Ergenekon kapsamında Oda TV ile başlayan yargı operasyonları, bazı gazetecilerin tutuklanmasıyla sonuçlanırken, iki haftadır yürütülen kamuoyunu yanıltma girişimleri dikkat çekti. Medyadaki bazı haber ve yazılarda ortaya atılan bir kısım bilgilerin yalan olduğu ortaya çıktı. En bariz örneği ´Darbe Günlükleri´nin yayımlandığı Nokta Dergisi´nin eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş açıkladı. Görmüş, ´Günlükleri ortaya çıkaran gazeteci´ diye lanse edilen tutuklu Ahmet Şık´ın, söz konusu haberle hiçbir ilgisinin bulunmadığını vurguladı. Buna benzer şekilde peşpeşe ortaya çıkmakta olan ayrıntılar, gözaltı gerekçelerini bilmeden aceleyle savcıları eleştiren ve gözaltındaki gazetecilere peşinen kefil olanları mahçup edecek gibi görünüyor.
Medya büyükanıtları: Gerçekten tanır mısınız?
Ergenekon kapsamında Oda TV ile başlayan yargı operasyonları, bazı gazetecilerin tutuklanmasıyla sonuçlanırken, iki haftadır yürütülen kamuoyunu yanıltma girişimleri dikkat çekti. Medyadaki bazı haber ve yazılarda ortaya atılan bir kısım bilgilerin yalan olduğu ortaya çıktı. En bariz örneği ´Darbe Günlükleri´nin yayımlandığı Nokta Dergisi´nin eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş açıkladı. Görmüş, ´Günlükleri ortaya çıkaran gazeteci´ diye lanse edilen tutuklu Ahmet Şık´ın, söz konusu haberle hiçbir ilgisinin bulunmadığını vurguladı. Buna benzer şekilde peşpeşe ortaya çıkmakta olan ayrıntılar, gözaltı gerekçelerini bilmeden aceleyle savcıları eleştiren ve gözaltındaki gazetecilere peşinen kefil olanları mahçup edecek gibi görünüyor.
Ahmet Şık için ´Darbe günlüklerini ortaya çıkaran gazeteci´ dediler. Alper Görmüş, haberi kendisinin yazdığını açıkladı.
Oda TV, ´MİT Müsteşarı´nın kardeşi cemaat mensubu´ diye yazdı. MİT yalanladı: Müsteşarın o isimde bir kardeşi yok.
Nedim Şener, Soner Yalçın´ı tanımadığını söyledi. Ama ´gözlerinden öpüyorum´ diyecek kadar samimi olduğu tespit edildi.
Ahmet Şık, hazırladığı kitabın Oda TV´ye nasıl gittiğini bilmediğini söyledi. Ancak, ´kitap üç aylık taslak´ sözü dinlemeye takıldı.
Soner Yalçın, suç unsuru dosyalar için ´virüslü e-posta ile yüklediler´ dedi. Fakat bilgileri kendisinin kaydettiği ortaya çıktı.
Medyadaki bazı haber ve yazılarda ortaya atılan bir kısım bilgilerin yalan olduğu ortaya çıktı. En bariz örneği ´Darbe Günlükleri´nin yayımlandığı Nokta Dergisi´nin eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş açıkladı. Görmüş, ´Günlükleri ortaya çıkaran gazeteci´ diye lanse edilen tutuklu Ahmet Şık´ın, söz konusu haberle hiçbir ilgisinin bulunmadığını vurguladı. Dün Taraf´taki yazısında Görmüş, Haberi ben yazdım. Ahmet günlükleri, dergide yayımlandıktan sonra gördü. dedi.
Tutuklanan Nedim Şener´in Oda TV´nin sahibi Soner Yalçın´ı tanımadığına dair ifadeler de yalanlar arasına girdi. Teknik takibe takılan Şener´in Yalçın´la görüştüğü, ´gözlerinden öpüyorum´ diyecek kadar samimi olduğu belirlendi.
Bir başka yalan MİT Müsteşarı Hakan Fidan´la ilgiliydi. Oda TV, ´müsteşarın kardeşi Mustafa Fidan cemaat mensubu´ şeklinde yayın yaptı. Ancak MİT´in açıklaması, yalanın boyutunu gösterdi: Müsteşarımızın ne Amerika´da yaşayan ne de Mustafa isimli bir kardeşi var. Oda TV 11 Kasım 2010 tarihinde MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ın kardeşi Mustafa Fidan´ın cemaat mensubu olduğuna dair haber yayınladı. Yalçın´ın bu bilgiyi Ergenekon soruşturması kapsamında aranan MİT mensubu Kaşif Kozinoğlu´ndan aldığı ortaya çıktı. MİT ise internet sitesinde haberi yalanladı. Açıklamada, Sayın müsteşarımızın ne ABD´de yaşayan ne de Mustafa isimli erkek kardeşi vardır. Erkek kardeşi ise hayatı boyunca hiç yurtdışında bulunmamıştır. dendi.
Ahmet Şık´a ait ´İmamın Ordusu´ isimli kitabın bir nüshası Oda TV´de ele geçti. Şık, kitabın oraya nasıl gittiğini bilmediğini söyledi. Ancak 25 Şubat 2011 tarihinde X şahısla telefon görüşmesi yapan Şık, Kitabın yanılmıyorsam üç ay önceki hali filan. diyor.
Soner Yalçın ve avukatları Oda TV´deki bilgisayarlarda bulunan bazı dosyaların ´virüsle´ yüklendiğini savunmuştu. Soner Yalçın ile avukatları bilgisayarlarda bulunan bazı belgelerin ´virüs yoluyla´ yüklendiğini ileri sürmüştü. Ancak söz konusu dosyaları ilk kaydeden kişinin Soner Yalçın olduğu belirlendi. Oda TV´de el konulan bir harddiskten çıkan ´Nedim´ isimli belgede Nedim´in emniyet bağlantıları önemli, irtibatlarını devam ettirsin. yazıyordu. Bu word dosyasının 09.08.2010 tarihinde ´Soner´ isimli kullanıcı tarafından oluşturulduğu, bu kullanıcının da Soner Yalçın olduğu tespit edildi. ´Sabri Uzun´ isimli Uzun´un imzasıyla yazılması planlanan kitapla alakalı belgede de Sabri´nin kitap konusunda çekincesi var ikna etmeye çalışalım, kitabı seçimden önce yetişmeli. Nedim, Ahmet Şık´la bu konuda görüşsün. (...) Nedim´i kutlarım. Ahmet´i çalıştırsın... yazıyordu. Bu belge de 20.12.2010 günü saat 11.29´da ´Soner´ adlı kullanıcı tarafından oluşturulmuştu.
Mahkemece tutuklanan Nedim Şener, sorgusunun ilk bölümünde Soner Yalçın´ı tanımadığını söyledi. Ancak Şener´in mahkeme kararıyla yapılan dinlemelerinden Yalçın ile görüştüğü tespit edildi. Şener´in Yalçın´a ´gözlerinden öpüyorum´ diyecek samimiyette olduğu belirlendi. Savcılık sorgusunda Soner Yalçın´ı tanımadığını söyleyen Şener´in Yalçın ile telefon görüşmesi teknik takibe takıldı. Şener, Yalçın ile yaptığı görüşmeyi Gözlerinden öpüyorum. cümlesi ile bitirdi.
Hanefi Avcı için En zayıf haber kaynağım, birkaç kez ziyaret ettim. diyen Şener´in bu konuda da yalan söylediği ortaya çıktı. Şener, CHP eski milletvekili İlhan Kesici ile 27 Şubat 2011 tarihinde yaptığı görüşmede ... Edirne´deyken, Eskişehir´deyken Hanefi Avcı boş durmayan bir adam, gittiği yerde bir operasyon yapıp onunla ilgili haber peşinde koştuğumuz adamlardan biridir... diyerek Avcı ile olan yoğun ilişkisini ortaya koydu.
Nedim Şener gözaltına alınabileceğini tahmin ederek evinde bulunan bilgisayar ve CD gibi materyalleri yok etti. Şener, CHP eski milletvekili İlhan Kesici ile yaptığı telefon görüşmesinde muhtemel bir polis baskınına karşı evindeki bilgisayar, CD ve flash bellek gibi materyalleri ortadan kaldırdığını anlattı. Sorgusunda, İllegal bir faaliyetiniz yok, neden bunları yok ettiniz? şeklindeki soruya, çocuğunu bahane gösterdi. Eve iş getirmediğini anlatan Şener, evde çocuğu ile ilgilenmekten çalışmaya fırsat bulamadığını söyledi.
Şener, savcılık sorgusunda eşinin ameliyatı hakkında da bilgi sorulduğunu iddia etti. Ancak Şener´e kesinlikle eşinin hastalığı ve ameliyatı ile ilgili soru sorulmadığı öğrenildi. Milliyet gazetesi Nedim Şener´in 2 yıl dinlendiğine dair haber yayımladı. Ancak savcılık ve emniyet bilgilerine göre mahkeme kararıyla yapılan dinleme süresi sadece 6 ay 8 gün. ( Mustafa Gürlek / Zaman)
Gözaltı eleştirilerine kamuoyu ve medyadan yoğun tepki
İki haftadır yürütülen ve demokrat bazı gazetecilerin de şaşırtıcı şekilde alet olduğu kamuoyunu yanıltma girişimleri dikkat çekti. İnanılır gibi değil. Ortada çok çarpıcı bir durum var. Ahmet Şık, Nedim Şener ve diğerleri Ergenekon üyesi olamaz deniyor (umarız öyledir, yanlışlık vardır ve ortaya çıkar). İddianame beklenmiyor. İnanılmaz olan da bu. Hani iddianame açıklansa da dense ki ´Hani nerede delil, bu mu onu gözaltına aldıran, tutuklatan ya da dava sanığı yapan?´, ikna edici olur. Ama öyle yapılmıyor. Hatta iddianame değil, birkaç günlük polis ve savcı sorgusu dahi beklenmiyor. Belki de serbest bırakılacaklar. Ne yani ortada ciddi deliller varsa bazıları tepki göstermesin diye gözardı mı edilsin, bu acelecilik niye?..
Tanırız, iyi çocuklardır. Ergenekon´la mücadele etmişler, öyleyse nasıl Ergenekon´a üye olabilirler. Bu hükümetin muhalifleri ve basını susturma girişimi diyerek gazeteci gözaltılarına ilk andan itibaren tepki veren ve destekledikleri Ergenekon soruşturmasına bu kez karşı çıkan, soruşturmanın raydan çıktığını iddia edecek kadar da ileri giden aceleci çevrelerin yanıldığını gösteren ayrıntılar bir bir ortaya çıkıyor. Örneğin Taraf gazetesi. Başyazar Ahmet Altan bu acelecilerden biri. Gazete manşetini de belirleyen başyazar Altan´ın görüşlerine çok sayıda diğer Taraf yazarının katılmadığı görülüyor. Benzer şekilde Star, Sabah ve diğer gazetelerdeki köşelerde de ´tanırız iyi çocuklardır´ şeklinde inanılmaz bir meslek dayanışması yaşanmıştı. Generallerin cezaevinde genelkurmay yetkililerince ´meslek dayanışması´ gerekçesiyle ziyaret edilmesini eleştiren bu çevrelerin ´halkla dayanışma´ yerine aynı yanlış meslek dayanışmasına gitmeleri, ´genelkurmay medyası var deniliyordu şimdi de medya genelkurmayı ortaya çıktı´ denmesine neden oldu. Buna karşın önceleri sessiz kalan diğer medya mensupları da soruşturmaya olan desteklerini açıklamaya başladı. En çarpıcı örnek dediğimiz gibi Taraf gazetesinde yaşanıyor. Gazete başyazarı Ahmet Altan gözaltıları sert şekilde eleştirirken ve gazete manşeti de bu şekilde atılırken, diğer köşe yazarları bu eleştirilere katılmıyor. Acele edilmemesini ve iddianamenin beklenmesini tavsiye eden bu yazarlar soruşturmaya olan desteklerini de yineliyor.
Gladio davasında da aynı eleştiriler yapıldı
´Ergenekon soruşturması çok uzadı artık bitirin´ diyerek soruşturmayı eleştirmeye de başlayan bu şaşkın çevrelere, kamuoyu da medya camiası da büyük tepki gösterdi. İtalya´da Gladio davası kaç yıl sürdü, kaç kişi ve kimler tutuklandı, ceza aldı. Orada da bizdeki tartışmaların benzeri yaşandı. Bunlar bilinen şeyler. Birkaç gündür, dönem dönem ortaya çıkan tartışmalardan birini daha yaşıyoruz. Odatv´yi gazeteci diye savunmaya kalkanlara Sabah yazarı Sevilay Yükselir anlamlı bir tepki verdi. Kendisine nasıl iğrenç iftiralar atıldığını bunun habercilik diye yutturulduğunu açıkladı. Başka gazeteciler de benzer olayları dile getirdi. Ama işin bu tarafı birilerince görülmek istenmiyor, gözlerden kaçırılıyor. Gazeteci Metiner´e ve Orhan Miroğlu´na ölüm tehditleri yöneltilirken ses çıkarmayanlar Soner Yalçın ve diğerlerine feryat ediyor.
İnanılır gibi değil ama gerçek
İnanılır gibi değil. Ortada çok çarpıcı bir durum var. Ahmet Şık, Nedim Şener ve diğerleri Ergenekon üyesi olamaz deniyor (umarız öyledir, yanlışlık vardır ve ortaya çıkar). İddianame beklenmiyor. İnanılmaz olan da bu. Hani iddianame açıklansa da dense ki ´Hani nerede delil, bu mu onu gözaltına aldıran, tutuklatan ya da dava sanığı yapan?´, ikna edici olur. Ama öyle yapılmıyor. Hatta iddianame değil, birkaç günlük polis ve savcı sorgusu dahi beklenmiyor. Belki de serbest bırakılacaklar. Ne yani ortada ciddi deliller varsa bazıları tepki göstermesin diye gözardı mı edilsin, bu acelecilik niye?..
Halk onaylıyor mu?
Birileri halkın bunları onaylamadığını, dolayısıyla operasyonlardan vazgeçilmesini, gözaltı ve tutukluların serbest bırakılmasını istiyor, kendi görüşlerini halkın görüşü gibi göstermeye çalışıyor. Evet, halk gerçekten de herşeyin farkında, bazılarının zannettiği gibi cahil ve aptal değil. İletişim çağındayız. Daha önce hiç olmadığı kadar olayları onlar da takip ediyor. Ve 3 ay sonra da seçim var. Eğer gidişatı tehlikeli görüyorsa yapılanları onaylamıyorsa zaten seçim sandığında bunu gösterecektir. Böylece bazı çevrelerin istediği sonuç da en güzel şekliyle gerçekleşmiş olmaz mı?..
Masumun mağdur olması
Bu noktada şunları belirtmekte büyük önem var. Bizim eleştirimiz, ayrıntıların ortaya çıkmasını beklemeden aceleyle, hatta ´beklersek sonu ne olacağı belli´ gibi inanılmaz bir gerekçeyle o gazeteci arkadaşlara kefil olunmasına. Soruşturma hep desteklenirken ´artık ipin ucu kaçtı soruşturma çok uzadı siyasileşti´ gibi yine inanılmaz bir savunmayla soruşturmaya ve savcılara tepki gösterilmesine. Bu durum, ´Gözaltılar için mahkemelerden sonra gazeteci onayı da mı gerekli?´ sorusunun sorulmasına da yol açıyor. Ahmet Şık, Nedim Şener, Soner Yalçın ve diğerleri.. Umarız bu arkadaşlar isnat edilen suçlara karışmamıştır. Fikirlerinin farklı olması.. Hükümeti beğenmemesi, hatta demokratik yollardan devrilmesi için çabalamaları.. Eleştiri için kitap köşe yazısı vesaire yazmaları.. Yazıları hoşumuza gitmese bile elbette bunlar onların hakkı. Savundukları görüşleri halk da paylaşırsa sandıkta iradesini ortaya koyacaktır.
Herkesin hakları var
Gözaltındakilerin suçsuz yere içeride bir an bile yatmasını, hatta ilgisi olmadığı halde adının iddialara karışmasını bile istemek, insan olanın yapacağı birşey değil.Masum masumdur. Ama ciddi bulgulara ve belgelere dayalı bir takım kovuşturmalar yapılmaktaysa o zaman da bu kovuşturma ve yargının sonucunu beklemek gerekir. Birleri seçtiğimiz hükümetleri yasadışı yollarla devirmeye kalkıyor, bu uğurda terör örgütleriyle işbirliği yaparak masum vatan evlatlarını kurban ediyorsa bu ihanetin, en azından somut bulgulara dayanan şüphenin kovuşturulmasını beklemek de bir vatandaş olarak hakkımız. Yürekten dileğimiz, bu süreçte suçsuzların mağdur olmaması. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(09 Mart 2011, 11:30)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Bunlar da medyadaki Büyükanıt´lar
İddianameyle gerçek kimlikleri ortaya çıkanlar
Kafası karışanlar, kafa karıştıranlar
Gözaltı için önce mahkeme sonra medya onayı
Flaş!!! Odatv´ye 2. baskın
ODATV İLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
Ergenekon davasını engelleme girişimleri
Kontrgerilla Medyası
Virüs adı: Oda.. Hedefi: Ergenekon´u bozmak
Ergenekon medyası ´karanlık oda´da yapılandırıldı
Sabah Akşam ´Karanlık Oda´yı aydınlattı
Flaş!!! Odatv´ye baskın