Ergenekon davası sanığı Avukat Serdar Öztürk´ün, ´bürosunda yapılan aramada ele geçirilen mermileri ve gizli belgeleri koydukları´ iddiasıyla haklarında suç duyurusunda bulunduğu 2 kadının açtığı ´iftira´ davasına devam edildi. Islak imzalı belge, ilk olarak diğer bir çok kritik belgeyle birlikte Ergenekon sanıklarının avukatlığını yapan Serdar Öztürk´ün bürosunda ele geçirilmişti. Bu belgelerin ortaya çıkması üzerine Öztürk inanılmaz suçlamalarda bulunarak belgeleri bürosuna polislerin yerleştirdiğini iddia etmişti. Bu iddiasından vazgeçen Öztürk, daha sonra yoldan geçen sabıkalı birisinin yerleştirdiğini iddia etmiş, o kişinin de derhal bulunmasını istemişti.
26.09.2012 17:31 Ergenekon davası sanığı Avukat Serdar Öztürk´ün, ´bürosunda yapılan aramada ele geçirilen mermileri ve gizli belgeleri koydukları´ iddiasıyla haklarında suç duyurusunda bulunduğu 2 kadının açtığı ´iftira´ davasına devam edildi. Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmaya ´Ergenekon´ davasından tutuklu bulunan sanık Öztürk ve avukatları ile şikayetçiler A.A. ve A.H.B.´nın avukatı katıldı.
Öztürk, savunmasında, kendisini ´Ceyda Ertüzün´ olarak tanıtan A.H.B.´nın telefon açarak, hukuki bir problemi için randevu talep ettiğini, kendisinin de talebi kabul ettiğini anlattı. Telefondan yarım saat kadar sonra kadınların bürosuna geldiğini bildiren Öztürk, şunları kaydetti: ´Ofisteki görüşmede benden Adnan Oktar adlı kişinin Yargıtay´daki dava dosyasıyla ilgili yardımcı olmamı istediler. Adnan Oktar, kamuoyunda ´Adnan Hoca´ olarak bilinen halen İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi´nde örgüt üyeliğinden yargılanan biridir. Ben bu hanımlara kendi dosyalarım için bile Yargıtay´a gitmediğimi, böyle bir tarzım olmadığını söyledim ve beni nereden bulduklarını sordum. Doyurucu bir cevap veremediler. Ancak, şikayetçilerin ofisteki şüpheli hareketlerinden rahatsız olduğum için irtibatı kesmek istemedim. Bu nedenle daha sonra tekrar görüşelim diye ayrıldık. Görüşmenin hemen akabinde, bir meslektaşımla yaptığım telefon görüşmesinde, Fethullah Gülen cemaatine mensup polislerin bu kadınları göndermiş olabileceğini ifade ettim.´
Öztürk, sonraki süreçte Ergenekon soruşturması kapsamında sahte delillerle gözaltına alındığını ve tutuklandığını öne sürerek, ´Bu süreçte, şikayetçilerin de emniyet içindeki bu çete tarafından kullanıldığına dair çok kuvvetli emareler bulunmaktadır´ dedi.
Bu kapsamda, şikayetçi kadınlar hakkında bazı delillerin toplanmasını istediğini söyleyen Öztürk, bunun yasal hakkı olduğunu belirtti. Öztürk, ´Ne kadınların kişilik haklarını ihlal eden ifadelerde bulundum ne de hakaretamiz beyanlarım oldu. Ben sadece somut olguları izah ederek, bu kadınlar hakkında bazı delillerin toplanmasını talep ettim. Çünkü bu hanımların avukatlık ofisime yaptıkları ziyaretlerde bıraktıkları kartvizitte yazan telefon numaralarının hiçbirisi kendilerine ait değildi´ diye konuştu.
´Bu kadınların ziyaret ettiği avukatlardan Mustafa Levent Göktaş, Hüseyin Buzoğlu ve kendisinin ya gözaltına alındığını ya da tutuklandığını´ kaydeden Öztürk, ´kadınların ziyaretlerde avukatlara ilk sorularının, büroda gizli kamera ve ortam dinlemesi yapılıp yapılmadığına´ ilişkin olduğunu ileri sürdü.
Öztürk, ´Tüm bu olgular hayatın olağan akışına aykırı olduğu için bu hanımlardan şüphelendik ve sadece haklarında bazı araştırmaların yapılmasını talep ettik. Ancak bunların hiçbirisi yapılmadı´ dedi.
