İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Balyoz davasının 41. duruşmasında Mahkeme Başkanı Ömer Diken, sanık emekli Albay Dursun Çiçek´e savunma sırasındaki üslubuyla ilgili ´İşlem yapmak istemiyoruz. Kendiniz ve aileniz maddi manevi sıkıntı çekiyor olabilirsiniz. Savunma hakkınızı, sınırınızı aşmayın´ ikazında bulundu.
Balyoz davasında 41. duruşma
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen Balyoz davasının 41. duruşmasında Mahkeme Başkanı Ömer Diken, sanık emekli Albay Dursun Çiçek´e savunma sırasındaki üslubuyla ilgili ´İşlem yapmak istemiyoruz. Kendiniz ve aileniz maddi manevi sıkıntı çekiyor olabilirsiniz. Savunma hakkınızı, sınırınızı aşmayın´ ikazında bulundu.
Balyoz davasında 41. duruşma başladı. Sanıklar ile avukatların kimlik yoklamalarının ardından mahkeme başkanı Ömer Diken tutuklu sanık Dursun Çiçek´ten savunmasını yapmasını istedi. T.C. hükümetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs etmekle suçlandığını hatırlatan Çiçek, bu iddia ile ilgili savunmasını yapacağını söyledi.
DURSUN ÇİÇEK´İN SAVUNMASI
Balyoz Davası´nda ilk kez savunma yapan sanık Dursun Çiçek, hakkındaki suçlamaları reddetti. 45 dakika savunma yapan sanık Çiçek, 27 aydır tutuklu olduğunu bunun bir hukuk cinayeti olduğunun altını çizdi. ´Silahlı terör örgütü üyesi olmak´, ´Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek´ suçlarından yargılandığını hatırlatan Çiçek, Suga Harekat Planı kapsamında Akdeniz Bölgesi ´Müzahir subay´ ve ´Astsubay listesinin´ hazırlanması için görevlendirildiği ve listeyi hazırladığı iddiası üzerine yargılandığını belirtti. iddia makamı iddiasını yasal delillerle ispatlamakla mükelleftir diyen Çiçek, Şahsıma ait hiçbir maddi ve dijital izi bulunmayan iddiaya konu iki sayfalık isim listesini hazırlayan, kaydeden ve son kaydedenin şahsım olmadığı gibi benimle hiçbir illiyet bağı bulunmadığı iddianamede itiraf edilmektedir. Hukuka uygunluk denetimi yapılmayan bu isim listesinin hiçbir yasal delil niteliği yoktur dedi.
Listenin sahte delil üretim çetesi tarafından hazırlandığını iddia eden Çiçek, Hakkımdaki davada tek delil olduğu iddia edilen, üzerinde hiç bir tarih ve dosya bilgisi olmayan iki sayfalık isim listesini içeren word dosyası hukuki tanımı ile tam bir sahtecilik örneğidir. Sahte listede yer alan 42 personelden sadece ikisini aynı birlikte görev yaptığım için tanıyorum. Şayet bu isim listesini hazırlamış olsaydım listenin başına kendi ismimi yazmazdım. Komutanı olduğum Deniz Er Eğitim Alayı´ndaki şahsen tanıdığım daha kıdemli ve etkin olan onlarca subay ve astsubayın ismini yazardım ifadelerini kullandı. Çiçek,Akdeniz Bölge Komutanı Emekli Tuğamiral Hasan Hoşgit´in bana görev verdiğine dair bir belge delil yok. Hasan Hoşgit beni tanımadığını da savunmasında söylemiştir. Sahte liste 2009 yılında hazırlandığı delillerle ortaya çıkmıştır. Çünkü o tarihten önce Dursun Çiçek hedef değildi. 1.Ordu Komutanlığı´nda seminerin icra edildiği dönemde, İskenderun/Hatay´da, Deniz Er Eğitim Alay Komutanı olarak görev yaptığım, geçici görevle de olsa bölgeden ayrılmadığım ve seminere katılmadığım sabittir. Listenin hazırlanmasına yönelik kesinlikle hiç bir emir almadım ve böyle bir liste hazırlamadım. Dönemin Akdeniz Bölge Komutanı ifadesinde bu kapsamda bir emir vermediğini açıklamıştır dedi.
Son 100 yılda gerçekleşen darbeler tarihini incelediğini söyleyen Çiçek, Merkezi yönetimde ve başkentte kontrolü planlanmayan hiçbir darbe teşebbüsü yoktur. Ankara´ya ve merkezi devlet kurumlarına yönelik hiçbir tedbir öngörmeyen bir darbe planı olamaz. Askeri darbe için kullanılabilecek askeri gücü ve imkanı bulunmayan Donanma Komutanlığı ve Harp Akademileri Komutanlığı ile 1.Ordu Komutanlığı bağlı unsurları kullanılarak İstanbul veya Marmara Bölgesinde bir darbe planlaması hayatın doğal akışına aykırıdır ve mantık dışıdır şeklinde konuştu.
Mahkemeden öncelikle adil, tarafsız ve bağımsız yargılama yapmasını talep ediyorum diyen Çiçek, Bütün davaların tuzu biberi olduğum için beni bu davaya da dahil ettiler. Bu bir darbe planı değil iftira planıdır. Sahte delilleri polis değerlendiriyor. Savcı iddianameyi yazıyor siz de iddianameyi kabul ediyorsunuz. 2 polisin yaptığı değerlendirme değildir. Savcı iddialarını ispatlamalıdır. Bu kadar masum insan suçsuz yere burada. Ben de dahil olmak üzere hepimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´ne başvurduk. Böyle adil yargılama olmaz dedi.
Mahkeme Başkanı Çiçek´i uyardı
İnternet Andıcı Davası´na da değinen Sanık Dursun Çiçek, 1999´dan itibaren yasal olarak kurulan siteleri, suçluymuş gibi yargılayan mahkemelersiniz siz. Genelkurmay´ı da suçluyorsunuz bu durumda. Kararlar evrensel hukuk kurallarına uygun mu? diye sordu. Bunun üzerine Başkan Ömer Diken´den sanık Çiçek´i uyardı.
Ömer Diken: Savunma ile hakaret arasında gidip geliyorsunuz. Bizi hakkınızda işlem yapmak zorunda bırakmayın.
Dursun Çiçek: Canımız yanıyor Hakim Bey,
Ömer Diken: Sizin ibreniz ince çizgide gidip geliyor.
Dursun Çiçek: Ailemiz sıkıntı çekiyor.
Ömer Diken: Aileniz zor günler geçiriyor olabilir. Ancak bu mahkeme heyetine ve iddia makamına hakaret etmenizi gerektirmez.
Dursun Çiçek: Yaşadığımız sıkıntıları bir kez daha ifade etmek istedim. Hakaret etme amacım yok.
Ömer Diken: Savunma sınırları içinde kalınız o sınırı aşmayınız. Konuşmalarınıza dikkat edin.
Çiçek savunmasını şöyle tamamladı: Sahte dijital veriler asla delil değildir. Adalet mülkün yani devletin temelidir. Hak, hukuk ve adalet olmayan yerde devlet de olmaz mahkeme ve hakim de olmaz. Masum olduğum için benim, ailemin ve vicdanım rahattır. Ey Yargıçlar, bir kişiyi tutukladığınızda bir aileyi ve hatta onun tüm sevenlerini tutuklamış oluyorsunuz. Kanser tedavisi gören ve oğlunun maruz kaldığı hukuk cinayetinden habersiz olan annem, eşim, sevgili kızım ve oğlum, sevenlerim ve insanlıktan nasibini almış tüm insanlar sizden adalet bekliyor. Geciken adalet adalet değildir. Tahliyemi ve beraatimi istiyorum. Dursun Çiçek avukatı olan aynı zamanda kızı İrem Çiçek´in yazdığı Kışladan Hasdal´a isimli kitabı da delil olarak mahkemeye sundu. ( Cnnturk)
ABDULLAH GAVREMOĞLU´NUN SAVUNMASI
Balyoz Davası kapsamında sanık savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Milli Savunma Bakanlığı tarafından geçen yıl açığa alınan tutuklu sanık Tuğamiral Abdullah Gavremoğlu savunmasında Eğer bir anlamı varsa söyleyeyim seminere katılmadım. Elektronik veya ıslak hiçbir imzanın bulunmadığı CD´ye dayanan ve mahkemenizce de kabul edilen iddianameyi ben reddediyorum dedi. 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından görev başlayan hükümeti vazife görmekten men etmeye teşebbüs ile suçlandıklarını söyleyen Gavremoğlu Bazı dijital belgelere göre bu fiile yönelik planlamaların ekim 2002 tarihinde başladığı da iddianamede bulunduğuna göre o dönemde olmayan henüz kurulmamış bir hükümeti, cebren iskat suçunu nasıl kabul edeceğiz diye sordu.
Gavremoğlu iddianamede suça dayanak gösterilen CD´ler içerisindeki imzasız belgelerin Yargıtay kararlarına ve evrensel hukuka göre delil olmadığını ifade etti. Gavremoğlu Eğer seminer bir suç ise seminere katılan 162 kişiden neden sadece 49 kişisi burada. Veya neden seminere katılan denizcilerin hiçbiri sanık değil de ben de dahil katılmayan 52 denizci burada. Bu davayla ilgisi olmayacak hususları mutlaka bu davaya ekleme gayreti mi? Veya var olmayan bir suçu var etme çabası mı? dedi.
Mahkemenin 11 Şubat 2011´deki tutuklama kararını eleştiren Gavremoğlu, Unutulmaması gereken bağımsız olmayan adaletin sadece ama sadece zulmün temeli olabileceğidir. Mahkemeniniz bu zulme dur diyemediği takdirde hukuk literatürüne masumiyet yerine ´mahkumiyet karinesi´ ifadesini kazandırmış olacaktır dedi. Mahkeme heyetine Vereceğiniz kararların sadece bizim değil, birlikte ülkenin geleceğine yönelik olduğunun ne kadar farkındasınız diye soran Gavremoğlu şöyle konuştu:
Evet, bir darbe teşebbüsü vardır. Ama bu teşebbüs, ithal ürünün burada ambalajlanarak önümüze koyulduğu gibi değil de Cumhuriyet Donanması´na, Türk Silahlı Kuvvetleri´ne dolayısıyla cumhuriyete karşıdır. Bu millet bugüne kadar her felaketin altından kalkmıştır. Ama bu sonuncusu farklıdır. Diğerlerinde kaybedilen gemidir, kısa sürede de yenilersiniz. Ama bugün kaybedilen nitelikli insan gücüdür. Bunu da on yıllarca elde edemezsiniz.
Eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve kuvvet komutanlarının emekliliklerini istemesine de değinen Gavremoğlu, Bizlere yapılan haksızlıklar, hukuksuzluklar ve vicdansızlıklar Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilkin gerçekleşmesine vesile olmuş ve komutanların istifası ile 29 Temmuz 2011 günü bir gecede 16 yıldız sönmüştür. Daha önce söndürülen yüzlerce yıldız uğruna yükselen Silahlı Kuvvetlerin en üst düzeyindeki feryat, çizilen kırmızı hat tarihin derinliklerinde saygın yerini alırken, Ankara´da, İstanbul´da, memleketimde ulaşması gereken makamlara, vicdanlara ne kadar ulaştı? Daha ne kadar yıldız isteniyor. Feryat duymak için daha kaç kulak gerek? dedi.
Gavremoğlu konuşmasını şöyle devam etti: Olmayan delilden suç, olmayan suçtan suçlu, olmayan suçludan sanık yaratılamaz. Tutuklama kararlarınız ile karşınızdaki kitlenin herbirinin altı ayını, toplamda bir insanın ömrünü ellerinden aldınız. ´Pardon´ denildiğinde aramızdan çekip alınan bu insanın hesabını kim verecek? Bize bir özür borcunuz var. Kim nerede olur bilemem ama gelecekte kurulacak ve bu davanın da sonu olarak mahkemede nerede olacağımı biliyorum. Ben müdahil sıralarında olacağım. Boynumuza darbeci yaftası yapıştıranlar, bir sabah uyandığımızda bizleri terörist ilan edenler, onurumuzla oynamak isterken bu onuru Hasdal ile taçlandıranlar burada sanık bölümünde oturacaklar. Trend ve trendiniz devam ederse herhalde Yargıtay´da görev alırsınız. Umarım ki bu davanın sonucunda yaratılabilecek bir içtihada dayanacak bir CD kazasına uğramazsınız.
Ben suçsuz olduğumu biliyorum diyen Gavremoğlu Ne yazık ki bu gerçeği siz de çok iyi biliyorsunuz. Benim tek bir talebim var. İfade özgürlüğünüzü kullanın. Bir tutam cesaret bunu sağlar. ´Kral Çıplak´ deyin diye konuştu.
TANER GÜL´ÜN SAVUNMASI
Tutuklu sanık Taner Gül ise savunmasında mahkeme heyetine Sizden himmet, hidayet değil, işinizi yapmanızı bekliyorum. diye konuştu. Diğer tutuklu sanık Kıvanç Kırmacı ise Tırnak içinde bağımsız bu mahkemede anlatacak birşey olmadığı için ancak susulur ve beklenir. ifadesini kullandı. Savcılık ifadesindeki bazı konuları kabul etmeyen Ziya Toker´e üye hakim Murat Üründü, Emniyet ifadeniz sırasında size baskı yapıldı mı? diye sordu. Sanık Toker ise Siz bir Türk subayının baskı altında ifade verebileceğine inanıyor musunuz? karşılığını verdi. ( Cihan)
(23 Ağustos 2011, 11:40)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: