İnternet andıcı davasının sanıklarından hakkında yakalama kararı bulunan Tümgeneral Mustafa Bakıcı´nın, Genelkurmay adli müşavirinin uyarılarına rağmen önce izin alması, sonra emekli edilmesi, daha sonra sahte kimlikle yurtdışına kaçması ve orada diğer firari Bedrettin Dalan´ın yanına yerleşmesi, yani A´dan Z´ye organize çalışılması, Ergenekon örgütünün çökmediğini, varlığını dipdiri sürdürdüğünü gösteriyor. Star´dan Mehmet Altan köşeyazısında bu konuyu işliyor. Ergenekon Terör Örgütü´nün şu ana kadar sadece bir kısmının ortaya çıkarılabildiği, bir çok hücresinin ise deşifre edilemediği savcılarca iddianamelerde belirtiliyordu. Son olarak İnternet andıcı iddianamesinde de bu tespit yer almıştı.
Ergenekon hala diri, Bakıcı kaçabildi
İnternet andıcı davasının sanıklarından hakkında yakalama kararı bulunan Tümgeneral Mustafa Bakıcı´nın, Genelkurmay adli müşavirinin uyarılarına rağmen önce izin alması, sonra emekli edilmesi, daha sonra sahte kimlikle yurtdışına kaçması ve orada diğer firari Bedrettin Dalan´ın yanına yerleşmesi, yani A´dan Z´ye organize çalışılması, Ergenekon örgütünün çökmediğini, varlığını dipdiri sürdürdüğünü gösteriyor. Star´dan Mehmet Altan köşeyazısında bu konuyu işliyor. Ergenekon Terör Örgütü´nün şu ana kadar sadece bir kısmının ortaya çıkarılabildiği, bir çok hücresinin ise deşifre edilemediği savcılarca iddianamelerde belirtiliyordu. Son olarak İnternet andıcı iddianamesinde de bu tespit yer almıştı.
Mehmet Altan (Star): Ergenekon´un farkında mısınız? Ama ben çok daha temel bir konuya demir atmayı yeğledim... Çünkü toplumsal bir rehavete kapılıp, Ergenekon´u unutup ya da hafife almamızdan ürktüm... Bugüne kadar mahkemelere intikal eden askeri davalar arasında İnternet Andıcı Davası´nın özel bir yeri var... Çünkü kendi hükümetine karşı karalama kampanyasına girişen bir Genelkurmay´dan söz ediyoruz... Dava, hakkında yakalama emri bulunan sanıklarından Tümgeneral Mustafa Bakıcı´nın firar etmesiyle daha da ilginç bir safhaya büründü... Askerlerin suç işlemeyeceği, askerlerin kaçmayacağı konusundaki dayanaksız propaganda yerle bir oldu... Üstelik İnternet Andıcı konusundaki iddialar fazlasıyla güç kazandı...
Ama daha da vahim bir durum var... Çünkü general rahatça kaçtığı gibi, çok rahatlıkla da emekli oldu... Belirli bir organizasyonun yardımı olmadan bu mümkün mü? Şöyle netleştireyim... İnternet Andıcı Davası´nın üç numaralı sanığı olan Bakıcı hakkında 8 Ağustos´ta yakalama kararı çıkarılmış... Bakıcı, GATA´dan bir haftalık rapor alıp, evinde istirahat etmiş... ´Yakalama emrine´ rağmen ev istirahatının hemen ardından görevine başlamış ve aynı gün bir aylık izin dilekçesi vererek izne ayrılmış... Merkez Komutanlığı´nın aramakta olduğu Tümgeneral Bakıcı´dan izin dilekçesinin onaylanmasının ardından haber alınamamış... Firari Bakıcı, tutuklama emrinden bir ay sonra eşine 12 Eylül´de verdiği vekâletnameyle emeklilik dilekçesini komutanlığa iletmiş... Ve firarda olmasına rağmen emekliliği onaylanmış...
´Belirli bir organizasyonun yardımı olmadan bu mümkün mü´ diye boş yere sormuyorum... Çünkü Bakıcı, önce Ankara´dan bir dönem görev yaptığı Şırnak´a gitmiş... Buradan da Gürcistan adına düzenlenen sahte pasaport ile Kuzey Irak´a geçmiş... Kuzey Irak´ın Zaho kentinde 15 gün kalan Bakıcı ardından soluğu İran´da almış... İran´da da sekiz gün kalan Bakıcı Paşa, buradan Belarus´a gidemeyeceğini anlayınca tekrar Türkiye´ye dönmüş... Türkiye´de adamları tarafından karşılanan Bakıcı, özel bir otomobille Artvin´in Hopa ilçesine götürülmüş... Bakıcı, Gürcistan pasaportu ile Hopa´dan Gürcistan´a geçmiş... Burada üç Azeri ile buluşmuş... Ardından Azeriler, Gürcistan pasaportunu alıp Bakıcı´ya bu kez sahte Belarus pasaportunu vermiş... Ekip daha sonra Rusya´nın Krasnador kentine geçmiş... Krasnador´da Mustafa Bakıcı ve üç Azeri´yi Belarus´tan gelen Bedrettin Dalan´ın iki adamı karşılamış... Söz konusu iki kişi Mustafa Bakıcı´yı alarak Dalan´ın saklandığı Belarus´a götürmüş... İddialara göre Bakıcı ve Dalan, özel korunan bir dağ evinde kalıyormuş...
Son zamanlarda ´değişimi sistemleştirelim, kurumsallaştıralım´ demekten dilim damağım kurudu... Topyekûn bir demokratikleşme hareketinin ne kadar acil ve elzem olduğunu en iyi Mustafa Bakıcı´nın elini kolunu sallıya sallıya bir yandan firar edip, diğer yanda firardayken emekli olması anlatmakta... Fazlasıyla rehavete kapılmış gibi duranlara soruyu şöyle sorayım; Ergenekon´un farkında mısınız? Çünkü capcanlı ve dipdiri burnunuzun dibinde duruyor... ( Mehmet Altan / Star)
İŞTE ERGENEKON´UN HALA DİRİ OLDUĞUNU GÖSTEREN GELİŞMELER
Ergenekon Terör Örgütü´nün şu ana kadar sadece bir kısmının ortaya çıkarılabildiği, bir çok hücresinin ise deşifre edilemediği savcılarca iddianamelerde belirtiliyordu. Son olarak İnternet andıcı iddianamesinde de bu tespit yer almıştı. Son örneğini Mustafa Bakıcı´nın yurtdışına kaçışının oluşturduğu savcıların bu tespitini doğrulayan bulguların ilklerinden birisi Aydınlık gazetesinin yayınlarında ortaya çıktı. Ergenekon davasında örgüt yöneticisi olmakla suçlanan tutuklu sanık Doğu Perinçek´in yayın organları olan Aydınlık gazetesi ile Ulusal Kanal´a yönelik operasyonlarda Başbakan Erdoğan´ın KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile yaptığı resmi telefon görüşmesi ve diğer benzer bir çok gizli görüşme kayıtlarının ve çözümlerinin elde edilmesiyle oraya çıktı. Bu yayın organları yayınlarında yasadışı elde ettikleri ortaya çıkan bu gizli görüşmeleri yayınlayarak Ergenekon operasyonlarına karşı misillemeye giriştiler. Operasyonlarda, Ergenekon Terör Örgütü´nün bunca operasyon ve tutuklamalara rağmen hala aktif olduğunu gösteren bazı belgeler de elde edildi. Bazı cd´lerin ve hard diskteki verilerin şifreli olduğu görüldü. Operasyonda gözaltına alınan şüphelilerin örgütün talimatlarını aynen uyguladıkları iddia edildi.
Gölcük Belgesi: AKP´lilerin telefonlarını dinleyip basına sızdıralım
Gölcük´te çıkan belgeler arasında, Başbakan Erdoğan dahil AK Partililerin telefonlarının dinlenmesi ve yandaş medyaya sızdırılmasını içeren belgelerin de bulunduğu ileri sürülmüştü. Gölcük´te ele geçen “Toplumsal durum analizi ve öneriler (Taslak)” başlıklı dökümanın, aralarında Başbakan Erdoğan´ın da aralarında bulunduğu AK Parti´lilere ait telefonların dinlenmesi talimatı olduğu öne sürülüyor. Belgenin Ergenekon üyelerinin yasadışı telefon dinlemeleri yaptığı ve bunları kendisine yakın yayın organlarında yayınlattığını içerdiği belirtiliyor. İşçi partisi, Aydınlık ve Ulusal Kanal´a yapılan polis baskınının, bu belgenin ortaya çıkarılmasından sonra gerçekleştirildiği, gözaltıların da, yayınlanan ses kayıtlarının Ergenekon´un eylemleri arasında değerlendirilmesi sonucu olduğu öne sürülüyor.
Ergenekon, Başbakanın resmi devlet görüşmelerini dinleyip Aydınlık´ta yayınlattı
20 Ekim 2009 tarihinde Doğu Perinçek´in İşçi Partisi´ne bağlı yayın organları olan Aydınlık Dergisi ve Ulusal Kanal televizyonunda Ergenekon soruşturması kapsamında aramalar yapıldı. Bu yayın organlarının iki yöneticisi gözaltına alındı. Yapılan operasyonların nedeninin, Başbakan Erdoğan´ın KKTC Cumhurbaşkanı Talat ile yaptığı ve yasadışı şekilde gizlice kaydedilmiş telefon görüşmesini yayınlamaları olduğu ortaya çıktı. Soruşturma, Ergenekon kapsamındaki ıslak imzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ soruşturması ile birleştirildi. İddianamenin kabulüyle de Aydınlık ve Ulusal Kanal yöneticileri ´Islak İmza´ davası sanıkları arasında yerlerini aldı. Islak imzalı kaos planı belgesinde medya organları eliyle yapılacak faaliyetlerde yer almaktaydı. Bu iki yayın organının adı, Ergenekon örgütünün talimatıyla yayın yaptığı iddia edilen internet sitesi Odatv´ye yönelik soruşturmada da geçiyor.
2004 yılında Başbakan Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasında yapılan telefon görüşmesinin Ergenekon üyesi Albay Atilla Uğur tarafından yasadışı olarak gizlice kaydedilip Aydınlık´ta yayınlandığı iddia edildi. Dergide ele geçen çok sayıda CD´lerde, incelemeler sonucu BM temsilcisi Alvero De Soto´yla yapılmış resmi bir görüşmenin de bulunduğu çok sayıda gizlice kaydedilmiş ses kayıtları ele geçirildi. Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz tarafından Dost Tarikatı davası ile ilgili hazırlanan raporda da Ergenekon sanıklarından Atilla Uğur´un Başbakan Erdoğan´ı 2004 yılında dinlettirdiği iddiaları yer aldı. Ergenekon tarafından 2004´te yapılan gizli dinlemenin örgüt üyeliğiyle yargılanan Perinçek´in Aydınlık dergisinde yayınlanması, örgütün halen faal olduğu, üzerindeki şaşkınlığı attığı, savunma konumundan saldırı konumuna geçtiği ve elde ettiği gizli bilgileri servis etmeye başladığı şeklinde yorumlandı.
Gölcük´te örgütün kozmik arşivinin ele geçirilmesi
Daha sonra ihbar üzerine Gölcük Donanma´da zemine ustaca gizlenmiş olarak, ardından Eskişehir´de bir astsubayın evinde çok önemli dijital veriler ve bir çoğu ıslak imza taşıyan 9 çuval belge ele geçirildi. Bu belgeler çok önemliydi. Önemleri sadece içeriklerinden değil aynı zamanda bulundukları yerden kaynaklanıyordu. Donanma istihbarat bölümü şubesi gibi en gizli bir birimde zemin karoları altına gizlenmiş çuvallarca belge örgütün kozmik zulası olarak nitelendirildi. Ele geçirilen belgeler örgütün halen var olduğunu bir kez daha ve en somut şekilde gösterdi. Ele geçen belgelerle ilgili çarpıcı ayrıntı belgelerin imha edilmeyerek saklanması. Bu da örgütün onları kullanmakta olduğu anlamına geliyor. Dikkat çekici diğer bir ayrıntı da, sürekli güncellemelerin yapılmış olması. Yani örgüt gelişmelere göre belgeleri güncelliyor.
Genelkurmay´da andıç çalışmaları
Ergenekon ve benzer soruşturmalarda sanıklar sürekli polis, suçladı, belgeleri onların yerleştirdiğini iddia etti. Hatta bu görüşü eski genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bile ima ile dile getirdi. Islak imzalı belgenin fotokopisi için kağıt parçası, Poyrazköy´de ele geçen lav silahları için boru parçası küçümsemesi yaptı. Lav silahlarının TSK malı olduğu ortaya çıktı. Başbuğ´un astları tarafından yanıltıldığı o zaman iddia edilse de internet andıcında ifade veren generallere göre o da masum değildi. Onun da bu belgelerde onayı vardı. Bu açıdan bakıldığında onun kağıt-boru parçası küçümsemeleri yapması, polisi komploculukla suçlaması, Trabzon´da savaş gemisindeki konuşmasında esip gürleyerek gözdağı vermeye çalışması suçu örtbas etmeye çalıştığını düşündürüyor ve anlaşılır hale geliyor.
Kaos ve andıç belgeleri medyaya düşer düşmez, Genelkurmayda yoğun bir evrak ve dijital temizlik yapıldığı ortaya çıktı. Tonlarca kağıt evrak haftasonu mesai yapılarak apar topar öğütüldü, çok sayıda bilgisayar harddiskleri bilgiler kurtarılamayacak şekilde silindi. Temizlik sonrası kendini emin hissettiği anlaşılan Başbuğ, basın toplantısı düzenleyerek polisi suçladı, kaos planının düzmece olduğunu iddia etti. Çok geçmeden fotokopi belgenin aslı, daha sonra internet andıcı belge ve bilgileri Genelkurmay´dan sızdırılarak savcılara gönderildi. Bu şok gelişmeler sonrası Başbuğ´un sesi bir daha çıkmadı.
Bu bulgular, Ergenekon´un geçmişte var olmuş, faaliyete geçmeyen, düşünce ya da plan bazında kalmış bir girişim olduğuna dair savunmaları bir kez daha çürüttü. İnternet andıcının, ıslak imzalı kaos planında belirlenmiş medya faaliyetlerinden birisi olduğu iddianamelere konu oldu. Bu nedenle andıç davası ıslak imza davası ile birleşti. Ergenekon Terör Örgütüne yönelik soruşturma 2007 yılında başladı. Ancak ıslak imza ve andıç gibi planların tarihi 2009. Yani halen soruşturma sürerken örgütsel faaliyet devam etmekteydi.
Odatv soruşturması
Daha sonra Odatv soruşturması başladı. Ergenekon örgütünün medya sitesi olarak nitelenen odatv operasyonunda çok önemli belgeler ele geçirildi. ´Ulusal Medya 2010´ ismi verilen ve ´Gözlem´, ´Analiz´, ´Strateji´ ve ´Sonuç´ bölümlerinden oluşan belgede ilginç detaylar yer alıyordu: Soruşturmalara destek veren medya organlarına yandaş medya damgası vurulmalı. Bunlar yıpratılmalı, yıldırılmalı. Operasyonların siyasal olduğu, TSK ve yüksek yargıya karşı yürütüldüğü işlenmeli. Dava dosyasındaki küçük hatalar soruşturmanın geneliyle özdeşleştirilecek. Davaların tertip olduğu işlenecek.
Odatv yayınları incelendiğinde bu belgeye uygun yayın yaptığı görülüyordu. Özellikle Ergenekon hakimlerini karalama amaçlı iftar yemeği haberi büyük gürültü kopardı. CHP´nin etkin şekilde yer aldığı bu karalama kampanyasında, Ergenekon sanıkları iftar yemeğine katılan hakimler için peşpeşe reddi hakim talep ettiler, davanın siyasi olduğunu iddia ettiler. Gürültü biraz kesilip olay incelendiğinde görüldü ki, her yıl düzenlenen geleneksel bir iftar söz konusuydu. O iftara sadece Ergenekon davasında sanıkların hoşlanmadığı ve çekilmesini istediği bazı hakimler değil sevdikleri ve övdükleri başka hakimler de katılmıştı. Yine sevmedikleri bazı hakimler de katılmamıştı. Bu kadar normal bir yemeğin, habercilik kılıfı içinde nasıl Ergenekon davasını karalama faaliyete dönüştüğü odatv örneğinde çarpıcı şekilde görüldü. Önümüzdeki günlerde odatv iddianamesi ve delil klasörleri ortaya çıktığında, bu web sitesinin örgüt talimatları doğrultusunda başka neler yaptığı delilleriyle görülebilecek.
Hanefi Avcı olayı
Ardından eski Emniyet müdürü Hanefi Avcı olayı geldi. Anılarını yazdığı bir kitapla birden gündem olan Avcı, Ergenekon ve benzer davalarının, polis teşkilatı içinde yerleşmiş bir cemaatin işi, düzmece ve siyasi bir tasfiye operasyonu olduğunu iddia etti. Avcı´nın iddiaları gündemi sarstı. Kendisi kamuoyunun genelinde, Susurluk skandalıyla ilgili önemli bilgiler vermiş, derin devlet karşıtı birisi olarak tanınıyordu. Bu nedenle verdiği bilgiler ilk anda ´acaba gerçek olabilir mi´ diye algılandı. Ancak ayrıntılar geldikçe iddiaları ne kadar tutarsız ve uçuk olduğu netleşmeye başladı. Örneğin, O sadece polisin değil tüm hakim ve savcıların da bir cemaate mensup olduğunu iddia edebildi. Bu iddialarıyla ilgili kitabında kanıt göstermedi. Sadece, devlet araştırırsa kanıt bulur bu onun işi diyerek ortaya şüphe atmakla yetindi. Daha sonra İçişleri Bakanlığı´nın başlattığı incelemede de Avcı aynı şeyi söyledi ve kanıtı olmadığını, bunu devletin ortaya çıkarması gerektiğini savundu.
Sonra şok bir ayrıntı ortaya çıktı. Hanefi Avcı, Devrimci Karargah terör örgütüne yönelik operasyonda bir süredir teknik takibe takılmış, izleme altındaydı. Emniyet içinde kendisine yakın kaynaklardan bu durumu, operasyonun kendisine yöneldiğini öğrenen Avcı´nın, operasyonu sonuçlanmadan boğmak, cemaat işi olduğunu söyleyerek itibarsızlaştırmak için hamle yaptığı anlaşıldı. Operasyonla ilgili şok ayrıntılar ortaya çıktı. Bunlar Avcı´nın tevil edemeyeceği kadar netti. Örneğin örgüt üyeleriyle özel cep hattından yaptığı telefon görüşmelerinde örgüte yönelik operasyonu haber verdiği, bazı üyelerin yurt dışına kaçmasına neden olduğu, üyeleri polis takibinden nasıl kurtulabileceklerine dair yönlendirdiği görüldü.
Avcı´yla ilgili başka ayrıntılar da ortaya çıktı. Avcı´nın 90´lı yıllarda Dev-Sol´a yönelik bir operasyonu yönettiği, bu operasyonda örgütün bir kanadının çatışmada yargısı infaz edildiği, bu katliam ile örgüt yönetiminin derin devletin kontrolündeki diğer bir kanadın hakimiyetine verildiği iddiası ciddiyet kazandı. Burada dikkati çeken ayrıntı, Avcı´nın derin devletin bir elemanı olduğu iddiasının ortaya çıkmasıydı. İtirafçıları kullandığı gibi bu iddiayı destekleyen başka bulgular da ortaya çıktı. Ortaya çıkan bu yöndeki ayrıntılar, derin devleti ortaya çıkarmaya çalışan Ergenekon soruşturmasına karşı Avcı´nın niçin cephe aldığını da açıklıyor. Hanefi Avcı, Ergenekon örgütünün taşeronu denilen Devrimci Karargah örgütü davasında sanık oldu, yargılanıyor. Hanefi Avcı Odatv soruşturmasında da sanık oldu. Avcı, geçtiğimiz günlerde mahkemeye sunulan iddianame kabul edilirse Ergenekon´un medya sitesi denilen odatv davasında da sanık olarak yargılanmaya başlayacak. Hanefi Avcı olayında da, Ergenekon örgütünün aktif olduğu ve faaliyette bulunmaya devam ettiği görülebilir.
Savcılara göre Ergenekon hala aktif
Ergenekon iddianamesinde, savcılığın değerlendirme bölümünde, operasyon ve tutuklamalara rağmen örgütün hala aktif olduğu ve üst düzey yöneticilerinin ´dışarda´ olduğu belirtilmişti. Tuncay Özkan´ın cezaevindeyken dışarıdaki bir parti kongresinde ´genel başkan´ seçilmesinin de, örgütün dışarıdaki merkezinin eylem ve mesajlarından biri olarak gösterilmişti.
Ergenekon´un deşifre edilemeyen kadroları
Çok yakın zamanda yaşanan son örnekler olarak, Dink cinayetine dair şok edici yeni ayrıntıları ortaya çıkaran Bugün gazetesi yazarı Adem Yavuz Arslan´a mermi ve beyaz bereli paket gönderilmesi ve Erzincan Ergenekon davasındaki kritik tanığa yönelik silahlı saldırı, örgütün henüz ortaya çıkartılamayan idhar (yığınak) kadrolarına dair iddiaları güçlendiren diğer bulgular. Daha da sayılabilir. Güneydoğu´da görülmekte olan Temizöz davası ile İstanbul´da görülmekte olan Ergenekon davalarındaki tanıklara çok sayıda baskı ve tehditler uygulanmakta. Bazı kritik tanıklara ulaşılamıyor. Ergenekon ve bağlantılı davaların giderek artması da örgütün hala canlı olduğunu gösteriyor. Kısa zaman önce, Ergenekon tutuklusu tuğgeneral Levent Ersöz´e hastanede suikast girişimi ile Sivas Ermeni cemaat lideri Minas Durmazgüler´e suikast girişimi davaları açıldı. Poyrazköy´de yeni silahlar bulundu. Ergenekon´un idhar (henüz ortaya çıkartılamayan) kadrolarının faaliyette olduğu, Ergenekon savcılarının bu kadrolarla, silah ve finansman kaynaklarının izini sürdüğü iddianamelerde de belirtiliyor. Son olarak internet andıcı iddianamesinde de bu kadrolardan bahsedilmekte (Sh.61)
İddianameler giderek çoğalıyor
Ergenekon operasyonlarında ele geçen silahların, ele geçen belge ve bilgilerde belirtilen silahların çok azını teşkil ettiği ortaya çıkmıştı. Bu durumu doğrulayan gelişme Gölcük belgeleri üzerine Poyrazköy´de yapılan kazılarda yeni silahların bulunması oldu. İstanbul ve Erzincan´da Ergenekon´a yönelik soruşturmalar halen sürmekte. Soruşturması yeni tamamlanan bazı iddianameler yazılarak mahkemelere gönderildi, bazı iddianameler halen yazılmakta, bazılarının soruşturmaları ise sürmekte. Erzincan davasının şok müdahale ile yargıtaya alınması, suçsuz insanları silahlı göstermeye çalışmakla suçlanan sanıkların tahliye edilmesi ve bununla adeta isnat edilen suçlara devam etmelerine izin verilmesi, Ergenekon davalarına bakan çok sayıdaki hakime yargıtayda skandal şekilde tazminat cezaları verilmesi, dava sanıklarının sağlıklı olduğunu gösteren raporların hastanelerdeki örgüt üyesi olduğu şüphesi ortaya çıkan doktorlarca mahkemelerden saklanması gibi gelişmeleri, Ergenekon´un idhar kadrolarının varlığına dair iddiaları doğrulayan diğer bulgular olarak gösterebiliriz. Tüm bu bulgular, Ergenekon´un geçmişte var olmuş, faaliyete geçmeyen, düşünce ya da plan bazında kalmış bir girişim olduğuna dair savunmaları çökertiyor. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(23 Kasım 2011, 11:18)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Tümg. Bakıcı Rusya´ya kaçtı
Bakıcı Belarus´ta, Dalan´ın yanında
General kaçtı, fatura inzibatlara
Ergenekon Aydınlık´ta: Yeni belgeler
Ergenekon´un henüz ortaya çıkarılamayan yedek (idhar) kadroları
GENELKURMAY´IN PROVOKASYON SİTELERİ YA DA ´İNTERNET ANDICI´ KONULU MANŞETLERİMİZ
ISLAK İMZALI ´İRTİCA İLE MÜCADELE EYLEM PLANI´ YA DA ´AKP ve GÜLEN´İ BİTİRME PLANI´ MANŞETLERİMİZ
İnternet andıcı iddianamesinde arama yap
Islak İmza iddianamesinde arama yap
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap
Flaş!!! Subaydan andıç ihbar mektubu
Flaş!!! Subaydan andıç ihbar mektubu
Genelkurmay´ın ´internet andıcı´ hazırlanması talimatını görmek için tıklayın