıklarını belirten Şen, Biz bu davada maalesef kuzu durumundayız. Kurt bizi yemeye karar vermişse biz ne dersek boş dedi. Mahkemenin verilerdeki çelişkilerle ilgili gerekçesini eleştiren Şen şu ifadeleri kullandı: Şu gerekçeyi hukuk fakültelerinde bitirme tezine yazsanız eminim ki o dersi geçemezsiniz. ´Sanıklar çelişkileri bizzat yapmışlardır, ileride yakalanmaları halinde argüman olarak kullanmak için yapmışlardır´ deniyor. Bu kadarına pes. Niyet okuyuculuğu yapılmış. Bunu düşünen insanlar, ´yakalanırsak argüman olarak kullanalım´ diye verilere çelişkili bilgi ekleyen insanlar, verilerin üstüne kendi ismini açık açık yazar mı? Buradan şu sonuç çıkıyor biz kuzuyuz. Ne yaparsanız yapın bu davanın siyasi hüviyeti değişmez. Siyasi içerikli davalar konjonktüre bağlıdır. Dönemin şartları neyi gerektiriyorsa davalar o şekilde algılanır. Onun için İstiklal Mahkemeleri de Yassıada Mahkemesi de 12 Eylül Mahkemeleri de siyasidir.
Şen, Müvekkilim Güllü Salkaya´nın babalık ve kocalık haklarından vazgeçilmesine değinmiyorum, bu yansıma, bu özensizlik mahkemenin ne kadar toptancı yaklaştığının göstergesidir dedi. Salkaya´nın bir duruşmaya katıldığını daha sonra vareste tutulduğunu anlatan Şen, ikinci geldiği duruşma son duruşma olduğunu belirterek, bir duruşmaya 5 dakika katılmış bir kişiye hangi gerekçeyle takdiri indirim uygulamadınız. Bu acı veriyor. Buradan gördüğüm manzara başka bir manzarayı gösteriyor ifadelerini kullandı. Şen, savunmasını şu sözlerle tamamladı:
Türkiye´deki hukuk sisteminin böyle yürümediğine inanmak istiyorum. Hukuk ve adalet herkese her zaman lazım. Hukuku bir takım güçlerin eline verip, bir takım şeylerin gerçekleştirilmesi için araç kılarsanız, kimsenin hukuka inancı kalmaz. Sadece hukuki aidiyetin peşindeyiz, sadece hukukun uygulanmasını istiyoruz. Bunu da vicdani, aklı hür tarafsız hakimlerin gerçekleştirileceğine inanıyoruz. Ağır sorumluluğunuzu yerine getirip adaletin tesis edilmesini bekliyoruz. Sadece adalet istiyoruz, başka bir şey istemiyoruz. Belgelerde herkesin adı geçebilirdi, hepimiz orada olabilirdik, onlar birer sayı değil, onlar insan, çocukları yaşamları var. Suç hukuksal verilerle ortaya konulabiliyorsa, hiç birimizin itirazı olmaz. Ama şu dosyanın neresinin hukuki olduğunu lütfen izah ediniz. Benim vicdanım rahat buradan çıkar giderim ama maalesef öyle değil.
Avukat Şen, müvekkillerinin mahkumiyetine dayanak gösterilecek somut delil bulunmadığını savunarak, yerel mahkeme kararının bozulmasını istedi.
23 SANIĞIN AVUKATI İHSAN NURİ TEZEL´İN SAVUNMASI
Avukat Şen´in 2 saati aşan savunmasını saat 17.20´de tamamlamasının ardından duruşmaya 15 dakikalık ara verildi. Aranın ardından kürsüye Turgay Erdağ, Servet Bilgin, Mücahit Erakyol, Ergün Balaban, Levent Çehreli, Cemalettin Bozdağ, Onur Uluocak, Refik Levent Tezcan, Mehmet Örgen, Ayhan Üstbaş, Rafet Oktar, Serdar Okan Kırçiçek, Murat Saka, Kadri Sonay Akpolat, Derya Ön, Bahadır Mustafa Kayalı, Kemalettin Yakar, Ender Güngör, Bülent Akalın, İbrahim Özden Koçer, Cumhur Eryüksel, Ayhan Türker Koçpınar ve Mehmet Seyfettin Alevcan gibi 23 sanığın avukatı olan İhsan Nuri Tezel geldi ve savunmasına başladı. Tezel, suç isnadı edilen dijital verilerin hiçbirisinin müvekkilleriyle ilgisinin kurulamadığını, haberdar olduklarına dair hiçbir somut delil bulunmadığını öne sürdü.
Müvekkili Türker Koçpınar´ın, suça konu olayların iddia edildiği dönemde, hastanede kanser tedavisi gördüğünü belirterek, müvekkilinin hastanede tedavi altındayken, görevlendirmeyi kabul ederek, veri hazırladığının iddia edildiğini söyledi.
Darbe sırasında gözaltına alınacakların listesini içeren dijital belgelerin 3 Kasım 2002 tarihli seçimden önce hazırlandığının belirtildiğini söyleyen Tezel, Verileri hazırlayanlar o kadar öngörülü ki oy oranı yüzde 9.5´te kalan DYP´nin veya MHP´nin yüzde 10´luk seçim barajını aşamayacağını ve AK Parti´nin tek başına iktidara geleceğini seçimden önce tahmin etmiş diye konuştu.
Dijital verilerdeki sahtelik iddialarını dile getiren Tezel, Dijital verilerdeki çelişkiler artık bizim zihnimizin alamayacağı veya teknik olarak haiz olunamayacak, algılanamayacak bir şey değil, çok açık. Müvekkillerin salıverilmesi lazımdı ama salmak ne kelime yıllarca ceza yedik dedi.
-Gölcük belgelerinin bulunması-
Gölcük Donanma Komutanlığında yapılan arama öncesindeki süreci anlatan Tezel, ihbar maili gelmesiyle arama yapılması arasında 7 saat gibi kısa bir süre olduğunu söyledi. Savcının arama yapılan odadaki tek bir karonun kaldırılmasını istediğini ve dijital verileri bulduğunu ifade eden Tezel, İhbar mailinde yerin altında deniliyor. Yer altındaki şeyi nasıl çıkarırsınız, balyozla ama savcılık vakum aleti ile gitmeye karar veriyor. İhbar edilen kişinin odasını değil başka bir odayı arıyor. Bir noktayı işaret edip vakumla kaldırılmasını istiyor. Nereden biliyor orada olduğunu, vahiy mi inmiş? İhbar mailiyle hareket edilmiyor aslında, başka bir güç tarafından yönlendiriliyor. Başka bir anlamı yok bunun diye konuştu.
Dijital verilerin şüpheli olduğunu savunan Tezel, Sütün içine bir damla zehir katıldığında bütün süt kullanılmaz hale gelir, o halde bu dijital verilerin de tek başına sağlıklı delil kabul edilmesi mümkün değil ifadesini kullandı.
-´Davanın esasına girmeseniz bile tutuklu sanıkları tahliye edin´-
Tezel, Yargıtay 9. Ceza Dairesi heyetinin bütün bu sunumlar karşısında gerçekleri gördüğünden emin olduğunu belirterek, En azından şundan eminim: Davanın esasına giremeyiz diyebilirsiniz. Çünkü dijital verilerin sağlıklı olup olmadığı konusunda mahkeme araştırma yapmadı. Bu kararı usulden bozduğunuz takdirde tutuklu sanıkların durumlarının değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Uzun süredir tutuklu sanıklar var. İddianamedeki eylemin, anlatılış biçimi itibariyle kabul etseniz bile müsbet suç oluşturmadığı çok açık değerlendirmesini yaptı.
-Duruşma geç saatlere kadar sürdü-
Duruşmalar 09.00-18.00 saatleri arasında yapılmakta ve bu saatler dışına pek çıkılmamakta iken bu duruşmada istisnai bir durum yaşandı. 21 sanığın avukatı olan İhsan Nuri Tezel saat 17.35´te başladığı savunmasını geç saatlere kadar sürdürdü. Tezel´in savunmasını tamamlamasının ardından duruşma yarına ertelendi.
(12 Ağustos 2013, 10:48)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Balyoz temyiz duruşmaları manşetlerimiz
Yargıtay Başsavcılığı: Balyoz onansın
Flaş!!! Balyoz davası bitti
Balyoz Planı ve davasıyla ilgili manşetlerimiz
Balyoz ve diğer davalardaki delil tartışmaları
Ergenekon, Balyoz ve benzer davaları engelleme girişimleri
Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı iddianamelerde arama yap