Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin iki hafta önce verdiği yakalama emri, dün akşam 11. Ağır Ceza´nın ilginç bir kararıyla kaldırıldı. Oy çokluğuyla verilen kararın gerekçesinde ´yakalamaya itiraz edilemeyeceği ancak tutuklama talebiyle yakalama emri bulunduğu için´ başvurunun görüşüldüğü belirtildi. Karara muhalefet şerhi koyan hakim, sanıkların kaçma şüphesine dikkat çekti. Hukukçular ise kararın beraat anlamına gelmediğini vurguladı: Yargılama devam edecek.
Balyoz´da yakalama itirazları kabul edildi
Balyoz davasına bakan İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin iki hafta önce verdiği yakalama emri, dün akşam 11. Ağır Ceza´nın ilginç bir kararıyla kaldırıldı. Oy çokluğuyla verilen kararın gerekçesinde ´yakalamaya itiraz edilemeyeceği ancak tutuklama talebiyle yakalama emri bulunduğu için´ başvurunun görüşüldüğü belirtildi. Karara muhalefet şerhi koyan hakim, sanıkların kaçma şüphesine dikkat çekti. Hukukçular ise kararın beraat anlamına gelmediğini vurguladı: Yargılama devam edecek.
Balyoz darbe planı davasında ilginç gelişmeler yaşanıyor. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yakalama emrinden sonra 15 gündür firari durumda olan sanıklar, dün akşam saatlerinde çıkan bir kararla tutuksuz yargılanacak. Süreç, Balyoz iddianamesini kabul eden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin, 25´i muvazzaf general 102 sanık hakkında verdiği yakalama kararıyla başladı. Mahkeme kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle şahısların adliyeye getirilmesini istedi. Karara uymayan sanıklar ise üst üst üste itiraz başvuruları yaptı. Reddi hakim talepleri 11 ve 12. Ağır Ceza Mahkemeleri´nce oybirliğiyle reddedildi. Ancak 11. Ağır Ceza Mahkemesi dün akşam oyçokluğuyla ve ilginç bir gerekçeyle yakalama emrini kaldırdı. Yakalama kararına itiraz yolunun açık olmadığını ancak, tutuklama gerekçesiyle yakalama kararı verildiği için başvurunun kabul edildiğini ileri sürdü. Gerekçede bir itirafa da yer verildi. Uygulamada mahkememiz de dahil pek çok mahkeme, İstanbul 10. Ağır Ceza´nın yaptığı gibi tutuklamak amacıyla yakalama müzekkereleri çıkarmıştır. Bunlardan hiçbirisi itiraz konusu olmamıştır. Yasaların yanlış veya eksik uygulanması onu hukuka uygun hale getirmez. denildi. Karara muhalefet şerhi düşen hakim ise yakalama emrine itirazın usulen mümkün olmadığını, ayrıca sanıkların kaçma şüphesi bulunduğunu kaydetti. Karardan önce mahkeme heyetinden bir üye izne gönderilirken, izindeki bir üye karar için çağırıldı. Dün adliyede dikkat çekici bir gelişme daha yaşandı. Mahkemeye müdahale girişimiyle gündeme gelen savcı Selim Berna Altay, kararın verilmesi aşamasında geldiği adliyede geç saatlere kadar kaldı. Kararı değerlendiren Doç. Dr. Ömer Özkan, bunun beraat anlamına gelmediğini vurguladı. Emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel ise olağan dışı gelişmeler yaşandığına ve hukukun ağır yara aldığına dikkat çekti. .
