Balyoz davasına iki haftalık bir aradan sonra yarın devam edilecek. Yargılama, sanık avukatlarının duruşmaları boykot etmesiyle durmuştu. Avukatsız duruşma yapılamayacağı noktasından hareket eden avukatlara İstanbul Barosu da açık destek veriyor. Baro bu tavrını da son duruşmalardan birinde duruşma sürerken kalabalık bir heyetle salona girmesi ve mahkemeyi eleştirdikten sonra da salonu terketmesiyle göstermişti. Baro´nun diğer bir eylemi de, krizin aşılması için mahkemenin yeni avukat atanması çağrılarını da yerine getirmemesi. Yargılamanın durması anlamına gelen bu krizi aşmanın tek yolu olarak mahkemenin yargılamaya devam etmesi bekleniyor.
02.05.2012 09:59 Balyoz davasına iki haftalık bir aradan sonra yarın devam edilecek. Yargılama, 29 Mart 2012´de savcının ceza talebini içeren esas hakkındaki mütalaasını açıklamasından sonra sanık avukatlarının duruşmaları boykot etmesiyle krize girmişti. Zira, 5 yıl üzeri hapis cezası istenen davalar, müdafi olmadan görülemiyor. Sanıklara ve avukatlarına davanın normale döndürülmesi konusunda çağrıda bulunan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, bir ayı aşkın süredir olumlu cevap alamadı. İstanbul Barosu da bu süreçte sanıklar için avukat görevlendirmedi. Hukukun genel ilkesi ´objektif iyi niyet kuralı´nı hayata geçiren mahkemenin önünde artık tek seçenek kaldı: Delilleri değerlendirmeye geçip, davayı normal şekilde devam ettirmek.
250´si tutuklu 365 sanığın yargılandığı Balyoz davası 16 Aralık 2010´da başladı. 15 ay içinde yargılama hızla devam etti. Tüm sanıkların savunma ve sorgusu tamamlanarak esas hakkındaki mütalaa aşamasına gelindi. Bu hızlı yargılamaya sanık tarafının da katkısı büyük oldu. Çünkü Balyoz davası sanıkları ve avukatları, mahkemedeki asıl savunmalarını 5 dakika ile sınırlandırdı. Davanın bir numaralı sanığı Çetin Doğan ve sırasıyla eski kuvvet komutanları emekli Oramiral Özden Örnek ve emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, iddianamedeki lider konumları gereği birer gün savunma yaptı. Diğer sanıklar ise en fazla 5´er dakikada savunmalarını bitirdiler. Sanıkların böyle davranmasının gerekçesi, iddialar ve suç konusu belgelerin ortak olmasıydı. Yani her sanığın benzer belgelerle ilgili günlerce konuşmasını kendi kararlarıyla engellediler.
-Bilirkişi raporları dosyada-
Mahkemede, bu ortak kararın dışına çıkan sanık ve avukatlara diğer sanıklardan tepkiler geldi. Hızlı savunma, şu an yaşanan ´duruşma boykotu´ gibi bir taktikti. Bir an önce davanın bitip Yargıtay´a gitmesini hesap eden bir yaklaşımdı. Anlaşılan bu taktik tutmadı ve yenisi hayata geçirildi. Sanıklar, mahkemede ciddi bir yargılama olmayacağı düşüncesi ve kendilerine aşırı güvenleriyle hep vurdumduymaz bir tavır sergiledi. Ancak yargılama ciddi şekilde sürdü. Davanın gidişatı normal olunca, bu kez sanıklar daha da marjinal olmaya başladı. Bu boykot da bunun eseri görünüyor. Avukatlar boykota gerekçe olarak, tanık dinletme ve yeni bilirkişi raporu taleplerinin yerine getirilmemesini gösteriyor. Ama halihazırda zaten mahkemenin dosyasında, TÜBİTAK, Emniyet Kriminal ve 1. Ordu Komutanlığı´nın hazırladığı raporlar var. Ayrıca sanık tarafın aldığı onlarca üniversite, akademisyen, özel kuruluş raporları da dosyada bulunuyor. Mahkeme, tüm raporları dikkate alıp inceleme ve değerlendirme yapacak. Bu kadar çok rapor alınması nedeniyle mahkemenin yeni bir bilirkişi incelemesine gerek duymaması çok anlaşılır. Öte yandan, tanık dinletme konusu da aynı. Sanık avukatları, aynı konuda birkaç tane akademisyeni duruşmaya getirdi. Bunlar dinlendi. Bütün sanıkların aynı konuda onlarca tanık dinletmesi de normal yargılama açısından kabul edilir gibi değil. Bu yaklaşım, dosyayı aydınlatmaktan ziyade yargıyı uzatmaya yönelik.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, yaptığı çağrılara olumlu cevap alamadı. Sanık avukatları duruşmaya girmediği gibi İstanbul Barosu da avukat görevlendirmedi. Bu süreçte, hukukun genel ilkesi olan ´objektif iyi niyet kuralı´nı hayata geçiren mahkemenin önündeki tek seçenek, davayı normal şekilde devam ettirmek. Çünkü yargılamanın asıl önemli kısmı sanık savunmalarıydı. Bu aşama ve hatta devamında tanık dinleme süreci de geçti. Delil değerlendirme aşaması geldi. Sanıklar ve avukatları delillere itirazını dile getirebilir, mahkeme bu konuda engelleme yapmıyor. Ama sanık tarafı delil değerlendirmesi yapmayarak bu hakkından feragat etmiş görünüyor. Artık bundan sonra mütalaaya karşı diyeceklerin sorulmasıyla dava, karar aşamasına yaklaşmış olacak. Usul açısından önemli olan bu bölümde sanık avukatlarının bir taktik gereği duruşmaya girmeyip yargıyı çıkmaza sokması hukuken kabul edilemez. Kanun koyucu, kötü niyeti korumuyor. Bu nedenle mahkemenin yapacağı yargılamaya normal bir şekilde devam etmek olacak.
-Mahkemeye hakarette sınır yok!-
Avukatlar, son duruşmada mahkeme başkanının hep mahkeme heyetine arkasını dönüp oturan bir sanığa ´k... dönüp oturuyorsunuz´ sözünden sonra tüm mahkeme heyetini Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu´na (HSYK) şikayet etti. HSYK, bu konuda inceleme başlattı. Mahkeme Başkanı´nın, o birçok kez mübaşir aracılığıyla uyarmasına rağmen hala aynı davranışa devam eden bir sanığa tek bir sözü için kıyamet koparılırken 15 aydır mahkeme heyetine yönelik hakaretleri göz ardı ediliyor. 6 Aralık 2011´deki duruşmada izleyici sıralarında bulunan MHP İstanbul Milletvekili emekli Korgeneral Engin Alan´ın eşi Emine Nevin Alan´ın, parmak sallayarak, O köpekler giderken trafik kazasında geberecekler inşallah. diyerek, mahkeme heyetine hakaret ettiği tespit edilmişti. Yine 26 Mart 2012 tarihli duruşmada mahkeme başkanı Ömer Diken, 1 yılı aşkın süredir yargılama yaptıklarını ifade ederek, Siz savunma hakkına saygı göstermiyorsunuz. Burada müdafi kürsüsünden bize ´şerefsiz´ de dendi. Mahkeme gereğini yapar, suç duyurusunda bulunur. diyerek, sanık avukatlarına bildirimde bulunmuştu. İzleyicilerden hakimlere hakaretler olduğu gibi, gazetecilerin üzerine kâğıt topları fırlatanlar da az değildi. Tüm bunlar yaşanırken, mahkeme heyetinin abartılı tepkilerle şikâyet edilmesi de anlaşılır değil. Çelişkili bir durum. ( Zaman)
-Balyoz sanıkları yerel medyaya sarıldı-
Balyoz darbe davası sanıkları, Türkiye´nin farklı illerindeki yerel gazetelere gönderdikleri mektuplarla destek arayışına girdi. ´Bilgi edinilmesi´ maksadıyla gönderildiği belirtilen mektupta, davanın haksız olduğuna ilişkin iddialara yer veriliyor. İstanbul Hadımköy´deki 3´üncü Kolordu Özel Askeri Ceza ve Tutukevi´nden ´Görülmüştür´ mührüyle gönderilen 9 Nisan 2012 tarihli mektupta, 50 sanığın imza sirküsü yer alıyor. Trabzon, Antalya ve Kocaeli´ndeki yerel gazetecilere de gönderilen 12 sayfalık mektubun 9 sayfasında Balyoz davasının haksız olduğu ileri sürülüyor. Balyoz davasının delilleri arasında geçen seminer planının ´1. Ordu´nun hasım ülkeye yönelik harekât planı olduğu ve olabilecek en kötü duruma göre tartışıldığı´ iddia edilen mektupta, şu ifadeler yer alıyor: Yani hasım ülkeyle cephede savaş varken ve ordunun bazı birliklerinin de iç güvenlik harekâtı nedeniyle Güneydoğu´daki birlikleri takviye ettiği koşullarda, yine 1. Ordu Komutanlığı´nın geri bölgesinde olabilecek karışıklıklara karşı sıkı yönetim ilanını takiben alınabilecek tedbirler de görüşülmüştür.
-Madem dış tehdit sözkonusu, neden İstanbul´a çöküyorsunuz?-
Balyoz sanıkları, kendi sorularına kendileri cevap veriyor. Ancak çok önemli bazı sorular cevapsız kalıyor. Yukarıdaki bölümde seminerde dış tehdidin görüşüldüğü savunuluyor. Ancak sanıkların da kabul ettikleri ses kayıtları bunu yalanlıyor. Söz konusu plan seminerinde dönemin 5. Kolordu Komutanı Korgeneral Şükrü Sarıışık´ın kullandığı şu ifadeler dikkat çekici: İstanbul´un üzerine çökerim. Bu ülkeyi başka bir rejimin içerisine taşımaya kararlı olan bir halka karşı da acımasızca hareket etmek bizim görevimizdir.
Burada bazı sorular cevapsız kalıyor. İşte onlardan bazıları: Madem seminerde dış tehdit görüşüldü, o halde neden İstanbul´un üzerine çöküyorsun? İnsanları statlarda toplamak da dış tehdide yönelik alınan önlemler arasında sayılabilir mi? Belediye başkanları ve okul müdürlerini fişleyerek tek tek toplamanın dış tehdide yönelik önlemlerle ne gibi bir alakası olabilir? Türk jetini düşürmek ya da hava üssünü basmak neyin nesi? Harp oyununda gerçek isimler neden kullanıldı? Çetin Doğan´ın, Toplumsal olaylarda artık acıma filan yok. Tepeleme var. sözlerinin dış tehditle nasıl bir bağlantısı var? Söz konusu mektupta bu sorulardan hiçbirine cevap verilmemesi dikkat çekiyor. ( Zaman)
(02 Nisan 2012, 09:59)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Sanıklar, avukatları ve İstanbul Barosu ortak yapımı ´Balyoz davasını kilitleme´ planı
Özkök ve Yalman´ın tanıklığına ret
Balyoz´da tanıklara cebir mektubu
Balyoz boykotuna tepki istifası
Balyoz davasında çirkin hareketler
Balyoz başkaldırısına sanık tepkisi
Baro´yu endişelendiren tasarı
Bir darbe hazırlığı da Baro´dan
Baro mahkemeyi eleştirdi, çekti gitti
ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARINDA DELİL TARTIŞMALARI
Flaş!!! Balyoz: Savcıdan esas mütalaa
SAVCILIĞIN ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASININ TAMAMINI (920 sh) OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
BALYOZ PLANI VE DAVASI MANŞETLERİMİZ
1. Balyoz iddianamesinde ara
2. Balyoz iddianamesinde ara
3. Balyoz iddianamesinde ara
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap
Ergenekon, Balyoz ve benzer davaları engelleme girişimleri