Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu tanıkları dinlemeye devam ediyor. Komisyona ifade veren eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 28 Şubat sürecinde generallerin Genelkurmay karargahında verdiği ve ayakta dakikalarca alkışladıkları yargı mensuplarına yönelik brifingleri savundu: ´Bize ´şöyle şöyle hareket edin´ denmedi. Bugün aynı davet olsa, ben de aynı görevde olsam yine icabet ederim.´ Komisyona ifade veren diğer isim eski istanbul Valisi Erol Çakır ise şok itiraflarda bulundu. Çakır, Yenişafak gazetesine yönelik baskının Ergenekon sanıkları Tuncay Özkan ile Adil Saçan´ın işi olduğunu da iddia etti.
11.10.2012 10:23 Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu tanıkları dinlemeye devam ediyor. Komisyonun dünkü toplantısına; eski İstanbul valisi Erol Çakır, eski Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Sincan belediye başkanlığı yapan Bekir Yıldız ve dinlenen emekli İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin katılarak ifade verdiler. 28 Şubat süreci yıllarındaİstanbul´da 1998-2002 yılları arasında valilik yapan Erol Çakır, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu´nda şok itiraflarda bulundu.
-Çakır: Asker brifingiyle İHL´lerdeki kızların başlarını açtırdık-
Askerlerin İstanbul´daki tüm imam hatip okullarındaki kız öğrencilerin fotoğraflarını çekerek, İl Emniyet Komisyonu toplantısında sunum yaptıklarını söyleyen Çakır, ?Biz de talimatları uyguladık ve müdahale ettik. Kızların yüzde 92´si büyük bir memnuniyetle başlarını açtılar. Yüzde 8´i direndi.? dedi. Ayrıca Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile güvenlik şirketinde ortaklık yaptıklarını kaydetti.
Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu´na ilginç bilgiler veren Erol Çakır, AK Parti´nin iktidara geldiği ilk aylarda 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan´ın talimatıyla imam hatip okullarında kılık kıyafet genelgesine uyulmadığı için milli güvenlik dersine giren hocalarının geri çekildiğini söyledi. Askerlerin İstanbul´daki tüm imam hatip okullarındaki kız öğrencilerin fotoğraflarını çektiğini anlattı. Bu fotoğraflarla birlikte, İl Emniyet Komisyonu toplantısında sunum yapıldığını kaydetti. Çakır, ?Biz de talimatları uyguladık ve müdahale ettik. Kızların yüzde 92´si büyük bir memnuniyetle başlarını açtılar. Yüzde 8´i direndi.? dedi. Erol Çakır´ın açıklamaları üzerine Nimet Baş ve komisyonun diğer üyeleri, ?Asker eğitimin neresinde ki size böyle bir sunum yapıyor ve siz harekete geçiyorsunuz. Okul müfettişlerinin yapması gerekeni asker neden yapıyor? Demokratik ülkelerde böyle bir şey olabilir mi?? sorusuna, ?Bütün asayiş toplantılarında birinci madde, bölücülük, irtica ve yıkıcı akımlarla mücadeledir.? cevabını verdi.
İstanbul´da valilik yaptığı dönemde 1. Ordu komutanları Atilla Ateş, Çevik Bir, Hilmi Özkök, Necdet Timur ve Çetin Doğan ile birlikte çalıştığını kaydeden Erol Çakır, Veli Küçük´le olan tartışmasının ise valilik görevinden sonra olduğunu belirtti. Hiçbir sermaye katmadan 50 bin sermayeli ve 5 ortaklı bir güvenlik şirketine ortak olduğunu da söyledi. Ardından Veli Küçük ile olan tanışma serüvenini şöyle anlattı: ?Emekli olduktan sonra, eski özel kalem müdürüm, bir güvenlik şirketi kurulacağını ve beni de orada görmek istediklerini belirtti. Ben de maddi olarak bir katkı sağlayamayacağımı söyledim. Tamam dediler. Ben de kabul ettim. Ortaklarımız, Turan Yazgan´ın oğlu İlhan Yazgan, özel kalem müdürüm, ismini hatırlayamadığım biri ve Veli Küçük´tü. Küçük´le ortak olduk.? ?Hiç tanımadığı kişilerle bedelsiz olarak ortak olmasını doğru buluyor musunuz?? sorusuna, ?Bu konu beni ve vicdanımı ilgilendirir.? cevabını verdi.
-Yenişafak baskını Ergenekon sanıkları Özkan ve Saçan´ın işi-
Çakır, Yenişafak Gazetesi´ne yönelik baskın kararından haberi olmadığını anlatan Çakır, ?Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan (Ergenekon´un tutuksuz sanığı), İçişleri Bakanı (Rüştü Kazım Yücelen) ve Tuncay Özkan (Ergenekon´un tutuklu sanığı) toplantı yaparlardı. Bu toplantılarda İstanbul´la ilgili kararlar alıyorlardı. Orada alınan uygulanırdı? dedi. Üçlünün aldığı kararlara örnekler veren Çakır, ?Mesela Adil Serdar Saçan eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu´nun oğlu Murat Aksu´nun evini arattı. Yine bu kararlar çerçevesinde Yeni Şafak Gazetesi bir yayına başlayacakmış, oraya operasyon yaptılar. Operasyon kararını Bakan Kazim Yücelen,Tuncay Özkan ve Adil Saçan verdi? şeklinde konuştu. Çakır, ismi Ergenekon, işkence ve kötü muamelelerle gündeme gelen Adil Serdar Saçan´ın problemli bir polis müdürü olduğunu ifade etti. Çakır ?Adil Serdar Saçan, insanların ifadesini alıyor. Bu ifadeleri de kısmen resmiyete intikal ettiriyor kısmen de kendi arşivinde tutuyor. Saçan kişisel olacak ama bir müddet sonra valiye tertip yaptı? dedi. Yaklaşık 2 buçuk saat komisyona bilgi veren Çakır, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde yasal olmayan bir yapı kurduğunu da itiraf etti.
KANADOĞLU: DAVET ETSELER YİNE ASKERİN BRİFİNGİNE GİDERİM
Komisyon, Erol Çakır´ın dışında dün, eski Sivas Valisi Ahmet Karabilgin, eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Sincan belediye başkanlığı yapan Bekir Yıldız ve dinlenen emekli İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin´i de dinledi. Sabih Kanadoğlu, 2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ortaya attığı ´367 Formülü´nün mimarının merhum Başbakan Necmettin Erbakan olduğunu savundu. Erbakan´ın bu fikri Turgut Özal´ın 1989 yılında cumhurbaşkanı seçildikten sonra ortaya attığını, ancak o dönem konunun Anayasa Mahkemesi´ne taşınamadığını kaydetti. ?Keşke 28 Şubat da, 27 Nisan da olmasaydı.? dedi. Askerin brifinglerine de değinirken, ?Bize ´şöyle şöyle hareket edin´ denmedi. Bugün aynı davet olsa, ben de aynı görevde olsam yine icabet ederim.? diye konuştu. Bir soru üzerine, ?Bu Meclis yeni bir anayasa yapamaz.? diyen Kanadoğlu, anayasayı değiştirmek için öncelikle 175. maddenin değiştirilmesi gerektiğini anlattı.
Sivas Madımak Oteli´nde 37 kişinin katledildiği olayların yaşandığı dönemde Sivas valisi olan Ahmet Karabilgin, yaşananlardan başta İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu olmak üzere asker ve itfaiyeyi sorumlu tuttu. Olayları önlemek için her türlü çabayı sarf ettiğini ancak başarılı olamadığını savundu. Olayların arkasında bir örgütün bulunduğunu söyledi.
28 Şubat döneminde Sincan belediye başkanlığı yapan Bekir Yıldız ise Ramazan ayı çerçevesinde düzenledikleri Kudüs Gecesi etkinliğiyle ilgili, ?Televizyonlarda verilen haberleri izledikçe ben bile kendimden korkar, ürker hale geldim.? dedi. Yıldız, tankların Sincan´dan geçmesinde basının çok önemli bir rol oynadığını söyledi. Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan´ın kendisini telefonla aradığını belirterek ?Sesi titriyordu, kızgındı. ´Böyle bir hatayı nasıl yaparsın?´ dedi.? diye konuştu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ise askerlerin kendisine doğrudan bir telkininin olmadığını, suç duyurularını Adalet Bakanlığı´na yaptıklarını söyledi. Tuncay Güney´i ciddiye almadığını anlatan Engin, ?Görevdeki ve eskiler dahil başbakanlardan bakanlara, genelkurmay başkanlarından bürokratlara kadar yüzlerce insana ilişkin 150 sayfalık bir not verdi. Ciddiye almayıp hezeyan olarak değerlendirdik. Sonra bu bilgiler basında yayınlandı. Kim sızdırdı bilmiyorum ama ben sızdırmadım.? diye konuştu.
Diyarbakır eski askeri savcısı Ümit Kardaş, TBMM 12 Eylül Alt Komisyonu´na konuştu. 12 Eylül´de işkence ve baskının kurumsallaştığını belirten Kardaş, kendisinin savcı olduğu dönemde karşısına getirilen herkesin işkenceden geçirildiğini gördüğünü söyledi. Yaş ve cinsiyet ayrımına bakılmadan işkence edildiğini kaydetti. Gözaltılarda çok sayıda ölüm yaşandığını belirtti. Katıldığı otopsilerde işkence izlerinin net bir şekilde görüldüğünü ve bunu raporuna yazdığını ifade etti. ?İşkence sistematik ve kurumsal bir şekilde yapılıyordu ve herkes biliyordu. Kenan Evren dahil herkes işkenceyi biliyordu.? dedi. İhtilal sonrası askerlerin hakim ve savcılar üzerine baskı kurduğunu söyledi, bazı hakim ve savcıları ´kraldan çok kralcı´ olmakla suçladı. O hakim ve savcılar arasında asker çağırdığı zaman bıyığını kesip gidenler olduğunu anlattı. Sivil hakim ve savcılara lojman tahsis edilmesi ve askeri tesislere giriş izni verilmesi gibi uygulamaların o kesimi çok mutlu ettiğini dile getirdi. Kardaş, ?12 Eylül´de Türkiye´ye deli gömleği giydirildi, hâlâ o gömlekten çıkılmaya çalışılıyor.? ifadesini kullandı. ( Zaman, Star)
ÇAĞDAŞ YAŞAMCILAR, 28 ŞUBAT´TA TEHDİTLE BİNLERCE BURS ALDI
12.10.2012 10:42 Meclis Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, dönemin tanık ve mağdurlarını dinlemeye devam ediyor. Komisyon dün de eski DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel, televizyoncu Ali Kırca ve emekli Vali Necati Şentürk´ün de aralarında bulunduğu bazı isimleri dinledi. Şentürk, bir okulun açılışında Fatih Sultan Mehmet´ten ve Hazreti Ali´nin eğitimle ilgili sözlerinden alıntı yaptığı için BÇG tarafından fişlendiğini söyledi. BÇG´nin İçişleri Bakanlığı´na gönderdiği fişleri komisyona gösteren Şentürk, ´irticai faaliyetlere yönelik etkin görev üstlenemeyeceği´ belirtilen bu fiş sonrasında İçişleri Bakanlığı´ndan gelen mülkiye müfettişinin ´tamamıyla sipariş´ bir soruşturma yürüterek görevden alınmasını teklif ettiğini söyledi. Bu rapor üzerine kaymakamlık görevinden alınarak Edirne Hukuk İşleri Müdürlüğü´ne atandığını anlattı. Şentürk, ?Darbecilerin talebi ile hazırlanan düzmece ve sipariş raporları hazırlayanlardan şikâyetçiyim.? dedi.
Necati Şentürk, o dönemde Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği´nin valilik bünyesindeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı´na binlerce öğrencilik burs listeleri verdiğini anlattı. Şentürk, ?Bize, (bu kişilere burs verin veya paraları bize aktarın) dediler. Bu yasal değildi. Vali Yardımcısı Yusuf Odabaş, buna razı olmayınca görevini değiştirdiler ve başka bir vali yardımcısı eliyle bunu yaptılar. Çağdaş Yaşamcılar, öğrencinin imam hatip mezunu olup olmadığı, ailesinde namaz kılan olup olmadığı, ailesinde imam var mı yok mu gibi objektif olmayan bir değerlendirmeyle seçim yapıyordu.? ifadelerini kullandı.
Aylık düzenlenen il emniyet komisyon toplantılarında ´askerlerin müdahale etmediği alanın kalmadığını´ söyledi. Emekli vali, ?Emniyet toplantısında Kağıthane´de bir camide bir imamın cuma günü kürsüde yaptığı konuşma gündeme geliyordu. Bir vaazdaki imamın konuşmasını askerler bana sordular. Sonradan imamın cuma günü konuştuğu konuya baktım, suç teşkil edecek bir durum yoktu. Mutat bir konuşmaydı. Vaazı dinlememişlerdi bile! Kim o bilgileri veriyordu bilmiyorum.? dedi.
NUH METE YÜKSEL: KAVAKÇI´NIN EVİNE GECE BASKINI ÖRNEK HAREKETTİ
Nuh Mete Yüksel ise 1999 yılında Refah Partisi milletvekili olan Merve Kavakçı´nın evine gece vakti ifade almak amacıyla baskın yapmasının bir savcı için ´örnek bir hareket´ olduğunu savundu.Verdiği hiçbir karar için pişmanlık yaşamadığını söyledi. Kararlarıyla ilgili hiçbir müeyyideye de çarptırılmadığını iddia etti. Bu açıklamalara, ?Sözleriniz gerçekleri yansıtmıyor.? diyerek tepki gösteren AK Parti Çankırı Milletvekili İdris Şahin, Yüksel´in HSYK´dan bir uyarı, bir de kınama cezası aldığını hatırlattı. ( Zaman)
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat-27 Nisan Alt Komisyonu, Yüksel´i dinledi. Sorular öncesinde kısa bir değerlendirme yapan Yüksel, Türk tarihini okuyarak büyüdüğünü, Türk tarihini ve Türk ordusunu sevdiğini belirtti ve Türk milliyetçisi ve Atatürkçü olduğunu söyledi. Yüksel, bugüne kadar hiçbir darbeyi tasvip etmediğini vurguladı.
Yüksel, komisyon üyelerinin; ´Merve Kavakçı´nın evine geç saat yaptığı baskın, Fethullah Gülen´e açtığı dava, ifadeye çağrılan Galatasaray´ın futbolcusu Hakan Şükür´ün ifade öncesi kendisine psikolojik baskı yapıldığı iddiaları´ ile ilgili sorularını yanıtlarken; konuyla ilgili olarak hiç bir askeri savcı ya da hakimden işine müdahale görmediğini belirtti.
Nuh Mete Yüksel, Kavakçı´nın türbanla TBMM çatısı altında yer almasının yasalara aykırı bulduğu için soruşturma açtığını, TBMM Başkanlığı´ndan milletvekilliğinin düştüğüne ilişkin yazı gelmesi üzerine kendisini ifadeye çağırdığını ancak gelmediğini, bunun üzerine güvenlik güçleri ile akşam saatlerinde evine gittiğini, evde kimsenin olmadığını, başta milletvekilleri olmak üzere vatandaşların da toplanması ile oradan ayrıldıklarını kaydetti.
Yüksel, medyada yer alanının aksine saat 02.00´de değil olayın akşam 19.00-22.00 saatleri arasında olabileceğini anlattı.
Fethullah Gülen´e, Terörle Mücadele Kanunu´nun 7. maddesindeki ´dini devlet kurmaya yönelik çalışmalar´ kapsamında dava açtığını söyleyen Yüksel, mahkumiyet kararı verildiğini, kararın ertelendiğini ve daha sonra Yargıtay safhasında kaldırıldığını belirtti. Yüksel, Fethullah Gülen tarafından kendisine dava açılmasının hatırlatılması üzerine, davanın kendi yazdığı kitap dolayısıyla açıldığını söyledi.
Yüksel, ´Benim yaptığım işte hiç bir usulsüzlük ve yasaya aykırılık yoktur. Hatta belki benim yaptığım hareket başkalarının yapmaktan kaçındığı, cesaret edemediği bir harekettir ve yasaya aykırı bir yönü kesinlikle yoktur. Belki de örnek bir hareketti. Ben bunun hesabını da verdim zaten, bu konudan dolayı hakkımda bir işlem de yapılmadı zaten´ dedi.
-Hakan Şükür´ün ifadeye çağrılması-
Nuh Mete Yüksel, Hakan Şükür´ün ifadeye çağrıldığında kendisine manevi cebir yapıldığı iddiası ile ilgili olarak, ´Hakan Şükür´ün böyle bir şey söyleyeceğini hiç tahmin etmiyorum, keşke burada olsaydı, şurada bir yüzleşseydik. Kesin kes böyle bir şey demez. Kendisiyle sohbet ettik, gayet güzel ayrıldık. Benim odama gelmeden başka bir savcı arkadaşımın odasında beklemiş, savcı arkadaş onu misafir etmiş, ben gelince kendisini savcı arkadaşım odama getirdi. Ayrılana kadar da kendisi ile sohbet ettik. Gayet mutlu bir şekilde ayrıldı. Hatta bana milli formasını bile hediye etti, hala da saklarım. Aramızda Galatasaraylı olmanın da verdiği bir yakınlık da var zaten. Hayret ettim şimdi´ diye konuştu.
-Yargı mensupların verilen brifingler-
Yüksel, yargı mensuplarına verilen brifinglerin hatırlatılması ve ´Taraflı bir tutumun inşasında bu brifinglerin rolü olmuş mudur, ondan sonraki süreçte açtığınız davalarda aldığınız o brifinglerin yürüttüğünüz savcılık görevine bir etkisi olmuş mudur´ şeklindeki sorusu üzerine, şunları kaydetti:
´Genelkurmay´ın brifing vereceğini duyduktan sonra gitmeyi uygun gördüm. Çünkü nihayetinde bu Genelkurmay, bizim Genelkurmayımız, bu ordu bizim ordumuz. Bu brifinge arkadaşlarımla birlikte katıldım. Ha Başbakan brifing verseydi ona da katılırdım, bugün de hala katılırım. Yani Meclis´ten ya da ordudan gelecek bir davete her zaman katılmaya açığım.
Bana etki etti mi Bugüne kadar yaptığım hiç bir soruşturmada herhangi bir makamın ya da kişinin telkini, baskısı altında kalmadım. Altında imzam bulunan bütün iddianameleri ve takipsizlik kararlarını kendi irademle yazdım. Bu konuda bir baskı görmedim, baskı görsem bile kabul etmem, böyle bir baskıyı böyle bir baskı altında kalmayı veya telkini kendim için zulüm kabul ederim.´
Yüksel, ´Ne tür davalar açacağınız önceden yazılıyordu, görüştüğünüz basın mensupları var mıydı-´ şeklindeki soruyu yanıtlarken, basının her zaman kendilerini takip ettiğini, basına bilgi sızdırma gibi bir faaliyetin içine girmediğini ancak basının bilgilere ulaşabildiklerini, bunun bugün de yapıldığını ancak bundan dolayı bir Cumhuriyet savcısının mesul bulunmasını kabul etmediğini bildirdi.
-´Vicdanım rahat´-
Nuh Mete Yüksel, çeşitli sorular üzerine sadece kendi döneminden sorumlu olduğunu, Merve Kavakçı iddianamesi dolayısıyla vicdanının rahat olduğunu, DEP milletvekillerinin TBMM´de gözaltına alınmasının kendi sorumluluğunda olmadığını söyledi.
Yüksel, ´30 Ağustos resepsiyonunda dönemin Genelkurmay başkanı ´Fethullah Gülen, tehlikelidir´ dedi. Hemen arkasından dava açtınız. İlgisi var mıydı´ soru üzerine, bu açıklamadan haberi olmadığını, uzun bir süredir soruşturma yaptığını o davayı zaten açacağını savundu.
Yüksel, ´Yaptığım soruşturmalardan dolayı ki bunların bazıları neticesiz kalmış olabilir, başarılı olmadığım soruşturmalarda olabilir ama kesinlikle verdiğim hiçbir karardan, açtığım davadan, yazdığım iddianameden veya verdiğimi kararlardan pişmanlık duymuş değilim. Bu nedenle de kişilerden yüzleşmek, özür dilemek gibi kesin kes bir düşüncem yoktur, vicdanım da rahatsız değildir´ görüşünü dile getirdi.
Yüksel, darbeleri nasıl değerlendiriyorsunuz sorusu üzerine ´Olmasaydı iyiydi´ dedi.
Nuh Mete Yüksel, 2002 seçimleri öncesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında bir dava açmak için iddianame hazırlığında olduğuna ilişkin medyada yer alan haberlerin hatırlatılması üzerine, Ağustos 2002´de, Erdoğan´ın yaptığı konuşmalarla ilgili kasetlerin ortaya çıktığını, bunun için soruşturma başlattığını, Erdoğan ile görüştüğünü ancak dava açamadan görevden çekildiğini anlattı. (AA)
(11 Ekim 2012), son güncel.: (12 Ekim 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat yargısı da yargılanacak
Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz