Abdulkadir Selvi (Yenişafak): Dikkatlice inceledim kitabı. Ancak bir kitaptan ziyade karşımda Fethullah Gülen grubuna karşı ilan edilmiş bir savaşın satırları duruyordu. Bütün kötülüklerin anası olarak gösterilen bir cemaat ve cemaati Türkiye´nin karşı karşıya olduğu en büyük tehdit olarak gösterirken, darbelerden, Ergenekona, Balyozdan, ıslak imzaya ve hatta Nuh Mete Yüksel´in kadınlarla ilişkilerine kadar uzanan bir yığın olayın püri pak olarak gösterilme çabalarına tanık oldum. Bu bir kitap değil, bu emniyetçilerin savaşı. Hanefi Avcı´nın emniyet içinde Fethullah Gülen grubuna karşı açıktan mücadeleyi seçmiş olan bir grubun temsilcisi olduğu anlaşılıyor satırlarından. Onların cemaatle ya da emniyet içinde güç mücadelesine girdikleri Fethullah Gülen grubuyla kavgaları beni ilgilendirmiyor. Benim ilgili olduğum taraf, altında Hanefi Avcı´nın imzasının bulunduğu satırlarda yapılan yanlışlar. Cemaatle hesaplaşma adına Danıştay saldırısının Ergenekon´la bağlantısının olmadığını, Hrant Dink cinayetinin karanlıkta kalan hiçbir yanının bulunmadığının iddia edilmesi. Hele bunu Hanefi Avcı gibi birçok başarılı operasyonda imzası bulunan bir ismin yapması.
Efsane polisin kendiyle imtihanı
Abdulkadir Selvi (Yenişafak): Dikkatlice inceledim kitabı. Ancak bir kitaptan ziyade karşımda Fethullah Gülen grubuna karşı ilan edilmiş bir savaşın satırları duruyordu. Bütün kötülüklerin anası olarak gösterilen bir cemaat ve cemaati Türkiye´nin karşı karşıya olduğu en büyük tehdit olarak gösterirken, darbelerden, Ergenekona, Balyozdan, ıslak imzaya ve hatta Nuh Mete Yüksel´in kadınlarla ilişkilerine kadar uzanan bir yığın olayın püri pak olarak gösterilme çabalarına tanık oldum. Bu bir kitap değil, bu emniyetçilerin savaşı. Hanefi Avcı´nın emniyet içinde Fethullah Gülen grubuna karşı açıktan mücadeleyi seçmiş olan bir grubun temsilcisi olduğu anlaşılıyor satırlarından. Onların cemaatle ya da emniyet içinde güç mücadelesine girdikleri Fethullah Gülen grubuyla kavgaları beni ilgilendirmiyor. Benim ilgili olduğum taraf, altında Hanefi Avcı´nın imzasının bulunduğu satırlarda yapılan yanlışlar. Cemaatle hesaplaşma adına Danıştay saldırısının Ergenekon´la bağlantısının olmadığını, Hrant Dink cinayetinin karanlıkta kalan hiçbir yanının bulunmadığının iddia edilmesi. Hele bunu Hanefi Avcı gibi birçok başarılı operasyonda imzası bulunan bir ismin yapması.
Susurluk Komisyonu´nda verdiği bilgilerle devlet içindeki çetelerin varlığını ortaya koyan adam olarak tanıdı Türkiye Hanefi Avcı´yı. 28 Şubat sürecinin sıkıntılı günlerinde gözdağı verilmek amacıyla gözaltına alınıp, yargılanması sürecinde de demokrat kamuoyu kapı gibi arkasında durdu. Türkiye´nin devlet içinde, devletin gücünü, kimliğini, adını, yetkisini ve silahını kullanan çetelerin varlığını keşfettiyse, bunda Hanefi Avcı´nın çok büyük bir payı var. Bugün darbeler ve Ergenekon´la yüzleşebiliyorsak, açılan o yoldan ilerleyerek buralara gelebildik. Haliç´te yaşayan Simonlar kitabıyla çıkageldi Hanefi Avcı karşımıza. Dikkatlice inceledim kitabı. Ancak bir kitaptan ziyade karşımda Fethullah Gülen grubuna karşı ilan edilmiş bir savaşın satırları duruyordu. Bütün kötülüklerin anası olarak gösterilen bir cemaat ve cemaati Türkiye´nin karşı karşıya olduğu en büyük tehdit olarak gösterirken, darbelerden, Ergenekona, Balyozdan, ıslak imzaya ve hatta Nuh Mete Yüksel´in kadınlarla ilişkilerine kadar uzanan bir yığın olayın püri pak olarak gösterilme çabalarına tanık oldum.
BİR GRUBUN TEMSİLCİSİ GİBİ
Bu bir kitap değil, bu emniyetçilerin savaşı. Hanefi Avcı´nın emniyet içinde Fethullah Gülen grubuna karşı açıktan mücadeleyi seçmiş olan bir grubun temsilcisi olduğu anlaşılıyor satırlarından. Onların cemaatle ya da emniyet içinde güç mücadelesine girdikleri Fethullah Gülen grubuyla kavgaları beni ilgilendirmiyor. Benim ilgili olduğum taraf, altında Hanefi Avcı´nın imzasının bulunduğu satırlarda yapılan yanlışlar. Cemaatle hesaplaşma adına Danıştay saldırısının Ergenekon´la bağlantısının olmadığını, Hrant Dink cinayetinin karanlıkta kalan hiçbir yanının bulunmadığının iddia edilmesi. Hele bunu Hanefi Avcı gibi birçok başarılı operasyonda imzası bulunan bir ismin yapması.
1- Cumhuriyet Gazetesi´ne bomba atılması ve Danıştay olaylarının failleri konusunda hiç tereddüt yok, yakalananların gerçek fail oldukları kesin olsa da olayın Ergenekon örgütünce yapıldığına dair ortaya konan iddiaların hiçbir inandırıcılığı yok. 2- Sabancı Center´e saldırılması ve üç kişinin öldürülmesi olayı tüm yönleriyle aydınlatılmıştır. 3- Hrant Dink cinayetini ele alırsak, bu olay da her yönüyle ve en ince teferruatına kadar araştırılmış, karanlıkta kalan hiçbir yanı bulunmayan bir olaydır. Failleri milliyetçi dürtülerle bu tür eylemleri yapabilecek kişilerdir.
FAİLLER İDDİANAMEDE YAZIYOR
Ünlü polis şefine göre Danıştay cinayeti aydınlatılmış, Cumhuriyet Gazetesi´ne bombaların hangi maksatla atıldığı aydınlatılmış da bizim haberimiz yok. Bu işi yapan ya da yaptıranların arkasında Ergenekon olmadığı kesinmiş. Susurluk olayını en iyi bilen birkaç isimden biri olan Hanefi Avcı, belki Sabancı Center olayını çözmüş olabilir. Ancak uluslar arası sermayeye kadar uzanan boyutuyla bugün Sabancı Cinayeti aydınlatıldı diyebiliyor muyuz? En azından Sabancı ailesi bunu söyleyebiliyor mu? Susurluk´ta ölen solcu Hüseyin Kocadağ´ın ülkücü Çatlı ile arkadaşlığı ve Fehriye Erdal´ın işe alınmasında referans olması hangi anlama geliyordu? Bugün yargılaması devam eden Dink cinayetinde de karanlık bir noktanın kalmadığını iddia ediyor Hanefi Avcı. Ogün Samast üzerinden akıl yürütüp, Olayın göründüğü gibi olduğu, arkasında hiçbir planlayıcısının olmadığını göstermektedir kanaatine varabiliyor. Cumhurbaşkanı Gül bile yeterli tedbir alamadığı için hayatını kaybettiğini söyleme ihtiyacı hissetti. Avcı´ya kulak verirsek Dink davasını devam ettirmenin anlamı yok. ´Milliyetçi dürtülerle işlenmiş bir cinayet der´ kapatır gidersiniz üstünü. Eskiden olduğu gibi. Sadece tek bir soru soracağım. Ogün Samast´ın eline silahı verip cinayet işlemesi için İstanbul´a gönderenler tespit edilebildi mi ki, bu olay aydınlatıldı diyebiliyorsunuz. Cemaatle hesaplaşma adına Ankara´da bir otel odasında fuhuş yaparken yakalanan generali de, kadınla ilişkisi çıktığı için istifa eden paşayı da, eşi Ankara´da bir erkekle buluşuyor şeklindeki fotoğrafların yayınlanması üzerine intihar eden subayın başına gelenleri de cemaate bağlıyorsunuz. Poyrazköy iddianamesini okuduysanız, bu fotoğrafları o siteye koyanın kendi meslektaşlarınız olduğunu görürdünüz. Ergenekon yargılamaları sırasında mesai arkadaşının eşine tuzak kuranların kendi meslektaşları olduğu ortaya çıktı. İddianameleri dikkatli okursanız bunları görürsünüz. Zaten yapanlar da bugün yargılanıyorlar.
İDDİALAR DİLE GETİRİLMİŞTİ
Cemaatle girdiğiniz hesaplaşma uğruna Nuh Mete Yüksel´in kadınlarla ilişkisini, fuhuştan basılan paşayı savunmak size mi düştü Sayın Avcı? Siz bizim için önemli bir insansınız. Cemaatle sorununuz beni ilgilendirmez, ancak sırf bu uğurda sizin de sıkıntı çektiğiniz 28 Şubat sürecinde imzalanan EMASYA planını normal bir uygulama gibi göstermek, Balyoz Darbe Planı´nı üretilen bir senaryo olarak sunmak size ne kazandırır? Askerler bile savunamadı, sonunda kaldırdılar EMASYA´yı. İçinden AKP ve Fethullah Gülen´le Mücadele Eylem Planının çıktığı, 51 no´lu DVD hakkında da Ergenekon sanığı Serdar Öztürk´le aynı savunmayı getirmişsiniz. Jandarma Kriminal ve Adli Tıbbın ıslak imzaların Dursun Çiçek´e ait olduğunu tespit ettiği bir darbe planını savunmak size ne kazandırır? Ergenekon sanıkları Serdar Öztürk, Dursun Çiçek ve Mustafa Levent Göktaş sizin söylediklerinizi fazlasıyla dile getirdiler, ancak yargıyı ikna edemediler. Balyoz Darbe Planını normal savaş oyunlarının birleştirilip, karıştırılmasından üretilmiş bir şey olarak göstermeniz yok mu, pes doğrusu. Ergenekoncular da aynı savunmayı yapıyor ki, sizi tenzih ederim.
KENDİNİ ÇOK ZORLAMIŞ
Ayrıca dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman´ın bile müdahale etme gereği duyduğu, Balbay´ın günlüklerinde dönemin MİT Müsteşarı Şenkal Atasağun´un, Birinci orduya bakarsan her an darbe olur dediği bir olayı masum göstermeye niçin gayret ediyorsunuz? Dışarıdan bakınca kimin darbeci olup, kimin darbeci olmadığı anlaşılır mı diye sorarlarsa cevabım evettir diyorsunuz. O zaman Ergenekon Mahkemelerini feshedelim siz dışarıdan bakın kimin darbeci olup kimin darbeci olmadığını tespit edin, cezalarını keselim. Sayın Avcı siz hukukçusunuz. Çağdaş Hukuk´ta böyle bir kıstas var mı? Sonra dışarıdan bakınca anlamış olmasınız ki Balyoz Darbe Planlarından yargılanan bazı subaylar hakkında bunlardan darbeci olmaz anlamına gelecek şeklinde kanaat belirtiyorsunuz. Hatta,Hiç görmedim dediğiniz Behzat Balta hakkında anlatılanlardan yola çıkarak böyle bir sonuca varabiliyorsunuz. Bir de cuntaları uyardığınız bölüm yok mu? Cuntaların içinde cemaatin casusları var. Bu açıdan bu işten vazgeçmeli nasıl yani? Cemaatin casusları olduğu için mi vazgeçmeliler, yoksa cunta ve darbe faaliyetleri bir suç olduğu için mi? Sizce hangisi? Hem olayın ne olduğu hakkında bilgim yok diyorsunuz hem de Erzincan Cumhuriyet Baysavcısı İlhan Cihaner ile Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir olayında bir cemaat işi olduğunu savunuyorsunuz. Sayın Avcı neden kendinizi bu kadar zorluyorsunuz? Erzincan dosyasını okudunuz mu? Kur´an öğrenmeye gittiği için Jandarma Karakolu´na çekilen 6-7 yaşındaki çocuklar, Jandarma tekmesiyle karnında bebeğini ölen S. G. isimli kadın sizin içinizi sızlatmıyor mu? Sayın Avcı ne oluyor biliyor musunuz? Hani Teoman Koman ve Veli Küçük davet edildikleri Susurluk Komisyonu´na gelmemişlerdi ya, Türkiye değişti artık. Darbe suçuna bulaşmış Kuvvet Komutanları dahi Adliye´ye getirilebiliyor. Sayın Avcı, bırakın Hanefi Avcı orada kalsın. O bizim gözümüzde hala Susurluk kahramanı. Bizi devletin içindeki çetelerle tanıştıran adam. Ergenekon´u, Erzincan´ı, Danıştay´ı, Balyoz Darbe Planını savunan, darbecileri masum gösteren kişi değil.
İhtirasının kurbanı oldu
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Önder Aytaç, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın yazdığı ´Haliç´de Yaşayan Simonlar´ adlı kitabı ve iddiaları karşısında hayrete düştüğünü söyledi. Aytaç, emniyet camiasında idol olarak görülen Avcı´nın ´gücünü sürekli kılma arzusu ve ihtirasının kurbanı´ olduğunu ifade etti. Aytaç, anayasa değişikliği paketinin oylanacağı referandum öncesi böyle bir kitabın piyasaya sürülmesini manidar bulduğunu bildirerek, Çok iyi bir istihbaratçı olan Hanefi Avcı, anayasa oylaması öncesinde böyle bir kitabı yayınlatarak hayır diyen vesayetçilerin işini kolaylaştırmaya mı çalışıyor? diye sordu.
DAVALARI ETKİLEME ÇABASI
Eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu Avcı´nın iddiaları, Türkiye´nin Ergenekon sürecinde yaşadığı süreçte ortaya atılan iddiaların devamı olarak gördüğünü söyledi. Burada iki yönlü bir planın işlediğine dikkat çeken Orakoğlu, Asıl amaç, son dönemlerde polisin kamuoyu nezdindeki itibarını düşürmek ve Ergenekon davalarını etkilemeye yönelik bir girişim olarak görüyorum. dedi. Orakoğlu, Belli ki kızgınlığı var. Devletin içinde çeteler olduğu konusunda ifadeleri var. Beklentileri vardı. Avcı´nın bu hatalara düşmesi beni çok ciddi düşündürüyor dedi.
Zaten Roma´yı cemaat yakmıştır!
Adem Yavuz Arslan (Bugün Gazetesi Ankara Temsilcisi): Hanefi Avcı´nın 600 sayfalık kitabını bitirdiğimde gayri ihtiyari ´zaten Roma´yı da cemaat yakmıştı´ dedim. Avcı gibi birisinden daha elle tutulur bir çalışma beklerdim. Oysa kitap ´duyumlar´ ve ´yorumlar´ üzerine bina edilmiş. Kitabın ilk 400 sayfası kişisel anılarıyla dolu. Anlaşılamayan sonraki bölümler. Çünkü o güne kadar ki ´idealist polis şefi´ portresi ´hesaplaşma´ içine girmiş ve ´dışlandığını düşünen bir bürokrat´a dönüşmüş. Özellikle de son dönemde teşkilatta açığa alınan ya da tutuklanan isimlerin hepsinin Avcı´nın ´abi´ dediği isimler olması kitabın neden yazıldığı hakkında bir fikir veriyor. Avcı, arkadaşlarının başına gelenleri cemaate fatura ediyor ve bunu yaparken de kendisiyle çelişkiye düşüyor.
Derin unsurlarla koalisyona girmiş
Şamil Tayyar (Star Gazetesi Ankara Temsilcisi): Hanefi Avcı´nın son kitabını gazetelere haber olmadan önce okudum. Baştan sona zırvalamış. Bir öfke ile veya stratejik bir hesabın parçası olarak kaleme alınmış. 1997 yılında Susurluk Komisyonu´nda ilk kez Veli Küçük´ü deşifre eden bir şahsın 13 yıl sonra Veli Küçük´ün de yargılandığı Ergenekon´u, Balyoz´u ve tüm çete operasyonlarını aklamaya çalışmasının mantıki izahı yoktur. Uyuşturucu kaçakçılığı iddiası ile Emin Aslan´a kefil olan, eski istihbaratçı Sabri Uzun ile birlikte hareket eden ve emniyetteki yakın arkadaşları tutuklanan Avcı, kendisinin de benzeri bir operasyonla tutuklanabileceği paranoyasına kapılmış olabilir. ( Abdulkadir Selvi / Yenişafak)
(22 Ağustos 2010, 11:25)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Hanefi Avcı´nın iddiaları konulu manşetlerimiz
Ergenekon davasını engelleme girişimleri