Kendi adamlarımızı öldürür, kendi gazetelerimizi bombalar karşı tarafın üzerine atarız. Çocuklara para verip bayrağı yerlerde süründürtür, para verip gençlere papazları yazarları vurdurturuz. Öyle pervasız öyle korkusuzuz ki cinayeti işleyenlerle güvenlik güçlerini aynı bayrak altında fotoğraflarız. Çocuklarının gözleri önünde insanları evinden alıp infaz ederiz, asit kuyularına atarız. Bize isyan etsinler diye yakınlarına dışkı yediririz, köylerini yakarız. Uyuşturucu ve kan lekesiyle kirlenmiş parayı, mücadelemizi hatırlattığı için daha çok severiz. Yaptıklarımızı örtecek cici gösterecek medyamız, siyasetçilerimiz, parti genel başkanı avukatlarımız var. Bir çağrımızla bayrağı kapıp meydanları dolduracak vatandaşlarımız var. Aynı tabancayla öğleden önce sağcıyı öğleden sonra solcuyu vururuz. Gerilimden çatışmadan besleniriz. Beslendikçe yeni kışkırtmalar çıkartırız. Boş durmayı sevmeyiz. Öyle başarılıyız ki, Gladio´ların örgütlendiği tüm Nato ülkeleri içinde en kanlı ve yoğun faili meçhullerin yaşandığı ülke sayemizde bizimki olmuştur..
24 Şubat 2009, 10:54 Berat Özipek (Star): Ergenekon ve ahlak.. Kimi sağcı, kimi solcu, kimi general kimi mafya babası, kimi tetikçi´ diyorlar; ´bu kadar birbirine benzemez kişiler bir araya gelir mi?´ diyorlar. Gelir, çünkü onlar ahlaki bakımdan aynı tercihi yansıtıyorlar. Manevi varisi oldukları ittihatçı ataları kadar çeşitliler; onlar gibi iktidar için bir araya gelebiliyorlar ve gerektiğinde birbirlerini feda edebiliyorlar. Bu yüzdendir ki, hükümeti yıkacak bir kaos ortamını başlatabilmek için etnik nefreti körükleyecek cinayetleri bile meşru kabul ediyorlar. Mersin´de Kürt çocuklarına bayrak yaktırarak, onca sözünü ettikleri birlik duygusuna telafisi güç bir darbe indirmeyi göze alabiliyorlar. Soy ve köken ayrımı temelinde halkı düşmanlığa teşvik suçunu her an işliyorlar. Bunun için internet siteleri kurdurup, her kesim için ayrı fitne ve fesat tohumları ekiyorlar. Üstelik bunu, kamu kaynaklarını kullanarak yapıyorlar. Yani vatandaşın vergileriyle ve onlara tevdi edilen yetkileri kötüye kullanarak, onları birbirlerine düşürmeye çalışıyorlar. Ellerinin altına dezenformasyon için hazırlanmış bilgiler, bilgisayar başında aynı anda çalışan çok sayıda görevli, Hrant Dink´i apaçık haksız yere mahkum eden yargının kendilerini cezalandırmayacağından emin bir biçimde İslamcıları, Kürtleri veya azınlıkları düşmanlaştıran okuyucu görüşleri yazıyorlar. Bir hukuk devletinde, en özgürlükçü ölçülere göre dahi nefret veya ayrımcılık suçu olarak cezalandırılacak sözler rahatlıkla ediliyor; insanları, Yahudi, Ermeni, Rum veya Sabetaycı kökenden gelmekle suçlayan cilt cilt kitaplar yazılıyor, TV programları yapılıyor ve savcılar bunları suç olarak görmüyor!
Derin çeteye karşı verilen mücadele, aslında özü itibarıyla siyasi bir kavga değil. Olayın içinde siyasi aktörler olsa da, özünde ahlaki bir ayrım ve ahlaki bir mücadele bu; siyasi olan, sadece onun bir uzantısı veya sonucu. Siyasetin ötesine geçtiğinizde, vatan-millet-ulusalcılık cilasını kazıdığınızda, yalın ve ürkütücü bir gerçeklikle yüzyüze geliyorsunuz. Orada, gözünü iktidar hırsı bürümüş darbeciler var, çocuklarının gözleri önünde evinden alınıp infaz edilen binlerce kurban var, asit kuyuları var, uyuşturucu ve kan lekesiyle kirlenmiş parayı kaldıracak midesi olan insanlar var, suçun üstünü örtmek için kullanılan gazeteler var. Ve bütün bunlara rağmen, bu kötülüğü görmezden gelmeyi veya desteklemeyi içine sindirebilecek kadar vicdanını öldürmüş olanlar var. Perdeyi kaldırdığınızda, zulüm ile adalet arasındaki, iyilik ve kötülük arasındaki asli mücadele bütün çıplaklığıyla ortaya çıkıyor. Ergenekon herkesin asli tercihini görünür hale getiriyor. Sağı ve solu aşan, her kesimi ikiye bölen bir sarsıntı bu; kimseyi dışta bırakmıyor. Bu sarsıntıda hepimiz, siyasi olandan çok daha derin, çok daha temel bir tercihi ve onun ürünü olan tutumları temsil ediyoruz. İsteyen özcü, romantik veya metafizik bulsun, aslında hepimiz, bu konuda asli tercihlerimizin sonuçlarını yansıtan tutumlar alıyoruz. Böyle bir ortamda, özgürlük, adalet ve barış gibi değerler doğrultusunda fikir üretmeye ve dolayısıyla derin çetelerle mücadele etmeye çalışmak demek, peşinen saldırıya uğramayı göze almak anlamına geliyor. Türkiye´de siyasetin normalleşmesini sağlayacak her adım, ılımlı İslam, BOP projesi veya Cumhuriyet düşmanlığı veya Yahudi oyunu olarak damgalanıyor. Bu adımları atanlar, hiçbir ahlaki ilkeye bağlı olmayan neo-ittihatçılarca hedef haline getiriliyor.
Bugün derin çeteye, onun çevresinde yer alanlara ve onları destekleyen isimlere baktıkça, açıkça soy ve köken ayrımcılığı yapan bu tür insanları gördükçe, onlarla aramızdaki ayrımın ideolojik değil ahlaki olduğundan hiçbir kuşkum kalmıyor. Belki bu ayrım, kullanacağımız araçları da sınırlandırıyor; kendimizi savunurken bile. Ama aynı zamanda, ne kadar doğru bir yerde durduğumuzu da gösteriyor. Kendi adıma, anlıyorum ki, geçen yüzyılın başında yaşasaydım, yine onların karşısında yer alacaktım. Bu da doğru yolda olduğumu gösteriyor ve bana güç veriyor. (1) (Berat Özipek, Star)
Kontrgerillacılar için Ergenekoncular için bayrak yakma dahil herşey mübah
Kendi adamlarımızı öldürür, kendi gazetelerimizi bombalar karşı tarafın üzerine atarız. Çocuklara para verip bayrağı yerlerde süründürtür, para verip gençlere papazları yazarları vurdurturuz. Öyle pervasız öyle korkusuzuz ki cinayeti işleyenlerle güvenlik güçlerini aynı bayrak altında fotoğraflarız. Çocuklarının gözleri önünde insanları evinden alıp infaz ederiz, asit kuyularına atarız. Bize isyan etsinler diye yakınlarına dışkı yediririz, köylerini yakarız. Uyuşturucu ve kan lekesiyle kirlenmiş parayı, mücadelemizi hatırlattığı için daha çok severiz. Yaptıklarımızı örtecek cici gösterecek medyamız, siyasetçilerimiz, parti genel başkanı avukatlarımız var. Bir çağrımızla bayrağı kapıp meydanları dolduracak vatandaşlarımız var. Aynı tabancayla öğleden önce sağcıyı öğleden sonra solcuyu vururuz. Gerilimden çatışmadan besleniriz. Beslendikçe yeni kışkırtmalar çıkartırız. Boş durmayı sevmeyiz. Öyle başarılıyız ki, Gladio´ların örgütlendiği tüm Nato ülkeleri içinde en kanlı ve yoğun faili meçhullerin yaşandığı ülke sayemizde bizimki olmuştur.. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(1) stargazete.com/yazar/ergenekon-ve-ahlak/yazi-522294
(24 Şubat 2009, 10:54)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: