PKK´ya karşı hem söylem hem de mücadele kararlılığı bazında, hükümet iyi imtihan verdi. İçerideki sol liberal aydınların ve AB´nin tepkisini de göze alarak KCK operasyonlarının arkasında durdu. Hükümete aksi suçlamada bulunmak imkansız ve insafsızlık. Zaman´dan Bülent Korucu yazısında MİT krizini işliyor. Bu krizi çıkartanların hem hükümete, hem de yargı ve emniyete zarar vermeyi başardığını belirten Korucu, MİT görevlilerinin suç oluşturan işlemlerinin de savunulmaması gerektiğini işliyor.
16.02.2012 11:55 Bülent Korucu (Zaman): Milli İstihbarat Teşkilatı´nın merkezinde bulunduğu krizde pek çok şey birbirine karışmış durumda. Belirsizliğin önemli bölümü bilinçli karıştırıcıların eseri. Tozun dumanın dışına çıkarak fotoğrafı çekmekte fayda var. MİT mensuplarının karıştığı iddia edilen eylemleri PKK´nın işine yarıyor diye düşünmek yanıltıcı olacaktır. Son yıllarda hükümeti zor durumda bırakan tek yol terördü. PKK kılığında yapılan eylemlerin PKK´ya faydasından ziyade hükümete zararına odaklanmak gerekmez mi? İstanbul´un göbeğinde otobüs yakmak, öncelikle hükümeti zor durumda bırakır. PKK, metropollere girmekte zorlandığı için stratejide basamak atlayamadı. Siyasi istikrarı bozup hükümeti yönlendirmek, olmazsa alaşağı etmek için tek çare terör kalmıştı. Ekonomik ve sosyal politikalarda yapılan eleştiriler halk nezdinde çok ikna edici değildi. Ama yer yer terör olayları alevlendirilerek AK Parti Hükümeti´ne yumuşak karın oluşturulmaya çalışıldı. Ve bu, hep kritik eşiklerde yapıldı. Çukurca, Reşadiye, Aktütün neredeyse bütün terör saldırıları iktidar açısından önemli dönüm noktalarına denk getirildi. Hatta Danıştay saldırısını da bu minvalde saymak yanlış olmaz. O zaman Başbakan´ın ifadesiyle Devlet içindeki çetelerle PKK arasındaki kanlı ittifaka odaklanmak gerekiyor. (Bkz. 8 Şubat´taki valiler toplantısı konuşması)
HÜKÜMET BARIŞ İÇİN HER YOLU DENİYOR
Oluşturulan ikinci önemli yanılgı, hükümetin müzakereci ve onun dışında bir gücün operasyoncu olduğu tezi. Başbakan Tayyip Erdoğan, ısrarla iki yolu kullanacağını ilan etti. Ve her iki usul için gereğini yapmaya çalıştı. ´Siyasetle müzakere, terörle mücadele´ Başbakan´ın formülü değil miydi? Hükümet, iki yoldan da giderken iki büyük tuzakla karşılaştı. Sosyal ve kültürel hakları genişletip Kürt halkının taleplerini yerine getirmeye çalıştı. Bunun zirve noktası olan Habur tecrübesi sürece en büyük darbeyi vurdu. Erdoğan, örgüt üyelerini makul formüllerle dağdan indirmeye çalışırken Habur sabotajıyla geri adım atmak zorunda kaldı. 1993´te af konuşulurken 33 erin şehit edilmesi sabotajı hatırlanmalı. Başbakan Erdoğan, benzer bir durumu mücadelenin zirvesinde yaşadı. Talimatıyla hazırlanıp alana sürülen özel eğitimli birlikler sonuç almaya başladığında, Uludere faciası önüne çıkarıldı. Zayiat vermeden teröristle etkili mücadele yapan, aynı anda sivil halka zarar vermeyen konsept, 34 sivilin bombalanmasıyla ağır yara aldı. MİT´in örgüt içindeki yüzlerce elemanı art niyetle mi bu tuzakları önleyemedi, bilemiyoruz. Ancak büyük bir beceriksizlik olduğu muhakkak.
MİT´İN HANGİ EYLEMLERİNE GÖZ YUMULABİLİR?
İstihbarat bir anlamda önleyici kolluk hizmeti değil mi? Basit terör eylemlerinden, büyük stratejik tuzaklara kadar önleyici bir faydası yoksa sorgulanması kaçınılmaz hale gelir. Hele bir de istihbarat elemanları terör örgütünün hedefleri doğrultusunda eylemlerde suçüstü yakalanıyorsa... İstihbarat elemanlarının görmezden gelinecek suçları sadece ´örgüte üyelik´le sınırlı. Bir de kanunsuz gösteri ve yürüyüş gibi cana zarar vermeyen eylemler belki. Bunun ötesine kapı açılamaz. İddia edildiği gibi ölümle sonuçlanan molotof atma eylemlerine hiçbir hukuk sistemi cevaz veremez.
ETKİLİ BİR OPERASYONLA ORTALIĞI KARIŞTIRDILAR
PKK´ya karşı hem söylem hem de mücadele kararlılığı bazında, hükümet iyi imtihan verdi. İçerideki sol liberal aydınların ve AB´nin tepkisini de göze alarak KCK operasyonlarının arkasında durdu. KCK´ya böyle büyük bir darbe vuran hükümete aksi suçlamada bulunmak imkânsız ve insafsızlık. O halde ´sıra Başbakan´daydı´ iddialarının psikolojik harp taktiği olmanın ötesinde anlamı yok. Konuyu Hürriyet Gazetesi´ne kim sızdırdı ise çok başarılı bir operasyona imza attı. Bir taşla MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ı tartışılır hale getirdi. Hükümeti gereksiz tartışmaların odağına sürükledi. Ergenekon soruşturmaları sürecinde devlet içindeki çetelerin çökertilmesinde kelle koltukta hizmet eden yargı ve emniyet birimleri yıpratıldı. Ergenekon belgelerinde hükümetle birlikte en büyük düşman olarak tanımlanan ´the cemaat´e bir salvo daha gönderildi. Tartışmalardan tek kârlı çıkan Ergenekon cephesi oldu. AK Parti ile ilgili olumlu kelime yazmayan kalemler bir anda ´yandaş´ oluverdi. Neyse Türkiye, bu badireyi de atlatacak tecrübeye sahip. Görelim Mevla neyler... ( Bülent Korucu / Zaman)
YABANCI İSTİHBARAT SERVİSLERİ SAVCININ ÖNÜNE EVRAKLARI KOYMUŞ OLABİLİR
17.02.2012 11:23 MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile birlikte 5 MİT yöneticisinin ifadeye çağrılmasının yankıları sürerken Zaman Gazetesi Yazarı Hüseyin Gülerce´den ilginç bir iddia geldi. Mehtap TV´de yayınlanan “Düşünce Günlüğü” adlı programda süreci değerlendiren Gülerce, Fidan´ı ifadeye çağıran İstanbul Özel Yetkili Savcının yabancı istihbarat servisleri tarafından önüne konulan malzeme ile düğmeye basmak zorunda kalmış olabileceğini iddia etti. Gülerce, “Kimse o sızanlar devlet içinde, öyle bir malzeme hazırlar getirirler ki sizin önünüze, siz bir düğmeye basmak zorunda kalırsınız” dedi. “Savcı böyle bir istihbarat ajanı olabilir mi?” sorusunu da yönelten Gülerce, ifade daveti yapan savcının Başsavcı ve vekili ile görüşmemesini hata olarak değerlendirdi. Gülerce´nin yazarlar Ali Bulaç ve Ahmet Turan Alkan ile birlikte katıldığı programda şunlar konuşuldu:
GÜLERCE: Dışarının parmağı olabilir mi bu işte?
ALKAN: Sanki olması gerektiği gibi duruyor.
GÜLERCE: Şöyle bir soru soralım. Dışarının parmağı olabilir mi bu işte? Yabancı istihbarat teşkilatları diyelim ki İsrail, İran, Suriye, Alman, İngiliz, Amerikan istihbaratı bizim devlet kurumlarına ve istihbarat kurumlarına kesinlikle sızabilir mi? Yoksa kesinlikle sızamaz mı?
ALKAN: Sızabilir.
BULAÇ: En etkili sızdığı iddia edilen CIA ve Mossad.
GÜLERCE: Altını çizmek lazım, sızabilir. Sızarsa savcı böyle bir istihbarat ajanı olabilir mi? Ben direk olmaz, olamazdır diyorum. Peki, bir yanlışlık yapılmışsa nasıl olabilir? Kimse o sızanlar devlet içinde, öyle bir malzeme hazırlar getirirler ki sizin önünüze, siz bir düğmeye basmak zorunda kalırsınız. (...) Savcının da yapabileceği bir şey yok. Vazifesi gereği önüne bir belge gelmiş. Savcı bu işi tek başına yapacak. Bu şeyleri de düşünmek suretiyle. Zincirleme bir reaksiyon ilk halkası başlayabilir düşüncesiyle savcı vekili ve başsavcı ile görüşmesi lazımdı. İlk adımı atma noktasında yanlışı yapmayabilirdi. Ayıkla pirincin taşını noktasına geldik. (...) MİT Kanunu´nda değişikliğe gidiyor hükümet. Başka bir sıkıntıya gitti. Türkiye Suriye´ye girer mi girmez mi, Dışişleri Bakanı ABD´de döndü mü bilmiyorum. Türkiye dışında önemli bir olay cereyan ediyor. Türkiye içinde konular birbirine girmiş. Bu bir zaaf. Bütün dikkatini moralini buraya tekzip etmesi gerekirdi.”
BULAÇ: Sanki birileri girdi araya ve hepsini karmakarışık etti. ( Star)
(16 Şubat 2012), son güncel.: (17 Şubat 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
MİT BAŞKAN VE GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI KRİZİYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Başsavcılık: İstihbaratçılar suç işledi
Cemaat-MİT çatışması mı yaşanıyor?
Hükümet sivil darbeyi engelledi
KCK savcısı görevden alındı
MİT kanunu Perşembe çıkıyor
MİT´çilere yakalama kararı
MİT müsteşarı Fidan hedefte
Odatv-Aydınlık-İsrail´in hedefi: Fidan
´Mesaja mesaj´ ses kaydı