Ergenekon davasında dün tarihi bir gün yaşandı. 4,5 yıldır süren davanın 281. duruşmasında savcılık esas hakkındaki mütalaasını verdi. İlker Başbuğ, Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Dursun Çiçek, Mehmet Haberal, Kemal Alemdaroğlu, Yalçın Küçük, Kemal Kerinçsiz, Doğu Perinçek, Tuncay Özkan, Oktay Yıldırım ve CHP Milletvekilleri Mustafa Balbay ile Sinan Aygün gibi isimlerin de aralarında yer aldığı 64 sanık için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Bu isimlerden Veli Küçük´e 6, Alparslan Arslan ile Muzaffer Tekin´e ise 2´şer kez müebbet talep edildi. Dün için beklenmeyen bu sürpriz gelişmede en dikkat çeken ayrıntı, Ergenekon Terör Örgütü´nün varlığının ve silahlı olduğunun anlaşıldığına ayrıntılı şekilde mütalaada yer verilmesi oldu. Hakında terör örgütü yöneticiliğinden ceza istenmediği iddialarının doğru olmadığını açıklayan İlker Başbuğ ise Türkiye´nin 26. Genelkurmay Başkanının terör örgütü yöneticiliği ile suçlandığını belirtti ve tepki gösterdi. Başbuğ, ´Türkiye´de idam cezası kaldırılmamış olsa idi Cumhuriyetin savcıları, hiç tereddüt etmeden, yukarıdaki ciddi suçlamaları(!) göz önünde bulundurarak; Türk Ordusunun Komutanı ile onun 14 silah arkadaşı için de idam cezasını isteyeceklerdi.´ dedi.
19.03.2013 13:53 İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Ergenekon davasında verilen mütalaada dava konusu Ergenekon Terör Örgütüne ilişkin uzun anlatımlar yer buldu. Mütalaada, soruşturmalarda ele geçen belgelerin Ergenekon Terör Örgütü´ne ait olduğu konusunda kuşku bulunmadığı belirtildi. Bu belgeler başta olmak üzere dosya kapsamındaki diğer delillere göre Ergenekon´un, Avrupa´da adına kontrgerilla denilen gizli örgütün Türkiye´deki adı olduğu anlatıldı. Ayrıca Ergenekon soruşturmasından 11 yıl önceki Susurluk kazası sonrasında ortaya çıkan yapının da aslında Ergenekon örgütünün küçük bir hücresi olduğu tespitlerine yer verildi.
ÖNCELİKLİ HEDEF, YÜRÜTME ORGANI
Ergenekon Terör Örgütü´nun öncelikli hedefinin ve kastının terörle mücadele kanununun 3. maddesinde gösterilen ve doğrudan terör suçları arasında bulunan, Türk Ceza Kanunu´nun 312´nci maddesine uyan Yürütme organına karşı suç olduğunun apaçık ortaya çıktığı kaydedildi. Ergenekon örgütünün, Terörle Mücadele Kanunu´nun 4. maddesinde gösterilen suçları da işlediği, ayrıca gelecekte de işlemeyi amaçladığının anlaşıldığı vurgulandı.
SİLAHLI BİR ÖRGÜT OLDUĞUNA KUŞKU YOK
Silahlı bir örgüt olduğunda kuşku bulunmadığı belirtilen Ergenekon oluşumunun çok sayıda vahim nitelikte ve illegal yollardan sağlanmış bulunan tabancadan uzun namlulu tüfeğe, C3, C4 tipi patlayıcılardan lav silahları ve el bombasına kadar her türlü silah ve mühimmatı gelecekteki eylemlerinde kullanılmak üzere saklamakta olduğunun anlaşıldığı anlatıldı.
Silahların çeşitliliği, miktarları ve arz ettiği vahametin, örgütün Yürütme organını çalışamaz duruma getirerek TEM Kanunu´nun 1. maddesinde belirtilen ´Devlet otoritesini zaafa uğratma´ hedefini gerçekleştirmeye yeterli olduğu değerlendirmesi yapıldı.
Türkiye´de faaliyet gösteren DHKP/C, PKK ve Hizbullah gibi terör örgütleri ile olan irtibatlarının da uzun uzun anlatıldığı mütalaada, dava konusu Ergenekon örgütünün, mevcut terör örgütlerinden farklı bir konumda bulunduğu bilgisi verildi. Bütün anlatımların ardından da Ergenekon örgütü, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu hükümlerine göre silahlı bir terör örgütüdür tespitinde bulunuldu. (Cihan)
Ergenekon´dan sonra
Ergenekon Terör Örgütü´nün varlığının ve silahlı olduğunun kanıtlandığına dair mütalaada yer verilen ifadelerin çok büyük bir önemi olduğuna Zaman yazarı Mümtazer Türköne´ne de yazısında dikkat çekiyor. Türköne´nin yazısı şu şekilde:
?Ergenekon terör örgütünün varlığının sabit olduğu anlaşılmıştır? cümlesi bile tek başına ulaştığımız yeri göstermek için yeterli. Hatırlayın: İddianame açıklandığı zaman ?Ergenekon terör örgütü? lafını edenlere karşı terör estiriliyordu. Bu kadar zanlı, bu kadar delil ve binlerce sayfa dosya ile bu davanın sonuçlanmasının hiç mümkün olmadığı söyleniyordu. İddianameyi ve delilleri sulandırmak için nasıl sistematik ve örgütlü çabalar yürütüldüğünü hatırlayın. Bugün bu örgütün tespit edilmesi, artık tehdit oluşturmayacağı anlamına geliyor. Genelkurmay Başkanı dahil, ordumuzun bir dönem tepesinde görev alan komuta heyeti müebbet hapis talebiyle yargılanıyor. Kim olursa olsun, hiç kimsenin suç işleme ayrıcalığının olamayacağı ispatlandı. Dokunulmaz denilenlere dokunuldu. Artık sıradan insanlarla, koca orduları yönetenler hukuk karşısında eşit durumdalar. Daha güvenli bir ülkede yaşıyoruz. Hepimiz artık hukuk garantisi altındayız.
Kazandıklarımız sadece bunlardan ibaret değil. ?Komutanlar içeride, terörle kim mücadele edecek?? argümanını, özellikle geçtiğimiz yaz Şemdinli kırsalında vazife başındaki komutanlar PKK ile birlikte yerle bir ettiler. Ordumuzun sevk ve idare yeteneği yükseldi. Suça bulaşmış, gırtlağına kadar politikaya batmış, hükümet yıkıp hükümet kurmakla meşgul bir komuta heyetinin terörle mücadele edemediğini de hakkıyla öğrenmiş olduk.
Bugün terör sorununu çözecek noktaya yaklaşabilmemiz bile, bu örgütün ?varlığının tespit edilmesi?ne çok şey borçlu. Şayet bu örgüt tespit edilmeseydi, bu örgüt mensubu komutanlar ellerindeki silahın desteğiyle hükümeti zayıf bir anında yıkmak için ihanetle suçlayacaktı. Belki de ellerindeki araçları kullanıp provokasyonlara girişecekler, hükümet ?vur? dediğinde duracak, ?dur? dediğinde vuracaklardı. Atmosferi boğmak için ellerinden geleni yapacak ve umutlarımızı yerle bir edeceklerdi.
Artık devletin içinde, devletin imkânlarını kullanarak bu ülkenin vatandaşlarının canına kasteden suç örgütlerinden yana korkumuz kalmadı. Şayet bu emniyet olmasaydı, hepimiz kuytulara saklanmış birilerinin bir gün ortaya çıkıp ortalığı karıştırabileceği korkusu içinde olsaydık, Türk´üyle, Kürt´üyle huzur ve güven içinde yaşayabileceğimiz ortak paydaların peşine düşebilir miydik?
Yargılama henüz bitmedi. Ama savcılık bir suç örgütünü tescil etti. Çıkartacağımız dersler ve hemen girişeceğimiz işler olmalı.
Savcılığın tescil ettiği ?terör örgütü? üç-beş subayı kapsamıyor. Ordu, özellikle merkezî karargâhı ile bir zamanlar suç makinesine dönüşmüş. Ülkeyi korumak için ordu besliyoruz. Şu soruyu bütün dehşeti ile gerçeğe dönüştürmüşüz: Koruyuculardan bizi kim koruyacak?
Türk Silahlı Kuvvetleri´nin bütün dişlilerinin elden geçirilmesi gerekiyor. Subaylarımızı verdiğimiz eğitimden, bu kurumu ilgilendiren kanunlara-yönetmeliklere kadar bütün kuralları gözden geçirmeliyiz. Çok esaslı ve kapsamlı bir savunma reformuna ihtiyacımız var. Varlığı tescil edilen terör örgütünün temel görevi hükümete yönelik suçlar. TCK 312/1 maddesine göre ?Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşvik etmek? suçunu işlemek üzere oluşturulmuş bir örgüt yargılanıyor. Biz bu suçu yıllar boyu, kenarından köşesinden siyasete bulaşmak için bahaneler uyduran, sürekli yağıp gürleyen komutanlar üzerinden takip ettik. Kısaca sahip olduğumuz her şeyi tehlikeye atan bu suçların altında askerlerimizin siyaset merakı var. Öyleyse bu siyaset merakını sona erdirmek gerekiyor. Elinde silah olanlar siyasete bulaşınca, memleket hiçbir sorunu akıl ve sağduyu ile çözemiyor. Kürt sorununun çözümünün bu kadar gecikmesi, o kadar kanın beyhude dökülmesi askerin siyaset merakının sonucu değil mi?
Savcılığın esas hakkındaki mütalaası, yargılamanın çok önemli bir aşaması. Bizler yargılama yapmıyoruz; gördüğümüz tehlikelere karşı tedbir arıyoruz.?
BAŞBUĞ´DAN SERT TEPKİ: TERÖR ÖRGÜTÜ YÖNETİCİLİĞİ SUÇLAMASI VAR
Ergenekon davasında verilen esas hakkındaki mütalaada; müebbet talep edilen çeşitli sanıklar hakkında çeşitli suçlamalar olduğu ancak en ağır ceza zaten müebbet olduğundan ilave olarak bir ceza verilmesinin gereksiz olduğu belirtiliyor, ek ceza talep edilmiyordu. Bu durum Doğan medyası ile diğer ulusalcı basın organlarında çarpıtıldı. Özellikle Başbuğ için yapılan çarpıtmada, Başbuğ hakkında terör örgütü yöneticiliği ve üyeliğinden ceza verilmediği, dolayısıyla şimdiye kadar ki suçlamaların da asılsız olduğu savunuluyordu. Hata Başbuğ´un bu suçlardan beraat ettiği dahi dile getiriliyordu. Oysa bu sadece bir yanlış anlama ya da daha yüksek olasılıkla konuyu çarpıtma çabası. Bunun böyle olduğu hukukçularca çeşitli medya organlarında izah edildi. Bugün bir açıklama yapan İlker Başbuğ da bu duruma dikkat çekti. Başbuğ hakkındaki müebbet talebine de tepki gösterdi.
Ergenekon Davası´nda savcının hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istediği eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ avukatı aracılığıyla yazılı bir açıklama yaptı. Başbuğ, ´Mütalaada açıkça görüleceği gibi, terör örgütü yöneticiliği suçlaması aynen durmaktadır. Buradan geri adım atılması söz konusu değildir. Sadece yapılan, Yargıtay İçtihatları göz önünde tutularak; terör örgütü yöneticiliği suçlamasından dolayı Türk Ceza Kanunun 314/1 maddesi gereğince ceza verilmesi istenilmemiştir´ dedi.
Yazılı açıklamada mütalaanın şu bölümü hatırlatıldı: Cumhuriyetin Savcıları, Mahkemeye sunmuş oldukları mütalaada Türkiye Cumhuriyeti´nin 26´ncı Genelkurmay Başkanı´nı şu şekilde suçlamaktadırlar. (Mütalaa, Sh.1529 ve 2038): ?Sanık Mehmet İlker Başbuğ´un iddianamede belirtildiği ve mütalaanın ilgili bölümlerinde anlatıldığı şekilde; Ergenekon Terör Örgütünün yöneticilerinden olduğu ve Ergenekon Terör Örgütünün amaçları doğrultusunda askeri bir darbe ortamı oluşturmak amacıyla; Belirtilen internet siteleri ve bu siteleri meşrulaştırmak amacıyla düzenlenen andıç vasıtasıyla, kara propaganda ve dezenformasyon faaliyetlerini icra ve organize ederek, Örgütün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu basın açıklamaları ve değişik faaliyetlerle devam eden Ergenekon Terör Örgütüne yönelik soruşturmaları ve kovuşturmaları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunarak, Devlet yöneticilerini baskı altına almak, devlet otoritesini zaafa uğratmak ve bu hususta gerektiğinde kamu düzenini bozup ülkede kaos ve düzensizlik ortamı oluşturmak ve halkı devlet yöneticilerine karşı kışkırtmak ve anarşi ortamı oluşturarak Ergenekon Terör Örgütünün nihai hedefi olan cebir ve şiddet yöntemleri ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçunu işlediği anlaşılmaktadır. Türk Ceza Kanunun 312.1 maddesine göre cezalandırılması
Başbuğ bu hatırlatmanın ardından açıklamasını şöyle sürdürdü: Türk Ordusunun Komutanına yöneltilen bu suçlama, Genelkurmay Başkanlığı Karargahında onun emrinde görev yapmış olan orgeneral rütbesinden albay rütbesine kadar 14 silah arkadaşı için de ileri sürülmüş ve bu kişiler hakkında da Türk Ceza Kanunun 312.1 maddesine göre ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenilmiştir.
KALDIRILMASAYDI İDAM CEZASI İSTENECEKTİ
Türkiye´de idam cezası kaldırılmamış olsa idi Cumhuriyetin savcıları, hiç tereddüt etmeden, yukarıdaki ciddi suçlamaları(!) göz önünde bulundurarak; Türk Ordusunun Komutanı ile onun 14 silah arkadaşı için de idam cezasını isteyeceklerdi.
YÖNETİCİLİK SUÇLAMASI AYNEN DURUYOR
Mütalaada açıkça görüleceği gibi, terör örgütü yöneticiliği suçlaması aynen durmaktadır. Buradan geri adım atılması söz konusu değildir. Sadece yapılan, Yargıtay İçtihatları göz önünde tutularak; terör örgütü yöneticiliği suçlamasından dolayı Türk Ceza Kanunun 314/1 maddesi gereğince ceza verilmesi istenilmemiştir. (DHA)
(19 Mart 2013, 13:53)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Flaş!!! Mütalaa: Ergenekon var
Mahkeme heyetine saldırı girişimi
Flaş!!! Biz de Ergenekon davasındayız
İşte kanıtlarıyla Ergenekon´un ardındaki asıl beyin: Özel Harp Dairesi
Ergenekon 1993´e uzandı: Tushad
Ergenekon 1993´e uzandı: Tushad
Ergenekon ve benzer davaları engelleme girişimleri
Ergenekon, Balyoz ve benzer davalarda delil tartışmaları
Ergenekon sürecinde ele geçenler ile sağda solda terkedilmiş bulunan silah ve mühimmatlar
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap
Flaş!!! Özel Harp ve Ergenekon bombaları kardeş
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
TBMM: Terör Özel Harp işi
TUSHAD ile ilgili manşetlerimiz
Şok Tushad belgesi mahkemede