Genelkurmay´da hazırlandığı iddia edilen ´kara propaganda´ siteleriyle ilgili internet andıcı iddianamesinin ek klasörlerinden çok çarpıcı bir belge çıktı. Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi´nde görev yapan Hacettepe Üniversitesi mezunu sivil memur Mehmet Bülent Sarıkahya´nın üstlerine hitaben yazdığı şikayet ve istifa dilekçesi, ´psikolojik harekat´ı bütün ayrıntılarıyla deşifre ediyor.
Andıç maillerini atan memurun isyanı
Genelkurmay´da hazırlandığı iddia edilen ´kara propaganda´ siteleriyle ilgili internet andıcı iddianamesinin ek klasörlerinden çok çarpıcı bir belge çıktı. Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi´nde görev yapan Hacettepe Üniversitesi mezunu sivil memur Mehmet Bülent Sarıkahya´nın üstlerine hitaben yazdığı şikayet ve istifa dilekçesi, ´psikolojik harekat´ı bütün ayrıntılarıyla deşifre ediyor.
Sarıkahya´nın bilgisayarında ele geçirilen 2003 tarihli dilekçe, gazetecilere kara propaganda içerikli e-maillerin gönderilmesi ve kamuoyu oluşturulması için Genelkurmay´da çalışan görevlilerin nasıl kullanıldığını da gözler önüne seriyor. ´Sayın Şube Müdürüm´ diye başlayan mektupta Sarıkahya, verilen göreve tepki gösterirken özetle şunları söylüyor: Eskiden ´asker kokuyor´ diye düzelttiğim çoğu mektubu artık düzeltemiyorum bile. Kendimizi gazetecilerin yerine koyalım. 10 kişi dönüp dolaşıp hep benzer tarzda mail atsa bunlar organize mi?´ diye düşünürüz.
Genelkurmay Bilgi Destek Dairesi´nde görev yapan sivil memur Mehmet Bülent Sarıkahya´nın üstlerine hitaben yazdığı şikayet ve istifa dilekçesi, AK Parti´ye yönelik ´kara propaganda ve psikolojik harekat´ bütün ayrıntılarıyla deşifre ediyor. Sarıkahya, 2001 yılından itibaren ´kaos planı´nın altında imzası bulunan Dursun Çiçek´in müdürü olduğu Bilgi Destek Daire Başkanlığı´nda görev yaptığını anlatıyor. Sayın Şube Müdürüm başlıklı şikayet mektubu, Sürekli değişen gündemlerle ilgili mektuplar yazdığım malumunuz. ifadeleriyle başlıyor. İşte o mektuptan çarpıcı bölümler: Bildiğiniz üzere bu göreve bilgisayar programcısı olarak başladım. Yardımcı olmak amacıyla hazırladığım birkaç mail maalesef bana görev olarak geri dönmüştü. Geriye dönüp baktığımda artık bir bilgisayar programcısı değildim ne yazık ki. Daha önce pasif olarak yaptığım POSTACILIK mesleğini yaklaşık 6 aydır aktif hale getirmiştik.
Mehmet Bülent Sarıkahya, mektubun ilerleyen bölümlerinde yapılan psikolojik harekatın geri teptiğini anlatıyor. Şu ifadeleri kullanıyor: Ben mektup yazmaktan bıktım, bunaldım ve patlamak üzereyim. Mektup yazan kişi olarak böyle düşünürken gazetecilerin bizi kale almamalarına şaşmamak gerek. Artık mektupta kullanmak amacıyla söylediğiniz kelimelere, ifadelere bile gülmeye başladım.
AYLARDIR SADECE MEKTUP YAZIYORUM
Sivil memur, mektubunda yaşadığı vicdan azabını da aktarıyor. Aldığı kurslara değiniyor, kendisine yapılan binlerce dolar yatırıma yandığını anlatıyor. Sarıkahya, Çünkü aylardır sadece mektup yazıp diğer proje subaylarımızın yazdığı mektupları alıp göndermekten artık körelmek üzereyim. diyor. Mektubunda ´empati´ yapılmamasından da yakınıyor: Her gazetecinin duygu ve düşüncesi farklı olabilir. Kendimizi onun yerine koyarsak ve her gün maillere baksak, ´bana 10 kişi dönüp dolaşıp hep benzer tarzda mail gönderiyor. Acaba bunlar organize mi?´ diye düşünebilir. (...) Gönderilen mailleri halk dilinde yazdığımızı düşünüyoruz. Ama bütün mailler mükemmel, imla hatası sıfır, bütün yanlışlıkları düzeltilerek gönderiliyor. Bu da karşı tarafta bir kuşku yaratabilir. Sivil memur Mehmet Bülent Sarıkahya, söz konusu mektupları gazetecilere postalamak için gittiği internet kafelerden de yakınıyor. İnternetkafelerin dumanaltı olduğunu, sigara içilmesi sebebiyle sağlığının bozulduğunu belirtiyor: Hayatında hiç sigara içmemiş birisi için bunun ne tür bir işkence olduğunu anlatmak çok zor.
2008 tarihli istifa.doc başlıklı belgede ise Sarıkahya göreviyle bağdaşmayacak her türlü idari işlerle ilgili faaliyetlerde görev almak istemediğini belirtmesine rağmen bu konuda hiçbir şey yapılmadığından yakınıyor. Ruh sağlığının bozulduğunu, görevinden istifa etmek istediğini belirtiyor. Sarıkahya, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin haklarında yakalama kararı verdiği 14 kişiden birisi. Henüz teslim olmadı.
Temcit pilavı gibi aynı şeyleri yazıyoruz
Mehmet Bülent Sarıkahya, gazetecilere gönderilen mektupların içeriklerini de eleştiriyor şikayet dilekçesinde. Şöyle diyor: Her gün gazetede okuduğumuz haberleri temcit pilavı gibi ısıtarak zorla birilerine (gazetecilere) yedirmek ne derece doğru. Üstelik de kendi gazetelerinde çıkan haberleri her gün artık kalıplaşmış birkaç sözle biz onlara geri gönderiyoruz. Belki ´AKP ile ilgili ne kadar mail gönderilirse, gazeteciler aslında halkın ne düşündüğünü görmüş gibi olurlar´ diye düşünüyorsunuzdur. Ama dikkat ettinizse ibre artık AKP´ye kayma eğiliminde. Biz ne kadar yazarsak sanki AKP sempatizanlarının sesi daha çok yükseliyor ve bu insanlar ordu karşıtlarını da yanlarına çekerek güç birliği yapıyorlar. Belki de daha etkili olur diye yazdığımız onlarca mektup ters etki yaparak tepkiye dönüşmüştür. Bilmem bu olayı hiç böyle düşündünüz mü? ( Zaman)
ÇUBUKLU´DAN AÇIKLAMA: SADECE HUKUKA UYGUNLUK DENETİMİ YAPTIM
Nazlı Ilıcak (Sabah): Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu ile konuştum. Bir iki güne kadar mahkemeye gidecek ve muhtemelen tutuklanarak Hasdal cezaevine gönderilecek. Çubuklu, İnternet Andıcı´nda parafı olan şüpheli askerlerden biri. İnternet Andıcı´yla ilgili gözden kaçabilecek bazı ayrıntıları bana anlattı:
Nisan 2009 tarihini taşıyan ve 4 internet sitesinin kurulmasını öngören İnternet Andıcı´yla, suç unsuru ihtiva ettiği belirtilen diğer internet sitelerini birbirinden ayırmak gerekir. 1999´dan itibaren, peyderpey kurulan 43 internet sitesi mevcut. Bu kadar fazla siteye ihtiyaç var mıydı, yok muydu, bu tartışılabilir. Ben, zaten ilk dönemde görevde değilim. Bazı siteler ihtiyaca binaen kurulmuş, kısmen de kontrolsüz olarak gelişmiş. İddianameye göre, sorun 2 siteyle ilgili. Bunlardan biri irtica. org, diğeri turkatak.gen.tr. 3 Ocak 2007 ile 24 Şubat 2009 arasında hükümet aleyhine yayınlar yapılmış. Tabii ki böyle bir yayın suçtur. Benim gibi demokrat yapıya sahip bir kimse, bunları kabul edemez; onaylayamaz. Kim bu yayınları yaptı ise, görevini kötüye kullanmıştır. İnternet sitesi kurulması konusunda bir sınırlama yok. Ama içeriğini, hem kişiliğim itibariyle, hem de hukukçu sıfatımla benimsemem mümkün değil. Biz içeriğini denetlemiyoruz. Ancak bir ihbar olursa gereğini yapabiliriz. Zaten siteler, 4 Şubat 2009´da, Taraf´ta bunlarla ilgili bir haber yayınlanınca hemen kapatıldı.
Kimin emriyle kapatıldı bu siteler?
- Komuta katının ya da harekât başkanının emriyle.
Kapatıldı; sonra neden hemen tekrar kuruldu?
- Kontrollü olsun, bu iş 4 siteyle yapılsın denildi. Terör meselesi, Ermeni konusu, irtica... İrtica denince yanlış anlaşılmasın, cebir ve şiddete dayalı radikal gruplardan söz ediyorum. Bunlardan, kurum içine sızanları takip açısından... Türk Silâhlı Kuvvetleri, bu sitelerle ilişkili görülsün mü, görülmesin mi konusu da tartışıldı. TSK dışında bu 4 sitenin oluşturulması kararı verildi. Son kayıt tarihi 2008 olan Proje belgesi, Gölcük Donanma Komutanlığı´ndan çıktı. Bu Proje´nin, İrtica ile Mücadele Eylem Planı´nın taslağı olduğu ve arada benzerlikler bulunduğu tespit edildi. Proje´de, internet sitelerinin de kurulması öngörülüyordu, Gri ve kara yöntemleri kullanabilecek nitelikte sanal ağ siteleri kurulacak, internet siteleri güvenilir kişiler üzerinden, uygun personel tarafından oluşturulacak ve kurum riske atılmayacak deniliyordu. Bu yüzden Savcı Cihan Kansız, İnternet Andıcı ile İrtica ile Mücadele Eylem Planı davasını birleştirdi.
- Benim, İnternet Andıcı´na o parafı attığım tarih, 16 Şubat 2009. Gölcük Donanması´na yapılan baskının tarihi Aralık 2010. O zaman hiç kimsenin bu Proje belgesinden haberi yok. Ben nereden bilebilirim ki! Zaten, daha önce, 1999´dan itibaren peyderpey kurulan internet sitelerinin suç unsuru barındıran yayın yaptığından da haberdar değildim.
-Bunların içeriğini bilmiyordum. Biz ancak, ihbar olursa araştırırız. Nitekim silindiği için, bu yayınlar, ancak, kısmen, yargı tarafından arşivden temin edilmiş. Savcıya, hükümet aleyhine yayın yapıldıysa bunun suç olduğunu söyledim zaten.
4 Şubat 2009´da bu sitelerin içeriği Taraf gazetesinde yayınlanmıştı. Yeni 4 site kurulması için, 16 Şubat 2009´da uygundur parafı attınız. Yeniden böyle kötü amaçla kullanılacağına dair bir endişe duymadınız mı?
- Taraf gazetesi o tarihte pek bilinen bir gazete değildi. Gazeteyi okumuyordum.
Bu yüzden, o yayından haberim olmadı. Ben zaten adli müşavir olarak yerindelik denetimi yapamam. Sadece hukuka uygun olup olmadığını araştırırım. 5651 sayılı kanun kapsamında bir inceleme yaptım. Yasaya göre, internet siteleri ya gerçek kişiler, ya tüzel kişiler üzerine alınabilir. Kimlikler belli olacak, kredi kartıyla alınacak... Ben sadece hukuki zeminin uygunluğunu inceledim. Bana yılda 10 bine yakın evrak gelir. Sadece hukuka uygun olup olmadığına bakarım.
Suç unsuru yayın yapan internet siteleri meselesi Taraf´ta 4 Şubat 2009´da gündeme gelince, siteler kapatılmış ama, arşiv muhafaza edilmiş. 12 Haziran 2009´da İrtica ile Mücadele Eylem Planı ortaya çıkınca, bu defa, bir hafta sonra hemen bütün evrakların imha edilip, bilgisayar kayıtlarının güvenli bir biçimde silindiğini görüyoruz. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Keşke, imha edilmeseydi ve silinmeseydi. Böyle bir işlem, elbette şüphe uyandırır. Kimin talimatıyla silindiğini bilemiyorum. Ben, 12 Haziran´da İrtica ile Mücadele Eylem Planı haberi yayınlanır yayınlanmaz, üst makamlardan onay aldım ve soruşturma emri verdim.
Ama gene iddianamede belirtildiğine göre, askeri savcının tayin ettiği bilirkişi, ´Bilgi Destek Dairesi´ndeki bilgisayarlarda İrtica ile Mücadele Eylem Planı belgesine rastlanmamıştır´ sonucuna vardı. Bilgisayarı, ´Sabetaycı´ anahtar kelimesiyle taramış alelacele ve tabii ki bulamamış. Ondan sonra da, 20 Haziran´da bilgisayarlar 35 kez güvenli bir şekilde silindi.
- Biz sadece soruşturma uygundur deriz. Savcı, bilirkişi ve mahkeme üzerinde bir denetim yetkimiz yoktur. Soruşturma bir an önce sonuçlansın baskısı yüzünden, iş biraz aceleye getirilmiş olabilir. Biz zaten ihbar mektubu sonrası, 26 Ekim´de yeniden bir soruşturma başlattık İrtica ile Mücadele Eylem Planı için...
Tümgeneral Hıfzı Çubuklu dertliydi. Toptancı bir zihniyetle yaklaşılıp, herkesin aynı kefeye konulmasından mustaripti. Adli Müşavir sıfatımla 23 generale soruşturma emri verdim dedi ve Deniz Kuvvetleri Komutanı benim dönemimde yargılandı. Her zaman Türk Silâhlı Kuvvetlerindeki akreditasyon uygulamasına karşı çıktım. Hatta, yazılı olarak akreditasyon kaldırılsın diye mütalâa verdim diye ekledi.
Hangi tarihte yazılı olarak görüşünüzü ilettiniz?
- 25 Nisan 2011´de. Ama daha önce, 7 yıldır sözlü olarak ifade ediyorum. Vakit gazetesinde oğlunun Aselsan´da çalıştığı yönündeki habere de çok üzülmüş Tümgeneral Hıfzı Çubuklu. Çünkü oğlu, ODTÜ´yü iyi bir dereceyle bitirmiş. Bu yüzden, Koç bursunu kazanmış ama o Boğaziçi İşletme´yi tercih etmiş; TÜBİTAK´tan burs almış. Şimdi Aselsan´da milli tank projesinde çalışması bir suç mu, ya da kusur mu? diye soruyor Çubuklu.
Hıfzı Çubuklu´dan iki yeni gelişmeyi de öğrendim. Meğer artık Andıç adı değiştirilmiş ve Onay olmuş. Herhalde Türk Silâhlı Kuvvetleri andıcın kötü çağrışımlarını bu şekilde bertaraf etmek istedi. Zaten Genelkurmay bünyesindeki Bilgi Destek Dairesi de, gene bir yıl
önce tamamen kaldırılmış. Artık Genelkurmay, anlaşılıyor ki, psikolojik harekâtın yanlış istikametlere gidebildiğini idrak etmiş.
Çubuklu, öteden beri Genelkurmay bünyesinde istihbarat faaliyeti yapılmasına karşı çıktığını da söyledi. İstihbarat görevi, kanuna göre, sadece Jandarma, Emniyet ve MİT tarafından ifa edilir dedi.
Benim değerlendirmem: Fazla inceleyip, sık dokumadan, toptancı zihniyetle herkesi aynı kefeye koymanın hak ihlâlleri doğurabileceğine inanıyorum. Bu durum Balyoz´da da var; başı çeken Çetin Doğan Paşa ile Harp Oyunu´na katılan ve o tarihte daha düşük rütbede olan subaylar birlikte ve tutuklu olarak yargılanıyor. Belki, onlar o toplantıya katılırken neler konuşulacağını bilmiyordu. Aynı şekilde, İnternet Andıcı ile kurulan 4 yeni site faaliyete geçmediğine göre, bunlar, daha önce yayın yapan internet sitelerinin bir devamı gibi görülebilir mi? Birileri, belki de, o kasıtla bu siteleri oluşturmuştur. Ama sadece hukuka uygunluk denetimi yapan Hıfzı Çubuklu, acaba nasıl bir amacın güdüldüğünden haberdar mıydı? Bu irtibat yeterince araştırıldı mı? Bana söylediği bir sözle yazımı tamamlayayım: Bir meydanda hoparlör için izin alırsınız; tehlike uyarısı yapılacak dersiniz. Ama sonra ona buna küfredersiniz. Buna izin veren suçlu sayılır mı? ( Nazlı Ilıcak / Sabah)
(12 Ağustos 2011, 11:35)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
GENELKURMAY´IN PROVOKASYON SİTELERİ YA DA ´İNTERNET ANDICI´ KONULU MANŞETLERİMİZ