Savunmasını zabıt katibine bizzat yazdıran Öztürk´ün detaylara inmesi ve savunmasının uzaması üzerine Hakim Avni Mis, Öztürk´ü birkaç kez uyardı. Öztürk, uyarılara, ´Ben burada size yönelik savunma yapmıyorum. Esasında Yargıtay´a yönelik bile yapmıyorum. Bırakın savunmama ben karar vereyim. Ben burada her şeyi anlatacağım. 3,5 yıldır yatıyorum. Siz de 2 saat dinleyin´ dedi.
Müştekilerin avukatı Mustafa Kemal Çiçek ise ´Sanık 3,5 yıldır tutuklu. 3 gün de sürse savunmasını dinlemek gerekir. Herkes bilsin. Bu devlet, beni de Ergenekoncu diye 3 yıl 1 ay dinlemiş. Bugün bu tarafta oturunca kafalarda sorular oluşuyor´ diye konuştu.
-Hakim cenazeye gidemedi-
Hakim Mis, ilerleyen dakikalarda Öztürk´ten ´Cenazemiz var. İki adımlık yerdeki cenazeye katılalım´ diyerek, savunmasını kısa kesmesini istedi. Öztürk ise ´Ben babamın cenazesine katılamadım´ dedi. Öztürk´ün salonda izleyici olarak bulunan annesi de ´6 ay babasının öldüğünü söyleyemedik´ ifadesini kullandı. Hakim Mis ise bunun üzerine sitemle ´Peki, gitmeyeyim´ dedi.
Öztürk, duruşmada, şikayetçilerden biriyle yaptığı görüşmeye ilişkin ses kaydını da mahkemeye sundu. Müştekilerin avukatı Çiçek, suçlamaları kabul etmediklerini bildirdi. Duruşma, müştekilerin ifadelerinin alınması için talimat yazılmasına ve Öztürk´ün verdiği ses kaydı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek, ertelendi.
-İddianameden-
İddianamede, Öztürk´ün, ´bürosunda yapılan aramada ele geçirilen mermiler ve gizli belgeleri A.H.B. ve A.A. tarafından konulduğu, A.H.B ve A.A.´nın emniyet mensupları ve Adnan Hocacıların organizasyonuyla bir örgüt çerçevesinde hareket ederek eylemlerini gerçekleştirdiklerini´ öne sürerek, A.H.B. ve A.A. hakkında suç duyurusunda bulunduğu bildirildi. CMK´nın 250. maddesiyle görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği´nin, şikayetin ardından yürüttüğü soruşturmada A.H.B. ve A.A. hakkında takipsizlik kararı verdiği belirtilen iddianamede, A.H.B. ve A.A.´nın, bunun üzerine Öztürk hakkında ´iftira´ suçundan şikayette bulundukları kaydedildi. Öztürk´ün, iki kişiye iftirada bulunduğu gerekçesiyle 8 yıla kadar hapsi isteniyor. ( AA)
ISLAK İMZA DAVASI ONUN BÜROSUNDA BAŞLADI
Ergenekon kapsamındaki Islak imzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ davasının tutuklu sanığı Avukat Serdar Öztürk, Ergenekon´un en renkli simalarından birisi. Türkiye´yi sallayan ıslak imzalı Kontrgerilla belgesi, ilk olarak onun gözaltına alındığı operasyonda fotokopi olarak çok sayıdaki diğer belgeyle birlikte ele geçirilmişti. Bu ve benzeri sarsıcı belgeleri önceleri bürosuna polis tarafından yerleştirildiğini iddia eden Serdar Öztürk, aramada bürodaki bir kaç avukatın daha bulunduğu ve tutanağa paraf atmalarıyla çark etmiş, ardından belgelerin büroya sokaktan geçen birisi tarafından yerleştirildiğini, bu meçhul kişinin tespit edilmesini istemişti. Serdar Öztürk, gözaltına alındığında eski cumhurbaşkanı Necdet Sezer tarafından kendisine verilmiş olan devlet madalyasını iade edeceğini de iddia etmişti.
-Aramalara katılan avukat, Öztürk´ü yalanladı: Belge onun ofisinde bulundu-
Masum insanlara suç isnat edip askerî mahkemelerde yargılamayı öngören ıslak imzalı ´Kaos Planı´ avukat Serdar Öztürk´ün ofisinde ele geçirilmişti. Avukat Serdar Öztürk, bütün delillere rağmen ´Kaos Planı´nın ofisinde yapılan aramada ele geçirildiğini kabul etmiyordu. Öztürk ve avukatları, komplo planının polis tarafından ofise bırakıldığını iddia ediyordu. Fakat ek klasörlerde ortaya çıkan belgeler, planın polisler tarafından bırakılmadığını kanıtlıyor. Aramalara müdafi avukat sıfatıyla katılan Özge Evci, El konulan belgeleri ben paraf ettim. Polislerin ellerinde içeriye girerken herhangi bir çanta veya paket yoktu. ifadelerini kullanıyor. İddianamenin 18. ek klasöründe, Levent Göktaş´la aynı ofisi paylaşan avukat Özge Evci´nin ifadeleri yer alıyor. Serdar Öztürk´ün ofisinde aramanın yapıldığı gün polisle birlikte aramalara müdafi avukat sıfatıyla katılan avukat Evci, şu ifadeleri kullanıyor: Avukat Levent Göktaş ile birlikte ofis arkadaşı aynı büroda görev yapıyordum. Serdar Öztürk Bey´i bu vesile ile tanıyorum. Olay günü, Serdar Öztürk Bey´in bürosuna gittim. Ben avukat olduğumu, Serdar Öztük Bey´in müdafisi olarak hazır bulunacağımı söyledim. 10-15 dakika kadar bekledik. Aynı büroda görev yapan arkadaşlardan Çağrı Yılmaz Bey geldi. Kapıyı açtı, büroya girdik. Avukat Serdar Bey´e ait odayı gösterdi. Aramaya imkânların elverdiği ölçüde bizler de katılıyorduk. Bürodan çıkarıldığı ve meslekî faaliyetle ilgisinin bulunup bulunmadığı yönünden kontrol edilen belgeler ve dosyaları bir polis memuruyla birlikte ben paraf ediyordum. Numaralandırma işlemlerini memur bey yapıyordu, evrakın boş yerlerini bizzat ben çizerek iptal ediyordum. Bu şekilde el konulan evrakların tamamını ben paraf ettim. Şu an bana göstermiş olduğunuz ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ başlıklı ve gizli ibareli olup 4 sayfadan ibaret olan ve Dursun Çiçek ismi ve imzası bulunan fotokopilerde bulunan paraflar benim paraflarıma benzemektedir. Belgenin aslının getirilmesine gerek yoktur. Boş alandaki çizgi tarafımdan çizilmiştir. Büroda arama yapan polislerin üzerinde normal yazlık kıyafetleri vardı. Polislerin ellerinde içeriye girerken herhangi bir çanta veya paket yoktu. Sadece arama kararı ve eki yazılar vardı. Arama sırasında bu belgelerin konulması çok zayıf ihtimaldir. Zaten bizler de gerekli dikkat ve özeni göstermeye çalıştık.
-Madalyalarını geri iade etme girişimi ile başlayan şovlar, ´Belgeyi ofisime polisler koydu´ diyerek ortalığı ayağa kaldırmasıyla sürmüştü-
Avukat Serdar Öztürk, TV´den 51 Numaralı DVD´yi ve diğer belgeleri büroya polisin koyduğunu iddia etmiş ve bu iddia Ergenekoncu çevrelerce de günlerce dile getirilmişti. Hatta Öztürk iddiasını daha da ileri götürerek DVD ve diğer CD-DVD´leri polisin koyduğunu ispatlayacaklarını açıklamıştı: DVD´nin oraya polis memurlarınca konulduğunu tespit ettik. DVD içinde bulunan görüntülerin tespit tutanağına ulaştık. DVD´de bir savcının havaalanında gizlice çekilmiş görüntülerinin bulunduğunu ileri süren Öztürk, şöyle devam etmişti: Havaalanında bulunan kameraların diğer görüntülerinden bu görüntüyü çeken kişinin de tespit edileceğini anladık. DVD´yi büroya koyan polis memurunun ismi ve resmini de tespit edip Ankara Savcılığı´na başvurdum.
-Aramaların polis kamerasına kaydedildiğinin ortaya çıkması ve kendi avukatlarının imzaları Öztürk´ün şovunu bitirdi-
Ancak Öztürk´ün bu iddiası aramanın polis kamerasınca saniye saniye kaydedildiğinin ve arama esnasında Öztürk´ün bürosunda bulunan 3 avukatının tutanağı imzaladıklarının ortaya çıkmasıyla yalanlanmıştı. Öztürk´ün avukatı Hasan Gürbüz, müvekkiline ait böyle bir belge olmadığını ve komplo kurulduğunu iddia etmişti. Ancak, Öztürk´ün bürosundaki arama sırasında Öztürk´ün avukatı Demet Reçber´in de hazır bulunduğu ve büroda ele geçirilen belgelerle ilgili tutanağa polis ve savcıyla birlikte imza attığı ortaya çıktı. Avukatlık bürosunda yapılan arama sırasında Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin kamera kullandığı ve kameraların an be an aramaları kaydettiği ve arama yapılan her yere savcı, avukat ve polisin birlikte girdiği öğrenilmişti. Serdar Öztürk´ten elde edilen CD, DVD ve bilgisayar hard disklerinin imajlarının da kısa süre içinde kopyalanarak tutanak karşılığı teslim edildiği, kamera uygulamasının Levent Göktaş´ın ofisinde ele geçirilen 51 no´lu DVD ile ilgili olarak ortaya atılan ´polis koydu´ iddiası gibi benzer bir olayla karşılaşmamak için yapıldığı öğrenilmişti.
-Kendi bürosuyla müvekkilinin bürosunda Türkiye´yi sallayan dvd ve belgeler ele geçti-
Serdar Öztürk, bazı üst düzey yargı mensupları ile bürokratlara ait şantaj amaçlı namahrem görüntüler ile Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yalçınkaya´nın özel hayatı ve ailesiyle ilgili fişleme dosyalarının bulunduğu 51 Numaralı DVD´nin sahibi Göktaş´ın avukatı ve iş ortağıydı. Öztürk, TV´den 51 Numaralı DVD´yi büroya polisin koyduğunu iddia etmişti.
-Kendisini sivil değil askeri savcıların sorgulamasını istemiş ve bürosunda ele geçen harddiski askeri savcılığa teslim etmişti-
Ergenekon tutuklusu Avukat Serdar Öztürk´ün sivil yargıdan kaçma çabası dikkatlerden kaçmamıştı. Bürosunda yapılan aramada ´İrtica Eylem Planı´ bulunan Ergenekon tutuklusu Serdar Öztürk´ün avukatları, müvekkilleri Öztürk´ün Askeri Savcılık tarafından ifadesinin alınmasını talep etmiş ve ayrıca kopyası çıkartılan harddisk´i de Askeri Savcılığa teslim etmişlerdi. Bunlarla da yetinmeyen Serdar Öztürk, Taraf Gazetesi´nde yayımlanan ´İrtica ile Mücadele Planı´nı basına sızdırdıkları gerekçesiyle savcılar ve polisler hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Öztürk´ün avukatları, belgeyi sızdırdıkları iddiasıyla Fatih Cumhuriyet Savcılığı´na başvururak, polis şefleri hakkında suç duyurusunda bulunmuşlardı. Suç duyurusu dilekçesinde dosyada ´kısıtlama kararı´ olması nedeniyle avukatlara bile verilmeyen belgelerin bir gazeteye servis yapıldığı savunularak, savcılar ve polislerin görevi ihmal suçundan yargılanması istenmişti. İlk ortaya çıktığında belgeyi inkar eden Öztürk´ün, belgenin sızdırılması iddiasıyla suç duyurusu yapması anlamlı bulunmuştu. Öztürk´ün avukatları ayrıca Ergenekon soruşturma savcılarını aynı gerekçelerle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu´na (HSYK) da şikayette bulunacaklarını açıklamışlardı. Öztürk´ün Topluma karşı suç olan eylemleri içeren bir belgeyi bürosunda bulundurmayı açıklamak yerine veya ´benim değil, alnım ak´ demek yerine sivil yargıdan kaçma girişimleri, madalyasına düşkün olduğunu iddia eden biri için hayretle karşılanmıştı. Öztürk´ün avukatları, Askeri Savcılığı da başvuruda bulundu. Avukatlar, Öztürk´ün ifadesinin Askeri Savcılık tarafından alınmasını talep etti. Öztürk´ün avukatı Hasan Gürbüz konuyla ilgili şunları söyledi: Serdar Öztürk avukat olduğu için kanunlar gereği polis ifade alamıyor. Belgeleri inceleyemediği için savcılığa da ifade vermedi. Sorgu hakimi ise ´Soru sormayız´ dedi. Bu noktada, Öztürk´ün ifadesini Askeri Savcılığın alması için başvuruda bulunduk. Çünkü belgeyle ilgili soruşturmayı da Askeri Savcılık yürütüyor. Öztürk´ün ifadesinin alınmaması eksiklik yaratır. Bu başvuruyu yaparken Öztürk´ün bürosundaki bilgisayarın hard diski´nin kopyasını da Askeri Savcılığa verdik. Çünkü belgenin bu bilgisayardan çıktığı iddia ediliyor. İnceleme yapması için hard disk´in kopyasını askeri savcılığa teslim ettik.
-Sorguda belgeleri ameliyat eldiveniyle inceledi-
Serdar Öztürk´ün avukatı Demet Reçber, müvekkilinin 6 Haziran 2009 tarihindeki sorgusunda parmak izi istediğini belirterek, şöyle anlattı: O gün üzerinde ´gizli´ ibaresi olan birçok belge müvekkilime gösterildi. Kendisi üzerinde ´gizli´ yazısını görünce ameliyat eldiveni istedi ve belgeleri bu eldiveni giyerek yaklaşık bir dakika inceledi. Bu sırada hakim ve polisler de eldiven giydi. Hakim inceleme sırasında müdahale etti ve ´Belgeleri incelemeniz için değil tespit için size gösterdik´ dedi. Belgenin Öztürk´ün bürosunda ortak kullanım alanında bulunan bir masanın altındaki yeşil çantanın içinden çıktığı iddia edilmişti. Öztürk´ün avukatı Hasan Gürbüz ise kendilerinin belgeyi görmemelerine rağmen Emniyet birimleri tarafından kendilerine belgenin bürodaki beyaz renkli bir klasörden çıktığının beyan edildiğini söyledi. Söz konusu beyaz klasör, 4 Haziran 2009 tarihinde Öztürk´ün bürosunda tutulan arama ve el koyma tutanağında şöyle anlatılıyor: Bir adet beyaz klasörün içerisinde 326 sayfalık, tarafımızdan 1´den 326´ya kadar numaralandırılan ve Avukat Özge Evci´ye paraflatılan ´Gizli - Çok Gizli´ kaşeli bilgisayar çıktılı, daktilo çıktılı, el yazmalı teksir kağıtlarından dökümanlar... Öztürk´ün avukatları belgenin gazetecilere sızdırıldığını ileri sürerek Ergenekon savcıları ve polis hakkında suç duyurusunda da bulunmuştu. Serdar Öztürk´ün avukatları, Fatih Cumhuriyet Savcılığı´na verdikleri suç duyurusu dilekçesinde, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi Sağ Terör Büro amirliği görevlileri, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılar, haberi yayınlayan Taraf Gazetesi ve muhabiri hakkında soruşturma yapılarak soruşturmanın gizliliğini ihlal edenlerin tespit edilerek cezalandırılmasını istediler. Avukatlar, dosya üzerinde kısıtlama olduğu gerekçesiyle kendilerine bile bilgi verilmediği halde, ´İrtica ile Mücadele Planı´ adlı belgenin gazetecilere sızdırılarak soruşturmanın gizliliğinin ihlal edildiğini ileri sürdüler. Serdar Öztürk, avukatlığını yaptığı Ergenekon tutuklusu, emekli Albay Levent Göktaş´ta bulunan şantaj CD´si ve mermiler için de ?Polis koydu? demişti.
-Başbakan´a açık mektup: Belgeyi gerçek grafologlara incelettir sahte olduğu ortaya çıkacaktır!-
Öztürk´ün ilginç bir icraatı da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´a açık mektup göndermesi olmuştu. Öztürk mektubunda, ıslak imzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´nın teknolojik imkanlar kullanılarak üretilmiş başka bir sahte belge olduğunu iddia etmişti. Öztürk mektubunda, Başbakan Erdoğan´dan bu belge aslının gerçek grafologlardan oluşan bir kurulca, savcı Zekeriya Öz, askeri savcı ve jandarma kriminal uzmanlarının sadece gözlemci olarak katılımıyla incelemesinin yapılmasının sağlamasını istemişti. Serdar Öztürk, belirttiği ayrıntılı incelemenin sivil uzmanlar tarafından oluşturulan kurulca yapılması durumunda belgenin sahte olduğunun görüleceğini savunmuştu.
-Şov bitmedi: Belgeleri polis koydu iddiasını tutturamayınca yılmadı, bu kez sabıkalı birini suçladı, üstelik de o kişinin bulunmasını istedi-
Daha önce ofisinde ele geçirilen Kurmay Albay Dursun Çiçek´in hazırladığı ´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ belgesini arama yapan polislerin koyduğunu iddia eden Serdar Öztürk, ağız değiştirip ´Belgeyi sabıkalı biri bıraktı, araştırılıp bulunsun´ iddiasında bulunmuştu. Belgenin polislerce yerleştirildiği iddiası çürüyen Serdar Öztürk ağız değiştirerek bu kez daha soyut bir suçlamayla sabıkalı birisinin belgeleri bürosuna yerleştirdiğini iddia etti ve bürosunun bulunduğu sokaktaki telefon görüşme kayıtlarının incelenerek bu kişinin bulunabileceğini belirterek savcılıktan bu isteğinin değerlendirilmeye alınmasını istemişti. Serdar Öztürk´ün ağız değişikliği, Yarbay Mustafa Dönmez´i hatırlatmıştı. Yarbay Dönmez de arazisinde ve evinde ele geçen malzemelerin polislerce yerleştirildiğini iddia ederek polisi suçlayarak askerleri savunmuştu. Ancak aramada hazır bulunan çok sayıdaki asker görevlilerin de polisleri savunması üzerine konuyu saptıran Yarbay, ıslak tükenmezle hazırladığı krokinin kendisine ait olduğunun bilirkişi tarafından kesin olarak belirtilmesine de itiraz ederek oyalama olduğu anlaşılan savunma taktiği yürütmeye devam etmişti. Avukat Serdar Öztürk´ün, dilekçesinde, soruşturma konusu belgenin sabıkalı bir kişi tarafından ofisine konulduğunu iddia ederek, aramanın yapıldığı günden bir gün öncesine ait ofisinin bulunduğu Bestekar Sokak ile ilgili ?iletişimin tespiti? kararı çıkartılmasını talep ettiği belirtildi. Öztürk´ün belgeyi bırakan kişinin bu şekilde tespit edilebileceğini savunduğu, ancak isim vermediği bildirildi. Savcılık, Öztürk´ün bu talebine ilişkin henüz bir karar vermedi. Öztürk, aramada ele geçirilen belgeler ve 250 adet merminin kendisine ait olmadığını ileri sürmüştü. Aramanın yapıldığı gün iş nedeniyle Antalya´da bulunan Öztürk, bu süre içerisinde bürosuna giren kişi ya da kişilerce belgenin ofisine bırakılmış olabileceğini iddia etmişti.
-Bu nasıl hukukçu? Savcılara darbe tehdidi-
Albay Dursun Çiçek imzalı kaos belgesinin fotokopisi Ankara´daki ofisinde ele geçen ve kaos belgesi skandalının patlamasına neden olan Ergenekon sanığı avukat Serdar Öztürk´ün, savcıları tehdit ettiği de ortaya çıktı. Tutuklandıktan 4 gün sonra Başsavcılığa dilekçe gönderen Öztürk, ´operasyonlar sürerse TSK´nın darbe yapacağını´ iddia ediyor. 6 sayfalık dilekçede Öztürk, Darbe olursa binlerce, on binlerce insanın polislikten atılacağını rahatlıkla göreceksiniz. Bütün polis teşkilatı yenisi kurulmak üzere lağvedilebilir. diyor. Cemaatçi vakıfların ve işadamlarının mal varlığına el konulabileceğini iddia eden Öztürk, Cemaat operasyonunun psikolojik harp ayağını yürüten ajan gazeteciler tutuklanır. TV´ler kapatılır ve mal varlıklarına el konulur. ifadelerini kullanıyor.
-TSK´ya saldırmak, çocuk oyuncağı değildir-
Ankara´daki ofisinde yapılan aramada ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı, 300 adet mermi ve çok sayıda askeri gizli belge´ bulunan Avukat Serdar Öztürk, Ergenekon soruşturması kapsamında 06.08.2009 tarihinde tutuklanarak cezaevine konuldu. Tutuklandıktan 4 gün sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na dilekçe gönderen Öztürk, soruşturmayı yürüten savcılara ´darbe´ ile gözdağı vermeye çalışıyor. 10.08.2009 tarihli 6 sayfalık dilekçede şunlar kaydediliyor: Oynadığınız oyunun ne kadar tehlikeli olduğunu ve nelere yol açacağını bilmeniz gerekir. Çünkü TSK´ya saldırmak, çocuk oyuncağı değildir. Emekli bir subay olarak ifade etmek isterim ki; emekli bir subay olarak ülkenin onurunu ve şerefini korumakla görevli subaylar orduya ve kendilerine yapılan hakaret ve aşağılamaları asla unutmazlar, mutlaka hesabını sorarlar. Şimdi siz hedef seçtiğiniz bilim adamlarının, muhaliflerin ve cemaatçi olmayan insanların ve subayların ev ve işyerlerine delil bırakıp tutukluyorsunuz. Bu aklı da eski bir kuaför hanımın muhteris eşinden ve onun ders verdiği yabancı bir servisten dolayı alıyorsunuz.
-Darbe olursa gazeteciler tutuklanır, TV´ler kapanır-
Dilekçede savcılara İşlediğiniz suçlardan ötürü yargının önüne çıktığınız gün sizi Potomyalı başbakan bile kurtaramaz. diyen Öztürk, şöyle devam ediyor: Darbe olursa binlerce, on binlerce insanın polislikten atılacağını rahatlıkla göreceksiniz. Bütün polis teşkilatı yenisi kurulmak üzere lağvedilebilir. Cemaatçi vakıfların ve işadamlarının mal varlığına el konulabilir. Cemaat operasyonunun psikolojik harp ayağını yürüten ajan gazeteciler tutuklanır. TV´ler kapatılır ve mal varlıklarına el konulur. Bunlar olduğunda bugün bu zulmü reva görenlere kimse acımaz. Dilekçe üzerine Öztürk hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nca ´kamu görevlisine hakaret, TSK´yı aşağılama ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs´ suçlarından soruşturma başlatıldı. Öztürk, geçtiğimiz günlerde tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi´nden Jandarma nezaretinde getirilerek savcıya ifade verdi.
-Gözaltına alınırken ´Madalyamı geri alın´ demişti-
Ergenekon son dalga operasyonları sırasında 5 Haziran 2009 günü emekli Albay Levent Göktaş´ın avukatı Serdar Öztürk, Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğu iddiası ile Ankara´da gözaltına alınmıştı. Gözaltında iken Serdar Öztürk gözaltında iken avukatı Demet Reçber´e yıllar önce kendisine verilen üstün hizmet madalyası ve beratının Cumhurbaşkanı´na iade edilmesi talimatını vermişti. Öztürk, gözaltında bulunduğu Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü´nde de Cumhurbaşkanlığı makamına iletilmek üzere şu dilekçeyi yazmıştı: 1985 yılında binlerce Kara Harp Okulu subayı gibi gerekirse vatan uğrunda canımı feda etmeye yemin ederek askerlik mesleğine adım attım. Askerlik hayatım boyunca yeminime sadık kaldım. 1993-1994 tarihleri arasında Şırnak ili Silopi İlçesi Çalışkan köyü bölgesinde konuşlu Eren bölüğünde bölük komutanı olarak görev yaptım. Bu görevim esnasında 13 Ekim 1994 tarihinde Kuzey Irak sınırında icra edilen operasyon sırasında bubi tuzağına basmak suretiyle ağır yaralandım. İki hafta komada kaldım. İki yıl tedavi gördüm. Bir gözümü ve bazı iç organlarımı tamamen kaybettim. Bu nedenle devletim tarafından şahsıma devlet övünç madalyası verilmiştir. 3 Haziran 2009´da İstanbul Özel yetkili 11´inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından hakkımda terör örgütü üyeliği iddiası ile yakalama kararı verilmiştir. Bir insan, hem devletinin övüncüne mazhar olmuş bir kahraman, hem de terör örgütü üyesi olamaz. Yaptığım hizmet, feda ettiğim gençliğim ve sağlığım. Devletime helaldir. Ancak bu çelişkinin giderilmesi maksadıyla Sayın Cumhurbaşkanlığı´nca tarafıma verilen devlet övünç madalyasını makamınıza iade etmek zorunluluğu doğmuştur.
