Geçtiğimiz günlerde 33 yılı tamamlayan ´16 Mart katliamı´ ile 41 yılı geride bırakan ´Taylan Özgür cinayeti´ dosyaları, olaylar hakkında çok somut bilgileri bulunduğu anlaşılan kişilerin varlığına rağmen zaman aşımından kapatılmış durumda. Ergenekon soruşturma ve davaları ile kıyaslanınca, bu soruşturma ve davalar adeta zaman aşımına bırakılmak için yürütülmüş. 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine götüren süreci başlatan ve Kontrgerilla´ya atfedilen bu cinayetler, buna dair somut bulgular olmasına rağmen mahkemeler tarafından inanılmaz şekilde zaman aşımına uğratıldı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin 16 Mart katliamı davasını zaman aşımına uğramasına yol açan savcı ve hakimlere ceza istemiyle soruşturma açıldığını, dosyanın HSYK´ya gönderildiğini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Yenilenen yapısıyla HSYK´nın ne karar vereceği merak ediliyor. Türk Kontrgerillası´na atfedilen ilk cinayete kurban giden Taylan Özgür´ün ablası Hale Özgür, bu iki katliamın örtbas edilmesini ve bu cinayetler hakkında somut bilgileri olan eski İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş ile emekli Yarbay Talat Turhan´ı bildiklerini saklamakla eleştiriyor.
Katliam tanıkları susmayı sürdürecek mi?
Geçtiğimiz günlerde 33 yılı tamamlayan ´16 Mart katliamı´ ile 41 yılı geride bırakan ´Taylan Özgür cinayeti´ dosyaları, olaylar hakkında çok somut bilgileri bulunduğu anlaşılan kişilerin varlığına rağmen zaman aşımından kapatılmış durumda. Ergenekon soruşturma ve davaları ile kıyaslanınca, bu soruşturma ve davalar adeta zaman aşımına bırakılmak için yürütülmüş. 12 Mart ve 12 Eylül darbelerine götüren süreci başlatan ve Kontrgerilla´ya atfedilen bu cinayetler, buna dair somut bulgular olmasına rağmen mahkemeler tarafından inanılmaz şekilde zaman aşımına uğratıldı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin 16 Mart katliamı davasını zaman aşımına uğramasına yol açan savcı ve hakimlere ceza istemiyle soruşturma açıldığını, dosyanın HSYK´ya gönderildiğini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Yenilenen yapısıyla HSYK´nın ne karar vereceği merak ediliyor. Türk Kontrgerillası´na atfedilen ilk cinayete kurban giden Taylan Özgür´ün ablası Hale Özgür, bu iki katliamın örtbas edilmesini ve bu cinayetler hakkında somut bilgileri olan eski İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş ile emekli Yarbay Talat Turhan´ı bildiklerini saklamakla eleştiriyor.
Hasan Fehmi Güneş´in tanık olarak dinlenmesini isteyen mağdurlar davada bir hayal kırıklığı daha yaşar. Bildiklerini yargıya aktarmamakta ısrarlıdır Güneş. Hasan Fehmi Güneş bunu ilk kez yapmıyor ki. ?Hasan Fehmi Güneş; Bu bilgileri kendinde tutuyor ve tanıklığa ihtiyaç duyulduğunda hiçbir ayrıntıyı hatırlamıyor. Üstelik tanıklığına başvuran ve kendisinin de varlığını itiraf ettiği kontrgerilla gerçeğini ortaya çıkarmaya çalışan avukatlara tepki gösterip sinirleniyor.17. Mart.2011. Cumhuriyet. Av. Cem Alptekin?
Ecevit 1974 seçimlerinde Kontrgerilla örgütünü ortaya çıkaracağız diye de oy almıştı. Ne yaptı? İrfan Özaydınlı gibi emekli orgenerali içişleri bakanı yaptı. Kahraman Maraş olaylarını solcular yaptı diyebilecek cesareti kendinde bulabilen bir aklı evveli neden-niçin böyle bir göreve atamıştı? Bu beyanatından hemen sonra görevden aldı da ne yaptı? Hasan Fehmi Güneş´i atadı. Hasan Fehmi Güneş´in ilk işlerinden biri, 6-7 Eylül olaylarında- 16 Mart Katliamında rol aldığı iddia edilen Oktay Engin´i Em. Gnl. Md. Muavini olarak atadı. Daha sonra da vali yaptı.
Güneş´in Bakanlığı döneminde ?faili bilinen? cinayetler listesine hiç merak edip bir göz attık mı? Hayır. İçişleri Bakanlığının arşivinde olan Hasan Fehmi Güneş ve Avrupa Ülkü Ocakları Başkanı Lokman Kundakçı´nın 16 Mart katliamı ile ilgili görüşme telefon kayıtları neden açıklanmaz. Ecevit´in bu kısır döngüdeki günahları nedir? Hala sorgulayamıyoruz/sorgulamıyoruz. Dönemlerinde öldürülenleri sıralarsak sayfalara sığmaz.
Hasan Fehmi Güneş Tanıklığa çağrıldığında, bildiklerini anlatmaya zorlandığındaki tavrını 16 Mart Katliamında ilk kez görüyor değiliz. Susmak, hatırlamamak, öfkelenmek genel bir çizgisi adeta.
Em. Yrb. Talat Turhan´ın ? Çeteleşme? kitabının 244. Sayfasında ?Taylan Özgür´ü devlet öldürmüştür. Taylan´ı vuran bir üsteğmendir. Şu an ise üst düzey bir generaldir.?(1990) Hatta daha ileriye giderek ?fikri takibi? olduğu söylenen Gazeteci Can Dündar´ın bir sorusu üzerine, ?Yükselebildiği kadar yükseldi?, ?Bu ismi bir tek MİT başkanına söylerim?, ?Dosyayı dönemin içişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş´e verdim. Bu dosyayı verirken odada Deniz Baykal, Ertuğrul Günay, ve Uğur Mumcu vardı?
Bu dosyayı verdiğinin tanıklarından Uğur Mumcu dışında herkes inkar etti. Hasan Fehmi Güneş yine hiddetlendi, öfkelendi. Gazetelerde biz Özgür ailesini tazminata mahkum ettiği yazıldı-çizildi. Böyle bir yalana bile tevessül edildi. Böyle bir davayı keşke açsalardı da bizde yargı önünde nelerin olduğunu anlatabilse idik.
Çok iyi hatırlar dönemin basın savcısı Nurten Hanım. Kitabı elimize alıp suç duyusunda bulunduğumuzda verdiği cevabı ise bildik bir cevap idi. Zaman aşımı. Halbuki Taylan ile ilgili dosyada fail bilinmiyordu. Em. Yrb. Talat Turhan failin TSK´nde üst düzey bir general olduğunu iddia ediyordu. Bu failin kim olduğu hiç sorgulanamadı/sorgulanmadı.
16 Mart katliamında Hasan Fehmi Güneş´in hatırlayamadığı ifadesi yeni değil. Bu eski Bakanın hatırlamadığı bir tek 16 Mart değil ki. Yakında kendi adını da hatırlayamayacağı yaşa gelecek. Ecevit bu dünyadan sırları ile beraber gitti. Belki en yakınındaki eşi Rahşan Hanımın anlatacakları vardır. İktidar olup muktedir olamayanları tarih affetmiyor. Uzlaşanları asla. ?Kozmik oda? da neler oldu, neler yaşandı hala bizim gibi sıradan insanlara kimse bir şey anlatmadı. Sayıştay yasası ise beklenen değildi. Devlet eliyle cinayet işleyenler ise ?kanaat önderliği? yapmakla meşgul. Anayasa ise başka bir bahara kaldı. Zirve yayınevi katliamının uygulayıcıları bulundu da ya emri verenler.
Dilerim bu soruşturma ülkemiz için yeni bir başlangıç olsun. İspanya GAL örgütünü çökerten gazetecilere ihtiyaç var. Acaba davet etsek gelmezler mi? (Hale Özgür Kıyıcı)
TAYLAN ÖZGÜR CİNAYETİ |
Gazeteci Can Dündar, bu konuda Taylan Özgür´ün ablası ile yaşadığı bir anıyı söyle anlatıyor: CHP kurultayında tam Hasan Fehmi Güneş konuşurken bir kadın kürsüye doğru yürüdü ve tam bağımsızlıktan söz etmekte olan Güneş´e doğru bağırdı: Bağımsızlık uğruna ölen Taylan´ın dosyasını neden sakladın? Taylan´ın katili nerede? Güneş bir an durdu, o sırada genç kadını apar topar uzaklaştırdılar. Kurultay´ın tozu dumanı arasında genç kadının feryadı anlaşılamadı. Adı: Hale Kıyıcı´ydı. 1968 hareketinin ilk faili meçhul cinayetine kurban giden Taylan Özgür´ün ablasıydı. Taylan Özgür emekli bir binbaşının oğluydu. ODTÜ öğrencisiydi. 1969 yılının 23 Eylül günü İstanbul Üniversitesi öğrenci birliğinin Beyazıt´taki kongresi sırasında arkadan kurşunlanarak öldürülmüştü. O yıla kadar belli bir noktada tutulan şiddet, Vedat Demircioğlu ve Taylan Özgür cinayetlerinden sonra birden dozunu artırmış ve 70´lerin başında 12 Mart´la sonuçlanacak kanlı perde böyle açılmıştı. Peki bu perdeyi açan ve ülkeyi bir darbeye götüren kurşunu kim, hangi amaçla sıkmıştı? Bu soruyu yanıtlayabilmek için Özgür´ün katilini bulmak gerekiyordu.
Aslında Taylan Özgür´ün katili olarak Lisan Çakıcı adlı bir polis memuru yargılanmış, ancak kimi öğrencilerin ve tanıkların anlatımları arasındaki çelişkiler nedeniyle delil yetersizliğinden beraat etmişti. İşte o gün bugündür, yani tam 41 yıldır Hale Kıyıcı, kardeşine kurşun sıkan ismin peşinde. Aradığı ipucunu, 1990 yılında emekli Yarbay Talat Turhan vermişti. Kontrgerilla uzmanı sayılan Turhan bir söyleşide derin devletin eylemlerini anlatırken Özgür´ün öldürülmesini örnek vermiş ve şöyle demişti: 1978´de Hasan Fehmi Güneş´in içişleri Bakanı olmasının ertesi günü Taylan Özgür´ün dosyasını kendisine verdim. Turhan´a göre bu dosyada Özgür´ü bir polisin değil, bir üsteğmenin öldürdüğü yazılıydı. Dosya, Bakan´a verildiğinde odada 3 kişi daha vardı: Deniz Baykal, Ertuğrul Günay ve Uğur Mumcu...
Turhan bunları anlattıktan sonra Özgür´ün ablası Hale Kıyıcı kendisine bu üsteğmenin kim olduğunu sormuş ve onun -1990 itibarıyla- orduda üst düzeyde görev yapan bir general olduğunu öğrenmişti. Ancak Turhan bu ismi açıklamaya yetkili olmadığını söylüyor, Kıyıcı üsteleyince de şöyle diyordu: Olayı delillendirmek İçişleri Bakanı´nın sorumluluğunda... Ben Hasan Fehmi´yi de eleştiremiyorum. Çünkü bu örgüt, devlet içinde devlet... Çözmeye siyasilerin gücü yetmiyor...
Hale Kıyıcı, kardeşinin katilini bulabilmek uğruna bu dosyanın peşine düştü; ancak 10 yıl uğraşmasına rağmen bir sonuç alamadı. Sonunda dosya verildiğinde odada bulunduğu söylenen tanıklardan üçünü; Deniz Baykal, Hasan Fehmi Güneş ve Ertuğrul Günay´ı birarada bulabileceği bir yere, yani CHP kurultayına gitmeye karar verdi ve aklındaki soruyu Hasan Fehmi Güneş kürsüdeyken haykırdı. Ancak kritik soru, tam bağımsızlık lafları arasında yine yanıtsız kaldı.
Kurultayda konuştuğum Hale Kıyıcı, bu duruma isyan ederken gözyaşlarını tutamıyordu. Kardeşinin katillerini bilenlerin susmasına, 12 Mart´ta kendilerine işkence yapan kimi isimlerin salonda Genel Sekreterlik düşü kurmasına, Özgür´e kurşun sıkanların halen görevde olmasına isyan ediyordu.
Güneş´in, Baykal´ın, Günay´ın ve Turhan´ın duruma mutlaka bir açıklama getireceklerini söyledim; tatmin olmadı. N´olur ispanya örneğini inceleyin dedi ayrılırken; ... derin devletin içinden sosyal demokratlar çıktı orada... ( Can Dündar)
16 MART KATLİAMI |
Olayın üzerinden 17 yıl geçtikten sonra Zülküf İsot´un babası, annesi ve kız kardeşlerinin verdiği bilgi doğrultusunda, haklarında yeni dava açılan eski polis memuru Mustafa Doğan ile Latif Aktı ve Özgün Koç´un, Taammüden adam öldürmek ve yaralamak suçlarından 7´şer kez idam ve 41´er kez 20´şer yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezasına çarptırılmaları isteniyordu. Ancak dava, zaman aşımı süresi dolduğu gerekçesiyle ortadan kaldırıldı.
16 Mart Katliamı´nda öldürülen öğrenciler: Abdullah Şimşek- TİP, Baki Ekiz- İGD, Cemil Sönmez- TİP, Hamit Akıl- TİP, Hatice Özen- DEV-GENÇ, Murat Kurt- İGD, Turan Ören- İGD ( Cnnturk)
16 MART´I ZAMAN AŞIMINA UĞRATAN SAVCI VE HAKİMLERE DİSİPLİN YOLU |
Yargıtay: Zaman aşımında hukuka aykırılık yok
Olayda 41 öğrenci de yaralanmıştı. Katliamı gerçekleştirenlerin yargılanması için 1988´de bir dava açıldı, ancak delil yetersizliğinden dava düştü. 1995´te ikinci dava açıldı ancak İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, zamanaşımı gerekçesiyle davayı ortadan kaldırdı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 1 Şubat 2010´da davayla ilgili temyiz incelemesini sonlandırarak ?İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi´nin, Beyazıt´ta 30 yıl önce yedi öğrencinin ölümü, 41 öğrencinin de yaralanmasıyla sonuçlanan davaya ilişkin verdiği ´zaman aşımı´ kararında hukuka aykırılık bulunmadığına? hükmetti.
Şahin: Ben şahidim
Mahkemenin zaman aşımı kararından sonra dönemin Adalet Bakanı TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, kendisinin de katliamın görgü tanıklarından olduğunu belirterek, zaman aşımı kararında ihmali bulunanlar hakkında soruşturma açılacağını söyledi. BDP Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis, TBMM´ye verdiği önergede Başbakan´a, Şahin´in başlattığı soruşturmanın akıbetini sordu. Erdoğan adına önergeyi yanıtlayan Bakan Ergin, Adalet Bakanlığı´nın yürüttüğü soruşturmaya ilişkin olarak özetle şu bilgileri verdi:
´Kusurlu bulduk´
?Sanıklar hakkında İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi´nin 1995/128 esasına kayden açılan kamu davasını, 30 yıllık süre içerisinde sonuçlandırmayarak zamanaşımına uğramasına sebebiyet veren ilgili cumhuriyet savcısı ve hakimler hakkında, bakanlığımızca soruşturma başlatılarak, kusurlu görülen cumhuriyet savcısı ve hakimler için disiplin yönünden gereğinin tayip ve takdiri için soruşturma evrakı HSYK´ya tevdi edilmiştir.? HSYK´nın Adalet Bakanlığı´nın soruşturma raporunda belirlediği kusur ve istenen disiplin cezasını onaması halinde, ?Zamanaşımına neden olan savcı ve hakimler? hakkında yargıda ender rastlanan bir karar verilmiş olacak. ( Milliyet)
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(25 Mart 2011, 13:19)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: