11 Eylül saldırılarını gerçekten Ladin mi yaptırmıştı? Hatırlarsanız 11 Eylül saldırılarından sonra Bin Ladin yaptığı açıklamada, saldırıyı kendilerinin yapmadığını ama yapan her kimse onları takdir ettiğini söylemişti. 11 Eylül gibi son derece kapsamlı, çok sayıda tetikçinin rol aldığı bir saldırının, ABD gibi 26 istihbarat servisine sahip elektronik istihbaratın beyni olan süper gücü kalbinden vurup 3500 kişiyi öldürebileceğine ve bunun da Kaide işi olabileceğine amerikalılar bile inanmıyor. 11 Eylül saldırısıyla ilgili çok sayıda şaşırtıcı ayrıntıyı konu alan ´Fahrenheit 9/11´ adlı film yapıldı. Amerikalılar devlet komplolarına alışkın. Başkanları Kennedy´yi öldüren güçlerin açıklanmasına mahkeme kararıyla hala izin verilmiyor. Çünkü derin devletin işiydi ve hala etkinler. O da tıpkı 11 Eylül gibi son derece kapsamlı, çok sayıda tetikçinin rol aldığı bir eylemdi. Suikast Oswald´a yıkılarak kapatıldı. 11 Eylül´ün Oswald´ı da Ladin ve Kaide´si oldu. Bugün yazarı Gültekin Avcı, köşe yazısında Ladin operasyonunu farklı bir açıdan işliyor.
El Kaide gerçekten var mı?
11 Eylül saldırılarını gerçekten Ladin mi yaptırmıştı? Hatırlarsanız 11 Eylül saldırılarından sonra Bin Ladin yaptığı açıklamada, saldırıyı kendilerinin yapmadığını ama yapan her kimse onları takdir ettiğini söylemişti. 11 Eylül gibi son derece kapsamlı, çok sayıda tetikçinin rol aldığı bir saldırının, ABD gibi 26 istihbarat servisine sahip elektronik istihbaratın beyni olan süper gücü kalbinden vurup 3500 kişiyi öldürebileceğine ve bunun da Kaide işi olabileceğine amerikalılar bile inanmıyor. 11 Eylül saldırısıyla ilgili çok sayıda şaşırtıcı ayrıntıyı konu alan ´Fahrenheit 9/11´ adlı film yapıldı. Amerikalılar devlet komplolarına alışkın. Başkanları Kennedy´yi öldüren güçlerin açıklanmasına mahkeme kararıyla hala izin verilmiyor. Çünkü derin devletin işiydi ve hala etkinler. O da tıpkı 11 Eylül gibi son derece kapsamlı, çok sayıda tetikçinin rol aldığı bir eylemdi. Suikast Oswald´a yıkılarak kapatıldı. 11 Eylül´ün Oswald´ı da Ladin ve Kaide´si oldu. Bugün yazarı Gültekin Avcı, köşe yazısında Ladin operasyonunu farklı bir açıdan işliyor.
Gültekin Avcı (Bugün): El Kaide diye bir örgüt gerçekten var mı? Bir suçsuz mahkûm olacağına bin suçlu dışarıda gezsin denir ya. Doğrudur ama gerçekçi değildir. Bu sözü her duyduğumda o dışarıda gezen bin suçlunun o tek suçsuzu nihayetinde yok edeceğini, böylece ortada tek bir masumun da kalmayacağını düşünürüm. Bu sefer farklı oldu. Bir suçluyu yakalamak için 1 milyon masum insan öldürüldü. Usame Bin Ladin´in yakalanması uğruna 1 milyon masum insan can verdi Irak´ta ve Afganistan´da. Hem de yargılanma gibi bir lüksü bile göremeden.
Ya su yolunda kırılan Bin Ladin? ABD, geçen yılın ağustos ayından beri Ladin´in evini izlemeye almış. ABD´nin Ladin´i sağ yakalama, sorgulama ve yargılama imkanı vardı. Ladin kaçırılıp ABD´ye götürülebilirdi. Böylece ABD, diline pelesenk ettiği ve tüm dünya ülkelerine ezberlettiği dini motifli terörün ölümcül markası El Kaide´nin örgütsel yapısı, unsurları ve konuşlandığı bölgelerle ilgili bilgi alma imkanına da kavuşacaktı. Ama ABD Ulusal Güvenlik yetkililerinden birisi Reuters´e yaptığı açıklamada, operasyonu yapan ABD özel kuvvetlerine yakalama değil öldürme talimatı verildiğini söyledi. Amaç sadece intikam almak. Ladin ne kadar cani, ne kadar terörist olursa olsun, öncelikle ve imkan varken sağ ele geçirilmesi gerekirdi. Silahsız olan Ladin´le birlikte oğlunun ve oradaki kadının da öldürülmesi gerekiyor muydu bilinmez.
Öcalan´ın dirisi, Ladin´in ölüsü
Peki, 11 Eylül saldırılarını gerçekten Ladin mi yaptırmıştı? Hatırlarsanız 11 Eylül saldırılarından sonra Bin Ladin yaptığı açıklamada, saldırıyı kendilerinin yapmadığını ama yapan her kimse onları takdir ettiğini söylemişti. ABD, İkiz Kuleler´de 3500 kişiyi öldürdüğünü iddia ettiği Ladin´i öldürdü. Ama biz 40.000 kişinin ölümüne imza atan, hala da talimat veren Öcalan´ı öldürmedik. Yargıladık. Halbuki Öcalan´ı 1999´da Kenya´da paketleyen CIA, Türkiye´ye Öcalan´ın dirisini değil cesedini teslim etse Türkiye´den umduklarını yine alamaz mıydı? Alırdı ve Türkiye´yi yine sevindirmiş olurdu. Demek ki Öcalan´ın dirisi lazımdı ABD´ye.
11 Eylül 2001 saldırısına kadar El Kaide terör örgütü diye bir şey duyan var mı? 11 Eylül´e kadar Usame Bin Ladin´in hiçbir popülaritesi yokken Ladin´i tüm dünyada wanted refleksiyle meşhur eden ve başına milyonlarca dolar ödül koyan ABD´ydi. 10 yıl sonra Ladin´i öldüren de ABD´ydi. İşte ABD bu 10 yıldaki Ortadoğu manevralarını Bin Ladin´e borçlu. Ladin´in dirisini 10 sene kullanan ABD, belli ki bundan sonra da ölüsünü kullanacak. Zaten Ladin´in gerçek ölüm fotoğraflarının hala yayınlanmaması, Obama´nın bu işi zamana yayacağını, uzatmalı bir zafere dönüştüreceğini gösteriyor. Obama, Ladin´in ölüsünü hem iç politikada hem de dış politikada azami randımanla kullanacak.
Peki, El Kaide ne olacak? El Kaide diye bir örgüt olduğuna hala inanmıyorum. Bugün dünyanın en güçlü terör örgütü LTTE yani Sri Lanka´daki ayrılıkçı Tamil Kaplanları´dır. Geçmişi 1973 yılına hatta daha da önceki yıllara dayanır. Büyüklüğünün sebebi dünyada hava (hava kaplanları) ve deniz gücüne (deniz kaplanları) sahip tek terör örgütü oluşudur. Bugün Tamil Kaplanları, Aydınlık Yol Savaşçıları, IRA, ETA, JKO, AUM gibi dünyaca bilinen ve kabul edilen terör örgütlerinin tüm teşkilat yapısı, amaç ve ideolojileri, ilişkileri, geçmişleri istihbarat servislerince bilinmektedir. Hal böyleyken 2001 yılına kadar El Kaide´nin esamesi okunmuyor.
Ama 2001 yılı 11 Eylül´ünde, ABD gibi 26 istihbarat servisine sahip elektronik istihbaratın beyni olan süper gücü kalbinden vurup 3500 kişinin ölümüne sebep olarak sahneye çıkan bir El Kaide var. El Kaide ne zamandan beri hayattaydı da bu derece etkili eylemler yapabilme kapasitesine sahip oldu? 11 Eylül´de İkiz Kuleler´e çarpan ve radikal İslamcı El Kaide militanı denilen kişilerin alkol limitlerini aşacak derecede bar ve eğlence tutkunu olmalarını kim açıklayabildi bugüne kadar? El Kaide´nin hangi somut siyasal hedefi amaçladığı hala muamma. Örgütün merkezi bir coğrafi etkinlik alanı yok. Kadro ve örgüt hiyerarşisi hakkında hala net bir tablo yok. Türk istihbarat servislerinin sağ yıkıcı faaliyetler tablosunda 11 Eylül saldırısına kadar El Kaide diye bir örgüt veya grup yok. Bütün dünya El Kaide´nin eylem alanı. Ama örgütün kendisi hiçbir yerde görülmüyor ve bulunmuyor.
Müslüman Kardeşler Örgütü liderlerinden Mehdi Akif, 2005 yılında Cumhuriyet Gazetesi´yle yaptığı röportajda; El Kaide diye bir örgüt yok. ABD, hedeflerine ulaşmak için El Kaide diye bir grup uydurdu demişti. Bu tabloya terör ve istihbarat perspektifiyle bakılınca görünen; El Kaide´nin ABD patentli bir marka olduğu... Varlığını gösterme ve propaganda yapma külfetini ekarte eden bu meşhur marka altında toplanmanın pek çok radikal eylemcinin işine geldiği... El Kaide´nin ABD´ce hasım paradigma, marjinal dini motifli terör gruplarınca da sempati toplayan bir paradigma haline dönüştüğüdür. Ama dini motifli marjinal akımlar için sembol olan Ladin´in öldürülmesiyle bundan sonra sanallıktan gerçekliğe dönüşen bir oluşumla karşılaşabiliriz. ( Gültekin Avcı / Bugün)
USAME BİN LADİN´İN İMHASI GERÇEĞİ ÖĞRENME HAKKIMIZIN İNFAZIDIR!
Ladin´in infaz edilmesiyle ilgili MAZLUMDER´den de çarpıcı bir açıklama geldi. Genel Başkanı Ahmet Faruk ÜNSAL tarafından yapılan açıklama şu şekilde:
3 binden fazla insanın hayatına mal olan 11 Eylül saldırılarının mimarı olmakla suçlanan Usame bin Ladin´in infazına dair detaylar ABD kaynaklarınca açıklanmaya başlandı. Beyaz Saray´dan canlı olarak izlenen operasyonda, bin Ladin´in, silahlı olmamasına rağmen etrafındakilerle birlikte öldürüldüğü itiraf edildi.
Hatırlanacağı üzere 2001 yılında ABD, 11 Eylül saldırılarının sorumlusu ilan ettiği Usame bin Ladin´i yakalamak için Afganistan´a Haçlı Seferi başlattığında, suçlamalarını hangi kanıtlara dayandırdığı konusunda Dünya´ya inandırıcı şeyler söylemedi. Saldırıları düzenlemekle suçlanan Usame bin Ladin ise olaydan duyduğu memnuniyeti ifade etmek dışında saldırıları üstlendiğine dair bir açıklamada bulunmadı. Bir iddiaya dayalı olarak başlatılan savaş Afganistan´da 3 binden fazla insanın hayatına mal oldu. Yanı sıra, yakalanan binlerce insan hem Afganistan´daki ABD üstlerinde hem de Guantanamo´da bütün temel hukuk kuralları ayaklar altına alınarak işkencelerden geçirildi. Yıllar sonra bu tutsakların önemli bir kısmı hiçbir gerekçe gösterilmeden ve özür bile dilenmeden salıverildiler. ABD öncülüğünde koalisyon güçleri terörle mücadele adına fütursuzca terörün en büyüğünü ve en vahşisini yaparak toplumlar arasına unutulamayacak düşmanlık tohumları ektiler.
Afganistan´dan sonra işgal sırası Irak´a gelince, yine sadece ABD´nin ileri sürdüğü, hiçbir kanıt sunmadığı ve yalnızca duyumlara dayandırdığını söylediği kitle imha silahlarının mevcudiyeti iddiası üzerinden bölgeye kirli bir savaş dayatıldı. Yüz binlerce insanın ölümüne, yaralanmasına, milyonların yurtlarını terk etmesine ve on binlerce insanın ceza evlerinde işkencelerden geçirilmesine mal olan işgal yine toplumların arasına unutulmayacak düşmanlık tohumları ekti. Yıllar sonra işgal güçleri, var olduğu iddiası ile işgali meşrulaştırdıkları kitle imha silahlarının aslında var olmadığını kabul etmek zorunda kaldılar.
Her iki işgalde de, ortada kanıtlanmamış iddialar, üzerine suç atılı olanlar, hukukun bütün temel ilkelerinin yerle bir edildiği savaşlar, katliamlar ve işkenceler vardı; bir başka deyişle uluslar arası konjonktürün yeniden kurgulanması ve yeniden paylaşım oportünizmi.
Gerek 11 Eylül saldırılarını, gerekse de el Kaide örgütüne mal edilen, sivil hedeflere yönelik ve muharip olmayan insanların hayatlarına mal olan diğer saldırıları, savaş hukukuna aykırı olduğu için onaylamak mümkün değildir.
Eğer gerçekten 11 Eylül´ün ve diğer sivil ölümlerin planlayıcısı olduğuna inanılsa idi, baskın anında silahsız olduğu anlaşılan Usame bin Ladin´in kıstırılarak imha edilmek yerine yakalanarak mahkemeye çıkarılması, iddialara cevap vermesi ve herkesin gerçeği öğrenmesi sağlanırdı. ABD güçlerinin yaptığı, tam bir yargısız infazdır, cinayettir. Tarihin akışında sorumlu olduğu iddia edilen bir kişinin neler söyleyeceği sadece ABD vatandaşlarını değil tüm insanları ilgilendirir.
Bir hayali iddia ile Irak´ı işgal edip insanlara katliamları ve işkenceleri reva görenlerin bir başka hayali iddia ile Afganistan´ı işgal ettiklerine inanmamak için sebep yoktur. Bin Ladin´in imhası operasyonu tarihe ve insanlığa karşı bir delil karartmadır. Emperyalist dezenformasyonun kalıcılaştırılması telaşıdır. Cesedinin denize atılması ise, yeterince olmadığı düşünülen düşmanlık tohumlarının geleceğe daha da sağlam atılması için düşünülmüş tam bir saygısızlıktır. Cevaplanmamış bunca soru ortada durur iken operasyona dair yapılan tüm destekleyici açıklamalar ancak emperyalist bakış açısının pazarlanmasına hizmet eder.
Ahmet Faruk Ünsal, MAZLUMDER Genel Başkanı
(05 Mayıs 2011, 10:55)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: