Eskişehir Emniyet Müdürü Havefi Avcı, yazdığı kitabında sadece duyumlarına dayanarak şok iddialarda bulunarak Türkiye´yi sarstı ve emekliliğini isteyerek bir kenara çekildi. O tartışmaları başlatıp kenara çekildi ancak delil getirmeden suçladığı kişi ve kesimlerden gelen tepkiler giderek yükseliyor. Sadece geçmişte yaptığı işlere bakarak kendisine inanılmasını beklediği anlaşılan Avcı bugüne kadar sadece NTV´de yayına katıldı. Ancak sorulması gereken çok kritik sorular olmasına rağmen hiçbiri sorulmadı. Avcı´ya anlaşıldığı kadarıyla görmeyi duymayı istemediği soruları yöneltenlerden biri de Bugün gazetesinden Adem Yavuz Arslan. ´Hanefi Avcı´yla röpörtaj yapmak istedim ama konuşmak istemedi. Ben de kitaptan aldığım notları, kafama takılanları buradan soruyorum´ diyen Arslan´a göre, ´Avcı´nın kitabında bariz bir ´dinlenilme takıntısı´ hissediliyor. Hâlbuki sistemi en iyi Avcı biliyor. Mahkeme kararı olmaksızın ne daire iç yazışma yapabilir ne de TİB bir iletişim tespitine izin verebilir. Kaldı ki Avcı da biliyordur; İDB, 2006´dan bu yana aralarında usulsüz dinleme iddialarının da ele alındığı 6 farklı çalışma alanında 23 kez inceleme ve denetim geçirdi. Bu yönüyle de dış denetime açık tek istihbarat kuruluşudur. Fakat hiçbirinde dinleme ile ilgili bir kusur ya da hata çıkmadı.´
Avcı boşluklar bırakıp çekildi ama tabiat boşluk kabul etmiyor
Eskişehir Emniyet Müdürü Havefi Avcı, yazdığı kitabında sadece duyumlarına dayanarak şok iddialarda bulunarak Türkiye´yi sarstı ve emekliliğini isteyerek bir kenara çekildi. O tartışmaları başlatıp kenara çekildi ancak delil getirmeden suçladığı kişi ve kesimlerden gelen tepkiler giderek yükseliyor. Sadece geçmişte yaptığı işlere bakarak kendisine inanılmasını beklediği anlaşılan Avcı bugüne kadar sadece NTV´de yayına katıldı. Ancak sorulması gereken çok kritik sorular olmasına rağmen hiçbiri sorulmadı. Avcı´ya anlaşıldığı kadarıyla görmeyi duymayı istemediği soruları yöneltenlerden biri de Bugün gazetesinden Adem Yavuz Arslan. ´Hanefi Avcı´yla röpörtaj yapmak istedim ama konuşmak istemedi. Ben de kitaptan aldığım notları, kafama takılanları buradan soruyorum´ diyen Arslan´a göre, ´Avcı´nın kitabında bariz bir ´dinlenilme takıntısı´ hissediliyor. Hâlbuki sistemi en iyi Avcı biliyor. Mahkeme kararı olmaksızın ne daire iç yazışma yapabilir ne de TİB bir iletişim tespitine izin verebilir. Kaldı ki Avcı da biliyordur; İDB, 2006´dan bu yana aralarında usulsüz dinleme iddialarının da ele alındığı 6 farklı çalışma alanında 23 kez inceleme ve denetim geçirdi. Bu yönüyle de dış denetime açık tek istihbarat kuruluşudur. Fakat hiçbirinde dinleme ile ilgili bir kusur ya da hata çıkmadı.´
Hanefi Avcı´nın ´Haliçte yaşayan Simonlar´ kitabı normal olarak çok ses getirdi. Çünkü kitabın yazarı sembol olmuş bir isim. İçindeki iddialar da hayli ciddi. Fakat kitap hak ettiği gibi tartışılamadı. Bir kesim ´Yaşasın Cemaat´e çakacak bir malzeme çıktı´ deyip üzerine atladı. ´Gülen Örgütü´ adını koyup ´savcı arayışına´ da girdiler. Hatta yarın YARSAV üyeleri ya da HSYK´nın ´Ergenekon sanıkları ile fotoğrafları çıkan bazı üyeleri´ basın toplantısı düzenleyip ´Bakın biz bu yüzden Ergenekon savcılarını görevden almak istiyoruz´ derse hiç şaşırmayın. Öteki kesim de ´Avcı´ya yakışmadı´ deyip kitaptaki iddiaları irdelemedi. Oysa kitabı detaylı irdelemek ve Avcı´nın ne yapmaya çalıştığını anlamak şart. Kitabın detaylarına girmeden bir durum tespiti yapalım. Avcı´nın iddiaları (mektup hariç) daha önce defalarca gündeme gelen, Perinçek ve arkadaşlarının sürekli işlediği bir konu. Zaten Avcı da kitabında F tipi liste çalışmalarına tepkili (sf 421) Ergenekon´dan tutuklanan Adil Serdar Saçan´ın da bir dönem Fethullahçı olmakla itham edildiğini düşünürseniz listelerin ne kadar sağlıklı olduğunu görürsünüz. Yani bu soruşturmadan bir şey çıkmasa da önümüzdeki yıllarda yine, yeniden ´F tipi listelere´ rastlayabiliriz.
Hesaplaşma ve hesap sorma
Peki, kitapta Avcı ne demeye çalışıyor? Kitabın genelinde bir ´hesaplaşma ve hesap sorma´ havası hissediliyor. Ya şu ana kadar ortaya çıkmayan birtakım şeylerden endişeli ya da yaşananlardan dolayı intikam alma niyeti görülüyor. Çelişkileri de düşündürücü. Şöyle ki; NTV´ye konuşurken ´Kitabı 2009 Mart´ta yazmaya başladım, 8 ay önce de yayınevine verdim´ diyor. Fakat aynı yayında ´Yasa dışı dinlemeler ve komplolar ile ilgili şikâyetlerime cevap alamayınca kitabı yazdım´ diyor. Oysa dilekçeleri bu yılın ocak ayına ait. Hem ´Kitabı gizli yazdım´ diyor hem de ´cemaatten ileri gelenlerle konuştum sonra yazdım´ şeklinde konuşuyor. Tarih ve içerik yanlışlıkları da cabası. Mesela A. İlhan Güner´in ´Danıştay ile Ergenekonu bağlamadığı için görevden alındığını´ iddia ediyor fakat Güner´in görevden alındığı 6 Şubat 2006´da daha Ergenekon başlamamıştı. Avcı, cemaatin illegal dinlemeleri İDB´de yaptığını söylüyor. ´Oraya baskın yapılsın, bulunur´ diyor. Sonra da ´Çok geç kalındı artık bir şey bulunamaz´ diyor. IMEI numarası üzerinden dinleme yapıldığını bunun yasal olmadığını anlatıyor ama bu sistemi kuran da kendisi. Kitabı basan Angora Yayıncılık´ın ortaklarından Cahit Akçam dikkat çekici bir isim. THKP/C davasından ceza aldı, 80 sonrası yurtdışına çıktı. Bugün Avcı ile yolunun kesişmesi ilginç. Avcı´nın kitabı hazırlarken bir medya grubunun üç üst düzey yöneticisi ile yakın temasta olduğu da biliniyor. 2008 Şubatı´nda Ergenekon savcılarına örgütün varlığına dair tezleri destekleyen bir ifade vermişti. Fakat kitabın ikinci kısmında Ergenekon´u boşa çıkartan bir üslup var. Mesela birinci bölümde Tuncay Güney için ´Söyledikleri uydurma olamaz, doğru olma ihtimali yüksek´ derken ikinci bölümde ´Akla mantığa aykırı şeyler söylüyor´ diyor.
İstihbarat Daire 23 kez denetlendi ama bir suç unsuru çıkmadı
Avcı´nın kitabında bariz bir ´dinlenilme takıntısı´ hissediliyor. Hâlbuki sistemi en iyi Avcı biliyor. Mahkeme kararı olmaksızın ne daire iç yazışma yapabilir ne de TİB bir iletişim tespitine izin verebilir. Kaldı ki Avcı da biliyordur; İDB, 2006´dan bu yana aralarında usulsüz dinleme iddialarının da ele alındığı 6 farklı çalışma alanında 23 kez inceleme ve denetim geçirdi. Bu yönüyle de dış denetime açık tek istihbarat kuruluşudur. Fakat hiçbirinde dinleme ile ilgili bir kusur ya da hata çıkmadı.
Bunlar da benim sorularım
Hanefi Avcı´yla röportaj yapmak istedim ama konuşmak istemedi. Ben de kitaptan aldığım notları, kafama takılanları buradan soruyorum.
Emin Arslan´a komplo?
´Emin Ağabey´ dediğiniz Emin Arslan´ın (sf 436) Habip Kanat ile yakın ilişkide olduğu hem görüntülü kayıt altında hem teknik takipte çıkıyor. Üstelik Arslan´ın oğlu Habip Kanat´ın şirketinin ortakları arasında. Arslan, KOM dairesine Kanat´ı muhbir olarak kullandığına dair tek bir rapor, bilgi ve detay sunmuş mudur, Kanat üzerinden operasyon yaptırmış mıdır? Mehmet Eymür´ün 1997´de MİT Müsteşarlığı´na yazdığı dilekçede Emin Arslan ve Hanefi Avcı´nın görevli oldukları dönemde Mehmet Ağar´ın yönlendirmesiyle sahte pasaport, silah ve kimlik gibi konularda illegal faaliyetleri sevk ettiklerini ihbar etmişti. Emin Arslan´ın Korkut Eken´le olan ilişkisine ne diyorsunuz? Mehmet Eymür´ün dilekçesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Kitapta Emin Arslan´ın Habip Kanat´a karşı uyarılması gerektiğini söylüyorsunuz. Peki, o zaman siz niye Emine Erdoğan´ı uyarmadınız?
Gizli telefon numarası kime ait ve o şahıs kim?
Hanefi Avcı´nın ´ayarlarını bozan´ hadise kitapta açıkça görüleceği şekliyle başkası adına aldığı telefonun dinlenilmesi (sf 480). Burada önemli olan o numarayı kim kullanıyor ve Avcı ile arasındaki ilişki ne?
Ceyhan Ünlü ve Tuğrul Çakır kimdir ve sizle ilgileri nedir?
Balyoz´daki onlarca delili ne yapacağız?
552 ve 553´üncü sayfalardan itibaren Balyoz´un ´saçma sapan´ işler olduğunu söylüyorsunuz. Oysa Balyoz´la ilgili askeri savcılık raporu, TÜBİTAK raporu gibi bir yığın delil var. Hatta İlker Başbuğ´un ıslak imzalı ´seminer sonuç raporu´ var. Bu kadar delil varken ´bunlar saçma sapan şeyler´ demek hadisenin üzerini örtme girişimi sayılmaz mı?
Gülcü ve Uzunkaya olayı
Mustafa Gülcü ve Celal Uzunkaya´nın açığa alınmasına neden olan İrfan Erbarıştıran´ı nereden tanıyorsunuz? Sizin tabirle ´işgüzar´ dediğiniz Erbarıştıran ile Uzunkaya´nın neden görüştüğü hakkında bilginiz var mı? Uzunkaya´nın Erbarıştıran´ı haber elemanı olarak kullandığı iddialarına ilişkin, bir rapor var mı, Uzunkaya herhangi bir yetkili makama bir rapor sunmuş mudur?
Hüseyin Namal ile bir araya geldiniz mi?
Hüseyin Namal´ın ´komploya uğramadan sağ salim Konya´ya dönebildiğini´ söylüyorsunuz. (sf.480) Hüseyin Namal´ı daha önceden tanıyor musunuz, daire başkanı olduktan sonra görüştünüz mü ve Eskişehir´de sizi ziyaret etti mi? Söz konusu talimatları yazması yönünde bir telkininiz oldu mu?
Büyükanıt da mı cemaatçi?
Cemaatle sorunlu olan emniyetçilerin davasında sürekli savcı Mehmet Berk´in olduğunu ve bunun tesadüf olmayacağını ( sf 526) söylüyorsunuz. Savcı Berk´in istediği dosyayı alamayacağını, dosya dağıtma işini başsavcının yaptığını biliyorsunuz. Şemdinli Cemaatin ilk operasyonu (sf 527) diyorsunuz. Bu mantığa göre kitabevine bomba atan astsubay da cemaatçi. Kaldı ki ´Sabri Abi´ dediğiniz ve görevden alınmasını cemaate bağladığınız Sabri Uzun´la ilgili Yaşar Büyükanıt ´Savcı ve istihbarat müdürünün alınmasını istedim´ demişti. Bu durumda Büyükanıt da mı cemaatin adamı?
Ergenekon bombaları?
Ergenekon kazılarında tüfek ve tabanca bulunmadığını, LAW ve roket çıktığını, çıkanların da seri numaraları olmadığını (sf 530) söylüyorsunuz. Fakat Kafes İddianamesi´nde LAW silahları ile el bombalarının Jandarma´ya ve KKK´ya ait olduğu belgeleriyle ortaya konmuş. Ayrıca 3. Ergenekon İddianamesinde o güne kadar çıkan mühimmatın dökümü var. Yani tüfek yok, tabanca yok söyleminiz eksik. İllegal işlerde kullanılan bombaların seri numarasının silinmesi normal değil midir?
Naylon terör örgütü
531. sayfada ´Ergenekon´un diğer terör örgütlerini yönettiği iddiasının muğlâk olduğunu´ söylüyorsunuz. Naylon terör örgütü kurup yönetme Ergenekon´un kendi belgelerinde çıkan bir ifade. Kaldı ki Kemal Aydın´ın cunta hücresindeki teğmen M.A.Ç muhasebeci kılığında Hizbuttahrir örgütüne sızdı. Toplanan istihbarat da Neriman Aydın´ın ikametinde çıktı. Bu tip durumlar ´naylon terör örgütü´ iddiasını araştırmaya değer bulmaz mı?
Danıştay olayı
Ankara 11. ACM ve İstanbul 13. ACM, Yargıtay 9. Ceza Dairesi ´iki olay arasında fili ve hukuki bağ olduğuna´ karar verdi. Alparslan Arslan ile Salih Kurter arasındaki bağa dikkat çekiyorsunuz. Fakat Arslan´ın Cumhuriyet´in bombalanması, Danıştay saldırısı gibi eylemlerden önce ve sonrasında Kurter´i bir kez aradığı (11 Mayıs 2006 saat 16:35, 8 sn) 338. Sayfada ´Ergenekon´dan yargılananlar hakkında çok şey bildiğimi söyleyemem´ diyorsunuz ve sonrasında ´Bu kesin cemaatin işi´ diyorsunuz. Çelişkili değil mi?
Hrant Dink olayı
Diyorsunuz ki Hrant Dink olayında soruşturacak bir şey yok. 540. sf. Kafes Operasyonu´nda Hrant Dink Operasyonu ifadesi geçiyor. Altında üst düzey komutanların imzası ve parafı var. Bu iddiayı mahkeme ciddiye alıp dava açtı. Kaldı ki Dink cinayetinde Yasin Hayal´in cezaevi ilişkileri ve MİT´in bu konuda bilgisi sorgulanmamış. Valilikte Dink´le konuşan MİT mensubu irdelenmemiş.
Levent Türkmen olayı
Levent Türkmen´in sahte uyuşturucu operasyonu ile yakalanması olayını cemaate bağlıyorsunuz (sf 544). Fakat Türkmen´in beraber olduğu N.L. isimli bayan hakkında uyuşturucu davası açılmış. Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi N.L´yi suçlu bulmuş. İhbarı Türkmen´in ailesinden birisi yapmış olamaz mı?
Arınç´ın izlenmesi ve kozmik oda
ÖKK ekiplerinin 6 aydır Bülent Arınç´ın evinin bulunduğu sokağa geldikleri teknik analizle tespit edildi. Özel oto kiralama bilgileri ortada. Arınç´ın adresinin olduğu bir not var ve bu not subayın ağzından alındı. Yani ortada şüpheli bir şey varken ÖKK aramasını da cemaate bağlamanız biraz tuhaf değil mi?
585. sayfada görevden alınan Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir olayı ile ilgili ´Olayın ne olduğunu bilmiyorum ama´ deyip bunu da cemaate mal etmişsiniz. Neye dayandırıyorsunuz?
İstanbul´daki ilginç görüşme
Avcı kitabı yayınlandıktan sonra 21 Ağustos günü İstanbul´da MİT´in üst düzey bir ismiyle buluştu mu? Bu buluşmasının gündemle bir ilgisi var mıydı?
Avcı´nın adı dosyaya mı giriyor?Avcı´nın adı üç ayrı dosyada önümüze çıkıyor. Uyuşturucudan tutuklanan Abdulkadir Ekincioğlu, faili meçhulden tutuklu Kamil Atağ ve Ergenekon´dan Albay Zahit Engin´in ifadelerinde ilginç bir şekilde Avcı´nın adı var. PKK itirafçısı Süleyman Üğer´e yönelik operasyonda Avcı´ya yönelik ilginç ithamlar kayıtlara geçmişti. Bu bilgiler ışığında ´Avcı ön almaya mı çalışıyor´ sorusu mantıklı hale geliyor.
Peki, bütün bu sorular ve ilginç ayrıntılar Avcı´nın bu kitabı neden yazdığını açıklamaya yetiyor mu? Maalesef hayır. Avcı´nın son bir yılında dikkat çeken ´gri sahalar´ var. Belki bu gri alanlar aydınlanırsa Avcı´nın bu kitabı neden yazdığı da anlaşılabilir. Aksi durumda pireye kızıp yorganı yakmak gibi bir durumla karşı karşıyayız demektir.
Ergenekon´da ifade verecek
Yazdığı Haliç´te Yaşayan Simonlar kitabıyla tartışmalara neden olan Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, kendi talebi üzerine merkeze alındı. Hanefi Avcı´nın kitabı piyasaya çıktığı gün İçişleri Bakanlığı, hakkında soruşturma başlattı. Daha sonra ise savcılık, kitapta yer alan iddiların araştırılması için harekete geçti ve soruşturma açtı. Hanefi Avcı, katıldığı bir televizyon programında görevinden merkeze atanmak için İçişleri Bakanlığı´na başvurduğunu açıkladı. Televizyon yayınından kısa bir süre sonra, Avcı ile ilgili kararname Başbakanlık´a sevk edildi ve onaylandı. Avcı 1. Ergenekon davasında da kitabındaki iddialar nedeniyle tanık olarak ifadeye çağrıldı. ( Adem Yavuz Arslan / Bugün)
(30 Ağustos 2010 14:03)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Hanefi Avcı´nın iddiaları konulu manşetlerimiz
NTV´ye çıkan Avcı´ya sorulmayan sorular
Ergenekon davasını engelleme girişimleri