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 23 Temmuz 2010´da Balyoz davasına ilişkin olarak 102 sanık hakkında yakalama emri çıkarılmasına karar vermişti. Sanıklar arasında, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan da yer alıyordu. Şüphelilerden emekli Albay Ahmet Şentürk Afyonkarahisar´da gözaltına alındı ve sorgusunun ardından tutuklandı. Diğer 101 sanığa ise bir türlü ulaşılamadı. Bu arada sanık avukatları İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nden kararın geri alınması, aksi takdirde itiraz olarak değerlendirilmesi için üst mahkemeye gönderilmesi yönünde talepte bulundu. Mahkeme, verilen yakalama emirlerinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle kararın kaldırılması yönündeki talepleri reddetti. Mahkeme, taleplerin itiraz olarak değerlendirilmesi amacıyla dilekçeleri İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderdi. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ise yakalama emirlerine ilişkin itirazlarla ilgili görüşünü dün İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi´ne bildirdi. Kara, sanık avukatlarının yakalama kararlarına yaptıkları itirazların reddedilmesini istedi. Sanık avukatlarının kararın kaldırılması yönündeki taleplerini inceleyen mahkeme, talepleri yerinde bularak, yakalama kararının kaldırılmasına karar verdi. 196 sanıktan 102´si hakkında çıkarılan yakalama kararlarına itirazlar oyçokluğuyla kabul edildi. Mahkeme kararın gerekçesinde, 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin savunma almak için değil tutuklama yapmak için yakalama kararı çıkardığını bunun da usule aykırı olduğuna vurgu yaptı. Böylece İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Çetin Doğan´ın da aralarında bulunduğu subayların yakalama kararı ortadan kaldırılmış oldu. Mahkeme tutuklanan emekli Albay Ahmet Şentürk için ise karar veremedi.
BUGÜNE KADAR YANLIŞ YAPMIŞIZ!
Mahkeme kararında ilginç bir itirafta da bulundu. Kararda, Uygulamada mahkememiz de dahil pek çok mahkeme İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yaptığı gibi tutuklamak amacıyla yakalama müzekkereleri de çıkarmıştır. Ancak bunlardan hiçbirisi itiraz konusu olmamıştır. Kaldı ki; yasaların yanlış ya da eksik uygulanması, bu işlemin sürekli yapılmış olması onu hukuka uygun hale getirmez. denildi. Üye hakim Metin Özçelik, karara muhalif kaldı. Hakim, karşı oy yazısında yakalama kararına itirazların usule uygun olmadığını vurguladı. Hakim, bu aşamada itirazın mümkün olmadığını, tüm sanıklar yönünden itirazın reddedilmesi gerektiği görüşünü bildirdi. Özçelik, haklarında yakalama kararı çıkarılan sanıkların tümünün kaçma tehlikesinin bulunduğunun somut olarak anlaşıldığı, sanıklar hakkındaki kaçma şüphelerinin devam ettiği, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz olduğunu aktardı. Daha önce mahkemeye yönelik yakalama kararının durdurulması talebiyle gündeme gelen Cumhuriyet Savcısı Selim Berna Altay, dün akşam saatlerinde adliyeye gelerek kararın açıklanmasına kadar burada kaldı. Altay´ın adı soruşturma ve dava savcılarına yönelik baskı iddialarıyla gündeme gelmişti. Üye hakim Oktay Açar´ın ise heyete katılması için tatilden çağırıldığı öğrenildi. Bu arada, sanıklardan bazılarının reddi hakim talebinin reddine ilişkin yaptıkları itiraz İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirildi. Mahkeme, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nin kararını yerinde bularak bu konudaki itirazları reddetti.
Hukuk ağır yara alıyor
Emekli Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel: İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin daha önce vermiş olduğu tutuklama kararını yadırgamadığım gibi 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldırılmasını da yadırgamıyorum. Yargı süreci devam ediyor. Ancak tutuklama kararının verilmiş olmasından sonra olağan şeyler yaşanmadı. Bu süreç içerisinde maalesef hukuk ağır yara aldı. Tutuklanma kararının üzerinden 15 gün geçmesine rağmen sanıklar yakalanamadı. Karar infaz edilemedi. Muvazzaf ve emekli askerlere TSK´nın çeşitli birimlerinden destek verildi. Bu süreçte birçok hukuksuzluklar yaşandı. Bundan sonraki süreci de dikkatle takip etmek gerekiyor.
Karar, beraat değildir
Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Özkan: Sonuç olarak çok fazla bir değişiklik olmayacak. Bundan sonra da yargılama devam edecektir. Yakalama emrinin kaldırılması sanıkların beraat etmesi anlamına gelmez. Mahkeme heyetinde sonuç olarak 3 hakim var. Üç insanın etkilenmesi her zaman kolay olur. Bu arada yaklaşık iki hafta sonra böyle bir kararın çıkmasında herhalde mahkeme heyeti ´Kararımız YAŞ kararlarını etkilemesin´ diye düşünmüş olabilir. Yakalama kararının kaldırılması yargılanmayla ilgili bir şey değil. Sonuçta bu insanlar Türkiye´de. Çoğu da orduda görev yapmaktadır. Mahkeme devam edecek. Sanıklar ifade vermeye geldiğinde de tutuklanabilir. ( Zaman)
101 sanık davanın başlayacağı Aralık ayına kadar serbest
Firarilerin kaçma şüphesi yokmuş!
Bülent Korucu (Zaman): Balyoz darbe planı davasında yargılamayı yapan 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin verdiği yakalama kararı kaldırıldı. 11. Ağır Ceza Mahkemesi yakalamanın şartları oluşmadığı gerekçesiyle bu karara vardı. Görevli ve yetkili mahkeme Ben bu sanıkları tutuklu yargılamak istiyorum, yakalayıp getirin tutuklayacağım. demişti. Kararı bozan mahkeme tutuklamayı doğru buluyor ancak yakalamayı iptal ediyor. 15 gündür kolluk kuvvetlerinden saklanan yani ´firarda´ bulunan kişilerle ilgili ´yakalamayı gerektirecek bir durum´ görülememiş. Emekli Albay Ahmet Şentürk para çekmek için orduevinden çıktığında yakalandığı için tutuklama kararı hayata geçirildi. Mahkeme, Şentürk´ün itirazıyla ilgili ´herhangi bir karar almaya yer olmadığına´ karar verdi. Aslında mahkeme hakkında karar vereceği tek kişi olan Şentürk´ü pas geçmiş oldu. Zira mahkeme ancak tutuklamalara itirazı görüşebilirdi. Yakalama kararını ancak alan mahkeme kaldırabilir. Yakalama infaz edildikten sonra itiraz müessesesi devreye girebilirdi. Tutuklu içeride, yakalanamayan kurtuldu, mahkemenin kararının Türkçesi bu. Korunaklı alanlarda saklananlar paçayı yırttı. Kaçabilenler ödüllendirilmiş oldu. Mahkeme firariliği özendirici bir karara imza attı. Ayrıca tutuklama veren mahkeme bunu nasıl uygulamaya geçirecek. Sanıklar bırakın rızalarıyla mahkemeye gelmeyi, firariliği göze aldılar. Bundan sonra haklarında yakalama kararı verilenler güçleri yetiyorsa kaçma hakkına sahip mi olacaklar? Mesela askerlerin orduevine saklandığı gibi, emniyet müdürleri polisevlerine sığınabilecekler mi? Olayın göz ardı edilmemesi gereken bir yönü de bunun bir beraat kararı olmadığı gerçeği. Daha önceki tahliyeleri aklanma gibi sunma çabasına şahit olmuştuk. Şu andaki en yalın gerçek, adı geçen kişilerle ilgili iddianamenin kabul edildiği ve yargılama aşamasına geçildiğidir. Yakalama kararının Yüksek Askeri Şura´ya endeksli olduğunu söylemek de doğru değil. Zira tutuklu olma şartı aranmadan kovuşturma aşamasında terfi edilemeyeceği kanunda açık biçimde yazıyor. Zaten tutuklama fiilen gerçekleşmediği halde terfi verilmemesi bu tezin doğruluğunu gösteriyor. ( Zaman)
İşte ´Balyoz´ kararının gerekçesi
Balyoz Planı davası kapsamında 101 sanık hakkında çıkarılan yakalama kararını kaldıran mahkeme heyeti, kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´ne göre yakalama müzekkerelerine karşı itiraz hakkının bulunduğunu hatırlatarak, Sanıklar hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılabilmesi için kaçak olmaları gerekir. Sanıkların bu duruma uymadıkları açıkça görülmektedir ifadelerine yer verdi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yakalama emirlerinin kaldırılmasına ilişkin verilen kararda, eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek´in de aralarında bulunduğu 102 sanığın avukatları tarafından verilen itiraz dilekçelerinden alıntılar yapıldı. Cumhuriyet savcısı Celal Kara´nın da görüşüne yer verilen kararda, savcı Kara´nın yakalama emirlerinin kaldırılması yönündeki itirazların reddine karar verilmesini istediği belirtildi. Kararda, yakalama müzekkeresinin çıkarılmasına dayanak teşkil eden Ceza Muhakemesi Kanunu´nun (CMK) 98´inci maddesinde, yakalama kararına itiraz edileceği konusunda bir düzenleme olmadığı ifade edildi. Kararda, yakalama müzekkeresi çıkarılırken gerekçe olarak, delil durumu, sanıkların üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bulunması, atılı suçun CMK´nın 100´üncü maddesinde belirtilen katalog suçlarından olması ve belirtilen bu nedenlerle de adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağının gösterildiği kaydedildi.
Bu gerekçeler sanıkların savunmalarının alınmasına yönelik değil, tutuklanmalarına yöneliktir ifadelerine yer verilen kararda, şöyle denildi: Dolayısıyla hürriyeti bağlayıcı bir sonuç doğurması nedeniyle ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5´inci maddesinin 4´üncü bendinde sanığın yakalama ve tutuklamanın kanuna uygunluğunun denetimini sağlamak için yargı yoluna başvurma hakkını verdiği açıkça düzenlenmiştir. Bilindiği üzere, iç mevzuatta düzenleme olmadığı taktirde bu sözleşme hükümlerine bakılıp buna göre işlem yapılması yasal bir zorunluluktur. Bu itibarla yakalama müzekkerelerine karşı itiraz edilme imkanı bulunduğu anlaşılmıştır.
YAKALAMA MÜZEKKERESİ HUKUKA UYGUN DEĞİL
Yakalama müzekkeresi çıkarılmasına ilişkin CMK´nın ilgili maddelerine yer verilen kararda, bu olayda sanıkların bir kısmının ifadeleri alındıktan sonra tutuklandığı, daha sonra serbest bırakıldığı, bir kısmının ise savcılık tarafından ifadeleri alınıp serbest bırakıldığı kaydedildi. Sanıkların kısmının ise talimatla ifadelerinin alındığı ve davanın da tutuksuz olarak açıldığı ifade edilen kararda, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin CMK´nın 98/3 maddesi gereğince sanıklar hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılmasına karar verdiği hatırlatıldı. Bu maddede Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re´sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hakim ve mahkeme tarafından düzenlenir denildiği belirtilen kararda, şunlar kaydedildi:
Bu durumda sanıklar hakkında yakalama müzekkeresi çıkarılabilmesi için kaçak olmaları gerekir. Sanıkların bu duruma uymadıkları açıkça görülmektedir. Mahkemenin yapması gereken önce bir kısım sanıklara olduğu gibi davetiye çıkarmak, sanıklar gelmediği takdirde zorla getirme kararı vermek, buna rağmen gelmedikleri veya bulunmadıkları takdirde haklarında yakalama kararı çıkarmaktır. İtiraza konu verilen bu karar, bu durumda gıyabi tevkif müzekkeresi gibi değerlendirilebilecek tutuklamaya yönelik bir yakalama müzekkeresidir. Eski Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu´nda (CMUK) gıyabi tutuklama uygulaması düzenlenmiş, ancak yeni Ceza Muhakemesi Kanunu´nda gıyabi tutuklama uygulaması kaldırılmıştır. Bu durumda kaldırılmış olan gıyabi tutuklamanın yerine geçecek şekilde yakalama müzekkeresi hukuka uygun değildir.
USULİ YANLIŞLIK
Uygulamada, kendi mahkemeleri de dahil pek çok mahkemenin, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yaptığı gibi tutuklamak amacıyla yakalama müzekkereleri çıkardığı anlatılan kararda, yasaların yanlış veya eksik uygulanmasının, o işlemin sürekli yapılmış olmasının onu hukuka uygun hale getirmeyeceği dile getirildi. Kararda, (Uygulama bu şekilde) diyerek hakimler ve mahkemelere hukuksuz ve kanun dışı iş yapma hakkı doğurur ki, bu da kabul edilemez. Bu nedenlerle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nin sanıklar hakkında çıkarılan yakalama müzekkerelerini usulen çıkarma imkanının bulunmadığı anlaşıldığından, işin esasına girmeden belirtilen usuli yanlışlık nedeniyle hakkında yakalama müzekkeresi olan sanıkların itirazlarının kabulüne ve yakalama müzekkerelerinin iadesi için Cumhuriyet Savcılığına yazı yazılmasına hükmedildiği vurgulandı. Emekli Albay Ahmet Şentürk hakkında çıkarılan yakalama müzekkeresinin tutuklamaya dönüştüğü ifade edilen kararda, bu sanık hakkında tutuklama kararına itiraz olmadığı göz önüne alınarak, bu konuda bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği yönünde vicdani kanaat ve sonucuna varıldığı anlatıldı.
HAKİM ÖZÇELİK´İN KARŞI OYU
Karara muhalif kalan hakim Metin Özçelik, 4 sayfadan oluşan karşı oy kullanmasına ilişkin gerekçesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´nin özgürlük ve güvenlik hakkı başlıklı 5´inci maddesinin 4´üncü bendine yer verdi. Bu maddede kişiler hakkında çıkarılan yakalama kararından söz edilmeyip, kişilerin fiilen yakalanmış olmaları halinde özgürlüklerinin kısıtlanmasına itirazın mümkün olduğunun düzenlendiğini belirten Özçelik, itiraza konu olayda haklarında yakalama kararı infaz edilmeyen 101 sanığın özgürlüğünün kısıtlanması ya da özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarından söz edilemeyeceğini kaydetti. Sanıklar hakkında çıkarılan yakalama kararlarına bu aşamada itiraz yolunun kapalı olduğunu ifade eden Özçelik, öncelikle usul yönünden tüm sanık vekillerinin yakalama kararlarının kaldırılması yönündeki taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini dile getirdi. Sanıklar hakkında yakalama kararı çıkarılmasının ardından 15 gün geçtiğini ifade eden Özçelik, Buna rağmen kendi istekleriyle adli mercilere gelmedikleri gibi sanıklar hakkında yakalama kararlarını infaz etmekte görevli ilgililerce de yakalama kararının gereğinin yapılmadığı bilinmektedir. Dolayısıyla tüm hususlar göz önüne alındığında, sanıkların kaçma tehlikesinin bulunduğu ve adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı anlaşılmaktadır ifadelerini kullandı.
AHMET FEYYAZ ÖĞÜTÇÜ´NÜN DİĞER İTİRAZI
Mahkeme heyeti, yakalama emirlerine yönelik itirazların kabulüne ilişkin verdiği kararda ayrıca, emekli Koramiral Ahmet Feyyaz Öğütçü, Abdullah Zafer Arısoy, Ertuğrul Uçar ve Levent Görgeç´in avukatlarının soruşturma aşamasında görev alan hakimlerin kovuşturma aşamasında yargılamaya katılamayacaklarına ilişkin itirazlarını da değerlendirdi. Buna göre mahkeme heyeti, CMK´nın ilgili maddelerine değinerek, uygulamada nöbete katılan hakimlerin, daha sonra dava kendi mahkemesine geldiğinde davaya bugüne kadar bakmaya devam ettiği ve bu konuda Yargıtay tarafından da aksi yönde bir karar verilmediğini belirtti. Mahkeme heyeti, tutuklamayı yapan hakimin veya soruşturmaya katılan hakimin duruşmaya katılmasına ve tensip yapmasına engel bir durumun bulunmadığını ifade ederek, bu sanıkların talebini oy birliğiyle reddetti. ( Zaman)
(07 Ağustos 2010, 19:50)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: