Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın oğlu Ahmet Özal, ´İlk kez açıklıyorum´ diyerek çarpıcı bir suikast girişimini anlattı. 1987´de ANAP kongresindeki suikast girişiminden hemen önce Başbakanlık uçağıyla İstanbul´dan Ankara´ya gidilirken ölüm tehlikesi atlatılmış. Kısa süre sonra parti kongresinde yaşanan silahlı suikast girişimi ve altı yıl sonra Özal´ın 1993 yılında şüpheli şekilde kalp krizinden vefat etmesi ile bir arada düşünüldüğünde uçak kazasının bir suikast girişimi olması olasılığı beliriyor. Özal´ın ölümünden iki ay önce kendisine yakınlığı ile bilinen Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, uçağının şüpheli şekilde düşmesi sonucu hayatını kaybetmişti.
Özal´a Eşref Bitlis tarzı suikast
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın oğlu Ahmet Özal, ´İlk kez açıklıyorum´ diyerek çarpıcı bir suikast girişimini anlattı. 1987´de ANAP kongresindeki suikast girişiminden hemen önce Başbakanlık uçağıyla İstanbul´dan Ankara´ya gidilirken ölüm tehlikesi atlatılmış. Kısa süre sonra parti kongresinde yaşanan silahlı suikast girişimi ve altı yıl sonra Özal´ın 1993 yılında şüpheli şekilde kalp krizinden vefat etmesi ile bir arada düşünüldüğünde uçak kazasının bir suikast girişimi olması olasılığı beliriyor. Özal´ın ölümünden iki ay önce kendisine yakınlığı ile bilinen Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, uçağının şüpheli şekilde düşmesi sonucu hayatını kaybetmişti.
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın oğlu Ahmet Özal, Mecmua Dergisi´ne verdiği röportajda çarpıcı bir suikast girişimi iddiasında bulundu. İşte oğul Özal´ın ´İlk kez açıklıyorum´ dediği o olay:
IŞIKLAR GİTTİ GELDİ
´87´deki suikast girişiminden hemen önce Başbakanlık uçağıyla biz İstanbul´dan Ankara´ya gideceğiz. Uçak Gulfstream´di. Özel uçakların Rolls Royce´dur. Ben uçağa önceden girdim, babam da gazetecilerle VIP salonunda. Uçakta kaptan pilot, ikinci pilot, hostes kız ve ben varız. Motorlar çalışırken uçağın ışıkları bir anda gitti. İkinci pilot kalktı düğmelere bastı, tekrar ışıklar geldi. ´Ne oldu´ dedi pilota. O da ´Sigortalar efendim, önemli değil´ dedi.
´Derken babam uçağa bindi. Uçakta 13 kişiyiz. Büyükada üstündeyiz. Tırmanıyoruz, yine gitti ışıklar, düğmeye bastılar ışıklar geldi. Ben babama ´Uçağı tekrar geri döndüreceğim´ dedim. ´Nasıl biliyorsan öyle yap´ dedi. Bana her bakımdan güvenirdi anlayacağınız. Kaptan pilota döndüm, o diyor ki hala; ´Bir şey yok Ankara´da baktırırız!´ ´Kardeşim uçakta başbakan var şakası yok bu işin geri dön´ deyince içinden küfür ede ede döndü. Bir anda sağ motor bam dedi gitti. Sol motor zorlanmaya başladı.
DENİZE ÇAKILACAKTIK
Kısa bir süre önce. Uçak da otomatik pilottan çıktı, kapaklandı, biz aşağıya denize doğru gidiyoruz diklemesine... Bir anda dumana boğulduk, göstergeler gitti, telsizler çalışmıyor, yangın çıktı. Herkes çığlık çığlığa bağırıyor, ben de camdan bakıyorum uçak böyle denize doğru iniyor. Babam karşımda. Onun yanında da acil çıkış kapısı vardı. Uçak denize inerse 20 dakika suyun üzerinde yüzer. İnerse diyorum, kapıyı açar ve babamı dışarı iter kurtarırım. Hostes düştü bayıldı, orada midesi delinmiş kızın.
TEKERLEĞİ PATLADI
Babam önce gazete okuyordu. Tabii ışıklar sönünce bıraktı. Babamı hayatımda ilk defa öyle bağırırken gördüm. ´Herkes yerine otursun Allah´ın dediği olur...´ Ardından bir sakinleşme oldu. Uçak pistin ucuna vurdu, teker patladı, durdu. Dumanlar çıkıyor uçaktan, pistin ortasındayız.. Gece karanlık. Her an bir uçak inebilir üzerimize. Kaptan pilot, ´Herkes dışarı çıksın uçak patlayacak´ diye bağırdı ama kapı açılmıyor. Çünkü kabin basıncı ve dışarısı eşit değil. Hemen koştular kargoyu açtılar. Kargo kapısı yerden çok yüksektir... 2.5 metre yükseklikte ve yer beton. Hemen korumalar atladı. Babamı omuzlardan tutarak indirdiler. Ondan sonra da herkes sıraya girdi. Mehtap var o gece, hiç unutmuyorum. Babam o kadar rahat insan ki, ´Çocuklar´ dedi ´Mehtap denize ne güzel vurmuş şu manzaraya bir bakın´. Adam şiir yazacak neredeyse, millet korkudan titrerken´
ABD´den uzmanlar gelip inceledi...
Olayın ardından ABD´den uçağın mühendisleri geldi. İki kablo birbirine sürtmüş, kısa devre yapmış. Benzin kanatların içinde durur ya ve benzinin içinde elektrik kabloları kısa devre yapıyor işte. 60 milyon dolarlık uçakta öyle aptal bir şey olmaz. Belli ki birisi oynamış kablolarla! Fakat o gün es geçildi ve raporda ne diyor biliyor musun? ´Bu durumda, bu uçağın infilak etmeme ihtimali yüzde 5!´ yani havada olsa yüzde 95 infilak edecektik. Ve bu o zaman ciddiye alınmadı. ( Güneş)
KANLI VE KARA YIL: 1993.. PKK´NIN TASFİYESİ DURDURULDU
Demokratik açılım projesiyle birkaç yıldır yapılmaya çalışılan ´demokratik açılımlar yoluyla terörü bitirme´ projesinin bir benzeri Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın öncülüğünde 90´lı yıllarda denenmişti. Ancak başta Özal olmak üzere ona yakın olan Jandarma komutanı Eşref Bitlis ve ekibinde yer alan çok sayıda subay şüpheli ölümlerle hayatlarını kaybetti. 1993 yılının özellikle dikkat çektiği bu birkaç yıllık dönemde 33 erin şehit edilmesi gibi başka kritik olaylar gerçekleşti. 33 erin katledildiği bölgeye ilk gidenlerden birinin bugün Ergenekon davasının sanıklarından olan dönemin askeri istihbarat subaylarından Fikri Karadağ olduğu anlaşıldı. Karadağ´ın adı Ergenekon iddianamelerinde, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın´ın ölümünde de geçiyor.
1993 yılı başında gazeteci Uğur Mumcu bombalı saldırıda öldürüldü. Mumcu´nun son günlerinde PKK lideri Öcalan´ın MİT´le ilişkilerini incelediği, buna dair bir kitap yazmakta olduğu biliniyordu. Mumcu, etrafındakilere Öcalan´la ilgili de ilginç bağlantılara ulaştığını açıklamıştı. Kızı bu durumu şöyle ifade ediyor: Muhtemelen Apo´nun MİT ajanı olduğuna dair bir belgenin izine ulaşmıştı. Bu belgeyi aradığını da biliyordum. Ancak kısa süre sonra suikast meydana geldi. Mumcu´nun öldürülmesiyle başlayan 1993 yılı Türkiye için kanlı ve kara bir yıl oldu. En kanlısının Bingöl´deki 33 er katliamının olduğu çok sayıda peşpeşe gelen olaylarda kendi alanında güçlü ve simge isimler aynı yıl, art arda hayatlarını kaybetti: Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis, JİTEM Grup Komutanı Binbaşı Cem Ersever ve gazeteci Uğur Mumcu. Kimi öldürüldü, kiminin ölümünün üzerindeki sis perdesi hala aralanamadı. Bu dört ismin ortak özelliği ise ya PKK´yla mücadelenin doğrudan içinde yer almaları ya da sorunun çözümü için ciddi mesai harcamalarıydı. Bu olaylar sonucunda son yıllarda ´demokratik açılım´ projesiyle yapılmaya çalışılanın benzeri, PKK´nın tasfiyesinin sağlanarak Doğu ve Güneydoğu´nun terörden kurtulması ve barışın sağlanması projesi rafa kaldırıldı.
İŞTE 1993 YILINDAKİ OLAYLAR DİZESİ
24 Ocak 1993: Uğur Mumcu cinayeti
17 Şubat 1993: Jandarma Komutanı Eşref Bitlis´in uçak kazasında ölümü
17 Nisan 1993: Cumhurbaşkanı Özal´ın kalp krizinden vefatı
24 Mayıs 1993: Bingöl´de 33 asker katliamı
22 Ekim 1993: Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikasti
04 Kasım 1993: JİTEM kurucusu Cem Ersever ve yakın arkadaşlarının öldürülmesi.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(07 Aralık 2011, 14:00)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Özal suikastinde çember daralıyor
TURGUT ÖZAL SUİKASTİ VE ŞÜPHELİ ÖLÜMÜYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Özal suikasti muhteşem bir Özel Harp işiydi, amacına da ulaştı
Korkut Özal: Kardeşimi Ergenekoncular öldürdü
Kaynak: Özal´ın o dönem ölmesi birilerince uygundu
Orgeneral Eşref Bitlis´in şüpheli ölümü manşetlerimiz
Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek
Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü
Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap