´Fuhuş ve askeri casusluk´ soruşturması kapsamında Gölcük Donanma Komutanlığı´nda 6 Aralık 2010 tarihinde yapılan operasyonla ele geçirilen ve tamamı 43 klasör tutan deliller, içerisinde Balyoz, Oraj ve Suga Harekat planlarıyla Sakal ve Çarşaf eylem planları bulunması nedeniyle Balyoz davasını gören İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderildi. Bir ihbar üzerine Gölcük Donanma Komutanlığı´nda istihbarat bölümünün zeminine gizlenmiş bir bölme içinde 10 çuval belge ele geçirilmişti. Belgelerin, Ergenekon ve bağlantılı bir çok dava ve soruşturmayı etkileyecek orjinal ıslak imzalı ve şok belgeler olduğu ortaya çıkmıştı. Bu arada Balyoz davasının bugün görülen 7. duruşmasında iddianamenin okunmasına devam ediliyor.
Poyrazköy: 10. duruşmada da tartışmalar yaşandı
´Kafes eylem planı´ ve ´Amirallere suikast´ iddialarına ilişkin davalarla birleştirilen ´Poyrazköy´de ele geçirilen mühimmat´ ile ilgili 69 sanıklı davanın 10. duruşması başladı. Duruşmada mahkeme heyeti üyesi Hakim Mehmet Karababa ile sanık ve avukatları arasında ´sakız çiğneme´ ve ´soyadla hitap etme´ konularında tartışmalar yaşandı. Sanıkların küstah tavırlarla mahkeme heyetini ve ortamı germeye çalışması dikkat çekti.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli yarbay Ercan Kireçtepe, binbaşı Erme Onat, binbaşı Eren Günay, teğmenler Faruk Akın, Sinan Efe Noyan ile aralarında eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü, Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Kadir Sağdıç ve Tuğamiral Mehmet Fatih İlgar´ın da bulunduğu 18 tutuksuz sanık katıldı. Tutuklu sanıklar emekli deniz binbaşı Levent Bektaş ve emekli SAT komando Ergin Geldikaya´nın gelmediği duruşmada, sanık avukatları ve ´müdahil´ Agos Gazetesi´ni temsilen avukatları hazır bulundu. Duruşma, polis memuru tanık Fevzi Fidan´ın dinlenilmesiyle devam ediyor.
Poyrazköy kazısına katılan polisler dinleniyor
´Kafes eylem planı´ ve ´Amirallere suikast´ iddialarına ilişkin davalarla birleştirilen ´Poyrazköy´de ele geçirilen mühimmat´ ile ilgili 69 sanıklı davada tanık olarak dinlenilen polis memurunun üzerinde silah olduğu, duruşma salonuna girerken silahını teslim etmediği belirlendi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada tanık olarak dün ifade veren, bugün soruları cevaplandıran bomba imha ve inceleme uzmanı polis memuru Fevzi F, Poyrazköy´deki kazılarda görev alan polis ekiplerine Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerinin liderlik yaptığını, kazı yerine topluca gidildikten sonra görevlilerin gruplara ayrıldığını ve belirli bölgelerde arama yapıldığını tekrarladı. Tutuksuz sanıklardan Tuğamiral Mehmet Fatih İlgar´ın ´Kazı yapılacak bölgeleri kim belirledi?´ diye sorduğu Fevzi F, ´Bölgeler rastgele belirlendi. Belirli bir planlaması yoktu. Bize emir verilirken herhangi bir bölge ismi zikredilmedi´ dedi. Tanık polis Fevzi F, sanıklardan Albay Mehmet Orhan Yücel´in ´1960´lı yıllarda olduğu gibi aramalarda kazma ve kürek gibi malzemeler mi kullanıldı?´ sorusu üzerine, aradan 30 yıl ve 3 kuşak geçtiğini, bomba ve bomba tespit araçlarının değiştiğini, kazı yerinde sadece kazma, kürek ve kepçe değil aynı zamanda döneme uygun teknik malzemelerin kullanıldığını ifade etti.
Patlayıcıdan koruyucu elbise giyilmedi çünkü o elbise ile en fazla 5-6 dakika çalışılabilir
Başka bir soruyu cevaplandırırken de ele geçirilen lav silahlarının sulu bir bölgeden çıkarıldığını, çok iyi korunduğu için suyla temasının söz konusu olmadığını ve silahı çalışır vaziyette bulduklarını ifade eden Fevzi F, sanıklardan Ergin Geldikaya´nın sorusuna karşılık da kazı çalışması sırasında bomba imha görevinde kullanılan özel elbiseyi uzun süreli bir çalışma gerektiği için giymediğini ve 45 kilogramlık elbiseyle en fazla 5-6 dakika çalışılabileceğini söyledi. Kazıların 15-20 santimetreyi geçmediğini ve kepçenin de o şekilde kullanıldığını ifade eden Fevzi F´ye aramalarda kaydedilen bir videoyu izlettiren tutuklu sanık Levent Bektaş´ın avukatı Celal Ülgen, görüntülerde kepçenin metrelerce kazı yaptığı ve çevresinde korunmasız şekilde insanlar bulunduğunun fark edildiğini ifade etti. Tanık Fevzi F. de bunun üzerine, bu şekilde arama yapmanın normal olmadığını, patlayıcı arandığı için arayanların otomatik olarak tehlikede olduğunu ama oradaki aramayı o şekilde yapma kararını elbise giymenin zorluğu nedeniyle kendisinin verdiğini fakat kepçenin etrafında bulunan insanların can güvenliği konusunun da o insanlara sorulması gerektiğini kaydetti. Bir avukatın ´Kepçenin etrafında bulunan insanlardan biri de sizsiniz, neden önlem almadınız?´ diye sorduğu Fevzi F, ´Evet, orada görünen kişilerden biri de benim. İnisiyatifimi kullandım orada. Bomba imha için özel elbise giymenin şartları oluşmamıştı. Elbise kısa zamanlı işler için 5-6 dakikalığına giyilir. Bomba araması yapılması, tehlikeliden tehlikesiz durumuna doğru 3´e ayrılır. Poyrazköy´deki arama bana göre daha az tehlikeli olan 3. gruba girmektedir´ dedi.
Tanık polisin salona silahla girmesi tepkilere yol açtı
Duruşmada tanık Fevzi F. ile sanık ve sanık avukatlarının karşılıklı soru ve cevap şeklindeki tartışmalarına, konuşmanın üslubuyla ilgili mahkeme heyetinin de müdahalesi oldu. Savcı ve hakimler, Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu´na, sanık ve avukatlarının yoruma tabi olmayan soruları tanığa sormaları gerektiği yönünde uyarılarda bulundu. Başkan Yılmazabdurrahmanoğlu da bu konuda soru soranları uyardı. Duruşmada söz alan avukat Celal Ülgen, tanık Fevzi F´ye ´üzerinde silah olup olmadığının´ sorulmasını istedi. Mahkeme heyetinin sorusu üzerine ´Silah üzerimde´ diyen Fevzi F, ´Silahla içeri girilmeyeceğini bilmiyor musunuz?´ diye sorulunca da ´Ben biliyordum da özür dilerim, unutmuşum´ diye konuştu. Avukat Celal Ülgen, bu konunun tutanağa geçirilmesini isteyerek, polis olan tanık Fevzi F´nin, avukatlara yönelik sert konuşma şekli nedeniyle silahının bulunduğunu ve polis psikolojisiyle silahına güvendiğini tahmin ettiğini söyledi. Ülgen, silahı görmediğini, sadece tahmin ettiği için ´Silah var mı?´ diye sorduğunu sözlerine ekledi. Başkan Yılmazabdurrahmanoğlu, bir güvenlik görevlisinin gelerek, tanıktan silahını almasını istedi. Bu sırada tanık Fevzi F, Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç´ın sorusu üzerine, arama yaptıkları bölgede silahların çıktığı gömü toprağının eski görünümlü olduğunu ve üzerinde yeşerti bulunduğunu sözlerine ekledi. Tanık Fevzi F, duruşmaya ara verildiğinde silahını görevliye teslim etti. ( AA)
Poyrazköy davasında tartışmalar yaşandı
´Kafes eylem planı´ ve ´Amirallere suikast´ iddialarına ilişkin davalarla birleştirilen ´Poyrazköy´de ele geçirilen mühimmat´ ile ilgili 69 sanıklı davada mahkeme heyeti üyesi Hakim Mehmet Karababa ile sanık ve avukatları arasında ´sakız çiğneme´ ve ´soyadla hitap etme´ konularında tartışmalar yaşandı.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada tanık olarak ifade veren Komiser Cem A, sanıklardan Levent Bektaş´ın ev ve iş yerindeki aramalara katıldığını ve ifadesini aldığını, Bektaş´ın iş yerindeki dizüstü bilgisayar, CD ile 2 DVD ve bilgisayar hardiskine el koyduklarını ve şubeye götürdüklerini ifade etti. Bir avukatın ´El koyduğunuz dijital verilerin bir imajını alıyor musunuz?´ diye sorduğu tanık A, ´Teknik yetersizlikten imaj cihazımız yoktu, bu yüzden alamadık´ dedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu´nun ´Kaç imaj cihazınız var ve ilk incelemede dava konusuna ilişkin ne buldunuz?´ diye sorduğu Cem A, ´Hatırladığım kadarıyla o zaman şubemizde 2 adet, bilişim şubesinde de 3 adet vardı. Ancak olay tarihinde eş zamanlı 5 ayrı şahsa operasyon düzenlendiği için teknik yetersizlik söz konusu olabilir´ diye konuştu.
İlk incelemede CD´lerde ´Kafes Eylem Planı´ adlı belgeyi göremediklerini söyleyen A, bu belgenin teknik personelin incelemesinden sonra bulunduğunu kaydetti. Sanık Levent Bektaş´ın avukatı Celal Ülgen´in ´Dijital verileri kime teslim ediyorsunuz? Kim inceliyor? Ayrıca DVD ve CD´lere bilgi eklenip çıkarılabileceğini biliyor musun?´ diye sorduğu Komiser A, delilleri teknik birime verdiklerini, burada inceleme yapıldığını ve delillerin dışarı çıkartılamayacağı karşılığını verdi. Avukat Ülgen, ´CD ve DVD´lerin tekrar üzerine yazılabildiğini de bilmiyordum. Ayrıca o dönemlerde imaj alınmıyordu´ diyen A´ya, bunun CMK´ya aykırı olduğunu hatırlattı. Ülgen, ayrıca CMK´ya göre arama yapıldığı sırada suç unsuru bulunmadığında yakalama işlemi yapılamayacağını hatırlatarak, Bektaş´ın neden gözaltına alındığını sordu. Komiser Cem A´nın ´Bugüne kadar bu kararın olduğu her olayda aynı şey yapıldı´ sözlerine duruşma salonunda bulunanlar tarafından tepki gösterildi.
Duruşmada sakız tartışması
Bunun üzerine, soru-cevap tartışmalarındaki konuşmaların üslubuyla ilgili mahkeme heyetinin müdahalesi oldu. Bu sırada heyet üyesi Hakim Mehmet Karababa da duruşmada sakız çiğnenmemesi uyarısında bulunarak, ´Burası Türkiye Cumhuriyeti´ni temsil eden bir mahkeme´ dedi. Tutuklu sanık Ergin Geldikaya ise takma dişini çıkartarak, ´Bana bakarak konuşuyorsun. Ağzımdaki sakız değil, takma diş´ dedi. Avukat Celal Ülgen, bu duruma karşılık ´İkinci sakız vakası´ dedi. Hakim Karababa´nın ´Burası Türkiye Cumhuriyeti´ni temsil eden bir mahkeme´ sözlerini tekrarlaması üzerine sanık Geldikaya, ´Biz de öyle umuyoruz´ dedi. Karababa ise ´Ummak değil, öyle zaten´ cevabını verdi.
Sanık Levent Bektaş da söz alarak, tanık Komiser A´ya ´Arama sırasında zorluk çıkardım mı veya delilleri karartma gibi davranışlarda bulundum mu?´ sorusunu sordu. A´nın olumsuz bir tavırla karşılaşmadığını söylemesi üzerine Bektaş, aramaya gelen polislere yardımcı olduğunu belirterek ´Samimi olduğumu göstermek için başka yerde olan dizüstü bilgisayarımı da getirdim´ dedi.
Diğer polisler de dinlendi
Duruşmada daha sonra tanık olarak ifadesi alınan polis memuru Vahit K, 14 Mayıs 2009 tarihinde sanıklardan Ergin Geldikaya´nın Selimiye´deki ev aramasına katıldığını ve o dönem görevli olduğu İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğünden de çevre güvenliği için görevlendirildiğini belirterek, evin neresinde silah bulunup bulunmadığını hatırlamadığını aktardı. Şu an başka bir ilde bomba uzmanı olarak görev yapan tanıklar Adem T ve Serdar K. ise sanık Geldikaya´nın ev aramasında açığa çıkan askeri mühimmat olduğunu, savunma tarzı el bombasının evin sol köşesindeki odada bir varilin içinde ve silahların da mutfağın yan tarafındaki depodan çıkarıldığını söyledi. Tanık polis memuru Yaşar Ü. de o dönemde muhaberede evrak memuru olarak çalıştığını, görevinin birime gelen e-posta ihbarlarını ve şikayetleri değerlendirerek üst merciye iletmek olduğunu belirterek, 23 Şubat 2009 tarihinde ´Hüseyin Vatansever´ adlı takma isimli kişiden gelen ihbar tutanağı altında imzasının bulunduğunu ve kendilerine günlük 30-40 adet ihbar geldiğini ifade etti.
Denizaltındaki patlayıcıyı teslim alan subay
Duruşmada tanık olarak dinlenilen Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı SAT-SAS özel malzeme subayı Bülent B. ise Koç Müzesi´ndeki ´Turgut Reis´ denizaltısında bulunan bombayı teslim aldığına dair düzenlenen tutanaktaki imzanın kendisine ait olduğunu belirterek, 2 poşet halinde teslim aldığı patlayıcıları SAT Grup Komutanlığının cephaneliğine götürerek üstten gelen emirle imha ettirdiğini dile getirdi.
Kendisine teslim edilen malzeme içinde TNT ve saniyeli fitil bulunduğunu belirten B, o zamanki grup komutanlığının emriyle denizaltına gittiğini, daha önce bulunan bombanın karşıdan bakıldığında görülmeyecek ama yandan bakıldığında görülecek iskandil cihazının arkasında bulunmuş olduğunu, kendilerinden önce poşetin açılıp incelendiğini ve içindekinin patlayıcı olduğunun tespit edildiğini ifade etti.
Sanıklardan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü´nün ´Patlayıcı hemen düzenek kurulacak bir patlayıcı mıydı? Patlarsa etkisi ne olurdu?´ diye sorduğu B, bulunan patlayıcının hemen kurulacak cinsten olmadığını, pek rastlanmayan bir şekilde fünye çaplarının küçük olduğunu, daha sonra yaptığı araştırma sonucu bu fünyelerin su altında kullanıldığını öğrendiğini ve bu düzeneğin kolaylıkla yapılabileceği konusunda bir inancının olmadığını söyledi. Tanık Bülent B. ayrıca, söylenildiği gibi patlayıcının 200 ya da 300 kişi değil, en fazla 8-10 kişiye zarar verebileceğini dile getirdi.
Denizaltının en fazla 6-7 kişi kapasiteli olduğunu anlatan B, Öğütcü´nün, ´Patlayıcı yandığında fark edilir mi? Fünye uzunluğu hesaplandığında azami 4 dakikada mı yanar?´ sorusuna karşılık da bu kısa dakikalar içinde patlama halinde denizaltıdan çıkışın zor olacağını ifade etti.
Mahkeme heyeti üyesi Hakim Mehmet Karababa, tanığa ´Denizaltında bulunan patlayıcının açık alan ile kapalı alanda patlamasının etkisi aynı mı olur?´ diye sordu. Tanık B. de, patlayıcının kapalı alanda açık alana oranla daha fazla etkili olacağını ifade etti.
Hakime soyadla hitap tartışması
Bu sırada söz alan sanık Ali Türkşen, daha önce soru soran Öğütcü gibi hakime yönelik, ´Sayın Karababa´ hitabında bulunduğu için Karababa tarafından ´Bana sayın Karababa olarak hitap etmeyin. ´Sayın Hakim´ deyin. Hakkınız yok. Devletin hakimiyim´ diye uyarıldı. Bu uyarı nedeniyle tartışmaya katılan avukat Celal Ülgen, mahkeme heyeti başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu´ndan duruşma salonunda disiplinin sağlanmasını ve Hakim Karababa´nın her duruma müdahale etmesini engellemesini istedi. Ülgen´in bu çıkışına tepki gösteren Karababa, ´Celal Bey, bunu siz başlattınız. Hedef göstererek konuşamazsınız´ dedi. Celal Ülgen´in, ´Yüzbinkere Karababa´sınız´ diye bağırdığı Karababa da ´Beni hedef göstererek söyleyemezsiniz´ diye uyarısını tekrarladı. Avukat Ülgen´in, ´İsterseniz hakkımda suç duyurusunda bulunun´ ifadesini kullanmasına karşılık Karababa da ´Suç duyurusunda bulunmam, uyarıyorum´ diye konuştu. Duruşmada, bu tartışmanın ardından sanıklar ve avukatlarının Hakim Karababa´ya ´Sayın Yargıç´ diye hitap ettikleri görüldü. ( Zaman)
Kafes´te Emniyet raporunun mahkemeden gizlendiği iddiası
Poyrazköy davasında sanık avukatlarından Murat Ergün, ´Kafes Eylem Planı´ adlı belge üzerinde bulunan ´uygundur Kadir Paşa koor. etsin´ şeklindeki el yazısının iddia edildiği gibi sanık emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü´ye ait olmadığını savundu. Emniyetin bu yönde raporu olduğunu ve söz konusu raporun mahkemeden gizlendiğini ileri süren Ergün, Bu raporu Balyoz klasörlerinde bulduk. dedi. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nde devam eden duruşmada avukatların talepleri alınıyor. Söz alan sanıklar Koramiral Kadir Sağdıç ve Öğütçü´nün avukatı Murat Ergün, ´Kafes Eylem Planı´ belgesi üzerindeki notun müvekkili Öğütçü´ye ait olmadığını söyledi. İddianamede ´uygundur Kadir Paşa koor. etsin´ yazılı notun Öğütçü´ye ait olduğunun iddia edildiğini ve notta ismi geçen Kadir Sağdıç´ın da bu gerekçe ile sanık olduğunu öne süren Ergün, emniyetin hazırladığı bir raporda notun Öğütçü´nün el ürünü olmadığının belirtildiğini ifade etti. Raporu tesadüfen fark ettiklerini söyleyen Ergün, Rapor, Balyoz davasının delil klasörleri arasında çıktı. Kadir Sağdıç, Balyoz davasında sanık ve o fark ediyor. Bu rapor mahkemeden ve savcıdan gizleniyor. Savcılığa, iddianame tamamlanıp mahkemeye gönderildikten bir gün sonra iletiliyor. Tamam, geç de olsa savcılığa iletildi. Savcılık neden müvekkillerimin lehine olan bu delili dosyaya koymuyor. Belki de müvekkilim burada sanık olmayacaktı. Bu durum karşısında tepkiniz ne olacak merak ediyorum. dedi. Ergün, emniyetin hazırladığı bu raporun dosyaya konulmasını da talep etti.
´Kadir Paşa koor. etsin´ yazısı
Avukat Ergün´ün duruşmada dile getirdiği söz konusu rapor Balyoz davasının ek delil klasörlerinde yer alıyor. Söz konusu el yazısına ilişkin olduğu iddia edilen raporda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü´ne yazı yazarak, Ahmet Feyyat Öğütçü´nün el yazısı örnekleri ile Kafes Eylem Planı´nda bulunan ´uygundur. Kadir Paşa koor. etsin´ yazısının karşılaştırılmasının istendiği belirtiliyor. Emniyet Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü, Öğütçü´nün el yazısı örneği ile Kafes belgesi üzerindeki notu karşılaştırıp 26 Şubat 2010 tarihinde bir rapor hazırladı. Raporda, Ahmet Feyyaz Öğütçü isimli şahsın mevcut mukayese el yazıları ile el yazılı faili meçhul dokümanlardaki el yazıları incelenmiş; aralarında kaligrafik ve karakteristik özellikler yönünden ilgi ve irtibat tespit edilememiştir.denildi. ( Cihan)
Poyrazköy davası Nisan´a ertelendi
Poyrazköy davasında tahliye kararı çıkmadı. Duruşma 6 ve 8 Nisan 2001 tarihine ertelendi. Duruşmada avukatların taleplerinin alınmasının ardından mahkeme ara verdi. Yarım saatlik aranın ardından mahkeme, taleplere ilişkin kararlarını açıkladı. Tutuklu sanıklar Levent Bektaş, Ercan Kireçtepe, Erme Onat, Eren Günay, Ergin Geldikaya, Faruk Akın ve Sinan Efe Noyan´ın üzerlerine atılı eylemin vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunduğu ve devam ettiği gerekçesiyle tahliye taleplerini reddetti. Duruşmayı 6 ve 8 Nisan 2011 tarihine erteleyen mahkeme, 7 sanığın duruşmalara katılma zorunluluğunu ortadan kaldırdı.
´Kadir Paşa koor. etsin´ yazısı isteniyor
Feyyaz Öğütçü´nün Balyoz davası klasörlerinde yer aldığını belirttiği ve Kafes belgesindeki notun kendi eli ürünü olmadığını gösteren ekspertiz raporunun İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nden istenmesine karar veren heyet, 13 sanığın yurt dışı çıkış yasağının kaldırılması taleplerini reddetti. Levent Bektaş´ın ruhsatlı silah ve tüfeğinin iade edilmesi talebini kabul eden mahkeme, bu duruşma tanık olarak ifadeye çağrılan ancak zaman yetersizliği nedeniyle dinlenemeyen polis memurlarının, bir sonraki duruşma çağrılmasına hükmetti.
Kuban kendisi istedi
Taleplerle ilgili ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. 13 sanıkla ilgili yurt dışına çıkış yasağının kaldırılması´ talebini reddeden heyet, tutuksuz yargılanan sanıklardan 7´sinin duruşmalara gelme zorunluluğunu kaldırdı. Savcı Nuri Ahmet Saraç, sanık avukatlarının, mahkemenin iki üyesinin talepleri dışında başka illere gönderildiği´ iddiasına karşılık, hakimler Oktay Kuban ve Nejat Ede´nin arkadaşları olduğunu ve tayinlerinin kendi talepleriyle gerçekleştiğini söyledi. ( Cihan, Yenişafak)
ÖĞÜTCÜ: ´BU DAVA ABD KOMPLOSU´
Kafes sanığı emekli Koramiral Öğütçü, dünkü duruşmada bugüne kadar kamuoyunda hiç bilinmeyen TSK içindeki bir köstebek operasyonunu anlattı. Öğütçü, ?İçimizdeki sütü bozuklar bize tertip kurdu. ABD´ye sık sık giden bu personelin gizli bir istihbarat teşkilatıyla ilişkileri var. Onların komplosuyla biz sanık yapıldık? dedi. ?Kafes Eylem Planı? ve ?Amirallere Suikast? davalarıyla birleştirilen Poyrazköy´de ele geçirilen mühimmata ilişkin dava kapsamında yargılanan eski Kuzey Deniz Saha Komutanı emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütcü dünkü duruşmada kamuoyunda hiç bilinmeyen TSK içindeki bir köstebek operasyonunu anlattı. 2009 Ağustos´ta emekli olan Kuzey Deniz Saha Komutanı Öğütçü salondaki avukatların da şaşkınlıkla izlediği şu açıklamaları yaptı: ?2008 yılı Temmuz ayından itibaren TSK hedef alındı. Özellikle Deniz Kuvvetleri hedef seçilerek hedef alınan komutanlıklar ile subay ve astsubaylara karşı içimize yerleşmiş sütü bozukları vasıtasıyla tertipler hazırlanmış, bilahare emniyet ve savcılara gönderilen imzasız sahte imzalı ihbar mektupları, kablosuz internet hatlarından atılan e-mailler, el konulan bilgisayar, DVD ve CD´lere yerleştirilen düzmece plan ve notlar, teknik takip sonucu telefon konuşmalarından kendilerine göre yorumlar ile suçlamalar yapılarak tutuklamalar yapılmış ve iddianameler düzenlenmiştir. Masum insanlar tutuklanarak aileleri perişan edilmiş, alınlarına sürülmeye çalışılan lekeleme ile şeref ve haysiyetleri ayaklar altına alınmış, sisteme olan inançlarını yitirmişlerdir.?
´2005´te ihbar geldi´
Kuzey Deniz Saha Komutanlığına 20 Mayıs 2005 tarihinde Cemal Korkmaz sahte ismi ile bir ihbar mektubu gönderildi. Mektupta, SAT Grup Komutanlığında bir gruptan bahsediliyordu. Bahse konu personelin son zamanlarda SAT Grup Komutanlığında yaşanan olaylarla ilgili olabileceği, bu personelin aşırı borçlu oldukları belirtiliyordu. Bu personelin geçinemediklerini söyledikleri bir dönemde aniden paralanıp ev ve araba aldıkları, bu şahıslardan birinin ABD´ye gidip gelmesinden sonra SAT grubunda olayların meydana gelmesi dikkati çekti. Şahısların isimleri Emin Koçak, İbrahim Balçın, Mehmet Solak ve Lokman Gökbulut olarak açıklanmıştır. Prensip olarak imzasız ve sahte imzalı mektuplara işlem yapılmadığı için mektuba ilişkin bir işleme geçilmemiştir. Ancak, 25 Mayıs 2009 tarihinde, bir önceki gün Mehmet Solak´ın denize mühimmat attığı telefon ile tarafıma rapor edilmiştir.?
´Hepsini tutukladık´
Olaydan sonra sorgulanan Solak´ın ifadesinde mermileri denize attığını itiraf ettiğini ve tutuklandığını belirten Öğütçü şöyle devam etti: ?Solak´ın iş yerleri ve evlerinde delil olabilecek tüm CD, doküman ve malzemelere el konuldu. Yapılan aramalarda Lokman Gökbulut´un evinde patlayıcı C4 maddesi bulundu ve 26 Mayıs 2006 tarihinde tutuklandı. Mektupta ABD´ye tatile gittiği belirtilen astsubayın araştırılmasında, Mehmet Emin Koçak´ın çok defa izinsiz yurt dışına çıktığı tespit edilerek 23 Haziran 2009 tarihinde tutuklandı.?
´Davalar ayrılsın´
Öğütcü, ?Birbiriyle hiçbir ilgisi ve ilişkisi bulunmayan Kafes ve Amirallere Suikast davalarının ayrılarak bir an önce hakikatlerin ortaya çıkarılmasını, haklarında hiçbir somut delil bulunmayan, tamamen tertiplere dayalı sahte, düzmece belge ve kanıtlarla suçlanan masum insanların temize çıkarılmalarını, serbest bırakılmalarını, bahse konu senaryoyu hazırlayan ve uygulayanların bulunarak adaletin tecelli etmesinin sağlanmasını istiyoruz? dedi.
´Bektaş´ın sözleri gözlerimi doldurdu´
Ali Türkşen savunmasını yaparken gözyaşlarını tutamadığının gazetelere de yansıdığını anımsatan Öğütcü, şöyle konuştu: ?Türkşen, bir önceki duruşmada sanık sıfatıyla ifade veren Levent Bektaş´ın (Benim askerlikle sorunum yok. Ben dünyaya yeniden gelsem yine asker olurdum. Yine SAT olurdum ama bu ülkenin ordusunda değil) şeklindeki sözlerini tekrarlamıştı. Gözlerimin dolmasına neden olan bu sözlerdi. Bektaş´a bu sözleri söyleten benim rolüm olmuşsa ki arkadaşım benim emrimde de görev almış, ben dahil tüm komutanları, kendisine bu tuzakları, tertipleri hazırlayan arkadaşlarını ve işbirliği yaptıkları gizli teşkilatın tüm üyelerini kınıyorum ve kınamanın da ötesinde lanetliyorum.? (Vatan)
Öğütcü´den hayatın olağan akışına uyan açıklamalar: Denizaltıdaki patlayıcılar unutulmuştur.. 3. güç TSK´yı yıpratmak için çalışıyor.. TSK´da darbe yanlısı biri bulunmuyor.. Denizaltı hala bizim görev alanımızda, Deniz Kuvvetleri ´patlayıcıları bildir´ deseydi, haber verirdim..
Davayı komplo olmakla suçlayan Öğütcü, denizaltıdaki patlayıcıları gizlice imha ettirmişti
Kafes davasının 17 Haziran 2010 tarihinde görülen 2. duruşmasında savunma yapan 1 no´lu sanık Feyyaz Öğütcü aynı sözleri sarfetmiş ve davanın, TSK´yı yıpratmak isteyen 3. Güç´ün tezgahı olduğunu iddia etmişti. 17 Haziran´daki duruşmada mahkeme duvarına yansıtılan barkovizyonla savunmasını yapan Öğütcü, hakkındaki iddiaları ´düzmece´ olarak değerlendirmişti: 40 yıl hizmet ettikten sonra imzasız, sahte imzalı ihbar mektupları, düzmece CD´ler ile üstümüze atılan kuru iftiraları temizlemek için buradayım.´ Feyyaz Öğütçü, TSK mensuplarına yönelik psikolojik harp yürütüldüğünü ve ´Ergenekon´ gibi bazı davaları yönlendiren üçüncü güç olduğuna inandığını anlattı: Bu güç, bazı mihrakların amacı doğrultusunda hareket eden, TSK´yı yıpratmak için çalışan üçüncü bir güçtür. Türkiye´de hâlâ TSK´da darbe yanlısı biri bulunmamasına rağmen, sözde darbe planları tartışılıyor. Bu üçüncü güç kendinden olmayan subayları tasfiye etmeye devam ediyor. Onlardan yana değilsen darbeden yanasın.´ Hukuk dışı olayların hep üzerine gittiğini ve mesleğinin 40. yılında çok iyi organize edilmiş haysiyetsiz kişilerin çirkin karalama kampanyası ile karşılaştığını anlatan Öğütçü, görevdeyken bu konularda askeri savcılığa 9 adet soruşturma talimatı verdiğini ve mektupla SAT Grup Komutanlığı´nda olay çıkarmakla tehdit edildiğini dile getirdi. Öğütçü, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´nda istihbarat amaçlı faaliyet gösterdiği iddia edilen fuhuş çetesi adına çalıştığı belirtilen sivil memur Zuhal A. ile İlknur Ö.´nün yasa dışı ve gayri ahlaki maillerini tespit ettirdiğini açıkladı. Şahısları başka yerde görevlendirdiğini ifade etti. İddianamede, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´nda istihbarat amaçlı fuhuş çetesinin faaliyet gösterdiği belirtilmişti. Kafes Planı üzerindeki ´Uygundur. Kadir paşa koor. etsin´ notunun kendisine ait olmadığını ileri sürdü. Bu yazının kendi yazısına benzetilmeye çalışıldığını savundu. Rahip Santoro ve Dink cinayetlerine de değinen Öğütçü, Bu cinayetlerle, söz konusu plan irtibatlandırılmaya gayret edilmiştir. Bu olayların failleri bellidir. Bu cinayetlere en çok üzülen kişilerden biri benim. şeklinde konuştu.
Öğütçü: Denizaltı hala bizim görev alanımızda
Çapraz sorgusunda üye Hakim Mehmet Karababa´nın, Denizaltıda patlayıcı madde bulununca adli makamlara neden bilgi vermediniz?´ sorusuna Öğütçü, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bana ´bildir´ deseydi, bildirirdim´ şeklinde cevap vermişti. Karababa´nın, Orası sivillere açık bir yer. Dolayısıyla sivil savcılara bilgi vermeniz gerekmez miydi?´ sözüne karşılık da Denizaltı bizim görev alanımızda hâlâ. Biz sadece sergi için onlara verdik.´ ifadesini kullanmıştı.
Öğütçü: Denizaltıdaki patlayıcılar unutulmuştur
Koç Müzesi´ndeki denizaltına konulan ve öğrencilerin ziyareti sırasında patlatılacağının iddia edildiği TNT kalıplarını imha emri veren dönemin Kuzey Deniz Saha Komutanı Ahmet Feyyaz Öğütçü suçlamaları reddetmişti. Feyyaz Öğütçü, 14 Kasım 2008´de Uluç Ali Reis isimli denizaltıda bulunan patlayıcılara ilişkin ilginç açıklamalarda bulundu. TNT kalıplarının imha edilmesinden Deniz Kuvvetleri Komutanlığı´nın sorumlu olduğunu belirtti. TNT kalıplarının bulunduğunun kendisine bildirilmesinden sonra kurmay başkanlığa yazı yazdığını ifade eden Öğütçü, komutanlıktan ´gerekli önlemi alın ve imha edin´ mesajının kendisine ulaşmasının ardından bu yöndeki bilgiyi SAS ekibine verdiğini kaydetti. Karargah´ta kurmay başkanının haberi olmadan kuş uçmaz. diyen Öğütçü, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı içinde böyle bir yapılanmaya izin verilemeyeceğini savundu. Şöyle konuştu: Benim bu patlayıcılarla ilgili bir tahminim de var. Arkadaşlar ABD gibi ülkelerle yapılan askeri tatbikatlarda elde kalan patlayıcıları saklıyor. Emekli olduktan sonra da imha etmek istiyorlar. Bu patlayıcılar öyle de orada kalmış olabilir. Ben olay ortaya çıktığında ´denizaltı kullanılırken orada unutulmuş olabilir´ demişim. Savcı da hayatın olağan akışına uygun olmadığını söylüyor bu açıklamamın. Bu ne demek? Agos abone listesinin istihbarat birimlerinde bulunmasının normal olduğunu ifade eden Öğütçü, azınlık vatandaşları korumak için bu listelerin devletin birimlerinde yer alabileceğini söyledi.
(13 Ocak 2011), son güncel.: (14 Ocak 2011)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Poyrazköy İddianamesinde arama yap
Kafes iddianamesinde arama yap
Amirallere suikast iddianamesinde arama yap
Poyrazköy manşetlerimiz
Kafes Eylem Planı manşetlerimiz
Amirallere suikast manşetlerimiz