Sivil darbe, ÖYM´leri vuracak

MİT krizi üzerinden hükümete yönelik sivil darbe girişimini gören Başbakan ısrarından vazgeçmiyor. Cemaat komplosu denilen MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden Başbakan´ı hedef alma girişimi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ya da kısıtlanması sonucunu getirmek üzere. Haftalardır konuşulan yasa değişikliği tasarısının hazırlanmakta olduğu ve tüm partilerin katılımıyla bir kaç gün içinde Meclis´ten geçirileceği konuşuluyor. Bu girişim hukukçuların tepkisini çekerken kamuoyunda da endişeye neden oldu. Darbe tehlikesi henüz geçmiş değil diyen kamuoyu, bir tehlikeden kaçarken diğerine yakalanmak istemiyor.

28.06.2012 18:54 Haftalardır konuşulan ancak Meclis´e gelmeyen özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ya da kısıtlanması girişimleri bir kez daha gündemde. Dün medyada değişikliğin üçüncü yargı paketinde yer alacağı öne sürüldü. İddiaya göre Meclis 1 Temmuz´da tatile girmeden paket yasalaşacak. Türkiye´nin demokratikleşmesinde önemli bir rol üstlenen özel yetkili mahkemelerin kaldırılacağına dair haberler hukukçuların tepkisini çekti. Hukukçular, böyle bir düzenlemenin ´demokrasiden geri dönülmesi´ anlamına geleceğini söylüyor, yaşanabilecek tehlikelere dikkat çekiyorlar.Bu çevrelere göre darbe tehlikesi henüz geçmiş değil. Bunu gösteren bulgulardan birisi, geçtiğimiz haftalarda peşpeşe ortaya çıkmış olan ses kayıtları. Hasdal askeri cezaevinde Balyoz davası tutuklusu olarak yatan bazı generaller, herşeyi içeriden idare ettiklerini, bazı yasa değişiklikleriyle yakında çıkacaklarını, çoluk çocuk demeden intikam alacaklarını konuşuyorlardı.

KORG. ÖZKILIÇ´IN ŞOK SES KAYDI

Darbe tehlikesinin hala sürmekte olduğunu gösteren asıl bulgular ise daha somut.Ortaya çıkan bir başka ses kaydı halen bir cunta yapılaşmasının sürdüğünü net olarak gösteriyordu. Halen Kara Kuvvetleri EDOK Komutan vekili olan, 28 Şubat soruşturmasında tutuklanan Korg. Tevfik Özkılıç´a ait olduğu ileri sürülen ses kaydında, ´Darbe için herşeyimizle hazırdık ama KKK´lığı ile Genelkurmay arasında yorum farklılıkları oldu´ deniyordu. Yakın zamanda yapılan gizli bir toplantıya ait olduğu anlaşılan konuşmadaki asıl önemli bölümde ise şu ifadeler geçiyordu:

Bilgisayar kullanmayacaksınız. Hiçbir şekilde. Hiçbir zaman internete, karanete bağlanmayın. Bu gördüğünüz kişiler dışında hiçbir kişi ile haberleşme görüşme elemanı tanımayacaksınız ikinci bir emre kadar. Çalışırken örneğin çok dikkatli davranın. Sıfır bilgisayarlar alın çalışın. Hiç kullanılmamış. Hiçbir zaman internete, karanete bağlanmayın. Bu oda (plan odası) sürekli güvenliği kontrol edilir. Çünkü şundan emin olun. Direk telefon hattından, yani harici hat kullanılsa dahi dinleme yeteneğine sahipler. Bununla ilgili olan bilgisayarlar da, kozmikte duruyor. Şeyde duruyor. Kozmikte kapatıldı, paketlendi. Duruyor şimdi. Bunu istihbaratçılar biliyor sadece. Tekrar ediyorum. Dediğim gibi kurşun kalem ile çalışma yapabilirsiniz. O size verilen listelerle. Kurşun kalemle kendiniz not yazın. Hiçbir şekilde çoğaltılmayacak. Emredersiniz. Hiçbir şekilde. Hiçbir şekilde bilgisayar ortamına alınmayacak. Burdaki grup dışında hiçbir adam tarafından elden bir başkasına gönderilmeyecek gibi önlemler alacağız. Sızıntı olursa o zaman çok ciddi üzülürüm yani. Çok ciddi üzülürüm. İşte bir hatalarını yakalasak zaten başarıdan faydalanma olarak kullanılabilecek gibi bizim de bir alt yapımızın olması lazım. Dağda tepede gezenler bilirler. Devletin ali menfaatleri için bazen legal olmayan yöntemler de uygulanır. Ben de şahsen uyguladım bunu. Mezara götüreceğiz yaptıklarımızı ama bundan da pişmanlık duymuyoruz tamam mı? İyi günler arkadaşlar, siz emanetleri dağıtın. Ben, özel bana söyleyecek olan yoksa birde çıkacağım ben. İyi günler sağolun. Sağooool.

Hemen hatırlatalım, ses kayıtlarının ilgili kişiye ait olup olmadığı adli tıp laboratuvarlarında tıpkı el yazısı ya da parmak izi gibi yüksek doğruluk derecesinde tespit edilebiliyor. Ve bu incelemeler mahkemelerde de delil olarak kabul ediliyor.

ORTAYA ÇIKARILAN DARBE VE KAOS PLANLARI

2003 yılından itibaren yeni AK Parti hükümetini toplumda kaos çıkararak devirmeyi amaçlayan bazı Ergenekon örgüt eylemleri ve eylem planları ile bazı askeri darbe hazırlıkları yapıldı. Bunlar 2007 yılında başlatılan Ergenekon soruşturması sürecinde peşpeşe açığa çıkarıldı. Bunları ismen saymak bile yorucu.. Balyoz Darbe Planı, Sarıkız-Ayışığı-Yakamoz-Eldiven Kod Adlı Darbe Girişimleri.. Ergenekon örgütünün eylemleri olarak; Cumhuriyet Gazetesine bombalı saldırılar, Danıştay Saldırısı, Poyrazköy Cephaneliği, Amirallere Suikast Hazırlığı, Gayrimüslim Azınlıklara Yönelik Kafes Eylem Planı, Malatya Zirve Yayınevi Katliamı, İstanbul´da Hrant Dink ve Trabzon´da Rahip Santora cinayetleri, İstanbul Fener Rum Patriği Bartholomeos ile Sivas Ermeni lideri Minas Durmazgüler´e yönelik Suikast Hazırlıkları, Islak İmzalı İrtica ile Mücadele Eylem Planı, Islak İmzalı Planın Erzincan Bölgesinde Uygulanması, İnternet Andıcı Belgesi..

Bunların dışında Ergenekon örgütünün halen faaliyette olduğunu, darbe girişimlerinin de halen sürdüğünü gösteren başka olaylar da ortaya çıktı. Aydınlık Gazetesi ve Ulusal Kanal ile yine bu çevreyle bağlantılı Odatv internet sitesine yönelik soruşturmalarda örgütün halen faaliyette olduğu, Ergenekon ve Balyoz gibi davaları çökertmek ve itibarsızlaştırmak için medya faaliyetleri yürüttüğü ortaya çıkarıldı. Eski Adalete Bakanı Seyfi Oktay´a yönelik soruşturmada örgütün yargı alanında halen faaliyette olduğu ve Ergenekon davasını etkilemeye çalıştığı delilleriyle ortaya konuldu. Örgütün sağlık alanında da etkili olduğu, Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal´ı cezaevine sokmamak için hasta göstermeye çalıştığı delilleriyle ortaya konuldu. 2010 yılında Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube zemin karoları altında bulunan çuvallarca belge şok etkisi yaptı. Ergenekon´un halen faal olduğunu gösteren en güçlü kanıt oldu.

SİVİL DARBEDEN KAÇARKEN ASKERİSİNE YAKALANMAMALI

Tüm bu darbe ve terör girişimlerine karşı soruşturmalar özel yetkili mahkemeler eliyle süratle yürütülüyor. Ancak hükümetin hazırladığı yetkileri kısıtlama ya da tümden kaldırma hazırlıkları ise kamuoyunda ve hukukçular arasında endişeye neden oluyor. MİT krizinden haklı olarak ağzı yanan hükümetin buna yanlış bir tepki vermesinden korkuluyor. Yeni yasa ile özel yetkilerin budanması girişimi, darbe girişimlerinin tekrar canlanması ve 2007´den bugüne 5 yıldır süren çabaların boşa gitmesi gibi telafi edilemeyecek sonuçları beraberinde getirebilir.

İŞTE ÖZEL YETKİLERİ KALDIRTAN SİVİL DARBE GİRİŞİMİ

Ancak özel yetkili mahkemelerle ilgili tartışmaların bir türlü durulmaması ve haftalardır tekrar tekrar alevlenmesi de bir gerçeği gösteriyor. MİT krizi üzerinden hükümete yönelik özel yetkili sivil darbe girişimini gören Başbakan ısrarlı. Cemaat komplosu da denilen, MİT Müsteşarı Hakan Fidan üzerinden Başbakan´ı hedef alma girişimi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ya da kısıtlanması sonucunu getirmek üzere. Böyle bir komplonun varlığını gösteren çok sayıda somut bulgu var. Olayın içinde cemaat geçtiği için bazı çevrelerce dillendirilmekten kaçınılsa da, özel yetkili mahkemelerin niçin kaldırılmak istendiğini ya da yetkilerinin niçin kısıtlanmak istendiğini anlayabilmek için bu ayrıntının da konuşulması gerekiyor.

Özel yetkiliİstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, KCK´ya yönelik yürüttüğü soruşturma kapsamında 2012 Şubat ayında MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile yardımcıları olan iki üst düzey MİT görevlisini ifade vermeye çağırdı. Haklarında yakalama kararları çıkarttı. Bu girişim Türkiye´yi tam anlamıyla sarstı. Başbakan Erdoğan, Adalet Bakanıyla acil görüşmeye geçti. Görüşmeler görüşmeleri izledi. MİT yetkilileri hükümetin direktifleriyle ifade vermeye gitmediler. Hükümetin acilen çıkardığı bir yasa değişikliği ile de MİT görevlilerinin ifade vermesi Başbakanlığın iznine bağlandı. Aslında izin alma olayı yasalarda zaten vardı. Ancak savcılar yetkileri olabildiğince geniş yorumlayınca bu kriz yaşandı. Hükümet yaptığı değişiklik ile, izin alma olayını yasaya daha kalın harflerle yazmış oldu. Bu kriz bir savcının soruşturma kapsamında attığı normal bir adım olarak görülmedi hükümet çevrelerinde. Ayrıca olaydan sorumlu olduğu ileri sürülen iki polis yetkilisinin hükümet tarafından derhal görevden alınması da dikkat çekiciydi. Bunların hepsi iddialarla örtüşen gelişmeler. Açıkça konuşulmayan şüphelerin bulgularla desteklendiği rahatlıkla görülebilir. Olayın ayrıntılarına inildiğinde bu şüpheyi güçlendiren çok sayıda başka bulguların varlığı da görülecektir.

MİT görevlilerinin ifadeye çağrılmasından kısa süre önce internete bir ses kaydı düşmüştü. Bu ses kaydında, İsveç´in Oslo kentinde PKK yöneticileri ile MİT görevlileri karşılıklı konuşmaktaydı. Terörü bitirmek için gizli şekilde resmi görüşmeler yapılmaktaydı. Ses kaydının basına sızdırılması başlı başına dikkat çekici. Başbakan Erdoğan´ın Mısır´da tüm dünyaya yönelik bir konuşma yaptığı ve İsrail´e de uyarılarda bulunduğu saatlerde bir internet sitesi hacklenerek ses kaydı verildi. Tabi hızla internet medyasında da yayıldı. Bu sızdırma olayından birkaç gün önce İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman üstü örtülü de değil açıkça, ´Türkiye´nin düşmanı PKK´ya yardım edeceğiz´ diyordu. Başbakan Erdoğan bu görüşmelere MİT görevlilerinin kendi direktifiyle katıldıklarını açıkladı. O günlerde hükümetin terörle mücadelede yeni yapılanma çabaları sonuç vermiş, özel harekat polisleriyle özel askeri birliklerin müşterek operasyonlarıyla PKK´ya ve KCK´ya darbe üstüne darbe vurulmaya başlanmış, çok sayıda PKK´lı ölü olarak ele geçirilmişti. Ardından ses kaydı geldi. Ardından MİT görevlileri ifadeye çağrıldı. Peşpeşe gelen ve birbirinden bağımsız olduğu düşünülemeyecek bu iki hamle ile bir nevi PKK ile KCK´yı bunlar kurdu diyerek hükümet korkunç bir zan altında bırakıldı. Hükümete karşı çok büyük bir hamle yapıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ı ifadeye çağırmanın anlamının doğrudan Başbakan Erdoğan!´ı ifadeye çağırmak olduğu görüşü her kesimde dillendirildi.

Savcının ifadeye çağırmasındaki bazı ayrıntılar da şüpheleri güçlendirdi.Başsavcılığa ve yurtdışında olan soruşturmadaki ikinci savcıya haber vermeden ifade ve yakalama kararı çıkartıldı. Ardından başsavcılık harekete geçerek Savcı Sarıkaya´yı dosyadan aldı. Görevden alırken de ilginç bir açıklamayla devleti yönetme yetkisine karışılmadığı belirtildi. Başsavcılık soruşturma konusunun Oslo görüşmeleri olmadığını, MİT görevlilerinin yurt içindeki KCK teröristleriyle işbirliği olduğunu açıklasa da konunun Oslo görüşmeleri olduğu daha sonra açığa çıktı. Ayrıca çağrılanların Oslo görüşmelerine katılan isimlerle sınırlı olması da bu durumu doğruluyordu. Başbakan daha sonra bir kaç kez yaptığı açıklamalarında da konunun Oslo görüşmeleri olduğunu açıkladı. Hakan Fidan´ı yedirmeyeceğini açıklayan Başbakan, ´Alacaksanız beni alın´ ifadesini dahi kullandı. İşte Başsavcılığın bu çelişkisinin, olayın Savcı Sarıkaya´yla sınırlı olmadığına daha geniş çaplı bir girişimin söz konusu olduğuna dair bir kanıt olduğu da söyleniyor.

CEMAAT-MİT ÇATIŞMASI MI YAŞANIYOR?

MİT gerginliğinde o günlerde her kesim tarafından Fethullah Gülen cemaati ile MİT arasında bir çatışma yaşandığı ve cemaatin doğrudan Başbakana hamle yaptığı iddiaları ileri sürüldü. Bu şüpheyi güçlendiren ilginç bazı ayrıntılar dikkati çekti. Örneğin cemaate yakın bazı medya organları sürekli tek taraflı yayınlarıyla MİT krizinde savcının haklı olduğunu, MİT görevlilerinin KCK´lılarla terör işbirliğine gittiğini savundular. Başka bir olasılığı dile getirmediler. Savcıya sahip çıkılırken Hakan Fidan hep suçlu gösterildi. İşte bu yayın politikası da iddialarla örtüştü.

Abdullah Harun / kontrgerilla.com

(28 Haziran 2012, 18:54)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: Göster/Gizle

MİT GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASIKRİZİ MANŞETLERİMİZ

Başsavcılık: İstihbaratçılar suç işledi

Cemaat-MİT çatışması mı yaşanıyor?

Hükümet sivil darbeyi engelledi

KCK savcısı görevden alındı

MİT kanunu Perşembe çıkıyor

MİT´çilere yakalama kararı

MİT müsteşarı Fidan hedefte

Odatv-Aydınlık-İsrail´in hedefi: Fidan

´Mesaja mesaj´ ses kaydı

Osman Can savcıların soruşturmasını hukuksuz ilan etti: MİT yasası görmezden gelindi

Ses kaydı: Yeni darbe hazırlığı

Amiral: Çoluk çocuk demeyeceğiz

Tuğamiral İlğar: Yakında çıkıyoruz

Balanlı Hasdal´dan tehdit etti

TSK Hasdal´dan mı idare ediliyor?

Kayıtları haberleştirmeye devam

Ses kayıtları, parmak izi ve ıslak imza gibi doğrulanabilir mi?

Ergenekon soruşturma sürecindeki ses kayıtları

Aydınlık ve Ulusal Kanal´a 2009´a yapılan Ergenekon operasyonları

Ergenekon Aydınlık´ta: Yeni belgeler

Kontrgerilla Medyası

Ergenekon davasını engelleme girişimleri

İddianamelerde arama yap

Ergenekon´un henüz ortaya çıkarılamayan yedek (idhar) kadroları

Savcılar Ergenekon ´İdharı´nın peşinde

Gölcük´teki çuvallar devede kulak: Savcılar iz peşinde

Ergenekon davası gerekli mi?

Ergenekon henüz çökertilemedi

Su uyur cuntacı uyumaz: İşte ispatı

Ergenekon hala diri, Bakıcı kaçabildi

7. iddianame: Ergenekon hala faal

7. iddianame: Ergenekon hala faal

ERGENEKON, BALYOZ VE DİĞER İDDİANAMELERDE ARAMA YAP

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4654