Sivas davasının zamanaşımı ile sonuçlanması, başta, bu faciada canlarını kaybedenlerin yakınları olmak üzere, birçok kesimde infial uyandırdı. İnsanları yakarak öldürmek gibi bir vahşet hiçbir şekilde mazur gösterilemez. Bir grubun bir anlık galeyana gelerek yaptığı bir olay ise yine kötüdür, aydınlatılmalıdır. Ama eğer iddia edildiği ve bulguların da gösterdiği gibi olayın arkasında alevi-sünni çatışması çıkarma amaçlı bir komplo, bir tezgah varsa, Özel Harp bu işin içindeyse daha da kötüdür. Arkasında kim varsa, işin ucu nereye kadar giderse gitsin ortaya çıkarılmalı. Oysa zaman aşımıyla olay tam aydınlatılamadan kapatılmış oldu. Vicdanlar bunu asla kabul etmez. Gelin işi uzatmayın dosyayı hemen yeniden açın.
15.03.2012 12:50 Sivas davasının zamanaşımı ile sonuçlanması, başta, bu faciada canlarını kaybedenlerin yakınları olmak üzere, birçok kesimde infial uyandırdı. Örnek olarak alıntıladığımız iki köşe yazısında, Sabah yazarları Nazlı Ilıcak ile Mahmut Övür zaman aşımı ile davanın kapatılmasına tepki gösterdiler. Bu iki yazı haricinde bu haberde dile getirdiğimiz çok sayıdaki çarpıcı tanık ifadeleri de katliamın önceden planlanmış derin bir planın ürünü olduğu iddialarını güçlendiriyor.İnsanları yakarak öldürmek gibi bir vahşet hiçbir şekilde mazur gösterilemez. Bir grubun bir anlık galeyana gelerek yaptığı bir olay ise yine kötüdür, aydınlatılmalıdır. Ama eğer iddia edildiği ve bulguların da gösterdiği gibi olayın arkasında alevi-sünni çatışması çıkarma amaçlı bir komplo bir tezgah varsa, Özel Harp bu işin içindeyse daha da kötüdür, olay aydınlatılmalıdır. Arkasında kim varsa, işin ucu nereye kadar giderse gitsin ortaya çıkarılmalı. Oysa zaman aşımıyla olay tam aydınlatılamadan kapatılmış oldu. Vicdanlar bunu asla kabul etmeyecek. Gelin işi uzatmayın dosyayı hemen yeniden açın.
ILICAK:SİVAS DOSYASI YENİDEN AÇILSIN
Sivas davasının zamanaşımı ile sonuçlanması, başta, bu faciada canlarını kaybedenlerin yakınları olmak üzere, birçok kesimde infial uyandırdı. Kimi, iktidara yüklenmek için bu sonucu fırsat bildi. Sanıkların avukatlarının daha sonraki yıllarda AK Parti kadrolarından milletvekili, belediye başkanı seçilmesi ya da bazı makamlara getirilmesi konusu ele alındı ve buradan hareketle iktidarın meseleyi örtbas etmek istediği ileri sürüldü. Madımak katliamından sorumlu tutulan 79 kişinin ağırlaştırılmış müebbet ya da süreli hapis cezasına çarptırıldığı göz ardı edilerek, suçlular cezasız kalıyor havası yaratıldı.
CHP de toplumda yükselen tepki dalgasının paralelinde Zamanaşımı kaldırılsın diye bir kanun teklifi verdi ve AK Parti oylarıyla reddedilince, gene iktidarın, suçluların cezalandırılmasını engellediği propagandası yapıldı. Oysa CHP´nin verdiği kanun teklifinin sanıkların yargılandığı maddeyle hiçbir ilgisi yoktu. CHP´nin teklifi, kasten adam öldürme (madde 81), öldürmenin nitelikli şekilde işlenmesi (madde 82), işkence (madde 94), ağırlaştırılmış işkence (madde 85), çocukların cinsel istismarı (madde 103) konularını kapsıyordu. Halbuki Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin kararında da görüldüğü gibi, sanıklar eski Türk Ceza Kanunu´nun 146´ncı maddesinden yargılanıyordu. O madde, mevcut Ceza Kanunu´nun 309´uncu maddesine tekabül ediyor. Bu durumda, AK Parti, CHP´nin teklifini kabul etseydi dahi, o maddelerde zamanaşımının kaldırılması Sivas davasının sonucunu etkilemeyecekti.
Kaldı ki, her sanık, cürümü işlediği tarihte geçerli olan yasa maddesine göre yargılanır. Bu evrensel bir ilkedir. Anayasanın 38´inci maddesinin de teminatı altındadır. Bunun istisnası, soykırım gibi insanlık suçları. Zaten yeni Ceza Kanunu´nun 77´nci maddesi, soykırım ve insanlığa karşı suçlarda zamanaşımının olmadığını belirtiyor. Sivas hadisesi, 2005´ten sonra gerçekleşseydi, o 5 kişinin davası düşmeyecekti. Çünkü hem eski TCK´nın 146´ncı maddesine tekabül eden 309´uncu maddede, zamanaşımı 30 yıla çıkarıldı, hem de 77´nci madde ile, yukarıda da belirttiğim gibi, insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı mevcut değil.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Madımak faciasının bir insanlık suçu olduğunu kabul etti. Yaşama hakkını ihlal ettiği iddia olunan, işkence ve kötü muamele yapmakla suçlanan kamu görevlilerinin af ve zamanaşımından faydalandırılmaması gerektiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´ne atıfta bulunarak vurguladı. Bununla beraber, 5 sanığın, kamu görevlisi olmadığından hareketle, ayrıca olayın asli faili sıfatını da taşımadıklarını belirterek, zamanaşımından davayı düşürdü.
Şimdi ne yapılabilir? İşin danasıyla uğraşırken anasını ihmal ettik. Kısır siyasi tartışmalar ve suçlamaların içine daldık. Oysa asıl araştırılması gereken, Sivas katliamının bir derin devlet operasyonu olup olmadığı hususudur. Kahramanmaraş, Çorum, Gazi olayları gibi örnekleri de var. Ayrıca, Sivas´ın (2 Temmuz 1993) hemen arkasından Başbağlar (5 Temmuz 1993) katliamının gerçekleşmesi, esas faillerin daha derinlerde aranması lüzumunu bize hatırlatıyor. (Başbağlar´da camiden çıkarılan Sünni erkekler köy meydanına getirilerek kurşuna dizilmişti. Olay PKK´ya mal edildi ama kimse buna inanmadı.) Bülent Arınç´ın da dün açıkladığı gibi, dönemin kamu görevlileri hakkında dosya yeniden açılabilir.
Sivas olayları ardından dönemin Başbakan yardımcısı Erdal İnönü´yle konuşan gazeteci Oral Çalışlar, ona, devlet güçlerinin 12 saat süreyle olay mahalline ulaşmamasının sebebini sordu. Erdal İnönü Ben de merak ettim. MİT´ten öğrenmek istedim. Bana, ´Bazı hareketlerin gazını almak gerekir´ cevabını verdiler. Bu ne demek? Oral Çalışlar yorumluyor: O tarihte yükselen İslâmi hareketin yolunu kesmek için tuzağa düşürmek istediler. Ayrıca, dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin´in, Jandarma Alay Komutanlığı´ndan yardım istememe rağmen 8-10 saat gelen giden olmadı sözlerini de bir yere kaydedelim. ( Nazlı Ilıcak / Sabah)
ÖVÜR: MADIMAK İÇİN DEMİREL SORGULANMALI
Madımak´ta 37 insanımızın katledilmesiyle ilgili dava 19 yıl sonra zaman aşımına uğradı. Gerçek suçluları bulamadığımız gibi kışkırtılmaya hazır suçluları da adam gibi yargılayamadık. Bu aslında sadece Madımak katliamıyla ilgili de değil. Yargıtay yolu ve AİHM süreci devam etmesine rağmen şu sorunun cevabı hepimizin vicdanını sızlatıyor: Türkiye´de bu tür davalar neden zaman aşımına uğramak zorunda kalıyor?
Son 40 yılın dönüm noktalarındaki karanlık olayları biraz hatırlarsak neden olduğu daha iyi anlaşılır. 1971 muhtırasına giden yolu açan Kanlı Pazar ve AKM yangını... 1980 askeri darbesine giden süreçte gerçekleşen 1 Mayıs 1977, Kahramanmaraş, Çorum gibi katliamlar... 28 Şubat 1997 post modern darbe öncesinde gerçekleşen ve Uğur Mumcu´yla tepe noktaya ulaşan aydın cinayetleri, komutanlara suikast, 1995´te 17 kişinin ölümüne neden olan Gazi olayları...
Saymakla bitecek gibi değil ama bu karanlık olayların hiçbiri aydınlatılamadı. Madımak Katliamı sadece biri. Ve küresel dönemde Laikanti laik kamplaşmasının ilk kitlesel provası. Açık devletin görmezden geldiği bir derin devlet operasyonu. Katiller bulunsun hesap sorulsun derken gerçek anlamda kimlerden hesap sorulması gerektiğini düşünmekte yarar var.
Eski Sosyal Güvenlik Bakanı Ziya Halis o kanlı tezgâha kimlerin neden göz yumduğunu şöyle anlatıyor: O otel yanmayabilir, o insanlar ölmeyebilirdi. Devletin büyük ihmali var. O zaman SHP´nin genel saymanı olan Halis, otelin çevresindeki kalabalık artınca önce genel başkanı Erdal İnönü´yü, sonra da Başbakan Tansu Çiller´i arayacaktı: Tansu Hanım´a, otelin önünde 500- 1000 arası insan olduğunu söyledim ve silahı da olmayan bu insanların dağıtılabileceğini anlattım. Tansu Hanım, orada daha fazla, 5 bin civarında kişi olduğunu dağıtacak güçleri olmadığını ve takviye beklediğini söyledi. Ben ısrar edince ´kaynaklarına bir daha sor durumu´ dedi. Sorup döndüm ama bu kez de Tansu Hanım telefonuma çıkmadı. Başbakan´a ulaşamayınca Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş´i arar Ziya Halis: Doğan Güreş´i aradım ve telefonu bağlaması için nöbetçi subaya yalvardım, yakardım, ´meşgul´ diyerek beni görüştürmedi. Bu arada otelde yangın çıktı ve insanlar devletin gözü önünde öldü gitti.
Halis, çabalarının neden bir sonuca ulaşamadığını da şu çarpıcı tespitle anlatıyordu: Demirel o zaman cumhurbaşkanı... Meğer Demirel, hem Sivas Valisi´ni, hem başbakanı, hem de içişleri bakanını arıyor ve ´sakın´ diyor ´vatandaş ile güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmeyin.´ Bunu duyunca o zaman kafama dank etti, ben zor kullanılması için ısrar ederken, Demirel tam tersi talimat vermiş. Bu işte bir iş var. O dönemdeki güvenlik güçlerinin ve Demirel´in müdahalesinin sorgulanması gerektiğini düşünüyorum. Bu kaygısını dile getiren Halis şu noktaya da dikkat çekiyor: Tamam, tezgâh var. Ama ´şeriatçılar yoktu, devlet yaptı´ gibi o insanların üzerindeki suçu da hafifletmeye yönelik bir politikayı paylaşmıyorum.
Ve son bir not: Tam 18 yıl sonra Madımak tezgâhının altında da çok bilinen bir imza çıkıyordu: Özel Harp Dairesi... Üsteğmen H.Ç.´nin açıklamaları basında yer aldı ama şunu söylemek yeterli: Sivas Katliamı davası yeniden açılmalı ve devletin kozmik odalarında saklanan gizli belgeler yargıya verilmeli. Belki o zaman gerçek yargılamayı yapmış oluruz. ( Mahmut Övür / Sabah)
İŞTE TEKRAR YAPILACAK YARGILAMADA DİKKATE ALINMASI GEREKEN TANIK İFADELERİ
1) SİVAS KATLİAMINI ÖZEL HARP DAİRESİ ÖRGÜTLEDİ |
Sivas´ta bir otel yangınına sebep olduk. Madımakta biz o zaman Erzincan´da idik. Poligon birliğinde ordu komutanlığının hemen arka tarafında. O zaman Teoman koman vardı ve ordu komutanı bizzat poligon birliğine gelip bir birimin Sivas´a gitmesi gerektiğini söyledi. Helikopterle geldik ve Sivas´a 11 km kala bir mezraya indik. Askeri haritalarda koordinatları 58´e 47. İki gün öncesinde ordaydık madımak otelinin olayları çıktığı dönemde. Bizi oradan iki otobüs aldı. İki grup halinde dağılım yapıldı. İlk etapta biz birinci tim şehir merkezinin dışında bırakıldı. 13 kişiydik herkes ikişerli gruplara ayrıldı. Bir kişi geride bırakıldı. Ve dağılım yapıldı 6 grup halinde dağılımımız yapıldı. Halkın arasında baya bir dolaşıldı Sivas otogarda kontroller yapıldı. Kervan denen bir bölge var otogarın üst tarafında özellikle İslamcıların bulunduğu bölge. Amaç insanları oraya adapte edebilmekti. Madımak otelinin çevresine o dönem Aziz Nesin askeriye hakkında çok yazılar yazmıştı ve bulunan insanlar da askeriye hakkında çok bilgi sahibi olan insanlardı ve ellerinde bulunan bazı belgeler olduğu söylendi. Bize belgelerin imha olması gerektiği söylendi. Üç yazar özel hedefti başlarında da Aziz Nesin vardı. Duyum Jitem´den geldi.
-İslamcıların içine girmek çok basit-
İslamcıların içine girmek çok basit iki kulhüvallah bir besmele çekersiniz İslamcıların içindesiniz. İslamcıları alevlendirmek çok kolay oldu. Aziz nesin in kitapları sosyal hayatı islamcıları baştan sona rahatsız eden olaylar. Sivas çok hassas bir bölge, Alevilik üzerine ya da aleviler üzerine farklı evraklar sunduğunuz zaman önlerine çok farklı şeyler çıkıyor.
-en büyük olay otele taş atıp geri çekilmemizdi-
İki gün içerisinde örgütleme yapılamaz iki gün içerisinde daha farklı insanlar faaliyete sokulur. Bizim bölgede yaptığımız en büyük olay insanların Madımak oteli önünde toplandığı zaman taşı atmamız ve geri çekilmemizdir. Yanlış hatırlamıyorsam altılı gruba ayrıldığımız timde beşinci gruptaki bir arkadaş ilk başta bir mermi sıktı. Ve arkasından molotof kokteylleri daha sonra Madımak otelinin içerisine girmeye çalışan insanlar oldu. Askeriye o konuda yetersiz kaldı ve olay beklenenin dışına çıktı. Bir kişi yakalandı. O dava askeri mahkemeye getirildi. Erzincan ikinci ordu komutanlığına iki gün sonra da nasıl olduysa yangın çıktı dosyalar yandı. Basına sadece orduda yangın eğitimi verildiği yansıdı. Madımak otellerinin yanmasından önceki sahneleri televizyonda görüyorsunuz silah çeken üç dört kişi var, hepsi farklı tarafa ateş ediyor hiçbiri otele ateş etmiyor.
-PKK´nın yok edilmesi için İslamcı örgütler düşünüldü-
O dönemde PKK´nin yok edilmesini sağlamak amacıyla İslami örgütler düşünüldü. Bizim Türk insanının belli bir zaafı var. Allah peygamber dediğiniz zaman Türk insanı ayağa kalkar ve ordu bunu çok güzel kullandı. Toplumu yönetmek istiyorsanız ilk başta bölersiniz. Sivas´taki amaç buydu ve orda beklenilen olmadı. Çünkü oradaki amaç Alevileri ve Sünnileri birbirine düşürmek, kaos yaratmak çünkü Sivas bölgede stratejik bir konum taşıyor. Erzurum Erzincan ve Sivas bunlar askeriye için stratejik önem taşıyan bölgeler. Bölgede bulunan bazı silahlardan dolayı beklenilen olmadı orda Aleviler ve Sünniler bir arada yaptılar yapacaklarını beklenenin dışına çıktı.
-Sivas´taki görevi neydi?-
Benim oradaki görevim askeri istihbarat teşkilatının işine yarayacak görüntüleri almak kişileri tespit etmek ve iletişimi sağlamaktı. Olay olduğu gün ateş eden insanlardan birisiydim. Bir çatışma esnasında ele geçen 9 mm´lik bir silah. O silahla ateş edildi hatta madımak otelinin camlarından bazı kurşunlar çıkarıldı balistik incelemede gene kayboldu. Çünkü bir hayalet silahı tespit etmeniz kolay değil. Silah tekrar ordu içerisinde kullanıma geçti. Ve en son hatırladığım bu silah gene birkaç olayda kullanıldı. Biz yapmamız gerekeni yaptık. Halkı ateşledik halk olaya girdi ve timler bir anda geriye çekilmeye başladı. Ve geldiğimiz yoldan aynı şekilde geri dönüşümüz yapıldı. Bizim görevimiz sadece kargaşayı çıkartmaktı ama dediğim gibi kargaşa bizim beklediğimizin üzerine çıktı. Yani böyle bir kargaşayı biz bile beklemedik.
2) TİKKO ÜYESİ ULAŞ ÖZEL´İN ŞOK AÇIKLAMALARI |
-Başbağlar ve Sivas-
Örgüte ilk katıldığı yıl 1993´te iki trajedi yaşandı. Başbağlar ve Sivas katliamı. Her iki olaya ilişkin Ulaş Özel şunları anlattı: Başbağlar katliamını yapan grupla biz yolda karşılaştık. 1993´te meydana gelen Madımak ve Başbağlar katliamı Alevi-Sünni çatışmasını planlayanların ürünüdür. Bu iki olayda da eyleme karışanlar kullanılmışlardır. O tarihte Aleviler içerisinde kendisine yer bulamayan PKK´nın bölgede taban kazanması bu olaylarla olmuştur. Madımak olmadan önce bölgedeki köylerden minibüslerle jandarmaların Sivas´ın merkezine adam taşıdığını herkes biliyor. Başbağlar eylemini gerçekleştirenler İshak kod adlı Orhan İlbay ile Kara Çeko kod adlı Ulaş Erkıram´ın grubudur. Tunceli´deki Alevilere PKK´nın hizmet ettiğini söylüyorlardı. PKK´nın Tunceli´ye girişi böylece sağlandı. Kırsalda faaliyet yürütmeye başladıktan ve PKK´lıları tanıdıktan sonra dönen dolapları anlamaya başladım.
-Bizi İsrailli Mishel eğitti-
Sivas olaylarının hemen akabinde örgüt kampına girdiğini söylediği kaydedilen Ulaş Özel, Madımak´taki olayların terör örgütlerine katılımı aşırı derecede arttırdığını iddia ediyor. Tunceli Ovacık ilçesi Munzur dağı Mercan Vadisi Göller deresi mevkisinde bulunan örgütün kampına gittim. Buraya geldiğimizde yaklaşık 400-500 kişilik bir grup vardı. Kamp kurmuşlardı. Kampta İsrailli, Mishel kod adlı eğitim veren bir şahıs vardı. Gerilla eğitimi, patlayıcı ve suikastlarla ilgili eğitim verildi. İsrailli Mishel´in yanında iki kişi daha vardı. Biri bayan diğeri erkekti. Bayan Filistinliydi... Bu bayanı Mishel´in eşi olarak söylüyorlardı. Bayanın kod ismini unuttum... Erkek Suriye´li Kürttü, Sason kod adını kullanıyordu. Üçü de Türkçe konuşamıyordu. Suriyeli Kürtçe konuşuyordu. Bunları tercüme eden şahıslar vardı eğitim esnasında. Kampta çadırlar vardı... Nöbetçiler vardı... Çok güvenlikli bir kamptı. Kampta 5-6 ay kaldım. Eğitim aldım. Eğitim tamamlanıp beni Hozat Çemişgezek bölgesindeki faaliyet yürüten grubun yanına verdiler. Türkiye´de kanlı eylemler yapsın diye yetiştirilen terör gruplarına eğitim veren kişilerden birisinin İsrailli olmasını, eşinin Filistinli olmasını o dönem hiç sorgulamadım. Şimdi düşündüğümde o dönem terör örgütüne gelen M-16 ve ZİG marka uzun namlulu İsrail yapımı silahların amacını daha iyi kavrıyorum. Türkiye üzerinde derin planları olanlar, bizleri yaptıkları o planın bir parçası olarak terör gruplarının içinde kullandılar.
3) SİVAS KATLİAMINDA 4 PKK´LI |
-4 kişi birlikte olay yerinden ayrılıyor-
Sivas Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından fark edilen bu ayrıntıda görüntünü 52´nci dakika 40´ncı saniyesinde, kalabalık içerisinden 4 kişilik grubun tek sıra halinde nizami bir şekilde ve hızla ayrıldığı tespit edildi. Yapılan arşiv taramasında bu şahısların o dönemde hiç araştırılmadığı belirlendi. Şahısların eyleme Sivas dışından katılmış olabileceği düşünülerek şahısların kimliklerini tespiti amacıyla çok yönlü çalışmalar yapıldı. 2 yıl süren çalışmaların ardından şahısların o dönemde Sivas bölgesi kırsal alanında faaliyet gösteren terör örgütü PKK üyeleri PİRAN kod adlı Ahmet Aydın, KÜÇÜK MÜSLÜM kod adlı Erdal Yıldırım, CUDİ kod adlı Sinan Kaya ve MED (kod) Müslüm Şanlı olduklarını kesin olarak teşhis edildi. Ayrıca bu PKK´lının o dönem örgütün Sivas sorumlusu ALİŞER KOÇGİRİ (kod) Yücel Halis´in komutasında olduğu belirlendi.
-Dağlıca´nın planlayıcısı-
SHP´li milletvekili ve devlet bakanı Ziya Halis´in yeğeni olan Yücel Halis örgüt içinde Koçgiri Celladı olarak tanınıyor. Sivas-Zara-Divriği hattının sorumlusu olan Yücel Halis´in ilk eylemi 2 Temmuz 1993 Sivas Madımak olaylarından 3 gün önce Erzincan-Sivas Karayolu´nu kesmek oldu. Yücel Halis, 1997´de Abdullah Öcalan tarafından Şam´a çağrıldı. Bir süre Ermenistan´da kalan Yücel Halis daha sonra K.Irak Bölgesi´ndeki kamplarda eğitmen oldu. 2005´te Hakkari bölgesinden sorumlu olan Halis´in adı 12 Mehmetçiğin şehit düştüğü Dağlıca baskınıyla duyuldu. Kadri Çelik isimli örgüt yöneticisiyle baskını bizzat planlayan Halis, saldırıda kaçırılan 8 askerin DTP´li milletvekillerine teslimi sırasında hazırlanan tutanağa PKK adına imza atan kişiydi.
4) GİZLİ TANIK KISKAÇ´TAN İSİM İSİM BAŞBAĞLAR KATİLLERİ |
-Olayların yaşandığı coğrafyada büyüdüm-
Ergenekon soruşturması kapsamında 30 Kasım 2008 tarihinde ifade veren Gizli Tanık Kıskaç, Sivas olayları ile Başbağlar katliamı arasındaki bağlantıyı şöyle anlatıyor: ?Doğduğum ve büyüdüğüm yer itibariyle terör olaylarının yoğun olarak yaşandığı bir coğrafyada, küçüklüğümden beri terör örgütlerinin içinde oldum. Alevi-Kürt kökenli olduğumdan terör örgütü mensuplarıyla birlikteliğim şüphe uyandırmıyordu ve ben böylelikle elde ettiğim bilgileri devletin güvenlik güçleriyle paylaşıyordum. Jandarma İstihbarat elemanı olarak çalıştım. Jandarma Komutanlarından Veli Küçük´le bağlantılı olan rütbelilerin terör örgütlerine bitirici operasyonlar yapmayarak, adeta rahat bir şekilde örgütlenmelerine göz yumduklarını bizzat yaşayarak gördüm. PKK militanı Alişer Koçgiri Kod Yücel Halis, 1991 sonlarında Suriye Bekaa´da eğitim almaya gitti ve beraberindeki Ermeni militanlarla birlikte 1993 yılında Sivas alanına gelerek PKK´nın Koçgiri Bölge Sorumlusu oldu. PKK terör örgütünün, Ermeni terör örgütü ASALA ile işbirliği yaparak ASALA´dan hemen sonra ülkemizin başına bela edildiği herkesçe bilinmektedir. Alişer Koçgiri Kod Yücel Halis, metropoller, köyler ve şehirlerden katılan militanlara Çengelli dağında -ki bu dağ stratejik bir öneme sahiptir- askerî ve siyasi eğitim veriyordu. Aralarında mutabakat olmamasına rağmen çoğu birbirleriyle akraba olduğu için DHKP-C militanları da o dönem PKK´lı teröristlerce eğitiliyordu ve birlikte eylemlere katılıyorlardı. O tarihlerde Dilan kod Türkan Erdoğan, PKK militanı oldu, daha sonra 1993 yılı Ekim ayında Amed eyalet komutanı olarak Diyarbakır-Dicle´de çatışmada oldu.?
-Sivas olaylarında ölen DHKP-C´li Gültekin DHKP-C´li Mustafa Aktaş´ın akrabası ve arkadaşı-
?2 Temmuz 1993 yılında Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli´nin yakılması, planlanmış bir provokasyondur. Alevi-Sünni halkın birlikte kardeşçe yaşadığı Sivas ilinin bilinçli olarak seçildiği ve bir kargaşanın başlatılmak istendiği çok belliydi. Sivas´ın dışından Sivaslı olamayan birçok kişi olayların meydana geleceği yere yığılmıştı. Ateist yazar Aziz Nesin´in halkın inançlarını tahkir edici konuşma yapması, olayları başlatan etkendir. Büyümesinin sebebi ise bazı basın organlarının kışkırtıcı yayın yaparak ´şeriatçılar ayaklandı´ diye haber yapmasıdır. Yaşanan olayları siyasi ranta dönüştürmek isteyenler, 2 Temmuz´u seçim dönemlerinde ağızlarına sakız yaptılar, ortalığı karıştırmak isteyenlere fırsat doğdu, sonuçta olan yine halka oldu, 30 kişinin üzerinde insan öldü ve 60´a yakın kişi de yaralandı. Ölenlerden birisinin ismi Hasret Gültekin´di, bu şahıs Sivas-İmranlı Han köyü nüfusuna kayıtlıdır, DHKP-C´li Mustafa Aktaş´ın arkadaşı ve akrabasıdır. Sol terör örgütleri Tunceli tarafında eğitim görür, intikal ederek Sivas´a gelirlerdi.?
-DHKP-C´li Mustafa Aktaş, Sivas olaylarından sonra Başbağlar Köyüne geçti-
?Sivas olaylarının duyulması üzerine Mustafa Aktaş´ın içinde bulunduğu DHKP-C´li teröristler ve beraberindeki PKK´lı grup, 5 Temmuz 1993´te Başbağlar köyüne giderek suçsuz-günahsız 33 vatandaşımızın katledilmesi eylemini gerçekleştirdiler. Sivas olaylarının hemen ardından yapılan bu eylemle amaçlanan şey, Alevi-Sünni çatışması meydana getirmekti. 1980 öncesi yaşanan gerginliklerin tekrar yaşanması, yani aynı ilçedeki Alevi-Kürt toplumu ile Sünni Türk toplumu arasında bir kutuplaşma olması, böylelikle teröre militan kazandırılması amaçlandı.?
-Sakaltutan mevkii Eski Keşlik Köyüne yakın bölgede karayolunu kestiler-
?(..) Başbağlar katliamı sonrası operasyonlar bu bölgeye yönlendirilince, Mustafa Aktaş ve grubu, Çengelli dağı Acıdere vadisini geçerek Dereköy istikametine gelerek erzaklarını alıp, Kösedağı´na geçiş yapılan bölgede Sakaltutan mevkii Eski Keşlik köyüne yakın bölgede karayolunu 5-6 saat keserek iki ESADAŞ otobüsünün yolcularını indirerek otobüsleri ateşe verdiler. Yolcuların ziynet eşyaları ve paralarını alarak, otobüste bulunan bir başçavuşun ismini söyleyerek, ´Şu numaradaki Başçavuş ayağa kalksın´ deyip onu şehit ettiler. Sivas´tan hastaneden dönen Güllü İlgün isimli bizim köylü kadın, olayın mağdurlarındandır. Eylem yerinde Turabi Erdoğan ve Mustafa Aktaş´ı görüyor, ne yaptıklarını sorduğu için onun paralarına dokunmuyorlar, görgü şahidi olarak bu iki teröristi teşhis etti.?
5) KANLI VE KARA YIL: 1993.. PKK´NIN TASFİYESİ DURDURULDU |
1993 yılı başında gazeteci Uğur Mumcu bombalı saldırıda öldürüldü. Mumcu´nun son günlerinde PKK lideri Öcalan´ın MİT´le ilişkilerini incelediği, buna dair bir kitap yazmakta olduğu biliniyordu. Mumcu, etrafındakilere Öcalan´la ilgili de ilginç bağlantılara ulaştığını açıklamıştı. Kızı bu durumu şöyle ifade ediyor: Muhtemelen Apo´nun MİT ajanı olduğuna dair bir belgenin izine ulaşmıştı. Bu belgeyi aradığını da biliyordum. Ancak kısa süre sonra suikast meydana geldi. Mumcu´nun öldürülmesiyle başlayan 1993 yılı Türkiye için kanlı ve kara bir yıl oldu. En kanlısının Bingöl´deki 33 er katliamının olduğu çok sayıda peşpeşe gelen olaylarda kendi alanında güçlü ve simge isimler aynı yıl, art arda hayatlarını kaybetti: Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, JİTEM Grup Komutanı Binbaşı Cem Ersever ve gazeteci Uğur Mumcu. Kimi öldürüldü, kiminin ölümünün üzerindeki sis perdesi hala aralanamadı. Bu dört ismin ortak özelliği ise ya PKK´yla mücadelenin doğrudan içinde yer almaları ya da sorunun çözümü için ciddi mesai harcamalarıydı. Bu olaylar sonucunda son yıllarda ´demokratik açılım´ projesiyle yapılmaya çalışılanın benzeri, PKK´nın tasfiyesinin sağlanarak Doğu ve Güneydoğu´nun terörden kurtulması ve barışın sağlanması projesi rafa kaldırıldı.
-İşte 1993 yılındaki olaylar dizesi-
24 Ocak 1993: Uğur Mumcu cinayeti
17 Şubat 1993: Jandarma Komutanı Eşref Bitlis´in uçak kazasında ölümü
17 Nisan 1993: Cumhurbaşkanı Özal´ın kalp krizinden vefatı
24 Mayıs 1993: Bingöl´de 33 asker katliamı
2 Temmuz 1993: Sivas katliamında 35 kişinin ölmesi
5 Temmuz 1993: Başbağlar katliamında 33 kişinin ölmesi
22 Ekim 1993: Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikasti
04 Kasım 1993: JİTEM kurucusu Cem Ersever ve yakın arkadaşlarının öldürülmesi.
-İnsanlık suçları söz konusu, Sivas ve Başbağlar dosyaları kapatılamaz-
Tekrar etmek gerekirse, Sivas davasının zamanaşımı ile sonuçlanması, başta, bu faciada canlarını kaybedenlerin yakınları olmak üzere, birçok kesimde infial uyandırdı. Bu haberde dile getirdiğimiz çok sayıdaki çarpıcı tanık ifadeleri de katliamın önceden planlanmış derin bir planın ürünü olduğu iddialarını güçlendiriyor. İnsanları yakarak öldürmek gibi bir vahşet hiçbir şekilde mazur gösterilemez. Bir grubun bir anlık galeyana gelerek yaptığı bir olay ise yine kötüdür, aydınlatılmalıdır. Ama eğer iddia edildiği ve bulguların da gösterdiği gibi olayın arkasında alevi-sünni çatışması çıkarma amaçlı bir komplo bir tezgah varsa, Özel Harp Dairesi (ÖHD) bu işin içindeyse daha da kötüdür, olay aydınlatılmalıdır. Arkasında kim varsa, işin ucu nereye kadar giderse gitsin ortaya çıkarılmalı. Oysa zaman aşımıyla olay tam aydınlatılamadan kapatılmış oldu. Vicdanlar bunu asla kabul etmeyecek. Gelin işi uzatmayın dosyayı hemen yeniden açın.(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
OLAYIN ASIL NEDENİ AZİZ NESİN´İN TAHRİKLERİDİR
21.03.2012 11:00 Sivas´ta Madımak otelinin ateşe verilerek 33 insanın yanarak ya da dumandan boğularak ölmesi asla savunulamayacak bir vahşet. Bunun tartışılması anlamsız. Ancak olaya tek taraflı bakmak da doğru değil. Kitlenin kışkırtıldığı da bir gerçek. İster profesyonel Özel Harpçiler, ister bu haberde olduğu gibi Aziz Nesin kışkırtmış olsun kalabalığın kışkırtmaya gelmemesi gerekirdi. Bu doğru. Ama biraz insaf. Kışkırtanların hiç mi suçu yok! Olaya tek taraflı bakıldığı sürece bu kamplaşma hiçbir zaman sona ermeyecek. Alevi-Sünni çatışması çıkarmak isteyenlere bol malzeme verilecek. Bir mahkemede bile her zaman iki taraf vardır. Sivas davasına da bu gözle bakılması gerekmez mi? Alevi kesim sadece vahşet vahşet diyor kalabalığı suçluyor. Sünni kesim ise kendini savunmak zorunda kalıyor. Hakikaten kışkırtıcılar öyle başarılı bir operasyon yürütmüşler ki yıllardır bunu konuşmaktayız. Kimbilir daha kaç yıl daha konuşulacak. Aşağıda alıntıladığımız haber Sivas katliamında kışkırtıcılardan birinin de belki de olayları asıl başlatanın Aziz Nesin olduğunu hatırlatıyor. ´Şeytan Ayetleri´ diye yazdığı kitap ve benzer girişimleriyle Nesin´in o günlerde islami kesimi nasıl kışkırtmaya çabaladığı hatırlanmalı. Ardından Sivas olayı geldi. Gerçekten de o günkü haberlere arşivlerden göz atılırsa Cuma namazı kılınırken nasıl davullar çalınarak namaz kılanların rahatsız edildiği, kışkırtmaya adım adım gidildiği görülecektir. Kışkırtmalarla gerilen halk cuma namazı çıkışı provokatörlerin ustaca yönlendirmesiyle de tepkisini çok yanlış şekilde gösterdi. Gazeteci Nazlı Ilıcak Aziz Nesin´in o gün olayları başlatan asıl kişi olduğunu vurguluyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Sivas davasındaki zaman aşımı kararıyla muhafazakar aydınları ve tabanı sorgulayan tartışmaları hatırlatan Nazlı Ilıcak, olayın asıl sebebi Aziz Nesin´in tahrikleridir... dedi. Dört Bir Taraf´ta Sivas katliamı tartışmasına Nazlı Ilıcak´ın Aziz Nesin tepkisi damga vurdu. Ilıcak, katliamın gerçekleştiği koşulların görmezden gelindiğini söyleyerek Aziz Nesin´in sözlerinin kitleyi tahrik ettiğini savundu. Nazlı Ilıcak, Sivas davasındaki zaman aşımı kararıyla muhafazakar aydınları ve tabanı sorgulayan tartışmaları hatırlattıktan sonra ´bazı gerçekler unutuluyor, olayın hangi şartlarda geliştiği anlatılmıyor. Müslümanlar hedef gösteriliyor...´ dedi. Ilıcak, Aziz Nesin´in din karşıtı sözlerinin kitleyi tahrik ettiğini ve olayların bu sebeple çıktığını ileri sürerken Hürriyet gazetesini şahit gösterdi. Hürriyet´in katliamdan sonra attığı manşeti gösteren Ilıcak, ´Nesin´in Sivas´taki sorumluluğu unutturulmak isteniyor´ dedi. Hürriyet´in katliamı Aziz Nesin´e ihale eden Sivas´ta Aziz Nesin isyanı manşetini gösteren Ilıcak, bu başlığı olayların gerçekliğini yansıttığını iddia etti. ´Dine hakaret etmek zaten ceza kanunumuzda da suç sayılmaktadır´ diyen Ilıcak, Aziz Nesin´in sözlerinin suç olduğunu vurguladıktan sonra ama tabii bunun karşılığı da bu olmalıdır şeklinde anlaşılmak istemem...´ dedi. ( Gazeteciler.com)
(15 Mart 2012), son güncel.: (21 Mart 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Sivas Madımak katliamıyla ilgili manşetlerimiz
Özel Harpçi üsteğmen: Madımak´ı biz yaptık
Şok tespit: Sivas katliamında 4 PKK´lı
Tanık, Başbağlar katillerini açıkladı
TİKKO üyesi Ulaş Özel´in şok itiraflarında Madımak
Ergenekon´un kanlı iç savaş operasyonları
Sivas-Başbağlar: Amaç mezhep çatışması
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
PKK´nın bitirilememesi gücünden değil ihanetten
İsrail´in PKK bağlantıları ve Türkiye´deki terörde rolü manşetlerimiz
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde ara