Yargıtay ve Danıştay´ın dinlendiği iddialarına yönelik sürdürülen soruşturmanın tamamlandığı ve ilginç bilgilere ulaşıldığı öğrenildi. Yüksek yargı santrallerinin dinlenmediği sonucuna varan savcılık, Yargıtay Başsavcılığı tarafından son zamanlarda alınan ve halen kullanılan santrallerden birinin konuşmaları kaydedebilme özelliğine sahip olduğunu tespit etti. Bilirkişi raporuna göre, santralin bu özelliğini aktif hale getirmek amacıyla da 4 abone için lisans satın alındı. Yapılan incelemede geçmişte bu santral ile dinleme ve kayıt yapılıp yapılmadığı, teknik olarak belirlenemedi. Fakat, santralin dinleme kapasitesinin bulunması ´Yargıtay yönetimi, çalışanlarını mı dinliyor?´ sorusunu gündeme getirdi. Yargıtay ve Danıştay telefonlarının yasadışı şekilde dinlendiği şüphesiyle sadece bu kurumların santralinde inceleme yapılmakla yetinilmeyip, Ankara´daki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı´na da (TİB) 4 kez baskın yapılarak savcı ve bilirkişiler eşliğinde arama-inceleme yapılmıştı. Soruşturmada ayrıca TİB hakkındaki Başbakanlık ve Başbakan tarafından talep edilen kişilerle ilgili telefon kayıtlarının yasadışı olarak verildiği ve bu kişiler hakkında yasadışı istihbari bilgiler toplandığı iddiası da araştırıldı. Bilirkişiler tarafından yapılan inceleme ve araştırmalarda, iddia konusu olayların gerçekleştiği yolunda herhangi bir delil bulunmadığı kaydedildi. İncelemede TİB´in sistemi de tam not aldı. Teknik bilirkişiler sistemde yaptıkları sorgulamalarda, Ağustos 2007 tarihinden günümüze kadar sistemlere dışarıdan müdahale yapıldığını gösteren herhangi bir teknik verinin bulunmadığını tespit etti.
Soruşturma tamam: Yargıtay ve Danıştay dinlenmemiş
Yargıtay ve Danıştay´ın dinlendiği iddialarına yönelik sürdürülen soruşturmanın tamamlandığı ve ilginç bilgilere ulaşıldığı öğrenildi. Yüksek yargı santrallerinin dinlenmediği sonucuna varan savcılık, Yargıtay Başsavcılığı tarafından son zamanlarda alınan ve halen kullanılan santrallerden birinin konuşmaları kaydedebilme özelliğine sahip olduğunu tespit etti. Bilirkişi raporuna göre, santralin bu özelliğini aktif hale getirmek amacıyla da 4 abone için lisans satın alındı. Yapılan incelemede geçmişte bu santral ile dinleme ve kayıt yapılıp yapılmadığı, teknik olarak belirlenemedi. Fakat, santralin dinleme kapasitesinin bulunması ´Yargıtay yönetimi, çalışanlarını mı dinliyor?´ sorusunu gündeme getirdi. Yargıtay ve Danıştay telefonlarının yasadışı şekilde dinlendiği şüphesiyle sadece bu kurumların santralinde inceleme yapılmakla yetinilmeyip, Ankara´daki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı´na da (TİB) 4 kez baskın yapılarak savcı ve bilirkişiler eşliğinde arama-inceleme yapılmıştı. Soruşturmada ayrıca TİB hakkındaki Başbakanlık ve Başbakan tarafından talep edilen kişilerle ilgili telefon kayıtlarının yasadışı olarak verildiği ve bu kişiler hakkında yasadışı istihbari bilgiler toplandığı iddiası da araştırıldı. Bilirkişiler tarafından yapılan inceleme ve araştırmalarda, iddia konusu olayların gerçekleştiği yolunda herhangi bir delil bulunmadığı kaydedildi. İncelemede TİB´in sistemi de tam not aldı. Teknik bilirkişiler sistemde yaptıkları sorgulamalarda, Ağustos 2007 tarihinden günümüze kadar sistemlere dışarıdan müdahale yapıldığını gösteren herhangi bir teknik verinin bulunmadığını tespit etti.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay ve Danıştay´ın yasadışı dinlendiği iddialarına yönelik başlattığı soruşturmayı tamamladı. İddiaların tamamını bilirkişi aracılığıyla inceleyen Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Nuri Yiğit, Yargıtay Başkanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Danıştay Başkanlığına ait santrallerin dinlenmediği, kayda alınmadığı sonucuna ulaştı. Yüksek mahkemelere ait 415 harici ve bin 700 dahili olmak üzere toplam 2 bin 115 adet telefonu soruşturma kapsamında tek tek masaya yatıran başsavcılık, ilgili görevliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi. Ancak, soruşturma sırasında ilginç bir ayrıntıya ulaşıldı. Edinilen bilgiye göre bilirkişiler, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı´nca son zamanlarda alınan ve kullanılan santrallerden birinin konuşma kaydedebilme özelliğine sahip olduğu, bu özelliğin aktif hale getirilebilmesi amacıyla da 4 abone için lisans satın alındığını tespit etti. Yapılan incelemede geçmişte bu santral ile dinleme ve kayıt yapılıp yapılmadığı, teknik olarak belirlenemedi. Fakat, santralin dinleme kapasitesinin bulunması ´Yargıtay yönetimi, çalışanlarını mı dinliyor?´ sorusunu gündeme getirdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın yürüttüğü soruşturma kapsamında teknik bilirkişiler tarafından hazırlanan raporlarda, üç binası bulunan Yargıtay´ın, bu binalarda dahili aboneleri yönetmek için 4 adet santralin kullanıldığı vurgulandı. Yargıtay Başsavcılığı binasında yapılan keşifte, bina için Telesis marka PX 24X r5 modelinde santralin keşiften bir hafta önce faaliyete geçtiği, yeni nesil bir santral olduğu için 3 milyon CDR kaydına (arayan-aranan numaraları gösterme özelliği) saklama kapasitesine sahip olduğu tespit edildi. Ancak bilirkişiler, Yargıtay Başsavcılığı´ndaki bu santralin kaydettiği bilgilere Yargıtay dışından erişimin mümkün olduğu ve bu kayıtların ağ bağlantısı üzerinden herhangi bir bilgisayara da kaydedilebileceğini belirledi. Söz konusu santrale, Başsavcılık´taki herhangi bir bilgisayardan ulaşılarak santralin yönetim işlevlerinin yapılmasına imkân verdiğini tespit eden bilirkişiler, bu santralin 100 saatlik konuşmayı santral üzerinde kaydedebilme özelliğine sahip olduğunu vurguladı. İncelemeler sırasında, Yargıtay Başsavcılığı´nın santral üzerinden 4 dahili abonenin telefon görüşmelerinin ses kaydını santral üzerinden saklamaya izin verdiği ortaya çıktı. Bunun üzerine, santralin web arayüzü kullanılarak bir dahili numara için deneme yapıldı. Deneme sırasında bu özelliğin aktif hale getirilebileceği, ayrıca kaydedilen konuşmaların, gerekli ayarlamalar yapılırsa, ağ üzerinden IP numarası verilen herhangi bir bilgisayar üzerinde kurulu ftp sunucuya aktarılabileceği anlaşıldı. Bu santral üzerinde ses kayıtlarının kaydedilip silindiğine ilişkin herhangi bir log kaydının tutulmaması nedeniyle, herhangi bir abonenin dinlenip dinlenmediğine dair bir iz kalmadığı belirtildi.
Soruşturmada TİB hakkındaki Başbakanlık ve Başbakan tarafından talep edilen kişilerle ilgili telefon kayıtlarının yasadışı olarak verildiği ve bu kişiler hakkında yasadışı istihbari bilgiler toplandığı iddiası da araştırıldı. Bilirkişiler tarafından yapılan inceleme ve araştırmalarda, iddia konusu olayların gerçekleştiği yolunda herhangi bir delil bulunmadığı kaydedildi. İncelemede TİB´in sistemi de tam not aldı. Teknik bilirkişiler sistemde yaptıkları sorgulamalarda, Ağustos 2007 tarihinden günümüze kadar sistemlere dışarıdan müdahale yapıldığını gösteren herhangi bir teknik verinin bulunmadığını tespit etti. ( Zaman)
Ayrıntılar netleşiyor: Başsavcılık takipsizlik kararı verdi
08 Eylül 2010: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın Yargıtay ve Danıştay santrallerinin dinlenmediği yönündeki kararının detayları ortaya çıktı.Kararda, Türk Telekom´da görevli network direktörünün bilirkişi görüşüne yer verildi. Türk Telekom yetkilisi Mehmet Atalay, TİB´in bir telefon numarası üzerinden santrali dinlemesinin mümkün olmadığını, santralin tamamının dinlenmesi için bütün telefon numaralarının dinlenmesi gerektiğini belirtti.
Şovmen iddia etmiş Kaçmaz ciddiye almış, savcılar da TİB´e 4 kez baskın yapmışlar
Soruşturmayı Öztürk´ün iddiası başlatmış
Başsavcılığın kovuşturmaya yer olmadığı kararında, Ergenekon´un tutuklu sanığı Serdar Öztürk´ün TİB´de yasa dışı dinleme yapıldığı yönünde Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz´a suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı. Kaçmaz suç duyurusu evrakını Başsavcılığa iletirken, Ergenekon sanığı Öztürk devletin çeşitli kurumlarında bulunan ´İnterceptor´ adlı bir cihazla 1 km civarındaki 250 telefonun havadaki sinyaller yakalanarak aynı anda dinlenebildiğini iddia etti. Yargıtay´ın da Başbakanlık civarına kurulan bu cihazlarla dinlendiğini öne süren Öztürk, Genelkurmay´a ait üst düzey kriptolu telefonların da TİB tarafından yasa dışı dinlendiğini iddia etti.
Emniyet: Ortam dinleme cihazımız yok
Başsavcılık söz konusu iddiaları tek tek araştırdı. TÜBİTAK, kriptolu telefonların dinlendiği iddiasını tamamen yalanladı. TÜBİTAK cevabi yazıda, kriptolu muhaberenin dinlenmesinin mümkün olmadığı, kriptolu telefonların anahtarlarının Genelkurmay Mobildeskom tarafından insan müdahalesi olmadan elektronik ortamda üretildiği ifade edildi. İnterceptor adlı cihazla Yargıtay´ın dinlendiği iddiası Emniyet ve Jandarma´ya da soruldu. Emniyet ve Jandarma, envanterlerinde böyle bir cihazın bulunmadığını, Başbakanlık´ta Yargıtay için dinleme yapmadıklarını belirtti. Emniyet yazısında mahkeme kararıyla görev yapmak üzere ortam dinlemesi yapacak cihazlara sahip olmadıkları, mahkeme kararı dışında Yargıtay ve Danıştay başkanlıklarında herhangi bir şekilde görevlendirilmediklerini bildirdi. Jandarma ise mahkeme kararıyla görev yapmak üzere bazı izleme cihazlarının bulunduğunu, ancak Ankara´da herhangi bir şekilde görevlendirilmediğini kaydetti. Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Nuri Yiğit, kamu davasının açılmasını gerektiren somut delil ve yeterli şüphe mevcut bulunmadığından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi. Yargıtay´da yapılan keşif sırasında Telesis Firması Yetkilisi Özkan Yalçın, santralin dinleme özelliğinin bulunduğunu, sistemin aktif hale getirilmesi için 4 lisans satın alındığını kaydetti. Firma yetkilisi aynı anda 4 kişinin konuşmasının santral üzerine kaydedilebildiğini vurguladı. ( Zaman)
Avukat Öztürk, en renkli Ergenekon sanıklarından biri
Madalyalarını geri iade etme girişimi ile başlayan şovlar, ´Belgeyi ofisime polisler koydu´ diyerek ortalığı ayağa kaldırmasıyla sürmüştü
Avukat Serdar Öztürk, TV´den 51 Numaralı DVD´yi ve diğer belgeleri büroya polisin koyduğunu iddia etmiş ve bu iddia Ergenekoncu çevrelerce de günlerce dile getirilmişti. Hatta Öztürk iddiasını daha da ileri götürerek DVD ve diğer CD-DVD´leri polisin koyduğunu ispatlayacaklarını açıklamıştı: DVD´nin oraya polis memurlarınca konulduğunu tespit ettik. DVD içinde bulunan görüntülerin tespit tutanağına ulaştık. DVD´de bir savcının havaalanında gizlice çekilmiş görüntülerinin bulunduğunu ileri süren Öztürk, şöyle devam etmişti: Havaalanında bulunan kameraların diğer görüntülerinden bu görüntüyü çeken kişinin de tespit edileceğini anladık. DVD´yi büroya koyan polis memurunun ismi ve resmini de tespit edip Ankara Savcılığı´na başvurdum. Ancak Öztürk´ün bu iddiası aramanın polis kamerasınca saniye saniye kaydedildiğinin ve arama esnasında Öztürk´ün bürosunda bulunan 3 avukatının tutanağı imzaladıklarının ortaya çıkmasıyla yalanlanmıştı. Ancak Öztürk´ün şovları bunlarla sınırlı kalmadı. Kendisini sivil değil askeri savcıların sorgulamasını istedi ve bürosunda ele geçen harddiski askeri savcılığa teslim etti. Sivil savcılığın sorgusunda bürosunda ele geçen belgeleri incelemek için eldiven kullandı. Bununla belgelerde parmak izi bırakmak istemediğini, öyle olursa polis ve savcılığın bunu aleyhinde kullanacaklarını iddia etti. Öztürk´ün bir sonraki iddiası, ofisine belgeleri sabıkalı birisinin koyduğu şeklindeydi, üstelik de o kişinin bulunmasını istedi. ( Öztürk´ün şovları haberimiz için tıklayın)
Fatura derhal iktidara kesilmişti
Yargıtay´ın telefonlarını kim dinlemiş?
Mustafa Ünal (Zaman): İddia çok ağırdı. Yankısı da büyük oldu. Haber anında manşetlere tırmandı, köşelerde yorumlandı, ekranlarda hararetle tartışıldı. Öyle ya ´Eğer Yargıtay´ın da telefonları dinleniyorsa...´ gerisini söylemeye gerek yoktu. Herkesin dinlendiğine ilişkin zaten var olan şüphe bu haberlerin etkisiyle paranoyaya dönüştü. Toplumda ´Herhalde telefonu dinlenmeyen kimse yoktur´ inancı yerleşti. Üstelik dinlenen de Yargıtay´ın santrali... Fatura derhal iktidara kesildi. Başbakan Erdoğan suçlandı, Adalet Bakanı Sadullah Ergin´e sert eleştiriler yöneltildi. O günleri hatırlayacaksınız siyasette, medyada büyük büyük laflar edildi. Neler söylenmedi ki... AK Parti hükümetinin ´ülkeyi korku imparatorluğuna dönüştürdüğünü´ söyleyenler çıktı. Yargı haklı olarak iddianın üzerine gitti. Savcılık derhal soruşturma başlattı. Yargı kendisine dokunan iddia karşısında kayıtsız kalamazdı. Doğrusunu yaptı. Dinlemenin yapılabildiği tek yer olan ´TİB´ birkaç kez basıldı. Sadece savcı ve emniyet mensupları değil, bilirkişi de incelemelerde bulundu. Bir iz, bir açık bulmaya çalıştı. Nihayet savcılık soruşturmasını tamamladı.Sonuç mu? Meğer günlerce konuştuğumuz, ileri geri yorumlarda bulunduğumuz iddialar boşmuş, hiç gerçekliği yokmuş. Yargıtay ve Danıştay´ın 415 harici, 1700 dahili telefonunu inceleyen savcılık ne telefon ne ortam dinlemesine ilişkin en ufak bulguya rastlamadı. Yargıtay´ın dinlendiği bir evhamdan ibaretmiş. Peki, ´Yargıtay´ın telefonlarının dinlendiği´ tezi üzerine yazılan senaryolar, üretilen komplo teorileri ne olacak? Hepsi çöktü ama ya bıraktığı hasar nasıl giderilecek?
Korkunç şüphe: Yargıtay kendi üyelerini mi dinledi?
Bilirkişi Yargıtay´ın santralini incelerken bir başka olayla karşı karşıya kaldı. Bilirkişi, Yargıtay Başsavcılığı tarafından alınan ve halen kullanılan santrallerden birinin konuşmaları kaydetme özelliğine sahip olduğunu tespit etti. Üstelik santralin kaydetme özelliğini aktif hale getirmek amacıyla 4 abone için lisans satın alınmış... Bilirkişinin hazırladığı raporda Yargıtay´ın ´dinleme özellikli santrale neden sahip olma gereği duyduğunun´ anlaşılamadığına dair ifadeler var. Bilirkişinin bile tam anlayamadığı bir durumla karşı karşıyayız. Anlamak gerçekten zor... Yargıtay Başsavcılığı neden telefon konuşmalarını kayıt altına alacak bir santrale ihtiyaç duyar? Böyle bir dinleme ve kayıt sisteminin yasal olmadığını söylemeye gerek yok. Bilirkişinin tespiti ´korkunç şüphe´ doğurdu. Dinleme ve kaydetmeyi aktif hale getirmek için sistem satın aldığına göre şu soruyu sormak hakkımız: Acaba bu santralin kaydettiği telefon konuşmaları var mı? Kimlerin telefonları dinlendi ve kaydedildi? Yargıtay kendi üyelerini mi dinledi? Bilirkişinin raporunda fazla ayrıntı yok. Sadece tespit yapılıp bırakılmış...Dinleme ve kaydetme özellikli santral herhalde ´süs olsun´ diye alınmamıştır. ´Korkunç şüphe´ dün birçok gazetede yer aldı. Gün boyu sessizliğe gömülen Yargıtay Başsavcılığı bu satırlar yazılırken akşam saatlerinde kısa bir açıklama yaptı. ´Dört dahili numaranın dinlenmesine imkân veren santralin´ varlığını kabul etti. Dinleme ve kayıt sisteminin tehdit ve hakaretleri önlemek ve suç duyurusunda bulunmak amacıyla kurulduğunu ileri sürdü. Bugüne kadar aktif hale getirilmediğini savundu. Biraz zevahiri kurtarmak için yapılmış açıklama gibi. Bu kısa açıklama korkunç şüpheyi dağıtmaktan uzak. Bana pek ikna edici gelmedi. Dört lisans alınmasına rağmen bugüne kadar aktif hale getirilmediği hiç inandırıcı değil. Yargıtay kulislerinde başsavcılığın açıklamasıyla örtüşmeyen farklı iddialar kulaktan kulağa fısıldanıyor. Hatta bilirkişinin raporuna müdahale edildiği de söylentiler arasında... Görünen o ki Yargıtay´ın telefonları gündemi bir süre daha meşgul edecek. ( Mustafa Ünal / Zaman)
(07 Eylül 2010), son güncel.: (08 Eylül 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
TİB baskınlarıyla gizli Ergenekon dinlemelerinin ele geçirilmesi manşetlerimiz
Avukat Serdar Öztürk´ün şovları