Silivri´den Meclis´e kazılan tünel çöktü.. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci ´Ergenekon´ davası kapsamında tutuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci-yazar Mustafa Balbay´ın tahliye taleplerinin reddine karar verdi. Oy çokluğuyla alınan karara Mahkeme Başkanı Köksal Şengün muhalif kaldı. Sanık avukatları karara itiraz edeceklerini açıkladı. Balyoz davası sanığı emekli Korgeneral Engin Alan ile KCK tutukluları hakkında verilecek kararlar da merakla bekleniyor.
FLAŞ!!! Haberal ve Balbay´a ret
Silivri´den Meclis´e kazılan tünel çöktü.. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci ´Ergenekon´ davası kapsamında tutuklu olarak yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci-yazar Mustafa Balbay´ın tahliye taleplerinin reddine karar verdi. Oy çokluğuyla alınan karara Mahkeme Başkanı Köksal Şengün muhalif kaldı. Sanık avukatları karara itiraz edeceklerini açıkladı. Balyoz davası sanığı emekli Korgeneral Engin Alan ile KCK tutukluları hakkında verilecek kararlar da merakla bekleniyor.
Haberal ve Balbay´ın avukatlarının yaptığı tahliyeye ilişkin başvurular, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelendi. Mahkeme heyeti, oy çokluğuyla tahliye taleplerinin reddine karar verdi. Karara, mahkeme başkanı Köksal Şengün´ün muhalefet şerhi koyduğu öğrenildi. Mahkemenin Haberal ve Balbay´a ret kararının gerekçesinde şu görüşlere yer verildi: Delillerin tamamen toplanmamış olması, dosyadaki belge ve raporlar, kuvvetli suç şüphesinin devam etmesi, sanıkları isnat olunan suçlar, bir kısım sanıkların savunmalarının halen alınmamış olması, CMK 103. maddesindeki katalog suçlardan olması
Herhangi bir yasal dayanağı olmayan tahliye talebi
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin oy çokluğuyla ikinci ´Ergenekon´ davası kapsamında tutuklu yargılandıkları sırada milletvekili seçilen Prof. Dr. Mehmet Haberal ile gazeteci-yazar Mustafa Balbay´ın bu hallerinin devamına ilişkin olarak aldığı kararda, ´herhangi bir yasal dayanağı olmayan tahliye taleplerinin reddine´ ifadesi kullanıldı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin oy çokluğuyla aldığı kararda, dosya kapsamı, sanıklara ayrı ayrı isnat edilen suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamının toplanmamış olması, dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçların işlendiği konusunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam etmesi, bu suçların CMK´nın 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların savunmalarının alınmamış olmaması gerekçeler arasında sayıldı. Bu nedenlerle Haberal ve Balbay´ın tutukluluk hallerinin devamına hükmedildiği belirtilen kararda, ´herhangi bir yasal dayanağı olmayan tahliye taleplerinin reddine´ ifadesi kullanıldı.
Milletvekili seçilenlerin tahliye edilip, seçilmeyenlerin edilmemesi eşitlik ve adalete aykırı
Sanıkların milletvekili seçilmelerinin isnat edilen suçlar kapsamında tutukluluk durumlarını etkileyen bir husus olmadığı kanısına varıldığını belirten üyeler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu, Yasal bir mesnede dayanmayan ´milletvekili seçilmenin tahliye sonucunu doğuracağı´ savına itibar ederek sırf bu nedenle milletvekili seçilen sanıkların tahliye edilmesi, milletvekili seçilemeyen ve sair tutuklu sanıkların ise mevcut hallerinin devam ettirilmesi hiçbir hak ve nesafet ilkesi ve eşitlik kuralı ile bağdaşmaz. Böylesi bir tahliye kararı, sınıf ve statü dikkate alınarak, karar verilmesi anlamına gelir ki, bu durumun mahkemelerin güvenilirliğini ve adalete olan inancı derinden sarsan bir sonuç doğuracağı ve kamu vicdanını yaralayacağı açıktır dedi. İki üye bu nedenle tahliye talebinin reddi yönünde karar verdi.
Ret kararının bir örneği acilen TBMM´ye gönderiliyor
Mahkeme heyeti, tutukluluk halinin devamına ilişkin kararın bir örneğinin acilen TBMM´ye gönderilmesini hükme bağladı.
Mahkeme Başkanının muhalefet şerhi
Başkan Şengün ise ret kararına şu gerekçelerle katılmadı: Kaçma, saklanma ve delilleri karartma ihtimali yok. Sebahat Tuncel kararı emsal olarak alınmalıdır.
KAÇMA, SAKLANMA VE DELİLLERİ KARARTMA ŞÜPHESİ KALMADI
Silivri´de görülen duruşmalarda iki sanık içinde önceden de tahliye yönünde görüş bildirdiğini hatırlatan Başkan Şengün, her iki sanığın da 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerinde milletvekili seçildiklerini kaydetti. Şengün şerh gerekçesine şunları kaydetti: ?Anayasanın 83 ve 14. maddeleri dikkate alındığında bu sanıkların milletvekili seçilmelerinden dolayı yasama dokunulmazlığı kazanmaları bu aşamada söz konusu olamaz. Bu nedenle tutukluluk durumlarının değerlendirilmesinin Anayasanın 14. madde dışında yapılması gerekir. Şöyle ki TBMM üyeliğine yasal bir seçim sonucu ve demokratik yollardan seçilen bu kişilerin kazanmış oldukları bu nitelikleri sebebiyle kaçma, saklanma ve delilleri karartma ihtimalleri de kalmamıştır. Ayrıca CMK´nın 100/3 maddesinde belirtilen katalog suçlarda bile tutuklama varsayım olarak ifade edilmiş ve bu şekilde bu suçlamalar kesin tutuklama sebebi olarak da gösterilmemiştir.ö görüşünü belirtti.
SEBAHAT TUNCEL EMSAL KARARDIR
Sebahat Tuncel örneğini de hatırlatan başkan Şengün, ?Aynı suçlamalarla yargılaması tutuklu olarak yapılmaktayken 22 Temmuz 2007 tarihindeki genel milletvekili seçiminde bağımsız olarak milletvekili seçilen Sebahat Tuncel isimli kişi Anayasanın 14. maddesi doğrultusunda değil, milletvekili seçilmesinden dolayı kazanmış olduğu temsil niteliğinden dolayı da tahliye olmuş ve son seçime kadar da parlamentoda görev yapmıştır. ifadelerini kullandı.
Bu durumda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarındaki açık kriterlerle birlikte bir emsal olarak değerlendirilmesinin de gerektiğini savunan Şengün, ?Yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı daha önce ifade ettiğim tahliye gerekçelerine ilave olarak her iki sanığın TBMM´ye üye olarak seçilmiş olmaları karşısında, bu kişilerin bu niteliklerinden dolayı da artık kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin de kalmamış olduğu dikkate alındığında tutuklu sanıklar Mehmet Haberal ve Mustafa Ali Balbay´ın tahliyelerine karar verdilmesi görüşünde olduğumdan aksi yönde oluşan çoğunluk görüşüne muhalifim. dedi.
İKİ ÜYE: TAHLİYE OLMAK İÇİN MİLLETVEKİLİ OLDULAR
Mahkemenin iki üyesi Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu ret gerekçelerinde çarpıcı ifadeler kullandı. Sanıkların milletvekili seçilmelerinin isnat edilen suçlar kapsamında tutukluluk durumlarını etkileyen bir husus olmadığı kanısına varıldığını belirten üyeler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu, Yasal bir mesnede dayanmayan ´milletvekili seçilmenin tahliye sonucunu doğuracağı´ savına itibar ederek sırf bu nedenle milletvekili seçilen sanıkların tahliye edilmesi, milletvekili seçilemeyen ve sair tutuklu sanıkların ise mevcut hallerinin devam ettirilmesi hiçbir hak ve nesafet ilkesi ve eşitlik kuralı ile bağdaşmaz. Böylesi bir tahliye kararı, sınıf ve statü dikkate alınarak, karar verilmesi anlamına gelir ki, bu durumun mahkemelerin güvenilirliğini ve adalete olan inancı derinden sarsan bir sonuç doğuracağı ve kamu vicdanını yaralayacağı açıktır dedi. İki üye bu nedenle tahliye talebinin reddi yönünde karar verdi. Bu iki üye hakim, ret gerekçelerinde çarpıcı ifadeler kullandı.
DURUŞMADA DA İKİ SANIĞIN TAHLİYE TALEBİ REDDEDİLDİ
Haberal ve Balbay hakkında iddianamede istenen cezalar anlatılan kararda, 10 Haziran 2011 tarihli duruşmada iki sanığın da tahliye taleplerinin Dosya kapsamı, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli suç şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK´nın 100 / 3. maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması gerekçesiyle reddedildiği anlatıldı.
KARARDA ANAYASANIN 83. VE 14. MADDESİ ANLATILDI
Kararda, 1982 Anayasası bakımından taleplerin değerlendirilmesi başlıklı bölümde, Anayasa´nın üçüncü kısmında Cumhuriyetin temel organları başlığı altında, yasama dokunulmazlığı alt başlığı altında düzenlenen 83. maddesinin 2. fıkrasına yer verildi. Anayasa´nın 83/2. maddesinde Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM´ye bildirmek zorundadır denildiğinin hatırlatıldığı kararda Anayasa´nın ikinci kısmında Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılması başlıklı 14. maddesine de yer verildi.
Anayasa´nın 14. maddesindeki Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir hükmü de karara yazıldı.
ANAYASANIN 14. MADDESİNE GÖRE MİLLETVEKİLİ OLSA BİLE TUTUKLANABİLİR
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nin verdiği kararda, ayrıca Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nin bu konuda emsal kararları olduğu belirtilerek, ?Emsal Yargıtay kararları dikkate alındığında, yasama dokunulmazlığının sınırı çizilmiş, sanıkların milletvekili seçilmiş olmansın seçimden önce açılmış Anayasa´nın 14. maddesine öngörülen davalar açısından tek başına yargılamanın durdurulmasına neden olmadığı, tam aksine yargılamanın devam etmesinin gerektiği görülmüştür. Anayasa´nın 14. maddesi kapsamında bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili Anayasa´nın 83/2. maddesinde belirtilen tanımın mefhumu muhalifinden de anlaşılacağı üzere, Meclisin kararı olmadan tutulabilir, sorguya çekilebilir, tutuklanabilir ve yargılanabilir.
DOKUNULMAZLIK MECLİS ÇALIŞMALARININ ENGELLENMEMESİ İÇİNDİR
Yasama dokunulmazlığını doktrindeki kriterlere göre incelediğimizde, kişisel ve fiili yönlerden değerlendirmek gerekir denilen kararda, Bu Yasama dokunulmazlığı yasama organı üyelerinin korkusuzca görev yapabilmelerini sağlamak, fonksiyonları nedeniyle suçlanmalarını engellemek, basit suç atmalarla görevden kalmalarını önlemek amacıyla belirli bir siyasal süreç içerisinde oluşmuş bulunan bir Anayasa kuralıdır ifadeleri yer aldı.
AĞIR CEZAYI GEREKTİREN SUÇLAR DOKUNULMAZLIK
Hangi suçların dokunulmazlık kapsamı dışında tutulacağının belirlenmesinin önemli olduğunun ifade edildiği kararda, şöyle denildi:
Günümüz hukuk sistemlerindeki genel uygulama, milletvekillerinin yasama faaliyetlerine katılmalarını, meclis çalışmalarını ve muhalefet işlevlerini rahatlıkla yerine getirmelerini engelleyebilecek cezai işlemlerin yasama dokunulmazlığı kapsamında olduğudur. Kural olarak, bütün çağdaş Anayasalar, ağır cezayı gerektiren suçüstü halini yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında tutmuştur. Ağır cezayı gerektiren suçüstü halinin yasama dokunulmazlığından ayrı tutularak kapsam dışına çıkarılması, çağdaş hukuk sistemlerinin benimsediği bir uygulamadır.
TAHLİYE ŞARTLARI OLUŞMAYANLARI TAHLİYE ETMEMİZ BEKLENEMEZ
Kararda şu ifadeler yer aldı: Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Mahkememizde buna dahildir. Anayasamızda ve CMK´nın 100 ve devamı maddelerinde tahliye nedeni olarak sayılmayan bir nedenden dolayı tahliye şartları oluşmayan tutuklu sanığın tahliye edilmesi durumunda mahkememiz, yasalarımızın tanımadığı bir yetkiye dayanarak sanığı tahliye etmiş olacaktır ki, böyle bir işlemi kimse mahkememizden beklememelidir. Dolayısıyla, tahliye şartları oluşmayan tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına kararı verilmesi, Anayasamızın lafzına ve ruhuna uygun düşen bir karardır.
KAÇMA ŞÜPHESİNİN KALMADIĞI SAVCI SUBJEKTİF DEĞERLENDİRMEDİR
Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Milli savunmaya karşı suçlar ve Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk başlığında düzenlenen suçların Anayasa´nın 14. maddesi kapsamında değerlendirilebileceği kararda, Sanıkların yargılandıkları dava ile ilgili soruşturmaya, 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan 24. dönem milletvekili genel seçimlerinden çok önce başlanıldığı ifade edilen kararda Haklarındaki sevk maddeleri ağır cezalık ve CMK. 250 maddesi kapsamında kalan suçlara ilişkin olup, kuvvetli suç şüphesini içeren isnatlardır. Tutuklu sanıklar Mehmet Haberal ve Mustafa Ali Balbay´ın milletvekili seçilmekle kaçma şüphelerinin kalmadığı savı, sübjektif bir değerlendirmedir. Bunun yanında mahkememizin bugüne kadar tutukluluğun devamı yönündeki kararları, yalnızca kaçma şüphesine dayandırılmamıştır. Dosyadaki sanık sayısının çokluğu nedeniyle delillerin tamamı toplanılmamıştır. İddianamede, talep eden sanıklarla irtibatlı olduğu iddia edilen diğer sanıkların savunmalarının henüz tamamlanmamış olup daha sonra tanıkların dinlenmesine ve kovuşturmanın diğer aşamalarına geçilecektir denildi.
KUVVETLİ SUÇ ŞÜPHESİ DEVAM ETMEKTEDİR
Kararın ´hüküm´ bölümünde tahliye talebinin reddi yönünde karar veren mahkeme, Dosya kapsamı, sanıklara iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması ve dosyadaki belgeler ve raporlar, atılı suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK´nın 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması ve bir kısım sanıkların halen savunmalarının alınmamış olması ve yukarıda belirtilen gerekçeler dikkate alınarak sanıklar Mehmet Haberal, Mustafa Ali Balbay´ın tutukluluk hallerinin devamına. Herhangi bir yasal dayanağı olmayan tahliye taleplerinin reddine dedi.
İTİRAZ HAKKI VAR
Mahkeme, iki sanığın tutukluluğunun devamına ilişkin karardan birer suretin gecikmeksizin TBMM Başkanlığı´na gönderilmesini kararlaştırdı. Birer suretin sanık avukatlarına da verilmesini karar bağlayan mahkeme, tahliye talebinin reddine dair karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi´ne itiraz haklarının bulunduğunun bildirilmesine hükmetti. ( DHA)
Engin Alan kararı yarına kaldı
Balyoz Davası´ndan tutuklu yargılanan MHP milletvekili Engin Alan hakkındaki kararı ise İstanbul 10. Ceza Mahkemesi verecek. Alan hakkındaki kararın da bugün verilmesi bekleniyor. Savcılık mahkemeye, Alan hakkındaki tahliye talebinin reddi konusunda görüş bildirmişti. İlerleyen saatlerde Alan hakkındaki kararın bugün çıkmayacağı, yarına kaldığı anlaşıldı.
Kanadoğlu açık konuşmuş, ´çıkamazlar´ demişti
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Mehmet Haberal, Mustafa Balbay ve Engin Alan gibi tutuklu yargılanan isimlerin milletvekili adayı gösterilmesinin ardından konuyu değerlendirmiş ve ´çıkamazlar´ demişti. Kanadoğlu, tutuklu yargılanan milletvekili adayları ile ilgili aylar önce şunları söylemişti: ?Anayasanın 14 ve 83´üncü maddeleri, Ergenekon gibi bir davadan herhangi bir şekilde yargılananların milletvekili seçilse dahi dokunulmazlık kazanamayacağını açıkça ortaya koyuyor. Aday olmalarında bir engel yok ama dokunulmazlık kazanamazlar.?
Kanadoğlu bu konudaki düşüncesini şu sözlerle açıklamıştı: ?Tutuklu olanlar ´Dokunulmazlık kazandı´ gerekçesiyle tahliye de edilemez, milletvekili olduğu için tahliyesi söz konusu olamaz; böyle bir gerekçe kullanılamaz. Ancak ´Tutuklu olma nedenleri ortadan kalktı, deliller toplandı, kaçma şüphesi yok´ ya da ´Delilleri karartamaz´ gerekçeleriyle tahliye edilebilirler, o ayrı bir şey. Sebahat Tuncel olayında da oldu; mahkeme ´Milletvekili seçildi ve dokunulmazlık kazandı´ gerekçesiyle tahliye etti. Dönemin İstanbul Başsavcılığı itiraz etti tahliye kararına, bu defa gerekçeyi değiştirdi mahkeme ve ´Tutukluluk nedenleri kalmamıştır´ kararıyla tahliye etti. Davasının görülmesine de devam edildi. Mahkeme ´Tutukluluk nedenleri ortadan kalkmıştır´ demediği müddetçe Ergenekon tutuklularının herhangi biri milletvekili seçilse dahi tahliye edilmeyebilir, dolayısıyla dokunulmazlık kazanmaz.?
Anayasa´nın 14´üncü maddesi
Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
Anayasa´nın 83´üncü maddesi
...Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclis´in kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla anayasanın 14´üncü maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Ancak, bu halde yetkili makam, durumu hemen ve doğrudan doğruya TBMM´ye bildirmek zorundadır. TBMM üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır; üyelik süresince zamanaşımı işlemez. Tekrar seçilen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma, Meclis´in yeniden dokunulmazlığını kaldırmasına bağlıdır... ( Hürriyet, Vatan)
Diğer hukukçular da ´tahliye çıkmayabilir´ diye uyarmıştı
Ergenekon, Balyoz ve KCK davaları kapsamında tutuklu yargılanan sanıkların tahliye için mahkemelere başvurmasının ardından hukukçular, haklarındaki suçlamalar ile istenilen cezaların ağırlığı sebebiyle sanıkların serbest kalmalarının zor olduğuna dikkat çekmişti. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin oy çokluğuyla ikinci ´Ergenekon´ davası kapsamında tutuklu bulunan Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal´ın tahliye taleplerini reddetti. Gazete ve televizyonlarda görüşlerini açıklayan bir çok hukukçu da Balyoz, Ergenekon ve KCK sanıklarının ağır ceza ile yargılandığına vurgu yaparak sanıkların vekil seçilmesinin serbest kalacakları anlamına gelmediğini ifade etmişti. İşte Zaman´da 17 Haziran 2011 Cuma günü yayınlanan haberde görüşleri olan hukukçular...
Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Ömer Anayurt: Milletvekili olmadan önce terör suçlarından yargılandıklarından ötürü seçildikten sonra da yargılamaları devam eder. Tutukluluk halinin şartları CMK´da belirtilmiştir. Serbest kalma koşulları arasında milletvekili seçilme gibi bir madde yoktur.
Hukukçular Derneği Başkanı Cavit Tatlı: Tutuklu sanıkları Meclis´e sokmaya çalışmak CHP ve BDP´nin Türkiye´nin başına ördüğü bir çoraptır. Tutukluluk, cezaya dönüşmemeli. Ancak bu şekilde hukuku arkadan dolanarak Meclis´e girmeye çalışılması yanlıştır.
Emekli Savcı Gültekin Avcı: Ergenekon, Balyoz ve KCK davası sanıkları demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti´ni ortadan kaldırmak suçlamasıyla yargılanıyor. Bu kapsama giren suçlar dokunulmazlık dışındadır. Milletvekili seçilen birisinin kaçma şüphesi olmayabilir ancak delilleri karartma şüphesi devam ediyor. Üstelik insanların statüleri arttığında delilleri karartma gücü de artar.
Ceza Hukuku Profesörü Ersan Şen: Tutukluluk konusunda milletvekillerinin yargılandıkları mahkemeler karar verecek. Şayet tahliyeyi milletvekili oldukları gerekçesiyle verirlerse o zaman yargılamaları durur. Tahliyeyi tutukluluk şartlarının ortadan kalkması sebebiyle verirse o zaman yargılama devam eder. Mahkeme, tahliye vermeye de bilir. ( Zaman)
(23 Haziran 2011, 15:23)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
CHP ve MHP´nin Ergenekon sanıklarını milletvekili yapma planı
Ergenekon sanıkları Meclis´e girdi