-Bozacının şahidi şıracı-
Serdar Öztürk´ün çok ilginç bir icraatı ise diğer bir Ergenekon sanığı olan Albay Dursun Çiçek´in savcılığa yaptığı bir suç duyurusuyla ortaya çıktı. Çiçek, altında ıslak imzasının olduğu ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ belgesinin orjinalini bir ihbar mektubu ile birlikte savcılığa gönderen kişiler hakkında ´kendisine iftira ettikleri´ gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. İlginç olan ayrıntı ise, Dursun Çiçek´in delil olarak diğer bir Ergenekon sanığı Serdar Öztürk´ün bir dilekçesini göstermesiydi. İftiraya uğradığını belirten Çiçek şikayetinde, elinde somut bir bulgu olmadığı halde ihbarı yapabilecek beş emniyet görevlisinin adını Öztürk´ün dilekçesine dayanarak verdi. Serdar Öztürk´ün dilekçesinde isimleri geçen Bülent Türker, Recep Güven, Ali Fuat Yılmazer, Ahmet Çevik ve Abdullah Kaya gibi üst düzey emniyet görevlilerinden birinin kendisine iftira etmiş olabileceğini dile getiren Dursun Çiçek, bu şahıslardan şikayetçi olduğunu belirtmişti. Çiçek´in suç duyurusu için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Islak imzanın Çiçek´e ait olduğu Emniyet, Jandarma ve Adli Tıp laboratuvarlarınca defalarca teyit edildi. Dursun Çiçek´in Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) psikolojik savaş biriminde yönetici olduğu hatırlanırsa, böyle ilginç bir şikayette bulunmasının şaşırtıcı olmadığı, mesleğinin hakkını verdiği yorumları medyada yer aldı.
-Olmayan sicil numaralarıyla savcılığı polislerin peşine taktı-
Serdar Öztürk´ün bir başka ilginç eylemi de polislerle ilgili savcılığa yaptığı başvurusunda ortaya çıktı. Soruşturmanın uzaması üzerine ´Gerçeğe aykırı tutanak hazırlamakla´ suçladığı polislerin savcılık tarafından korunduğunu iddia etti. Ancak iddianın gerçeği yansıtmadığı ortaya çıktı. Edinilen bilgilere göre Serdar Öztürk, suçladığı polislerin sicil numaralarını savcılığa yanlış bildirmiş. Dolayısıyla Öztürk´ün verdiği sicil numaralarını araştıran savcılık, söz konusu polislere ulaşamıyor.
-Polisin ABD büyükelçisine Ergenekon brifingi verdiğini iddia etti-
Serdar Öztürk´ün diğer bir icraatı, savcılığa yaptığı ilginç bir suç duyurusuydu. Wikileaks belgelerine göre bazı emniyet görevlileri tarafından ABD´nin Ankara Büyükelçiliği´nde Ergenekon soruşturmasına dair brifing verildiğini iddia ederek suç duyurusunda bulundu. ABD Büyükelçiliği´ne brifing verildiğine dair herhangi bir somut bulgu olmadığı, iddiaların tamamen soyut olduğu gerekçesiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın işleme koymadığı suç duyurusundaki iddiayla ilgili Emniyet Genel Müdürlüğü, ´İddialar gerçeğe aykırıdır´ diye açıklama yaptı.
-İlker Başbuğ´a başvurdu. Ergenekon hakim ve savcılarının askeri savcılıkça tutuklanmasını istedi-
Serdar Öztürk´le ilgili son ilginç gelişme ise, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında hazırlanan ´internet andıcı´ iddianamesiyle ortaya çıkmıştı. Buna göre, internet andıcı davasının tutuklu sanığı Serdar Öztürk, dönemin Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ´a başvurarak, aralarında Ergenekon soruşturmalarını yürüten savcılar, emniyet mensupları, kovuşturmaları yürüten hakimlerin de yer aldığı isimlerin askeri savcılığın yürüteceği bir soruşturma ile tutuklanmalarını istemişti. Öztürk, Başbuğ´a kişiye özel ve ´sayın komutanım´ diye başlayan dilekçeleri yazarak, yasama organı üyeleri ile görüşmesini, askeri savcılığın görev ve yetkisini artırıcı tedbirlerin alınması için çaba harcamasını talep etmişti. Genekurmay Başkanlığı´nın toplam 109 sayfa tutan dilekçe ve eklerini Andıç davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne göndermişti. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(26 Eylül 2012, 17:31)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
AVUKAT SERDAR ÖZTÜRK´ÜN BİRBİRİNDEN İLGİNÇ İDDİALARI
Serdar Öztürk´le ilgili manşetlerimiz
Ergenekon davasını engelleme girişimleri
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap