Taraf muhabiri Mehmet Baransu ´Mösyö Hanefi Avcı´nın Yazamadıkları´ isimli yeni kitabında, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın kitabında iki farklı bölüm bulunduğunu, ilk bölümde Ergenekon soruşturmalarını överken, sonradan eklendiği iddia edilen ikinci bölümde ise Ergenekon ve benzeri çok sayıdaki soruşturmayı nasıl küçümsemeye çalıştığını çarpıcı örneklerle işliyor.
Hanefi Avcı: Çok bilgim yok ama Ergenekon fasafiso
Taraf muhabiri Mehmet Baransu ´Mösyö Hanefi Avcı´nın Yazamadıkları´ isimli yeni kitabında, eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın kitabında iki farklı bölüm bulunduğunu, ilk bölümde Ergenekon soruşturmalarını överken, sonradan eklendiği iddia edilen ikinci bölümde ise Ergenekon ve benzeri çok sayıdaki soruşturmayı nasıl küçümsemeye çalıştığını çarpıcı örneklerle işliyor.
Hanefi Avcı´nın kitabı incelendiğinde büyük bir operasyonun parçası olduğu gözlerden kaçmıyordu. Avcı kitabının ilk bölümüne anılarını almıştı. ?Cemaat? başlıklı bölümde ise Türkiye´nin son üç yıldır konuştuğu yasadışı yapılanmalara karşı gerçekleştirilen operasyonlar hedef tahtasına konulmuştu. Avcı´ya göre operasyonlar onun deyimiyle fasa fisoydu ve operasyonları yürüten tüm birimler görevden alınmalıydı. Ergenekon, Zirve Yayınevi Katliamı, Dink Cinayeti, Danıştay Eylemi, Poyrazköy kazılarında ele geçen mühimmatlar, Balyoz, Kafes, İrticayla Mücadele Eylem Planı, Erzincan Ergenekon soruşturması, Emin Arslan´ın uyuşturucu operasyonunda gözaltına alınması gibi birçok operasyon hakkında değerlendirmeler yapmıştı.
Avcı´dan çarpıcı Ergenekon yorumu
Avcı, kitabının ´devlet´ bölümünde başka bir Ergenekon tarifi çizerken, ´cemaat´ bölümünde bambaşka bir Ergenekon´u anlatıyordu. Birinci bölümde, bu örgütün yalnız varlığı değil, onun ?binlerce, belki yüz binlerce insanın katledilmesini dahi meşru? gören bir anlayışa sahip olduğunu kabul ediyordu. Ergenekon örgütünün amaçları konusunda kuşkusuz zihni berraktı: ?Ergenekon, devletin rejim için öngördüğü temel ölçütleri yerine getirmeyen- getirmek istemeyen bir siyasi anlayışın iktidar olmasına mani olmak veya iktidar olmuş ise zorla, antidemokratik yöntemlerle onu devirmek anlayışını savunanların oluşturduğu birliğin adıydı. Ergenekon´un yargılama sonunda bir veya birkaç kişinin ceza alması, cezanın az veya çok olması hiç önemli değildir. Mühim olan bu düşünce ve anlayışın yanlış olduğunun mahkeme tarafından tescil edilmesi ve hukuk sisteminin bu yanlışlığı mahkum etmesidir. Bana göre mahkeme bunu gerçekleştirdiği anda amaca ulaşmış demektir.?
Ergenekon soruşturmalarını yerin dibine geçiren Avcı
Kitabın ilk bölümünde bu değerlendirmelerde bulunan Avcı, ikinci bölümde bambaşka bir yorumla karşımıza çıkıyordu. Ergenekon´la ilişkilendirilen ne varsa ona göre külliyen abartılıydı. Danıştay saldırısı, savcının zorlaması ile Ergenekon´a dahil edilmişti. Makul bir polisiye akılla bakıldığında hiçbir bağlantı bulunmuyordu. Hrant Dink cinayeti, her yönüyle ince teferruatına kadar araştırılmıştı, karanlıkta kalan hiçbir yeri bulunmayan bir olaydı. Kazılarda ele geçen delillerle örgüt ilişkisi kurmak imkansızdı. Dünyadaki bilinen örgütlerin hepsi öncelikle tabanca ve tüfek, az miktarda da roket ve el bombası bulundurur ama nedense bizde her kazıda el bombası ve roket atarlar bulunuyordu. Avcı´nın kitabındaki ilk ve ikinci bölümünde çelişen ifadeler bunlarla sınırlı kalmamış, hemen hemen her olayda iki farklı Avcı değerlendirmesi karşımıza çıkmıştı.
Ergenekon hakkında çok şey bilmiyorum ama..
Avcı, kesin hüküm bildirdiği Danıştay, Ergenekon, Hrant Dink, Balyoz, Erzincan soruşturması gibi konularda, ?Konuyla ilgili bilgim olmamakla birlikte bu işi de kesinlikle cemaat yapmıştır? denklemi kuruyor, söz konusu operasyonların bağlantılarını bu bağlamda sorguluyordu. ?Ergenekon ve Ergenekon´dan yargılananlar hakkında çok şey bildiğimi söyleyemem? ile başladığı cümlelerin devamı, Ergenekon´u çürüterek devam ediyordu. Danıştay saldırısını beş sayfada çözüyor, saldırının ardında soru işareti kalmadığını, tüm yönleriyle saldırının ortaya çıktığını iddia ediyordu. Alparslan Arslan-Muzaffer Tekin ilişkisini görmeden, olayı 84 yaşındaki Salih Kunter´e ve başörtüsüne bağlayarak Danıştay saldırısının içerisinden çıkıyordu. ?Bu olay hakkında hiçbir bilgiye sahip değilim ama? diyerek başladığı cümle, ?bu olayı cemaat yapmıştır? iddiasıyla bitiyordu. Cemaatin devleti ele geçirdiğini söyleyen Avcı, daha sonra bunlar üç- beş kişi diyerek başka bir çelişkiyle kitabına devam ediyordu. Ankara Emniyet müdürü Orhan Özdemir hakkında yürütülen soruşturmayla ilgili ?Olayın ne olduğu ve teferruatı konusunda bilgi sahibi değilim? diye başlayan bir diğer cümle ?Ama, Orhan Özdemir´e karşı cemaatin bir tertip içerisinde olduğu? değerlendirmesiyle devam ediyordu.
Emniyet görevlileri, savcı ve hakimler değişmeli!
İyi bir operasyoncu olan ve bununla övünen Avcı, son noktada ise hedefe atış yapıyordu. Cemaat kılıfı ile Emniyet´in Ergenekon operasyonlarını yürüten birimlerini, bu operasyonu yürüten savcı ve mahkemelerin tümden değiştirilmesi gerektiğini belirtip, hedefi 12´den vurmayı amaçlıyordu. Emniyetçilerin, savcıların ve mahkeme heyetlerinin değiştirilmesiyle geçmişindeki kirli ilişkilerin deşifre olmayacağını hedefliyordu. Denize düşenin yılana sarılması gibi Hanefi Avcı da dün düşman olarak gördüğü, hedefine koyduğu kişi ve kurumlarla ortak hareket etme zorunluluğunun ortaya çıktığını artık anlıyordu.
Avcı cemaatin mi hükümetin mi hedefindeydi?
Avcı kitabında yakın arkadaşları başta olmak üzere kendisinin KOM Başkanlığı´ndan alınıp Edirne´ye sürülmesini cemaate bağlıyor. Ancak, Avcı´nın Edirne´ye gönderilmesinin perde arkasında AKP Hükümeti ile yaşadığı gerilim vardı. Avcı´nın Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı görevini yürüttüğü dönemde amiri pozisyonundaki dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu´dan habersiz, bir suç örgütüne operasyon düzenlemesi, Emine Erdoğan´ın telefonlarını dinlettirmesi, Yargı´da rüşvet alanında yapılan bir operasyon olan Neşter-2 operasyonu ve Mavi Hat operasyonları ki bu operasyonlarda iddianamedeki delillerin büyük bir bölümünü telefon dinlemeleri oluşturuyordu ve yine Hükümetten habersiz gerçekleştirdiği Enerji-1 adlı operasyonlar Hükümetle arasını açmıştı. Bu operasyonlardan bir kısmı yeterli delil olmadığından sonuçsuz kalmış, Avcı başarısızlık göstermişti.
Kitaba ´cemaat´ bölümü neden eklendi?
Avcı´nın yaptığı bu uygulamalardan dolayı hükümetle arası açıldı. Başbakan Erdoğan ve eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, Avcı´nın isminin yanına şerh koymuştu. Avcı her ne kadar İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük illerin emniyet müdürlüğü ve İstihbarat Daire Başkanlığı, MİT Müsteşarlığı gibi koltukları beklese de hükümetin kendisini yükseltmeye niyeti yoktu. Kitap Yaz Atamaları´na kadar bekletildi. Yaz atamaları 31 Temmuz 2010´da açıklandığında Avcı, umduğunu bulamamıştı. Teşkilatta geleceği artık yoktu. Kendisi açısından tasfiye süreci başlatılmıştı. Çareyi ise bunun sorumlusu olarak gölge bir güç gibi sunmaya çalıştığı cemaat olgusunu kullanmakta gördü. Diyarbakır´daki faili meçhullerdeki rolü, Hizbullah ilişkisi, uyuşturucu kaçakçılarını korumaya çalışması, Devrimci Karargah örgütüyle ilişkisi mercek altındaydı. Avcı, geçmişte yaptıklarını biliyor ve başına gelecekleri tahmin ediyordu. Bir operasyon yapmalı ve önlem almaya çalışmalıydı. Öyle de yaptı. Ya büyük bir ilin Emniyet Müdürlüğü´ne atanması, ya da bastıracağı kitap bu süreci durdurabilirdi. Ataması yapılmayınca ´cemaat´ bölümü kitaba eklendi. İstediği göreve atanmış olsaydı, kitapta ´cemaat´ bölümü olmayacaktı.
Hrant Dink cinayeti ve Hanefi Avcı
Hanefi Avcı´nın kitabında en çok tartışılan bölümlerden biri de Hrant Dink cinayetinde her konunun aydınlatıldığı iddiasıydı. Avcı´ya göre genç bir çocuk, tartışmalardan etkilenmiş ve Hrant Dink´i öldürmüştü. Konunun arkasında başka kişiler aramak anlamsızdı. Tetiği çeken, silah dahil her şey yakalanmış ve aydınlanmıştı. Cinayetin ardından ortaya çıkan ihmal, şok etkisi meydana getirmişti. Trabzon Emniyet Müdürlüğü 17 Şubat 2006 tarihinde Samast´ı azmettirmekle suçlanan Yasin Hayal´in, Hrant Dink´i öldüreceği yönünde bir istihbarat raporunu İstanbul´a göndermiş ve İstanbul´da bir de adres belirtmişti. Adreste Hayal´in abisine ait bir iş yerinin olduğu belirtiliyordu. Bu rapor bilgi için Ankara´ya da gönderilmişti. Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü ise Ramazan Akyürek´ti. Akyürek´in gönderdiği istihbarat raporu, dönemin İstanbul İstihbarat Şube müdürü Ahmet İlhan Güler´e gitmiş ve Güler´in gerekli önlemleri almadığı ortaya çıkmıştı.
Avcı ve ekibinin hedefi Yılmazer
Bu ihmalin ortaya çıkmasının ardından Emniyet´te tartışmalar ve gruplaşmalar başladı. Dink´in öldürüleceği istihbaratını ciddiye almayan ve gerekli incelemeyi yapmayan, Ahmet İlhan Güler ve çevresi karşı operasyona başladı. Sorumluluğun kendilerine ulaşmaması için, İstihbarat daire Başkanı Sabri Uzun´un yerine göreve atanan ve Dink öldürülecek diyen Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek´i suçlamaya başladılar. Suçlamaların hedefindeki bir kişi de Güler´in yardımcısı, şu an İstihbarat´ta sorumlu İstanbul Emniyet müdür Yardımcısı olan Ali Fuat Yılmazer´di. Hanefi Avcı´da bu ekibe destek vermişti. Çünkü Yılmazer son dönemde Türkiye yakın tarihinin en önemli operasyonlarını Ergenekon, Kafes, Poyrazköy gibi soruşturmaların ?beyni? konumundaydı. Tüm teknik takip ve dinlemeler Yılmazer´in başkanlığında yapılıyordu. Yılmazer´i yıpratmak ve görevden almak bu operasyonlara büyük darbe vuracak, Avcı ve ekibi kendilerine ulaşacaklarından endişe ettikleri soruşturmalardan kurtulacaklardı. ( Aktifhaber)
(30 Kasım 2010, 12:32)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Hanefi Avcı´nın iddiaları manşetlerimiz
Avcı´nın amacı soruşturmayı engellemek