İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ´internet andıcı´ iddianamesini ´oy birliğiyle´ kabul etti. Davanın ıslak imzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ davası ile birleştirilmesi talebi daha sonra değerlendirilecek. Davanın bir numaralı sanığı Eski 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız. Sanık sayısı 22. Savcı, Ege Ordu Komutanı Korgeneral Nusret Taşdeler´in de aralarında bulunduğu 22 sanık hakkında yakalama kararı verilmesini talep etti. Mahkeme bu talebi değerlendirmeye aldı. Sanıklar ´darbeye teşebbüs, silahlı terör örgütü yönetme ve üye olmak´la suçlanıyor.
FLAŞ!!! Andıç iddianamesi kabul edildi
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ´internet andıcı´ iddianamesini ´oy birliğiyle´ kabul etti. Davanın ıslak imzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ davası ile birleştirilmesi talebi daha sonra değerlendirilecek. Davanın bir numaralı sanığı Eski 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız. Sanık sayısı 22. Savcı, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler´in de aralarında bulunduğu 22 sanık hakkında yakalama kararı verilmesini talep etti. Mahkeme bu talebi değerlendirmeye aldı. Sanıklar ´darbeye teşebbüs, silahlı terör örgütü yönetme ve üye olmak´la suçlanıyor. İddianamede, ´Soruşturma konusu internet siteleri faaliyetlerinin, Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızan Ergenekon terör örgütü mensuplarınca, kurumdan bağımsız ancak kurumun imkanlarını kullanarak, hiyerarşik düzene uygun bir şekilde Ergenekon terör örgütünün amaçları doğrultusunda yürütüldükleri kanaati oluşmuştur´ ifadesi yer aldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ´internet andıcı´ iddianamesini kabul etti. İddianamede, Orgeneral Hasan Iğsız, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu ve Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu´nun da aralarında bulunduğu generallere 15 yıla kadar hapis isteniyor. Davanın bir numaralı sanığı Eski 1. Ordu Komutanı Hasan Iğsız. İddianamede toplam 22 sanık var. Savcı sanıklar arasında yer alan Orgeneral Nusret Taşdeler hakkında yakalama kararı verilmesini talep etti.
AK Parti hükümeti aleyhinde kara propaganda yapmak amacıyla Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde oluşturulduğu ortaya çıkan 42 adet internet sitesi hakkında yürütülen ´internet andıcı´ soruşturması tamamlanarak 21 Temmuz 2011´de mahkemeye gönderilmişti. Savcı Cihan Kansız, hazırladığı iddianamede internet andıcı davasının ıslak imzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ davası ile birleştirilmesini talep etmişti. Mahkeme, bu talebi daha sonra değerlendirecek. İddianamede, 314. Madde Kapsamında Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini devirmeye teşebbüs suçlaması, sanıklara 5 ila 15 yıl hapis cezası talep ediliyor.
SANIKLARA YAKALAMA TALEBİ
Savcı Cihan Kansız, şüphelilerin hepsine yakalama kararı çıkartılmasını istedi. Savcı Cihan Kansız, sanıkların cezalandırılmasını istediği TCK´nın 312. maddesinde ?Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağılaştırılmış müebbet hapis cezası verilir hükmünün olduğunu ifade etti. Şüpheliler hakkında soruşturmanın iki yılı aşkın süredir devam ettiği, toplanan deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde tüm şüphelilerin TCK´nın 312. maddesindeki suçu işlediklerini belirten Savcı Kansız, eylemin CMK´nın 100/3-a-11ç maddesinde sayılan suçlardan olması, bu nedenle CMK´nın 100/2. maddesi uyarınca tutuklama nedeninin var sayılması, eylemin kanunda öngörülen muhtemel cezası dikkate alındığın şüpheliler hakkında tutuklanmalarına karar verilmesi amacıyla yakalama çıkartılmasını da iddianame talep etti. Mahkemenin savcının istediği yakalama kararının değerlendirdiği belirtildi. Orgeneral Nusret Taşdeler ifadeye çağrıldığı halde gelmemiş, rapor göndermişti.
İşte yakalanması istenen 22 sanık
Ege Ordu Komutanı Orgeneral Nusret Taşdeler, Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu (Balyoz davasının tutuklu sanığı), Genelkurmay İstihbarat Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Korgeneral Mehmet Eröz, Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, Tümgeneral Mustafa Bakıcı, Tuğamiral Alaettin Sevim, Albay Fuat Selvi, Albay Ziya İlker Göktaş, Albay Hulusi Gülbayar, Albay Cemal Gökçeoğlu, Albay Sedat Özüer, Albay Orhan Güçlü, Deniz Binbaşı Cem Şimşek, Yüzbaşı Murat Uslukılıç, Deniz Yarbay Altunay Şahin, Deniz Binbaşı Fatih Koca, emekli Yarbay Recai Alkan, Emekli Orgeneral Hasan Iğsız, Ergenekon davasından tutuklu olan Albay Hasan Ataman Yıldırım, Sivil Memur Mehmet Bülent Sarıkahya, Sivil Memur Meryem Kurşun.
SANIKLAR BİRBİRİYLE ÇELİŞTİ
İnternet andıcı iddianamesinde, ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´nın basında haber olması üzerine internet siteleriyle ilgili bilgisayarlarda silme ve belge kırpma işlemi başlatıldığı itirafında bulunulduğu belirtildi. Ancak, sanıkların bazı ifadelerinin birbiriyle çeliştiği de kaydedildi. Bazı sanıklar emirle silme işlemlerini yaptıklarını anlatırken suçlanan sanıklar ise böyle bir emir vermediklerini savundu. Bazı sanıklar ise silme işleminin neden yapıldığını anlamadıklarını belirttiği ifade edildi. İddianamede sanıkların bilgisayarların silinmesi ve belgelerin kırpılmasıyla ilgili ifadeleri yer aldı. Sanık Cemal Gökçeoğlu, 17 Ağustos 2010 tarihli savcılık ifadesinde, ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´ ortaya çıktığında kursta olduğunu, kurstan çağrıldığını ve idari işler şube müdürü olduğu için Dursun Çiçek´in imza örneklerinin istendiğini, o sırada bilgisayarların formatlandığını, bir kısmının da kullanım dışı bırakıldığını anlattı.
Sanık Tümgeneral Mustafa Bakıcı´nın emri ile imha işleminin başladığını belirten sanık Hulusi Gülbahar´ın silme işlemi yapıldığında internet sitelerinin faal olmadığını, silme emrini kendisinin vermediğini kaydettiği belirtildi. Bilgisayarların niçin silindiğini bilmediğini söyleyen Gülbahar ifadesinde, irtica kelimesinin yanlış anlaşılmaya başlandığını, sitenin adını değiştirdiğini, içerik itibariyle de farklılıklar oluştuğunu, test yayınında olduğu için genişlemeye başladığında Haziran ayında birden bire kapatıldıklarını, bu siteleri Genelkurmay Başkanlığı adına yürüttüklerini, site içeriklerinin destek şubece muhafaza edildiklerini, ama bunların silindiğini, şu anda saklandığı bir yer olmadığını, bilgilerin niçin silindiğini tam olarak bilemediğini anlattı.
Sanık Ziya İlker Göktaş sorgusunda Taraf gazetesinde haber çıktığında kursta olduğunu, gelişmeleri tam olarak bilmediğini, karargahta gerçekleşen evrak kırpma işlemleri ile ilgili olarak kendisinin düğünde olduğunu ve düğünden çağırdıklarını belirtti. Geldiğinde herkesin şubede olduğunu, kendilerine Mustafa Bakıcı Paşa´nın emir vermiş olabileceğini ifade eden Göktaş, astlarına sadece mevcut evrakın fihristlerinde kayıtlı olup olmadığını kontrol etmelerini söylediğini, karargahta bilgisayarlarda yapılan silme işlemleri ile ilgili olarak bilgisayarların silinme amacını bilmediğini, ancak aldıkları emir gereği bilgisayarlara dokunmadan MEBS Şubeye teslim ettiklerini, sitelerin kapatılması emrinin destek şubeye verildiğini ve kapatıldığını anlattı.
Nisan 2009´da yeni 4 adet sitenin yürürlüğe girdiğini, bunların da Haziran 2009 yılında kapandığını belirten sanık Murat Uslukılıç, 19 Haziran tarihinde Nuri Albay´ın kendisini saat 22:30 sıralarında aradığını, acilen daire başkanının çağırdığını söylediğini, apar topar iş yerine gittiğini kaydetti. Bizzat Mustafa Bakıcı ile görüştüğünü, dairede herkesin gelmiş olduğunu ifade eden Uslukılıç, kendisinin internet sitelerini kapattığını belirtti. Ertesi gün Cumartesi olmasına rağmen mesainin başladığını kaydeden Uslukılıç, öğleden sonra MEBS Başkanlığından internet bilgisayarlarını silmek için personel geldiğini, Bilgi Sistem Odası´nda bilgisayarların toplandığını, MEBS Başkanının serverlar dahil bilgisayarların silme işlemini başlattığını söyledi. Ellerinde Harekat Başkanlığı imzalı Mehmet Eröz Paşa´nın emrinin olduğunu ifade eden Uslukılıç, internete giriş çıkış yapan bilgisayarların tamamının, internetle alakalı bütün serverların silindiğini, 7 sefer geri gelmeyecek şekilde silindiğini, kendilerinin sadece silme işlerine nezaret ettiklerini aktardı. İnternet sitelerinin arşivlerinin neden silindiğini bilmediğini, 8 yıllık internet çalışmalarının tamamının silindiğini söyleyen Uslukılıç, bu işlemlerin Dursun Çiçek´in ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´ yayınlandıktan sonra gerçekleştiğini kaydetti. Sonraki hafta bilgisayarları teslim etmeleri için Tuğgeneral Mustafa Bakıcı´nın kendilerine emir verdiğini belirten Uslukılıç, o hafta içerisinde teslim ettiklerini, silme işleminin Mehmet Eröz´ün yazılı emri üzerine Mustafa Bakıcı´nın emri ile MEBS başkanlığınca gerçekleştirildiğini, silme işleminden sonra herhangi bir içeriğin kalmadığını, serverlarla kendisi, Fatih Karacer ve Bülent Sarıkahya´nın ilgilendiğini, sitelerin kapatılması emrini Dursun Çiçek´in verdiğini anlattı.
Sanık Mehmet Bülent Sarıkahya, 10 Ağustos 2010 tarihli savcılık ifadesinde, sitelerle ilgili haber çıktıktan sonra bu sitelerin kullanımdan kaldırıldığını ifade etti. Bu sitelerin aslında görünüşte resmi siteler olduğunu, ancak bazı sitelerin içerik olarak andıcın dışında kalmış olabileceğini, site içeriklerinin 2009 yılı Haziran ayında Genelkurmay İşletme Şube Müdürlüğü tarafından yukarıdan gelen bir emir üzerine imha edildiğini kaydetti. Kendisinin sadece silme işlemine nezaret ettiğini anlatan Sarıkahya, silme işleminin kendisinin de tuhafına gittiğini, 10 yıldır bu siteler için gece gündüz bir şeyler üretmeye çalıştıklarını söyledi. Ancak sitelerde amacı dışında yayınlar yer almış olabileceğinden, birden Dursun Çiçek olayı patlak verince 35 kez verilerin silinmesine nezaret ettiğini kaydeden Sarıkahya, silenin MEBS Şube Müdürü olduğunu, silme işlemlerinin de emirle yapıldığını, silme emrinin Mustafa Bakıcı´dan geldiğini, ancak ona da yukarıdan emir geldiğinin söylendiğini aktardı.
Sanık Dursun Çiçek, 8 Haziran 2011 tarihinde savcıya verdiği ifadede kendi şubesinde açılan internet sitelerinin ´gurbetçiler´ ve ´turkses´ isimli internet siteleri olduğunu, diğer internet sitelerini hatırlamadığını söyledi. Bu sitelerin Genelkurmay´daki Bilgi Destek Dairesi´nden ayrıldığı tarih olan 17 Haziran 2009 tarihine kadar yayında olduğunu ifade eden Çiçek, bu tarihten sonra kapatıldığını, niçin kapatıldığını bilmediğini savundu. Sitelerin kapatılma sebebinin ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´nın basında yer almasıyla ilgisi olup olmadığını bilmediğini belirten Çiçek, karargahta meydana gelen bilgisayar silme işlemleri ile ilgili olarak nasıl bir gelişme olduğunu bilmediğini ileri sürdü.
Sanık Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu, 15 Haziran 2011 tarihinde savcıya verdiği ifadede ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´ ile ilgili olarak hukukçu olduğu için eğer böyle bir eylem planı hazırlanma girişimi olmuşsa bunun kendisinden gizleneceğini söyledi. Konunun basında yer alması üzerine soruşturma iznini kendisinin hazırladığını ve komutana imzalattığını belirten Çubuklu´ya savcı ´bu konuda herhangi bir talimat veya telkin alıp almadığını´ sordu. Çubuklu ise, saat 07:30´da göreve başladığını, 8:00de haberi olur olmaz İkinci Başkan Hasan Iğsız´ın yanına çıktığını, böyle bir olayın olup olamayacağını sorduğunu anlattı. Iğsız´ın da mümkün olamayacağını söylediğini belirten Çubuklu, Genelkurmay Başkanının yurt dışında olduğu için vekalet eden o zamanki Kara Kuvvetleri Komutanı Işık Koşaner´in onayıyla soruşturmaya başlandığını söyledi. Çubuklu, karargahta meydana gelen evrak kırpma işlemlerini basından duyduğunu ve derhal soruşturma izni verildiğini anlattı. Bu konuda iddianame düzenlendiğini ve takipsizlik kararı verildiğini ifade eden Çubuklu, Keşke imha edilmemiş olsaydı da gerçekten böyle bir şey yapılmış ise bu soruşturulabilseydi. dedi.Silme işlemi ile ilgili olarak herhangi birisinin kendilerinden görüş almadığını ileri süren Çubuklu, Sorsalardı kesinlikle böyle bir izin vermezdim. Aklımın ucundan dahi böyle bir şey geçmez. Yapmış olduğum görev dolayısıyla bana böyle bir şey sormaları da mümkün olmaz. diye konuştu.
Sanık Tümgeneral Mustafa Bakıcı, 15 Haziran 2011 tarihli savcılık ifadesinde ´Eylem Planı´nın 12 Haziran 2009´da basında yer aldığı dönemde Dışişleri Bakanı ile birlikte Pakistan ve Afganistan ziyaretinde olduğunu, 14´ü veya 15´inde döndüğünü anlattı. Askeri Savcılığın soruşturmaya başladığını, bilgisayarların imajının alındığını anlattıklarını belirten Bakıcı, 19 Haziran 2009 tarihinde internet sitelerinin kapatılmasıyla ilgili Harekat Başkanı olan Mehmet Eröz´den önce sözlü, arkasından da yazılı emir aldığını kaydetti.Kapatılan internet sitelerinin kullanıldığı bilgisayarların MEBS Daireye teslimi konusunda Harekat Başkanı olan Mehmet Eröz´den yazılı emir aldığını, mesai bitimine yakın olduğu için ayrılan personelin çağrılması talimatını verdiğini aktaran Bakıcı, personelin gelmesinin saat 21:00´i bulduğunu, kağıt kırpma işlemi ile ilgili olarak silahlı kuvvetlerde arşiv yönergesinin bulunduğunu söyledi.
Her yıl Ocak ayında mutat olarak bütün yazışmaların tekrar gözden geçirildiğini, işlemi biten devamlılığı olmayan yazıların imha edildiğini, devamlılığı olanların saklandığını belirten Bakıcı, 19 Haziran´da daireye gittiğinde dağınıklık gördüğünü, şube müdürlerine sözlü olarak arşiv talimatına uygun işlemi biten evrakların imhası yönünde emir verdiğini ifade etti. Rutinin dışına çıkma iddiasını kabul etmeyen Bakıcı, arşiv talimatının daha sonra yayınlandığını, Mayıs ayı ortalarında da denetlenme konusu emir verildiği için bu işlemlerin tesadüfen 19 Haziran Cuma günü akşamı gerçekleştirildiğini savundu. Harekat Başkanı olan Mehmet Eröz´ün o güne yönelik ´evrakları imha edin´ diye kendisine bir emir vermediğini iddia eden Bakıcı, MEBS Daireden gelen ekiple temas kurduklarını, internet sitelerinin takibinde kullanılan 30 civarında bilgisayarın toplanarak MEBS´e iade etmeden önce güvenli sil işlemi yapıldığını ifade etti. Bunun Harekat Başkanının vermiş olduğu yazılı emirde yer aldığını, fakat emirde yazmasa da bir bilgisayar iade ederken mutlaka silme işlemine tabi tutulduğunu anlatan Bakıcı, bu silme işleminin bir program dahilinde yapıldığını, özel kasıtla 35 kez silme işlemi yapılmadığını iddia etti.
Sanık Korgeneral Mehmet Eröz ise 15 Haziran 2011 tarihinde savcıya verdiği ifadede İrticayla Mücadele Eylem Planı ortaya çıktıktan sonra yaşanan evrak imha işlemi ile ilgili olarak kesinlikle bir emir vermediğini savundu. Tümgeneral Mustafa Bakıcı´nın böyle bir emir vermiş olabileceğini belirten Eröz, vermişse de niçin böyle bir emir verdiğini bilemediğini anlattı. Bilgisayarlarda silme işlemi yapılsın diye herhangi bir emir vermediğini de ileri süren Eröz, 20 Haziran tarihinde Bilgi Destek Daire´ye iptal edilen sitelere ait bilgisayarların MEBS Başkanlığı´na iade edilmesi emrini verdiğini söyledi.MEBS Başkanlığı´nın da bu bilgisayarlara ´güvenli sil´ yapılmasının uygun olacağını bildirdiğini anlatan Eröz, bunun bir hatırlatma cümlesi olduğunu, kendisinin emir veremeyeceğini savundu.Genelkurmayın yönergesi gereği MEBS Başkanlığı´nın bir bilgisayarı aldığı zaman otomatik olarak güvenli sil yaptığını ve bu bilgisayarı başka bir birliğe sevk ettiğini ifade eden Eröz, hiç kimsenin bu bilgisayarları teslim ederken kullanma demediğini, dairenin de normal faaliyete devam ettiğini kaydetti. 2. Başkanın emriyle hatlar kapatılınca bu bilgisayarların boşa çıkması üzerine bilgisayarları MEBS´e gönderdiklerini iddia eden Eröz´e, ´silme işlemlerinin kendisinin yazılı emri üzerine Mustafa Bakıcı´nın emri ile yapıldığını ifade eden şüpheli beyanları´ okundu. Eröz de Mustafa Bakıcı´ya böyle bir emir verilemeyeceğini, verilse bile Bakıcı´nın teknik bir ekibi olmadığını, silme işlemlerinin MEBS Başkanlığı tarafından yapılabilecek bir çalışma olduğunu söyledi.
4 Ocak 2011 tarihinde ifadesi alınan sanık Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, gerekli araştırmaları yaptıklarını, ancak imhanın ne zaman olduğunu ve nasıl yapıldığını bilmediğini öne sürdü. Daha sonra böyle bir imha olduğunu duyduğunu anlatan Pekin, bu konunun araştırılması için her hangi bir emir verilmediği için imha işleminin niçin yapıldığını araştırmadığını beyan etti. Silme işlemleri ile ilgili olarak, Keşke böyle bir işlem yapılmasaydı. Neyin doğru neyin yanlış olduğu ortaya çıkardı. ifadelerini kullanan Pekin, bu bilgisayardan birisinin kendi çalıştığı birime gönderildiğini kaydetti. Bu bölümde çok gizli yazışmalar ve bilgi belgelerin bu bilgisayar üzerinden yapıldığını ifade eden Pekin, daha sonra bu bilgisayarı mahkemenin hiçbir şeye dokunmadan istediği için mahkemeye gönderildiğini, içinde kendi bilgilerinin de gittiğini ve deşifre olma ihtimalinin olduğunu söyledi.
Sanık Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu, 25 Ağustos 2010 tarihli savcılık ifadesinde bilgisayarların MEBS Başkanlığı´ndaki görevlilerce silindiği yönündeki şüpheli ifadeleri ile ilgili olarak kendisinin herhangi bir silme emri vermediğini öne sürdü. Bu konuda bilgisinin olmadığını, kimseye emir vermediğini ve kimseden emir almadığını belirten Otuzburoğlu, bilgisayarların içeriğini bilemeyeceğini, Dursun Çiçek olayı patladıktan sonra kendisine herhangi bir şekilde bilgisayarların getirilmediğini, silinmesi için de herhangi bir talimat verilmediğini anlattı. Otuzbiroğlu, bu konudaki diğer şüpheli ve tanık beyanlarını kabul etmediğini belirtti.
Sanık Hasan Iğsız, 24 Ağustos 2010 tarihli savcılık ifadesinde, rutinin dışında yaşanan evrak kırpa işlemi ile ilgili olarak bir şey bilmediğini kaydetti. Olayın Askeri Savcılığa intikal ettiğini ifade eden Iğsız, bilgisayarlardaki silme işlemi ile ilgili olarak konunun Genelkurmay Başkanlığı´na sorulması gerektiğini beyan etti.
SAVCI: ISLAK İMZALI PLAN BASINA ÇIKINCA GENELKURMAY´DA EVRAK İMHA VE BİLGİSAYARLARDA SİLME İŞLEMİ YAPILDI
Sanıkların bu ifadelerini değerlendiren savcı, 12 Haziran 2009 günü ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´nın basında yer almasından sonraki hafta Bilgi Destek Daire Başkanlığı´nda rutinin dışına çıkılarak evrak imhasının gerçekleştirildiğinin anlaşıldığını belirtti.Bu iş için Cuma günü mesaiden sonra personelin çağrıldığını belirten savcı, gece geç saatlere kadar ve ertesi gün hafta sonu olmasına rağmen de evrak imha işlemlerinin devam ettiğinin anlaşıldığını kaydetti. İddianamede savcı, İmha işleminin emrini veren Mustafa Bakıcı her ne kadar rutinin dışına çıkılmadığını ve bu işlemin 19 Haziran´da gece başlamasının tesadüf olduğunu beyan etse de Cuma günü mesai bitiminden sonra personelin evlerinden çağrılması ve işlemin Cumartesi gününe uzamasının rutin bir evrak imha işlemi olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı açıktır. dedi.
İddianamede, Yine İrticayla Mücadele Eylem Planı´nın basında yer almasından sonra Dursun Çiçek´in görevli olduğu şubenin bilgisayarlarının geri getirilmeyecek şekilde silindiği, silinen bu bilgisayarlar arasında internet siteleri serverlarının da yer aldığı anlaşılmıştır. Mustafa Bakıcı´nın silme işleminin Mehmet Eröz´ün verdiği yazılı emirde yer aldığını beyan etmesine karşılık Eröz, kendisinin silme işlemi emri veremeyeceğini ve silme işlemi emri de vermediğini, verdiği emrin bir hatırlatma olduğunu beyan etmiş, bu haliyle silme işlemi konusunda şüphelilerin beyanları arasında çelişki olduğu anlaşılmıştır. Yine silme işleminden haberdar olan şüpheliler işlemin MEBS Daire Başkanlığı görevlilerince gerçekleştiğini beyan etmişler. Buna karşılık MEBS Daire Başkanı Mehmet Otuzbiroğlu ise kendisine okunan ifadeleri kabul etmemiş, kendisine silme emri verilmediği gibi bilgisayarların da getirilmediğini beyan etmiştir. denildi. ( Cihan)
ÇİÇEK´E YENİ DAVA GEREKSİZ
30 Temmuz 2011 - İddianamede soruşturma kapsamında 2 kez ifadesi alınan Albay Dursun Çiçek hakkında ise ?Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olmak suçlarından İstanbul 13´üncü Ağır Ceza Mahkemesi´nde daha önce dava açıldığı bu nedenle hakkında yeniden kamu davası açılmasına yer olmadığına karar verildi. Dursun Çiçek hakkındaki kararda Ergenekon´un 3 Kasım 2002 seçimlerinde kurulan hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik faaliyette bulunduğunun tespit edildiği belirtilerek, 30 Eylül 2009´da gönderilen ihbar mektubundaki internet sitesi içerikleri incelendiğinde İrtica ile Mücadele Eylem Planı´nda yer alan hususlarla paralellik gösterdiği ifade edildi. Çiçek, hakkında ?Terör örgütü üyesi olmak, hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek? suçlarından kamu davası açıldığı kaydedildi. İnternet Andıcı soruşturması kapsamında soruşturması devam eden şüphelilerin eylemlerinin tesbiti ve Çiçek´le irtibatlarını ortaya konması için Dursun Çiçek´in şüpheli sıfatıyla savunmaları alındığı anlatılan ve Çiçek´in ifadelerinin özetine de yer verilen kararda ?Bu savunmalarda diğer şüphelilerin örgütsel konumları ve eylemlerine yönelik deliller elde edilmiştir? denildi.
ALBAY ÇİÇEK´İN İFADESİ
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, hükümete yönelik kara propaganda içeren internet siteleri hakkında hazırlanan ´internet andıcı´ iddianamesini kabul etti.7´si general 22 subayın yer aldığı iddianamede sanıklar hakkında ´Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs´ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talep ediliyor. Emekli Orgeneral Hasan Iğsız´ın bir numaralı sanık olduğu davada Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hüseyin Nusret Taşdeler ise yüksek rütbeli subay olarak dikkat çekiyor.
İddianamede, Albay Çiçek için, Soruşturma kapsamında Dursun Çiçek´in şüpheli sıfatıyla ayrıntılı savunmaları alınmış, şüpheli savunmalarında diğer şüphelilerin örgüt içerisindeki konumları ve eylemlerine yönelik beyanlarda bulunmuştur. denildi. Çiçek´in soruşturma kapsamında yaptığı savunmaların amacı şu şekilde anlatıldı: Haklarında iddianame düzenlenen şüphelilerin örgütsel konumları ve eylemleri belirgin hale gelmiştir. Fiili ve hukuki irtibat ile delillerin birlikte değerlendirilebilmesi için İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ne birleştirme talepli kamu davası açılmıştır.
Çiçek´in ´darbe teşebbüsü´ ve ´silahlı terör örgütü üyeliği´ suçlarından hâlâ İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nde yargılandığı da hatırlatıldı. İnternet andıcı iddianamesinin Çiçek´in yargılandığı dava ile birleştirilmesi talep edildiği için hakkında tekrar dava açılmasına gerek olmadığı bildirildi. İddianamede, ´irtica ile mücadele eylem planı´nda imzası bulunduğunu kabul etmeyen Albay Dursun Çiçek´in 8 Haziran 2011´de verdiği ifadesinde, Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı´nda görev yaptığı dönemde belge paralelinde yayın yapan internet sitelerinin içeriğini ve denetiminin hiyerarşik yapı içerisinde onay alındıktan sonra belirlendiğini, bu sitelerin içeriğinden görevli kişilerin sorumluluğunun olduğunu belirttiği kaydedildi.
Soruşturma konusu şüphelilerin mevcut iktidarın 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden sonra tek başına iktidar olmasının ardından benzer içerikli çalışmaların ´irticayla mücadele eylem planı´ ismiyle düzenlenene kadar devam ettiği, bu belgeyle eyleme dönük hale getirildiğinin tespit olunduğu kaydedildi. İddianamede Çiçek hakkında takipsizlik kararı verildiği açıklanan bölümde 8 Haziran 2011´de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na verdiği ifade yer aldı. Bu ifadede, o dönem Genelkurmay 2. başkanı olan Hasan Iğsız´dan andıç hazırlanması konusunda olur aldığını, daha doğrusu daire başkanına bu konuda bilgi verdiğini, onun da kendisine geri dönüşünde Iğsız Paşa´dan onay aldığını söylediğini, geçmiş dönemdeki bütün internet sitelerinin kendi görev yaptığı şubeye bağlı olmasından dolayı andıcın ana yapısını kendisinin hazırladığını, daha doğrusu Murat Uslukılıç´ın hazırladığı taslak andıcı geliştirdiğini, Murat Uslukılıç kurmay olmadığından bu konuda kendisinin daha tecrübeli olduğunu söylediği iddianamede yer aldı.
ÇİÇEK: ANDIÇ, İLKER BAŞBUĞ´A ARZ EDİLMEDİ
Andıcı o zamanki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´a arz ettiği iddiasının doğru olmadığını öne süren Çiçek´in, 2. başkana arz edildiğini de dosyadaki paraftan anladığını savundu. Cemal Gökçeoğlu´nun, Murat Uslukılıç´ın amiri konumundaki dönemin 1. Destek Şube müdürü olduğunu, beyanlarının da doğru olduğunu, o dönemde daire başkan vekili olarak böyle bir talimat vermiş olabileceğini kaydetti. Çiçek´in ifadesinde, sivil memur Bülent Sarıkahya´nın ifadesinin kısmen doğru olduğunu, kendisinin Hasan Iğsız´dan onay almadığını, daire başkan vekili olan Mustafa Bakıcı´dan onay aldığını, bunun üzerine andıç hazırlandığını söylediği bildirildi. Çiçek´in, andıç kapsamında kendi şubesinde ´gurbetçiler´ ve ´türkses´ isimli internet sitelerinin açıldığını anlattığı belirtildi.
´İRTİCA.ORG BİZİM ŞUBEYE BAĞLI´
Daha önceki ifadelerinin aksine 2007 senesinin sonuna dek sitelerin tek şubeye bağlı bulunduğunu, dolayısıyla irtica.org isimli sitenin de kendi şubesine bağlı olduğunu itiraf eden Dursun Çiçek, komuta zinciri içerisinde o dönemde irtica.org isimli internet sitesi varsa bu sitenin içerisindeki yayınlardan kendisinin sorumlu olduğunu anlattı. Çiçek, AK Parti hükümetine ve dini gruplara yönelik yayın yapan site ile ilgili olarak içeriklerini hatırlamadığını iddia etti. İddianamede Korgeneral Mehmet Eröz´ün ise Başbuğ´u suçladığı ortaya çıktı. Eröz´ün 15 Haziran 2011 tarihli savcılık ifadesinde, İnternet Andıcı olarak yer alan çalışmanın emrini Genelkurmay Başkanı´ndan aldıklarını, fakat bu andıçla karar aldıkları 4 tane internet sitesini faaliyete geçirmediklerini söylediği belirlendi. Nisan 2009´da internet andıcına onay alırken yaptıkları incelemede bu sitelerin hayali isimlere kayıtlı olduğunu fark ettiklerini belirten Eröz, yasadışı olduğunu gördükleri zaman sitelere şube müdürlerinin gerçek isimleri ile kaydolmasını öngördüklerini ileri sürdü.
IĞSIZ: EMİRLERİ GENELKURMAY BAŞKANI VERDİ
Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Cihan Kansız tarafından hazırlanan iddianamede, hükümeti karalama amaçlı 42 internet sitesinin kurulma emrinin Genelkurmay tarafından verildiği kaydediliyor. İddianameye göre emekli 1. Ordu Komutanı Org. Hasan Iğsız, savcılıkta verdiği ifadede, sitelerin Genelkurmay´ın bir faaliyeti olduğunu, kurulma emrini de Genelkurmay başkanının verdiğini belirtiyor. Dönemin Genelkurmay Harekât Daire Başkanı Korgeneral Mehmet Eröz de ifadesinde sitelerin kurulma emrini bizzat Genelkurmay başkanından aldıklarını dile getiriyor. ( Zaman, Yenişafak, Hürriyet)
SANIK İFADELERİNİN DEVAMI ORTAYA ÇIKTI
13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin kabul ettiği ´internet andıcı´ iddianamesinde çok çarpıcı detaylar yer aldı. Yüzbaşı Murat Uslukılıç savcılık ifadesinde andıçla ilgili şok itiraflarda bulundu. 17 Ağustos 2010´da savcıya her şeyi anlatan Uslukılıç, sitelerin kuruluş ve yönetimini şöyle anlattı:
MÜDÜRÜMÜZ ÇİÇEK´Tİ
?2003 yılı Eylül atamaları ile Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı´na atandım.Orada OBİ Subayı olarak görevliydim ve 2004-2008 yılına kadar müdürümüz Dursun Çiçek´ti... Tamamen teknik işler yapıyorum, sitelerin içeriği ile ilgili müdahale yetkimiz yok. Teknik olarak siteleri kurup, kullanıcı bilgilerini server´a giriyoruz. Her kullanıcı, doğrudan erişim yaparak yayınlanacak haberleri kendi sitesine koyuyor. 2004´ten 2008´e kadar sitelerin içeriklerinin tamamı Dursun Çiçek´in kontrolündeydi. İçeriklerini bizzat Çiçek kendisi kontrol edip belirliyordu. Ana site ´irtica.org´tu. Bunun içeriğini Ziya Göktaş belirliyor, haberleri de sivil memur Meryem Kurşun ekliyordu. Sitenin içeriğinde hoş olmayan yazı ve mailler gördüm.?
Başbuğ´a Çiçek arz etti
2009´un Şubat ayında Yozgat´ta izindeyken acele şubeye çağırdıklarını söyleyen Uslukılıç, Taraf Gazetesi´nde sitelerle ilgili andıç haberi çıktıktan sonra yaşananları da şöyle aktardı: ?Haber çıktıktan sonra siteleri komutanın emri ile kapatmamız söylendi ve ben de siteleri kapattım. Daha sonra mart ayının sonuna doğru Dursun Çiçek odamıza geldi. Çiçek, ´2. Başkan´dan Olur aldım, yeni internet siteleri için bir andıç hazırlayalım? dedi.
Bunu Şube Müdürü Cemal Albay´a ilettim. O da Dursun Çiçek´le görüşüp kendisine hazırlaması için emir verdiğini söyledi. Andıç hazırlandıktan sonra önümüze geldi. Andıca internetle alakalı kanun maddelerini yazdım. Her şube müdürü andıca kendisini ilgilendiren bölümlere belli şeyler yazdı. Ana çatısını Dursun Çiçek kurdu. Adli Müşavir Hıfzı Çubuklu andıç hazırlandıktan sonra değişiklikler yaptı. Sonra ikinci başkana sunuldu ve o da ´Komutana arz´ notu yazdı. Genel Kurmay Başkanı´na Dursun Çiçek arz etti.
Andıcı ben Dursun Çiçek´in talimatıyla yazdım. Daha sonra internet siteleri kurduk. 4 adet temel site vardı. Bir tanesi Koruyucu Haber diğerlerini hatırlamıyorum. Önceki sitelerin tamamı Mart 2009´da kapandı. Nisan 2009´da yürürlüğe giren 4 yeni de Haziran 2009´da kapandı.?
Server´ler 7 kez silindi
İrticayla Mücadele Eylem Planı´nın Taraf´ta 12 Haziran 2009´da yayımlanmasının ardından karargahta yapılan imha işlemleri de Yüzbaşı Murat Uslukılıç tarafından şöyle anlatıldı: ?19 Haziran´da N.Albay gece 22.30 sıralarında beni aradı ve acilen Daire Başkanı´nın çağırdığını söyledi. Apar topar iş yerine gittiğimde, bizzat Mustafa Bakıcı ile görüştüm. Şube müdürleri ve sivil memurlara kadar izinli olanlar hariç herkes geldi. 20 Haziran Cumartesi olmasına rağmen mesai başladı. Yukarıda evrak yaptık, öğleden sonra MEBS Başkanlığı´ndan internet bilgisayarlarını silmek için personel geldi. Bilgisayarları bir yere toplamamızı istediler. Bilgi Sistem Odası´nda bilgisayarları topladık.?
MEBS Başkanı´nın serverlar dahil bilgisayarların silme işlemini başlattığını anlatan Uslukılıç, ?Ellerinde Harekat Başkanlığı imzalı Mehmet Eröz Paşa´nın emrinin olduğunu söylediler. İnternete giriş çıkış yapan bilgisayarların tamamının, internetle alakalı bütün serverların 7 sefer geri gelmeyecek şekilde silindiğini anlattılar. Biz sadece silme işlerine nezaret ettik. Diğer konuları MEBS Başkanlığı yaptı. İnternet sitelerinin arşivlerinin neden silindiğini bilmiyorum. 8 yıllık internet çalışmalarının tamamı silindi? dedi. 2006´dan sonra sivil memurlara gazeteciler hakkında bilgi çıkarma görevi verildiğini ifade eden Uslukılıç şunları da anlattı:
?Hürriyet, Milliyet vb. gazete yazarlarının isimleri ve mail isimlerinin listesini çıkardık. Okuyucu köşeleri dahil bu bilgiler istendi. İnternet sitelerinde kesinlikle hükümet üyeleri aleyhine yıpratıcı nitelikte yayın ve haber yapmadım böyle bir yetkim de yok. Ancak Genelkurmay´a ait sitelerde benzer haberlerin çıktığını üzülerek gördüm.?
Eröz: Biz emri Başbuğ´dan aldık
Andıç iddianamesinin sanıkları arasında yer alan Korgeneral Mehmet Eröz, sitelerin kurulmasıyla ilgili olarak dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ´u suçladı. Eröz, 15 Haziran 2011´de savcılığa verdiği ifadede, ?İnternet Andıcı? olarak yer alan çalışmanın emrini Genelkurmay Başkanı´ndan aldıklarını söyledi. Bu andıçla karar aldıkları 4 tane internet sitesini faaliyete geçirmediklerini belirten Eröz, 14 Nisan 2009´da internet andıcına onay alırken yaptıkları incelemede bu sitelerin hayali isimlere kayıtlı olduğunu fark ettiklerini anlattı. Eröz, yasaya aykırı olduğunu görüp 5651 sayılı yasa gereğince kurmayı planladıkları 4 siteye şube müdürlerinin gerçek isimleri ile kaydolmasını öngördüklerini ileri sürdü.
TAHLİYE OLUNCA DELİLLERİ YOK ETTİ
İddianamede tanık Cüneyt Alkan ifadesinde Dursun Çiçek´in ilk tutuklamada serbest kaldıktan sonra delilleri imha etmek için karargaha geldiğini belirtiyor. Alkan ifadesinde evrak kırpma ve imha işleminde bizzat görev almadığını, emir astsubayı olan Yakup Astsubay´ın kendisine ?Burada yaşadıklarını, Dursun Albay´ın tahliye olduktan sonra buraya geldiğini, sabaha kadar çalışıldığını kimseye anlatma? dediğini belirtti.
Alkan´ın ifadesinin devamında ise şunlar yer alıyor ?Dursun Albay´ın olay ortaya çıktıktan sonra sabaha kadar çalıştıklarını, ertesi gün saat 03.00´e kadar çalıştıklarını, her iki gece tüm şube müdürlerinin orada olduğunu, iki gün bu şekilde çalışıldığını, ilk gün 60-65 çuval evrakın araca yüklenip götürüldüğünü, evrak ayıklamasının yapılmadığını, bütün evrakların kırpıldığını, Yakup Astsubay ve Nuri Yıldırım Albay´ın ´gördüklerini hiç kimseye kesinlikle söyleme? dediğini´ anlattı.
Albay: İmha emrini 2 paşa verdi
Tanık Kıdemli Albay Şükrü Kısadere, savcılık ifadesinde İrticayla Mücadele Eylem Planı ile ilgili delillerin nasıl karartıldığını tek tek anlattı. İddianamenin sanıkları arasında da yer alan Daire Başkanı Tuğgeneral Mustafa Bakıcı´ya ´belgelerin imhası için yazılı bir emir´ gerektiğini söylediklerini aktardı. Bir süre sonra emrin imzalandığı ve işlemin yapılmasına başlanması konusunda haber verilmesi üzerine Bilgi Destek Dairesi´ne gittiklerini belirtti. Kısadere şöyle devam etti: ?Listesi verilen 26 bilgisayar ile 5 adet sunucu bilgisayarın güvenli sil işlemlerini başlattık. Sonra personeli ile birlikte oradan ayrıldık.?
Hıfzı Çubuklu: Keşke silinmeseydi
Andıç iddianamesinde sanık olarak yer alan Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu´nun 15 Haziran 2011´de savcılığa verdiği ifadesinde çarpıcı itiraflarda bulunduğu ortaya çıktı. Suç içeren belgelerin imha edilmesi ile ilgili olarak Çubuklu´nun ?Keşke imha edilmemiş olsaydı da gerçekten böyle bir şey yapılmış ise bu soruşturulabilseydi? demesi dikkat çekti.
Andıç belgesinin doğru olduğunu savunan Çubuklu, ?Buradaki paraf bana aittir. Parafın yanındaki tarih 16 Şubat 2009´u gösteriyor. Bu belge 1 Nisan 2009´da da İkinci Başkan parafıyla Genelkurmay Başkanı´na arz olundu? diye konuştu. İnternet andıcında yer alan ´gri´ ve ´siyah´ propaganda ifadeleri ile ilgili olarak da ?Eğer böyle bir şeyin andıç isimli belgede var olduğunu görseydim kesinlikle imzalamazdım? dediği dikkat çekti. ( Bugün)
SAVCI KANSIZ´DAN ´ERGENEKON´ TESPİTLERİ
Hükümet aleyhinde kara propaganda yapmak amacıyla kurulduğu iddia edilen internet siteleriyle ilgili yürütülen ´internet andıcı´ soruşturması kapsamında hazırlanan iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Oy birliği ile kabul edilen iddianamede, soruşturma savcısı Cihan Kansız´ın Ergenekon ile ilgili yaptığı tespitler dikkat çekti. İnternet andıcı iddianamesinde Ergenekon´a ilişkin değerlendirmeler yapan savcı Cihan Kansız, yürütülen soruşturmalar sonucunda örgütün birçok hücresinin deşifre olduğu ve zarar gördüğünü ancak hala faaliyetlerine devam ettiğini belirtti Ergenekon´un özellikle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´nda etkili olmak için faaliyet yürüttüğü belirtilen iddianamede, ?Ergenekon Terör Örgütünün uyguladığı psikolojik harekat faaliyetlerinde etkili olmak için özellikle, milletimizin güzide bir kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetlerini ön plana çıkarmaya çalıştığı, bu yolla kamuoyunda soruşturmaya karşı olumsuz bir bakış açısı oluşturulmak istendiği gözlemlenmiştir. denildi
ÖRGÜT DENİZ KUVVETLERİNDE ETKİSİNİ ARTTIRMAK İSTİYOR
İddianamede yer alan değerlendirmede, sanıklardan bazılarının Ergenekon Terör Örgütü´nün Deniz Kuvvetleri içinde etkisinin arttırılması için psikolojik yönü ağır basın mail çalışmaları yürüttüğü, bu faaliyetlerin ise halen örgüt yöneticiliğinden tutuklu bulunan Doğu Perinçek´in emirleri doğrultusunda yapıldığı belirtildi.
ÖRGÜT DEŞİFRE EDİLDİ ANCAK FAALİYETLERİNE DEVAM EDİYOR
Savcılık tarafından yürütülen soruşturmalar sonucunda örgütün birçok hücresinin deşifre olduğu ve zarar gördüğünün belirtildiği değerlendirmede,?Ancak İrtica ile Mücadele Eylem Planı, örgütün faaliyetlerine aralıksız devam ettiğinin somut bir örneğidir. Soruşturmalar kapsamında elde edilen deliller İrticayla Mücadele Eylem Planında yer alan örgütsel tutum ve anlayışın birden bire ortaya çıkmadığını ve sadece plandaki zamanla sınırlı olmadığını göstermektedir. Ergenekon Silahlı Terör Örgütünün, mevcut iktidar partisinin tek başına iktidar olduğu 03 Kasım 2002 tarihinden sonra faaliyetlerini artırarak devam ettirdiği ve hedefinde iktidar partisinin yer aldığı çok sayıda illegal çalışma içerisine girdiği, elde edilen deliller doğrultusunda örgüt hakkında hazırlanan önceki iddianamelerde de ortaya konulmuştur.denildi.
ÖRGÜT TSK´YI KULLANIYOR
Ergenekon´un eylemsel faaliyetlerini psikolojik harekat faaliyetleri ile desteklediğini belirten savcı Kansız, örgütün psikolojik harekat çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri´ni kullandığını belirtti.
MİLLETİN GÜZİDE KURUMU TSK ÖN PLANA ÇIKARILMAYA ÇALIŞILIYOR
İddianamesinde şu değerlendirmeye yer verdi; ?Ergenekon Terör Örgütünün uyguladığı psikolojik harekat faaliyetlerinde etkili olmak için özellikle, milletimizin güzide bir kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetlerini ön plana çıkarmaya çalıştığı, haklarında örgüt üyeliği veya yöneticiliği şüphesi ile işlem yapılan bazı TSK personelinin yaptıkları fiillerin değil de resmi kimliklerinin ön planda tutulmasının amaçlandığı, bu yolla kamuoyunda soruşturmaya karşı olumsuz bir bakış açısı oluşturulmak istendiği gözlemlenmiştir. Yürütülen soruşturma kapsamında haklarında işlem yapılan bazı şüphelilerin Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup olması kullanılarak, soruşturmanın Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılıyor gibi yansıtılmak istenmesi ve bu örgüt mensuplarının gayri hukuki faaliyetlerini silahlı kuvvetlerimiz arkasına sığınarak gizleme çabası, örgütün sistematik ve planlı psikolojik harekat faaliyetlerinin sadece birkaç göstergesidir. Psikolojik harekat bağlamında önemli bir işlevi olan İrticayla Mücadele Eylem Planında da özellikle yaptırılacak haberlerde TSK personeli tabiri kullandırılması ve bu şahısların mesleki çalışmalarından dolayı haklarında işlem yaptırıldığı iddialarının gündeme taşınmak istenmesi de, örgütün bu konudaki psikolojik harekat stratejisini göstermektedir. ( DHA)
Dursun Çiçek, tahliye olunca delilleri karartmış
31 Temmuz 2011 - İrticayla Mücadele Eylem Planı soruşturma sürecinde, HSYK´nın özel atadığı nöbetçi mahkemelerce tartışmalı biçimde tahliye edilen Dursun Çiçek´in serbest bırakıldıktan sonra görev yaptığı dairede delil niteliğindeki belgeleri yok ettiği iddia edildi.Genelkurmay´da görev yapan er Cüneyt Alkan, ´internet andıcı´ iddianamesinde yer alan ifadesinde, Emir astsubayı olan Yakup Astsubay´ın kendisine Dursun Albay´ın tahliye olduktan sonra buraya geldiğini, iki gece çalıştıklarını, her iki gece tüm şube müdürlerinin orada olduğunu, iki gün bu şekilde çalışıldığı, ilk gün 60-65 çuval evrakın araca yüklenip götürüldüğü, evrak ayıklamasının yapılmadığı, bütün evrakların kırpıldığı, Yakup Astsubay ve Nuri Yıldırım Albay´ın ´Gördüklerini hiç kimseye kesinlikle söyleme´ dediği, aynı şekilde Albay Hulusi Gülbahar´ın da uyarıda bulunduğu, evrakları taşımak için başka askerlerin de yardımcı olduğu bilgisini verdi.
Önceki ifadesinde bunları söylemekten çekindiğini anlatan er Alkan, ´dairedeki tüm bilgisayarların bilgisayar merkezine taşındığı, niye taşındığını bilmediği, bu bilgisayarların daha sonra geri getirildiği, iki kez üst üste sabahlara kadar çalışma olayının Dursun Albay´ın cezaevinden çıkıp da daireye geldiği günlerde olduğu, belgelerin kırpılması olayının da aynı günlerde yapıldığı´ şeklinde beyanda bulundu. Kıdemli Albay Şükrü Kısadere ise belgenin basında ilk defa yer almasından sonra 17 Haziran 2009 tarihinde Bilgi Sistem Daire Başkanı Tuğgeneral Murat Üçüncü tarafından gösterilen bilgisayarlara güvenli sil işlemi yapmalarının emredildiğini aktardı. Kısadere, bu çerçevede listesi verilen 26 adet bilgisayar ile 5 adet sunucu bilgisayara güvenli sil işlemi yaptıklarını bildirdi. ( Zaman)
Andıçlar ´hukuki kalkan´ işlevi gördü
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´nca hazırlanan iddianamede, andıçların hukuki kalkan olarak kullanıldığı aktarılıyor. ´Kaos Planı´ ve ´internet andıcı´nın aynı ortak amaç çerçevesinde hazırlandığı belirtiliyor.Gölcük´te yapılan aramada, ´Proje´ isimli belge ele geçirilmişti. Andıç davasının sanıklarından Tuğamiral Alaettin Sevim´in 2003 yılından beri hazırladığı iddia edilen andıç ve kirli tezgâh belgelerinin ´Proje´ belgesi kapsamında oluşturulduğu ileri sürülüyor. İddianamede, Şubat 2009´da ´kara propaganda sitelerine´ ilişkin haberin Taraf gazetesinde çıkmasından sonra sitelerin kapatıldığı anlatılıyor. Sanık ifadelerine göre kapatma işlemi, yeniden yapılandırılma faaliyetleri kapsamında geçici olarak uygulanıyor. Ayrıca andıçla yeni sitelerin kurulmasının amaçlandığı ve kurulacak sitelerin hukuki olduğu ileri sürülüyor. İddianamede ise bu konuda şu tespitler yapılıyor: Ancak yapılan incelemeler neticesinde söz konusu andıcın yeni internet siteleri kurularak kara propaganda aracı olan önceki internet sitelerinin gayri hukuki faaliyetlerinin üzerine gidilmesini engellemek, üzerine gidilse bile bu sitelerin hukuka uygun çalıştığı izlenimini vermek, kısacası bu sitelere hukuki bir zırh oluşturmak gayesini güttüğü, yine bu andıcın diğer bir amacının ise yıllardır yürütülen ve örgüt için önemli olan internet siteleri faaliyetlerinin bitirilmek yerine, kaldığı yerden yürütülmesini sağlamak olduğu kanaatine varılmıştır. ( Zaman)
Nusret Taşdeler´i yakacak şok belge
Ege Ordu Komutanı Nusret Taşdeler´le ilgili Andıç İddianamesi´nde şok bir belge yer aldı. İnternet Andıcı iddianamesinde Ege Ordu Komutanı Nusret Taşdeler´in Genelkurmay Harekat Başkanlığı yaptığı dönemde hazırladığı iddia edilen ve ihbar mektubuyla daha önce gündeme gelen ´türban andıcı´ da yer aldı. Eylül 2007 tarihli ?Bilgi Destek Planı? konulu 5 sayfalık belgenin ?Genelkurmay Başkanı emriyle Hrk. Bşk.Korgeneral Nusret Taşdeler? adına imzaya açıldığı vurgulandı. Abdullah Gül´ün Cumhurbaşkanı olmasının ardından başörtüsüne karşı takınılacak tavrın anlatıldığı belgede, ?Türbana gösterilecek tepki, alt kademeler için de bir emsal teşkil edecektir. Gösterilen tepkinin uzun vadede uygulama imkanı olan tutarlı bir politika olması önemlidir. Gösterilecek tepkinin, her ne olursa olsun, kendi manevra sahamızı daraltmayacak ve müteakip girişimlerde elimizi bağlamayacak düzeyde kalması önem arz etmektedir? ifadeleri yer aldı.
GENELKURMAY´DAN BELGE CEVABI
Söz konusu belgeyi Genelkurmay´a soran savcılık, Genelkurmay Askeri Savcılığı´ndan ?söz konusu belgeye kayıtlarda rastlanılmadığı, Askeri Savcılık tarafından düzenlenen iddianamede belgenin tamamen sahte olarak düzenlendiği kanaatine varıldığı? şeklinde cevap geldiğini belirtti. İddianamede belgenin ?Genelkurmay Başkanlığı´na ait olmadığı anlaşılan ve örgütsel amaçlar doğrultusunda illegal faaliyetlere yönelik hazırlandığı değerlendirilirken, ?Belge içeriği incelendiğinde, Gül´ün Cumhurbaşkanı seçilmesi ile ilgili birtakım eleştirilerin yer aldığı belgede, türban konusu ile ilgili bazı eylemsel faaliyetlerden yararlanılarak kaos oluşturulmasının amaçlandığı gözlemlenmiştir? denildi. Skandal talimatının uygulandığına ilişkin iddianamede şu iki çarpıcı örnek verildi:
NEJAT UYGUR´A ZİYARET
?19 Eylül 2007 tarihinde Abdullah Gül´ün KKTC ziyareti dönüşünde, Esenboğa Havalimanı´nda yapılan karşılama töreninde, Cumhurbaşkanı ve eşinin karşılamaya gelenlerle tokalaşmaya başladıkları esnada, dönemin Ankara Garnizon Komutanı A.G´nin protokolden ayrıldığı, Hayrünnisa Gül´ün başörtülü olması sebebiyle böyle bir davranışın gerçekleştiği yönünde birçok haberin yayınlandığı görülmüştür. Bu hadiseden sonra da yine A.G´nin Cumhurbaşkanı´nı karşılama veya uğurlama törenlerinde aynı davranışı sergilediği yönünde açık kaynak bilgilerine ulaşılmıştır. Benzer şekilde 23Kasım 2007 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ın eşi Emine Erdoğan´ın TSK Rehabilitasyon Merkezi´nde tedavi gören sanatçı Nejat Uygur´u ziyaret etmek istediği ancak başörtülü olması sebebiyle bu ziyareti gerçekleştirmesinin engellendiği, hadisenin Nejat Uygur´un eşi Nejla Uygur tarafından da doğrulandığına dair çok sayıda açık kaynak bilgisine ulaşılmıştır. Cumhurbaşkanı ve Başbakan eşlerinin yaşadıkları benzer hadiselerin tesadüf eseri olmadıkları, Taşdeler adına imzaya açılmış Eylül 2007 tarihli söz konusu belge içerisindeki talimatla paralellik arz ettikleri kanaatine varılmıştır.?
Yorumları kendimiz ekledik
İddianamedeki çarpıcı bir itiraf da Dursun Çiçek´in kontrolündeki ´irtica.org´ isimli sitenin içeriğini düzenleyen Meryem Kurşun´dan geldi. Planlı ve programlı bir şekilde bu siteleri ´neden işlettiklerinin´ kendilerine anlatılmadığını belirten Kurşun, ?Günlük olarak siteler güncellenirdi. Sitenin yayın politikası laiklik ve Atatürkçülük odaklıydı. İletişim Daire Başkanlığı´ndan günlük olarak basın özetleri getirilirdi. Bazen bunları Dursun Albay getirip verirdi? dedi. Kurşun, ?Dursun Albay Cumhuriyet Gazetesi´nde çok malzeme olduğunu söylerdi. Sitelerde okuyuculardan gelmiş gibi görünüp kendi eklediğimiz yayınlar da olurdu. Bu yayınları ya ben yazardım ya da şube müdürü verirdi. Başarılı personele hem itibar edilir hem de ödüllendirilirdi? diye konuştu.
Komutanlar birbirini suçladı
İddianamede önemli bir ayrıntı da yer aldı. Komutanların birçok olayda birbirlerini suçladıkları görüldü. İddianamenin 1 numaralı sanığı Hasan Iğsız, muhatap olarak Genelkurmay Başkanlığı´nı hedef gösterirken, Korgeneral Mehmet Eröz de İrticayla Mücadele Eylem Planı´nın ortaya çıkmasının ardından yaşanan evrak imha işlemiyle ilgili olarak kesinlikle böyle bir emir vermediğini söyledi. Eröz, sanıklardan Tuğgeneral Mustafa Bakıcı´nın böyle bir emir vermiş olabileceğini vermişse de niçin böyle bir emir verdiğini bilemediğini belirtti. ( Bugün)
DURSUN ÇİÇEK´TEN ÜSTLERİNİN İFADELERİNE İTİRAZLAR
01 Ağustos 2011 -İNTERNET Andıcı´yla ilgili Albay Dursun Çiçek´in verdiği ifadede üst düzey komutanlarla adeta büyük bir hesaplaşmanın içine girildiği görülüyor. İfadelerde Savcı, Çiçek aleyhine verilen ifadeleri okuyup soruya dönüştürdükçe, Çiçek´in üstleri hakkında önemli bilgiler verdiği görülüyor.
Mehmet Eröz: Kamuoyunun tepkisi üzerine internet sitelerinde bilmediğimiz olumsuz içerikle karşılaştık
Dursun Çiçek´in Mehmet Eröz´e yanıtı: Kapatma emri hiyerarşik yapıda üst komutandan geldi. Sitelerin içeriklerinden üstlerimizin bilgisi vardı. Eröz´e günlük rapor ediliyordu.
Hakkı Pekin: Haberden sonra sitelerden haberdar oldum. Mevzuata uygun olmadığı için kapattık.
Çiçek´in Pekin´e yanıtı: Mevzuata uygun olup olmadığını, açma kapatma yetkisi üst komutanlara aittir. 4 Şubat´ta kapatma emrini kim verdiyse aynı komutan siteleri daha önce yayından kaldırabilirdi.
Hıfzı Çubuklu: Bir şeylerden çekinildiği için alelacele bu siteler kapatılmış olabilir.
Çiçek´in Çubuklu´ya yanıtı: Hıfzı Çubuklu daha yetkili bir makamdadır, neden çekinildiğini benden daha iyi bilir, bunu açıklaması gerekir. ( Star)
(29 Temmuz 2011), son güncel.: (01 Ağustos 2011)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
GENELKURMAY´IN PROVOKASYON SİTELERİ YA DA ´İNTERNET ANDICI´ KONULU MANŞETLERİMİZ
Genelkurmay´ın ´internet andıcı´ hazırlanması talimatını görmek için tıklayın
Albaydan tepki: Andıç emir komuta işi
Flaş!!! Subaydan andıç ihbar mektubu
Flaş!!! Subaydan andıç ihbar mektubu
Flaş!!! 2000´deki andıç da bulunamadı
Islak İmzalı ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ manşetlerimiz