Balyoz davasında Hakan Büyük´ün evinde ele geçirilen flash bellek tartışması yaşandı. Hazırlattıkları bilirkişi raporunu mahkemeye sunan Büyük´ün avukatları Hüseyin Ersöz ve Celal Ülgen, dijital verilere elle müdahalede bulunulmuş olduğu sonucuna ulaşıldığını vurgulayarak Büyük´ün tahliye edilmesini talep etti. Bu avukatlar başka davalarda ıslak imza makinesi ve buzdolap şovu yapmalarıyla tanındı. Son icraatları hakimin evrakları arasına gizlice cd yerleştirmeleri olmuştu. Sanıkların sahte delillerle yargılandıklarını ispatlamak için bu sahte delil ispatlama gayretleri ise davalık olmalarına yol açtı.
İmza makinesi, buzdolap, CD ve bellek
Balyoz davasının dünkü duruşmasında Hakan Büyük´ün evinde ele geçirilen flash bellekle ilgili tartışma yaşandı. Hazırlattıkları bilirkişi raporunu mahkemeye sunan Büyük´ün avukatları Hüseyin Ersöz ve Celal Ülgen, dijital verilere elle müdahalede bulunulmuş olduğu sonucuna ulaşıldığını vurgulayarak Büyük´ün tahliye edilmesini talep etti. Bu avukatlar Ergenekon davalarında ´ıslak imza makinesi´ ve ´buzdolap´ şovlarıyla tanınıyor. Son icraatları hakimin evrakları arasına gizlice CD yerleştirmeleri olmuştu. Sanıkların sahte delillerle yargılandıklarını ispatlamak için sahte delil yerleştirme girişimi ise davalık olmalarına yol açtı.
Balyoz davasının dün görülen 52. duruşmasında sanık Hakan Büyük´ün evinde ele geçirilen flash bellek tartışması yaşandı. Sanık Büyük´ün avukatları flash bellek ile ilgili hazırlattıkları bilirkişi raporunu mahkemeye sundu. Avukat Hüseyin Ersöz teknik raporda, dijital verilere elle müdahalede bulunulmuş olduğu sonucuna ulaşıldığını vurgulayarak Büyük´ün tahliye edilmesini talep etti. Şubat ve Haziran 2011 tarihlerinde Hakan Büyük´ten ele geçtiği iddia olunan flash bellekle ilgili kolluk tarafından hazırlanmış 2 adet rapor bulunduğunu söyleyen Avukat Ersöz, şöyle konuştu: Ancak bu raporlarda yer alan yazar ve oluşturma tarihleri gibi bilgiler arasında çelişkiler mevcuttur. Bu çelişkiler, delil bütünlüğünü etkileyecek oranda büyüktür. Bu hususlar, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ufuk Çağlayan tarafından hazırlanmış bilirkişi raporu ile tesbit edilmiştir. Çağlayan, raporunda özellikle oluşturulma tarihi ile doküman içeriğinde yer alan bilgiler arasında yer alan önemli zaman farklılıkları olduğunu ifade ederek sözkonusu dijitallerin delil bütünlüğü ve sağlığını kaybettiği yönünde tesbitte bulunmuştur. Şubat ve Haziran aylarındaki raporlar arasında oluşturulma tarihi ve dosya yolları ile ilgili önemli farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar bu bilgilere elle müdahale edilmiş olduğunu göstermektedir. Öyle ki bazı karakterler ve harfler, dosya içerisinde düzgün bir şekilde yer alırken Türkçe karakterler gibi bazı harflerin de başka bir karakter ile ifade edilmesi, bilgisayar tekniğine ve çalışma prensibine uygun değildir. Bu durum, elle müdahalenin göstergesidir dedi.
BİLİRKİŞİ RAPORU
Avukatlar tarafından mahkemeye sunulan bilirkişi raporu Prof. Dr. Ufuk Çağlayan tarafından hazırlanmış. Emekli Albay Hakan Büyük´ün Eskişehir´deki evinde 21 Şubat 2011 tarihinde ele geçirildiği flash bellek üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlan raporda şu değerlendirmeler yer alıyor: Dijital doküman, hard disk, flash ve benzeri yazılabilen bir ortamda depolanmışsa, meta data bilgilerinin dijital dokümanın neresinde yer aldığını ve formatını bilen uzman bir kişi, editör olarak adlandırabilecek özel bir yazılım kullanarak meta data bilgilerinden istediğini, istediği bir şekilde değiştirebilir. Üzerinde bilinçli olarak veri çıkarma, değiştirme gibi işlemler yapılmadığı sürece, bu bilgilerin kendiliklerinden anlamlı bir şekilde değişmeleri mümkün değildir. Ancak çevre şartları, medya materyalinde bozulmalar olması gibi sebeple bu bilgiler bozulabilir ve okunmaz hale gelebilir.
Raporda şu ifadelere yer verildi: Aynı dijital medya için farklı tarihlerde yapılan incelemeler neticesinde oluşturulan raporlardaki hash değeri, oluşturma tarihi, son kaydetme tarihi, yazar gibi bilgilerin herhangi birinde farklılıklar varsa, bu durum dijital medya içerisinde değişiklik olduğu anlamına geleceğinden, dijital medyanın delil bütünlüğü ve sağlığı artık kaybolmuştur. 12 Mayıs 2009 tarihine ait bir gazetenin taranmış görüntüsü olan dijital bir verinin oluşturma tarihi hiçbir şekilde önceki tarih 19 Nisan 2007 olamaz. İçeriğinde 12 Şubat 2008 tarihli yazı olan dijital verinin oluşturma tarihi hiçbir şekilde önceki tarih 19 Nisan 2007 olamaz.
BALYOZ´DA BİLİRKİŞİNİN FLASH BELLEK RAPORUNA TEPKİ |
Bugünden itibaren, yeni tartışma konumuz, ?Balyoz Davası kapsamında Emekli Albay Hakan Büyük´ten elde edilen delillerin, aslında uydurma olduğunun, Boğaziçi Üniversitesi´nden alınan Teknik Bilirkişi Raporu ile tescillendiği? palavrasının pompalanması ekseninde olacak.?Ben Ergenekon yok demiyorum. Ergenekon var. Ama şu gözaltılar biraz ipin ucunun kaçtığını gösteriyor? diye söze başlayanların, nasıl büyük bir cevvaliyet içerisinde, bu pompalamaya sarılacaklarını göreceğiz..Biri bırakacak, diğeri alacak sazı eline: ?Bak Boğaziçi Üniversitesi´nden Bilirkişi Raporu´nda neler deniliyor.. Deliller uydurma imiş. Zaten Balyoz Davası´nın tamamı için, kahraman komutanımız Çetin Doğan, çok önceden söylemişti ya, ´uydurma´ diye..?Dünkü internet siteleri, ?Bilirkişi: ´Flash bellek´e müdahale var? başlığı ile çoktan başlattılar zaten bombardımanı! Bugün de gazete ve TV´lerin, aynı başlıkla konuya müdahil olacaklarını göreceğiz..
Bu propaganda bombardımanı yapılacak da.Acaba gerçekten böyle bir Bilirkişi Raporu var mı? Varsa neler içeriyor?Önce bilirkişimizi tanıyalım..Boğaziçi Üniversitesi´nde bir Prof..Mesleği ne?Biz lisans eğitimine bakıp söyleriz kişinin mesleğini.. Bu arkadaşın mesleği de, elektrik mühendisliği imiş.Elektrik mühendisi profesörümüz, tutmuş ?Flash bellek üzerine rapor? yazıp, bir de mahkemeye adeta akıl vermiş: ?Dijital medyanın delil bütünlüğü ve sağlığı artık kaybolmuştur.?İşte orada dur muhterem bilirkişi!..Neyin ?delil bütünlüğü?nü kaybedip, neyin kaybetmediğini, bırak da hukukçular tespit etsin.Sen; teknik raporunu yaz, sonrasını hukukçulara bırak..Değil mi ama?..Yazmışsın zaten teknik raporunu..Ne demişsin?Rapordan aynen alıntılıyorum: ?İçeriğinde 12 Mayıs 2009 tarihine ait bir gazetenin taranmış görüntüsü olan dijital bir verinin oluşturulma tarihi hiç bir şekilde 12 Mayıs 2009´dan önce, yani 19 Nisan 2007 olamaz. Yine içeriğinde 12 Şubat 2008 tarihli bir yazı olan dijital bir verinin oluşturulma tarihi hiç bir şekilde bundan önceki 19 Nisan 2007 olamaz.?
Çok güzel..Bunu söylemek için, ODTÜ´yü bitirmeye gerek yoktu sanırım.Sıradan bir mantık muhakemesi, zaten bir maddenin, meydana gelme tarihinden önceki bir tarihte oluştuğunun iddia edilmesinin geçersizliğini ortaya koyar. Önemli olan, böyle bir bilgi notu varsa, bunun gerçekdışılığını tespit edip, nasıl yapılmış olabileceğini bulup çıkartmakta..Niçin böyle yapıldığı hakkında makul izahlar yapabilmekte..Bilirkişimizin anlattığı olayda, onun yapmadığı muhakemeyi biz yapalım. Deniyor ya, ?Flash belleke müdahale var. 12 Mayıs 2009 tarihli gazetenin resmi, sanki 19 Nisan 2007´de taranmış gibi bir not var.. Bu teknik olarak mümkün değil.?Evet mümkün değil.. Ama bunun anlamı, o delilin sonradan müdahale ile oluştuğu (kastedilmek istendiği gibi polisin oluşturduğu) anlamına mı gelir?Yooo.Polis de yapsa, sanık da yapsa, bilirkişi de yapsa, bir gazetenin üzerindeki tarihten önce, onun teknik kaydı yapılamaz..Gazeteyi çıkaranlar bile, 10 gün sonrasının gazetesini şimdiden tahmin edemezler ki, bir de görüntüsü teknik kayda bugünden alabilsinler...O zaman, böyle bir tarih farklılığı varsa, nedir bunun izahı?Bilirkişimiz, genel bilgiler altında, bunu izah etmiş zaten: ?Kullanıcıların göremediği, özel yazılımlarda bulunan, dijital dosya üzerindeki oluşturma, değiştirme, yazar bilgisi gibi üst veriler anlamına gelen meta data bilgilerinin dijital doküman CD-ROM, DVD-ROM gibi sadece okunabilen bir ortamda depolanmadığı sürece, dijital doküman için değiştirilemez bilgiler içermez.?
Eeee?Dijital dokümanlar, değişmez bilgiler içermiyorsa, teknik kaydı yapan kimse, ya bilmeden, ya da kasten (ileride bir iş başımıza gelirse, böyle uyduruk iddialarla dikkatleri dağıtırız niyeti ile) teknik kaydı eski tarihli yapmış olamaz mı?Tabii ki olabilir.Ama bence, işin en mantıksız yanı; bir gazetenin eski tarihte teknik kaydı yapıldığı notunun, delil olarak hiçbir avantajı olmadığı halde, polisin yaptığının iddia edilmesi..Sanık kafa karıştırmak için böyle bir tahrifat yapabilir de.. Bu tahrifatı polis niye yapsın? Ne faydası var ki, yapsın?Hiçbir önemi yok, o gazetenin teknik kaydının ne zaman yapıldığının.Ama şimdi, bir bardak suda fırtına koparacaklar..Emekli albayın, duruşmada hakimin sorularına verdiği itiraf mahiyetindeki cevaplar gizlenecek.. Yerine ?Flash bellekte sahtecilik? mavalları manşet yapılacak..Tabii kamuoyu bu hikayelere kanarsa! ( Yeni Akit)
AVUKATLARDAN İLGİNÇ ŞOVLAR |
Yine aynı avukat, yani bu habere de konu olan Balyoz davasında flash belleğe polis tarafından müdahale edildiğini ima eden avukat Ersöz, bu flash belleğin ve diğer belgelerin Eskişehir´deki Balyoz operasyonunda hukuka aykırı şekilde ele geçirildiğini iddia etmiş, sanıkların polis tarafından suçlu gösterilmeye ve mahkemenin polis tarafından yönlendirilmeye çalışıldığını savunmuştu.
Sanık Büyük´ün diğer avukatı Celal Ülgen ise, Poyrazköy davasında duruşmaya buzdolabı getirteceğini ve polisin arama işlemini nasıl yaptığını uygulamalı olarak göstermesini isteyeceğini, böylece de delilleri polisin yerleştirdiğini ve sanıkların suçsuzluğunu ispatlayacağını iddia etmişti.
Yine aynı avukat Ülgen, Poyrazköy davasında mahkemeye ıslak imza makinesi getirerek sanıkların ve ıslak imza davasında Dursun Çiçek´in imzasını taşıyan belgelerin sahte olduğunu ve imzaların aslında makineyle atıldığını ispatlamaya çalışmıştı. Deneme sonucunda imzanın makineyle birebir atılamayacağı ortaya çıkmış, hakimler Ülgen´e itiraz etmişlerdi. Konuyla ilgili uzmanların da gerçek imzayla makine imzasının laboratuvarda kesin olarak birbirinden ayrılabileceğini belirtmeleri üzerine avukat Ersöz´ün şovu fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Dursun Çiçek´e ve avukatlara büyük bir darbe de askerlerden gelmişti. Askeri savcının hazırladığı iddianamede imzanın Çiçek´e ait olduğu kabul edilmişti.
Yine bu iki avukat Balyoz davasının açılmasına neden olan deliller arasında yer alan cd´lerin orjinal olduğunu tespit eden ve mahkemece tayin edilen TÜBİTAK bilirkişileri aleyhine dava açmışlardı. İki avukatın asliye hukuk mahkemesince reddedilen bu dava girişimi kamuoyunda, Balyoz davasına bakan savcı ve hakimlerden sonra bilirkişiler üzerinde de baskı uygulanmaya çalışıldığı, bu dava ile yeni katılacak bilirkişilere gözdağı verme amacı taşındığı şeklinde yorumlanmıştı.
ARTIK BIKTIRDI BU BEYHUDE ÇABALAR
Kafa karışıklığı oluşturma çabalarını Ergenekon sürecinde dönem dönem gördük. O kadar çok örneği var ki bu saptırma gayretlerinin.. Önce fotokopi denilerek inkar edilen, aslını bulun yoksa dünyayı başınıza yıkarız denen meşhur ´irtica´ belgesinin aslı ortaya çıkınca bu kez o imza başkasına ait denildi. Sivil ve askeri laboratuvarlarda doğruluğu tespit edilince imza makineyle de atılmış olabilir denildi. Ayrıca üzerine parmak izi var mı, ne malum başka belgeden taşınmadığı, mürekkep yaşına da bakılsın, o da yetmez ayrıca kağıt ve mürekkep o dönem genelkurmayda kullanılan kağıtlardan mı mürekkepten mi bakılsın, ayrıca belge yazışma kurallarına aykırı. Gerçekten biz hazırlasaydık işte şu şekilde nizami yazışma formatında hazırlardık gibi insan zekasıyla alay eden gerekçeler gösterildi. Hele neydi o Gölcük´te zemine gizlenen çuvallarca belge için getirilen yer darlığından oraya gömülmüştür açıklaması..
Hizbuttahrir terör örgütüyle bağlantısı gündeme gelen teğmen Çelebi´nin cep telefonundaki adres defterine poliste sehven bazı numaraların eklendiği ortaya çıktı. Buradan hareketle Ergenekon davasının çöktüğü iddia edildi. Oysa bu kadar yoğun dava ve soruşturmaların içinde olan polisin hata yapabilmesi de mümkün. Ama bu olasılığa hiç değinmediler. Ayrıca o telefon numaralarının teğmenin suçlanmasında kullanılmadığı da ortaya çıktı. Ve bir gerçek daha ortaya çıktı. Teğmen, diğer delillerle de tespit edilmiş olan Hizbuttahrir örgütüne sızdığı suçlamasını zaten kabul etmişti. Ergenekon duruşmasında bunu itiraf etti. Yalnız bunun için bir gerekçe gösterdi: Evet örgüte sızdım ama örgüt hakkında bilgi toplamak için. Konu ile ilgili komutanlarımı bilgilendirecektim. Olgunlaşmasını bekledim. Arkasında kimler vardır tespit etmek istedim.
Yani teğmen rejimin selameti için örgüte sızdığını savundu. İşte belki de olması gereken bu. Yani Ergenekoncular delillerle ortaya konulan ilişkilerini tartışmalarla saptırmak yerine dürüstçe kabul etseler ve şunları deseler daha inandırıcı olmaz mı: ´Evet biz yaptık ama niyetimiz rejimin kötü gidişini durdurmaktı, bunu görev kabul ettik ve bu işlere kalkıştık.. Profesörlerin bir görevi de öncü olmaktır biz de rejimi koruma adına öncü olduk bu eylemlere destek verdik.. PKK´lılar evet tehlikeli ama düşmanımın düşmanı dostumdur, rejimi koruma adına onlarla işbirliği yaptık. Kurtuluş savaşında da çetecilerle işbirliği yapılmadı mı?.. vs. vs.
OYNAMAYA NİYETİ OLMAYAN GELİN ´YERİM DAR´ DERMİŞ
Ergenekon ve benzer kritik davalara karşı olan çevreler, böyle dürüstçe davranmak yerine en ufak fırsatlarda bile davanın çöktüğünü iddia edebiliyorlar. En üst komutan Başbuğ ve malum çevreler, çıkan belgelere, fotokopi bunlar, ıslak imza yok diye ´kağıt parçası´ yakıştırması yapıyor, aslını bulun yoksa kıyameti koparırım diyorlar. Hemen ardından tüm personeli çağırarak hafta sonu bahar temizliğine girişiyor, çuvallar dolusu belgeleri evrak öğütme makinelerinde kırpıyor, 35 bilgisayarın harddisklerini özel programlarla defalarca silerek tertemiz yapıyorlar. Tam ´Yorulduk biraz da dinlenelim, kurtulduk oh be!´ diyecekken, gelen bir haberle aksiyon fırtınası devam ediyor. Bunların çığırtkanlığından bıkan subaylar, ıslak imzalı asıllarını gönderiyor. Bu kez imzanın başkasına ait olduğunu iddia ediyor, imza polis asker adli tıp gibi tüm laboratuvarlarda doğrulanınca da ıslak imza makinesi ile atıldığını iddia ediyorlar. Makinenin imza atılırken oluşan baskıyı taklit edemeyeceği ortaya çıkınca bu kez bilinemeyen bir yöntemle taklit edilmiş olabilir demeye getiriyor ve belgede parmak izinin de araştırılmasını istiyorlar. Ayrıca o da yetmez, kağıt o belgenin hazırlandığı tarihteki kağıtlarla aynı mı incelensin, belki de en iyisi incelemeler yurtdışındaki bir laboratuvarda yapılsın, çünkü Adli Tıp´a güvenmiyoruz, çünkü hükümetin atadığı adamlardır diyorlar.
ESPRİ Mİ TEHDİT Mİ?.. ´KORKUNÇ BİR FİLM - SCARY MOVİE´
Bir kağıt parçasının çıkardığı fırtına dinmeden bu kez ´boru parçası´ muhabbeti başlıyor. En üst komutan Başbuğ, çıkan lav silahlarına ´boru parçası´, bunları polis de koymuş olabilir diyor. Ordu malı çıkınca Trabzon´da savaş gemisine biniyor ve güvertesinden seslenerek, ´Buradan seslenmemin anlamı büyük, herkes anlıyor´ gibi espri mi tehdit mi olduğu anlaşılmayan, ´Korkunç Bir Film - Scary Movie´ serisinin son versiyonuna konu olabilecek içerikte bir anlatım kullanıyor. Ergenekoncuların film yetenekleri ilk olarak, tutuklu general Hurşit Tolon´un sahte raporla cezaevinden hastaneye sevki girişiminde ortaya çıkmıştı. Sahte rapor düzenlenerek Hurşit Tolon cezaevinden Gata´ya sevk edilmek istenmiş, rapor son anda cezaevi yönetimine takılınca Tolon cezaevi kapısında durdurulmuştu. Görevimiz Tehlike filmlerini anımsatan kurtarma operasyonu, gatakulli teriminin literatürümüze geçmesine de neden olmuştu. Türkiye´yi sallayan ıslak imzalı belgenin ilk olarak fotokopi olarak ofisinde ortaya çıktığı Ergenekon tutuklusu Avukat Serdar Öztürk´ün delilleri inkar etmek için gösterdiği gayretler ayrı bir alem. Burada bahsedilebilecek başka o kadar çok şaşırtıcı olay yaşadık ki dört buçuk yıllık Ergenekon sürecinde..
BAŞBUĞ´DAN İNANILMAZ GAFLAR: ´BÖYLE REZİLLİK OLUR MU YETER YAHU´
En üst komutan Başbuğ, Trabzon´da savaş gemisinde yaptığı ´korkunç bir espri´den kimse bir şey anlamayınca içini bu kez Habertürk´e dökmüş ve inanılmaz gaflar yaparak, mahkemelere intikal eden konularda açıklamalar yapmayı sürdürmüştü: ´Aylarca Deniz Kuvvetleri Komutanı´na suikast yazıldı. İşte 5. iddianame çıktı. Tek satır var mı? Eee, ne oldu? Hani kendi komutanlarına suikast yapacaklardı? Nerede? Aylarca suikast, suikast. Ne oldu? Hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu? Yeter yahu! Sabrımız taştı diyoruz. İşte bunlar sabrı taşırıyor.´ 400 gram patlayıcı denizaltıyı batırır mı? ´Batırmaz tabii. Bunlar kalmış olan, gözden kaçmış olan miktar olabilir.´ Gemiyi gezen çocukları öldürmek için konmuş olduğu iddia ediliyor. ´Saçmalık. Bakın burası Türk Silahlı Kuvvetleri. Muz cumhuriyeti ordusu değil. Burada disiplin yüzde bin tamdır. Genç subaylar sorunu yoktur. Olmaz da. Ama bu arkadaşları çok da sıkmasınlar (eliyle sıkma işareti yaparak). Balyoz iddiası için biraz sabırlı olun. Bunlar askerimin moralini bozuyor. Askerimin moralini bozan herkesle savaşırım. Yarın Gölcük´e gidiyorum. Moral bozukluğuyla mücadele için.´
MORAL BOZUKLUĞUNU ZEMİNE GÖMMEK İÇİN GÖLCÜK´E GİTTİ, GÖMÜLÜ BELGELER ÇIKTI
Son olarak Başbuğ´un moral bozukluğunu tamir etmek için gittiği Gölcük´te zemine ustaca gizlenen ve hepsi kritik davalara ait çuvallar dolusu belgeler ortaya çıktı. ´Bu kez kesin pes edecekler´ denilirken, ´yer darlığından oraya gömülmüştür´ şeklinde ´yok artık!´ dedirten bir açıklama yapıldı ve zemine gizlemenin arkasında başka maksatlar aranmaması istendi. Aslında belki de, bahanelerin son versiyonu olan ´yer darlığı´, şu atasözünde olduğu gibi, çıkan ve bundan sonra çıkacak olan delillere nasıl direnildiğini ve direnilmeye de devam edileceğini tam olarak açıklıyor: ´Oynamaya niyeti olmayan gelin ´yerim dar´ dermiş.´
GELİN-DAMAT ÇÜRÜK, DELİLLER BALYOZ GİBİ
Balyoz ve Ergenekon karşıtları en ufak fırsatlarda bile davanın çöktüğünü iddia edebiliyorlar. Balyoz Darbe Planı davasının bir numaralı sanığı eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın kızı Pınar Doğan Rodrik ve damadı Dani Rodrik, açtıkları web sitesinde ve yayınladıkları kitapta Balyoz belgelerinin sonradan üretilmiş sahte belgeler olduğuna dair iddialarını ispatlamak için yoğun bir çalışma yürütüyor. Hedeflerinde sadece Balyoz davası değil Ergenekon davası da var. Her davada, özellikle Balyoz ve Ergenekon gibi çok yoğun trafiğin yaşandığı davalarda illa ki bazı hatalar meydana gelmiş olabilir. Örneğin Teğmen Çelebi´nin cep telefonuna başka sanığın telefon numaralarının yüklendiği ortaya çıktı. Polis bunun sehven olduğunu belirtse de bu çevreler inanmadı. Ergenekon davasının çöktüğünü iddia ettiler. Ancak birşey daha ortaya çıktı. Zaten o numaralar teğmenin suçlanmasında yer almamış. Ayrıca teğmen dava duruşmasında yaptığı savunma ve çapraz sorgusunda Hizbuttahrir örgütüne sızdığını da itiraf etti. Bu konu tartışıldıkça teğmen hakkında diğer deliller de bir bir gündeme geldi.
KAMUOYU HERŞEYİN FARKINDA
Bu çarpıcı bir örnek. Bunun gibi tek tük insan kusuru olabilecek hataları ön plana çıkarıp asıl delilleri gizleme kurnazlığı çok şükür ki işe yaramıyor. Kamuoyu herşeyin farkında. Ergenekon çevrelerinin, davaların komplo olduğuna dair gayretlerine o kadar çok örnek sayılabilir ki. Hepsi asılsız çıktı, bir teki bile doğru çıkmadı. Askeri mahkemede yargılanan Ergenekon tutuklusu Yarbay Mustafa Dönmez´in Zir Vadisi´nde ve evinde ele geçen çok miktarda cephane ile el yazılı ajandası gibi diğer delilleri inkar etme gayretleri. Hep polisi suçlaması, askeri övmesi. Ama hiçbirisi işe yaramadı. Aramalara katılan çok sayıdaki askeri gözlemciler Dönmez´in iddialarını yalanladılar. Askeri laboratuvarda incelenen el yazısı Dönmez´e ait çıktı. Bir gerçek daha çıktı o davada. Dönmez´in eşini başkasıyla aldattığı. Eşi dahi şok oldu. Yani iş nereden nereye geldi. Türkiye´yi sallayan ıslak imzalı belgenin ilk olarak fotokopi olarak ofisinde ortaya çıktığı Ergenekon tutuklusu Avukat Serdar Öztürk´ün delilleri inkar etmek için gösterdiği gayretler ayrı bir alem. Tüm delillere direndiler, hepsine bir kulp bulmaya gayret ettiler.
HERON İHANETİ VE TSK´DAN SIZDIRILAN BELGELER
Bir valiz dolusu belge ve ses kaydından başka Gölcük Donanma´nın zemininden çıkan çuvallar dolusu belge. Yine de direniyorlar.. Onlar direndikçe TSK´daki şerefli subaylar yeni belgeler gönderiyor. Gönderiyorlar, çünkü cuntacıların ihanetinden rahatsızlar. ´Çok PKK´lı vuruluyor durdurun ya da düşürün şu heronları!´ diyen subaylar TSK içindeki PKK işbirlikçisi hainleri bütün çıplaklığıyla ortaya serdi. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Jandarma Komutanı Eşref Bitlis, Bingöl´de 33 er katliamı gibi çok sayıda subay ve sivile yönelik suikastler ihanetin nasıl geniş boyutlu olduğunu gösterdi. İşte bundan rahatsız olan şerefli subaylar cuntanın sırlarını bir bir ortaya döküyor. Cunta direndikçe yeni belgeler geliyor.. Fotokopi diye küçümsüyorlar ıslak imzalı aslı gönderiliyor, o ıslak imzalı belgeyi ortadan kaldırmak için Genelkurmay´da nasıl haftasonu mesaisi yaptıklarına dair ihbarlar, savcılardan hangi delilleri gizleyeceklerine dair ses kayıtları geliyor. Direniyorlar. Bir valiz dolusu balyoz belgesi ve ses kaydı geliyor. Direniyorlar. Zemine gizlenmiş çuvallar dolusu belge geliyor. Yine direniyorlar.
MAHKEME AYRINTILARA İNDİKÇE YENİ DELİLLER ÇIKIYOR
Delilleri inkar etmek için sanıkların neredeyse yapmadığı numara, atmadığı takla kalmıyor. Böyle olunca mahkeme uzuyor. Aslında uzaması bir açıdan da iyi oluyor, çünkü ayrıntılara inildikçe Danıştay davasında kamera görüntülerinin örtüldüğünün ortaya çıkması gibi yeni çarpıcı gerçeklerle karşılaşıyoruz. Soruşturma genişledikçe genişliyor, örgütün diğer uzantılarına yöneliyor. Haberal için yapmadıkları numara kalmayınca mahkeme olayın üzerine gidiyor ve orada da örgüt uzantıları tespit ediliyor. Onun, doktorların dediği gibi kıpırdarsa ölecek durumda olmadığı, gayet sağlıklı olduğu, düzenlenen düzmece raporlarla hasta gibi gösterilerek cezaevinden uzak tutulmaya çalışıldığı ortaya çıkıyor. Bu gelişme bir başka korkunç şüpheyi daha teyit ediyor. Ecevit´in Haberal´ın hastanesinde nasıl iyileşemediğini, ´Kasten iyi edilmiyor, çünkü başbakanlıktan düşürüp başkasını yerine geçirecekler´ ihbarı üzerine adeta kaçırılırcasına hastaneden çıkarılan Ecevit´in evinde nasıl hızla iyileştiğini. Soruşturmalar sürdükçe ve genişledikçe çok çarpıcı başka gerçeklerle karşılaşacağımız anlaşılıyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(29 Kasım 2011, 13:06)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Avukat Ersöz´den mahkemede inanılmaz cd tezgahı manşetlerimiz
ERGENEKON BALYOZ VE BENZER DAVALARI ENGELLEME GİRİŞİMLERİ
Balyoz Planı manşetlerimiz
Eskişehir belgeleri (2. balyoz davası) manşetlerimiz
Balyoz´da yeni belgeler ele geçirildi
Donanma´da 10 çuval belge manşetlerimiz
Flaş!!! Donanma´da arama: 10 çuval belge
Islak imzanın gerçekliği ve imza makinesi tartışmalarını içeren manşetlerimiz
Ergenekon, Balyoz ve diğer iddianamelerde arama yap
Kafası karışanlar, kafa karıştıranlar