Ergenekon davasına 256. duruşması başladı. Duruşmada eski PKK yöneticisi Şemdin Sakık´ın dün başlayan tanık olarak ifade verme işlemine bugün de devam ediliyor. Kendisinin davada tanık olarak dinlenmesiyle ilgili tepkilere tepki gösteren Sakık, ´Tanık olarak dinlenirken terörist sıfatım yoktur. Bana eski terörist diyebilirsiniz, geçmişi suçlarla dolu diyebilirsiniz ama şu anda suç işliyor diyemezsiniz´ dedi.
07.11.2012 11:47 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 65´i tutuklu 274 sanıklı ?Ergenekon? davasının 256. duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmada, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Emekli Korgeneral Mehmet Eröz ve Tümgeneral Hıfzı Çubuklu´nun da aralarında bulunduğu 13 tutuklu sanık hazır bulundu. Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal´ın da aralarında bulunduğu 52 tutuklu sanık duruşmaya katılmadı. Öta yandan Odatv Davası´ndan tutuklu bu davanın tutuksuz sanığı Yalçın Küçük de duruşmada hazır bulundu.
TANIK ŞEMDİN SAKIK´IN İFADESİ
Eski PKK yöneticisi Şemdin Sakık, dün başlayan tanık olarak ifade verme işlemine devam etmek için gizli tanık odasına alındı. Kimliğini kendi isteğiyle dünkü duruşmada açıklayan Sakık´ın orijinal sesi ve görüntüsü duruşma salonunda bulunan ekranlara yansıtıldı. Duruşma savcısı Mehmet Ali Pekgüzel´in sorularını yanıtlayan Sakık, kendisinin davada tanık olarak dinlenmesiyle ilgili tepkiler olduğunu, bu konuda birşeyler söylemek istediğini belirtti.
Tanık olarak dinlenirken terörist sıfatım yoktur
Şemdin Sakık, Ben tanık olarak dinlenirken terörist sıfatım yoktur. Bana eski terörist diyebilirsiniz, geçmişi suçlarla dolu diyebilirsiniz ama şu anda suç işliyor diyemezsiniz. Öcalan´ın Şam´dan getirilmesi tamamen benim geliştirdiğim plan çerçevesinde oldu. Pişmanlık yasasından faydalanmak için dilekçe verdim. Benim için dağa gidiyorsanız, gitmeyin mesajı verdim. Örgütün içinde benimle birlikte hareket eden insanlar, korkularından teslim olmadılar ama örgüttü bırakıp ya Kuzey Irak´a ya da Almanya´ya yerleştiler dedi.
Askere gideceğim
Sakık, Nasip olursa 15 yıl sonra özgürlüğüme kavuşacağım. Çürük raporu alma, bedelliden yararlanma imkanım olmasına rağmen sembolik değeri olsun diye askere gitmeyi düşünüyorum. Bu ordu Türkiye´nin ordusudur. Askere gidererek, Kürt gençlerine ´ordu sizindir, askerlik yapın mesajı´ vereceğim diye konuştu.
Oluk oluk kan akacaktı
Sakık, Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları olmasaydı bugün kan oluk oluk akacaktı. Bu nedenle hayırlı bir iş yaptığıma inanıyorum dedi.
Felaketten zarar gören ordunun kendisidir
Sakık 1993 yılında esas yaşanan o felaketten büyük zarar gören ordunun kendisidir. Ordu bir çok generalini albayını yarbayını kaybetti. Bunun ortaya çıkarılmasını istemek orduya hizmettir, orduyu yıpratmak değil. Silahsız askerlerini kaybetti. Göreve geldiklerinde bunların akıbetinin araştırmaları gerekirdi. Asker arkadaşlığı, yoldaşlık bunu gerektirir. Onlar bunları gizlediler. Bizi burada konuşturan onların tutumudur. Herşeyi biliyorlar ama gizliyorlar. Gizledikleri içinde başkaları açıklıyor dedi.
16 kitap yazdım
Cezaevinde 16 kitap ve binlerce makale yazdığını anlatan Sakık, Kitaplarımın özeti bu şiddetin, Kürtler´e ve Türkiye genelinde insana ait olan herşeye verdiği zararı işlemekti. İnşallah bu kitaplarım bazılarını aydınlatır. Bunun iyi bir sey olduğunu düşünüyorum diye konuştu.
Savaşçı doğmadım ki
Sakık, Başbuğ´un yazılı açıklamasına atıfta bulunarak, Şemdin Sakık gibi bir teröristin bu mahkemede tanık olarak dinlenmesi sözünün havada kaldığını söyledi. 18 yıl orduya karşı mücadele etmiş birinin art niyetli olmaması mümkün mü şeklinde eleştirildiğini ifade eden Sakık, Bu mantıkla gidersek benim hala PKK´yı savunmam gerekiyordu. PKK´nın gerçek yüzünü ortaya çıkartmak için uğraştım. Yıllardır gençleri PKK´nın elinden kurtarmaya çalışıyorum. Kişilik değişmeyebilir ama tercihler değişkendir ve değişebilir. Öcalan ile ilgili 2 kitap yazdım. Ben savaşçı doğmadım ki diye konuştu.
Sakık, 12 Eylül´de şiddete yöneltildiğini, şartların kendisini dağa çıkmaya yönlendirdiğini belirterek, dağda geçen yıllarının Şemdin Sakık´ın dışında bir şey olduğunu anlattı. Sakık, dağda Türk ordusu ile defalarca karşı karşıya geldiğini, ordunun disiplinli, fedakar, üretken ve hiyerarşi içinde olduğunu gördüğünü ve saygı duyduğunu kaydetti.
Sakık, nasip olursa 15 yıl sonra özgürlüğüne kavuşacağını dile getirerek, Çürük raporu alma, bedelliden yararlanma imkanım olmasına rağmen sembolik değeri olsun diye askere gideceğim. Ordu kimsenin malı değildir. Bu ordu Türkiye´nin ordusudur. Askere gidererek, Kürt gençlerine ´ordu sizindir, askerlik yapın mesajı´ vereceğim şeklinde konuştu.
Davalar olmasaydı kan akacaktı
Sakık, 1993´te yaşanan 33 erin katledilmesi olayından sonra büyük zarar gören ordunun kuvvet komutanlarını, generallerini, yarbaylarını kaybettiğini vurgulayarak, Bunun ortaya çıkarılmasını istemek orduya hizmettir, orduyu yıpratmak değil. Ordu silahsız askerlerini kaybetti. Göreve gelir gelmez bu arkadaşlarının akıbetini araştırmalıydılar. Asker arkadaşlığı, yoldaşlık bunu gerektir. Onlar bunları gizlediler, bildiklerini ifşa etmediler. Her şeyi biliyorlar, bildiklerini de gizliyorlar. Bizi burada konuşturan onların tutumudur. Gizledikleri için de başkaları açıklıyor diye konuştu.
Bu davada ifade vermek istemesinin nedeninin karanlık noktaların aydınlatılması isteği olduğunu vurgulayan Sakık, Bunun dışında bir amacım yok. Açıklığın olduğu dünyada sinsice hareket edilmez. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Ancak bazı yalanlar akşam ortaya çıkar. Gerçek ortaya çıkar. Halkın aydınlatılması gerekiyor. Eğer bünyede bir kirlilik, zehir varsa bu ülke yoluna girmiş sayılmaz. Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları olmasaydı bugün ülkede oluk oluk kan akacaktı. Bu işin ruhunu biliyorum. Bu nedenle hayırlı bir iş yaptığıma inanıyorum şeklinde konuştu.
Bekaa Vadisi´nin altını kazın
Sakık, Bekaa Vadisi´nin altının kazılarak bakılması gerektiğini söyledi. Birçok nedenle örgüt içinde infaz edilen insanlar olduğunu, en yoğun infazların Bekaa Vadisi´nde yapıldığını belirten Sakık, bu infazların ortaya çıkmasının infiale neden olacağını kaydetti.
Sakık, Örgütün içinde ´silahlı mücadeleyi bırakıyorum´ demek karşı tarafa geçiyorum anlamına gelmektir. Biri örgütten ayrılmak istediğinde gitmesine izin verilmiyordu, hemen infazı gündeme geliyordu. Öldürülen insanların sayısını bilemem ama bunun binlerce olduğunu biliyorum. Bütün ölümler bir süre sonra propagandaya, siyaset üretme kaynağına dönüştürülüyordu diye konuştu.
Sakık, eski İsveç Başbakanı Olof Palme´nin öldürüldüğünü, bu olayda PKK bağlantısının araştırıldığı düşüncesiyle Öcalan´ın İsveç´ten örgüte katılan Kürt yazar Mahmut Baksi´nin kızkardeşi doktor Lamia Baksi´yi ajan olduğu gerekçesiyle sorguya aldırıp işkence yaptırdığını, Baksi´nin Cemil Bayık tarafından da infaz edildiğini söyledi.
Tutuklu sanıklardan Mehmet Zekeriya Öztürk´ün yazılı olarak verdiği Neden gizli tanık oldun? sorusu üzerine Sakık, o dönemin koşullarından dolayı gizli tanık olduğunu belirterek, Bugün o koşullar ortadan kalktığı için kimliğimi ortaya koydum. Samimiyetimi ortaya koymak için kimliğimi açıkladım dedi.
Ben ´Ergenekon´ diye bir oluşumu tanımam bilmem diyen Sakık, 53 yaşında, özel bir hayatı bulunmadığını, eşi ve çocuklarının olmadığını, önünün karanlık olduğunu söyledi.
İtirafçılar içinde Abdülkadir Aygan gibi 3-5 kişinin kirli işlere bulaştırıldığını belirten Sakık, Neredeyse kendime itirafçı demekten utanıyorum. Geçmişte yaşadıklarımı deşifre ediyorum. Hırsızlık mı yapmışım diye konuştu.
-Perinçek´in soruları-
Sakık´ın kendisi hakkındaki ifadeleri üzerine duruşmalardan yasaklı olan tutuklu sanıklardan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek de salona getirildi.
Perinçek´in 5-7 Nisan 1991´de Öcalan ile 2000´e Doğru dergisi için Bekaa Vadisi´nde görüşmeye gittiğinde, neler konuştuklarına dair doğrudan bilgiye sahip olup olmadığını sorduğu Sakık, Siz geldiğiniz de ben oradaydım. Neler konuştuğunuzu bilmiyorum. Öcalan ile baş başa görüşmeleriniz oldu. Yayınlarınız sonucu Öcalan siyasi bir kişilik kazandı dedi.
Perinçek´in PKK´dan kaçanların bizi Öcalan´ın elinden siz koruyabilirsiniz diyerek kendilerine sığındıklarını belirtmesi üzerine Sakık, Siz de onları yüz üstü bıraktınız. Öcalan da onları öldürdü dedi. Bunun üzerine Perinçek de kendilerine sığınanları koruduklarını söyledi.
PKK ile düşmanken dost oldunuz, anlayamadık
Perinçek´in örgüt içindeki konumunu sorduğu Sakık, Ben örgütün 9 kişilik politbürosunda değildim. Yani 9´uncu adam bile olamadım ama Merkez Komite üyesiydim dedi.
Perinçek, 1991´de SHP tarafından o zaman PKK´ya teklif edilen 22 milletvekili için Murat Karayılan´ın beni Ankara´daki partiye ait telefondan arayıp 4 milletvekili teklif ettiğini ve bizim bunu reddettiğimizi biliyor musunuz? diye sorduğu Sakık, Biliyorum ama neden kabul etmediğinizi bilmiyorum. 1980´e kadar örgütle düşmandınız. 1990´larda dost oldunuz. Sonradan da düşman oldunuz. Bunu anlayamadık diye yanıt verdi.
Perinçek de Biz Kürt´e sırtımızı dönmedik. PKK´nın Amerika´nın aleti olduğu için onunla düşman cephelerde olduk dedi.
Perinçek´in Sakık´a soru sorarken bazı açıklamalar yapması üzerine, önce mikrofonu kapatıldı, bir süre sonra da Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese tarafından salondan çıkarıldı.
Kan emici kardeşim Sırrı Sakık
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada, sanık avukatlarının sorularını yanıtlayan Şemdin Sakık´a, Yalçın Küçük´ün avukatı Hasan Fehmi Demir, ´Gizli tanık olmayı siz mi istediniz-´ diye sordu. Sakık , ´Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları sonrası Türkiye´de artık korkmayı gerektirecek bir durum yok. O yüzden açık tanık olmaya karar verdim´ dedi.
Örgüte nasıl katıldığını anlatan Sakık, ´Benim kan emici kardeşim Sırrı Sakık var. Dağa çıkanlar için ´onuru için çıkıyorlar´ diyor. Ben de diyorum ki çıkmayanlar onursuz mu-´ diye konuştu.
Avukat Hasan Fehmi Demir´in soruları sırasında, görüntüsü salondaki perdeye yansıtılan Sakık´ın duruşma salonunun bulunduğu binada olup olmadığı konusu gündeme geldi. Avukat Demir´in ´Şu anda nereden ifade veriyorsunuz-´ sorusu üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, araya girerek, ´Bunun bir önemi yok. Bu soruyu geçin. Usul ekonomisi açısından bulunduğu cezaevinden getirilip götürülmesi göz önüne alınabilir´ dedi.
Demir de bu tanığın iddianamedeki ifadesinin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´nca talimatla alındığını belirterek, ifadeyi kimin aldığını sordu. Soru üzerine Şemdin Sakık, ´İstanbul´dan gelen 3 savcı, 6 sayfalık ifademi burada aldı´ dedi. ´Burada´ şeklindeki ifadesi Sakık´ın duruşmaya Diyarbakır´dan bağlandığı yorumlarına neden oldu. Ancak, mahkeme tarafından bu konuda bir açıklama yapılmadı.
Sakık´ın, dün başlanan ifadesinin tamamlanmasının ardından, duruşma yarına ertelendi.
SAKIK´IN İFADESİYLE İLGİLİ MEDYADA YER ALAN BAZI DEĞERLENDİRMELER
MEHMET KAMIŞ: SAKIK´IN ANLATTIKLARI ÇOK ÖNEMLİ
Zaman yazarı Mehmet Kamış´ın 07.11.2012 tarihli PKK´yı kurtarma operasyonu başlıklı yazısında Şemdin Sakık´ın ifadeleri değerlendiriliyor. Kamış´ın yazısı şu şekilde:
PKK´nın açlık grevinin dramasını yazanlar, hangi belge olursa olsun ezberden ´Özal vallahi billahi zehirlenmemiştir´ diyenler, Ergenekon davasını sulandırmaya çalışanlar, muhakkak ki bu iddiayı da ezberden yalanlamaya gideceklerdir. Şemdin Sakık´ın bir terörist olduğundan, dolayısıyla ona güvenilemeyeceğinden falan bahsedeceklerdir. Ve konuyla ilgili her söze bu cümlelerle başlayacaklardır. Hep birlikte göreceğiz, Şemdin Sakık´ın güvenilmezliğiyle ilgili haberleri...
Ama ne kadar inkâr ederlerse etsinler, Ergenekon davasında önce gizli sonra da açıktan tanıklık yapan PKK´nın çok önemli isimlerinden Şemdin Sakık´ın ortaya attığı iddia, öyle yenilir yutulur cinsten değil. Bu iddia PKK´nın kimliğini, kişiliğini ve kimlerin oyuncağı olduğunu ayan beyan ortaya koyuyor. Sakık, 1998 yılında Bahtiyar Aydın komutasındaki askerlerin PKK´nın üst düzey yöneticilerini bir yerde kıstırdığını, tam sonuca gitmek üzereyken şehit edildiğini söylüyor. Ve diyor ki: ?Bunu biz yapmadık.?
Bahtiyar Aydın, tuğgeneral rütbesindeyken 1993 yılında Diyarbakır Jandarma Bölge komutanı oldu. Bölgede halka yakın ve yasa dışı şiddet yöntemlerini benimsemeyen bir asker olarak biliniyordu. Ancak aynı yılın 22 Ekim tarihinde Lice Asayiş Bölük Komutanlığı binası önünde vurularak şehit edildi. Olay, kamuoyuna PKK´nın saldırısı olarak duyurulmuştu. O dönemdeki Genelkurmay Başkanlığı da bu şekilde muamele etti Bahtiyar Aydın cinayetine.
Ancak olayın söylendiği gibi olmadığı, Yüksekova çetesine yönelik soruşturmada gündeme geldi. Sorgulanan bir çete üyesi, verdiği ifadede Aydın´ın JİTEM tarafından öldürüldüğünü söyledi. Bu itirafa karartma yapıldı ve bir sonuç çıkmadı.
Bugün Şemdin Sakık da Ergenekon davasının görüldüğü mahkemede neredeyse aynısını söylüyor: ?Tuğgeneral Bahtiyar Aydın öldürüldüğünde ben de Lice kırsalındaydım. Elimizde telsiz vardı. Askerin elinde de vardı. Onlar bizi, biz onları dinler ve ona göre hareket ederdik. Lice´de dağlık bölgede de bir grubumuz vardı. Bahtiyar Aydın´ın vurulduğunu asker telsizinden duydum, hemen dağlık bölgedekilere sordum, onlar yapmadıklarını söyledi. Zaten örgüt, birini öldürdüğünde kabul eder. Hele tuğgeneral olsa, hemen duyurur. Ama biz yapmadık. Hâlâ bu olay aydınlanmış değil. O zaman paşayı devlet içinde bir grup vurdu. Hatta onu vuran asker de vuruldu. Bunu devlet yapmadığına göre devlet içinde bir devlet yaptı.?
PKK´nın üst düzey yöneticileri köşeye sıkıştırılmışken, tam haklarından gelinecekken, o operasyonu yapan general şehit edilerek PKK´nın hayatının devam etmesi sağlanıyor. Tıpkı yakın zamanda Uludere´de olduğu gibi!
Uludere faciası da askerin son dönemdeki operasyonlarıyla perişan olan PKK´nın imdadına can suyu gibi yetişmişti. Bu faciadan sonra askerî operasyonlar aylarca durdu. Böylece PKK hem fizikî olarak toparlandı hem de bölge halkı nezdinde perişan olmuş itibarını yeniden kazanmak için fırsat yakaladı. 1993 yılında yapılan PKK´yı kurtarma operasyonu, tarihin değişik zamanlarında olduğu gibi günümüzde de yapılmaya devam ediyor.
Hasılı Şemdin Sakık´ın Ergenekon davasında mahkemeye anlattıkları çok önemli. Bütün karartmalara, bütün sulandırma gayretlerine aldırmadan söylediklerini iyi okumak gerekir. PKK ile derin devletin ilişkisi sadece Şemdin Sakık´ın anlattıklarıyla sınırlı değil tabii ki. Sakık´ın bütün ilişkileri bilmesi mümkün değil. Sadece kendisine yansıyan, kendisinin şahit olduğu olaylarla ilgili konuşuyor.
PKK´nın ´derin devlet´le ilişkileri çok daha derin, çok daha komplike... ( Mehmet Kamış / Zaman)
FATİH ALTAYLI: İLAHİ ADALET!
Habertürk yazarı Fatih Altaylı da 07.11.2012 tarihli yazısında Sakık´ın ifadelerini olumlu değerlendiriyor. Altaylı´nın Sakık´ın tanıklığı önemlidir başlıklı yazısı şu şekilde:
Gizli tanık Denizin, terörden hükümlü eski PKK´lı Şemdin Sakık olduğu ortaya çıktı ya, cezaevindeki bir paşa, Siz Silivri´de TSK ile PKK´yı karşı karşıya bıraktınız demiş. Yani diyor ki: Bizi mahkûm etmek için bir PKK´lıdan medet umuyorsunuz.
İlk bakışta elhak doğru bir cümle gibi duruyor. Ama ilahi adalet de işte burada saklanıyor. PKK´lı tanıkla bizi mahkûm etmek istiyorsunuz diyen paşanın bir dönem başında olduğu kurum, aynı PKK´lının ifadesine dayanarak, hatta ona bile dayanmayarak, o PKK´lının adını kullanarak insanları itibarsızlaştırmaya ve toplum gözünde mahkûm etmeye çalışmadı mı?
Daha önce de yazdım. Şemdin Sakık, Kuzey Irak´ta Barzani veya Amerikalılar tarafından yakalanıp Türkiye´ye teslim edilmiş, Diyarbakır´a getirilmiş ve ifadesi alınmıştı. Sakık´ın ifadesi alınırken çok ünlü bir üst düzey komutan da sorguda bulunuyordu. Ve bu üst düzey komutan ısrarla Şemdin Sakık´ın ağzından benim de aralarında bulunduğum birkaç gazetecinin ismini almaya çalışıyordu. Allah tarafından Şemdin Sakık teröristti meröristti ama o kadar da haysiyetsiz değildi. Komutan, Fatih Altaylı´nın örgütle ilişkisi dedikçe, Hiçbir ilişkisi yoktur. Sadece bir kez Öcalan´la görüşmek için geldi. Bunun dışında hiçbir ilişkisi olmadı. Örgütte hiç sevilmeyen biriydi demişti.
Yine de o günlerde andıçlandım, gidip DGM´de sanık sıfatıyla ifade verdim. Savcı bile ifademi alırken, Kusura bakmayın Fatih Bey. Biz sizi biliyoruz ama bu ifadeyi de mecburen almak zorundayız demiş, hakkımda takipsizlik kararı vermişti. O gün Şemdin Sakık´ı bizi karalamak için kullanan generaller, bugün Şemdin Sakık´ın kendilerine karşı kullanılmasından rahatsızlık duyuyor. Ve görüyorum ki, bu rahatsızlık toplumun bir bölümüne de yansımış. Olur mu böyle tanık diyorlar.
Bence olur. Söyledikleri başka kaynaklarca ve delillerle doğrulanabilirse şahane olur. Mafya davalarında tanıklar nereden çıkar bilmez misiniz! Elbette içeriden olur.
MGK Genel Sekreterliği de yapmış olan çok önemli emekli bir general, hadi adını da söyleyeyim Tuncer Kılınç, Sakık´ın tanıklığı için, Bildiğimiz bir insan. Benim uzaktan tanıdığım kadarıyla dürüst bir adam. Ne biliyorsa onu bütün çıplaklığıyla söyleyecektir. Nitekim gizli tanıklıktan sahaya çıkmış olması da bunu göstermiştir. Sakık öyle eğrisi büğrüsü olmayan, düz şeyler söyleyebilecek bir insandır diye değerlendiriyorum diyor.
Sakık bugün ne PKK çizgisinde, ne de BDP. Hatta tam aksi bir pozisyonda. Bence de tanıklığı önemlidir. Adı sanı bilinmeyen, ne olduğu belirsiz gizli tanıklar arasında en kayda değeridir ve hepimizden fazlasını bildiği kesindir! ( Fatih Altaylı / Habertürk)
(07 Kasım 2012, 11:47)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikasti manşetlerimiz
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap