Özal´ın şüpheli ölümü soruşturmasında gazeteci-yazar Emin Çölaşan, Ankara Adliyesi´nde ifade verdi. Özal´ın öldürüldüğüne inanmadığını söyleyen Çölaşan, ´Özal ailesi tantana çıkarıyor´ dedi. Oysa Çölaşan, 2002´de yazdığı ´Özal´ı öldürmüşler´ bir yazıda akrabası olan dönemin Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile dönemin Başbakanı Süleyman Demirel´in Özal´ın birkaç ay içinde öleceğini bildiklerini iddia etmişti.
Kendi yazısını unuttu, Özal ailesini tantanayla suçladı
Özal´ın şüpheli ölümü soruşturmasında gazeteci-yazar Emin Çölaşan, Ankara Adliyesi´nde ifade verdi. Özal´ın öldürüldüğüne inanmadığını söyleyen Çölaşan, ´Özal ailesi tantana çıkarıyor´ dedi. Oysa Çölaşan, 2002´de yazdığı ´Özal´ı öldürmüşler´ bir yazıda akrabası olan dönemin Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile dönemin Başbakanı Süleyman Demirel´in Özal´ın birkaç ay içinde öleceğini bildiklerini iddia etmişti.
Çıkışta gazetecilere açıklamalarda bulunan Çölaşan, Özal´ın öldürülmesiyle ilgili iddialar bulunduğunu belirterek, savcılığın soruşturma başlattığını ve bu kapsamda kendisinin ifadesine başvurulduğunu söyledi. Özal ailesinin Türkiye´de korkunç bir tantana çıkardığını iddia eden Çölaşan, Özal ailesinin kendisini acındırmaya ve siyasette bir yerlere gelmek için böyle bir şey ortaya çıkardıklarını öne sürdü. Yazısında bu konuyu eleştirdiğini belirten Çölaşan, En son Turgut Özal´ın Ergenekon tarafından öldürüldüğünü söylediler. O zaman ne Ergenekon vardı, ne bir şey vardı. Olayı Ergenekon güncel olduğu için oraya bağlamaya kalkıştılar. Bunu sayın savcıya verdiğim ifadede belirttim. dedi.
´Özal´ı öldürmüşler´ diye yazı yazmıştı
´Özal öldürüldü mü?´ sorusunu cevaplandıran Çölaşan, kendi kişisel görüşünün doktorların verdiği raporlara karşın ´kalpten öldüğü iddialarına karşın´ Özal´ın öldürülmüş olduğuna inanmadığını söyledi. Savcıya yazılarından dolayı ifade verdiğini aktaran Çölaşan, Özal´ın ölümünden 5 gün sonra dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ile Hürriyet Gazetesi yazarları olarak bir araya geldiklerini kaydetti. Demirel´le yaptığı görüşmede kendisine bu konuyu sorduğunun ifade eden Çölaşan şöyle devam etti: Dedim ki, Amerika´dan aktarılan ´bunun durumu ciddi, gidici olduğu´ konusunda devlet bilgisi geldi mi? Demirel, ´evet bana bu doğrultuda bilgi geldi. Ama bize gelen bilgi onun kalbiyle değil prostatıyla ilgiliydi. Yani ben bunu Özal´ın ölümünden 5 gün sonra yazdım. Özal´ın ölüm olayının arkasında herhangi bir suikast olduğuna inanmadığını vurgulayan Çölaşan, Özal ailesinin tantana çıkardığını söyledi. ( Cihan)
Neden otopsi yapmadınız?
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ı kaldırıldığı Hacettepe Üniversitesi´nde son kez muayene eden doktorlardan 3´ü dün ifade verdi. Doktorların ´Neden otopsi yapmadınız´ sorusuna ailenin otopsiye izin vermediği cevabı verdiği öğrenildi. Vefatının üzerinden 17 yıl geçmesine rağmen ölüm nedeni ile ilgili hala bazı şüpheler bulunan Türkiye´nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın dosyasındaki sır perdeleri aralanıyor. Ailesi ve yakınlarının şüpheleri üzerine Ankara´da yeniden açılan Turgut Özal´ın ölüm dosyası kapsamında Özal´ı son kez muayene eden doktorlar ve dönemin hastane başhekimi dün savcıya ifade verdi. Çankaya Köşkü´nde aniden rahatsızlanarak Hacettepe Üniversitesi Hastanesi´ne kaldırılan Merhum Cumhurbaşkanı aynı gün (17 Nisan 1993) burada hayatını kaybetmişti. Ancak Özal´ın vefatı kadar hastaneye nasıl götürüldüğü, hastanede nasıl müdahale edildiği, neden otopsi yapılamadığı, son olarak alınan kan örneğinin şaibeli bir şekilde kaybolduğu ve kan örneğini alan hemşirenin evinde ölü olarak bulunduğu gibi konular şüpheleri arttırmıştı. Bu şüpheler 17 yıl sonra Cumhuriyet savcılığı tarafından soruşturulmaya başlandı. Bu kapsamda Hastanenin Kardiyoloji uzmanı Prof. Dr. Hilmi Özkutlu ve Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Kubilay Varlı ile dönemin Başhekimi Prof. Dr. Celal Çeliktaşer soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Görüşen´e ifade verdi.
Ne tedavisi uyguladınız?
Birçok ölüm tehdidi alan ve suikast atlatan Özal´ın vefatı üzerine bir otopsinin yapılmaması, Özal´ın neden öldüğünün ortaya çıkartılamamış olması, şüpheleri beraberinde getirmişti. Soruşturma Savcısı Hüseyin Görüşen bu soruların cevabını bulmak için dün doktorların ifadelerini aldı. Özal´a hangi ilacın verildiğine, hangi tedaviyi uyguladıklarına, hastaneye geldiği sıradaki hayati durumuna kadar tüm bilinmeyenleri sordu. Savcı Görüşen´in en fazla Otopsi yapılmaması üzerinde durduğu öğrenildi. Doktorlara Neden otopsi yapmadınız sorusuna doktorlar, Ailesinin otopsiye izin vermediği şeklinde cevap verdikleri belirtildi.
4. doktor haftaya ifade verecek
Dün Savcı Görüşen´e 3 doktor ifade vermeye gelirken 4. doktor gelmedi. 4. Doktor´un savcı Görüşen´e mazeret bildirdiği ve ifade vermeye gelecek hafta içi geleceği belirtildi. (Yenişafak)
Çarpıcı ayrıntılar.. Demirel ve Cindoruk da ifadeye çağrılmalı
25 Aralık 2010: Hasan Karakaya (Yeni Akit): Ankara Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Görüşen tarafından yürütülen soruşturmada, önceki gün ?3 doktor?un ifadesine başvuruldu... Bunlar, Hacettepe Üniversitesi´nde ?Özal´ı muayene eden? doktorlardı... Her üçü de; ?Kalp kriziydi!.. Zehirlenme belirtisi yoktu? dediler... Dün de, Emin Çölaşan, yarım saat süreyle ifade verdi... Elbette; ?Şüpheli? olarak değil, ?tanık? olarak!.. Çölaşan´ın da açıkladığı gibi, Savcı Hüseyin Görüşen, kendisine ?1 Mayıs 2002 tarihli yazı?sını sormuş... Çölaşan da; ?Özal´ın öldürüldüğüne inanmadığını? söylemiş!..
İşte Çölaşan´ın şok satırları
Oysa; Çölaşan´ın 1 Mayıs 2002 tarihli Hürriyet´te yazdığı yazı, gerçekten de ?kafaları bulandıracak? cinstendi. Buyrun, yazının, ?Özal´ın ölümü?yle ilgili bölümünü birlikte okuyalım: ?YAZA ÇIKMAZ, ÖLÜR!? ?1993 yılının sanırım ocak ayı... Halamın oğlu, o sırada Meclis Başkanı olan Hüsamettin Cindoruk´la, Özal´dan söz ediyoruz... Kulağıma eğiliyor ve şu sözleri söylüyor: ?Bu gidici. Yakında ölecek.? İnanmıyorum, şaşırıyorum ve aynen; ?Ne gidicisi abi, o hepimizi götürür? diyorum... Cindoruk ısrar ediyor: ?Haberin kaynağı Baba´dır. Bu devlet bilgisi. Sadece sen bil ve ağzını sıkı tut. Önümüzdeki yaz aylarını çıkaramayacak. Baba sağlamcıdır. Bunu diyorsa, bir bildiği vardır.? Birkaç gün sonra, Baba´nın bu bilgiyi Cavit Çağlar´a da verdiğini birinci elden öğreniyorum. Bu devlet sırrını kimseye açamıyorum. Aradan kısa bir süre geçiyor ve Özal 17 Nisan´da ölüyor. Cumhurbaşkanlığına soyunan Baba, bizim gazetenin bazı yazarlarını 24 Nisan günü Konut´ta öğle yemeğine çağırıyor. Öğrenmiş olduğum bu olayı kendisine aktarıyorum ve açıkça soruyorum: ?Özal´ın öleceğini gerçekten biliyor muydunuz?..? Bazı şeylerin bana söylenmiş olduğunu anlıyor... Verdiği yanıtı 25 Nisan 1993 tarihli yazımdan aktarıyorum: ?Hükümetler cumhurbaşkanının sağlığından da sorumludur. İki ay önce ABD kaynaklı bir yerden (tedavi gördüğü, ameliyat geçirdiği Houston Hastanesi´nden) sağlığının iyi olmadığı konusunda bize bilgi geldi. Bunu duyunca kendisine sağlığının nasıl olduğunu sordum. İyi olduğunu söyledi. Ben daha başka bir şey söyleyemezdim. Ancak bizim bilgimiz kalbiyle değil, prostatla ilgiliydi. Durumunun iyi olmadığını biliyordum ama öleceğini nasıl bilirdim. Kimin ne zaman öleceğini sadece Allah bilir.?
Demirel nereden biliyordu?
Evet; Emin Çölaşan, 8 yıl önce bunları yazmış ve ?Özal´ın öleceğini, Demirel´in bildiğini? ifade etmiş!.. Aslında; bu iş Çölaşan´la sınırlı kalmamalı, Demirel ve Cindoruk´un da ifadeleri alınmalı!.. Özellikle de Demirel´e sorulmalı; ?Nereden biliyordun?..? Öyle ya, ?Özal´ın öleceğini? nereden biliyordu ki; ?Önümüzdeki yaz aylarına çıkamayacak? gibi, ?kesin bir tarih? veriyor?!? ?Ocak ayı?nda yapılan bu konuşmanın üzerinden, ?sadece 3 ay? geçiyor ve Özal, 17 Nisan´da ölüyor!.. Dolayısıyla, Demirel´in; ?Yaz aylarına çıkamayacak? öngörüsü gerçekleşiyor!.. İyi de, sormazlar mı adama; Sen ?müneccim? misin, yoksa ?gaipten haberler? mi alıyorsun?.. Biliyorum, Süleyman Demirel, şöyle bir savunma yapacaktır: ?Ben, bana gelen bilgiyi aktardım... Özal´ın ameliyat olduğu Houston Hastanesi´nden gelen bilgide, sağlığının iyi olmadığı ifade ediliyordu... Ben de; onlardan aldığım bilgiyi Cindoruk´a anlattım, o da Çölaşan´a anlatmış!?
Prostat pat diye öldürmez
İyi, hoş da; Yine kendi ifadesine göre, Houston Hastanesi´nden gelen bilgide, Özal´ın ?kalbinden? söz edilmiyor ki!.. Orada, ?prostat?tan söz ediliyor!.. Tamam, ?prostatı kötüye gidiyor? olabilir ama prostat, ?pat? diye öldürmez ki insanı!.. ?Sızı? verir, ?ağrı? yapar, ?acı? içinde kıvrandırır ama ?pat? diye öldürmez!.. Biraz araştırdım bu konuyu... ?Uzman?lar, ?Prostat? konusunda diyorlar ki; ?Prostat kanseri, erkeklere özgü bir organ olan prostatın içinde oluşan habis tümörün oluşturduğu bir hastalıktır. Özellikle 45-70 yaşları arasında saldırgan ve hızlı, 70´li yaşlardan sonraysa daha yavaş ilerler. Genellikle genetik ve hormonal faktörler, beslenme ve çevresel faktörler prostat kanseri oluşumunu etkiler. Erken tanı ve tedavi uygulanmadığı takdirde, diğer kanser çeşitleri gibi, hayatı tehdit edebilir. Sinsi bir hastalık olan prostat kanseri, genellikle hiçbir belirti vermez. Bu yüzden ürolojik muayene belirli aralıklarla yapılmalıdır. Hacim olarak büyümesi söz konusuysa; idrara sık çıkma, yanma, sızı, gece idrara kalkma gibi belirtiler verebilir.? Gördüğünüz gibi; Prostat, ?erkeklerin korkulu rüyası? olmakla birlikte, ?hemen öldüren bir hastalık? değil!.. Kaldı ki, ?erken teşhis? yapıldığında, tedavisi kolay!.. Zaten, Özal´ın da ?prostat?tan değil, ?kalp krizi?nden öldüğü iddia ediliyor!..
Demirel de ifade vermeli
Hadi, hepsini bir tarafa bırakalım... Ocak ayında, Özal için; ?Önümüzdeki yaz aylarını çıkaramayacak? diyen bir Demirel, 24 Nisan´da ağız değiştirip; ?Durumunun iyi olmadığını biliyordum ama öleceğini nasıl bilirdim?.. Kimin ne zaman öleceğini sadece Allah bilir? diyor... Elbette ?Allah bilir? ama, Demirel nereden biliyordu ki; ?Yaz aylarını çıkaramayacak? dedi ve gerçekten de Özal, ?yaz aylarına varmadan? öldü?!? Dahası, ?prostat?tan da ölmedi!.. Kaldı ki; ?Özal´ın prostatının kötüye gittiğini? söyleyen Houston, niye ?tedavi? önermedi de, ?şom ağızlılık? yaptı?.. Veya Demirel, Özal´la görüşmesinde, niye ?prostat uyarısı? yapmadı da, sağa-sola ?öleceğini? yaydı?!? Bir soru daha: Houston, sadece Demirel´i mi aradı, Turgut Özal´ı arayıp da, uyarmadılar mı?.. Bana kalırsa, bu ifade alma işlemi Emin Çölaşan´la sınırlı kalmamalı, Demirel de ?tanık? olarak çağrılmalıdır!.. ( Yeni Akit)
Çölaşan bugün tanık ya yarın?..
Ali İhsan Karahasanoğlu (Yeni Akit): TurgutÖzal´ın şaibeli ölümü ile ilgili yıllarca sakladığı gizli bilgileri sebebi ile, Emin Çölaşan dün savcıya ifade verdi. İfadesinin hukuki tanımlaması, bugün için tanıklık. Bugün tanık olarak ifade verdi ama, yarın ne olarak verir, bilinmez. Niye böyle söylüyorum? Şunun için: Çölaşan, kendi ağzıyla söylüyor, 1993 yılında Özal´ın ölümünden önce kendisine verilen bilgiyi, ilk defa 2002´de yazmış! Bir gazeteci, kendisine verilen çok önemli bir bilgiyi, 9 sene saklar mı? Hele hele bu gazeteci (!), minik kuşuyla ünlü Çölaşan ise. Değil 9 sene, 9 saat saklayamaz, bizim tanıdığımız Çölaşan, o bilgiyi. Ama ne hikmetse, Özal´ın öleceği yönünde kendisine verilen bilgiyi, 9 sene saklamış! Niçin acaba? Birilerini korumak için mi??????.....
Tam Ecevit´e benzer bir operasyon yapılırken bu bilgileri açıklıyor
Veeee. Sonra da getirmiş, tam Ecevit için de benzer bir operasyon yapılırken, bu anısını anlatmış! Tam burda, gelin de şu kuşkuyu duymayın: Yoksa, Ecevit için gerçekleştirilecek operasyonun faillerine, o yazı ile bir mesaj mı gönderiliyordu? Operasyonun faillerine, ?Bakın 9 sene önce de benzer bir operasyon yaşandı. Hiç kimseye bir şey olmadı. Size de bir şey olmaz.Operasyon için tam gaz? mı denilmek isteniyordu?.. Ki; o yazının 3 gün sonrasında, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, Başkent Hastanesi´ne götürülüp, günlerce yanlış tedavi uygulama operasyonuna maruz bırakılıyordu.. Özal´ın başına gelenlerin bir başka versiyonu, Ecevit´in başına geliyordu! Yakında hepsi, günyüzüne çıkacaktır.
Adalet 17 yıl sonra da olsa yakasına yapıştı
Ama bugün için en azından şunu söyleyebiliriz: ?Emin Çölaşan, Turgut Özal´ın ölümü ile ilgili, kendisine verilen bir bilgiyi, ölümden önce savcıya ulaştırmalı idi. En azından, ölümden hemen sonra, bu bilgiyi savcıyla paylaşmalı idi.? Ne ölümden önce, ne ölümden hemen sonra.. Taa 9 yıl sonrasına kadar, bu bilgi kimse ile paylaşılmıyor.. O zaman bizim de sormamız lazım; ?En azından ´bildiğini gizleme´ yönünde bir kusuru yok mu, Çölaşan´ın?..? Kendisine ulaştırılan bilgiyi savcı ile paylaşsaydı, bir neticeye varılırdı veya varılmazdı. O ayrı bir konu.. Ama kişiye düşen vazife, adli olaylar hakkında bildiklerini, gizlemeden hemen yargıya aktarmaktır. Sonuçta Çölaşan, dün yaptığı tanıklığı, 17 sene önce kendi müracaatı ile yapmalı idi. Yapmadı. Savcının daveti üzerine, dün yapmak zorunda kaldı.. Bakalım, tanıklıktan sonra neler olacak?
Devletin tepesindeki herkes Özal´ın öleceğini biliyormuş!
Yıllardır, sağcı politikacı görüntüsü veren Hüsamettin Cindoruk´un da, aynı konuda ifadesi alınacak mı?.. Hayatı boyunca darbe aleyhtarı açıklamalarıyla kendisini tanıdığımız Cindoruk´un, 2010´da geldiği noktadaki darbeseverliğinin arka planı, bu vesile ile aydınlatılacak mı? ?Darbeciler şöyle yaptı, darbeciler böyle yaptı? diye hayatı boyunca darbeci askerleri suçlayan bir adamın, 2010´da darbecileri niye savunduğunu, bu vesile ile öğrenebilecek miyiz? Öyle ya, Cindoruk anlatmış, Özal´ın öleceğini,Çölaşan´a! ?Devletin tepesinde herkes biliyor? diyerek.. ?Devletin tepesi?nden kastedilen ne acaba? Bildiğimiz ?devlet? mi? Yoksa, ?derin devlet? mi? Bence ?derin devlet? olmalı! Turgut Özal´ın kendisi bile hastalığını bilmediğine göre ?derin devlet? olmalı, kastedilen! (Çok yakında öleceğini bilse, yeni bir parti kurdurup, Cumhurbaşkanlığı´ndan istifa ederek partinin başına geçme planı yapmazdı herhalde!) Kastedilen ?devlet? olsa, devletin tepesindeki Cumhurbaşkanı´ndan, ailesinden niye gizlesin, bu bilgiyi! Kimbilir belki de; ?Devletin tepesindeki herkes biliyor? cümlesi, ?derin devlet silsilesi?ni çorap söküğü gibi tümüyle önümüze dökecektir.. Turgut Özal´ın, Uğur Mumcu´nun, Eşref Bitlis´in üç ay içindeki ardı ardına ölümleri, belki de bu soruşturma ile aydınlanacaktır.. ( Yeni Akit)
Özal soruşturmasında bir doktor daha ifade verdi
27 Aralık 2010: Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal´ın ölümüyle ilgili soruşturma kapsamında, Hacettepe Üniversitesi´nde Özal´a müdahale eden doktorlardan Prof. Dr. Sırrı Kes, ´tanık´ sıfatıyla ifade verdi.Hacettepe Üniversitesi Hastanesi´nde görevli Kes, Ankara Adalet Sarayı´na öğle saatlerinde geldi. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Görüşen tarafından ifadesinin alınması yaklaşık yarım saat süren Kes, daha sonra adliyeden ayrıldı. Prof. Dr. Kes´in, Özal´ın hastaneye getirildiği sıradaki sağlık durumu ve yapılan tıbbi müdahaleler konusunda bilgiler verdiği kaydedildi. Soruşturma kapsamında, geçtiğimiz hafta, Hacettepe Üniversitesi´nde görevli doktorlar Hilmi Özkutlu, Kubilay Varlı ve Celal Çeliktaşar´ın da ´tanık´ sıfatıyla ifadelerine başvurulmuştu. ( Zaman)
(24 Aralık 2010), son güncel.: (27 Aralık 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Emin Çölaşan´ın ´Özal´ı öldürmüşler´ başlıklı yazısı
Turgut Özal suikastiyle ilgili manşetlerimiz