Başsavcıvekili Seçen´in ´MİT´çiler verilen görevin dışına çıktı´ sözlerine hukukçular tepki gösterdi. MİT´in 26. maddesinde ´görev suçları´ düzenlemesi yapıldığını, MİT´in görevi gereği hukuk dışına da çıkabileceğini belirten uzmanlarsa ´MİT´in yasa dışına çıkmadan terör örgütüne nasıl sızacağını ya da pazarlık yapabileceğini´ soruyorlar. Eğer bu soruya ´hukuksuzluk asla ve hiçbir şekilde olamaz´ denilirse istihbaratın imkansız hale geleceği hatırlatılıyor. Ancak diğer taraftan görev sınırları da sorgulanıyor.
14.02.2012 10:55 MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve eski MİT yöneticilerinin KCK soruşturması kapsamında ´şüpheli´ olarak ifadeye çağrılmasının ardından MİT mensuplarının görev sınırları tartışma konusu oldu. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ´MİT´in bazı görevlerinin yasa dışına çıkılarak yapılabildiği´ açıklarken, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen MİT yöneticilerinin ´Verilen görevinin dışına çıkarak hareket ettikleri ve örgüt eylemlerine yardım ettikleri´ şüphesi olduğunu söyledi. MİT´in görevi gereği hukuk dışına çıkabileceğini belirten uzmanlarsa, bu nedenle MİT´in 26´ncı maddesinde ´görev suçları´ düzenlemesi yapıldığı ve bunun da başbakanlık iznine bağlı olduğunu söyledi.
PKK yöneticilerine vaat görevin gereği
EMEKLİ DGM Savcısı Mete Göktürk: MİT´in yaptığı görevler sırasında eylemlerin suç olup olmadığı çok hassas bir konudur. Bir emniyet ve yargı görevlisinin bir terör örgütü mensubuna yardım etmesi affedilir bir şey değil. Kendisine verilmiş bir görev değildir, terör örgütüne yardım etmekten sorumlu olurlar. İstihbarat örgütünün terör örgütü ile bağının olması kaçınılmaz. Görevlendirildikleri taktirde terör örgütü ile görüşmesi sırasında bir takım ödünler olması, vaatlerde bulunması, yurt dışına çıkışlar için bir takım kolaylıklar sağlanması görevin gereğidir. Bu ince çizgiyi savcıların dikkatle inceleyip gözden kaçırmaması gerekir. Bu konuda gereken hassasiyet doğrudan doğruya ifadeye çağırmakla gösterilmemiş gibi görünüyor.
Görevin hassasiyeti dikkate alınmalıydı
Emekli Cumhuriyet Savcısı Reşat Petek: Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilgili yasanın 26. maddesinde diğer kamu görevlilerinde bile olmayan bir ayrıcılık var. Vazifenin özelliğinden kaynaklanan durumlar göz önünde bulundurularak yargılamanın nasıl olacağına değiniliyor. İstihbarat görevinin icra edilmesinin kendi hususiyeti olduğuna vurgu yapılıyor. Burada sorun, doğrudan MİT müsteşarının şüpheli sıfatı ile sorguya çağırılmasından kaynaklandı. Başsavcılığın bile haberinin olmaması işlemin doğal seyrine pek uymuyor. Ayrıca MİT´in görevi soruşturma yapılırken değerlendirilmelidir. MİT, örgütlerin içine sızacak ve onlardan biriymiş gibi davranacaktır. Bunu yaparsa görevini yapmış olur. Bu hususun da değerlendirilmesi gerekir.
MİT görevi gereği yasa dışına çıkabilir
Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel: MİT, görevini yapmak için hukuk dışına çıkar. Zaten MİT yasasının 26. maddesi bundan dolayı var. MİT mensupları, zaman zaman görevleri gereği suç işlemiş dahi olsalar, bu suç işleme halinin Başbakan´ın iznine bağlı olması şartı aranmalıdır. Böyle bir durum var ise bu suç değil görevden kaynaklanan bir durumdur. Başbakan´dan izin alınması gerekir. Ayrıca MİT ülke güvenliği için çalışmaktadır. Savcının da bu durumu göz önünde bulundurması gerekiyordu.
Yetkisini aştı demek için güçlü delil gerek
Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez: İstihbarat örgütlerinin amacı ajanlık yapmaktır. Onlar hükümetin verdiği yetkiye göre hareket ederler. MİT´i sorguya çağırmak Başbakan´ı sorguya çağırmak anlamını taşıyor. Terörle mücadelede ajanların kendilerine verilen direktifleri yerine getirmesi normaldir. MİT´in bu çabasını da hukuk dışı olarak değerlendirmek için çok çok güçlü delillere ihtiyaç duyulması gerekir.
Örgütle mücadele eden yargılanamaz
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Caşın: Ben yaşananları anlayamıyorum. Birileri devlete zarar vermek istiyor, devlet de bunun karşısında duruyor. Hiç şahit oldunuz mi MI5, CIA, KGB, MOSSAD´ın ülkelerine zarar vermek isteyenlerle mücadele ettiği için yargılandığını? Onlarla mücadele edilmesi gerekiyor, devletin yaptığı da odur. ( Star)
İSTİHBARAT FAALİYETLERİNİN SINIRI NEDİR? |
KURTLAR VADİSİ ÖRNEĞİ
´Kurtlar Vadisi´ isimli tv dizisinde temsil edilen olaylar bu konuda verilebilecek çarpıcı bir örnektir. Dizi, istihbaratçıların nasıl faaliyet yürüttüğünü gösterebilmektedir. Ancak bu faaliyetlerini yürütürken kaçınılmaz olarak suça da bulaşmakta, örneğin yargısız infaz yapabilmektedir. Fakat bu suçlardan dolayı mahkemede de yargılanmaktadır. Yargılama sonucunda devlet görevi nedeniyle suça bulaşmak zorunda kaldıkları anlaşıldığından beraatlerine karar verilmiştir. Çünkü yapmış oldukları o görev başka hiçbir şekilde başarılması mümkün olmayan bir tehlikeyi ortadan kaldırma görevidir. Tüm ülkeyi tehdit etmektedir. Bu tabi bir tv dizisi senaryosu. Gerçeklerle alakası yoktur, isimler ve yerler hayalidir denilse de bugünlerde geldiğimiz nokta aslında tam olarak burasıdır.
Görev yaparken sızma işlemi yapılırken sınırlar ne olmalıdır? Suça bulaşılırsa ve yargı kuvvetleri bu suçları tespit ederse nasıl hareket edilecektir?
Bunlar bugünlerde tartışılmakta olan asıl noktalardır..
GÖREV İLE VATANA İHANETİN ARASINDAKİ ÇİZGİ |
İstihbarat faaliyeti temelde iki eksenlidir. Espiyonaj (casusluk faaliyetleri) ve kontrespiyonaj (yabancı istihbarata karşı koyma faaliyetleri.) Bunlar da legal ve illegal operasyonlar olarak ikiye ayrılır. İllegal istihbarat operasyonları demek, hedef ülkelerin hukuk sistemlerine göre suç teşkil eden eylemlerdir ki, bunlar genellikle dış istihbarat operasyonlarıdır. Bu operasyonların amacı da devlet ile milletin huzur ve güvenliğini sağlamak içindir.
Ülke ve millet aleyhine legal ve illegal istihbarat yapmak mümkün değildir. Zira bu halde mevcut istihbarat servisine vatana ihanet etme görev ve yetkisi tanınmış olur ki, dünyanın hiçbir ülkesinde buna geçit verilmez. İllegal operasyonlar cümlesindeki sabotaj faaliyeti de, ülke ve millet aleyhine kullanılamaz. Servis terör örgütüne sabotaj yapabilir, tuzak kurabilir ama terör örgütünün eylem ve sabotajlarına yol veremez. İllegal istihbarat görev ve yetkisi, başka ülkelerin ve terör örgütlerinin aleyhine olabilir ama servisin bağlı olduğu ülkenin aleyhine olamaz.
SUÇLAMALAR ÇOK CİDDİ
Soruşturma olgularına bakıldığında;
KCK´nın tasarladığı eylemleri bildiği halde bu istihbaratı güvenlik birimlerine ulaştırmamak ve şehit sayısının artmasına sebebiyet vermek...
Öcalan´ın barış vizyonu değil de eylem vizyonu içeren mesajlarını terör örgütüne iletmek...
Sızma ajanlarının terör örgütünü eyleme yönlendirmesi gibi iddialar...
Daha özele inildiğinde;
1- Diyarbakır´da sırtında bomba yüklü olarak emniyete girmeye çalışırken yakalanan PKK´lının MİT elemanı çıkması.
2- İstanbul´da belediye otobüsüne molotofkokteyli atıp yakalanan KCK üyesinin MİT elemanı çıkması. Molotoflama eylemlerinden birinde Serap Eser isimli genç bir kız hayatını kaybetmişti.
3- Van´da PKK kırsalı için eleman toplayıp dağa gönderen ve 20 kişinin örgüte katılmasını sağlayan KCK´lının MİT elemanı çıkması.
4- İstanbul´da Emniyet Amiri Semih Balaban´ın şehit düştüğü Devrimci Karargâh operasyonunda ölü ele geçirilen Orhan Yılmazkaya´nın Kandil´e geçişini sağlayan kişinin MİT´le bağlantısı.
5- Mersin´de onlarca eylemin tertipleyicisi olan ve pek çok terör eylemine karışan KCK sorumlusunun MİT elemanı çıkması.
7- MİT´in Öcalan-Kandil arası haber taşıması sonrasında yapılan eylemlerde şehit olan onlarca asker ve polisimiz...
Bu tablo, normal bir istihbarat ve sızma faaliyetini değil MİT´teki bazı unsurların terör örgütünü bizzat yönettiğini gösterir. Hiçbir hukuk devletinin Serap Eser´in ailesine gidip kızınızı devlet görevlisi yaktı ve öldürdü ama görev icabıydı deme lüksü yoktur.
Bu mudur devlet ve millet menfaatine örgüte sızma operasyonu?
MİT Kanunu´nun 4. maddesinde sayılan görev ve yetkiler cümlesinden değildir. Ne ABD´nin CIA mevzuatı ne İngiliz MI6 kuralları buna izin verir. Bu faaliyetlerin hepsi Terörle Mücadele Kanunu ve örgütsel suç çerçevesinde değerlendirilir. KCK soruşturmasında MİT ajanlarının örgütün içine sızması gibi bir durumdan değil, ajanların örgütü yönetmesi durumu söz konusudur. Zira saha ajanı, haber almak için örgüte sızsa da hiçbir şekilde ülkesine karşı suç işleyemez. Savcıların KCK´nın MİT´in bilgisi dahilinde kurulup yönetildiği iddiası karşısında, MİT´in başından beri KCK operasyonlarına karşı çıkması unutulmaması gereken bir noktadır. Madem o kadar başarılıydılar ve terör örgütüne sızdılar da neden bugüne kadar örgütün eylemleri engellenmedi ve azalacağı yerde sürekli tırmandı? Bu sızma ajanları ne yapıyor? Devlet ve millet lehine bilgi toplayıp terör eylemliliğini azaltmaya mı çalışıyor yoksa savcıların dediği gibi bizzat terör eylemlerini sevk ve idare mi ediyor? Bugüne kadar MİT´in PKK/KCK içindeki elemanlarının verdiği bilgiye dayanarak engellenmiş tek bir eylem yoktur. (!?!..)
Yöntemler ve sınırları
Espiyonaj faaliyetinde haber toplama ve operasyonel strateji yürütülürken örgüt ve şahıs hedeflere yönelik olarak;
1-Hulul (sızma),
2-Kontrol (hedef kişi ve kurumun statüsünü belirleyebilmek için araştırma ve inceleme gibi gizli takip metotlarının uygulanması)
3-Teknik ve fiziki gözetleme ve izleme,
4-Takip edilen amaca uygun yönlendirme, faaliyetleri yürütülür. Takip edilen amaç, devlet ve millet aleyhine olamaz.
Orta vadede örgütün tamamen tasfiyesi söz konusu olsa bile, kısa vadede ölmesine göz yumulan güvenlik güçlerinin üzerinden geçilemez. Örgütü arzulanan siyasal yörüngeye çekmek için, ona daha fazla mevzi kazandıracak ve ateş gücünü artıracak faaliyetler yürütülemez. İstihbarat ve ceza hukuku buna geçit vermez.
İstihbarat servisleri, örgütsel faaliyetleri yönlendirebilir. Fakat bu yönlendirmenin şiddeti tırmandırma, eylemleri teşvik etme ve örgütü güçlendirme, büyütme istikametinde değil örgütün etkisizleştirilmesi, bölünmesi, zayıflatılmasını doğuracak çerçevede gerçekleşmesi gerekir. Bir istihbarat elemanının, sızdığı terör örgütünde eylemleri tırmandırması, şehirlerde şiddet eylemleri yapması istikametinde efor ve yönlendirmesi varsa, burada devlete ve istihbarat kurumuna değil örgüte hizmet edilmektedir, teröristlik yapılmaktadır denir.
Yukarıda saydığımız istihbarat fonksiyonları icra edilirken, terör örgütüyle müzakere ve bilgileri hedeften sızdırma, provokasyon, istismar ve sorgulama gibi yöntemler kullanılır. Oslo görüşmeleri, istihbarat servisinin müzakere fonksiyonu içindedir. Legal sahadadır. Göz ardı edilen husus, KCK savcılarının Oslo görüşmelerini soruşturmadığı konusudur.
MAHİR KAYNAK ÖRNEĞİ: Ajan provokasyonu mümkün mü?
Provokasyon, terör örgütünü ve taktiklerini ele vermek veya açığa çıkarmak gayesi taşır. Mahir Kaynak´ın 9 Mart cuntasının içine sızdırılmasını ve deşifre edilen bu cuntanın tasfiyesini hatırlayın.
Provokasyon yolu, PKK/KCK gibi varlığı 30 yıldır bilinen bir terör örgütü için kullanılırsa, Amerika´yı yeniden keşfetmeye çalışıyorsunuz demektir ki, hiçbir hukuk sistemi bunu korumaz. Ayrıca provokasyon yoluna başvurulduğunda bu taktik derhal güvenlik birimleriyle paylaşılır ki, devlet eyleme hazırlıksız yakalanmasın. Hem provoke eder hem de güvenlik birimlerine haber vermeyip devletin karşı hamle yapmasını önlerseniz kimin ajanı olduğunuz sorgulanır. Vahim bir suç vardır ortada. İstihbarat servislerinin yöntemlerinden birisi olan provokasyon yoluna, demokratik hukuk sistemlerinin cevaz vermediğini de belirtelim.
Sızma (hulul) ajanı ne yapar, ne yapamaz?
İstihbarat servisi karşısında terör örgütleri yelpazesinde 3 kimlik vardır. Drijanlar, terör örgütü yöneticileri, aktivitesi yüksek ve belirleyici örgüt mensuplarıdır. Militan, Drijanlar´ın talimatlarını ifa eden örgüt mensuplarıdır. Sempatizan ise, terörün örgütsel yapısına ve eylemlerine dahil olmamakla birlikte örgüte duygusal yakınlık besleyenlerdir. İstihbarat servisleri her zaman her 3 kimliği de takip etmişlerdir. Hâlâ da etmektedirler. Bunun tartışması ayrı bir konudur.
Servisin terör örgütü içine sızdırdığı eleman, örgüt içinde Drijan ve militan konumundaysa bakılır: Ajan, her iki statüde de terör örgütünün ülkesi aleyhine saha eylemlerine katılamaz. Eylemsel terör açısından pasif ve statik bir konumu aşamaz. Ama terör örgütünün toplantılarına ve eylem stratejisi müzakerelerine katılabilir.
Sızma ajanlarının görev ve fonksiyonu, terör örgütünü sevk ve idare etmek ya da eylemsel yapısına destekte bulunmak değil, örgüt ve faaliyetleri hakkında devleti bilgilendirmek, suçu önleme ve suç unsurlarını/aletlerini güvenlik güçlerine haber vererek yakalatmaktır.
MİT, kanunun kendine verdiği görev ve yetki gereği, KCK´nın ve diğer terör örgütlerinin içine ajan sızdırabilir. Hatta bunun için her türlü yolu da denemelidir. Sızma (hulul) tam bir görev ve istihbarat başarısıdır. Ve kanuna uygundur.
Ama terör örgütü içine dâhil olan bu sızma ajanının, kendi ülkesi güvenlik birimlerinin öldürülmesine payanda olması, örgütü ülkesi aleyhinde yönlendirmesi, örgüt adına yeni terör stratejileri oluşturması ya da buna aracılık etmesi istihbarat görev cümlesinden değildir. Terör örgütleri içerisinde faaliyet gösteren istihbarat elemanlarının direkt olarak; eylem yapmaları, eylem talimatı vermeleri, eylem için silah, mühimmat sağlamaları istihbarat faaliyeti değil terör faaliyetidir. Görev ve yetki aşılmış olur, savcılara görev doğar.
Sonuç:
Terör örgütüne devleti sıkıntıya sokacak birtakım sözler verilmesi, demokratik özerkliğin ilanı gibi konulara olumlu yaklaşılması, örgüt yöneticileriyle lideri arasında kuryelik yapılması, silahlı kadroların göndermiş olduğu imzalı mektupların bir kurye gibi taşınması istihbarat yöneticilerini istihbarat sahasından terör suçu sahasına sokar. MİT´in, şehit olan güvenlik görevlileri ve hayatını kaybeden vatandaşları deşifrasyon kadar önemsememesi ve bunlar için süreci bozmayalım operasyon yapmayalım yaklaşımı, hükümete inandırıcı gelse de, güvenlik güçlerine, savcılara ve hukuka inandırıcı gelmez. Zira hukuk için de istihbarat için de bu tablonun yorumu istihbarat değil terördür. ( Eski C. Savcısı Gültekin Avcı / Bugün)
SİVİL DARBE GİRİŞİMİ YAŞANDI |
Başsavcılığa ve soruşturmadaki diğer savcıya haber vermeden ifade ve yakalama kararı çıkartıldı. Ardından başsavcılık harekete geçerek savcıyı dosyadan aldı. Görevden alırken de ilginç bir açıklamayla devleti yönetme yetkisine karışılmadığı belirtildi. Ancak savcıya da sahip çıkıldı.. Bunlar hakikaten çok önemli ayrıntılar. Perde gerisinde birileri çok önemli bir hamle yaptılar. Doğrudan Başbakan Erdoğan´a yönelik bir hamle.. Diğer savcı yurtdışında konferansta iken harekete geçildi. Başsavcılığa da haber verilmedi. Kısa sürelik bir fırsat yakalandı onu değerlendirelim mi denildi acaba? Akla gelen bunlar..
Ancak ayrıntılar bunlarla da sınırlı değil.Olayda şüphe çeken çok önemli başka ayrıntılar daha var. Tartışmaların odağındaki ses kaydının basına sızdırılması başlı başına dikkat çekici. Başbakan Erdoğan tam Mısır´da tüm dünyaya yönelik bir konuşma yapıyor, İsrail´e de uyarılarda bulunuyor. Aynı saatlerde bir internet sitesi hacklenerek ses kaydı veriliyor. Tabi hızla internet medyasında da yayılıyor. Bu sızdırma olayından birkaç gün önce İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman üstü örtülü de değil açıkça, ´Türkiye´nin düşmanı PKK´ya yardım edeceğiz´ diyor. O günlerde hükümetin terörle mücadelede yeni yapılanma çabaları sonuç veriyor, PKK´ya ve KCK´ya darbe üstüne darbe vuruluyor. Ardından ses kaydı geliyor, ardından MİT görevlileri ifadeye çağrılıyor ve bir nevi PKK ile KCK´yı bunlar kurdu diyerek hükümet korkunç bir zan altında bırakılıyor. Görüldüğü gibi çok büyük bir hamle yapılmış durumda.
Bu kadar büyük bir hamlenin arkasında İsrail, ABD derin devleti denilen neoconlar ve onların polis ile MİT içindeki uzantılarının bulunduğu konuşuluyor. Bunların üstüne Odatv ve diğer Ergenekon medyasının MİT Müsteşarı Fidan´ı yıpratma kampanyası, İsrail askerlerinin Mavi Marmara gemisine saldırısından birkaç saat sonra İskenderun deniz üssüne PKK saldırısı, İskenderun´a İsrail saldırılarına karşı füze sistemi kurulduğunun açığa çıkması, bu üsse yönelik saldırıya katılan elebaşının diğer teröristlerce de ifşa edilen İsrail bağlantıları, Lübnan´da İsrail adına casusluk yapan PKK´lıların yakalanması da konulursa perde gerisi giderek netleşiyor.
Başbakan´ın krize derhal el koyması, kendisine hamle yapıldığını farkettiğini gösteriyor. Eğer iddia edildiği gibi MİT yöneticileri KCK´lıların eylemlerine yardımcı oldularsa, yani suçlarına ortak oldularsa Başbakan onları sahiplenir mi? Geçtiğimiz günlerde Adana´da bir MİT görevlisi gözaltına alındı. Suriye direniş lideri albayı 100 bin dolara Esed´e sattığı ve idam edilmesine neden olduğu söyleniyor. Bu olayı öğrenince Hakan Fidan onu görevden almış. Böyle hainlere elbette lanet olsun. Ama çürük ve sağlam elmaları da birbirine karıştırmamalı. TSK içindeki Ergenekoncular temizleniyor. Aynı şey MİT içinde de yapılmalı. Aynı şey polis içinde de yapılmalı.
Bu ülkeyi hükümet yönetmeli. Yani tam olarak hükümet yönetmeli. Çeşitli kurumların içindeki hainler ya da onların organize şekilde meydana getirdiği gizli örgütler değil. Hükümete yönetme yetkisini halk seçimlerde veriyor. Gereğini yapmazsa hesabını yine seçimlerde sorar. Hükümet ne gerekiyorsa yapar. Gerekirse tek kişilik yasa da çıkarır. Önemli olan halka hesap vermek. Halk onaylıyorsa iş bitmiştir. Kim ne derse desin.
Başbakan risk aldığını açıkça halka söylemedi mi? Açılım projesine böyle başlamadı mı? Halk da ona güvendi. Seçimlerde yüzde 50 oyu böyle vermedi mi? Açık açık. Göstere göstere. Yani Başbakanın sorunu barış yoluyla çözmeye çalıştığı görüldü. Ama PKK kabul etmeyip silah bırakmayınca peşpeşe operasyonlar gelmedi mi? Kazan vadisinde, Karadeniz´de, Kuzey Irak´ta peşpeşe teröristler imha edilmedi mi? ´Düşürün şu heronları pkklılar vuruluyor´ diyenler kimlerdi? Onların üzerine gidenler kimler? Heron ihaneti gibi ihanetlerle MİT ve TSK içindeki hainlerin üzerine gidilip de Silivri´ye doldurulmuyorlar mı? O nedenle de artık başarılı operasyonlar yapılmıyor mu? Son bir kaç günde 24 terörist daha öldürülmedi mi?
Abdullah Harun / kontrgerilla.com
(14 Şubat 2012, 10:55)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
MİT BAŞKAN VE GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI KRİZİYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Başsavcılık: İstihbaratçılar suç işledi
Cemaat-MİT çatışması mı yaşanıyor?
Hükümet sivil darbeyi engelledi
KCK savcısı görevden alındı
MİT kanunu Perşembe çıkıyor
MİT´çilere yakalama kararı
MİT müsteşarı Fidan hedefte
Odatv-Aydınlık-İsrail´in hedefi: Fidan
´Mesaja mesaj´ ses kaydı
Yazılım devrede, İsrail düşman
İsrail´den şok C planı: PKK´ya yardım
Lübnan´da İsrail casusu 3 PKK´lı yakalandı
İlişkiler artık gizlenmiyor: 3 PKK´lıya ´İsrail casusu´ suçlaması
ABD Basını: İskenderun İsrail işi
İskenderun´da İsrail olasılığı güçleniyor
Odatv İsrail´in arka ´Oda´sı mı?
İSRAİL´in PKK bağlantıları ve Türkiye´deki terörde rolü manşetlerimiz